Ana içeriğe atla

SU Öğrenci Birliği Türkiye’nin Avrupa Öğrenci Birliği Komisyonunda

Türkiye Öğrenci Konseyi, Avrupa Öğrenci Konseyine tam üyelik elde edebilmek için, kendi bünyesinde bir Avrupa Öğrenci Konseyi Komisyonu kurmuştur. Bu komisyona ise Öğrenci Birliğimizden, Çağlar GENÇ (Başkan), Melis YAZICIOĞLU (Genel Sekreter), Mert ÇULHA, Ömer MUTÇALI ve Umut Alihan DİKEL Yönetim Kurulu üyeleri olarak seçilmiştir. Türkiyenin bu kritik adaylık sürecine liderlik edecek Öğrenci Birliğimizi tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.

#su2014 dileklerinizi paylaşın...

2013-2014 Akademik Yılı Bahar Dönemi Özel Öğrenci Başvuruları

Lisans, Yüksek Lisans veya Doktora diplomasına sahip ya da Sabancı Üniversitesi dışındaki bir yükseköğretim kurumunda halen kayıtlı olan öğrenciler, Sabancı Üniversitesi tarafından sunulan derslere "özel öğrenci" olarak katılmak üzere başvuruda bulunabilirler. Özel öğrenci statüsünde başvuran adayların öncelikle ilgili Enstitünün İngilizce seviyesine ilişkin belirlediği kıstasları yerine getirmiş olması gerekir. 

Özel öğrenci olarak başvurunun kabul edilmesi, herhangi bir diploma programına kabul edilmek anlamına gelmemektedir. Özel öğrenciler, Sabancı Üniversitesi öğrencisi sayılmazlar ve öğrencilik haklarından yararlanamazlar. 

Sabancı Üniversitesi’nden özel öğrenci olarak ders alan öğrencilere talep etmeleri durumunda kayıtlı oldukları dersleri ve bu derslerden aldıkları notları gösteren transkript verilir. 


2013-2014 Akademik Yılı Bahar Dönemi Özel Öğrenci Başvuru Koşulları 

  

Başvuru Adresi: 
Sabancı Üniversitesi 
Öğrenci Kaynakları Birimi 
34956 Orhanlı-Tuzla 
İSTANBUL 
Tel: 0216 483 90 93 
Faks: 0216 483 90 73 
E-posta: studentinfo@sabanciuniv.edu

E-mail: studentinfo@sabanciuniv.edu

2013-2014 Bahar Dönemi Marka Pratiği Yüksek Lisans Başvuruları

2013-2014 Bahar Dönemi Marka Pratiği Yüksek Lisans Başvuruları
By Student Resources  |  25 December 2013

2013-2014 Akademik Yılı Bahar Dönemi için Marka Pratiği Yüksek Lisans programına öğrenci alınacaktır. 


Son Başvuru: 
Başvurular için son tarih 04 Şubat 2014’tür.  
Elektronik Başvuru İçin:   https://admission.sabanciuniv.edu 

Marka Pratiği Yüksek Lisans Programına Başvuru İçin Gerekli Belgeler ve Adaylarda Aranan Özellikler;

1. On-Line Başvuru Formu: Online başvuru formu doldurulmalıdır.

Başvuru dosyasına tamamlanmış online başvurunun bir çıktısı eklenmelidir.

Diğer maddelerde yer alan belgeler posta yoluyla veya elden ayrıca ulaştırılır.

2. Resmi Transkript: İlgili yükseköğretim kurumunun Öğrenci İşleri tarafından hazırlanmış, adayın aldığı tüm dersleri ve notlarını gösteren resmi belgenin kapalı zarf içinde sunulması gerekmektedir.

3. İki adet Referans Mektubu: On-line sisteme yüklenmeli ve/veya kapalı zarf içerisinde sunulmalıdır. Mektup örneği

4. Bir adet Vesikalık Fotoğraf

5.Marka Pratiği Yüksek Lisans programımızda ALES ve eşdeğer sınav sonuç belgeleri şartı aranmamaktadır.

6. İngilizce Yeterlilik Sınav Sonuç Belgesi: Aşağıda sağlanması gereken asgari puanları ve geçerlilik süreleri belirtilen belgelerden herhangi biri sunulmalıdır. Bu belgelerin başvuru sırasında fotokopileri kabul edilmekle birlikte, kayıt sırasında orijinalleri istenecektir.

 TOEFL: Internet-based test (IBT) en az 72; Computer-based test (CBT) için en az 198 puan , Paper-based test (PBT) en az 531 puan. 

IELTS: En az 4.0 puan, KPDS: En az 60 puan, ÜDS: En az 60 puan, YDS: En az 60 puan

 Bu sınavların geçerlilik süreleri şöyledir: TOEFL 2 yıl, IELTS 2 yıl, KPDS, ÜDS ve YDS 3 yıl.

