Öğretim Üyelerimizin projesi, Annalen der Physik Dergisi’ne kapak oldu

Öğretim Üyelerimizin projesi, Annalen der Physik Dergisi’ne kapak oldu

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Burç Mısırlıoğlu’nun yürütücülüğünü yaptığı ve Mekatronik Programı Öğretim Üyesi Kürşat Şendur’un da katkı sağladığı proje, dünyaca ünlü Annalen der Physik Dergisi’nin Ekim sayısının kapağında yer aldı. Burç Mısırlıoğlu ve Kürşat Şendur ile projede bulunan ekip, dergide üzerinde çalıştıkları proje ile bir makaleyi kaleme aldı.

BurçMısırlıoğlu_KürşatSendur

Kürşat Şendur - Burç Mısırlıoğlu

Fizik hakkındaki en eski bilimsel dergilerden biri olan ve 1799 yılından beri yayımlananan Annalen der Physik Dergisi, Ekim ayındaki kapak sayfasını MDBF Öğretim Üyesi Burç Mısırlıoğlu’nun yürütücülüğünü yaptığı projeye ayırdı. Burç Mısırlıoğlu ile projede yer alan Mekatronik Programı Öğretim Üyesi Kürşat Şendur, Malzeme Bilimi ve Nanomühendislik Doktora Programı Öğrencisi Wael Aldulaimi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Öğretim Üyesi M. Barış Okatan ve University of Manchester'da doktora öğrencisi olan Can Akaoğlu dergideki yazıda manyetizmanın nano yapılarda diskin normali boyunca nanosaniye elektrik sinyalleri yoluyla kiralitenin deterministik ve lokal olarak kontrolünü sağlayan bir yöntemi gösterdiler.

Burç Mısırlıoğlu dergide yer alan makale ile ilgili şunları söyledi: Girdap tipi manyetizmanın genellikle ferromanyetik nano disklerde kararlı olabildiği bilinmektedir. Bir ferromanyetik nano diskteki girdabın kiralitesi saat yönünde veya saat yönünün tersine olabilir. Bu kiralite esasen çok yüksek yoğunlukta veri depolamaya izin veren bilgi bitleri olarak kullanılabilecek durumlara tekabül etmektedir. Ayrıca, manyetizmanın elektriksel kontrolü, geleneksel manyetik indüksiyon bazlı yöntemlere göre avantajlara sahip olduğu için elektronik ve spintronikte yeni cihaz tasarımının ön saflarında yer alan bir başka konudur. Bu makalede manyetizmanın elektriksel kontrolü için önerilen metot nano yapının manyetik dipollerine eşleşen teğetsel manyetik alanlar oluşturan ve kiraliteyi tersine çevirebilen, zaman ekseninde asimetrik nano saniye mertebelerindeki elektrik darbelerine dayanmakta.

AnnalenDerPhysik_Dergisi

IPRES 2021 Uluslararası Dijital Koruma Konferansı'nda Türkiye'yi bu yıl Sakıp Sabancı Müzesi temsil edecek

IPRES 2021 Uluslararası Dijital Koruma Konferansı'nda Türkiye'yi bu yıl Sakıp Sabancı Müzesi temsil edecek

Çin’in başkenti Pekin’de 19-22 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek IPRES2021 17. Uluslararası Dijital Koruma Konferansı’nda bu yıl ilk defa Türkiye de temsil edilecek. Konferansta Sakıp Sabancı Müzesi Türkiye’den katılan tek kurum olarak yer alacak.

IPRES2021

Aralarında Amerika, Almanya, İngiltere, Hollanda gibi ülkelerin yer aldığı ve alanının uzmanlarının katıldığı konferans,  Zenginleştirilmiş Dijital Ekosistem İçin Dijital Korumayı Güçlendirme konusuna odaklanacak. İlk defa Türkiye’nin de konuşmacı olarak yer alacağı konferansta Sakıp Sabancı Müzesi digitalSSM Araştırma Yöneticisi Osman Serhat Karaman “Sürükleyici Medyayı Korumak”  (Preserving Immersive Media) başlıklı bir sunum gerçekleştirecek.

Osman Serhat Karaman konuşmasında; sanal, artırılmış veya karma gerçeklik teknolojileriyle üretilmiş yeni medya sanat eserlerinin gelecekte de sergilenebilir ve izlenebilir olmalarını sağlamak için sanat kurumlarının oluşturması gereken stratejilere değinecek.  Sürekli değişen teknolojiler ve buna bağlı olarak ortaya çıkan teknolojik çürümeye ve teknolojiye bağlı yaşayan yeni medya sanat eserlerinin gelecekte nasıl hayatta kalabileceklerine dikkat çekecek Karaman, dijital korumanın başarısının kurumlararası işbirliği ve bilgi paylaşımıyla mümkün olacağını, SSM’in iş birliği yaptığı dünyanın en önemli dijital koruma programlarını yürüten Tate ve ZKM ile yapılan ortak çalışmalar kapsamında ele alacak. Konuşma, 22 Ekim Cuma, Türkiye saati ile 15.00’te gerçekleşecek.

