Ana içeriğe atla

Atatürkçü Gençlik Kulübü Cumhuriyet Bayramı Haftası Etkinliği

24 Ekim 2018 tarihinde Atatürkçü Gençlik Kulübü’nün Cumhuriyet Bayramı haftası çerçevesinde, 26. Genelkurmay Başkanı Sn. İlker Başbuğ ile gerçekleştirdiği söyleşi yoğun ilgi gördü.

“Cumhuriyet ve Türk Devrimi” konulu söyleşide, İlker Başbuğ cumhuriyetin kurulmasından bugüne dek Atatürk önderliğinde gerçekleşen devrimlerin detaylarını ve sonuçlarını, Atatürkçü düşünce ilkeleri ile bağdaştırarak öğrencilerimiz ile paylaştı. Ayrıca Kurtuluş Savaşı’ndan, Cumhuriyet’in ilanına dek geçen kritik süreçte, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün özgür ve bağımsız olarak tanımladığı karakterinin başarıya ulaşmasında nasıl etkili olduğunu örnekler vererek açıklayan başbuğ, dinleyiciler ile etkileşim halinde keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi.

Söyleşi sonunda gerçekleşen kitap imzalama etkinliği ile birlikte, dinleyiciler İlker Başbuğ ile sohbet etme fırsatı da yakaladı.

Öğretim Üyemiz Inventions dergisine editör oldu

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Emre Erdem, 2016 yılından beri yürüttüğü Nature yayın grubuna ait Scientific Reports dergisindeki yayın kurulu üyeliğinden sonra MDPI yayın grubuna ait Inventions dergisine de editör olarak seçildi.

Inventions dergisi  bilim, mühendislik ve ürün geliştirme süreçlerinin tüm alanlarında inovasyon/buluş ile ilgili özgün bilimsel araştırmaları veya patent temelli/genişletilmiş/gözden geçirilmiş araştırma makalelerini yayınlayan uluslararası, hakemli bir dergidir. Dergi, okuyuculara radikal atılımlar ve yeni katkılar sunarak, tamamen benzersiz işlevlerin veya sonuçların keşfiyle ilgili yüksek kaliteli makaleler yayınlamayı amaçlamaktadır.

Mühendislikte patent bazlı/genişletilmiş/gözden geçirilmiş buluşlar, sistemler, cihazlar, metodlar, süreçler, ürünler, tasarımlar ve ileri teknolojierdeki yenilikler ve buluşlar derginin yayın alanına girmektedir. 

Emre Erdem derginin “Inventions and Innovation ın Applied Chemistry and Physics” bölümüne yollanan makalelerin yayınlanmasını değerlendirecektir.

Dergi web sayfası: https://www.mdpi.com/journal/inventions

Sonbahara veda ederken SGM Kasım Programı

Kasım ayı gösterilerinin bilet satışı başladı.

''ÜÇÜ BİR ARADA'' tiyatro oyununda; İstanbul Halk Tiyatrosu'nun oyuncuları, kadınlar eşitlik ararken aslında erkeklerin  de 1-0 gelip başlamadığı hayatla maçımızı ve okulda, işte, kavgada, yatakta; girdiği her maçta skordan skora koşmak zorunda bırakılan erkekliğin türlü hallerini anlatıyor.

Müzikte sınırları, tarzları, kuralları dışlayan, kendini sadece “özgür bir müzisyen” olarak tanımlayan ''CEM ADRİAN'', Kasım ayında SGM sahnesinde...

Çolpan İlhan&Sadri Alışık Tiyatrosu'nun yeni oyunu ''DALİ'NİN KADINLARI'' ile izleyici;  müzikal, trajedi ve gerilim unsurlarının da olduğu olağandışı bir yüzleşmeye tanık olacak.

Renkli programları ve özgün yorumlarıyla geniş bir izleyici kitlesinin beğenisini kazanan, Dilbağ Tokay ve Emine Serdaroğlu, viyolonsel-piyano ikilisi ''AŞKIN İZİNDE'' konseri  ile solist Kevork Tavityan'a eşlik edecek.

Shakespeare'in en sevilen komedilerinden biri olan ''12. GECE'', Üniversitemizin Tiyatro Kulübü- SU Oyuncularının enerjik yorumu ile sahnemizde olacak.

Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi Kasım ayı programına web sitemizden ulaşabilir, bizi sosyal medya adreslerimizden takip edebilirsiniz

 

SGM Kasım 2018 Programı

13 Kasım        ÜÇÜ BİR ARADA (İSTANBUL HALK TİYATROSU)

15 Kasım        CEM ADRİAN (KONSER)

20 Kasım        DALİ'NİN KADINLARI (ÇOLPAN İLHAN&SADRİ ALIŞIK TİYATROSU)

22 Kasım        AŞKIN İZİNDE (KONSER)

29 Kasım        12.GECE (SU OYUNCULARI )

Birbirinden keyifli bu etkinlikerin biletlerini hafta içi hergün Akbank karşısındaki  "SGM Gişe"den ya da biletix kanalından temin edebilirsiniz.

