Ana içeriğe atla

Çinli Sanatçı Bao Lihui SSBF Galeri’de: Uzaktaki Bulutlar

Sabancı Üniversitesi Çinli fotoğraf sanatçısı Bao Lihui’yi ağırlıyor. Bao Lihui’nin fotoğrafları Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Galeri’de sergilenecek. “Uzaktaki Bulutlar” başlıklı fotoğraf sergisinin Küratörlüğünü SSBF Öğretim Üyesi Alex Wong yapıyor. 23 Kasım 14:30’da açılacak sergi 14 Aralık tarihine kadar gezilebilecek. Bao Lihui serginin açılış günü saat 15:30’da bir konuşma da yapacak. 

Çin’in güneybatısında yer alan Yunnan eyaletinin başkenti Kunming’de doğan Bao Lihui, Dali Uluslararası fotoğraf festivali sanat yönetmenliği, Yunnan fotoğrafçılık kuruluşu kurul başkanlığı, Yunnan foto gazetecilik topluluğu vekilliği ve genel sekreterliği ve ‘mystery’ fotoğraf magazini kuruculuğu ve editörlüğü gibi birçok görev yapıyor. Küratörlük de yapan Bao Lihui aynı zamanda profesyonel fotoğrafçı. Yılda bir verilen Çin Golden Awards ödüllerinde ve yine yılda bir düzenlenen Çin yerel fotoğraf yarışmasında jüri üyeliği yapan Bao Lihui, ayrıca Çin fotoğrafçılar kuruluşu küratöryel komite üyesi ve Çin fotoğrafçılar derneği delege genel sekreterliği de yapıyor.  

Bao Lihui “Uzaktaki Bulutlar” sergisine ilişkin şunları söylüyor: “Fotoğraf  serisinde, Yunnan’da belirli kültürel geçmişe sahip insanlari hedefledim. Bu bireylerin ve onların hayatlarında, büyük desenler değil de minik ışık noktaları olduğunu gözlemledim. Küçük, somut, canlı, karmaşık, gerçek ve dereceli olabilir. Bu dünya, din ve insalıkla ilgili.”

Yunnan, Çin’de uzak bir eyalet olmakla beraber, en çok etnik azınlıkları barındırdığı bilinen yerleşim yeri. Yunnan, çoklu etnik grup, din ve kültürel formdan oluşan insanlarla dolu bir dünya. İnsanlar bu gizemli platoyu adlandırmak için ‘bulutların güneyi” ismini uygun görmüşler.  

Güneye giden göç ile birlikte birçok etnik grup ve farklı kültürler bir araya gelip birleşmiş ve daha sonra Yunnan’ın kapalı kızıl topraklarında evrilmiş. Aynı zamanda, bu sihirli topraklar tamamen farklı kültürleri korumuş ve insanlara renkli bir görüntü sunmuş. Bu renkli gelenekler ve farklı etnik grupların gelenekleri, Yunnan’ı adeta yaşayan bir tarih müzesi haline getirmiş.  

19. Yüzyılın sonları, 20. Yüzyılın başlarında, hristiyanlığın tanıtılması ile bu topraklar gitgide artan bir kültürel fizyon göstermiş. Hristiyanlığın Yunnan’da yayılması ve büyümesine dayanarak, dünya politik yapısını, Çin’in politik sitemini ve insan ile insan evriminin tarihi karakteristiklerini bir araya getirdiğine varılabilir.

Kampüsümüz "Ultimate Frisbee Antrenörlük Eğitimi"ne ev sahipliği yaptı

Sabancı Üniversitesi Ultimate Frisbee Kulübü önderliğinde kampüsümüz "Frizbi Projesi" kapsamında 16 - 18 Kasım 2018 tarihlerinde Türkiye’de ilk kez gerçekleşen ve uluslararası antrenörlük eğitimi olan "Ultimate Frisbee Antrenörlük Eğitimi"ne ev sahipliği yaptı. Katılımcılarına kendi takımlarını ve komünitelerini ileriye taşıyabilecek teknik bilgiler, teorik ve pratik uygulamalarla verildi.  