Türkiye’de ilk defa digitalSSM tarafından hayata geçirilen ve dijital sanatın korunmasını odağına alan  “Teknolojik Sanat Eserlerinin Korunması Projesi”,  2019’dan itibaren önde gelen uluslarası kültür sanat kurumlarıyla birlikte ortak çalışmalar gerçekleştiriyor.

Bu anlamda uluslararası öncü bir araştırma platformu olan digitalSSM; Sabancı Üniversitesi işbirliğiyle dijital kültürün korunması, ağ bilimi, yapay zeka ve blockchain teknolojisi üzerine sanat temelli araştırma projeleri geliştiriyor ve yürütüyor.

19-22 Ekim tarihleri arasında çevrimiçi gerçekleştirilecek 17. Uluslararası Dijital Koruma Konferansı https://zoom.ipres2021.ac.cn/ linkinden takip edilebilecek.

*Görsel için kredi bilgisi: "Memory Theater VR", 1997, ZKM © Agnes Hegedüs

Deniz Gündoğan İbrişim Antroposen Travması Kavramını Türkiye Literatürüne Kazandırıyor

Deniz Gündoğan İbrişim Antroposen Travması Kavramını Türkiye Literatürüne Kazandırıyor

Deniz Gündoğan İbrişim’in AB H2020 Marie Skłodowska Curie Uluslararası Burs ve Araştırma Dolaşım Destekleri (MSCA- Individual Fellowships) kapsamındaki projesi, Antroposen travması ve iklim yası kavramlarını ve temsillerini Türkiye literatürüne kazandırıyor. Geç Osmanlı döneminden çağdaş Türkiye edebiyatına uzanan geniş yelpazede, Antroposen travmasına dair multidisiplliner bir kavramsal ve feminist metodolojik çerçeve öneriyor.


SU Gender bünyesindeki “Antroposen Çağı’nda İmparatorluk Sonrası Hafıza, Toplumsal Cinsiyet ve Travma: Türkiye’de Feminist Yeni Yaklaşımlar” (Postimperial Memories, Trauma, and Gender in the Anthropocene: A New Feminist Perspective on Turkey; akronimi POGETA) isimli projenin[1] süpervizörü SU Gender Direktörü Hülya Adak. Proje, SU Gender bünyesinde başlatılan ekoloji ve iklim değişikliği odaklı araştırma alanlarıyla da örtüşüyor, kültür ve edebiyat incelemeleri aracılığıyla bu alanları besliyor.

POGETA, Antroposen’de şiddet, travma, yas ve hatırlama temsillerine dair feminist, queer ve ekolojik perspektifte açılan “dolaşık” yaklaşımlar geliştirmek gerektiğinin acileyetinin altını çiziyor. Dahası proje, Antroposen teriminin ve Antroposen Çağı’nın Avrupa merkezci, ayrıcalıklı ve eril perspektifini sorunsallaştırarak, feminist ve queer yaklaşımları ve eko-etik çözümlemeyi ön plana çıkarıyor ve yeni bir okuma öneriyor. POGETA’nın iki temel amacı bulunuyor. Birincisi interdisipliner bir bakışla “Antroposen travması”nı ilk kez Türkçe’de kavramsallaştırıyor. Projede “Antroposen travması” travma ve bellek çalışmaları, kültür ve edebiyat çalışmaları, toplumsal cinsiyet çalışmaları, feminist ve queer kuramlar, çevreci beşeri bilimler gibi farklı disiplinlerdeki etkileşim ve diyalogdan beslenerek literatüre kazandırılıyor.

İkinci olarak, Antroposen Çağı’na feminist ve queer odaklı bir bakış geliştirmeyi amaçlayan POGETA, Osmanlı sonrası ve günümüz Türkiye edebiyatı ile Türkiye’nin Avrupa diasporasındaki yazınını karşılaştırmalı bir perspektifle araştırıyor. Avrupa ve Batı merkezci söylemi genişletmeyi “dekolonize” etmeyi hedeflerken hem Ahmet Hamdi Tanpınar, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk gibi eril kanonik metinlerini yeniden gözden geçiriyor, hem de Leyla Erbil, Sevim Burak, Latife Tekin ve Emine Sevgi Özdamar, gibi feminist filtrelemeyi (bilinç, söylem ve anlatı çerçevesinde) öneren yazarların ürettiği eserleri ve ortaya koydukları performansları inceliyor. Söz konusu düşünür ve yazarların günümüz neoliberal patriarkal anlayışına ve küresel iklim değişikliği ve krizine hem açık hem de örtük olarak nasıl seslendiklerine de değinecek olan bu proje, Osmanlı sonrası kültür ve edebiyatta Antroposen tartışmalarını başlatarak Türkiye ve Avrupa arasında multidisipliner bir çerçeve sunuyor.