Bilet Fiyatlar

SU Öğrenci: 12,5 TL

SU Çalışan:  25 TL

Tam:             35 TL 

 

 

Akbank ve EDU, Adana’daki aile şirketlerinin gücünü yeni nesillere taşıyor

Akbank, Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU işbirliğiyle hazırladığı “Akbank Aile Şirketleri Akademisi” ile şirketlerin kurumsallaşmasını ve sürdürülebilir olmasını sağlıyor. 2014 yılında ilk mezunlarını veren Akademi’nin yeni eğitim dönemi ikinci defa İstanbul dışında bir ilde düzenleniyor.  “Akbank Aile Şirketleri Akademisi”nin yeni eğitim dönemi 24-25-26 Ekim’de Adana’da yapıldı.

 

Akbank Aile Şirketleri Akademisi, aile işletmelerinin rekabet gücünü artırma ve sağlıklı büyümelerini sağlama, sürdürülebilirlik ve kurumsallaşma çalışmalarına destek olmayı hedefliyor. Program kapsamında stratejik yönetimden iş geliştirme ve inovasyona, kurumsallaşmadan, finansa, şirketlerde iyi yönetim uygulamalarından, hukuki konulara ve insan kaynağı yönetimine kadar pek çok konuda aile şirketi temsilcilerinin ihtiyaç duyacağı başlıklar ele alınıyor. Dünyadan ve Türkiye’den örneklerle teori ile pratiği birleştiren bilgilere yer veriliyor. Aile şirketleri için tasarlanan program kapsamındaki dersler; her biri konusunda uzman ve iş dünyasında üst düzey yöneticilik yapmış EDU danışmanlarının yanı sıra programa katkıda bulunan Deloitte Türkiye eğitimcileri tarafından veriliyor.

Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU, Akbank Aile Şirketleri Akademisi eğitim programlarını, tamamen aile şirketlerinin gelişim ihtiyaçlarına özel en uygun içerikler ve en etkin öğrenme yaklaşımları kullanılarak tasarladı. Eğitim programlarına katılan aile şirketleri, değişen dünyaya ayak uydurmak ve sürdürülebilirliği esas alan bir işletme olma yolunda önemli bir adım atıyor.

Program’a ilişkin bilgi veren Akbank KOBİ Bankacılığı’ndan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Bülent Oğuz, bazı aile şirketlerinin devam edememesinin nedenlerinin başında, nesilden nesile geçiş planının ve tanımlanmış bir sürecin olmadığına işaret etti ve ekledi:

“Aile şirketlerinde şirket içi kuralların yanı sıra doğal olarak duygular da devreye giriyor. Duyguların yoğun olduğu bu ortamda şirketlerin gelecek nesillere sağlıklı olarak devam etmesi için kurumsallaşması şart. Uzun vadede aile içi anlaşmazlıklar, profesyonellerin bu şirketlerde yaşadığı zorluklar gibi birçok sorun nedeni ile büyüme ve finansal başarı sürdürülemiyor. Firma sahipleri şirket içi sorunlarla uğraşırken bir yandan da rekabetle başa çıkmak zorunda kalıyorlar. Yıllarca alın teri ile çalışıp büyük bir özveriyle devam ettirdikleri şirketleri işte bu ortamda yok olma noktasına gelebiliyor. Bu programı çok önemsiyoruz çünkü aile şirketlerinin büyümesinin Türkiye ekonomisinin gelişmesi için kritik olduğuna inanıyoruz. Bugüne kadar İstanbul’da düzenlediğimiz programımıza  Türkiye’nin çeşitli illerinden KOBİ’ler katılım sağlarken bu kez ikinci defa Akbank Aile Şirketleri Akademisi’ni İstanbul dışında bir ilde Adana’da ilimizin aile şirketlerine özel gerçekleştiriyoruz. ”

Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU Direktörü Dr. Cüneyt Evirgen ise program hakkındaki görüşlerini şu şekilde ifade etti: “Aile şirketleri Türkiye’de özel sektörün ana lokomotifini oluşturuyor. Sağlıklı büyüme, şirket devamlılığı ve yeni kuşaklara işi devredebilmek için kurumsallaşmanın temellerini sağlam atmak gerekiyor. Akbank işbirliği ile 4 yıldır hayata geçirdiğimiz Aile Şirketleri Akademisi’nde şirketlerin rekabet güçlerini arttırarak karlı büyümelerine destek vermeyi amaçlıyoruz. Strateji, iş planı, finans, aile anayasası, iç denetim gibi kurumsallaşmanın temas ettiği ana konulara değinilen programda aile şirketlerinin gelişim ihtiyaçlarına özel içerikler sunuyoruz. İlerleme için değişim ve gelişimin kaçınılmaz olduğu bu dönemde Sabancı Üniversitesi, EDU olarak Akbank Aile Şirketleri Akademisi programını Adana’da gerçekleştirerek bölge ve ülke ekonomisine önemli katkı sağlayacak bir adım attığımıza inanıyoruz.

 

“Young Global Pioneers organizasyonunu benim için değerli yapan barındırdığı fikir, insan ve kültür çeşitliliğiydi…”

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Kaan Kırhan, kar amacı gütmeyen Danimarka merkezli Young Global Pioneers (YGP) organizasyonun Afrika'da gerçekleştirdiği Global Talent Network kampında Sabancı Üniversitesi’ni temsil etti.


Brezilya, Çin, Danimarka, Almanya, Hindistan, Malezya, Myanmar, Nepal, Puerto Rico, Rusya, Güney Afrika, Tanzanya, Amerika, Vietnam ve Türkiye olmak üzere toplam 15 farklı ülkeden 24 öğrencinin katıldığı Young Global Pioneers Global Talent Network kampı 28 Temmuz - 18 Ağustos 2018 tarihleri arasında Tanzanya’da gerçekleşti.