Temel amacı katılımcılarına teorik ve pratik uygulamalarla takımlarını ileriye taşıyabilecekleri teknik bilgileri vermek olan Ultimate Frisbee Antrenörlük eğitimi "Train the Trainer" (TtT) bu yıl Sabancı Üniversitesi ev sahipliğinde Türkiye'de ilk kez düzenlendi.

Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinin öğrencilerinden ve mezunlarından oluşan, Yurtdışı ve Türkiye’den toplam 50 katılımcı sporun ve takımlarının gelişimini desteklemek ve koçluk yapmayı ögrenmek için Sabancı Üniversitesinde biraraya geldi. Etkinlik European Ultomate Federation (EUF) ve Türkiye'deki Ultimate Frisbee kuruluşu olan ve organizasyonu yürüten Oyunun Ruhu Derneği (ORD) işbirliği ile gerçekleşti. Normalde her yıl Avrupa’da gerçekleşirken bu eğitim, bu yıl Can Paçacıoğlu sayesinde ilk kez Türkiye’de gerçekleşmiş oldu.

Eğitim, EUF başkanı ve İtalya milli takım koçu gibi önemli takımlar tarafından verildi. 2020'de ikincisi gerçekleşmesi planlanan eğitim, ülkemizde bu sporun gelişmesine ve Türkiye'nin Avrupa sahnesinde de yer almasına büyük katkıda bulunuyor.

 

Şerif Kaynar: Pamuk Prenses’ten Daha Beyaz Olmalısınız

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi yüksek lisans programları mezunları ve öğrencileri, 20 Kasım 2018, Salı akşamı, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde bir araya geldi.

Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Nihat Kasap ve Yüksek Lisans Programları Direktörü Yusuf Soner’in açılış konuşmasının ardından, Korn Ferry Türkiye Başkanı Şerif Kaynar bir konuşma yaptı. Şerif Kaynar, 22 yıldır yaptığı beyin avcılığında edindiği tecrübeleri aktardı.

Kaynar, konuşmasına etik değerlerin önemine vurgu yaparak başladı. İş hayatında şeffaflığın önemini “Pamuk Prenses’ten daha beyaz olmalısınız, hep doğruyu söyleyin. Dünyada bütün başarılı olmuş yöneticilerin etik olduğunu gördüm” sözleriyle anlattı. Dünyada çok büyük şirketlerin etik olmayan yöneticiler yüzünden battığını sözlerine ekledi.

Şerif Kaynar en iyilerden oluşan ekiple çalışmanın hem yöneticinin hem de şirketin ileri gitmeni için kaçınılmaz olduğunu vurguladı. İş hayatında cömertliğe değinen Kaynar, cömertliğin sadece maddi olarak kısıtlı olmadığını, altında çalışanlara destek, zaman ve ilgi vermenin de cömertlik olduğunu söyledi.

Hayatta her zaman kendinizi sıfırdan yaratmaya hazır olun

Mezunlara sürekli öğrenmeye devam etmeleri tavsiyesinde bulunan Kaynar, “Hayatta her zaman kendinizi sıfırdan yaratmaya hazır olmalısınız. İnsanların hayatlarında her zaman ileri gitmek yok. Biz her zaman ileriye gitmek istiyoruz ancak bazen geriye ve yana gitmeliyiz” dedi. Bir yöneticide aradığı en önemli özelliğin öğrenme kabiliyeti olduğunun altını çizen Kaynar, “Bizim yaptığımız iş devamlı değişiyor. Siz eğer kendinizi öğrenmeye kapatırsanız ileriye gidemezsiniz” diyerek devam etti.