Antroposen Tartışmaları: Antroposen Niçin Bu Kadar “Moda” Bir Sözcük?

Halihazırda içinde yaşanılan Antroposen zamanlar, çoğu durumda seyirlik kimi zaman da örtük ve birikimli ilerleyen yavaş bir ekolojik tükeniş ve yıkıma, küresel Covid-19 pandemisine tanıklık edilen bir çağa işaret ediyor. Antroposen aynı zamanda hem kavramsal hem de pragmatik açıdan özellikle son yıllarda giderek yaygınlaşarak edebiyattan psikolojiye, mimariden sanata değin yerindeyse oldukça moda olan bir sözcük olarak karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte, Antroposen terimi çok yeni olmamasına karşın tam da bugün hem kültürel çalışmalarda hem edebiyat eleştirilerinde en çok tartışılan, tanımlanmaya, imkânları ve sınırları çizilmeye çalışılan en tartışmalı kavramların başında yer alıyor. Uluslararası Stratigrafi Komisyonu’nun küresel jeolojik zaman ölçeği olarak onayladığı, bugünden yaklaşık on bir bin altı yüz elli yıl önce başlayan jeolojik çağ Holosen’in bitişi olarak adlandırılan Antroposen Çağı esasen resmi olarak henüz onaylanmadı. Ancak bilhassa yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren tanıklık ettiğimiz ekolojik tükeniş ve küresel iklim krizini dile dökmenin yollarını aramak, Antroposen’i hem çağ hem analitik kategori olarak görünür kılıyor. Zira Antroposen ve temsillerine dair sayıları giderek artan akademik (jeolojik, antropolojik, sosyolojik, psikolojik, felsefi ve edebi) ve sanatsal çalışmaları görmek mümkündür.

Antroposen Tanımı

Antroposen’in tanımı “Antropos”un, (Eski Yunanca’da ideal erkek insana tekabül eder), başka deyişle insan öznenin, dünyayı geri gelinemez biçimde jeolojik bir güç olarak değiştirdiğine işaret ediyor. İlk olarak 2002 yılında atmosferik kimyager Paul Crutzen ve ardından E. F. Stoermer Antroposen kavramını kullanarak Holosen’den Antroposen’e geçişten bahsediyorlar. İnsanın bir kuvvet olarak dünyaya olan etkisinin en üst düzeylere çıktığı Sanayi Devrimi’nden bugüne değin gelinen sürecin kaygı duygusu aracılığıyla altını çizen Crutzen ve Stoermer, müthiş bir değişimin ve tahribatın gerçekleştiği çağın “İnsan Çağı” olarak adlandırılmasının önemini vurguluyor. Crutzen ve Stoermer insanın jeolojik güç haline gelmesinin olumsuz etkisi üzerinden Antroposen’i tanımlarken, bugün yaşadığımız ekolojik ve iklim felaketleri ile bağlantısını kuruyor. Antroposen’in analitik kategori olarak ele aldığı konular arasında kentleşme, erozyon, küresel ısınma, deniz seviyesinin yükselmesi, karbon, azot, fosfor ve çeşitli metaller gibi elementlerin yeni kimyasal bileşiklerle birlikte ani bozulmaları, okyanusların asidifikasyonu ve ölü bölgelerinin yayılması bulunuyor. Bunlara ek olarak, avlanma, habitat kaybı, evcil hayvan popülasyonlarının ve türlerin yok oluşu, biyosferdeki hızlı değişiklikler, beton, uçucu kül, plastiklerden üretilen malzemelerin atığa dönüşmesi sonucunda “teknofosil” adı verilen yeni mineraller ve kayaların oluşması gibi durumlar da Antroposen Çağı’nın soruları ve sorunları arasında yer alıyor. Günümüzde Antroposen’in ne zaman başladığı hâlâ tartışılırken üç başlangıç senaryosu bulunuyor.