Dünya’nın farklı yerlerinden 19-25 yaş arasındaki genç yetenekleri bir araya getiren Young Global Pioneers Global Talent Network’te her yıl katılımcılar, yerel üniversite ve işletmeleri ziyaret ettikleri, yerel girişimciler ile biraraya gelip, bölgenin sanat ve müziğini deneyimleme şansı yakadıkları, tarihi yerleri gezip Sivil Toplum Kuruluşları ile birebir çalışma fırsatı buldukları 3 haftalık bir Öğrenme Yolculuğu’na çıkıyor.

Öğrencimiz Kaan Kırhan Young Global Pioneers ile gerçekleştirdiği üç haftalık Öğrenme Yolculuğu’nu ve deneyimlerini gazeteSU okuyucuları ile paylaştı:

Young Global Pioneers ile Afrika Deneyimim 
Kaan Kırhan

Bu yaz üniversitemin desteğiyle 28 Temmuz - 18 Ağustos tarihleri arasında Danimarka merkezli Young Global Pioneers organizasyonu ile Afrika’nın orta-doğu bölgesinde yer alan Tanzanya’da, hayat boyu unutamayacağım bir öğrenme yolculuğuna çıkma şansına sahip oldum. Bu yazıda 3 hafta boyunca, yoğun geçen bir programda yaşadığım deneyimlerimi ve bu serüvenin bende bıraktığı izleri sizinle paylaşmak istiyorum.

15 farklı ülkeden toplamda 24 üniversite öğrencisi olarak Arusha’da bir araya geldik. Hepimizin farklı ülkeler ve kültürlerden gelmesi nedeniyle birbirimizden çok farklıydık. İlk günden itibaren YGP organizasyonu birbirimizi yakından tanımamız için pek çok farklı etkinlik yaptı. Her gün onların belirlediği farklı gruplar halinde takım çalışmaları yaptık. Böylece aradan 5 gün geçtikten sonra herkes birbirini çok daha iyi tanımış oldu ve birbirinden ayrılmaz 24 kişilik bir ekip oluşturdular. Bence herkesin birbirine yakın hissetmesi bu kampta yaşanılan tecrübelerin daha unutulmaz kılınmasına yol açtı. Neler yaptığımı anlatmadan önce biraz YGP kampının genel işleyişini ve sistematiğinden bahsetmek istiyorum. Organizasyon; her gün, günün konusu anlamında farklı temalar belirlemişti. Ne gibi konular işlediniz diye soracak olursanız: küreselleşme ve dünya ticareti - duygusal zeka - Afrika'nın kültürü, tarihi ve kabileleri - 4. sanayi devrimi - küresel ısınma – sürdürülebilir gelişme hedefleri konularını örnek verebilirim. Genelde sabahları ders işledikten sonra öğleden sonra günün konusuna göre farklı yerleri ziyaret edip, bir nevi sahaya inip takım çalışmaları yapıyorduk. Her akşam ise “reflection hour” adını verdikleri aktiviteyi gerçekleştiriyorduk. Günün yansımaları olarak belirtebileceğim bu çalışmanın çok değerli olduğunu düşünüyorum. Bu bölüm 3 e bölünüyordu ve ilk 20 dakika herkes bireysel olarak o gün neler öğrendiğini, hissettiğini düşünüp not alıyordu. Bu aktiviteyi yaparken aslında kendimin gündelik hayatta pek çok şey yaptıktan sonra her şeyi bir kenara bırakıp kendime “bugün ne yaptım?” sorusunu sormadığımı fark ettim. Sonraki 20 dakikada dörder kişilik gruplar halinde fikir paylaşımında bulunuyorduk. Son 20 dakikada ise herkesin düşüncesini duyma fırsatı yakalayıp herkesin kendi kurduğu “günün cümlesini” paylaşıyordu.

