Ana içeriğe atla

2013-2014 Bahar Dönemi Marka Pratiği Yüksek Lisans Başvuruları

2013-2014 Bahar Dönemi Marka Pratiği Yüksek Lisans Başvuruları 
By Student Resources  |  25 December 2013

2013-2014 Akademik Yılı Bahar Dönemi için Marka Pratiği Yüksek Lisans programına öğrenci alınacaktır. 


Son Başvuru: 
Başvurular için son tarih 10 Şubat 2014’tür.  
Elektronik Başvuru İçin:   https://admission.sabanciuniv.edu 

Marka Pratiği Yüksek Lisans Programına Başvuru İçin Gerekli Belgeler ve Adaylarda Aranan Özellikler;

1. On-Line Başvuru Formu: Online başvuru formu doldurulmalıdır.

Başvuru dosyasına tamamlanmış online başvurunun bir çıktısı eklenmelidir.

Diğer maddelerde yer alan belgeler posta yoluyla veya elden ayrıca ulaştırılır.

2. Resmi Transkript: İlgili yükseköğretim kurumunun Öğrenci İşleri tarafından hazırlanmış, adayın aldığı tüm dersleri ve notlarını gösteren resmi belgenin kapalı zarf içinde sunulması gerekmektedir.

3. İki adet Referans Mektubu: On-line sisteme yüklenmeli ve/veya kapalı zarf içerisinde sunulmalıdır. Mektup örneği

4. Bir adet Vesikalık Fotoğraf

5.Marka Pratiği Yüksek Lisans programımızda ALES ve eşdeğer sınav sonuç belgeleri şartı aranmamaktadır.

6. İngilizce Yeterlilik Sınav Sonuç Belgesi: Aşağıda sağlanması gereken asgari puanları ve geçerlilik süreleri belirtilen belgelerden herhangi biri sunulmalıdır. Bu belgelerin başvuru sırasında fotokopileri kabul edilmekle birlikte, kayıt sırasında orijinalleri istenecektir.

 TOEFL: Internet-based test (IBT) en az 72; Computer-based test (CBT) için en az 198 puan , Paper-based test (PBT) en az 531 puan. 

IELTS: En az 4.0 puan, KPDS: En az 60 puan, ÜDS: En az 60 puan, YDS: En az 60 puan

 Bu sınavların geçerlilik süreleri şöyledir: TOEFL 2 yıl, IELTS 2 yıl, KPDS, ÜDS ve YDS 3 yıl.

Başvuru sırasında İngilizce Yeterlilik Sınav sonuç belgesini temin edemeyen adaylar programa kabul edildikleri takdirde Sabancı Üniversitesi İngilizce Dil Ölçme Sınavı'nda (ELAE) yeterli başarıyı göstermeleri koşulu ile kabul edilirler. Sınavda başarısız olan veya sınava katılmayan adayların, lisansüstü programa devam edebilmek için yabancı dil hazırlık sınıfını başarı ile tamamlamaları gerekir. Yabancı dil hazırlık sınıfında başarısız olmaları durumunda Lisansüstü programa kayıt hakkını kaybederler.

Sabancı Üniversitesi mezunları, mezuniyetlerini takiben 2 yıl içinde kabul edildikleri takdirde, İngilizce Yeterlilikten muaf tutulurlar.

8. Niyet Mektubu (Statement of Purpose)

9. Mezuniyet Dereceleri:

Lisans diploması fotokopisi

  • Yüksek lisans programına başvuru için lisans derecesi gerekmektedir. Başvuru aşamasında mezun olunan alanlarla ilgili bir kısıtlama yoktur.
  • Halen bir yükseköğrenim programına kayıtlı adayların öğrenimlerini en geç, başvuru yaptıkları dönemin üniversiteye ilk kayıtları için ilân edilen süre sonuna kadar tamamlamaları gerekmektedir.

Başvuru:

Başvurular internet üzerinden, http://admission.sabanciuniv.edu/ adresinden yapılacaktır. Başvuru belgeleri (resmi sınav sonuç belgeleri, transkript,, vb.) hem online sistemine yüklenecek hem de Sabancı Üniversitesi Öğrenci Kaynakları Birimi'ne elden teslim edilecek ya da posta ile aşağıdaki adrese gönderilecektir. Başvuru dosyasına tamamlanmış online başvurunun bir çıktısı eklenmelidir. Posta ile gönderilen belgelerin, son başvuru tarihinden önce Üniversitemize ulaşması gerekmektedir. E-posta ile yapılan başvurular değerlendirilememektedir.


