Ana içeriğe atla

Teachers Are Human'ın yeni konuğu Christopher Mayack

Sevilerek dinlenen ve birbirinden değerli öğretim üyelerinin konuk olduğu Teachers Are Human'ın 14 Kasım Çarşamba günü gerçekleşecek programına Christopher Mayack konuk oluyor!

14 Kasım Çarşamba akşamı saat 20.00'de yayınımızı dinleyebilir, hocamıza sorularınız varsa bunları RadyoSU'nun internet sitesindeki "Sesini Duyur" köşesinden sorabilirsiniz.

Sizi nasıl dinleyebilirim?

Bizlere radyosu.sabanciuniv.edu, TuneIn, PowerApp, mySU ve RadyoSU mobil uygulaması üzerinden ulaşabilirsiniz. Sesini duyur köşesine soru göndermek için ilk seçeneği tercih edin lütfen :) 

Sabancılılar Global Youth Leaders Summit 2018'de

Kariyer Geliştirme & Staj Ofisinin referansıyla “herkes için kaliteli eğitim” alanındaki “Örnek Ol, Değişime Liderlik Et!: İlkokul Çocukları için Ders Dışı Eğitim Aktiviteleri ”projeleri ile, bu yıl Hong Kong ve Pekin’de gerçekleşen Global Youth Leaders Summit 2018 / Küresel Genç Liderler Zirvesi'ne katılan öğrencimiz İrem Efe ve mezunumuz İpek Efe zirve izlenimlerini aktarıyor:

Haber:

İrem Efe / Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Malzeme Bilimleri ve Nano Mühendislik Programı Öğrencisi

İpek Efe / Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Malzeme Bilimleri ve Nano Mühendislik Programı 2018 Mezunu


Hong Kong Politeknik Üniversitesi Küresel Genç Liderlik Enstitüsü (The Hong Kong Polytechnic University’s Global Youth Leadership Institute) ve Pekin Üniversitesi (Peking University)  ortaklığıyla  bu yıl ikincisi düzenlenen Küresel Genç Liderler Zirvesi, 13-21 Temmuz tarihlerinde Hong Kong ve Pekin’de gerçekleşti.

Zirve bu yıl, Hedefi Eyleme Dönüştürmek: Daha iyi bir toplum hedefi, eyleme dönüşebildiği taktirde değerlidir… mottosunu benimserken; 28 farklı ülkeden 300 genç lidere ev sahipliği yaptı.

Zirve boyunca katılımcılar, topluma olumlu bir değişim getirebilme hedeflerini nasıl eyleme geçirebilecekleri konusunda küresel liderler önderliğindeki çeşitli konferans, atölye ve eğitim oturumlarına katıldılar. Buna ek olarak, “yoksulluğun giderilmesi”, “herkes için kaliteli eğitim” ve “sürdürülebilir topluluk” konularında yapmış oldukları toplumsal duyarlılık projelerini sunarak kendi hedef ve eylem planlarını diğer katılımcılarla paylaşma; ve aynı zamanda dünyadaki baskılayıcı problemleri çözmek adına nasıl sınır ötesi girişimler yaratıp el ele verebilecekleri konusunda tartışma fırsatı yakaladılar.   

Zirve sonunda ise katılımcılardan uluslararası gruplar oluşturarak  yoksulluk, eğitim ve sürdürebilirlik temalarından birine ait bir problem belirleyip; çözümüne yönelik bir proje taslağı oluşturarak zirve boyunca öğrendiklerini hayata geçirmeleri beklendi. Umut vaat eden proje taslakları ise ödüllendirildi.

Biz de Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri kapsamında Kariyer Geliştirme & Staj Ofisinin referansıyla yaptığımız “herkes için kaliteli eğitim” alanındaki “Örnek Ol, Değişime Liderlik Et!: İlkokul Çocukları için Ders Dışı Eğitim Aktiviteleri ”projemizle, zirvede Türkiye’yi temsil eden gruplardan biri olma şansını yakaladık.

Aynı zamanda, zirve sonunda bizim de içinde bulunduğumuz Falcon isimli grubumuzun, Hindistan’daki tarım ürünlerinin güvenli bir şekilde depolanıp, ihtiyaç fazlasının da uygun bölgelere transferini sağlayacak bir ulaşım zinciri oluşturarak ürünlerin bozulup çöpe gitmesinin önlenmesi  üzerine yapmış olduğu “poWARE HOUSE” isimli proje, yoksulluğun giderilmesi alanında “Seçkin Proje Önerisi” ödülüne layık görüldü.

Aşağıda da zirveye ait önemli ve  yararlı bulduğumuz noktaları konuşmacılar ve proje üretimi olarak 2 başlık altında özetledik, keyifli okumalar dileriz...

Konuşmacılar


Zirve boyunca Birleşmiş Milletlerden Harvard Üniversitesi’ne, Hong Kong Hıristiyan Hareketi’nden Kolombiya’daki Escuela Nueva (Yeni Okul) vakfına kadar birçok farklı kurumda çeşitli liderlik görevi üstlenmiş konuşmacılar vermiş oldukları konferanslar ile biz katılımcılarla kendi hedeflerini nasıl eyleme dönüştürdüklerine dair deneyimlerini paylaştılar. 

Konuşmaların hepsi bizlere farklı bakış açıları kazandıracak şekilde hazırlanmıştı. Escuela Nueva Vakfı’nın kurucusu ve yöneticisi Vicky Colbert Kolombiya’da 1975 yılında yarattıkları çocuk odaklı, aktif, katılımcı ve işbirlikçi bir eğitim modelinden ve bu modelin kırsal alanlarda yaşayan çocukların eğitimi üzerinde yarattığı etkiden bahsederken, M.K. Corporation ve North West Development şirketlerinin başkanı The Hon. Peter M.K. Wong BBS, JP ise Tek Kuşak, Tek Yol Girişimi’nin (the Belt and Road Initiative) ekonomik ve sosyal açılarına, modern bir ipek yolu fikrinin ne gibi imkanlar doğurabileceğine dikkat çekti.