Genel işleyişi anlattıktan sonra bu kampı benim için çok değerli yapan 2 farklı özellikten bahsetmek istiyorum. İlki, işlediğimiz konular hakkında bilgi edinip, farklı takım çalışmaları yaptıktan sonra o konunun içine girip dokunma şansına sahip olmak beni çok etkiledi. Konunun nasıl içine girip dokunabilirsin dediğinizi duyar gibiyim. Hemen açıklıyorum. Kampın 5. gününün konusu kadın haklarıydı. O sabah Arusha’da üniversite hocası olan bayan McLeen kaldığımız merkeze gelip kadın haklarıyla ilgili dersi işlemeye başladı. Bu dersi enteresan kılan ilk şey ise hocanın yaşam öyküsüydü. Çok genç yaşta anne ve babasını kaybettikten sonra 3 tane kız kardeşini kendisi büyütmek zorunda kalmış ve hep kadın haklarını özgürce kullanabilmek için mücadele vermiş. Üniversiteye 30 yaşında gidebilmiş ve ondan sonra çok fazla çalışmış ve  öğretmen olmuş. Tahminen şu anda 50’li yaşlardaydı ve dersi işlerken kendi yaşamındaki haklarının mücadelesi ile ilgili verdiği çarpıcı örnekler dersi bambaşka bir seviyeye getiriyordu. Dersten sonra insanlarla minimum seviyede etkileşimde olan “Maasai” kabilesini ziyaret ettik ve o kabiledeki kadınlar kendi yaşam öyküleriyle kadın haklarının önemini anlattılar. Kabilede kadınların neredeyse söz hakları hiç yok ama onlar eşlerinin haberi olmadan bir araya geldiklerini anlattılar ve yakın zamanda tavuk yetiştirmeye başlayıp bundan para kazanmak gibi bir hedefleri olduğunu söylediler. Uzun uğraşlar sonunda kabilenin erkeklerine de bu fikri kabul ettirmişler ve yakın zamanda bu iş planlarını gerçekleştirmeye başlayacaklarını söylediler. Onların zor şartlarda çalışma hakları için verdikleri bu mücadele beni çok etkiledi ve bunu birinci elden şahit olmak benim adıma olaya bambaşka bir boyut kattı. Pek çok farklı insanla kadın hakları üzerine konuşabiliriz ama Afrika’da kabile yaşamı süren kadınlarla bu konu üzerine sohbet edebilmenin çok özel bir şans olduğunu düşünüyorum. Sadece YGP bize sağladığı bu olanak bile bence bu organizasyonu bambaşka bir seviyeye getiriyor. Kabiledeki kadınlarla tanışıp sohbet edebilmek bahsetmiş olduğum “konuya dokunma” kısmı oluyor. Kabiledeki kadınlar İngilizce bilmedikleri ve bütün sohbetleri tercüman aracılığıyla yaptığımızı belirtmek istiyorum. 

Bu kampı ve YGP organizasyonunu benim için çok değerli yapan ikinci özellik ise barındırdığı fikir, insan ve kültür çeşitliliğiydi. Kamp boyunca sürekli grup çalışmaları yapıp beyin fırtınaları gerçekleştirdik. 24 kişilik bir ekibinin 15 farklı ülkeden gelmesi inanılmaz bir fikir çeşitliliği oluşturdu. Ekibin içinde gökkuşağının her bir rengin her bir tonunun var olduğunu çok rahat bir şekilde söyleyebilirim. Hintli Nagaraj’ın, Brezilyalı Gui’nin ya da Çinli Bowen’ın yetişme koşulları, aldığı eğitim, kültürümüz, dinimiz benimkinden çok farklıydı. Dolasıyla konuştuğumuz olaylara bakış açıları ve olaylara yaklaşım tarzlarımızda farklı oldu. Beraber çalışırken ortaya koydukları düşünceler, sordukları sorular benim olaylara başka bir pencereden bakmamı sağladı. Kimi zaman üniversite hocaları kimi zaman girişimciler ya da şirket yöneticileriyle yaptığımız oturumların soru cevap kısımlarında sordukları sorular beni şaşırtıp aslında onların sordukları konunun o kısmını hiç düşünmediğimi fark etmemi sağlayıp farklı tarzda düşünmeme yardımcı oldu. 

 

3 hafta boyunca derslerde işleyip hemen sonrasında deneyimleme şansına sahip olduğumuz konu ve olaylardan biraz daha bahsetmek istiyorum. Çünkü deneyimleme kısmı ve farklı renkteki etkinlikler bu kampın benim açımdan unutulmaz geçmesini sağladı. Afrika’nın kültürünü ve ekonomisini işlediğimiz günün öğleden sonrasında kahve çiftliğine gittik. Kahve çekirdeği buradaki önemli ekonomik aktivitelerden bir tanesi. Bu işi yapan insanlar bize kahvenin dalından koparılıp makinalarda kahve çekirdeği şekline dönene kadarki süreci göstererek detaylı bir şekilde anlattılar. Bir yandan kendi hazırladığımız kahvelerimizi içerken diğer yandan da bu işle uğraşan insanlar sohbet edip büyük kahve firmalarının ne tarz metotlar uyguladıklarını öğrenmek benim için çok keyifliydi.

Küresel ısınma  üzerine oturumlar yapıp, dünyadaki doğal ortamın ve hayvanların önemini tartıştıktan sonra UNESCO dünya mirası koruma listesinde olan Ngorongoro koruma alanında safari turu yapmak benim için bambaşka bir deneyim oldu. National Geographic belgesellerinde izlediğim vahşi hayvanlara yaklaşıp, onların doğal yaşam alanlarını gözlemleyebilmek beni çok mutlu etti.

 Zanzibar Üniversitesi’ni ziyaret edip ülkenin doğal bitki ve hayvan çeşitliliği hakkında bilgi sahibi olduktan sonra bir sonraki gün mercan kayalıklarına dalış yapıp birbirinden değişik deniz canlılarını görünce buraya okulun dalış kulübü SUSS ile gelmek vardı dedim. Zanzibar'da okyanuslarda ciddi bir gelgit olmakta. Sabahları sular 100 metreye yakın çekilmekte. Bu doğal oluşumdan dolayı Zanzibar’da kumsallarda ya da ufak adacıklarda Mangrov ağaçlarıyla karşılaşabiliyorsunuz. Bu ağaçları sabahleyin etrafında yürüyerek gezdikten sonra akşam olduğunda da yanlarında tekneyle geçince aslında doğa olaylarının ne kadar büyüleyici olduğunu bir kez daha anladım. Aynı zamanda dünyada çok az yerde yetişen deniz yosunlarının çiftliğini ziyaret ettik. Çiftlik dediğime bakmayın denizin içine yerleştirilmiş durumdalar ve biz ilk gün akşamüstü okyanusta yüzerken aslında çiftliğin üstünde yüzdüğümüzü fark etmemiştik. Ziyaretimizi sabah 6:30 da gerçekleştirdiğimizde sular çekilmiş olduğu için onları net bir şekilde gözlemleyebildik. Deniz yosunlarının yetişmesi için suların gel git yapması, suyun sıcaklığı, iklim şartları çok önemliymiş. Tuz ve sabun yapımında kullanıldığını biliyordum ancak yemek olarak yenilebildiğini, cildi gençleştirdiğini ve aynı zamanda da kansere çok iyi geldiğini duyunca çok şaşırdım. 