Önemli Uyarı! Başvuru belgelerinizin, değerlendirme öncesi veya sonrasında iadesi mümkün olmadığından, başvuru sırasında; ALES/GRE, TOEFL veya eşdeğeri sınav başvuru ya da sonuç belgelerinizin veya gerek gördüğünüz diğer belgelerin orijinallerini muhafaza etmeniz ve başvuruyu bu belgelerin kopyaları ile yapmanız sizin için yararlı olacaktır. Ancak, kabul edilmeniz

 

 Adres:

Sabancı Üniversitesi 

Öğrenci Kaynakları Birimi,

Orta Mahalle, Üniversite Cd. No:27,

Tuzla, 34956 Istanbul 

 

Başvuru işlemleri ile ilgili sorular için :

Tel: (0216) 483 9093, E-posta: studentinfo@sabanciuniv.edu

 

Akademik konulardaki sorular için :

Ayşegül Molu  aysegul-edu@sabanciuniv.edu
Sevgi Tuncel    sevgi.tuncel@rd.org.tr

Marka Pratiği Yüksek Lisans Programı başvurularında 10 Şubat son!

Marka Pratiği Yüksek Lisans Programı başvuruları 10 Şubat'ta bitiyor. Program Sabancı Üniversitesi mezunlarına özel burs seçenekleri sunulmakta. 


Sabancı Üniversitesi ve Reklamcılık Vakfı marka ekonomisinin ülkemizdeki gelişimini desteklemek üzere bir platform kurdu. Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Nihat Berker ve Reklamcılık Vakfı Başkanı Haluk Sicimoğlu işbirliği anlaşmasına imza attı.

Marka Pratikleri Platformu adı altında yürütülecek olan etkinliklerle işletmeler – markalar, bürokrasi, yerel yönetimler nezdinde marka ekonomisinin öneminin vurgulanacağı, markalaşmanın ülkemize sağlayacağı katma değerin çok paydaşlı bir çatı altında yürütülecek etkinliklerle ortaya koyulacağı belirtildi. 

Marka Pratikleri Platformu marka ekonomisine hizmet edecek insan kaynağının gelişimi için çalışmalar yapacak.

Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Nihat Berker DNA’sında yenilikçilik olan bir üniversite olarak; ülkemizde marka ekonomisinin gelişimi için inançla çalışacaklarını belirtti. Reklamcılık Vakfı’yla yapılan işbirliğinin Sabancı Üniversitesi için önemli bir “ilk” olduğunu vurguladı. Alanında öncü bir sektörel örgütle çalışmaktan memnuniyet duyduklarını söyledi.

Reklamcılık Vakfı Başkanı Haluk Sicimoğlu ise Marka Pratikleri Platformu’nun sektör – akademya işbirliğinde dünyaya örnek olacağını söyledi.

Platformun ilk ve önemli ürünü olan Marka Pratikleri Yüksek Lisans Programı’nın direktörlüğünü Ayşegül Molu üstlendi. 

Marka Pratiği Yüksek Lisans Programı başvuruları 10 Şubat'ta bitiyor. Sabancı Üniversitesi mezunlarına özel burs için lütfen bilgi alın: (0212) 243 93 55

“Cesur Çocuklar”dan biri: Kerim Can Kavaklı

Kerim Can Kavaklı: Sabancı’da üniversite hayatına başlayınca sanırım hayatımda bir daha hiçbir zaman göremeyeceğim kadar çok akıllı bir insan grubuyla bir araya geldim, sınıf arkadaşı oldum. Başkalarından da duymuşsunuzdur,  onlar çok çok zeki, çok başarılı, çok özel bir grup insandı. Onlarla aynı sınıfta olmak insanı fena halde hizaya sokuyordu, mütevazı olmak zorunda kalıyordunuz çünkü çok zeki ve çok bilgiliydiler. Özellikle fen liselerinden gelen öğrenciler fen derslerinde  tozumuzu atmışlardı. Öyle ki, normal şartlarda not ortalaması bir çan eğrisidir değil mi? Bizde ise başarı grafiği iki hörgüçlü bir deve gibiydi