Antroposen’den önceki tarihsel çağlar milyon yıllarla değerlendirirken, Sanayi Devrimi’nin yeryüzünün jeolojik yapısında geri dönüşü olmayan değişimleri başlattığını ileri sürülüyor. İkinci olarak ilk atom bombası patlamasının stratigrafik katmanlar üzerindeki etkisi nedeniyle 1945 tarihi Antroposen’in başlangıcı olarak kabul ediliyor. Ancak Heather Davis ve Zoe Todd gibi sömürge sonrası eleştirilerden beslenen araştırmacılar, Antroposen Çağı’nın esas başlangıcının izini 1600‘lere, Avrupa’nın kıta Amerika’sını sömürgeleştirmesine ve uzun döneme yayılan sömürge politikalarına kadar götürüyorlar.[2] Davis ve Todd Antroposen Çağı’nın sömürgecilik, yerinden yurdundan etme ve savaş pratikleriyle yakından ilişkisini inceleyerek Avrupa ve Batı merkezli bir Antroposen kurgusunu eleştiriyor. Bu eleştiri, yerel kültürler ile yerel toplulukların uzun tarihte nasıl mülksüzleştirildiklerine ve günümüzdeki etkilerine odaklandığından oldukça kıymetlidir.

Antroposen Çağı’nın başlangıç senaryolarının birbirinden farklı ve birbiriyle çelişiyor olmasına karşın, Antroposen’in bize disiplinler ötesi bereketli bir eleştiri alanı sunduğu aşikâr. Bununla birlikte bu kavram hem çevre bilimlerin hem beşeri bilimleri araştırmacıları tarafından oldukça eleştiriliyor. “In The Climate of History: Four Theses” adlı önemli çalışmasında Dipesh Chakrabarty, Antroposen’in sömürgecilik, ırkçılık ve ırkçı kapitalizm bağlamında yeterince çalışılmadığını ileri sürüyor.[3] Farklı bir eleştiri de Antroposen’in “Antropos”unu , başka deyişle ideal erkek öznesini ele alıyor ve Antropos’un kuvvetinin hem yüceltildiğinin hem de yerküre üzerindeki insan etkisinin kavram ile birlikte doğallaştırıldığının altını çiziyor. Peki bu doğallaştırma ne demek? Antroposen Çağı veya İnsan Çağı diyerek bütün insanları jeolojik güç olduğunu, dolayısıyla ekolojik yıkıma bütün insanlığın neden olduğunu savunuyoruz. Böylelikle doğa/kültür, insan/doğa gibi Aydınlanmacı düaliteleri yeniden üreterek insanın doğadan ayrı olduğunu söylüyoruz. Böylelikle ya eninde sonunda mutlaka doğaya dönüşün bulunduğunu ya da aklın kutsandığı, doğanın tahakküm altına alındığı bir alana hapsoluyoruz.

Türkiye’deki Edebiyat Çalışmaları Kapsamında Antroposen Travması, Kederi ve Yası

POGETA, Antroposen’e getirilen eleştirileri tanıyıp merkezine alarak Antroposen kavramının ve çağının zamansal ve mekânsal aciliyetini vurgularken ilk kez Türkiye’deki edebiyat çalışmaları kapsamında Antroposen travmasını kavramsallaştırıyor. Antroposen Çağı’nın bütün başlangıç senaryolarıyla birlikte düşünüldüğünde farklı bir psikolojik kırılmayı ve psikolojik travmayı ve yas tutmayı önerdiğini ileri sürüyor. Antroposen travmasının biyolojik, çevresel, teknolojik ve politik bağlamda “dolaşık” bir kırılma olduğunu ve sadece zihinsel veya bedensel bir süreç olmadığını tartışıyor. Bu bağlamda, Avrupa ve Amerika’daki çevre çalışmaları, kültür ve edebiyat çalışmaları, travma ve hafıza kuramlarının interdisipliner ve transdisipliner biçimde henüz literatüre kazandırdığı “yavaş şiddet”, “ekolojik travma”, “ekolojik keder”, “iklim kederi”, “iklim yası” gibi kavramların ve yol verdiği temsillerinin peşi sıra gidiyor ve bunların Türkiye’deki zamansal ve mekânsal açılımını inceliyor. Başka deyişle, POGETA Antroposen travmasının Osmanlı sonrası edebi kartografyasını çıkararak bir ilke imza atıyor.

Antroposen’de Feminist ve Queer Yakınlıklar: Kanona Yeniden Bakmak

İnsanı jeolojik bir kuvvet veya çevresel bir fail olarak anlarken cinsiyet, ırk, etnisitye, sınıf gibi farklılıkları birbiriyle olan kesişimsellikleri aracılığıyla ele alan POGETA, bilhassa toplumsal cinsiyet ve Antroposen arasında göz ardı edilen ilişkiye odaklanıyor. Antroposen kavramının tanımladığı, toplumsal, ekonomik, coğrafi, sınıfsal, etnik ve cinsiyete dayalı bütün ayrımlardan, niteliklerden azade, soyut bir bütün olarak tahayyül edilip kabul gören insanlık kavramını eleştiriyor. Bu eleştirisinde makbul erkek insanlık tahayyülü dışındaki feminist, queer ve türler arası çok yönlü temasları, eko-politik tanıklıkları ve ilişkilenme biçimlerini odağına koyuyor.