Konuşmasında saygılı olmanın önemine de vurgu yapan Kaynar, “Herkes üst mevkidekilere saygılıdır. Ama siz altınızdakilere, tedarikçilerinize saygılı olun. Rakiplerinize saygılı olun çünkü onlar pazarı büyütüyorlar” diyerek devam etti.

Sevilen insanlar daha başarılı olur

Yöneticilerde gördüğü bir noktanın da şans olduğunu belirten Kaynar, “Hepinizin tepesinden şans füzeleri geçiyor. Arada bir elinizi kaldırıp o füzeleri yakalamanız lazım” diye tavsiyede bulundu. Bununla beraber sevilen insanların daha başarılı olduğunu belirten Şerif Kaynar, “Sevilmeye gülümsemekle başlayabilirsiniz. İnsanlar gülümseyen kişileri daha çok seviyor. Bilgiyi paylaşan, kapısı açık, egosu düşük insanlar daha çok seviyor” dedi. İş hayatında ilerlemede network’ün de önemli bir nokta olduğunu belirten Kaynar, network’ten müthiş fırsatlar çıkacağının altını çizdi.

Liderlik ruhunun her kişi doğduğu anda içinde olduğunu söyleyen Kaynar, “Bunu geliştirmek sizin elinizde. Artık her pozisyonda liderlik ruhu aranıyor” diyerek devam etti.

Hayal gücünüzü geliştirin

Hayal gücünün yapılan her işin daha iyi yapılmasını sağladığını belirten Kaynar, hayal gücünü geliştirmek için iki yol olduğunu söyledi. Bunlardan ilkinin kitap okumak ikincisinin ise seyahat etmek olduğunu dile getirdi.  

Yöneticilerde aradığı diğer bir özelliğin de uzlaşma kültürü olduğunu dile getiren Kaynar, başarılı yöneticilerde uzlaşma kültürünün çok gelişmiş olduğunu gördüğünü sözlerine ekledi. Uzlaşma kültürünün aileden başlayarak öğrenilmesi gereken bir konu olduğunun da altını çizdi.

Şirketlerin artık dünya vatandaşı çalışanlar ve yöneticiler aradıklarını ifaden eden Kaynar, dinleyicilere kendilerini bu yönde geliştirmeleri tavsiyesinde bulundu.

Hayatın ‘satış becerisi’nden oluştuğunu söyleyen Kaynar, “Kendinizi satmayı bilmeniz gerekir” dedi. “Dünyanın en iyi beyin cerrahı olsanız bile satış beceriniz yoksa hiç hastanız olmaz” diyerek örnek verdi.

Anlattıklarının hepsini özetleyen tek kelimenin güven olduğunu söyleşen Kaynar, “İnsanlar güvendiği kişilerle iş yaparlar. Güveni kazanmak zordur, kaybetmek kolaydır” uyarısında bulundu.

Kaynar, kadınların üst yönetimde olmasına çok önem verdiği konular arasında olduğunu da sözlerine ekledi. Şirketi aracılığıyla uluslararası şirketlerin üst yönetimine getirilen başarılı kadın yöneticilerden örnekler verdi.

Şerif Kaynar konuşmasının ardından öğrenciler ve mezunlardan gelen soruları yanıtladı.

Sunparadise’ın desteğiyle düzenlenen buluşma kokteyl ile devam etti.

Yönetim Kurullarında ve İşte Dönüşüm

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından 6.sı düzenlenecek Türkiye Kadın Direktörler Konferansı, 27 Kasım 2018, Salı günü “Yönetim Kurullarında ve İşte Dönüşüm” başlığıyla Zorlu PSM’de gerçekleşecek.


Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu’nun düzenlediği Türkiye Kadın Direktörler Konferansı serisinin altıncısı 27 Kasım 2018, Salı günü Zorlu PSM’de gerçekleşecek. Bu yıl “Yönetim Kurullarında ve İşte Dönüşüm” temasıyla düzenlenecek konferansın açış konuşmasını Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şirin yapacak.

