Ana içeriğe atla

GEARING-Roles yarışması için başvurular başladı

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) tarafından yürütülen GEARING-Roles (Araştırma Kurumlarında Toplumsal Cinsiyet Rollerini Dönüştürmek için Cinsiyet Eşitliği Eylemleri) Projesi yarışması için başvurular başladı.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Karşı Geliştirilen Dirençler temalı GEARING-Roles yarışmasında, Araştırma Ödülü ve Yaratıcılık Ödülü olmak üzere iki farklı kategoride toplam 5 kazanan belirlenecek.


Araştırma Ödülü

Araştırma ödülü için toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı geliştirilen dirençler konusunda kısa araştırma yazılarınız beklenmektedir. Yazıların uzunluğu 1000 kelimeyi geçmemelidir. Lisans, yüksek lisans ve doktora seviyelerinde başvuran adaylar arasından birer kazanan belirlenecektir. Araştırma yazıları İngilizce olarak iletilmelidir. (İngilizce ana diliniz değilse, değerlendirme aşaması için yazınızı iletirken bunu belirtmeniz gerekmektedir.)

Yaratıcılık Ödülü

Yaratıcılık Ödülü,  toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı geliştirilen dirençleri mizah yoluyla eleştiren en fazla 2 dakikalık videolar ve karikatür veya illüstrasyonlar şeklinde iki farklı kategoride verilecektir.

GEARING-Roles yarışmasının değerlendirme aşamalarında jüri fikir ve yenilikçi yaklaşımları ölçüt olarak alacağı için iletilen işlerin sanatsal anlamda mükemmel olması gerekmemektedir.

Yarışmanın kazananları tüm masrafları karşılanacak bir Estonya seyahati ile ödüllendirilecektir. Kazananlar ayrıca GEARING Roles çalışmalarını geliştirmek için uzman ve danışmanlardan destek alma fırsatı bulacaktır.

Yarışmaya son başvuru tarihi: 30 Eylül 2021’dir. Kazananlar 11 Ekim 2021’de açıklanacaktır.

Daha fazla bilgi için Olivia.iannelli@trilateralresearch.com veya ilayda.ova@sabanciuniv.edu  adreslerine yazabilirsiniz.

"Kitaplar gELeceğimizi değiştirir" Projesi Devam Ediyor

Önümüzdeki dönemde Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) girecek lise öğrencileri için Sabancı Üniversitesi’nin başlattığı “Kitaplar gELeceğimizi değiştirir” projesi devam ediyor.

  

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğrencimiz Lütfi Emir Baysal’ın fikriyle başlayan proje, üniversite hazırlık kitaplarını ihtiyaç duyan lise öğrencileri ile buluşturuyor.  

Sabancı Üniversitesi Kampüsünde yer alan Bilgi Merkezi’ne gönderilen hazırlık kitapları, öncelikli olarak Tuzla ve çevresindekiler olmak üzere farklı liselere dağıtılıyor. 

Geçtiğimiz sene Eylül ayının sonunda başlayan proje kapsamında toplanan bine yakın kitabın 700’ü Darüşşafaka Eğitim Kurumları’na, kalan adedi de ihtiyaç sahibi öğrencilere gönderildi. 

Proje kapsamında kitap toplama ve dağıtım süreci devam ediyor. Sabancı Üniversitesi öğrencileri kullanmadıkları üniversite hazırlık kitaplarını Bilgi Merkezi’ne şahsen bırakabilir veya aşağıdaki adrese posta yoluyla gönderebilirler. Ayrıca başka üniversitelerden öğrenciler de posta yoluyla kitaplarını göndererek kampanyaya katılabilirler.

Kitap gönderim adresi:

Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi

Orta Mahalle, Üniversite Caddesi No:27 Tuzla, 34956 İstanbul

0216 483 90 00

 

2021-2022 Güz Dönemi Kurumlararası Yatay Geçiş Başvuru Sonuçları

VERİM'e AB Proje Desteği

Sabancı Üniversitesi Veri Analitiği Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (VERİM), araştırmacı kurum olduğu proje EuropeAid - Innovative Media for Peace, Social Cohesion and Reconciliation in Turkey, the Middle-East and North Africa programı kapsamında destek almaya hak kazandı.

Verim_ABproje

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Faktültesi Öğretim Üyesi Berrin Yanıkoğlu, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Ayşecan Terzioğlu, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Reyyan Yeniterzi

Yürütücülüğünü Hrant Dink Vakfı’nın yaptığı, Sabancı Üniversitesi VERİM ve Boğaziçi Üniversitesi`nin araştırmacı kurumlar olduğu projenin başlığı Utilizing Digital Technology for Social Cohesion, Positive Messaging and Peace by Boosting Collaboration, Exchange and Solidarity adını taşıyor.