Okyanusa yürüme mesafesinde olan Zanzibar Adventure Okulu’nda 4 gün kaldıktan sonra yine Zanzibar'da olan SOS village gittik. Burada 11 farklı evde farklı yaş gruplarında toplamda 110 çocuk yaşamakta. Burada hem eğitim görüyorlar hem de yıl boyu kişisel gelişimleri için pek çok farklı aktivite yapıyorlar. Kaldıkları merkezin içinde ilkokul-orta okul - lise ve 2 senelik üniversite de var. Aynı zamanda kütüphaneleri, sosyal alanları ve spor sahaları da mevcut. Merkezin içine otobüsle girer girmez bizi çok büyük coşkuyla karşıladılar. Özellikle yaşları 6- 15 arası değişen çocuklar bizimle dans edip vakit geçirmek için can atıyorlardı. Onların yüzlerindeki o gülümsemeyi görmek ve bizi hiç tanımamalarına rağmen bana o sıcak duyguyu hissettirmeleri benim için tarif edilemez bir durumdu.

Merkezde bizimle yaşıt akranlarımızda vardı ve gün boyu onlarla farklı grup çalışmalar yapıp, fikir alışverişinde bulunduk. Şehiri de beraber gezdik, bizi Stone Town’a götürdüler. Burası yüzyıllar önce Afrika’da köleliğin başladığı yermiş. Bu konu üzerinde de pek çok farklı oturum gerçekleştirdik ve Stone Town’da bulunan Köle Müzesi’ni ziyaret edip, kölelerin yaşadıkları zorlukları yerinde öğrenmek benim için değişik bir deneyim oldu. SOS Village'de geçen 4 günün ardından feribotla Dar Es Salaam’a geçtik. Afrika Vodafone ziyaretimiz sırasında Tanzanya’daki insan nüfusunun sadece %10’nun kredi kartı kullanıyor olmasını öğrenmek şaşırttı. Ne yazık ki Tanzanya’da insanların yaşam şartları ve refah seviyesi ülkemizle karşılaştıramayacak şekilde düşük ancak oranın bu derece düşük olmasını beklemiyordum. Buluştuğumuz 6 farklı girişimcinin eğitim ve sağlık alanlarındaki projelerini dinleyince bu ülkeye ait olan basmakalıp yargılarım son buldu ve belki de 30 yıl sonra bu ülkenin çok daha farklı gelişmişlik seviyesinde olabileceğine dair inancım arttı. Ülkede ciddi bir temiz suya erişim sıkıntısı bulunmakta ayrıca nüfusun yüzde 40’ı suyun kirli olduğunu dahi bilmiyor. Bu konu üzerine konuşmaları dinleyip, tartışmalara katıldıktan sonra kendi adıma sahip olduğum değerlerin kıymetini daha çok bilmem gerektiğini fark ettim. İstanbul’da yaşayan biri olarak temiz suya ulaşmak gibi bir sıkıntım hiç olmadı ve buradaki görüşmelerden sonra sahip olduğumuz değerlerin önemini tekrardan anladım. 

3 hafta boyunca gördüğüm yerleri, konuştuğum insanları ve konuları, hissettiğim duyguları ve edindiğim tecrübeleri düşününce bu seyahatin bakış açımı ve mantalitemi değiştirdiğini düşünüyorum. Her gün için belirlenen konular, şu anda dünya gündeminde olan güncel konulardı. Bu konuları pek çok farklı yerde farklı insanlarla tartışılabilir ancak Afrika gibi bir yerde 15 farklı ülkeden gelen üniversite öğrencisinin barındırdığı fikir çeşitlilikle ile bu konuları tartışmak ve daha sonrasında konuştuğumuz konuları gidip yerinde deneyimle şansı sahip olmak Young Global Pioneers farklı ve özel yapan noktalar oluyor.  Bu organizasyon edindiğim onca bilgi ve tecrübenin yanında ciddi bir network imkanı da sağlıyor. Network’ün ve takım çalışmasının dünyayı daha iyi bir hale getirmek için en önemli faktörlerden biri olduğuna inanıyorum. Bu organizasyon sayesinde dünyanın pek çok farklı yerinden insanla çok güzel bağlantılar kurdum. Hem üniversitemi hem de ülkemi bir arada temsil etmek benim için çok büyük onurdu. Bu organizasyonu ilk defa duyduğumda 1 güne yakın gidip gitmemek konusunda düşünmüştüm, eğer siz de bir gün YGP organizasyonuna katılma şansı elde ederseniz, gitmek için bir saniye bile düşünmeyin. YGP ile Afrika'da geçireceğiniz 3 haftanın sizi bambaşka bir insana dönüştüreceğinden eminim.