AFFECT (American Female Finance Committee of the American Finance Association – Amerikan Finans Birliği Kadın Finans Komitesi) Başkanı ve University of Oxford, Saïd Business School Öğretim Üyesi Renee Adams’ın ana tema konuşmacısı olacağı konferansta, Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat “Türkiye’de Yönetim Kurullarında Kadın 2018” raporunu sunacak.

Rapor sunumunun ardından Çok Katmanlı Çeşitlilik  ve Yönetim Kurullarının Etkinliği başlıklı panele geçilecek. White& Case Türkiye Kurucu Ortağı Aslı Başgöz’ün yönetimindeki panelde; International Paper Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet C. Dördüncü,  Zorlu Enerji ve Vestel Yönetim Kurulu Üyesi Ayşegül İldeniz, ENI Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi Karina Litvack, Ford Otomotiv Yönetim Kurulu Üyesi Lisa Katharine King ve Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Üyesi Niki Beattie yer alacak.

Konferansın sonunda, Kadınlarla Güçlendirilmiş Yönetim Kurulu ödülleri de sahiplerini bulacak.

Program:

Tarih: 27 Kasım 2018

Saat: 16:00 – 20:00

Yer: Zorlu PSM, Meydan Fuaye

16:00 – 16:30 - Kayıt

16:30 – 18:30

  • Açılış

Şirin Tekinay (Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı)

  • Ana Tema Konuşması

Renee Adams (AFFECT* Başkanı, University of Oxford, Saïd Business School)

  • Rapor Sunumu “Türkiye’de Yönetim Kurullarında Kadın, 2018”

Melsa Ararat (Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü)

  • Panel: Çok Katmanlı Çeşitlilik ve Yönetim Kurullarının Etkinliği

Moderatör: Aslı Başgöz (White& Case Türkiye Kurucu Ortağı)

Panel Katılımcıları :

  • Ahmet C. Dördüncü (International Paper Bağımsız Yönetim Kurulu üyesi ve 30% Kulübü Türkiye Başkanı)
  • Ayşegül İldeniz (Zorlu Enerji ve Vestel Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi)
  • Karina Litvack (ENI Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi)
  • Lisa Katharine King (Ford Otomotiv Yönetim Kurulu Üyesi)
  • Niki Beattie (Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı)
  • Ödül Töreni: “Kadınlarla Güçlendirilmiş Yönetim Kurulu”

18:30-20:00 Kokteyl ve Networking

Not: Türkçe ve İngilizce simültane tercüme hizmeti verilecektir.

 

Genç Mor Sertifika Programı Öğretmen Adaylarıyla İzmir'de Buluştu

Genç Mor Sertifika Programı kapsamında düzenlenen ​Toplumsal Cinsiyet Sertifika Programı 15-18 Kasım’da İzmir’de yapıldı. Sabancı Vakfı’nın desteğiyle, Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Merkezi (SEÇBİR) ortaklığındaki programa başvurular arasından seçilen 14 öğretmen adayı katıldı.

Sabancı Vakfı’nın desteğiyle, Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Merkezi (SEÇBİR) ortaklığında Genç Mor Sertifika Programı kapsamında düzenlenen Toplumsal Cinsiyet Sertifika Programı 15-18 Kasım’da İzmir’de gerçekleştirildi.

Celal Bayar Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege Üniversitesi eğitim fakültelerinden 14 öğretmen sertifika aldığı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin güçlendirilmesi amacıyla düzenlenen programa, sosyolojiden psikolojiye, edebiyattan medyaya farklı alanlardan akademisyen ve uzmanlar katkı sundu. Program kapsamında ayrıca Mor Sertifika Programı Belgesel Gösterimi de İzmir Sanat Oditoryum Salonu’nda yapıldı.