Başvuru sırasında İngilizce Yeterlilik Sınav sonuç belgesini temin edemeyen adaylar programa kabul edildikleri takdirde Sabancı Üniversitesi İngilizce Dil Ölçme Sınavı'nda (ELAE) yeterli başarıyı göstermeleri koşulu ile kabul edilirler. Sınavda başarısız olan veya sınava katılmayan adayların, lisansüstü programa devam edebilmek için yabancı dil hazırlık sınıfını başarı ile tamamlamaları gerekir. Yabancı dil hazırlık sınıfında başarısız olmaları durumunda Lisansüstü programa kayıt hakkını kaybederler.

Sabancı Üniversitesi mezunları, mezuniyetlerini takiben 2 yıl içinde kabul edildikleri takdirde, İngilizce Yeterlilikten muaf tutulurlar.

8. Niyet Mektubu (Statement of Purpose)

9. Mezuniyet Dereceleri:

Lisans diploması fotokopisi

  • Yüksek lisans programına başvuru için lisans derecesi gerekmektedir. Başvuru aşamasında mezun olunan alanlarla ilgili bir kısıtlama yoktur.
  • Halen bir yükseköğrenim programına kayıtlı adayların öğrenimlerini en geç, başvuru yaptıkları dönemin üniversiteye ilk kayıtları için ilân edilen süre sonuna kadar tamamlamaları gerekmektedir.

Başvuru:

Başvurular internet üzerinden, http://admission.sabanciuniv.edu/ adresinden yapılacaktır. Başvuru belgeleri (resmi sınav sonuç belgeleri, transkript,, vb.) hem online sistemine yüklenecek hem de Sabancı Üniversitesi Öğrenci Kaynakları Birimi'ne elden teslim edilecek ya da posta ile aşağıdaki adrese gönderilecektir. Başvuru dosyasına tamamlanmış online başvurunun bir çıktısı eklenmelidir. Posta ile gönderilen belgelerin, son başvuru tarihinden önce Üniversitemize ulaşması gerekmektedir. E-posta ile yapılan başvurular değerlendirilememektedir.


Önemli Uyarı! Başvuru belgelerinizin, değerlendirme öncesi veya sonrasında iadesi mümkün olmadığından, başvuru sırasında; ALES/GRE, TOEFL veya eşdeğeri sınav başvuru ya da sonuç belgelerinizin veya gerek gördüğünüz diğer belgelerin orijinallerini muhafaza etmeniz ve başvuruyu bu belgelerin kopyaları ile yapmanız sizin için yararlı olacaktır. Ancak, kabul edilmeniz

 

 Adres:

Sabancı Üniversitesi 

Öğrenci Kaynakları Birimi,

Orta Mahalle, Üniversite Cd. No:27,

Tuzla, 34956 Istanbul 

 

Başvuru işlemleri ile ilgili sorular için :

Tel: (0216) 483 9093, E-posta: studentinfo@sabanciuniv.edu

 

Akademik konulardaki sorular için :

Ayşegül Molu  aysegul-edu@sabanciuniv.edu
Sevgi Tuncel    sevgi.tuncel@rd.org.tr

Dünyaya 3-5 kere de gelsem her seferinde yine ekonomi okurdum

Kemal Derviş: “Üniversite, belki de en sevdiğim bir ortam.  Üniversitede olduğum yılları büyük bir zevkle hatırlıyorum. Seçtiğim daldan çok memnunum. Ekonomi çok ilginç bir ihtisas, bir uğraşı alanı. Dünyaya 3-5 kere de gelsem her seferinde yine ekonomi okurdum.”  

“… ve kendi öğretmenlerimi de büyük sevgiyle anıyorum, çok tatlı ilkokul öğretmenlerim olmuştur. Öğretmenlik yapmak, gençlerle bir arada olmak belki de hayattaki en güzel, insanı en mutlu edebilecek meslek.”


Kemal Derviş yaklaşık beş yıldır Sabancı Üniversitesi’nin Uluslararası Danışma Kurulu (UDK) Üyesi. Pozitif kişiliği, profesyonelliği, güler yüzü, neşesi ve doğal nezaketinden ötürü Kemal Bey ile çalışmak insana şevk veriyor. Ekim ayındaki UDK toplantısı sırasında görüşme fırsatı bulduğumuz Kemal Derviş, 2013 yılının son konuğu oldu. 

Kemal Bey ile üniversite hayatına ve eğitime bakışını, Sabancı Üniversitesi ile neredeyse yirmi yıl öncesine dayanan geçmişini, Avrupa Birliği ve dünyanın süper ekonomilerini ve Türkiye’nin konumuna ilişkin değerlendirmelerini konuştuk.  Ders niteliğindeki bu söyleşinin ilk bölümünü bu hafta, ikinci bölümünü ise haftaya okuyabileceksiniz.


Çarşamba Sohbetine hoşgeldiniz Kemal Bey. İlk sorum çok kısa: Üniversiteyle ilişkiniz nedir?