Bu çerçevede POGETA, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Sevim Burak, Leyla Erbil, Latife Tekin ve Emine Sevgi Özdamar gibi yazarların metinlerindeki açık veya örtük Antroposen travmasına, kederine ve yasına ışık düşürürken Türkiye ve Avrupa diasporasındaki travma ve hafıza çalışmalarının sınırlarını yeniden düşündürtüyor.



[1] Ana yürütücü ve koordinatör: Deniz Gündoğan İbrişim, SU Gender. Süpervizör ve koordinatör: Hülya Adak, SU Gender.

[2] Antroposen ve sömürgecilik arasındaki tarihsel ilişki için Davis ve Todd’un 2019 tarihli On the Importance of a Date, Or Decolonizing the Anthropocene adlı çalışmasına bakılabilir.

[3] Chakrabarty’nin 2009 çıkışlı “The Climate of History: Four Theses”adlı önemli çalışmasına bakılabilir.

Sabancı Üniversitesi ve ASELSAN İş Birliğiyle Konya’nın Akıllı Şehir Stratejisi Hazırlanacak

Sabancı Üniversitesi ve ASELSAN İş Birliğiyle Konya’nın Akıllı Şehir Stratejisi Hazırlanacak

ASELSAN, Sabancı Üniversitesi ile Konya Büyükşehir Belediyesi’nin 2030 yılına dek akıllı şehir stratejilerini içerecek yol haritasını çalışmak üzere iş birliğine imza attı. Türkiye’de ilk defa yapılacak bu çalışma için ASELSAN yönetiminde geniş bir disiplinler arası ekip görev alacak.


Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Leblebici, konu ile ilgili yaptığı açıklamada, “Konya Büyükşehir Belediyesi ve ASELSAN ile bir ilki gerçekleştiriyoruz. Sunulan akıllı şehir çözümlerinin, şehrin demografik, coğrafi ve sosyolojik özellikleri de göz önünde bulundurularak ve yerel yönetimler ile iş birliği halinde uygulanması büyük önem arz ediyor. Bu sebeple, ülkemiz belediyelerinin akıllı şehir uygulamalarını şehre özel hale getirecek strateji ve yol haritası oluşturma çalışmalarına ASELSAN önderliğinde katkı vermekten gurur duyuyoruz” dedi.

 Dünyanın en önemli savunma şirketleri içerisinde ilk 50’de yer alan Aselsan, 40 yıldır savunma sanayisinde elde ettiği bilgi birikimi, tecrübe, mühendislik, teknoloji, tasarım, altyapı ve hepsinden önemlisi yetişmiş insan kaynağıyla birlikte ülkemizin teknolojik ve ekonomik bağımsızlığına katkı sağlamak amacıyla sivil alanlarda da çözümler üretiyor. Akıllı şehirler alanında da çalışmaları bulunan ASELSAN, özellikle akıllı ulaşım sistemleri, akıllı enerji ve akıllı şehir yönetim sistemleri alanlarında faaliyet gösteriyor ve farklı belediyeler ile iş birliğini sürdürüyor.

Daha modern ve yaşanılabilir kentler için akıllı ulaşım, akıllı enerji gibi uygulamaları ve dijital çözümleri içeren akıllı şehirler konsepti, son dönemde bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük ilgi görüyor. Kent sakinlerinin de karar mekanizmalarının içinde yer aldığı, kurulan finans modeli ile sürdürülebilirliği sağlanmış, çevreye olumsuz etkilerin en aza indirildiği şehirler, önümüzdeki dönemde belediyeler için öncelikli alanlar olacak.

Proje kapsamında ASELSAN ve Sabancı Üniversitesi, bilgi birikimleri ve yeteneklerini birleştirerek, yerli ve milli çözümlerin geliştirilmesi hedefiyle birlikte çalışacak. Ortak yürütülecek faaliyetler arasında akıllı ulaşım, akıllı enerji gibi yeni nesil akıllı şehir çözüm önerileri, dijital teknolojiler ile desteklenen sosyal programlar ve kullanıcı katılımını da içeren akıllı şehir çözümleri ile Konya’ya özel, yerel çözümlerin tavsiye edilmesi de bulunmakta.