Konuşmacılar içerisinde en çok etkilendiğimiz isim ise mikrokredi ve mikrofinans konseptlerinin yaratıcısı, yoksulları girişimci yapma amacını benimseyen Grameen Bankası’nın kurucusu ve 2006 Nobel Barış Ödülü kazananı Mohammed Yunus oldu. Mohammed Yunus’un konuşması birçok yönden bir hayli ilham verici ve biz geleceğin yaratıcıları olan gençleri cesaretlendirici nitelikteydi. Mohammed Yunus’tan öğrendiğimiz hayat derslerinden bahsetmeden önce sizlere mikrokredi sisteminden ve Grameen Bankası’ndan bahsetmek istiyoruz.

Grameen Bankası “Yoksullara bankacılık” sloganıyla 1976 yılında Bangladeş’te kurulmuş. Dünyadaki tüm bankacılık sistemine aykırı olarak, bankanın hedef kitlesini toplumun en yoksul kesimi ve özellikle de kırsalda yaşayıp herhangi bir kazancı olmayan kadınlar oluşturmakta. Banka, yoksul insanlara, hiçbir evrak ya da ek güvenceye gereksinim duymadan, tamamen karşılıklı güvene dayalı olarak, önce küçük miktarlarda kredi sağlayıp bölgesel bir girişim başlatmalarına yardımcı olurken; daha sonra da alınan borcun geri ödenmesiyle birlikte, aşama aşama kredi miktarlarının arttırıp kontrollü bir iş büyümesine yardımcı olan bir sisteme sahip. 2011 yılı itibariyle %97’si kadın olan 8.349 milyon borç alana sahip ve 81,379 köyde faaliyet göstermekte. Bankanın borç alanlarının kazançları ve hayat standartları üzerindeki pozitif etkisi, Dünya Bankası’nı da içeren birçok kurum tarafından bağımsız araştırmalarca somut bir şekilde ortaya konmuş.

Şimdi de Mohammed Yunus’tan öğrendiğimiz 3 ders! (https://www.bugisuproject.co/blog/lessons-from-muhammad-yunus)

  • Meslek hedefinizden ziyade, kazanmayı hedeflediğiniz yetenekleriniz olsun!  

Dünya çok hızlı değişip ilerlemekte! Otomasyon, uluslararalılaşma ve küreselleşme gibi dinamiklerin gelecek iş dünyasını nasıl etkileyeceği tahmin edilemez bir boyuta geldi. Biz de geleceğimizi şekillendirirken, günümüz iş dünyasından meslekler belirlemek yerine, oluşabilecek yepyeni iş alanlarında bile kullanışlı, nakledilebilir, sağlam ve çok yüzlü yetenekler kazanmaya ağırlık vermeliyiz.

  • Dünya devi şirketlerin nasıl işlediği üzerine çalışıp, tam tersini yapın!

Dünyadaki gelir eşitsizliği gün geçtikçe daha da artmakta. Sistem zenginleri daha zengin, yoksulları ise daha yoksul yapacak şekilde işlemekte. Dünya devi şirketlerinin nasıl kar ettiğini, nelere ve kimlere öncelik verirken kimleri yok saydığını öğrenmek,  bizlere toplumu bir adım ileriye taşıma niteliğine sahip sosyal girişimlere kaynak oluşturabilecek ipuçları verebilir.

  • Her iş, kendisine paralel bir sosyal girişim yaratabilir! 

Çalışan mutluluğu, tedarik zinciri şeffaflığı, sosyal ve çevresel sorumluluk üzerindeki önem ve beklentiler her geçen gün artarken; var olan şirketler ve yeni oluşacak girişimler, bu beklentilere de karşılık vermek için kendilerine paralel nasıl bir sosyal girişim yaratabilecekleri üzerine yoğunlaşmalıdır.  

Proje Üretimi

Hepimizin bir sosyal proje fikri olabilir, ama her zaman projeye nasıl başlayacağımızı ve daha sonra da nasıl geliştireceğimizi bilemeyebiliriz. Biz de size, sosyal proje üretimi ve tasarımı konusunda,  zirvede öğrendiğimiz ve zirve boyunca üzerinde çalıştığımız projeyi tasarlamakta kullandığımız I-M-P-A-C-T modeli anlatmaya karar verdik.

I-Initiating a Team (Takım Oluşturmak): Bir projede, takım oluşturmak ve içerisinde birlikte çalışacağın takım arkadaşlarını tanımak, projeyi tasarlamaktaki ilk basamaktır. İyi bir takım çalışması sağlayabilmek için, takım üyelerinin birbirlerine; üzerinde çalıştıkları konuya dair neler bildiklerini, üzerinde çalışacakları projenin onlar için neden önemli olduğunu ve bu projeyle birlikte neler başarmak istediklerini açıklamaları gerekmektedir.  

M-Make Sense of the Issue ( Problemi Anlamlandırmak): Takımımızı oluşturduktan sonra çözmeye çalıştığımız problemi kapsamlı bir şekilde anlamamız gerekir. Problemi anlamlandırabilmek adına öncelikle hedef kitlemiz ile ilgili temel olguları sıralamalı ve hedef kitle üzerinde hali hazırda yapılan sosyal projeleri saptamalıyız.  Daha sonraysa çözmek istediğimiz problem hakkındaki temel olguları sıralamalıyız. Probleme yaklaşırken “Bu problem niçin gerçekleşiyor?” ve “Problemin içine kimler dahil?” sorularını; politik, ekonomik, sosyal, teknolojik, yasal ve çevresel tabanlı incelemek problem hakkında kapsamlı bir bilgi verebilir.

P- Prioritiz Root Cause ( Problemin Sebebini Saptamak): Bu aşamada, bir önceki basamakta sıraladığımız tüm sebeplerin kaynağı olabilecek ve projemizin doğudan çözmeyi hedeflediği ana bir sebep belirlemeliyiz.

A-A Lot of Ideas ( Çok Fazla Fikir): Bu aşamada sorunun çözümüne yönelik olabildiğince çok fikir üretmeliyiz. Fikirleri iyi-kötü, doğru-yanlış diye ayırıp, grubu demotive etmek yerine, tüm fikirleri kabul edip bir x/y ekseni üzerinde ucuz-pahalı/kolay zor diye sınıflandırabiliriz. Daha sonraysa en iyi üç fikiri, grup içinde oylama yaparak belirlemeliyiz.