Üniversite, belki de en sevdiğim bir ortam. Üniversitede olduğum yılları büyük bir zevkle hatırlıyorum. Lisans ve yükseklisansımı Londra İktisat Okulunda, London School of Economics’te yaptım. Bu seçimimden ötürü mutlu bir insanım. Bana “Kemal, bir daha dünyaya gelsen ve üniversiteye gitsen ne okursun?”  diye sorsanız, bu soruya cevabım yine ekonomi olur. Seçtiğim daldan çok memnunum. Ekonomi çok ilginç bir ihtisas, bir uğraşı alanı. 

Ama tabii herkes için bu öyle olmuyor, bazı öğrenciler aslında sonradan çok başka bir ilgi alanını keşfediyorlar. Dolayısıyla sanıyorum ilgi alanının seçiminde öğrencilere biraz zaman tanımak, Sabancı Üniversitesi’nin de yaptığı gibi esnekliği yüksek tutmak son derece iyi bir şey. Çünkü insan en değerli, en verimli yıllarını üniversite öğretiminde geçiriyor. Ondan sonra esas ilgisinin çok farklı bir alanda olduğunu keşfederse biraz zor oluyor. Onun için iyi düşünmek, ona göre seçim yapmak önemli. 

Ben şanslıyım o bakımdan, dediğim gibi, 3, 4, 5 kere de dünyaya gelsem 3, 4, 5 kere iktisat okurdum. Belki tek yanlı bir tarafı var ama diğer mesleklere büyük saygım var tabii. Bir tıp doktoru mesela müthiş bir şey, insanların hayatına direkt yardımcı olmak, kurtarmak. Bir mimar, eseri görünüyor, elle tutuluyor. Bir hukukçu, hukuk çok önemli tabii, hukuk düzeni, hukuk devletinde yaşayabilmek. Mühendis, tabii mühendis olmadan teknoloji gelişmez. Yani her alanda çok ilginç meslekler var ama, ben şahsen ekonomiyi çok seviyorum, ekonominin tarihini seviyorum, tarihsel açıdan bakmayı da seviyorum, matematiksel modelleri de çalışmayı seviyorum.

Daha sonra, doktorayı Amerika’da Princeton’da büyüme modelleri üzerine yaptım. Birçok yerde ders verdim. Hem doktora döneminde asistan olarak, ondan sonra Hacettepe’de, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde uzunca bir süre, Princeton’da sonra yeniden öğretim üyesi olarak. Bir ara tatillerimi birleştirip Bilkent’e geldim ve 5 ay Bilkent’te misafir öğretim üyesi oldum. Ve şimdi de her ne kadar zorunlu gidip gelmeler yüzünden ders veremiyorsam da Sabancı Üniversitesi’nin çok çeşitli faaliyetlerine katılabilmek, hem eğitim, hem araştırma düzeyinde deneyimlerimi üniversitelilerle paylaşmak hoş oluyor. 

İstanbul Politikalar Merkezi büyüyen, gücünü göstermeye başlayan bir araştırma kurumu oldu, orada çalışmak da hoşuma gidiyor.

Dolayısıyla, üniversiteyle bağlantım hayat boyunca pek kopmadı. Amerika’da da Columbia Üniversitesi’nde 6 tane ders veriyorum, yani 6 tane lecture (konferans/konuşma) veriyorum, o da dünya ekonomisi üzerine. Oradaki öğrenciler de çok ilginç. Geçen sene yükseklisans dersinde 22 farklı ülkeden gelen 35 öğrenci vardı yani çok renkli uluslararası bir öğrenci profili.

Gençlerle ilişkiniz gayet sıcak. Görebildiğim kadarıyla son derece yoğun temponuzun arasında koştururken bile bir genç gelip de bir şey sormak istediği zaman, durup hemen dikkatinizi ona veriyorsunuz. Öğretmenliği seviyorsunuz. Bu duruma birkaç kere şahit oldum, gençlerle konuşurken gözleriniz parlıyor. 


Öğretmenlikten gelen bir şey. Aslında ben lise ve ortaokul, hatta ilkokul öğretmenlerini de çok takdir ediyorum. Ve kendi öğretmenlerimi de büyük sevgiyle anıyorum, çok tatlı ilkokul öğretmenlerim olmuştur. Öğretmenlik yapmak, gençlerle bir arada olmak belki de hayattaki en güzel, insanı en mutlu edebilecek meslek.

Peki hayatınızı, hayata bakışınızı etkileyen bir öğretmeniniz oldu mu? 

Çok oldu, ama belki de en başta aklımda kalan Melahat Hanımdı. Büyükada  Devlet İlkokulunda, öğrencileri çok seven, çok da ciddi çalıştıran heyecanlı bir Atatürkçü öğretmenimizdi Melahat Hanım. Her zaman sevgiyle anıyorum kendisini. Bana birçok şeyi öğretmiştir. Bütün ayrıntıları hatırlamam mümkün değil ama, Melahat Hanım benim hayatımda olumlu etkisi olmuş olan ve her zaman hatırladığım biridir. 

Sabancı Üniversitesi’ni ilk olarak ne zaman duydunuz? 

Arama toplantısında. Sanıyorum ilk arama toplantısıydı, ona katıldım. Üniversite daha bir tasarı halindeydi, yani karar verilmişti ama eğitim sistemi ve kurumun yapısına ilişkin çalışmalar Güler Hanımın başkanlığında yapılıyordu. 