Murat Germen "Ömür biter yol bitmez" başlıklı sunumuyla TEDx Denizli'deydi

Murat Germen "Ömür biter yol bitmez" başlıklı sunumuyla TEDx Denizli'deydi

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Öğretim Üyesi Murat Germen, dünya çapında birçok ilham veren hikayeyi bünyesinde barındıran TED’in Denizli’deki etkinliklerinde konuşmacı olarak yer aldı.

MuratGermenTEDX

Murat Germen konuşmasında aşırı kentleşme, küresel ısınma, iklimsel değişim gibi konulara yönelik belgesel çalışmalarına değindi. Germen ayrıca, “Emanetlerimize ne gibi ihanetlerde bulunuyoruz ve yaşadığımız evrene nasıl daha az zarar verebiliriz” konularında da düşüncelerini paylaştı.

Nihat Zeybekçi Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleşen ve moderatörlüğünü Murat Can Canbay’ın yaptığı programda; Avi Alkaş, Olimpiyat ikincisi Fenerbahçeli Milli Boksör Buse Naz Çakıroğlu, Prof. Dr. Celal Şimşek, Dr. Deniz Şimşek, Elif Çetin, Kubilay Tunçer, Murat Germen ve Selda Tokat gibi isimler de konuşmacı olarak katıldı.

Getir’in Büyüme Başarısı Üzerine Makale Kaleme Alındı

Getir’in Büyüme Başarısı Üzerine Makale Kaleme Alındı

Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Tamer Çavuşgil, Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi, EDU Direktörü Cüneyt Evirgen ve Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanı Mithat Üner, Getir’in dünyada yakaladığı büyüme başarısını değerlendirmek üzere makale kaleme aldılar.


University of California- Berkeley Haas School of Business yayını olan California Management Review Insights Dergisi’nde online yayınlanan makalede Getir’in 6 yıllık bir girişim olarak dijitalde yeni bir başarı hikayesi yazdığına dikkat çekilirken, bu başarının arkasında yer alan unsurlara da yer verildi. 

Getir Yönetim Kurulu Üyesi Mert Salur ile özel mülakatın da yapıldığı makale ile ilgili Cüneyt Evirgen şu değerlendirmeyi yapıyor: “Getir’in uluslararası pazarlara ardı ardına yaptığı girişler ve aynı zamanda yatırım dünyasından çektiği yatırımlarla çok kısa süre içinde “unicorn” seviyesine ulaşarak, dünya gündeminde yer alması dikkatimizi çekti. Aynı zamanda veri analitiğini üst düzeyde kullanan dijital tabanlı bir girişim olması da günümüz iş modelleri açısından dikkat çeken bir başka unsur.

Uluslararası iş dünyasında özellikle gelişmekte olan ülkelerden çıkan girişimler her zaman çok ilgi çekici ve öğretici oluyor. Bu tür vakaların öğreticiliğin yanında başka girişimleri cesaretlendirmesi, üzerine düşünülmesi için duyulması, duyurulması, konuşulması lazım. Aynı zamanda, akademik dünya ile iş dünyasının arasındaki köprünün güçlenmesine katkı yapacak olması açısından kıymetli bizce.”

Getir’in müthiş bir girişimcilik ve özgüven hikayesi olduğuna ve bunun arkasında da şirket yönetiminde ve operasyonlarında, hissedardan başlayarak yayılan insan odaklılık kültürü bulunduğuna dikkat çeken Evirgen, “Örneğin kuryelerine özel sağlık sigortası yapıyor olmaları bu sektörde duyulmadık müthiş bir uygulama. Mutlu çalışan mutlu müşteri yarattığından bu sayede kurye bağlığını ve müşteri memnuniyetini artırıyorlar” açıklamasında bulundu.

Makalenin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

https://cmr.berkeley.edu/2021/09/getir-a-remarkable-example-of-a-digital-disrupter-from-an-emerging-market/

İPM’den Glasgow’a Doğru İklim Politikaları webinar serisi: Uluslararası İlişkiler Bağlamında İklim Müzakereleri​​​​​​​

İPM’den Glasgow’a Doğru İklim Politikaları webinar serisi: Uluslararası İlişkiler Bağlamında İklim Müzakereleri​​​​​​​

İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) Glasgow’a Doğru İklim Politikaları webinar serisi devam ediyor. İklim politikalarının değerlendirileceği webinar serisinin üçüncüsü “Uluslararası İlişkiler Bağlamında İklim Müzakereleri" başlıkla 18 Ekim 2021, Pazartesi günü saat 15:00’te gerçekleşecek.