C- Construct (İnşa):  Belirlediğimiz 3 fikrin her biri için ayrı ayrı, uygulamaya nasıl başlayacağımız, gelecekte karşılaşabileceğimiz muhtemel zorluk ve imkanların neler olabileceğini belirlemeliyiz.

T- Test it! (Test Et!): İnşa ettiğimiz fikirleri test edeceğimiz, kısa dönemli hedeflere ulaşmaya çalışıp; bir senenin sonunda amaçladığımız yerde olup olmadığımızı belirlemeli, değilsek bu aksamanın sebeplerini tespit edip düzeltmeliyiz. 




Hackquarters’ın Türkiye’de örneğini bulmak zor

Sabancı Üniversitesi mezunları girişimcilik ekosisteminin her noktasında başarılı çalışmalara imza atıyor. Sohbetimize Hackquarters’ın kurucusu Kaan Akın konuk oluyor. Reunion etkinliğinde de konuşmacı olan Kaan Akın ile girişimciliğe bakışı, Türkiye’de girişimcilik, Hackquarters’ın girişimcilik ekosisteminde üstlendiği rol ile ilgili keyifli bir sohbet yaptık.

Röportaj: Mariam Öcal

Sabancı Üniversitesi’ne 2005 yılında giren Kaan, 2010 yılında mekatronik mühendisliği ve matematik programlarından mezun olmuş. Sabancı Üniversitesi’nin en güzel yanının disiplinlerarası yapısı ve özgürlükleri sayesinde, öğrencilerine çok geniş bir bakış açısı kazandırması olduğunu söyleyen Kaan, Hackquarters’ı kurmadan önce yaklaşık beş yıl kurumsal firmalarda çalışmış. PepsiCo, Yandex gibi çok uluşlu şirketlerde ve farklı fonlarda tecrübe edinmiş. Genel olarak dijital pazarlama, finans ve iş modelleri üzerine çalışmış. Mezun olduktan yaklaşık beş sene sonra kendi şirketimi hayata geçirmiş.

Hackquarters, bir girişim hızlandırma ve kurumsal inovasyon şirketi. Ağırlıklı olarak yeni kurulan teknoloji şirketlerine yatırımlar yapıp onların büyümelerini sağlar, bir yandan da Forbes 500 şirketleriyle ortak projeler kurarak, bu inovasyonun büyük şirketlerde uygulanması, bu şirketlerin start-up’lara yatırım yapması ya da çalışanlarının inovasyon kabiliyetlerinin arttırılmasında rol alıyor. 2010 yılı itibaren dünyada kurulmaya başlayan birçok örneği olsa da Türkiye'de benzerini bulmak çok kolay değil. 

Kuluçka merkezi tanımı dünyada değerini kaybediyor

Kaan Hackquarters için kuluçka merkezi dememiz doğru olmadığını söylüyor. “Kuluçka merkezlerinde maddi yatırım ve ortaklık pek görülmez. Programın bir süresi olmaz. Girişimler fikir aşamasında dahil olabilir. Hackquarters girişimlerine sermaye sağlar, hissedar olur ve bizim kabul ettiğimi girişimler genellikle ticarileşmeye başlamış şirketlerden oluşur” diye devam ediyor.

Genel olarak kuluçka merkezi tanımının dünyada değerini kaybettiğini belirten Kaan, kuluçka merkezlerinin fikirlerin şekillenmesi konusuna odaklandıklarını, girişimcilikte ise fikirler oldukça önemsiz olduğuna vurgu yapıyor. Kaan “Önemli olan işi yapabilecek insanları yönlendirmek. Doğru fikirler yolda oluşuyor zaten” diyor.

Hackquarters hem girişimlerle hem de şirketlerle çalışıyor

Girişimlerle çalışmanın daha olduğunu dile getiren Kaan, “Onların ürünlerinin doğru bir şekle gelmesi için bu yolculuklarında farklı metodlarla yardımcı oluyoruz. Girişimleri, destek olabilecek mentörlerle ve kurumsal firmalarla bir araya getiriyoruz. Yatırım alabilmeleri için de yatırımcılarla buluşturuyoruz. Bunları yaparken şirketlerin de olgunlaşmasını sağlıyoruz” diye devam ediyor.

Şirketlerle yapılan çalışmalar üç grupta toplanıyor

Hackquarters’ın kurumlarda ise farklı çözümleri var. Bunlar üç kategoride toplanıyor.  İlk kısım eğitim ve farkındalık çalışmalarından oluşuyor. Girişimlerden inovasyon alabilmek için onlara verdiğimiz 14 tane girişimcilik bakış açısı sağlayacak eğitimleri var.

İkinci kademede şirketlerin girişimlerle bir araya geleceği ya da yetenekli gençlere kendi önemsedikleri büyük sorunları çözdürecekleri etkinlikler düzenliyorlar. Bu etkinliklerde kurumsal çalışanlar; girişimciler, mucitler ve yeni jenerasyonla bir araya gelip bir nevi bilgi transferi yapıyorlar. Kaan bu etkinliklerin iki taraf için de oldukça eğlenceli ve faydalı olduğunu da sözlerine ekliyor.

Son olarak da şirketler artık girişimlerle nasıl iş birliği yapabileceğini ve girişimlerin ne kadar hızlı ekonomik değer yaratabileceğini gördükten sonra daha  büyük ve etkili yapılar oluşturmaya başlıyoruz. Bunların arasında hızlandırma programları şirketlerin girişimlere yaptığı uzun vadeli yatırımların başında geliyor. Girişimcilerin büyümesine yardımcı olan bu yapılarla birlikte hem daha fazla iş birliği yapma şansı hem de yatırım yaparak direk olarak ekonomik kazanç sağlamak ve rekabetçi kalmak şansı elde ediyorlar.