1995 yılı Ağustos ayında yapılan toplantıdan söz ediyorsunuz sanırım. 

Evet o tarihteki arama toplantısında. Dolayısıyla üniversiteyle en başından ilişkim var.

Üniversitenin kuruluşunda bir şekilde katkınız var diyebiliriz. 

Arama toplantısında vardım ve tabii çok heyecanla katıldım, güzel bir toplantı olmuştu. O zamandan bu yana bağımız bir şekilde devam etti. Hatta, Bakan olmadan önce üniversiteyle daha formel bir ilişki olsun mu diye üniversite yönetimiyle konuşmuştuk, ama ondan sonra Bakan oluverdik, o konu da kaldı. 

Klasik eğitimde öğrenciler sınıfta oturuyor, öğretmen ders anlatıyor. Aynı mekanda bir arada oluyorlar.  Ama şimdi artık bilgiye her şekilde ulaşmak mümkün. Dünya geneline baktığımızda eski sistem artık geçerliliğini yitiriyor mu? 

Bunu Danışma Kurulunda da tartıştık bu yılki toplantımızda. Çok ciddi bir devrim karşısındayız, teknoloji devrimi. Bunu tahlil edenler, araştıranlar var. Eğitim ve öğrenim artık eskisi gibi olmayacak. Bu kesin. Ama bazı konularda ciddi fikir ayrılıkları var. Örneğin, bazı gençler bir taraftan televizyon seyrediyor, bir taraftan bilgisayar veya IPad’lerinde bir internet sitesinden öbürüne geçiyor, bir yandan da matematik ödevi yapıyor. Klasik anlayışta bu mümkün değil, bu üç eylemi birden yapmak biraz zor. Eğitimcilerin o konuda fikir ayrılıkları var. Bazıları diyor ki, evet, beyin buna alışabiliyor ve artık yeni beyinler, yani bunu sık sık yapanlar hakikaten iki veya üç işi birden yapabiliyor. Ben hala buna ikna olmuş değilim, yani şahsen beni bu konuda henüz kimse ikna edemedi. Ama şunu da kabul etmem lazım: İnsan beyni gelişmekte olan bir şey. Yani birtakım yeni teknolojiler insanın beynini de değiştirebilir. Ben bir şeyi okurken, aynı zamanda televizyon seyredemiyorum. Televizyon açık olabilir, hiç dikkatimi çekmez, sesi de düşük olur, o zaman kitap okurum veya iktisat hesaplarına dalmış olabilirim. Ama hem televizyonda haberleri seyretmek, hem de ciddi bir kitabı okumak, bunları bir arada yapamam.

Ben de gördüm, bazı çocuklar yapabiliyorlar.

Evet bunu yapabilenler var. Gençler belki beyinlerini alıştırabiliyor, yani beyinlerde yeni bir esneklik gelişiyor, bir alışma meselesi. Dolayısıyla, bu olamaz demiyorum; bu bir.

İkincisi: Sınıfta olup olmama meselesi. Hiç kuşkusuz müthiş bir imkan var artık; Hong Kong Üniversitesi’nde, Tokyo Üniversitesi’nde verilen bir dersi Türkiye’de Sabancı Üniversitesi’nde olan bir öğrenci takip edebilecek. Aynı şekilde Hong Kong’daki ya da Berlin’deki Alman veya Çinli öğrenci de Sabancı Üniversitesi’nin bir hocasının dersini dinleyebilecek. Bu tabii çok büyük bir imkan, 20 yıl önce düşünülmesi bile imkansız olan, yeni bir imkan. Bu sanıyorum eğitime yepyeni bir boyut katacak ve güçlendirecek, birçok hocadan, birçok perspektiften ders alabileceksiniz.  

Tabii aşırıya da kaçmamak kaydıyla. Örneğin, bir öğrenciyi düşünelim, evinde yaşıyor, annesinin, babasının evinde diyelim veya kendi evinde, bütün derslerini internet üzerinden alıyor, dünyanın en iyi hocalarına ulaşabiliyor, dünyanın en önemli makalelerini istediği anda bilgisayarında okuyabiliyor, fakat başka öğrencilerle veya birebir bir öğretmenle hiçbir bireysel ilişkisi yok, hiçbir zaman bir araya gelmiyor. Bana göre bu şartlar altında öğrenci iyi bir eğitim almış olmaz. Eğitimin önemli bir parçası, öğrencinin arkadaşlarıyla ya da öğretmeni ile konuşup, tartışarak fikir alışverişinde bulunması, soru sorabilmesidir. 