Nesrin Balkan ile Çarşamba Sohbetleri

2014 yılının ilk röportajında Kerim Can Kavaklı ile birlikteyiz. Kerim Can Kavaklı Sabancı Üniversitesi’nin 1999 girişli ilk öğrencilerinden ve şu anda Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesinde öğretim üyesi. Mütevelli Heyeti Başkanımız Güler Sabancı ilk öğrencileri şöyle tanımlıyor: ”Onlar cesur çocuklar. Biz onlara hayallerimizi anlattık, bize inandılar, güvendiler ve Sabancı Üniversitesi’ne geldiler.” Henüz ortada gösterilebilecek kampüs bile yokken yalnızca anlatılanlara inanarak, güvenerek Sabancı Üniversitesi’ni tercih eden ‘cesur çocuklar’dan biri  Kerim Can Kavaklı. Kerim Can Kavaklı ile üniversite yılları, öğrencilik halleri, eğitim, sosyal bilimler ile ilgilenmeye ilişkin sohbet ettik. Birinci bölümü bu hafta, devamını ise haftaya okuyabileceksiniz. 

Merhaba Kerim Can. Sabancı Üniversitesi’nin ilk öğrencilerindensin. Öğrencilik dönemine ilişkin neler söylemek istersin? 

Hayatımın çoğu buralarda geçti. Liseyi Sabancı Üniversitesi’nin çok yakınındaki Koç Lisesi’nde okudum. Sabancı’dan önce 7 sene oraya gidip gelmiştim. Daha sonra ilk öğrencilerini aldığı yıl olan 1999’da ben de diğer 250 kişiyle beraber Sabancı Üniversitesi’ne girdim. İngilizce sınavını geçtim bu sayede elli kişiyle beraber hazırlık okumadan üniversitenin ilk derslerini almaya başlayan insanlardan biri oldum. Bu elli kişi üniversitenin tarihinde “ilkin de ilki” olduk yani. O zamanlar okul da çok küçüktü, sınıf da çok küçüktü, kampüsteki binaların çoğu yoktu hatta şu andaki yemekhane bile yoktu.

Yukarıda yurtların orada minik bir yemekhane vardı geçici olarak kullanılan.

Evet, şimdi büfe olan bir yer hepimizin yemek yediği yerdi. 

Ben de hatırlıyorum Cafe Dorm deniyordu o zamanlar. 

Şimdi diller okulu olan binada bütün derslerimizi görüyorduk. Bir büyük sınıf vardı, 50 kişi sığarak birinci sınıf derslerini orada yapıyorduk. Rektörlük binasında da Doğa ve Bilim dersini yapıyorduk. Ondan sonra okul yavaş yavaş büyüdü, biz program seçtik, bu arada fakülte binaları da bitti. Ben SPS yani sosyal ve politik bilimler programı öğrencisiydim. Mezun oldum ve yüksek lisans için Amerika’ya Rice Üniversitesine gittim. Doktoramı Rochester Üniversitesinde yaptım. Rochester  uluslararası ilişkiler alanında en iyi okullardan biri, özellikle siyaset biliminde matematiksel yöntemler, istatistiki yöntemlerle ilgili en iyi eğitimi veren okullardan bir tanesidir. Rochester’dan doktoramı aldıktan sonra Türkiye’ye Sabancı Üniversitesine öğretim üyesi olarak döndüm. 

İlk akademisyenliğini burada yapıyorsun.

Evet.

Rochester Üniversitesi’nde doktora yaparken  ders verdin mi?

Doktora yaparken ders verme konusu okuldan okula değişiyor. Eğer gittiğiniz okul Michigan gibi çok büyük bir devlet üniversitesiyse orada sürekli ders vermeniz gerekir kendi dersinizi açarsınız. Rochester Üniversitesi gibi özel üniversitelerde ise bunu istemezler hem öğrenci sayısı az olduğundan ek hocaya gerek yoktur, hem de özel üniversiteye giden ve yılda 50 bin dolar veren insanlar doktora öğrencilerinden ders almak istemezler. Orada ders vermedim ama asistanlık yaptım. 

2003 yılındaki ilk lisans mezunlarımızdansın. On yıl sonra Sabancı Üniversitesine eğitimci olarak geldin. Üniversitede nasıl bir farklılık gördün? 

Fiziksel olarak epey farklı olduğunu söyleyebilirim. Kampüs on yıl öncesine göre daha güzel ve daha yeşil olmuş. Çok daha fazla akademik kadro var. Tabii ki öğrenciliğimdeki insanların çoğu gitmiş, kadro değişiyor ama, akademisyen sayısı artmış. Değişik programlar açılmış o nedenle de yeni dersler veriliyor. Ben öğrenciyken de çok güçlü bir akademik kurumdu burası ama şimdi daha çok çeşitlilik var. Bence en önemli fark bu.