Glasgow_3

"Glasgow'a Doğru İklim Politikaları" webinar serisinin üçüncüsünde iklim müzakereleri değerlendirilecek. Moderatörlüğünü İPM Araştırma ve Akademik İlişkiler Koordinatörü Senem Aydın Düzgit’in yapacağı bu bölümün konuşmacıları Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İPM Direktörü Fuat Keyman, Altınbaş Üniversitesi’nden Alper Kaliber ve İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Genel Sekreteri Çiğdem Nas olacak.

Uzun yıllardır BM iklim konferanslarını yakından izleyen İstanbul Politikalar Merkezi, bu kez zirve öncesinden başlayarak bir dizi webinar ile Glasgow'a doğru iklim politikalarını masaya yatırıyor. Paris'ten bu yana yaşanan gelişmeler, Glasgow'dan beklentiler, iklim müzakerelerinin uluslararası ilişkilerdeki önemi ve iklim kriziyle mücadelede yeşil ekonomi gibi konuları 15 günde bir pazartesi günleri 15:00'te konuyu yakından izleyen, akademisyen, uzman ve aktivistlerle tartışılacak.

Kayıt linki: https://event.webinarjam.com/register/188/qy7lrhwk

Meltem Elitaş ve çalışma grubunun projesi ACS Dergisi’nin kapak sayfası oldu

Meltem Elitaş ve çalışma grubunun projesi ACS Dergisi’nin kapak sayfası oldu

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Öğretim Üyesi Meltem Elitaş ve çalışma grubunun gerçekleştirdiği “Sahada bitki patojen teşhisi için nükleik asit ekstraksiyon yöntemleri ve teknolojileri” başlıklı çalışma ACS Agricultural Science & Technology Dergisi’nin kapağında yer aldı.

MeltemElitaş

Çalışmanın konusu hakkında bilgi veren Meltem Elitaş, “Küresel iklim değişikleri tarımsal üretimi büyük ölçüde etkilemektedir. Bununla birlikte, yaşanan pandemiler, savaşlar ve doğal kaynaklardaki hızlı düşüş, akıllı tarım ve gıda üretimini artırarak, gıda kayıplarını ve israfını azaltarak kıtlığın önlenmesi için yeni ihtiyaçlar doğurmaktadır. Amacımız, bitki ve gıda hastalıklarını erken teşhis edilip hızla tedavilerin geliştirilmesini sağlamaktır. Bu amaçla çalışmalarımızda yüksek kaliteli nükleik asitleri bitki dokularından izole edebilen, sahada kolaylıkla uygulanabilecek, biyosensör teknolojilerine kolayca entegre edilebilecek, hızlı, güvenli, hassas ve ucuz yöntemler ve teknolojiler geliştirmektir” dedi.

Sanat Atölye Binamız SUSAM’ın açılışı gerçekleşti

Sanat Atölye Binamız SUSAM’ın açılışı gerçekleşti

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’ne bağlı Sanat Atölyesi olarak hizmet verecek olan SUSAM Binası düzenlenen törenle açıldı. Törende konuşan Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, sanat dünyasına iyi öğrenciler yetiştirdiklerini belirterek, "Burada yer alan atölyelerin başarılı işlere imza atacağını düşünüyorum” dedi.

SusamAçılışı-1

Sabancı Üniversitesi’nin Tuzla’daki kampüsünde yer alan Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’ne bağlı SUSAM Binası’nın resmi açılışı gerçekleşti. Törene, Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Leblebici, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Dekanı Prof. Dr. Meltem Müftüler-Baç, SSBF Öğretim Üyeleri Selim Birsel ve Wieslaw Zaremba ile birlikte Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı programının öğretim üyeleri ve öğrencileri katıldı.

SusamAçılışı-2

Güler Sabancı: Sanat dünyasına başarılı öğrenciler yetiştiriyoruz

SUSAM Binasının hazırlıklarına pandemi öncesinde başladıklarını belirten Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, “Benim için heyecan verici bir gün. Emeği geçenlere sonsuz teşekkürlerim var. Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’ndeki Görsel sanat ve Görsel İletişim Tasarımı Programımızın atölyelerinin kendilerine ait ayrı bir yerde olmasını hep arzuluyorduk. Sabancı Üniversitesi’nin ilk yıllarında böyle farklı bir program ile keşfedilmemiş sularda yüzüyor gibiydik ancak sonunda artık birer sanatçı olan bu programın öğrencileri ve onları yetiştiren öğretim üyelerimiz sayesinde programımız çok başarılı oldu. Güzel bir örneği olarak da, şu günlerde Sakıp Sabancı Müzesi’nde yolu buradan geçmiş sanatçıların sergisi devam ediyor. Sanat dünyasına başarılı öğrenciler yetiştiren öğretim üyelerimize çok teşekkür ediyor, sanat atölyelerimizin çok başarılı işlere imza atacağını düşünüyorum” dedi.