Eğitimin tüm kademesinde “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği”

Mor Sertifika Programı'nın, Sabancı Vakfı'nın desteğiyle 11 yıldır sürdürülen programın amacı öğretmenlere toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığı yaratmak. 2018 yılına geldiğimizde de toplamda 17 ilde 3 bin 500'den fazla öğretmene ulaşıldı. Öğretmenlere kendi ders içi pratiklerinde veya kendi derslerinde gerek bireysel gerek mesleki anlamda kendilerini geliştirecek toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili farkındalıklar kazanılması için çalışmalar yapıldı. 2016 yılından bu yana Mor Sertifika Programını daha da genişleterek; sadece lise öğretmenleriyle değil öğretmen adayları, sivil toplum kuruluşları, ilkokul, ortaokul seviyesindeki öğrencilerle temas kurulmaya başlandı. Dolayısıyla eğitimin tüm kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini kazandırmak için çalışma, proje ve etkinlik ilgi alanına girdi. Mor Dosya için akademisyenler ve öğretmenler bir araya gelip 4 farklı alan toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı eğitim materyalleri üretti. Psikolojik danışmanlık ve rehberlik, edebiyat, fen-teknoloji- matematik ve sosyal bilimler olmak üzere toplam dört alan var. Bu dört farklı alandan toplam 17 materyal üretildi. Materyallerin özelliği öğretmenlerin hem müfredatta çok rahat bir şekilde kullanabileceği, hem de müfredata alternatif toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda öğrencilerde birtakım duyarlılıklar yaratabilecek materyaller olmaları. Eğitim fakültesi öğrencileri de projenin içine dahil edilmeye çalışılıyor.

Geleceğin öğretmen adayı olan Eğitim Fakültesi Öğrencileri için toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda çok özel bir program olan Genç Mor Sertifika’da öğretmen adayları yoğun bir eğitim alıyor. Programdaki konular şu başlıklar halinde; Gruplar arası ilişkiler ve ayrımcılığın sosyal psikolojik boyutu, Ayrımcılıkla mücadele için stratejiler, Cinsiyet ile ilgili temel kavramlar, Cinsiyete dayalı ayrımcılık, Medya ve toplumsal cinsiyet, Kadın hareketi tarihi, Siyaset ve toplumsal cinsiyet, Hukuk ve toplumsal cinsiyet, Psikoloji ve toplumsal cinsiyet, Eğitimde cinsiyet temsilleri olarak özetlenebilir.  Programa farklı branşlardan katılan eğitim fakültesi öğrencileri hem yeni kavram ve teorilerle karşılaşıyor hem de grup arkadaşlarıyla birlikte ders içi etkinlikler geliştiriyorlar. 

Disleksik çocukların eğitimini destekleyen mobil uygulama

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Doktora Öğrencisi Günet Eroğlu, okul hayatında ve öğrenmede güçlük çeken disleksik çocuklara yönelik  “Auto Train Brain” isimli mobil uygulamayı geliştirdi.

Disleksi Vakfı tarafından da desteklenen “Auto Train Brain” uygulaması için Klinik Araştırma Etik Kurul Onayı alındı.

 

Sabancı Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Doktora öğrencisi Günet Eroğlu, disleksik çocuklara yönelik nörogeribildirime dayalı mobil telefon uygulaması geliştirdi. Günet Eroğlu, kendi yaşam tecrübesinden yola çıkarak tasarladığı ve geliştirdiği yazılım konusundaki doktora çalışmasını Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Selim Balcısoy ve Öğretim Üyesi Müjdat Çetin danışmanlığında yürütüyor. 

“Auto Train Brain” adlı mobil uygulama, özgül öğrenme güçlüğünün bir alt grubu olan ve ilaçla tedavisi henüz mümkün olmayan disleksinin etkilerini azaltıyor ve çocukların okul başarısının artmasında yardımcı oluyor. 