Senin öğrencilik dönemindeki ile şu an eğitimci olarak ders verdiğin öğrenci profili arasında fark görüyor musun?

Şu andaki öğrencilere haksızlık edebilirim çünkü ben öğrenciliğimi pek hatırlamıyorum doğrusu, lisans öğrencisi olarak nasıl birisiydim ne yapıyordum, ne kadar çalışıyordum hatırlamıyorum. Son 9 yıldır doktora programlarında, master programlarında çalışıyorum, orada çok daha yüksek temponuz var, sürekli olarak inisiyatif alıp bir şeyler yapmaya uğraşıyorsunuz. Lisans eğitimi aynı tür bir tecrübe değil tabii ki buradaki çocukların derse girip not almaktan başka yapmaları gereken, hayatta geçtikleri çok değişik aşamalar var. O yüzden lisans öğrencileri bazen mesela okumaları yapmadıklarında şaşırıyorum ama muhtemelen onların yaşında ben de dersten kaytarmaya çalışıyordum. Bir de geçen dönem ilk verdiğim derste çok akıllı 10 öğrencim vardı. Küçük bir sınıftı ama hepsi neredeyse bitirme aşamasındaki öğrencilerdi. Çok zeki insanlardı, onlarla oturmak, konuşmak, bazı şeyleri tartışmak hoşuma gitti. Yani biz onlar kadar akıllı mıydık emin değilim, inşallah öyleydik. Sanki daha çalışkan, bu tarz okumalar verildiğinde daha çok yapıyorduk gibi geliyor ama, dediğim gibi dokuz yıl öncesini yanlış hatırlıyor olabilirim. 

Peki, öğrencilere yüksek lisans ve doktora yapmalarını tavsiye eder misin?

Tabii kesinlikle. Bu dönem mezunu olduğum SPS programının tanıtımına katıldım. O toplantıda program koordinatörü Özge Kemahlıoğlu bir mezun olarak aday öğrencilere benimle aynı dönemde mezun olup hayata atılmış arkadaşlarımın nerede, ne yaptığıyla ilgili bir şeyler anlatmamı istedi. Biz eğitime çok küçük sayıda, 50 kişiyle başlamıştık. 2003 yılındaki ilk mezuniyette 48 kişiydik. Bu arkadaşlarımızın çoğu çok iyi yerlere gelmiş ve neredeyse tamamı yüksek lisans yapmış, doktora yapmış. Bugün artık yükseklisansın kesinlikle gerekli olduğunu düşünüyorum. 

Yani akademik kariyer yapmayacak bile olsa öğrencinin en azından yüksek lisans, hatta belki doktora yapması gereklidir mi diyorsun?

Siyaset biliminde yani bizim alanımızda sosyal bilimlerdeki doktoranın amacı akademisyen yetiştirmektir. Akademisyen olmayacaksanız, araştırma ve öğretme amacıyla üniversiteye dönmeyecekseniz doktora yapmanızın çok gerekli olduğunu düşünmüyorum. Doktoranın amacı size belli bir literatürü kazandırmak, sonra da araştırma yapmanız, yeni akademik buluşlarda bulunmanız için bir ortam sağlamaktır. Ama bunları yapmayacaksanız, sizi bir sivil toplum örgütünde veya bir şirkette çalışmaya hazırlayacak, değişik bir amaç için tasarlanmış master programlarına gitmek daha iyidir. Herkes 5-6 yılını vererek doktora yapmak zorunda değil. Ama yükseklisans yapmanın önemli ve gerekli olduğuna inanıyorum. 

Türkiye’de genç nüfus ciddi bir arayış içinde, işsizlik var, istihdam sorunu var.  Kalabalıkların arasından sıyrılıp öne çıkabilmek için de aldığın eğitimin güçlü olması lazım. Bu nedenle yüksek lisans yapmak önemli oluyor. 

Evet, yani iş piyasası her zaman zor. Anladığım kadarıyla günümüzde daha da zor. Hayatta değiştirebileceğiniz unsurlar var, değiştiremeyeceğiniz unsurlar var. Mesela uzun boy değiştiremeyeceğiniz ama önemli bir özellik. Araştırma sonuçlarına göre uzun boylu insanlar daha çok iş teklifi alıyor, işe girdiklerinde daha yüksek maaşla çalışıyor ve işlerinde daha çabuk yükseliyorlar.

İşe alınmada uzun boylu insanların şansı daha mı fazla?

Evet, öyle bir sonuç var. Tam olarak işe alınmada öncelikle tercih edilmelerinin sebebi yalnızca uzun boyla mı ilgili yoksa uzun boylular aynı zamanda daha mı zekiler? Bunu ayırt etmek çok zor.