Young Global Pioneers Global Talent Network

Dünya’nın farklı yerlerinden 19-25 yaş arasındaki genç yetenekleri bir araya getiren Young Global Pioneers Global Talent Network’te her yıl katılımcılar, yerel üniversite ve işletmeleri ziyaret ettikleri, yerel girişimciler ile biraraya gelip, bölgenin sanat ve müziğini deneyimleme şansı yakadıkları, tarihi yerleri gezip Sivil Toplum Kuruluşları ile birebir çalışma fırsatı buldukları 3 haftalık bir Öğrenme Yolculuğu’na çıkıyor.

Cumhuriyetimizin 95. yılı kutlu olsun.

El ele, gönül gönüle biz bu topraklara vurgunuz. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetimizin 95. yılı kutlu olsun.

MSP, SEÇBİR & Öğretmen Ağı Konuşmalarına Konuk oldu

Sabancı Vakfı’nın desteğiyle Sabancı Üniversitesi tarafından yürütülen Mor Sertifika Programı (MSP), SEÇBİR & Öğretmen Ağı Konuşmaları’nın 75.sinin konuğu oldu. Mor Sertifika Programı Koordinatörü Ayşegül Taşıtman ve SU Gender Yönetim Kurulu Üyesi Ruken Alp, katılımcılara Mor Sertifika Programı ve program kapsamında yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdiler.


10 Yılın Hikâyesi

Ayşegül Taşıtman Mor Sertifika Programı’nın temel hedeflerinin, öğretmenlere toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık kazandırmak; ders için pratiklere toplumsal cinsiyet eşitliğini eklemek ve öğretmenlerin projeler geliştirebilmesi olduğunu söyledi.

Taşıtman konuşmasında, kendi ile beraber, Ruken Alp, Betül Sarı ve Reyhan Tutumlu tarafından gerçekleştirilen sözlü tarih çalışması hakkında da bilgi verdi. Çalışmanın Mor Sertifika Programı’nda yer almış 35 öğretmen, akademisyen, uzman ve proje çalışanı ile görüşülerek yapıldığını sözlerine ekledi. “10 Yılın Hikâyesi” başlıklı sözlü tarih çalışmasında Mor Sertifika Programı’nın etkililiği, sürdürülebilirliği ve öğrenilen dersler üzerine durduklarını söyledi.

Mor Sertifika Programı kapsamında 2016 yılından bu yana öğretmen adaylarına yönelik bir eğitim programı yürütüldüğünü söyleyen Taşıtman, öğretmenlere derslerinde kullanabilecekleri materyali sağlamak amacıyla da Mor Dosya’yı oluşturduklarını belirtti. Dört farklı branşta hazırlanan Mor Dosya’nın lise müfredatına uygun olması nedeniyle öğretmenlerin derslerinde kullanabildiklerini sözlerine ekledi.

Ayşegül Taşıtman sözlerine son verirken, Mor Sertifika Programı’nın her geçen yıl ihtiyaçlara ve öğretmenlerin isteklerine göre yeniden düzenlendiğini söyledi. Program kapsamında iki ayda bir yapılan takip toplantıları ile öğretmenlerin beklentileri, projeleri, yaşadıkları zorluklar ve kolaylıklar hakkında bilgi aldıklarını belirtti.

Eğitimin dönüştürücü gücünü gördüm

Mor Sertifika Programı’nın bütün aşamalarında yer aldığını belirten Ruken Alp, programın kendisi üzerindeki etkisi ve sözlü tarih çalışmasından bahsetti. Mor Sertifika’nın Türkiye’de eğitim alanındaki en önemli çalışmalardan biri olduğunu sözlerine ekledi. Toplumsal cinsiyet eşitliğini öğretmenlere aktarmanın, bu kavramı onların çevresine aktarmak anlamına geldiğinin altını çizdi.

Her ilin kendine özgü dinamikleri olduğunu belirten Ruken Alp, tüm bunları dikkate alarak bu çalışmanın önemine vurgu yaptı. Ruken Alp “İllere giderek, teorik bilgileri pratikte nasıl uygulayabileceğimizi gördük” dedi.

İstanbul’da düzenlenen bir haftalık Mor Sertifika Programı eğitimlerinde zaman ve mekan avantajı olduğunu dile getiren Alp, bu sayede daha derinlemesine bir konuşma ortamı yakaladıklarını belirtti.

Öğretmenlerden edindikleri birikimin çok faydalı olduğunu söyleyen Ruken Alp, “Kavramlardan aynı şeyleri anlamadığımızı fark ettik. Deneye deneye bu noktaya geldik” dedi.

Ruken Alp bu çalışmaların, edebiyat ve eğitimle kurduğu ilişkiye yeni bir boyut kattığını, farklı teknikleri nerede nasıl kullanabileceğini gördüğünü ve eğitimin dönüştürücü gücünü gördüğünü söyledi.

Konuşmanın sonunda Mor Sertifika Programı belgeselinin, programın onuncu yıl galası için hazırlanan kısa versiyonunun gösterimi yapıldı.