Uygulama disleksik çocukların okuma hızını artırıyor ve hata oranları düşüyor

“Auto Train Brain” adlı mobil uygulama, çocukları görsel ve işitsel oyunlarla destekliyor ve kendi beyin sinyallerini kendilerine geri besleyerek (nörogeribildirim) iyileştiriyor. 1000’den fazla sağlıklı ve 17 disleksik kişi üzerinde test edilen mobil uygulamada elde edilen bulgulara göre, birinci kullanımdan itibaren beynin önemli parametrelerinde iyileşme, 20’nin üzerinde kullanımdan itibaren disleksik çocukların bilişsel performanslarında artış gözleniyor. 

60 Disleksik Çocuğa Ücretsiz Klinik Araştırma Fırsatı

Auto Train Brain uygulaması için, Klinik Araştırma Etik Kurul Onayı alındı. Kasım ayında başlayacak olan Klinik Araştırma’ya 7-10 yaş arası 60 disleksik çocuk katılabilecek. Disleksik çocuklara, eğitim öncesinde Disleksi Vakfı tarafından Türkiye'ye getirilen ve özgül öğrenme güçlüğünü teşhise yarayan TILLS adlı bir psikometrik test uygulanacak ve bu çocuklar 2 ay içerisinde 60 seans Auto Train Brain seansı alacak. Eğitimin tamamlanmasının ardından 6 ay sonra TILLS testi yenilenerek çocuklarda Auto Train Brain eğitiminden kaynaklanan bilişsel performans artışı izlenecektir. Bu çalışma, gönüllü disleksik çocuklar ve aileleri için ücretsizdir. 

Disleksi Vakfı’ndan destek

Auto Train Brain uygulaması aynı zamanda Disleksi Vakfı tarafından da destekleniyor. Uygulama vakfa özel eğitim için gelen disleksik çocuklara ücretsiz olarak uygulanmaktadır. Auto Train Brain uygulaması Aralık ayında gerçekleşecek Disleksi Kongresi’nde ayrıca kitlelere tanıtılacaktır. 1-7 Kasım haftası aynı zamanda Disleksi Farkındalık Haftası olarak bilinmektedir.

Sabancı Üniversitesi Sanayi İşbirlikleri ve Teknoloji Lisanslama Ofisi (İLO) ile patent başvurusu yapılan “Auto Train Brain” mobil uygulaması, Google Play Store'dan ve App Store'dan indirilebilir.

Detaylı bilgi ve kayıt için: http://www.healthmobilesoftware.com  

Geri dönüşüm için yeni bir yaklaşım

Sabancı Üniversitesi Tümleştirilmiş Üretim Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (SU-IMC) Araştırmacısı Serkan Ünal’ın ortak olarak yer aldığı, geri dönüşüme yeni bir yaklaşım getirecek olan ISOPREP (Ionic Solvent-based Recycling of Polypropylene Products) projesi, Avrupa Komisyonu (AB) Araştırma Programı Ufuk (Horizon) H2020 programı tarafından 6,3 Milyon Euro tutarında araştırma desteği almaya hak kazandı. Proje kapsamında SU-IMC'nin bütçesi 723.000 Euro'dur.

Sabancı Üniversitesi tarihinde tek bir H2020 iş birliği projesi için alınan en yüksek destek tutarına sahip olan proje ile atıkların doğada yarattığı kirlilik oranın düşürülmesi amaçlanıyor. SU-IMC aldığı destek ile projede sunulan yenilikçi polipropilen (PP) geri dönüştürme adımlarının laboratuvar-pilot ölçekte optimizasyonu ve bütün sürecin doğrulanmasını gerçekleştirecek. Ayrıca atık hammaddeden başlayarak tüm ara ürünlerin ve nihai ürünün karakterizasyonu ve geri dönüşümle kazanılan PP’nin, farklı kullanım alanlarının araştırılması konularında ise proje partnerlerine destek sağlayacak.

Birleşik Krallık araştırma merkezi The Welding Institute (TWI) tarafından koordine edilen 36 ay sürecek ve 5 Avrupa ülkesinden 10 ortak kuruluşun yer aldığı, ISOPREP projesinin toplam bütçesi ise 6.3 milyon Euro.