Ekonomiden bir örnek vereyim: Cari açık Türkiye’de yüksek, dışarıdan gelen sermayeye ihtiyacımız var. Türk Lirası’nın değerini korumak için faizi artıralım denilebilir. Peki ama faizi artırdığımızda sıcak para daha fazla gelecek, daha fazla gelince cari açığımız daha çok büyüyecek, çünkü TL değerlenecek, ihracat düşecek, ithalat artacak. Bu faiz artışıyla Türk ekonomisini daha da kırılgan bir hale getirmiş olacağız. Bu durumda ne yapılmalı, faizi düşürmek mi lazım? Düşürürsek bu kez de sermaye kaçar, yine sorun olur. Bu konuda bizi biraz daha bilgilendirin, sorunu biraz daha açalım, aramızda tartışalım, konuşalım diyebilmeniz lazım eğitimcinize. Bunu sanal olmayan bir ortamda yapmanın bence çok yararı var.

İnsanların yakın olmalarının, bazen birbirlerine dokunabilmeleri, birbirlerinin yüz ifadesini görmelerinin eğitim için çok önemli olduğu kanısındayım. Dolayısıyla, evet, e-eğitim çok önemli, eğitime o boyutları katmamız lazım, ama eğitimin klasik unsurlarını yani sınıf, arkadaş, öğrenci topluluğu, öğretmen, öğretmen-öğrenci ilişkisini ortadan kaldırmak bence olmaz, olmamalı ve olmayacak.

Her şeyden soyutlanmış bir insanın tek başına bir mekanda bulunarak sanal ortamda aldığı eğitim yeterli olmaz sanırım.

Ama işte böyle birtakım sorular çıkıyor, bazı gençler saatlerce bilgisayarın önünden kalkmıyor. Dolayısıyla, bunu bir şekilde idare etmek, bazı kıstaslar ve yöntemler getirmek gerekecek. Bir eğitimcinin aynı zamanda bir sivil toplum lideri gibi olması, bence çok önemli.

Eğitimde dil ne kadar önemli; Türkçe mi olmalı, İngilizce mi olmalı, nasıl olmalı?


Dil konusu gerçekten önemli ve dünyada da gündemde. Aslında genç yaşta öğrenilen diller kolay öğreniliyor. Ben kendi tecrübemden biliyorum, Almancayı, Fransızcayı, İngilizceyi neredeyse hiçbir çaba sarf etmeden öğrendim. Fransızcayı okulda çok erken öğrendim. Annem bana Almancayı evde öğretti. 17 yaşımdan önce dört dil konuşabilmek hayatımda müthiş bir servet oldu. 

Bir toplantıda size çok özenerek baktığımı hatırlıyorum. Bir iki yıl önce sanırım TÜSİAD’ın bir toplantısında, Fransızca konferans veriyordunuz, sonra arada Almanca konuşmanız gerekti, sonra döndünüz İngilizce konuştunuz ve hepsini son derece akıcı bir şekilde konuştunuz. Etkileyiciydi gerçekten.

İşte o genç yaşta öğrenince oluyor. Ondan sonra daha ileri bir yaşta Arapça öğrenmeye çalıştım, başaramadım. İspanyolca öğrenmeye çalıştım, başaramadım. Fransızcaya çok benzediği için birazcık anlıyorum ama konuşamıyorum. Yaş ilerledikçe insan hafızasında hızlı bir kapasite düşüşü oluyor. Bu nedenle, dilleri gençken öğrenmekte büyük yarar var. Şimdi dil konusunda 3 tane önemli noktanın altını çizmek istiyorum.

Bir; insanın dili kendi kültürünün, aidiyetinin önemli bir unsuru. Dolayısıyla, hangi kültürden ve aidiyetten geliniyorsa o dili bilmek ve mümkün olduğunca iyi kullanabilmek çok önemli. Yani bir İtalyan Amerika’da yaşasa bile İtalyancayı iyi bilmeli. Türkçemize de her zaman büyük önem vermeliyiz. 

İkinci bir nokta; artık İngilizce bir dünya dili oldu. Bugün üniversite çağında olanlar için İngilizceyi bilmeden dünyada birçok şeyi takip etmek zor. Dolayısıyla, kişinin kendi ana diliyle birlikte mutlaka bir an önce İngilizceyi iyi öğrenmesi, iyi kullanabilmesi 21. yüzyıl dünyasında çok önemli. Çin’de de önemli, Rusya’da da, Arap ülkelerinde de, Türkiye’de de, Güney Amerika’da da… 

Üçüncü unsur; ne kadar dil biliyorsanız o kadar insanla çok yakın ilişki kurabiliyorsunuz. Türkiye’de Kürtçeyi tartışıyoruz. Kürtçenin çeşitleri var tabii ama, temelde bir Kürt dili var, Kürt aidiyeti de var. Bunu nihayet kabul ettik. Türkiye için önemli bir ilerleme. Dünyada bu konuda farklı deneyimler, farklı örnekler var. Kanada’da kendilerini İngiliz Kanadalı olarak kabul edenlerin yanı sıra Fransız Kanadalı olarak kabul edenler de var. İspanya’da, İsviçre’de ve daha birçok ülkede, tarihten, coğrafyadan gelen birkaç dil mevcut. Yani her ülke sadece bir dille yetinmiyor, başka diller de kullanılıyor, bunu kabul etmek lazım. Dengeyi çok iyi kurmak gerekiyor. Belki en güzel çözüm bir ülkede önemli olan dilleri mümkün olduğu kadar o ülkenin tüm vatandaşlarının konuşmasıdır.Yanılmıyorsam İsviçre’de iki İsviçre dilini bilmek liseden mezun olmak için şart.