100’ün üzerinde mezun


Hackquarters programlarından bugüne kadar 100'ün üzerinde girişim mezun olmuş. Bu nedenle de her girişim için yeni ekip arkadaşları gerekiyor. Kaan, Türkiye'deki risk algısı ve girişimlerin ihtiyacı olan yetkinlikleri de bulmak çok kolay olmadığı için 2017'de Pioneers isimli bir program başlattıklarını söylüyor. Burada üniversite ve lise öğrencilerinden özellikle ileride kendi girişimlerini kurmak isteyen parlak gençlere bir ücretsiz program sunuyorlar. Eğitimler veriyoruz, etkinliklerimizde yer almalarını sağlıyorlar. Kaan “Amacımız bu arkadaşların kendi girişimini yarın kurması değil. Daha çok olan girişimlerdeki hataları görsünler, işlerin nasıl ters gidebildiklerini en az riskle öğrensinler ki, doğru zaman geldiğinde iyi girişimciler olsunlar istiyoruz” diyor.

Girişimde önemli olan onu kuranlar ve neler yapabildikleri

Hackquarters bugüne kadar blockchain'den, biotech'e, yapay zekadan, siber güvenliğe kadar çok farklı alanda girişimle çalışmış. Kaan, girişimcilerin seçtikleri alan farklı olsa da pazarın büyüme hızı doğruysa konunun onlar için fark etmediğini belirtiyor. En önemli noktanın girişimi kuranlar ve onların bugüne kadar girişimleri ya da farklı işler için neler yapabildikleri olduğunun altını çizen Kaan “Girişim kurmak gerçekten zorlu bir süreç. Onların bu süreci atlatabileceğine emin olmak istiyoruz” diyerek devam ediyor.

Hackquarters başvuruları sürekli açık ancak Kaan gittikçe daha ince eleyip sık dokuyarak girişim kabul ettiklerini söylüyor. Bunun nedenini de söyle açıklıyor: Bu mezun ettiğimiz girişimlere dönüp baktığımızda nelerin önemli olduğunu daha iyi görüyoruz. Bu nedenle daha seçici olduk.” Hackquarters’ın bir yatırım ve ortaklık sunduğunun altını çizen Kaan, başvurularda ilgilerini çeken noktalardan sonra girişimlerle daha sık görüştüklerini söylüyor. Kaan bu görüşme sürecinin programın kendisi kadar değerli olduğunu da sözlerine ekliyor.

Hackquarters’ın ilk girişimlerinde Sabancı Üniversitesi mezunları olmamış ancak Pioneer grubunda birçok Sabancı Üniversitesi mensubu varmış. Bunun kendilerini heyecanlandırdığını belirten Kaan, tüm Sabancı Üniversiteli girişimlere destek olmak istediklerini de vurguluyor.

Girişimcilere ve girişimci olmak isteyenlere tavsiyeler

Kaan girişimcilere öncelikle okumalarını tavsiye ediyor. İnternette, Hackquarters Blog'unda ve daha birçok yerde bulabilecekleri kaynakları okumalarını öneriyor.

Türkiye'de girişimcilik konuşulduğunda ilk olarak fikrin öneminin, sonrasında da Türkiye'de yatırımın azlığının konuşulduğuna dikkat çeken Kaan, ikisinin de hiç inanmadığı konular olduğunu sözlerine ekliyor.

Girişimci olmak için çok çalışmaya hazır olmak gerektiğinin altını çizen Kaan,  çok çalışmanın ve yetkinliklerin, güzel bir ekiple birleşince harika takımlar ve başarılı girişimler ortaya çıktığına da vurgu yapıyor. Kaan’a göre, girişimciliğin en güzel kısmı, öğrenilebilen bir konu olması.

Kaan, girişimcilik kısa zamanda çok para kazanmak gibi algılansa da aslında yeni dönemin çalışma düzeni olduğunun altını çiziyor. Problem çözme yetisine sahip insanların yaratacakları şeylerin hem insan hayatına çok etki edeceğini hem de ekonomik olarak büyük etkiler yaratacağını söylüyor. Bugün dünyanın en değerli şirketlerinin girişim olarak başlamış ve 20-30 yaşında şirketler olduğunu söyleyen Kaan “Yıllar geçtikçe, yeni şirketlerin çıkıp, dünyaya ne kadar hızlı etki ettiğini görebiliyoruz. Bu yüzden Sabancı Üniversitesi gibi bir okulun bilim yanında girişimciliği desteklemesi beni çok mutlu ediyor” diyor.

Önümüzdeki 10 senenin iş hayatındaki görevlerinin %80'i şu an daha tanışmadığımız konularda olacağının altını çizen Kaan “Böyle bir geleceğe ancak belirsizliğin içerisinde kendilerini iyi geliştirebilen bireyler yetiştirerek destek olabilirsiniz. Benim için de girişimcilik tam olarak bunun karşılığı” diyerek sözlerine son veriyor.

 

Kasa Galeri’de “Saklı” Sergisi

Kasa Galeri, 7 Kasım - 22 Aralık tarihleri arasında “Saklı” başlıklı sergiye evsahipliği yapıyor.

Kasa Galeri
7 Kasım – 22 Aralık 2018

SAKLI

Can Akgümüş / Yuşa Yalçıntaş / Zeynep Kayan

 

Sanat üretimine sızan gizemci bir açığa çıkarma eylemini merkezine alan “Saklı” başlığındaki sergi, mekan, nesne, imge, eylem ve düşünceyi var-olanın içinde aramaya yöneliyor. İzleme kurgusunda ve her bir sanatçının kendi mevcudiyetini kurduğu alanda, üretimlerin beden-mekan-evren’le ilişkisini kapalı/gizli bir dinginlik içinde sunan sergi, Can Akgümüş, Yuşa Yalçıntaş ve Zeynep Kayan, öznel sanat üretim pratikleri aracılığıyla “orada” olanın saklı varlığını ortaya çıkardıkları bir alan açmaya girişiyor. Sanatçılar, fiziksel-zihinsel-algısal mekan arasında gezinme ve anlam bulma oyununa girişerek, galeri mekanını çağrışımsal ve duyumsal üretimlerine katkı sağlayan bir motivasyon olarak ele alıyor.