Bu durumda dış görünüş önemli bir etken.

Yani önemli olan şu tabii: Değiştiremeyeceğiniz şeyler var kendinizle ilgili, boy veya zeka gibi. Eğitim, değiştirebileceğiniz şeylerin en önemlisi ve Sabancı Üniversitesi’ne geldiyseniz zaten, ailenizden, geçmişinizden bir sürü olanağınız var demektir. Bunun üzerine Sabancı’daki eğitimi de ekleyerek, buradaki bağlantıları kullanarak gelişiminizi daha da ileriye taşıyabilirsiniz. Bu çok büyük bir imkan, insanların bunu kullanması lazım.

Sabancı Üniversitesi bilinçli bir tercih miydi?

Hayır, benim için değildi, 18 yaşımdaydım. O ara kimsenin çok bilinçli bir tercih yaptığını zannetmiyorum. Ama çok hayırlı bir tercih oldu. Ailem akademik kadroya baktı, ayrıca burs almaya da hak kazanmıştım. Böylece karar verdim.

Burs alabildiğine göre başarılı bir öğrenciydin.

Evet. Burs lafından yola çıkarak bir anımı paylaşmak isterim. 

Sabancı’da üniversite hayatına başlayınca sanırım hayatımda bir daha hiçbir zaman göremeyeceğim kadar çok akıllı bir insan grubuyla bir araya geldim, sınıf arkadaşı oldum. Küçük bir alanda bulundum, ders aldım. O zaman ki öğrenciler eminim üniversitenin kuruluşundan beri burada olan başkalarıyla da konuştuğunuzda bahsediyorlardır çok çok zeki, çok başarılı, çok özel, bir grup insandı. Hocalar da çok çok iyiydi ama, öğrenciler apayrıydı.

Tabii arkadaşların onlar senin. 

Şöyle bir anekdotum var: Hazırlığı atlayarak doğrudan birinci sınıfa başlamış o 50 öğrencinin ders aldığı sınıfa giriyordum. İlk haftalarda 6-7 kişinin sınıfa aynı sırt çantalarıyla geldiklerini farkettim. Çantalar bildiğim bir marka falan değil. Koyu lacivert üzerinde bir yuvarlak logo olan bir çanta birkaç kişinin elinde var. Hepsi aynı yerden almış diye düşünüyorum. Bir gün birisinin yanına oturdum ve şöyle eğilip baktım, çantanın üstünde “dünya liselerarası matematik olimpiyatları” yazıyordu. Diğerlerine de dikkat ettim hepsinde matematik değildi bir tanesi matematik olimpiyatıymış, bir tanesi kimya olimpiyatıymış, bir tanesi bilgisayar olimpiyatıymış. Yani Türkiye’yi olimpiyatlarda temsil eden 6-7 kişi vardı o 50’nin içinde. Ben çalışkan, iyi bir öğrenciydim ama, doğrusunu söylemek gerekirse o grubun içinde sönük kalıyordum, çok akıllılardan biri değildim büyük ihtimalle.

Bence mütevazı davranıyorsun, sen de o grubun içindesin. O dönemde, Bilim Olimpiyatlarında Türkiye’yi temsil etmek Sabancı Üniversitesi’nde burslu okumayı sağlayan şartlardan biriydi. Böylece çok başarılı öğrenciler Sabancı’da toplandı. 

Olabilir tahmin ediyorum. Bir de tabii üniversiteye geliyorsunuz ve bu insanlarla birlikte ders görmeye başlıyorsunuz. Onlarla aynı sınıfta olmakı insanı fena halde hizaya sokuyordu, mütevazı olmak zorunda kalıyordunuz çünkü çok zeki ve çok bilgiliydiler. Özellikle fen liselerinden gelen öğrenciler fen derslerinde  tozumuzu atmışlardı. Öyle ki, normal şartlarda not ortalaması bir çan eğrisidir değil mi? Bizde başarı grafiği iki hörgüçlü bir deve gibiydi onlar buradaydı, biz buradaydık.

İki hörgüçlü deve hoş bir benzetme oldu.