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Programı’ndan Berrin Yanıkoğlu ve Reyyan Yeniterzi ile, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Kültürel Çalışmalar Programı’ndan Ayşecan Terzioğlu`nun araştırmacı olarak yer aldığı proje, disiplinler arası ve iş birlikçi çalışmalarla, sosyal medyada nefret söylemlerini otomatik olarak tespit etmeyi ve nefret söylemi ve dezenformasyonu azaltmayı hedefliyor.

Projenin önemine değinen Berrin Yanıkoğlu, “Projenin çok paydaşlı yapısı ve yapay zeka alanında yaptığımız araştırmaların, topluma yararına olacak şekilde kullanılacak olması beni çok mutlu ediyor. Ayrıca daha önce benzer bir projede sosyal bilimler ve VERİM arasında başlayan disiplinlerarası işbirliğinin, bu projede büyüyerek devam etmesi de çok sevindirici.” dedi.

Projenin iki açıdan çok önem taşıdığını ifade eden Ayşecan Terzioğlu, “Birincisi toplumsal tartışmalarda sağlıklı bir diyaloğun oluşmasını engelleyen nefret söyleminin boyutlarını daha iyi anlayarak daha kapsayıcı ve çoğulcu toplumsal diyalogların nasıl olabileceğini irdelemek. İkincisi de, bu projede nefret söylemi konusunu nedenleri ve sonuçlarıyla uzun zamandır etkin olarak çalışan ve bu konularda ayrıntılı raporlar yayınlayan Hrant Dink Vakfı ve Boğaziçi Üniversitesi ile birlikte çalışarak akademi-STK işbirliğine iyi bir örnek oluşturmamız. Hrant Dink Vakfı ile yollarımız ilk olarak 2020 yılında vakfın nefret söylemi konusunda düzenlediği uluslararası bir konferansta kesişmişti. Şimdi bu proje kapsamında Hrant Dink Vakfı ile iş birliği yapacağımız için çok seviniyorum.” diye konuştu.

Bu proje ile her toplumda gittikçe yoğunlaşan nefret söylemlerinin tespit edileceğini belirten Reyyan Yeniterzi ise şunları söyledi: “Sosyal medya kullanımının arttığı günümüz dünyasında ekranda yazılanların kimler tarafından ne şekilde, nasıl okunup algılanacağı konusunda insanlar gittikçe daha duyarsız hale gelmekteler. Bu projenin önemi, her toplumda gittikçe yoğunlaşan nefret söylemlerini tespit etmek. Bu tespiti yapay zeka araçları ile yapmak, son teknolojinin sosyal fayda amaçlı kullanılacak olması bizi ayrıca heyecanlandırıyor. Bu konuların hassasiyet ve önemine inanan Hrant Dink Vakfı ve Boğaziçi Üniversitesi ile geliştirmeyi planladığımız araç ve sitelerle nefret söylemi konusunda toplum bilinci oluşturmaya çalışacağız.”

“Üniversitemin bu dört yıl boyunca kendimi keşfetmeme izin verip, zamanla en iyi beni ortaya çıkardığını görebiliyorum.”

Öğrencilerimize, “Neden Sabancı Üniversitesi?” diye sorduk, onlar da üniversite tercih serüvenleri ve lisans eğitimlerinden yola çıkarak bizimle deneyimlerini paylaştılar. 

“Lise hayatım boyunca farklı farklı etkinlikler yaparak programları tanımaya çalışmış bir öğrenci olarak üniversite seçim süresince tek emin olduğum konu mühendis olmak istediğimdi. Ancak makina mühendisliği de, elektronik, mekatronik, uçak mühendisliği de hepsi ilgimi çekiyordu ve şansım olsa hepsini okumak istiyordum. Sabancı Üniversitesi’nde, programınızı girdikten sonra hatta istersek giriş derslerini aldıktan sonra seçebileceğimizi duyduğumda tanıtım günlerine katılmaya karar verdim. Sadece tanıtım günlerinde bile öğrencilerinin okula karşı olan sevgisini, hocaların ve yönetim kadrosunun öğrencilerinin her zaman yanında olduklarını görebiliyordum. O gün, inovatif, her koşulda öğrencilerine gerekli kaynakları sağlayan ve geleceğe yönelik eğitim modellerini örnek alan bir üniversite gördüm ve heyecan ve belirsizliklerle dolu bu süreci, hayatımı “iyi ki” lerle dolduracak bir seçim yaparak Sabancı serüvenime başlamış oldum. 