Gizlenmiş olan, kendisini ortaya çıkanlardan yoksun bırakmış olur. “Saklı”, gizli olana işaret edip açığa çıkarmaya, Can Akgümüş, Yuşa Yalçıntaş ve Zeynep Kayan’ın üretimleri aracılığıyla varlık, mekan, nesne, imge, eylem ve düşünceyi var-olanın içinde aramaya, yoksunluğu aralayarak var olanı duyumsatmaya girişiyor. 

Sergi 22 Aralık 2018 tarihine kadar Kasa Galeri'de izlenebilir.

 

KASA GALERİ

Bankalar Caddesi 2, Minerva Han, Karaköy
kasagaleri@sabanciuniv.edu
http://kasagaleri.sabanciuniv.edu/

Zafer Toprak’tan Atatürk’lü Yıllar

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü vefatının 80. yılında sevgi ve saygıyla anıyoruz.

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Özgür Kıbrıs'ın açılış konuşmasını yaptığı Atatürk'ü Anma ve Anlama töreni, Sabancı Üniversitesi mensuplarının katılımıyla gerçekleşti. Tören saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından Sabancı Üniversitesi Rektörü Yusuf Leblebici ve bu yılın konuşmacısı Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Zafer Toprak’ın konuşmaları ile devam etti.

Açılış konuşmasını Sabancı Üniversitesi Atatürk Yazıtı’nda da yer alan Atatürk’ün “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.” sözleri ile başlatan Yusuf Leblebici, konuşmasının ardından “Mustafa Kemal Atatürk ve Paradigma Değişikliği: Türkiye'de Sosyal ve Beşeri Bilimler 1927-1937” başlıklı sunumunu yapmak üzere sahneye Zafer Toprak’ı davet etti.

Atatürk ile ilgili hazırlanan biyografilerin ağırlıklı olarak zabitlik ve siyasi etkinlik dönemini anlattığını, oysaki bilim dünyasınca Atatürk’ün en etkin olduğu evrenin özellikle Türkiye’nin bir anlamda Kültür Devrimi yaşadığı 1928’den sonraki dönem olduğunu vurgulayan Zafer Toprak, sunumuna başlamadan “Bugünkü sunumumda 1928 Harf İnkılabı olarak nitelendirdiğimiz Latin Harflerine geçiş süreci ile başlayıp, 1938 yılına kadar ki 10 yıllık süreçte Atatürk’ün bilim dünyasına yaptığı katkıları sizlere anlatmak istiyorum” dedi.

Sunumunda Atatürk’ün bilime olan katkısından, antropoloji ile prehistorik arkeolojiye merakından ve bu alanlarda okuduğu kitaplardan bahseden Toprak, “Antropoloji 19. yüzyılın ortalarından beri seküler (laik) bir toplum anlayışını gündeme getiriyordu. Cumhuriyet Türkiye’si için de yeni bir toplum ve birey anlayışına yol gösterecek bilim antropolojiydi. Meşrutiyet sosyolojinin, Cumhuriyet ise antropolojinin çağıydı.” dedi.

Zafer Toprak konuşmasını “Atatürk bizim için devlet kurucusu büyük bir lider. Karanlık bir çağdan çıkış yolunu göstermiş bir önder. Ölümünün 80. yıldönümünde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, büyük devlet adamı, eşsiz önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ü sevgiyle, saygıyla ve hasretle anıyoruz” sözleriyle sonlandırdı. 

Atatürk'ü Anıyoruz...

Atatürk'ü Anma Törenimiz 9 Kasım 2018 Cuma günü saat 08:45'te Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezinde gerçekleşecektir.

Anma Konuşması

Mustafa Kemal Atatürk ve Paradigma Değişikliği: Türkiye'de Sosyal ve Beşeri Bilimler 1927-1937

Prof. Dr. Zafer Toprak 

Tören dolayısıyla üniversitemizde 08.40-10:30 arasında ders yapılmayacaktır.

*Simültane tercüme yapılacaktır.

Bir araştırma içerisinde yer almaya çalışın

#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Asuman Büyükcan Tetik oldu.

"Sabancı’da öğrenciler opsiyonlarının olduğunun farkındalar

bence bu çok büyük bir avantaj."

Asuman Büyükcan Tetik

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Asuman Büyükcan Tetik

M.Ü-ED: Merhaba, Psikoloji dalı sizin için ne ifade ediyor ve psikolojiye olan ilginiz ne zaman/nasıl başladı?  

ABT: Psikoloji dalı aslında bana insanı anlama çabasını ifade ediyor. İlgimse, biraz klasik olacak ama lise çağlarında başladı. Çevremdeki insanları gözlemlemek çok keyifli geldiği için bunun üzerinde çalışmaya devam etmek istiyordum aslında 18 yaşındayken de.  

M.Ü-ED: 8 yıllık banka deneyiminden sonra sizi psikolojiye yönlendiren şey neydi ve doktoraya geç başlamanız sonrasında sizin için zor oldu mu?     

ABT: Aslında ben en baştan itibaren psikolojiyi istiyordum puanı yüksek olduğu için "psikoloji yazma" diye ikna edilenlerden biriyim. O yüzden bankacılıktan sonra karar vermem hiç de zor olmadı; çünkü bankacılığı hiç istemiyordum. Başka bir alandan mezun olduğum için ve mezun olduktan sonra yapabileceğim işler sayılı olduğu için bankacılığı seçtim; ama çok şey öğrendim aslında bankacılıktan yoksa çok daha önce bırakırdım. 8 sene boyunca bankacılık yaptım. Geçiş zor oldu mu, elbette zor oldu. Çünkü yüksek lisans ve de doktoraya geçtiğim zaman birlikte okuduğum insanlara göre bilgi birikimim gerçekten çok farklıydı. Onu tamamlamam için gerçekten çok fazla çaba göstermem gerekti.  