Ama aslında çok eğlenceliydi ve kesinlikle çok heyecan verici bir deneyimdi. O kadar çok başarılı insanla bir arada olarak onlara yetişmeye çalışmanın sınıfta herkesi daha çok motive ettiğini, müthiş bir enerji verdiğini düşünüyorum. Bu heyecan bir noktaya kadar sürüyor, sonra şu fen dersi bitse de kendime başarılı olabileceğim bir alan seçsem diye düşünüyorsun. Bu enteresan bir durum aslında bir yandan insan kendi sınırını görüyor. Liseye giriyorsunuz, lise seviyesindeki matematiği herkes yapıyor. Lisede 5 almak A almak zor bir şey değil, ama ilerledikçe daha tepeye çıkıyorsunuz ve daha az insanla rekabet etmeye başlıyorsunuz, o insanların kalitesi artıyor ve A almak sürekli zorlaşıyor. Bence bu, liseden üniversiteye gelen öğrencilerin hep karşılaştığı bir karmaşa, ilginç bir durum. Lisedeki gibi üniversitede de aynı başarının, yüksek notların aynı kolaylıkla alınabileceğini zannediyorlar, alamayınca şaşırıyorlar. Artık lisede değilsiniz, çok daha seçme bir grubun içindesiniz ve bu grupta en tepede olmak için daha çok çalışmanız, daha iyi olmanız lazım. Bunu görüyorsunuz, bir yandan da hangi alanda daha başarılı olacağınızı araştırıyorsunuz, kendiniz için en uygun alana karar vermeye çalışıyorsunuz.   

Peki, en tepede olmak nedir sence? Öğrenci ya da akademisyen olarak. 

Öğrenci olduğunuzda tepede olup olmadığınızı görmek kolay, kriterler belli, aldığınız notlar, hocanızın size yazdığı referans… iş hayatında nasıldır o konuda bir tecrübem yok ben akademisyenliği biliyorum. Akademisyen olmaya çalıştığınızda işlerin rengi değişiyor. Doktora programına giriyorsunuz, iki yıl boyunca ders alıyorsunuz, orada da tepedeki belli, dersleri en iyi yapan, en çok konuşan vesaire, ama ondan sonra zınk diye bütün bu işler duruyor ve sonra kendi başınıza bu sefer tez yazmaya başlıyorsunuz yani akademik araştırmayı yapmaya başlıyorsunuz ve orada işler değişebiliyor. Yine çok iyi insanlar,  derslerde çok başarılı, çok iyi bir fikir bulup, yaratıcı olup, kendini motive edip ortaya iyi bir ürün çıkartabiliyorlar ama bunu yapamayanlar da var. Yani derslerde çok iyi olup, önüne bir görev konduğunda onu iyi yapıp, kendi başına bir şey yaratması gerektiğinde veya zaman çizelgesi diye bir şey olmadığında o motivasyonu kaybeden çok insan var. Onlar, mesela iyi akademisyen olmuyorlar başka alanlara gidiyorlar. O yüzden en tepede olmak sanırım biraz seçtiğiniz alanla ilgili. Akademisyen olduğunuzda en tepede olmak, en ilginç, en rağbet gören makaleleri, kitapları yazmak demek. 

Anladım.

Bir de iyi bir hoca olmak tabii ki.

Değil mi? Öğrencilerle iyi iletişim kurmak.

Elbette. 

Devam edecek…


Kültürel Çalışmalar

"Türkiye'nin Küresel Rekabet Düzeyi" raporu açıklandı

Sabancı Üniversitesi - TÜSİAD Rekabet Forumu ve SEDEFED tarafından hazırlanan  "Türkiye'nin Küresel Rekabet Düzeyi" raporu kamuoyu ile paylaşıldı. Raporun açıklanması nedeniyle düzenlenen toplantıda açış konuşmaları Sektörel Dernekler Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Sefa Targıt ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz tarafından yapıldı. 

“Türkiye'nin Küresel Rekabet Düzeyi” raporu ile ilgili bilgi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Füsun Ülengin tarafından verildi. 

Raporun tanıtımından sonra “Rekabet Gücü artışında kamu, özel sektör ve profesyonellerin rolü” başlıklı bir panel gerçekleştirildi. Moderatörlüğü Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ tarafından yapılan panele Yönetim Danışmanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Tülin Seçen, Türkiye İnsan Yönetimi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yiğit Oğuz Duman, TÜSİAD Sektörel Politikalar ve Sektörel Kuruluşlar ile İlişkiler Komisyonu Başkanı Sedat Şükrü Ünlütürk konuşmacı olarak katıldı. 

Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Rekabetçilik Endeksi’nde 12 ana bileşen ve 114 ayrı gösterge bulunuyor. Bu göstergeler ulusal dinamiklerin, yatırım iklimini ve rekabet ortamının nasıl etkilediğini 148 ülke ile karşılaştırmalı olarak ortaya koymakta. Ülkenin rekabet gücü artışında ve bu 114 göstergenin gelişiminde; kamu kesimine, girişimcilere, iş insanlarına ve profesyonellere önemli roller düşüyor.

Sabancı Üniversitesi The Economist’in online MBA Fuarı’nda

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi MBA Programı, dünyanın önde gelen dergilerinden The Economist tarafından her yıl düzenlenen online MBA Fuarı’na katılıyor.


The Economist Which MBA? (The Economist Hangi MBA?) başlıklı fuar 5-6-8 Şubat 2014 tarihlerinde düzenlenecek. MBA adayları çok kısa bir formu doldurduktan sonra fuara katılabiliyor ve dünyanın en prestijli okullarının MBA programlarının tanıtıldığı standları sanal olarak gezebilecekler. 145 ülkeden 4 binin üzerinde MBA adayının katıldığı fuarda Sabancı Üniversitesi’nden  MBA Programı İdari Sorumlusu Burcu Albayrak, Profesyonel Programlar Direktörü Yusuf Soner, Eski MBA Akademik Direktörü Can Akkan ve Executive MBA İdari Sorumlusu İpek İzet canlı oturumlara katılacak ve programlar hakkında bilgi verecek. 

Katılımcıların yüzde 32’si Kuzey Amerika, yüzde 27’si Asya, yüzde 22’si Avrupa, yüzde 8’i Ortadoğu / Afrika, yüzde 6’sı Güney ve Orta Amerika ve yüzde 3’ü Güney Pasifik’ten katılıyor. 

Türkiye saati ile canlı görüşme takvimi:

5 Şubat 2014, Çarşamba 14:00- 17:00 / 19:30 - 22:30

6 Şubat 2014, Perşembe 17:00 - 20:00

8 Şubat 2014, Cumartesi 17:00 - 20:00

Sabancı Üniversitesi  Yönetim Bilimleri Fakültesi MBA Programı standını gezmek için tıklayınız 

Uluslararası İlişkiler Tezsiz Yüksek Lisans Programı

Uluslararası İlişkiler Tezsiz Yüksek Lisans Programı

Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans Programı öğrencilere uluslararası ilişkiler disiplininin teorik bilgi altyapısını kazandırmayı ve bu disiplinin uygulamalı alanları ile ilgili becerilerle donatmayı hedeflemektedir. Uluslararası ilişkilerde metodolojiler, yaklaşımlar ve politika uygulamaları odaklı program teori ve pratiği barıştıracak bir eğitim hedeflemektedir.

Amacı doğrultusunda geliştirmeyi ve desteklemeyi hedeflediği temel konular şöyle sıralanabilir:

• Türkiye’de ve dünyada uluslararası politikaların nasıl tasarlandığı ve hayata geçirildiğinin incelenmesi.

• Uluslararası siyasi yapı ve kurumların tarihsel gelişimini ve güncel işleyişininin araştırılması.

• Uluslararası, bölgesel ve hükümetler arası örgütlerin yapı, rol ve işlevlerinin incelenmesi.

• Dış politika yapım sürecini, bürokratik yapısını, aktör-yapı ilişkisini ve iç politik ortam ve aktörlerle etkileşimini anlama, politika yapım süreçlerindeki sorunları saptama yönünde çalışmalar yapılması

• Uluslararası İlişkiler teorilerinin kökeni, gelişimi ve yeni tartışmaların incelenmesi

TÜBİTAK 2013 yılı 2. Dönem 1001 ve Kariyer Projeleri sonuçları açıklandı

Üniversitemizden desteklenen toplam onbir proje var. Desteklenen projeler ve öğretim üyelerimiz şunlar:

TÜBİTAK 2013 EYLÜL DÖNEMİ- ULUSAL GENÇ ARAŞTIRMACI KARİYER GELİŞTİRME PROGRAMI (3501) KAPSAMINDA DESTEKLENEN PROJEMİZ

• Yrd. Doç. Dr. Mustafa Oğuz Afacan, SSBF, "Okul Seçimi Problemine Yeni bir Çözüm"

TÜBİTAK 2013 EYLÜL DÖNEMİ- BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA PROJELERİNİ DESTEKLEME PROGRAMI (1001)  KAPSAMINDA DESTEKLENEN PROJELERİMİZ

 Prof. Dr. Ali Alpar, MDBF, "Pulsar Sıçramaları ve Nötron Yıldızı İç Yapı Modelleri"