NASA ve ESA uydu teleskopları parlama yapan bir kara deliğin peşinde

Kara delikler çevresinde jet oluşumunu anlamak üzere çalışmalarını sürdüren Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Emrah Kalemci önderliğinde bir ekip Avrupa Uzay Ajansı (ESA) gama ışını uydusu INTEGRAL, NASA x ışını uydusu SWIFT ve Tübitak Ulusal Gözlemevi teleskopları ile MAXI J1820+070 kodlu bir kara delik sisteminin eş zamanlı gözlemlerini gerçekleştirdi.

Emrah Kalemci

Kara delikler evrenimizdeki çok küçük buyutlu, ve çok büyük kütleçekim potansiyeline sahip gökcisimleridir. Bu cisimler normal bir yıldızla beraber bir çift yıldız sisteminde yer aldıkları zaman normal yıldızdan kara deliğe akan madde ısınarak çok büyük miktarlarda x ışınları yayabilirler. Bu parlama esnasında kara delikler Samanyolu Gökadası'ndaki en parlak x ışını yayan cisimler haline gelirler. Madde akışının azalmaya başladığı bir dönemde de, hala tam olarak anlaşılmayan nedenlerden dolayı, etrafındaki maddenin bir kısmını ışık hızına yakın hızlarda jet olarak sistemden dışarı püskürtebilirler. 

 

Kara delik ve Jet

Kara delik kaynağının çevresinden gelen ışınımın jet oluşurken hangi fiziksel nedenlere değiştiğini anlamaya çalışan bu çalışmaya destek olmak için Emrah Kalemci ve önderliğindeki ekip büyük uzay teleskoplarına gözlem önerileri yazmakta. Projedeki diğer bilim insanları Dr. Tolga Dinçer (Yale Üniversitesi, doktora Sabancı Üniversitesi), Dr. Mehtap Özbey Arabacı (Erzurum Atatürk Üniversitesi), Dr. John Tomsick (Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley, ABD), Dr. Katja Pottschmidt (NASA Goddard Space Flight Center, ABD), Dr. Jörn Wilms (Erlangen Üniversitesi, Almanya), ve Dr. Tomaso Belloni (Brera Gözlemevi, İtalya) ile beraber yürütülen bu çalışma için INTEGRAL gözlemevi 2-4 Ekim 2018 aralığında toplam 300,000 saniye boyunca MAXI J1820+070 kaynağını gözlemiş ve verileri araştırma grubuna göndermiştir. Ayrıca INTEGRAL gözleminin öncesinde, sırasında ve sonrasında daha düşük x ışını enerjilerindeki değişimleri anlamak için SWIFT uydusu ile her gün gözlem yapılmıştır. X ışınları karadeliğin hemen çevresindeki fiziksel olaylar konusunda bize bilgi verirken, jetler ise radyo, kızılötesi ve optik (gözümüzün görebildiği ışık) bölgede ışıma yaparlar. Bu sebeple  TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Müdürlüğü ile iletişime geçerek Antalya Bakırlıtepe'deki 1m çapındaki T100 ve 1.5 m çapındaki RTT150 teleskopları ile de INTEGRAL gözlemleri öncesi ve sırasında hava açık olduğu geceler gözlemler yapıldı. Verilerin analizi devam etmekte olup ve sonuçlar uluslararası prestijli dergilerde ayrıca sunulacaktır.

 Foto: İntegral Gözlemevi'nden

Foto: Swift Gözlemevi'nden

Foto: TÜBİTAK gözleminden

TÜBİTAK gözlemine ait tüm fotoğrafları incelemek için lütfen tıklayınız: http://www.tug.tubitak.gov.tr/galeri/tug_foto/tug_foto.html

Sabancı Holding İleri Veri Analitiği Programı ilk mezunlarını verdi

Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU ve Sabancı Holding işbirliğiyle geliştirilen Sabancı Holding İleri Veri Analitiği Akademisi’nin  ilk programı 1-2 Ekim 2018 tarihlerinde SGM’de düzenlenen hackathon ve ardından gerçekleşen ödül ve mezuniyet töreni ile başarıyla tamamlandı.

Sabancı Topluluğu’na ait 14 farklı şirketten gelen 62 katılımcı, 23 Temmuzda başlayan bu programda Data Scientist, Data Engineer ve Translator rolleri için tasarlanmış eğitimler aldılar. Program kapsamında sınıf içi eğitimin yanı sıra İleri Veri Analitiği alanında farklı uygulamaları görebilmek için tasarlanan şirket saha ziyaretleri, online öğrenme araçları, değerlendirme sınavları ve “hackathon” yarışması yer almıştır.

2.5 ay süren bu yolculuk, 1-2 Ekim tarihlerinde SGM’de gerçekleşen zorlu ve eğlenceli bir hackathon yarışması ile sonlanmış ve hackathon’un açılışında dünyanın ilk Chief Data Officer (CDO) unvanına sahip Usama Fayyad’in konuşmasına da ev sahipliği yapmıştır.

2 Ekim günü Mezuniyet ve ödül töreni Sabancı Holding İK Grup Başkanı Hakan Timur, Sanayi Grup Başkanı Cenk Alper, Chief Data Analytics Officer Attila Bayrak ve Sabancı Üniversitesi Rektörü Zehra Sayers, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Canan Atılgan ve öğretim üyeleri ile Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi - EDU Direktörü Cüneyt Evirgen’in katılımları ile gerçekleşmiştir.