Fakültedeki ilk yılımda, programlarda okuyan öğrencilerin tecrübelerini, hocalarımızın yaptıkları projeleri ve sektördeki firmaların çalışmalarını gerek üniversite kulüpleri, gerek okulun kariyer ofisi sayesinde birebir gözlemleme şansım oldu. Bu deneyimleri yaşadıktan sonra anladım ki bir programın tanıtımını dinlediğimizde düşündüklerimiz ile o programın çalışmalarını yaparken ki düşüncelerimiz çok farklı olabiliyor. Üniversiteye başlamadan önce de bilgisayar mühendisliğindeki çalışmaları duymuştum elbette, ancak ilk kodlama ve matematiksel düşünme dersimizdeki ilk projemizi yapana kadar bu alanı bu kadar sevebileceğimi hiç düşünmemiştim. Bu deneyimlerin üzerine, robot kulübü ve elektrikli bir formula aracı tasarladığımız motorsports kulübünün bana kattığı farklı tecrübeler de eklenince Bilgisayar Mühendisliği ve Mekatronik mühendisliği çift ana dal yapmaya karar verdim ve programlarımı deklare ettim. 

Hayatımdaki en büyük “iyi ki”  ise ikinci sınıfa başlarken karşıma çıkacaktı. İkinci sınıfta, öğrencilerin hocalar ile birebir olarak araştıma projelerinde çalışması ve alanı deneyimleyerek tanımasını teşvik etmek amacıyla geliştirilen PURE programı ile tanıştım. Bu program sayesinde Bilgisayar Mühendisliği ve Moleküler Biyoloji alanının kesişimi olan Bioinformatik alanını keşfetmiş oldum. Robotiği ve mekatronik mühendisliğinin çalışma alanlarını hala çok seviyorum, hala kulüplerde görev alıyorum ancak bir alanı hobi olarak sevmek ile onu yıllarca yapacağın bir iş olarak sevmenin çok farklı olduğunu gördüm ve ikinci sınıftayken ikinci ana dalımı mekatronikten moleküler biyolojiye çevirdim. 

Okulun disiplinlerarası eğitim sistemi sayesinde bütün bu değişimleri herhangi bir ders kaybı yaşamadan yapabildim. Üniversitenin çeşitli programları sayesinde üçüncü yılımda hem Hong Kong’da üniversite değişim programına katılma hem de yazın yurt dışında çok istediğim bir üniversitede staj yapma imkanım olacaktı, ancak pandeminin başlaması ve sınırların kapatılması ile ikisi de gerçekleşememiş oldu. Bu noktada şunu anladım ki Sabancı Üniversitesi’nde en zor koşullarda bile bir kapı kapandığında açılan mutlaka farklı bir kapı oluyor. Online eğitime geçildikten kısa bir süre sonra PURE projesinde birlikte çalıştığımız hocamız korona üzerine yeni bir projeye başlayacağını ve bizim de bu projeye dahil olabileceğimizi söyledi. Projeye başladıktan bir kaç ay sonra TÜBİTAK’tan burs almaya başladık, bundan bir kaç ay sonra ise çalışmalarımız uluslararası dergilerde yayınlanmıştı. Pandeminin bütün zorluklarına rağmen hala bu projenin de dahil olduğu farklı araştırmalarda hocalarımız ile birlikte çalışmalara devam ediyoruz. Geriye dönüp baktığımda üniversitemin bu dört yıl boyunca kendimi keşfetmeme izin verip, zamanla en iyi beni ortaya çıkardığını görebiliyorum. Bütün bu deneyimleri ve daha buraya sığmayacak nicelerini sağladığı için, tercih dönemimin başına dönsem, bu sefer hiç düşünmeden Sabancı Üniversitesi’ni seçeceğimi biliyorum.

Müzede Sahne “Şimdi ve Buradayız Aşkım!” temasıyla 17-22 Ağustos tarihlerinde SSM’de

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin (SSM), Sabancı Vakfı katkıları ile düzenlediği açıkhava etkinliği Müzede Sahne, 5. yılını kutluyor. Emre Koyuncuoğlu’nun sanat yönetmenliğinde gerçekleştirilen ve her yıl bir tema etrafında gösteri sanatları alanındaki eserleri buluşturan Müzede Sahne’nin bu yılki başlığı "Şimdi ve Buradayız Aşkım!" olarak belirlendi. Dünyanın geçirdiği zorlu sürece beraber bakıp yaraları topluca sarma çağrısında bulunacak Müzede Sahne kapsamındaki eserler müzenin farklı noktalarında izleyiciyle buluşacak.