Söz konusu işbirliği ALP Sanayi İşbirlikleri ve Teknoloji Ticarileştirme Ofisi (İLO) tarafından TWI ile Sabancı Üniversitesi arasında 2018 yılında başlatılmış olan ve yürütülen stratejik ortaklığın sonucunda doğmuştur. 

SU-IMC hakkında detaylı bilgi için: https://suimc.sabanciuniv.edu/

Mars kadar yakın, Mars kadar uzak

Ersin Göğüş 

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi

Bilim Akademisi üyesi

Valles Marineris 3000 km uzunlukta ve 600 km genişlikle Güneş sisteminin en büyük kanyonu. (NASA)

Roma mitolojisinde savaş tanrısı olan Mars, kudreti ve yenilmez oluşu nedeni ile Jüpiter’den (Yunan mitolojisinde Zeus) sonra en önemli ikinci tanrı konumundaydı. Mitolojik çağlarda efsaneleştirilen Mars, büyük zaferler kazanmış komutanlara duyulan ilgi ve tutkunun günümüze aktarılabilen en eski örneklerinden biri.

Mars fiziksel özellikleriyle de modern bilimin oluşumunda önemli yapı taşlarından olmuş bir gök cismi. Binlerce yıllık öğretilerden (inanışlardan) biri olan gezegen yörüngelerinin dairesel olması düşüncesinin çürütülmesini sağlayan, gezegen yörüngelerinin eliptik olduğunu gözlemlerle ispatlayan Johannes Kepler, bu sonuca uzun yıllar boyunca takip edilen Mars’ın verilerini kullanarak ulaşmıştı.

Galileo Galilei ile 1600’lü yıllarda başlayan Mars’ın teleskop ile gözlemleri, sonrasında daha modern teleskoplarla süregeldi. Aynı yüzyılın ortalarında Hollandalı astronom Cristiaan Huygens Mars yüzeyinde büyükçe koyu renkte bir yapının hareket ederek yaklaşık 24 saat içinde aynı konuma geldiğini belirledi. Buna dayanarak Mars’ın kendi ekseni çevresinde dünüşünü (bir Mars günü) 24 saatte tamamladığı sonucuna vardı. Dünyanın bir günü ile neredeyse aynı zamanda. Bu dönemlerden başlayarak Mars, Dünya dışında yaşamın mümkün olabileceği yerlerden biri olarak da ön plana çıkmıştı. 1800’lü yılların sonlarına doğru İtalyan astronom Giovanni Schiaparelli’nin Mars yüzeyinde gözlediği kanal benzeri yüzey şekillerinin ‘sulama kanalları’ olarak algılanması Mars’a olan ilgimizin son 130 yıldır süregelmesini sağladı.

Mars’ın çapı Dünya’nın yarısı kadar. Güneş sisteminin en yüksek dağı (Olympus Mons) ve en uzun kanyonu (Valles Marineris) Mars yüzeyinde bulunuyor. Güneş çevresindeki yörüngesi Dünya yörüngesinin biraz daha dışında; Mars Güneş çevresindeki hareketini yaklaşık 689 günde tamamlıyor. Bir başka deyişle, bir Mars yılı, Dünya’da iki yıl mertebesinde. Mars gezegeninin yörünge düzlemine göre eksen eğikliği 25o, Dünya’nın eksen eğikliği ile (23.5o) neredeyse aynı. Eksen eğikliğinin doğal sonucu olarak Mars yüzeyinde de mevsimler yaşanıyor. Mars’ın mevsimleri de Dünya’daki mevsimlerin neredeyse iki katı uzunlukta; altı ay bahar, altı ay yaz gibi.