"Toplumda olan gelişmeler ve teknolojik değişimler

bütün bilim alanlarını etkiliyor"

M.Ü-ED: Bölümün geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz ve teknolojik gelişmeler sizce bu geleceği etkiler mi?                                                                                       

ABT: Elbette ki bizim çalışmalarımızı teknolojik gelişmeler etkileyecek. Toplumda olan gelişmeler ve teknolojik değişimler bütün bilim alanlarını etkiliyor aslında. Bir de bu etkilenme bu döneme özgü bir şey değil. Tarihsel olarak baktığınızda, biz hangi konular üzerinde çalışıyoruz diye incelediğinizde gerçekten her zaman teknolojik ve toplumsal olarak ne tür değişiklikler varsa biz de onlara odaklanmaya başlıyoruz. Teknolojik olarak değişiklikler özellikle hangi metotları kullandığımız konusunda bize çok fazla yardımcı olacak. Ve elbette ki daha fazla bilgiye çok daha hızlı bir şekilde ulaşmamızı sağlayacak.

"Emek verildiğinde her zaman

 çok güzel noktalara gelindiğini düşünüyorum"

M.Ü-ED: Peki, nitelikli bir psikolog olmak adına öğrenciler neler yapmalı sizce ve psikoloji okuyacaklara tavsiyeniz neler olur?
ABT: Aslında bence en önemli şey isteyerek ve severek bu alan içinde olduklarından emin olmaları. Motivasyon olmadıktan sonra gerçekten devamı çok zor diye düşünüyorum. Onun haricinde mutlaka çok fazla çalışmak ama bu derslere çok fazla çalışıp yüksek not almak değil bahsettiğim sadece. Mümkün oldukça açık görüşlü olarak farklı kaynaklardan farklı bilgiler edinmeye çalışmak ve onlardan beslenerek olabildiğince yaratıcı olmak aslında. En güzeli bu olacaktır diye düşünüyorum. Emek verildiğinde her zaman çok güzel noktalara gelindiğini düşünüyorum.

"Öğrencilere en önemli tavsiyem sanırım bir araştırma içerisinde yer almaya çalışmaları"

M.Ü-ED: Yüksek lisansa gitmek isteyen psikoloji öğrencilerine önerileriniz var mıdır?

ABT: Yani derslerine mümkün olduğunca yüksek not almaları gerektiği bir gerçek çünkü bazen not ortalaması bir kriter ama onun haricinde en önemli tavsiyem sanırım bir araştırma içerisinde yer almaya çalışmaları. Yani bizler araştırmalarımıza öğrencilerimizi dahil edebiliyoruz kesinlikle. Mümkün olduğunca farklı aşamalarda yer almaları (örneğin data toplanması, data toplandıktan sonra analizlerin yapılması, analizler yapıldıktan sonra nasıl yorumlanacağı) bu aşamaların hepsinde yer almaları daha sonra yüksek lisans araştırmalarında onlara çok yardımcı olacaktır.

M.Ü-ED: Peki sizce öğrenciler neden Sabancı’yı seçmeliler?

ABT: Ben sanırım kendi kişisel geçmişimden yararlanarak buna cevap verebilirim. Ben yanlış bir bölüm seçtim ve istemediğim bir bölümde okudum gerçekten ve o zaman çok bilinçli değildim bölüm değiştirebileceğim konusunda. Sabancı’da ise bu imkân çok açık bir şekilde öğrencilerle paylaşılıp anlatılıyor. Öğrenciler de her zaman bu opsiyonlarının olduğunun farkındalar. Bu bence çok büyük bir avantaj. Kendilerinden emin değil bir şekilde gelen öğrencilerim, daha sonra çok severek bir seçim yaptıkları ve çok severek okuduklarını biz burada gördük. Bu yüzden seçmeleri için en önemli neden bu olabilir diye düşünüyorum. 

Akademisyene Sor: Asuman Büyükcan Tetik

Asuman Büyükcan Tetik kimdir?

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Asuman Büyükcan Tetik hakkında detaylı bilgi almak için lütfen tıklayınız.

#AkademisyeneSor nedir?

Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.

Prof. Dr. Cevat Çapan ile Dünya Edebiyatı

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde "Prof. Dr. Cevat Çapan ile Dünya Edebiyatı" üzerine yetişkin eğitimleri 8 Kasım'da başlıyor.

Sakıp Sabancı Müzesi’nin, “Yetişkin Eğitimi” programlarında 2018 güz-2019 bahar dönemi edebiyatçı, yazar, şair ve çevirmen Prof. Dr. Cevat Çapan’ın “20. Yüzyıl’da Rusya’da Yenilikçi Edebiyat” temalı dersleriyle başlıyor. Kasım ayı boyunca sürecek etkinlik, Sakıp Sabancı Müzesi’nde açılan “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” adlı sergiye paralel bir içerikle gerçekleştirilecek.

20.Yüzyılda Rusya’da Yenilikçi Edebiyat /  8 Kasım, 15 Kasım, 22 Kasım, 29 Kasım 2018

Okumalar: Anton Chekhov, Anna Akhmatova, Osip Mandelstam, Vladimir Mayakovsky, Vsevolod Meyerhold, Boris Pasternak

Kayıt ücreti 600 TL’dir.

Katılımcı kapasitesi sınırlıdır.

Bilgi için aldemir@sabanciuniv.edu veya burcuozkacar@sabanciuniv.edu adreslerine e-posta gönderebilir veya (212) 277 22 00 (dahili 124 veya 137) numaralı telefonu arayabilirsiniz.

Cevat Çapan Kimdir?

18 Ocak 1933’te, Darıca’da doğdu. Darıca İlkokulu’ndan sonra 1945’te girdiği Robert Kolej’i 1953’te bitirdi. Yükseköğrenimini İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nin İngiliz Edebiyatı Bölümü’nde, 1956’da tamamladı. Bir yıl Londra’da BBC’nin Türkçe Servisi’nde çalıştı.

1960’ta asistan olarak girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde 1968’de doçent, 1975’te profesör oldu. 1980’de Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (bugünkü adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Tiyatro Bölümü’ne geçti. Değişik dönemlerde Boğaziçi, Anadolu, Marmara üniversitelerinde ders verdi. 1978-1979’da Devlet Tiyatroları Edebi Kurul Başkanlığı yaptı. 1981-1982 ders yılında Fulbright bursuyla New York Üniversitesi’nde Amerikan şiiri ve tiyatrosu üzerine inceleme yaptı, aynı üniversitede İngiliz edebiyatı dersleri verdi. 1980’den 1996’ya kadar Mimar Sinan Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde çalıştı. 1996-2012 yılları arasında Yeditepe Üniversitesi’nde ders verdi.