Türkçe çok önemli bir dünya dili. Türkiye’de önemli olması doğal ama dünyada da önemli. Orta Asya’nın birçok bölgesinde Türkçeye yakın diller konuşuluyor, Azerbaycan’da Türkçe konuşuluyor. Türkiye kökenli vatandaşların kullandığı ve kullanmaya devam edeceği bir dil olduğu için,Türkçe artık Avrupa’da da önemli.

Aynı zamanda, madem ki Kürtçe Türkiye’mizde önemli bir dil ve Kürtçe diller Anadolu’da uzun zamandır önemli bir yer tutuyor, bu durumda bence sadece Kürt kökenli vatandaşların değil, Kürt kökenli olmayan vatandaşların da Kürtçeyi öğrenmelerinde büyük yarar var. Nasıl ki Alman İsviçreli, Fransızcayı öğreniyorsa, İzmir’de, Manisa’da belki Boşnak kökenli veyahut Yörük kökenli bir Türk vatandaşının da merak edip Kürtçeyi öğrenmesi bence çok yararlı olur. 

Dil bir zenginlik kaynağıdır, diğer insanları çok daha yakından tanıyabilme aracıdır. Ne kadar öğrenirseniz, ne kadar genç yaşta bunu yaparsanız hayatta hem o kadar mutlu olursunuz, hem de çalışmalarınızda başarılı olursunuz.

Dolayısıyla, eğitimde bir sürü dil olmasında fayda var diyorsunuz.

Evet. Tabii ki bir devletin çoğu zaman bir tek resmi dili  vardır.  Ama bazen bir devletin iki eğitim dili olabilir hatta üç eğitim dili de olabilir. Bu, ülkeden ülkeye göre değişir. Hatta zaman içinde de değişip en uygun şeklini alabilir. 

Devam edecek…

SSM Koleksiyonları Artık Dijital Ortamda!

S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi koleksiyon ve arşivleri, DigitalSSM ile dünyaya açılıyor

Dünyanın dört bir yanından akademisyen ve araştırmacıların, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin koleksiyon ve arşivlerine erişmesini mümkün kılan DigitalSSM projesi tamamlandı.

Proje kapsamında, SSM’nin dijital ortama aktarılan Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu, Resim Koleksiyonu, Abidin Dino Arşivi ve Emirgan Arşivi’ne ait tüm bilgiler, digisu.sabanciuniv.edu adresinde kullanıma açıldı. Sakıp Sabancı Müzesi’nin Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi’yle ortak gerçekleştirdiği, Türkiye’nin kültürel mirasına büyük katkı sağlaması beklenen projede; koleksiyon ve arşivlere ait bilgiler, 77.000’den fazla yüksek çözünürlüklü görsel ile destekleniyor.

DigitalSSM; yurtiçi ve yurtdışından akademisyenler, araştırmacılar, müzeciler, Türk ve İslam sanatına ilgi duyanlar, koleksiyonerler, sanat tarihi ve tarih öğrencileri için önemli bir kaynak oluşturuyor. Tarama ve arşivleme işlemi uluslararası standartlara göre yapılan, Türkçe ve İngilizce hazırlanan sitede, gelişmiş arama yapılabilen CONTENTdm yazılımı kullanılıyor. Çoklu dil özelliğine sahip ve farklı dosya formatlarını destekleyen kullanıcı dostu yazılım sayesinde, anahtar kelimelerle tüm arşiv taranabiliyor.

Sabancı Üniversitesi Azerbaycan Milli Eğitim Bakanlığı’ndaydı

Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Hasan Mandal, Uluslararası İlişkiler Ofisi Yetkilisi Ebru Koç ve Sabancı Üniversitesi Azerbaycan temsilcileri 20 Aralık 2013, Cuma günü Azerbaycan Milli Eğitim Bakanı Mikayıl Cabbarov ile görüştüler. Görüşmeye ayrıca Azerbaycan Milli Eğitim Bakanlığı Uluslararası İşbirlikleri Birimi Yöneticisi Mukhtar Mammadov ve Bakanlık görevlilerinden Nezrin Bağırova da katıldı.


Görüşmede Azerbaycan Milli Eğitim Bakanlığı ve Sabancı Üniversitesi arasında gerçekleştirilebilecek işbirlikleri üzerinde duruldu. Rektör Yardımcısı Hasan Mandal Sabancı Üniversitesi olarak Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Bursları Listesi’nde yer almak istediklerini belirtirken, üniversitenin özgün eğitim-öğretim süreçleri, programları, akademik kadrosu, araştırma altyapısı (nanoteknoloji laboratuarımız vs) ve uluslararasılaşma politikaları açısından bu listede yer alabilecek donanıma sahip olduğunun bir kez daha altını çizdi.