• Doç. Dr. Barış Balcıoğlu, MDBF, "Bekleme Sistemlerinde Müsterilere Seçenek Sunarak ve Sistem Hakkında Bilgi Vererek Performans Artırımı"

• Doç. Dr. Batu Erman, MDBF, "Glukokortikoidlere bagimli hücre ölümü ve glukokortikoid direnç (rezistans) mekanizmasının araştırılması"

• Doç. Dr. Berrin Yanıkoğlu, MDBF, "İçeriğe Dayalı İmge Erişim Yöntemleri ile Bitki Tanıma"

• Yrd. Doç. Dr. Cemal Yılmaz, MDBF, "Maliyeti ve Test Durumlarını Dikkate Alan Kombinatoryal Etkileşim Test Yöntemleri"

• Doç. Dr. Erkay Savaş, MDBF, "Büyük Verinin Güvenli ve Mahremiyeti Koruyan Teknolojilerle Yönetimi ve Islenmesi"

• Yrd. Doç. Dr. Gökhan Göğüş, MDBF, "Alt-Hardy Uzayları Için Carleson Ölçüleri"

• Dr. Hüseyin Kayahan, MDBF, "LWIR ve MWIR Bantta Çalışan, Krayojenik Kızılötesi Görüntüleme Sistemleri için Düşük Güç Tüketimli Sayısal Okuma Devresi Mimarileri ve Piksel Yapılarının Geliştirilmesi"

• Doç. Dr. Melih Papila, MDBF, "Yüksek kırılma direnci için nanokompozit arakatların yapısal kompozit malzemelere entegrasyonu"

• Doç. Dr. Meriç Özcan, MDBF, "Hızlı ve Yüksek Çözünürlükte Raman Spektrometresi Geliştirilmesi

• Dr. Zeynep Nevin Yelçe, SSBF, "On Altıncı Yüzyılın İlk Yarısında Akdeniz Haber Trafiğinde Osmanlı İmparatorluğu"

Silikon Vadisi'nin 'Çılgın Türkler'i

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği 2007 Mezunumuz Sarp Centel (BSCS'07) Hürriyet Gazetesi'nin "Silikon Vadisi'nin 'Çılgın Türkler'i" başlıklı yazısında yer aldı.

Instagram’ın mobil uygulamalarını geliştiren ekipte çalışan Sarp Centel için yazılanlar:

Yetenek avcıları Instagram için avladı

TÜRKİYE’den Silikon Vadisi’ne giderek başarıya imza atanlar arasında Sarp Centel bulunuyor. Sarp Centel Türkiye’deyken bir mobil operatör şirketinin teknoloji bölümünde çalışıyordu. Ancak kendi işini kurmak için çalıştığı şirketten istifa ediyor. Kurduğu işte başarılı olamayan Centel, İngiltere merkezli bir şirkette çalışmaya başlıyor. İnstagram’ın yetenek avcılarının keşfettiği Centel, Instagram’ın Silikon Vadisi ofisinde çalışmaya başlıyor. Centel, Facebook tarafından 1 milyar dolara satın alınan Instagram’ın mobil uygulamalarını geliştiren ekipte yer alıyor. Centel, kendi başına 1 yılda edinebileceği tecrübeye şimdi 1 ayda sahip olabildiğini söylüyor. Centel, “Kendi kurduğum girişimde başarısız olunca Silikon Vadisi’ne gitme düşüncemi hayata geçirmek istedim. Türkiye’de girişimcilik ekosistemi gelişiyor, ancak hayalim Silikon Vadisi’nde 5 yıl tecrübe kazandıktan sonra Türkiye’de bir teknoloji şirketi kurmak istiyorum” diye konuşuyor.

Yazının orjinal baskısını görmek için tıklayınız.

Sarp Centel hakkında detaylı bilgiye ulaşmak için web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Mezunumuzdan yazılım başarısı

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Yüksek Lisans 2013 mezunumuz Serhat Can Leloğlu (BSCS'10 & MSCS'13) California - Silikon Vadisi'nde OPEN SV tarafından düzenlenen ve Google, Oracle, BOX gibi firmaların sponsor olduğu Hack-a-Thon yarışmasında üçüncülük elde etti. Can Leloğlu, California FuzeBox bünyesinde "Yazılım Mühendisi" olarak çalışmaktadır.


Hackathon, çoğunlukla 24 ya da 48 saat süren, konu ve platform sınırlaması gibi kurallar çerçevesinde gerçekleştirilen bir proje yarışması ve kod yazma maratonudur.

Abone ol