1952’den itibaren Varlık, Yeditepe, Seçilmiş Hikâyeler Dergisi ve Yücel dergilerinde şiirleri yer aldı. 1959’da Pazar Postası’nda tiyatro eleştirileri yazdı. Radyo ve televizyon programları hazırladı. Dönem, Şiir Sanatı, Papirüs, Yeni Dergi, Milliyet Sanat ve Adam Sanat dergilerinde şiir çevirileri yayımlandı.

1980’lerde şiir çalışmalarına yeniden ağırlık veren Çapan, Dön Güvercin Dön (1985) adlı ilk şiir kitabıyla 1986 Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü aldı. İkinci şiir kitabı Doğal Tarih1989’da, üçüncüsü Sevda Yaratan 1994’te, bu üç kitaptan seçilip Fransızcaya çevrilen şiirleri L’hiver est fini adıyla 1996’da Fransa’da, gene bu kitaplardan İngilizceye çevrilen şiirleri ise 2001’de Where Are You Susie Petchek adıyla İngiltere’de yayımlandı. Son yıllarda yazdığı şiirlerini Ne Güzel Yolculuktu Aklımdan Çıkmaz (2001), Ara Sıcak (2009) ve Su Sesi’nde (2013) biraraya getirdi. Su Sesi, Ruth Christie’nin çevirisiyle Arc Publications tarafından The Voice of Water başlığıyla İngiltere’de yayımlandı (2017).

Rektörlük Devir Teslim Töreni yapıldı

Sabancı Üniversitesi’nin rektörlük değişimi, üniversitenin Tuzla’daki kampüsünde Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’nın ev sahipliğinde düzenlenen törenle gerçekleşti.

Güler Sabancı: “Son derece kıymetli bir bilim insanımızın, yurt dışından üniversitemize rektör olarak gelmesi gerek üniversitemiz gerekse ülkemiz için büyük bir kazançtır.” 

Yusuf Leblebici: “Türkiye’de varolan genç potansiyel ve motivasyon ile nelerin başarılabileceğini herkese göstereceğimiz; hem üniversitemize hem de ülkemize yakışacak başarı seviyelerine çıkabileceğimiz yeni bir döneme başlıyoruz.”

Törene Sabancı Üniversitesi mensuplarının yanı sıra Bilim, Teknoloji, Sanayi ve Üniversite Politikalarından sorumlu T.C. Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu da katıldı. Sabancı Üniversitesi’nin rektörlüğünü yürüten Zehra Sayers, görevi Yusuf Leblebici’ye devretti. 

Sabancı Üniversitesi Rektörü Zehra Sayers, rektörlük görevini Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’nın ev sahipliğinde düzenlenen törenle Yusuf Leblebici’ye teslim etti. 

Sabancı Üniversitesi’nin yeni Rektörü Yusuf Leblebici, Uluslararası sıralamalarda temel bilimler, mühendislik ve teknoloji alanında düzenli olarak dünyanın en iyi üniversiteleri arasında yer alan Swiss Federal Institute of Technology in Lausanne (Lozan Federal Teknoloji Enstitüsü) (EPFL) Kürsü Başkanı ve Mikroelektronik Sistemler Laboratuvarı'nın Direktörüydü.  

“Son derece kıymetli bir bilim insanımızın yurt dışından üniversitemize rektör olarak gelmesi gerek üniversitemiz gerekse ülkemiz için büyük bir kazançtır.”

  

Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı törende Mütevelli Heyeti adına yaptığı konuşmada bu tören ile üniversite tarihinin önemli günlerinden birinin yaşandığını belirterek, Sabancı Üniversitesi’nin kuruluş döneminden itibaren bir yandan gelenek oluştururken, diğer yandan da yenilik ve değişime açık sürekli daha iyiyi arayan bir yapı ile ilerlediğini vurguladı.  

Güler Sabancı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Önümüzdeki yıl 20. yılımızı tamamlayacağız. Genç bir üniversiteyiz. Bunun yanında ödün vermediğimiz köklü ve güçlü değerlere sahibiz. 

Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti olarak yine geleneklerimize uyumlu bir rektör seçim süreci sonucunda Lozan Federal Teknoloji Enstitüsünden, değerli bilim insanı Yusuf Leblebici’yi Sabancı Üniversitesi rektörlüğü için seçtik. Sayın Yusuf Leblebici’nin bu görevi kabul edip gelmesi gerek üniversitemiz, gerekse ülkemiz için büyük bir kazançtır.

Üniversitemizin kuruluş yıllarında özgün ve öncü sistemimizin oluşum sürecinde de emeği geçen, değerli bilim insanı Sayın Leblebici’nin, dünya çapında başarılar kazanarak müthiş tecrübeler edindiği İsviçre’den, Sabancı Üniversitesi’ne Rektör olarak dönmesi çok gurur vericidir. Son derece kıymetli bir bilim insanını, tüm bilim camiasında saygınlığı teslim edilen Lozan Federal Teknoloji Enstitüsündeki görevinden sonra ülkemize kazandırdığımız için çok mutluyuz. Kendisinin rektörlüğünde üniversitemizin stratejik hedeflerine emin adımlarla ilerleyeceğine güvenimiz tamdır. Yeni dönemde daha yenilikçi bir eğitim ve daha uygulamaya ağırlık veren araştırma, özellikle lisansüstü çalışmalarda merkezlerle büyüme gibi önemli hedeflerimiz bulunmaktadır.

Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti olarak Sayın Sayers’e çalışmalarından dolayı teşekkür ediyor, Sayın Leblebici’ye başarılar diliyoruz” dedi.