Rektör Yardımcısı Hasan Mandal Sabancı Üniversitesi’nin Türkiye’de özellikle 2011 yılı sonrasında çok daha fazla gündeme gelen 3. Nesil Üniversite modeli (Yenilikçi ve Girişimci) konusunda da, Türkiye’nin öncü üniversitesi olduğunun altını çizdi.

Azerbaycan Milli Eğitim Bakanı Mikayıl Cabbarov, Sabancı Üniversitesi’nin ön planda olduğu alanlarda potansiyel işbirliklerini değerlendireceklerini vurguladı. 

World Energy Outlook 2013 Raporunun Türkiye Tanıtımı Yapıldı

TÜSİAD ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC), “World Energy Outlook 2013” Raporunun Türkiye tanıtımı 20 Aralık'ta yapıldı.

Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı: “Enerji sektöründe piyasanın liberalleşmesi devam etmeli”

“IICEC, İstanbul’dan yükselen bir “Çoban Yıldızı”

“Daha rekabetçi bir enerji piyasasına ulaşmayı hedeflemeliyiz"


Sabancı Üniversitesi Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) ve TÜSİAD tarafından düzenlenen “World Energy Outlook 2013” raporunun Türkiye sunumu için bir toplantı gerçekleştirildi. 

Toplantıda raporun sunumu Uluslararası Enerji Ajansı’nın Baş Ekonomisti Dr. Fatih Birol tarafından yapıldı. 

Toplantının açılış konuşmaları Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Memduh Boydak ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Hasan Murat Mercan tarafından gerçekleştirildi.

Toplantının açılışında ilk sözü alan Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı,  konuşmasında şunları kaydetti;  “Enerji talep artışına paralel olarak, enerjinin tüm sektörlerinde her yıl büyük miktarda yatırım yapılmasına ihtiyaç var. Elektrik sektöründe artan talebin güvenli ve sürdürülebilir koşullarda karşılanabilmesi için her yıl 8 ila 10 milyar dolarlık yatırım gerekiyor. Bu ölçekte yatırımları çekebilmenin de iki temel koşulu var: Birincisi istikrarlı bir ekonomi, ikincisi de liberal, şeffaf, rekabetçi bir enerji piyasası.Elektrik sektöründe rekabeti artırmak ve yatırımlara hız kazandırmak üzere son yıllarda önemli adımlar atıldı. Elektrik üretimi, ticareti, satışı ve dağıtımıyla, EnerjiSA’mızın da bir özel sektör oyuncusu olarak en ön sıralarında yer aldığı liberal bir elektrik piyasasının gelişiminde belli bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz. 

Bu yıl içerisinde yasalaşan Yeni Elektrik Piyasası Kanunu, liberalizasyonu daha ileriye taşıyan çok önemli bir adım oldu. Bu yıl dağıtım özelleştirmeleri tamamlandı. Serbest tüketici limitindeki düşüş ile nihai tüketim seviyesinde teorik piyasa açıklığı %80’in üzerine çıktı. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde serbest tüketici limitinin sıfırlanması ile perakendede hedeflenen tam rekabetçi pazar yapısına ulaşılmış olmasını bekliyoruz. Ancak bunu yeterli görmemeli, Türkiye ekonomisinin büyümesini ve rekabetçiliğini daha fazla destekleyecek, tüketicinin kazanımlarını zenginleştirecek daha rekabetçi bir enerji piyasasına ulaşmayı hedeflemeliyiz.” 

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Memduh Boydak, ise konuşmasında enerji sektörünün son yıllarda büyük bir gelişim ve devinim sürecine girdiğini ifade etti. 

Ekonomik anlamda kaydettikleri gelişmeler sonucunda bazı ülkelerin enerji talebinde ciddi bir artış yaşandığını belirten Boydak şu ifadeleri kullandı: "Bu durum neticesinde enerjide batıdan doğuya doğru bir talep kayması gözleniyor. Diğer yanda ise yeni enerji kaynaklarında örneğin kaya gazının ekonomik olarak çıkarılmaya başlanması gibi dikkat çekici gelişmeler kaydediliyor, iklim değişikliği başta olmak üzere çevresel kaygılar ise enerji bileşenlerinde önceliklerin gözden geçirilmesine neden oluyor. Nihayetinde tüm bu unsurlar enerji piyasalarında dengelerin ciddi ölçüde değişmesine yol açıyor" 

Büyümenin ve rekabet gücünün merkezinde sanayi olduğunu belirten Boydak, AB’nin 2013 yılında yayınladığı rekabetçilik raporunda sanayi olmadan büyüme ve istihdam olamayacağının kaydedildiğine dikkati çekti. 

Boydak, Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları, İran ile nükleer enerji bağlamında varılan anlaşma, Irak petrol ve doğalgazının piyasaya arzında kaydedilen gelişmelerin son dönemde gündemin önemli unsurları olduğunun altını çizdi. Mernduh Boydak, Doğal Gaz Piyasası Kanunu'nun elektrik piyasasına ve enerji borsasına ilişkin düzenlemelerin tamamlayıcısı olduğunu belirterek. "Bu itibarla kanuna ilişkin değişiklik metni üzerinde çalışılmakta olduğunu da gözönüne alarak; maliyet bazlı fiyatlandırma, BOTAŞ'ın yeniden yapılandırılması ve kontrat devri konularının, sektörün liberalleşmesi açısından kritik nitelikte olduğunu belirtmek istiyorum" dedi.