 Sabancı Üniversitesi günümüzün en sıcak konularından birisi olan veri analitiği alanındaki  mükemmelliyet merkezleri ve yüksek lisans programlarının yanı sıra şirketlere dönük yürüteceği bu tür  yaygın eğitimler ile alandaki liderliğini ve öncülüğünü sürdürmeyi hedefliyor.

 

Melsa Ararat Türkiye İç Denetim Kongresi’nde ‘Yönetim Kurulları’ Konulu Paneli Yönetti

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü ve Yönetim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Melsa Ararat, 22-23 Ekim 2018 tarihlerinde düzenlenen Uluslararası 22. Türkiye İç Denetim Kongresi’nde, “Yönetim Kurullarında Çeşitliliğin Şirketin Finansal Performansına Etkisi” başlıklı paneli yönetti.

Panelde; Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner, Kale Grup Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Bodur Okyay, SPK Başkan Yardımcısı Bora Oruç ve Unicredit Romania Yönetim Kurulu Üyesi Z. Nazan Somer Özelgin yer aldı.

Panelde farklı görüş ve perspektiflerin yönetim kurullarında yer almasının şirket performansına etkisini tartışıldı. Çeşitliliği hem çıkar çatışmaları karşısında üyelerin bağımsız olup olmamaları, hem de demografik çeşitlilik olarak ele alan Panelde; yönetim kurullarının bağımsızlığının önemi, bağımsızlığın demografik çeşitlilik ile ilişkisi ve yönetim kurulu dinamiklerine etkisi, mevzuatın öngörüleri ve uygulamalar tartışıldı.

Ümit Boyner sürdürülebilir bir başarı için işyerinde demokrasi kültürünün ve fırsat eşitliğinin önemine işaret etti. Boyner özellikle toplumsal cinsiyet eşitliğinin tesisinde yönetim kurulunun demokrasi kültürü ve insan hakları bakışının şirket politika ve prosedürlerinde içselleştirilmesinde yönetim kurulundaki çeşitliliğin önem taşıdığını belirtti. Yönetim kurulu üyelerinin farklı şirket ve ülkelerde kazandıkları deneyimlerin   şirket vizyonuna ve denetimine olumlu katkı yaptığını gözlemlediğini aktardı. Şirketlerde öğrenilen ve benimsenen değerlerin çalışanlar aracılığıyla topluma yansıdığını ve böylece şirket içindeki fırsat eşitliği ve demokrasi kültürünün bir çarpan etkisi yaptığını da ekledi.

Zeynep Bodur Okyay, konuyu hissedar bakış açısıyla ele aldı ve  şirketlerin başarısının sürdürülebilmesinde yönetim kurullarında çeşitliliğin aile şirketlerinde daha da önemli olduğunu belirtti.  Büyük hissedar konumunda olan yönetim kurulu üyelerin başka şirketlerin yönetim kurulunda olmalarının faydalarını Pegasus şirketindeki bağımsız yönetim kurulu üyeliği ile deneyimlediğini anlatan Bodur, farklı sektör deneyimlerinin daha iyi kararlara vesile olduğu  ve üyelerin birbirlerinden öğrendiklerini aktardı.

Bora Oruç, konunun sadece sermaye piyasası için değil finans sektörünün geneli ve reel ekonomi için önemli bir konu olduğunu vurguladı. Daha iyi çalışan ve farklı görüşleri biraya getiren yönetim kurullarının hakim ortakların da yararına olduğunun anlaşılmaya başladığını gözlemledikleri söyleyen Uluç, bağımsız üyelerin aday gösterilmesinde hakim ortakların belirleyici olmasının gerçekte bağımsız olmayan üyelerin adaylığı ile sonuçlanabileceğine dikkat çekti. Gerek hisse senedi gerekse tahvil piyasalarında güven tesis etmenin önemine değinen Uluç,  etkin, yetkin, ve çeşitliliği yüksek yönetim kurullarının bunda önemli bir rol oynayabileceğini dile getirdi.

Z. Nazan Somer Özelgin, Yönetim Kurulu'nun bağımsızlığının şirketin risklerinin iyi yönetilmesinde, denetim fonksiyonun etkinliğinde önemli bir rol oynadığını gözlemlediğini söyledi. Hakim ortakların kısa vadeli olabilecek hedeflerine karşı bağımsızlık niteliği yüksek yönetim kurullarının şirketin uzun vadeli çıkarlarını gözetme yükümlülüğünün  tüm paydaşlar için olumlu sonuçlar doğuracağına işaret etti. Özellikle halka açık şirketlerde azınlık hisselerinin haklarının gözetilmesinin sermaye piyasalarına güveni arttırarak tasarrufları sermaye piyasalarına çekebileceğinden bahsetti.

Melsa Ararat paneli kapatırken tüm dünyada paranın daha pahalı hale gelmesiyle sermaye piyasalarının finansman kaynağı olarak öne çıkacağına ve yönetim kurullarından beklenenlerin artacağına işaret etti. Yönetim kurullarıyla ilgili tartışmalarda dünyada öne çıkan konuları özetleyen Ararat, yönetim kurullarında tenür sınırlandırması, çalışanların kurulda temsili, bağımsız üyelerin azınlıklar tarafından aday gösterilmesi ve şirketin toplumsal katkısı konularının gündemde olduğuna işaret etti.

Abone ol