Müzede_sahne_ssm-01

17 – 22 Ağustos tarihleri arasında takip edilebilecek Müzede Sahne’nin programında Meltem Cumbul’dan “Ben ‘Sevgili Milena’”; Dot’tan “Sesin Resmi”; SFRPZTF’den “Eylül”; Talimhane Tiyatrosu’ndan “Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince, Ama Şimdi İyi”; Versus Tiyatro’dan “Kreutzer Sonat”; Linet Şaul, Bülent Oral, Faran Suyolcu ve Ayşe Lebriz Berkem’den “Shakespeare’le Aşk ve Müzik”; Özden Karakışla’dan “Kadın Dilinden Masallar” ve Tatavla Sahne’den “Rahvan Giden Atlılar” oyunları yer alıyor.

Festival, Ebru Nihan Celkan imzalı metni sahnede okuyacak Tilbe Saran’ın konuşmasıyla açılıyor. Programda ayrıca Duygu Dalyanoğlu’nun moderatörlüğünde “Gösteri Sanatlarında Kapsayıcılık ve Dayanışma” ve Cemre Baytok’un moderatörlüğünde “Çoğulcu Kültür için Yaratıcı Dayanışma Nasıl Üretilir?” konulu paneller gerçekleştirilecek. Oyuncu, yazar ve yönetmen Nadir Sönmez, “Peki” adlı oyun okuması, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları sanatçıları ise Birhan Keskin’in “Y’ol” kitabından şiir okumasıyla Müzede Sahne’nin konukları olacak.

Müzede_sahne_ssm-02

Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer; “Kültürlerarası köprü görevi gören, müzemiz Müzede Sahne vesilesiyle beşinci kez gösteri sanatlarına ev sahipliği yapıyor. Biz de bir müze olarak, sanatın farklı alanlarına kucak açmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Müzede Sahne’nin ilk adımı 2016 yılında Kuzgun Acar’ın ‘Kuşlar Soyut Kompozisyon’ isimli eserinin sergilenmesine paralel olarak gerçekleştirilen mask tiyatrosuyla atılmıştı. Zaman içinde gelişti; bir gösteriyle başlayan Müzede Sahne, bir haftaya yayılan, aralarda konuşmalar, paneller, okumaların olduğu kapsamlı bir festivale dönüştü. Beş yılda aralarında Zeliha Berksoy, Zuhal Olcay, Genco Erkal, Serra Yılmaz, Nazan Kesal gibi sanatçıların olduğu birçok ismin gösterilerine ev sahipliği yaptı.

Sahne sanatları 2020 başından bu yana pandemi nedeniyle en zorlu sınavlarından birini veriyor. Geleceğe birlikte bakmak, birbirimizi kollamak, birbirimizle uzlaşmak, hayal kurmak, üretmek her zamankinden çok daha kıymetli oldu. Bizler de sanat yönetmenimiz Emre Koyuncuoğlu ile "nasıl daha fazla kapsayıcı ve birleştirici olabiliriz?’ sorusunu sorduk ve temamızı ‘Şimdi ve Buradayız Aşkım!’ olarak belirledik. Bir hafta boyunca oyunlarla, panellerle, gösterilerle çoğulculuğu, çok renkliliği, sevginin iyileştiriciliğini ve aşkın gücünü kutlayarak yan yana geleceğiz” dedi.

Müzede_sahne_ssm-03

Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan ise; “Sabancı Vakfı olarak toplumsal gelişmenin, bireylerin potansiyelinin ortaya çıkarılması ve ilham veren hikayelerin paylaşılması ile mümkün olacağına inanıyoruz. Bu doğrultuda pek çok proje hayata geçiriyor ve bu projelerimiz içinde kültür-sanata ayrıca önem veriyoruz. Bireyin ve toplumun iyi olma halinde kültür sanatın gücü yadsınamaz. Bu sebeple içinde bulunduğumuz pandemi döneminin tüm koşullarına rağmen sanatın hemen her alanına verdiğimiz desteği sürdürmeye devam ettik. Sabancı Vakfı olarak sosyal değişim hedefimiz doğrultusunda, içinde olduğumuz her projeye uzun soluklu yaklaşıyor, desteklerimizi bu yönde sürdürüyoruz. 5 yıldır desteklediğimiz Müzede Sahne de sosyal gelişim yolunda önemli bir adım. Müzede Sahne’nin bu yılki başlığı, bizlere birlikte olmanın verdiği gücü tekrar hatırlatacak ve pandemi yorgunu ruhlarımıza iyi gelecek” dedi.