Rektörlük görevini Yusuf Leblebici’ye devreden Zehra Sayers i Sabancı Üniversitesi’nin kurucu kadroları arasında yer almıştır. 20 yıldır Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Öğretim Üyeliği, Temel Geliştirme Programı Direktörlüğü ve son olarak da Rektörlük görevlerinde bulunan Zehra Sayers, Öğretim Üyesi olarak Sabancı Üniversitesinde ve aynı zamanda Almanya Hamburg'daki EMBL Laboratuvarı'nda Moleküler Biyoloji dalındaki çalışmalarına devam edecek. 

Genel Sekreter Haluk Bal’ın töreni başlatmasının ardından yapılan konuşmalardan sonra Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı eşliğinde  Zehra Sayers, SSBF Görsel Sanatlar Stüdyo ve Atölyeler eski Sorumlusu sanatçı merhum Bayram Candan tarafından tasarlanan ve üzerinde “Sabancı Üniversitesi’nin Akademik Özgürlük Bildirisi” bulunan yazıtı yeni Rektör Yusuf Leblebici’ye devretti. Devir teslim töreni, Prof. Dr. Zehra Sayers adına hazırlanan tuğlanın Mezunlar Rıhtımı’na yerleştirilmesi ile sona erdi. 

Sabancı Üniversitesi’nin yeni Rektörü Yusuf Leblebici, uluslararası sıralamalarda temel bilimler, mühendislik ve teknoloji alanında düzenli olarak dünyanın en iyi üniversiteleri arasında yer alan Lozan Federal Teknoloji Enstitüsü'nde (EPFL) Kürsü Başkanı ve Mikroelektronik Sistemler Laboratuvarı'nın Direktörü olarak görev yapıyordu. Üniversitemizin kuruluşunda da 1999-2002 yılları arasında Mikroelektronik Program Koordinatörü olarak diploma programının geliştirilmesi görevini üstlenen Yusuf Leblebici, İsviçre’den ülkemize kazandırılan, son derece önemli ve başarılı çalışmalara imza atmış bir bilim insanı. 

Türkiye’de varolan genç potansiyel ve motivasyon ile nelerin başarılabileceğini herkese göstereceğimiz; hem üniversitemize, hem de ülkemize yakışacak başarı seviyelerine çıkabileceğimiz yeni bir döneme başlıyoruz” 

Sabancı Üniversitesi Rektörlüğü görevini Zehra Sayers’den devralan Yusuf Leblebici törende yaptığı konuşmada: ” 17 yıl sonra tekrar Sabancı Üniversitesi’nin çatısı altında bulunmaktan çok mutluyum. Üniversitenin ilk kuruluş yıllarında, 1997’den başlayarak önce arama toplantıları ve seminerlere katılarak, devamında, 1999’dan itibaren bilfiil önce Karaköy’deki Minerva Palas’ta, daha sonra da yeni kampüsümüzde devam eden süreç içerisinde, Sabancı Üniversitesi’nin yeni diploma programlarının ortaya çıkarılmasına katkıda bulunmuştum. Türkiye’de daha önce hiç denenmemiş yepyeni yaklaşımları hayata geçiren üniversitemizin ilk adımlarını atması sırasında, bütün çalışmaların içinde bulunmuş, ve bu yeni oluşuma canı gönülden destek olmuştum.

Akademik kariyerime yurt dışında devam etmeye karar vermeme rağmen Sabancı Üniversitesi ile bağlarım zayıflamadı, aksine kendimi Sabancı Üniversitesi’nin yurt dışındaki bir temsilcisi gibi görmeye devam ettim.

Önümüzdeki dönemde, hedefimiz, üniversitemizi sadece Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri değil, dünya çapında saygı duyulan, örnek gösterilen bir bilim yuvası haline getirmek olacaktır. Yaptığımız araştırma çalışmalarıyla, yetiştirdiğimiz öğrencilerle, topluma sağladığımız katkıyla, ve oluşturacağımız pozitif etkiyle, diğer kurumlara da öncü olmayı amaçlıyoruz.

Türkiye’de varolan genç potansiyel ve motivasyon ile nelerin başarılabileceğini kendimize ve herkese göstereceğimiz; hem üniversitemize hem de ülkemize yakışacak başarı seviyelerine çıkarabileceğimiz  yeni bir döneme başlıyoruz.” dedi. 

Prof. Yusuf Leblebici hakkında : Yusuf Leblebici, lisans derecesini 1984'te, yüksek lisans derecesini 1986'da İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünden aldı. Doktora derecesini 1990'da ABD’deki University of Illinois at Urbana-Champaign'de (UIUC) Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği bölümünde tamamladı. 1991-1999 yılları arasında, sırasıyla UIUC'de, İstanbul Teknik Üniversitesi'nde ve VLSI Tasarım Laboratuvarı'nı kurup yönettiği Worcester Polytechnic Institute'ta (WPI) Öğretim Üyesi olarak görev yaptı. Ayrıca 1999-2002 yılları arasında Sabancı Üniversitesi'nde Mikroelektronik Program Koordinatörü olarak mikroelektronik diploma programının geliştirilmesi görevini üstlendi.

Prof. Dr. Yusuf Leblebici, 2002 yılından itibaren  İsviçre'deki Lozan Federal Teknoloji Enstitüsü (EPFL) Kürsü Başkanı ve Mikroelektronik Sistemler Laboratuvarı'nın Direktörü olarak görev yaptı. Başlıca araştırma konuları arasında, yüksek hızlı CMOS dijital ve karışık sinyalli tümleştirilmiş devrelerin tasarımı, VLSI sistemlerin bilgisayar destekli tasarımı, akıllı algılayıcı arayüzleri, yarı iletken elemanların modellenmesi ve simülasyonu ile VLSI devrelerin güvenirlik sorunları yer alıyor. Prof. Leblebici 2’si ders kitabı olmak uzere toplam 7 kitabın eş yazarıdır ve kendisinin uluslararası dergilerde ve konferaslarda yayınlanmış 250'yi aşkın bilimsel makalesi bulunuyor.

Yusuf Leblebici, 1995'de TÜBİTAK Teşvik Ödülü'nü, 1999'da "Joseph S. Satin Distinguished Fellow" ödülünü aldı, 2009'da ise IEEE Fellow ve IEEE Circuits and Systems Society Distinguished Lecturer olarak seçildi.

Abone ol