“World Energy Outlook 2013” raporunun Türkiye sunumu Uluslararası Enerji Ajansı’nın Baş Ekonomisti Dr. Fatih Birol tarafından yapıldı. 

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından hazırlanan “World Energy Outlook” Raporu, küresel enerji piyasalarının bugününe ve gelecek 20 yıla ilişkin en son tahminleri, politika gelişmelerini ve bir önceki yıldan bu yana elde edilen tecrübelerle güçlendirilen analizleri içeriyor. “World Energy Outlook”, farklı senaryolara, ülkelere, sektörlere ve yakıt türlerine göre en son enerji arz ve talep projeksiyonlarına yer veriyor. Rapor, kısa ve orta vadede enerji sisteminin nasıl dönüşebileceğine dair önemli analizler sunuyor ve enerji sektörünü takip eden herkes için başucu kitabı niteliği taşıyor.

Toplantıda ayrıca “Küresel Enerji Dengelerindeki Değişimler ve Rekabetçilik” başlıklı bir panel düzenlendi. Panelin oturum başkanlığını TÜSİAD Enerji Çalışma Grubu Başkanı ve Sabancı Grubu – Enerji Grup Başkanı Selahattin HAKMAN yaptı. 

TÜSİAD Enerji Çalışma Grubu Başkan Vekili Nusret CÖMERT, TÜSİAD Enerji Çalışma Grubu Başkan Yardımcısı Batu AKSOY, TÜSİAD Çevre Çalışma Grubu Başkanı Ahmet DÖRDÜNCÜ, Genel Enerji CEO’su Tony HAYWARD ve Paris Siyaset Bilimi Çalışmaları Enstitüsü (Science Po), Uluslararası Enerji Bölümü Direktörü Giacomo LUCIANI söz konusu panele katılarak enerji piyasalarına ilişkin görüş ve değerlendirmelerini paylaştı.

Kota Uygulamasının Türk Dış Ticaretine Etkileri

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Füsun Ülengin “Kota Uygulamasının Türk Dış Ticaretine Etkileri”ni değerlendirdi


Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Füsun Ülengin, 19 Aralık 2013, Perşembe günü Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı  Türkiye Ulaştırma ve Lojistik Meclisi Koordinasyon Toplantısı’nda bir konuşma yaptı. Füsun Ülengin Küresel Ölçekte Yük Taşıması ve Lojistikte Güncel Güncel Eğilimler başlıklı toplantının açış konuşmalarında söz aldı.

Aynı zamanda  Türkiye Ulaştırma & Lojistik Sektör Meclisi Danışmanı olan Füsun Ülengin “Kota Uygulamasının Türk Dış Ticaretine Etkileri” başlıklı bir sunum yaptı. Ülengin sunumunda, Türkiyenin ekonomik yapısı içinde lojistik ve ulaştırma sektörlerini ele aldı. Karayoluyla yapılan Türk ihracatının kotalardan kg ve dolar bazında çok etkilendiğinin altını çizen Ülengin sunumunda ülkeler ve sektörler bazında analizlere de değindi. 

Sunumu incelemek için tıklayınız

2014 Sabancı Yaz Okulu: Ders Önerileri Çağrısı

2014 yaz aylarında Sabancı Yaz Okulu’nda ders vermeyi düşünen Sabancı Üniversitesi ve diğer öğretim üyeleri,summer@sabanciuniv.edu  aracılığıyla Yaz Okulu Ofisi’yle ilişki kurabilirler. 

Son başvuru tarihi 13 Ocak 2014'tür. Lütfen ders önerilerinizi maksimum 3 ders ile sınırlı tutunuz. 
 
Nihaî başvuru dosyası, bir cv, önerilen dersin tarifi, önerilen dersin ayrıntılı planı ve okuma listesi, söz konusu okumaların nasıl (ders kitabı, fotokopi ya da elektronik arşiv biçiminde) edinilebileceği, önerilen dersin (varsa) daha önce verildiği yerler ve kod numaraları, (varsa) geçmişteki öğrenci değerlendirmeleri gibi temel bilgilerin yanı sıra (sadece doktoralarını yeni almış öğretim üyeleri ya da yeterlik sınavlarını geçmiş doktora tez öğrencileri için) gerektiğinde başvurulabilecek iki hakemin ad ve adreslerini de içermelidir. 
 
2014 Sabancı Yaz Okulu; 30 Haziran- 22 Ağustos, 2014 tarihleri arasında 7 hafta sürecektir. Final sınavları en son 23-26 Ağustos günlerinde yapılabilir.


Sabancı Universitesi
Yaz Okulu Ofisi

summer@sabanciuniv.edu 
http://summer.sabanciuniv.edu/
Facebook/sabancisummerschool

Abone ol