Müzede Sahne’nin Sanat Yönetmeni Emre Koyuncuoğlu; “Zor bir seneyi yalnızlıklarla, korku ve kayıplarla geçirdik, geçiriyoruz. Yaz başındaki açılma süreciyle beraber duygusal ve düşünsel anlamda karışık bir dönemde bulduk kendimizi. Bu yıl beşincisi düzenlenen Müzede Sahne Gösteri Sanatları etkinliğimizde kısa dönemde art arda yaşanmışlıklara birlikte bakma zamanı geldi sanki. Şimdi fark etme zamanı: Ne kayboldu, ne kaldı, beraber ve birlikte ne yapabiliriz, yaşamımızı nasıl olumlayabiliriz, nasıl kapsayıcı ve birleştirici alanlar oluşturabiliriz, birbirimize nasıl iyi geliriz? Müzede Sahne’de bunları konuşacağız, sanatçıların üretimini, üretimin içinde varolan uzlaşıyı izleyip, paylaşacağız. Göz göze bakıp, birbirimizi ‘farklılıklarımızın güzelliğinde’ sevdiğimizi ve her tür zorluklara rağmen uzlaşabileceğimizi hatırlayacağız. Sevgiyi ve aşkı herkes için, her renk, her ses, her zaman, her anlayış ve her varoluş için hatırlayacağız ve ‘yaşamı’ kutlayacağız. Yaratıcı aşkı birbirimizde bulacağız.” dedi.

Müzede_sahne_ssm-04

Sağlık Bakanlığı’nın Covid-19 önlemleri doğrultusunda sosyal mesafe kurallarına uygun düzenlenecek etkinliğin biletleri sınırlı sayıda satışa çıkacak. Ayrıntılı program ve biletler için SSM’nin web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

MÜZEDE SAHNE PROGRAMI

17 – 22 Ağustos 2021

17 Ağustos Salı

Açılış Konuşması

"'Rengarenk Bir Aşk"

Yazan: Ebru Nihan Celkan
Okuyan: Tilbe Saran

21:00

Fıstıklı Teras

Oyun

Ben “Sevgili Milena”

Meltem Cumbul Studio

21:30

Fıstıklı Teras

18 Ağustos Çarşamba

Panel

Çoğulcu Kültür için Yaratıcı Dayanışma Nasıl Üretilir?

Moderatör: Cemre Baytok
Konuşmacılar: Esra Dicle, Fatih Gençkal, Mehmet Ergen, Yeşim Özsoy

18:00

The Seed

Oyun Okuması

Peki

Nadir Sönmez

19:30

Orta Bahçe

Oyun

Sesin Resmi

Dot

21:30

Fıstıklı Teras

19 Ağu Perşembe

Şiir Okuması

Birhan Keskin "Y'ol"

İBB Şehir Tiyatroları

19:30

Fıstıklı Teras

Oyun

Eylül

SFRPZTF

21:30

Fıstıklı Teras

20 Ağustos Cuma

Panel

Gösteri Sanatlarında Kapsayıcılık ve Dayanışma

Moderatör: Duygu Dalyanoğlu
Konuşmacılar: Ayça Damgacı, Okan Urun, Melis Tezkan, Özen Yula

19:00

The Seed

Oyun

Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince, Ama Şimdi İyi

Talimhane Tiyatrosu

21:30

Fıstıklı Teras

21 Ağustos Cumartesi

Oyun

Kreutzer Sonat

Versus Tiyatro

19:30

Orta Bahçe

Konser/Performans

Shakespeare'le Aşk ve Müzik

Linet Şaul, Bülent Oral, Faran Suyolcu, Ayşe Lebriz Berkem

21:30

Fıstıklı Teras

22 Ağustos Pazar

Oyun

Kadın Dilinden Masallar

Gestus Tiyatro

19:30

Orta Bahçe

Oyun

Rahvan Giden Atlılar

Tatavla Sahne

21:30

Fıstıklı Teras

 

SUNUM ile Nobel İlaç arasında ilaç ve biyoteknoloji alanında mutabakat sözleşmesi imzalandı

Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) ile Nobel İlaç, sanayi ve üniversite iş birliği çerçevesinde önemli bir işbirliği protokolüne imza attılar. SUNUM binasında gerçekleştirilen imza törenine; SUNUM Direktörü Prof. Dr. Fazilet Vardar Sukan ve Nobel İlaç Yönetim Kurulu Üyesi Numan Balki katıldı. 

Prof. Dr. Fazilet Vardar Sukan, “Bu önemli iki kurumun işbirliği ile ilaç ve biyoteknoloji alanında kısa ve orta vadede etkin sonuçlar elde etmeyi hedefliyoruz. Nobel İlaç’ın biyofarmasötik alanındaki, SUNUM’un ise nanoteknoloji ve altyapı alanındaki yetkinlikleri ile Türkiye’de ilaç geliştirme ve pazara sunma çalışmalarına önemli katkılar sunulacaktır” dedi. 