SusamAçılışı-3

Yusuf Leblebici: Diğer üniversitelere örnek olmasını istiyoruz

Diğer üniversitelere örnek olacak bir programa sahip olduklarını ifade eden Sabancı Üniversitesi Rektörü Yusuf Leblebici, “Bu binanın açılması bizim için çok güzel bir olay. Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı bizim en değerli ve kendine mahsus programlarımızın başında geliyor. Başka üniversitelerde bulunmayan ve gerçekten sonuçlarıyla da çok gurur duyduğumuz bir program. Bundan sonraki aşamalarda da Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programının sayılarının daha da artarak diğer üniversitelere örnek olmasını istiyoruz” diye konuştu.

SusamAçılışı-4

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Müftüler-Baç, SUSAM binasının yaklaşık 1 yıldır hizmet verdiğini belirterek; “SUSAM’ı biz aslında geçtiğimiz sene açtık. 1 senedir öğrencilerimiz, hocalarımız aslında aktif olarak çalışıyorlar. Fakat pandemi dolayısıyla resmi açılışı yapamamıştık. Bugün resmi açılışı hep birlikte burada bulunarak yapabildiğimiz için çok mutluyuz” dedi.

SSBF Öğretim Üyesi Selim Birsel ise; küçük bir birim olmalarına rağmen önemli işler yaptıklarını söyledi. Birsel; “Bu binanın hayata geçmesinde katkısı bulunan herkese çok teşekkür ederim. Geçen yıl yapılmış olan bazı çalışmalardan örnekleri burada görebilirsiniz. Küçük bir birim olmamıza rağmen büyük işler yapıyoruz” diye konuştu.

CEF Sonbahar Eğitim Programı Açıklandı

CEF Sonbahar Eğitim Programı Açıklandı

Akbank’ın kurucu sponsoru olduğu Sabancı Üniversitesi Finans Mükemmeliyet Merkezi (Center of Excellence in Finance – CEF), sonbahar döneminde 3 farklı sertifika programı düzenleyecek.


2-4-9-11 Kasım 2021 (4 gün) tarihleri arasında Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanı Özgür Demirtaş tarafından verilecek Finansın Temelleri / Yatırımlar Sertifika Programı, finansın temellerine dair özellikle “Yatırımlar” başlığına odaklanan yoğun bir giriş sunacak. Bu dört günün sonunda, katılımcılar; Risk Yönetimi, Yatırımlar ve Varlık Fiyatlama gibi yüksek seviyedeki dersleri almaya hazır bir hale gelecekler.

16-18-23-25 Kasım 2021 (4 gün) tarihlerinde gerçekleşecek Sermaye Bütçesi Temelleri-Kurumsal Finans Sertifika Programı, sermaye bütçelemesinin temelleri kapsamında indirgenmiş nakit akışı başlığına odaklanacak. Eğitim, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Evrim Akdoğu tarafından verilecek.

7-9 Aralık 2021 tarihlerinde gerçekleşecek Makroekonomik Analiz ve Türkiye Göstergeleri eğitimi ise GSYH, büyüme, işsizlik, enflasyon, bütçe ve kamu kesiminin yapısı, ödemeler dengesi, parasal göstergeler, ekonomik kriz halleri ve Türkiye ekonomik durumunu konu alacak. Eğitim Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Mahfi Eğilmez tarafından verilecek.

Programların eğitim dili Türkçe olacak.

Pandemi nedeniyle eğitimlerin Zoom üzerinden gerçekleştirileceği programlara cef.sabanciuniv.edu adresi üzerinden başvurulabilir.

CEF Sonbahar 2021 Programı

  • Eğitim adı: Finansın Temelleri-Yatırımlar
  • Akademisyen: Prof. Dr. Özgür Demirtaş-Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanı
  • Tarih: 2-4-9-11 Kasım 2021 (4 gün)
  • Saat: 18:00-22:00
  • Eğitim dili: Türkçe
  • Eğitim adı: Sermaye Bütçesi Temelleri-Kurumsal Finans
  • Akademisyen: Doç. Dr. Evrim Akdoğu-Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi
  • Tarih: 16-18-23-25 Kasım 2021 (4 gün)
  • Saat: 19:00-22:00
  • Eğitim dili: Türkçe
  • Eğitim adı: Makroekonomik Analiz ve Türkiye Göstergeleri
  • Akademisyen: Dr. Mahfi Eğilmez-Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi
  • Tarih:7-9 Aralık 2021 (2 gün)
  • Saat: 18:30-22:00
  • Eğitim dili: Türkçe
Abone ol