Biyofarmasötik ürünlerin araştırma, geliştirme, üretim, pazarlama ve dağıtımını yapan Nobel İlaç ile nanoteknoloji alanında yenilikçi uygulamalara imza atan SUNUM arasında yapılan bu iş birliği ile kısa ve orta vadede ilaç ve biyoteknoloji alanında etkin çalışmalar yürütülmesi hedefleniyor. 

İş birliğiyle, SUNUM’un koronavirüsler, farklı kanserler ve diğer hastalıklar için geliştirdiği “anti-CD 147 inhibitörleri” temelli araştırma programının fırsatlarının değerlendirilmesi, biyoteknolojik ilaç üretimi için, tescilli konak hücre hatlarının geliştirilmesine yönelik araştırma faaliyetlerinin başlatılması planlanıyor. Nobel İlaç’ın endüstriyel hücre hatları için tescilli ortam ve tampon çözelti geliştirmeye yönelik araştırma faaliyetlerini başlatmak ve olası keşifleri ile farklı hastalıklar için yeni çözümlerin geliştirilmesini desteklemek de işbirliği kapsamında yer alıyor.

SUNUM, nanoteknolojide büyümek isteyen start-upları destekleyecek

Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM), hayata geçireceği Spin-SUNUM programıyla, seçilecek start-up’ları 1 yıl boyunca himayesine alarak Ar-Ge ve altyapıdan pazara erişime kadar pek çok konuda destekleyecek. Nanoteknoloji üzerine odaklanmış start-up’ların başvurabileceği programla seçilecek start-up’lar, SUNUM ile iş birlikleri geliştirme ve yatırımcılarla tanışma fırsatı da bulabilecek.

Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM), hayata geçireceği “Spin-SUNUM” projesiyle, nano-ölçekli teknolojilere dayalı yöntem ve süreç kullanan, ürün ve hizmet geliştiren start-up’ları destekleyecek. Nano ölçekli teknolojilere sahip start up’lara yönelik olarak kurguladığı programla SUNUM, 30 Ağustos 2021 tarihine kadar büyümek isteyen start-up’lardan başvuru için talep toplayacak. 

Seçilen Start-up’lar kendi Ar-Ge altyapılarını oluşturmak için zaman ve kaynak harcamadan, mevcut imkanların desteği ile pazara daha hızlı ulaşma imkanı da bulacak.

Erken aşamalardaki “Derin teknoloji-Deep tech” girişimlerin, belirlenen hizmetlerle destekleneceği program kapsamında oluşturulan kurul, ilk etapta bir ön eleme yapacak ve ardından, seçeceği maksimum 20 start-up’ın “Pitching” sunumlarını değerlendirmeye alacak. 15 Ekim 2021 tarihinde açıklanacak finalistler arasından seçilecek 5 start-up ise SUNUM himayesine alınarak 1 yıl boyunca altyapıdan araştırmacılara erişime kadar birçok alanda desteklenecek.

YATIRIMCILARLA TANIŞMA İMKANI

Himayeye alınacak start-up’lar, derin teknolojilere yatırım yapan yatırımcılar ile tanışma imkanı bulurken, 1 yıl boyunca fikirlerini geliştirebilmek ve daha gelişmiş prototipler üreterek verilerini doğrulamak için, SUNUM imkanlarından (cihaz, laboratuvar, teknik uzman vb) duruma göre ücretsiz ve/veya indirimli yararlanabilecek. Bunun yanı sıra SUNUM İş ve Proje Geliştirme ekibi desteğiyle SUNUM araştırmacılarına erişebilecek ve işbirliği ile danışmanlık fırsatlarından faydalanabilecek. SUNUM İş Geliştirme ekibi desteği ile de ürün geliştirme, SUNUM İş Ekosistemine erişim, büyük firmalar ve KOBİ’ler ile eşleşme ve işbirliği imkanına da sahip olabilecek.

BAŞARILI BULUNANLARA 2 YIL DAHA DESTEK

TÜBİTAK ve Avrupa Komisyonu fonlarından yararlanmak için mentörlük de verilecek olan programda, start-up’ların görünürlüğünün artmasıyla beraber yatırımcı ve yeni ekip üyeleri bulabilme fırsatları yakalamaları da mümkün olacak. 1 yılın sonunda başarılı bulunan start-up’lar, 2 yıl daha bu hizmetlerden yararlanmaya devam edebilecek ve uygun görülenlere daha uzun soluklu iş birlikleri teklif edilebilecek.

Programa başvurular, 30 Ağustos akşamına kadar, https://sunum.sabanciuniv.edu adresi üzerinden doldurulacak başvuru formu ile yapılabilecek.

“Üniversitedeki hocalarla çalışma yapabilmek beni fazlasıyla geliştirdi.”

Öğrencilerimize, “Neden Sabancı Üniversitesi?” diye sorduk, onlar da üniversite tercih serüvenleri ve lisans eğitimlerinden yola çıkarak bizimle deneyimlerini paylaştılar. 

Selim Şentürk

“Sabancı Üniversitesini tercih etmemin arkasındaki serüven, liseden mezun olduğum yaz dönemindeki tercih sürecime dayanıyor. 2018’de apar topar değiştirilen sınav sistemiyle beraber sınav kaygım artmış, geleceğimdeki yıllara hangi lisans programının şekil vereceğinden ziyade sınavdaki performansıma odaklanmıştım. Esasında sayısal tabanlı bir öğrenci olmama rağmen sınavda TM ve sayısal puan türlerinden sıralama elde edip geleceğimi ciddi oranda şekillendirecek olan lisans programıma karar vermeye çalışıyordum. 

Sınav sonrası tercih döneminde 2 arkadaşımla birlikte İstanbul’daki üniversiteleri gezip fikir sahibi olmaya çalışırken yolumuz Sabancı Üniversitesi’ne de düştü haliyle. Üniversitenin tanıtım ekibi güzel okullarını tanıttıktan sonra, üniversitedeki program seçme/değiştirme olanağından ve disiplinlerarası eğitim fırsatlarından bahsetti. Program seçme özgürlüğü, henüz böyle bir sistemin varlığından haberi olmayan ve hangi lisans programında okuyacağına henüz karar veremeyen beni çok etkiledi. O zamanlar bilgisayar mühendisliği okumakta çok kararlı olan ben fakültedeki ilk senemi bitirdikten sonra bilgisayar mühendisliği ve ekonomi programlarından dersler aldım. Programların derslerini, mezun olduktan sonra yaptıkları işleri iyice kavradıktan sonra ekonominin benim için çok daha uygun bir program olduğunun farkına vardım. Aynı zamanda okulda düzenlenen kariyer etkinliklerinin birinde yönetim danışmanlık şirketlerini dinlemiş ve yaptıkları işten çok etkilenmiştim. Tüm bu indikatörler doğrultusunda 2.sınıfın 2.dönemine geçerken ekonomi lisans programını deklare ettim, halen severek okumaktayım. 

Program seçme özgürlüğü dışında üniversitenin sunduğu disiplinlerarası eğitim beni çok cezbetti. Fakültenin ilk senesinde okulun içindeki Akademik Destek Programı’nda insanlık tarihi üzerine kendi sınıf arkadaşlarıma oturumlar düzenledim. Normalde sözel derslere mesafeli olan ben 1 sene boyunca çok severek hem dersi öğrendim hem de arkadaşlarıma aktarmaya çalıştım. Sunum yeteneklerimi geliştirmesinin yanında hem okulda yarı-zamanlı olarak çalışmış oldum hem de çok kaliteli dostluklar edindim. Geçtiğimiz yaz yine kendi alanımın dışında olmasına rağmen okuldaki PURE projelerinden birinde siyaset felsefesi üzerine çalıştım. Üniversitedeki hocalarla bu denli kolay bir şekilde çalışma yapabilmek ve farklı alanlarda tecrübe edinebilmek beni fazlasıyla geliştirdi. Yine geçtiğimiz yaz tanıtım ekibinde tam zamanlı çalışarak çok eğlenceli bir ekibin arasında 1 ay geçirdim. Üniversitenin açık olduğu dönemde birçok imkâna kolayca ulaşabilmek bana yaptığım tercihin ne kadar doğru olduğunu her seferinde gösterdi. Her geçen gün, her aldığım ders, bana sunulan her olanak tercihimin doğruluğunu teyit ediyor. 3 sene öncesine dönüp yeniden tercih yapacak olsaydım gözüm kapalı Sabancı Üniversitesini tercih ederdim diye düşünüyorum.”

Yutulabilen kapsülle teşhiste endoskopiye gerek kalmayacak

Sabancı Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Programı 2009 mezunu Rabia Tuğçe Yazıcıgil, Boston Üniversitesi’nde kurduğu laboratuvarda MIT ile birlikte yürüttüğü çalışmalarda yutulabilen nohut büyüklüğünde kablosuz veri gönderen bir kapsül geliştirdi. Söz konusu kapsül, endoskopiye gerek kalmadan mide ve bağırsak rahatsızlıklarının erken teşhisini sağlayarak, tedaviye hızlı geçiş imkanı verecek.

Rabia Tuğçe Yazıcıgil

Sabancı Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Programı'ndan mezun olduktan sonra Boston Üniversitesi Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği (ECE) bölümünde, kendi kurduğu laboratuvarda çalışmalarını yürüten Asist. Prof. Rabia Tuğçe Yazıcıgil, önemli bir buluşa imza attı. Asist. Prof. Rabia Tuğçe Yazıcıgil, MIT ile birlikte yürüttüğü çalışmalarında yutulabilen nohut büyüklüğünde, kablosuz veri gönderen bir kapsül geliştirdi. Geliştirilen bu kapsül sayesinde endoskopiye gerek kalmadan başta mide ve bağırsak rahatsızlıkları daha erken teşhis edilebilecek. Böylece hastalara daha erken teşhis konularak hızlı tedaviye geçilebilecek. 

Sabancı Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Bölümü'nden mezun olduktan sonra İsviçre EPFL’de masterını tamamlayan ve doktorasını Columbia Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü'nde alan Rabia Tuğçe Yazıcıgil, doktora sonrası çalışmalarını MIT’de Mühendislik Fakültesi Dekanı Anantha Chandrakasan’ın laboratuvarında tamamladı. Boston Üniversitesi Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği (ECE) bölümünde Asistan Profesör olarak kendi laboratuvarını kuran Yazıcıgil, aynı zamanda MIT’de ziyaretçi araştırma görevlisi olarak çalışmalarını sürdürüyor. 

Rabia Tuğçe Yazıcıgil, MIT ile yaptığı çalışmayı şöyle anlattı: “Bu çalışma MIT’den Prof. Timothy Lu ve Prof. Giovanni Traverso’nun gruplarıyla beraber yürütülüyor. Araştırmamız Helmsley Charitable Trust tarafından sağlanan fonla destekleniyor. MIT ile birlikte sürekli ve müdahalesiz olarak sindirim sistemini görüntülemek için yutulabilen nohut büyüklüğünde kablosuz veri gönderen bir kapsül tasarladık. Bu kapsül, Crohn (iltihaplı bağırsak hastalığı), kolit, üst bağırsak kanamaları ve diğer sindirim sistemi hastalıklarının teşhis ve takibini yapmak için kullanılabilecek. Yüksek çözünürlüklü biyokimyasal sensörümüz hastalık tanısını kolaylaştırıp daha çabuk tedavi sürecine başlanmasını sağlayacak. Genelde gastrointestinal kanaldaki iltihap ve diğer rahatsızlıklar doktor kontrolünde endoskopiyle alınan görüntülerin incelenmesiyle teşhis ediliyor. Ancak endoskopi sonuçta müdahale gerektiren bir teknoloji olduğu için, hastalara yılda sınırlı sayıda uygulanabiliyor ve bu da sürekli takip olanağını azaltıyor. Ayrıca endoskopi kamera bazlı bir sistem olduğu için hastalıkların moleküler bulgularını tanımlayamıyor." 

KAPSÜL 10 DAKİKADA BİR KABLOSUZ VERİCİYLE VERİ İLETECEK 

MIT'deki grubun daha önce tasarladığı kapsülün daha büyük olduğunu söyleyen Yazıcıgil sözlerini şöyle sürdürdü; "Yeni çalışmamızda bu kapsülü sağlık açısından güvenli bir şekilde yutulabilecek milimetrik boyutlara indirmeyi amaçladık. Midedeki kanamayı ya da başka hastalıkların bulgusu olabilen gazların algılanması için düzenlemeler yaptık. Her 10 dakikada bir aktive olan kapsül, 16 saniye boyunca sinyalleri işleyip bunları 12 milisaniye içerisinde kablosuz vericiyle cep telefonuna ya da bilgisayara iletecek. Bizim tasarladığımız kapsülü vücudunuzun içinde sağlığınızı takip eden, hastalık bulgularını sindirim sistemi içerisinde algılayan ve size hastaneye gitmeden bilgi veren bir teknoloji olarak düşünebilirsiniz." 

Canlılar dışındaki testlerin başarıyla sonuçlandığını beliten Yazıcıgil, "Bir sonraki aşama canlılar üzerine olan testlerimizi gerçekleştirmek olacak. En önemlisi klinik uygulamalara bir adım daha yakın olmamız, çünkü artık kapsülümüz milimetrik boyutlarda ve çok düşük güç (10-9Watt - nanoWatt) seviyelerinde çalışabilir durumda. İleride bu kapsüllerin herhangi bir güç kaynağı, batarya, gerektirmeden mide içerisinde kendi enerjisini toplayarak çalışmasını da hedefliyoruz” dedi.

Abone ol