Mars’ın yörüngesinin dış tarafında asteroid kuşağı yer alıyor. Bu bölgede boyutu bir kilometreden daha büyük olan iki milyon kadar göktaşı bulunuyor. Daha küçük göktaşlarının sayısı ise milyarlarca. Bu cisimlerin bazıları bulundukları yörüngeden saparak Mars’a çarpabiliyor, çarpmanın etkisi ile Mars yüzeyinden parçalar koparabiliyorlar. Mars’tan koparak gezegenler arası ortama savrulan parçalardan bazıları Dünyamıza düşebiliyor. Son 30-40 yıldır sistematik olarak belirlenmiş 60,000’den fazla meteor parçasından 150 kadarının, sahip oldukları kimyasal kompozisyon nedeni ile Mars kaynaklı olduğunu biliyoruz. Buna yerkürenin geniş kısmını kaplayan ıslak yüzeylere, ormanlık alanlara düşen Mars meteorlarını eklersek Dünya yüzeyine son 15,000 yılda yüz binlerce, hatta milyonlarca Mars parçası düşmüş olması muhtemel.

Mars’ın Güneş çevresindeki konumu da bu gezegeni cazip kılan özelliklerden. Mars Güneş sisteminin yaşama elverişli kuşağının (suyun uygun koşullarda sıvı halde bulunabildiği bölgeler) sınırında yer alıyor.  Bu neden önemli?

Yaşam deyince (sanırım insani bencilliğimizin sonucu olarak) insan hayatını öncelikle hatırlarız. Hayatın sürdürülebilmesi için en elzem madde olarak da doğal olarak hava yani oksijen ilk planda akla gelir. Ancak Dünya’da yaşam çok değişik formlarda, çok farklı ortamlarda sürüyor. Bütün yaşam formlarının eksikliği ile yaşamsal varlığını sürdüremeyeceği tek madde ise su; H2O. Derin yer altı mağaralarında, okyanusların derinliklerinde, Güneş ışığı veya soluduğumuz formda oksijene gereksinin duymadan yaşamlarını ve çoğalmalarını sürdüren çok sayıda ve türde canlı mevcut. Onlar için sürdürülebilir yaşam sıvı halde suya ulaşabildikleri sürece var.  Mars gezegenini bizler için özel kılan nedenlerin başında hayatın izlerini sürme arzumuz yatıyor.

Mars Keşifleri

NASA Curiosity’nin Namid kum tepesinde çektiği kendi fotoğrafı (2016-NASA/JPL-Caltech/MSSS)

Özellikle son yirmi yıldır Mars, uzay araştırmalarının ana odaklarından bir tanesi. Bu alanın lideri açık ara ile Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA). Diğer önemli uzay ajanslarının NASA ölçeğinde olmasa da Mars’ı daha yakından inceleyen çalışmaları var. NASA’nın yoğun çabalarının önemli bir motivasyonu var; 2040 veya 2050’li yıllarda insanlı uzay aracını Mars’a yollayabilmek ve elbette sağ salim geri getirebilmek. Bu hedef için direkt veya dolaylı ön çalışmaları daha öncelerden beri sürdürülüyor.

Mars araştırmaları gezegen yörüngesine yerleştirilen uzaktan algılama araçları veya yüzeye inen keşif araçları sayesinde gerçekleşiyor. Son birkaç yılda Mars’la ilgili çok önemli keşifler duyuruldu. Bunlar direk ya da dolaylı olarak yaşam ile ilgili. Yaşamın olmazsa olmazı su. Bir ortamda suyun bulunması, basit de olsa karmaşık da olsa yaşam formu bulmanın anahtarı.

Mars’ta Su

Mars yüzeyinde milyonlarca yıl geçmişte suyun bulunduğu tartışma gerektirmez bir durum. Yüzyılı aşkın süredir gözlemlediğimiz kanalları, yüzey şekillerini başka türlü izah etmek kolay değil. Günümüz biliminin asıl merak kaynağı olan Mars yüzeyinde şu anda su bulunup bulunmadığı. Mars’ta suyun izlerini sürmek için tasarlanan ve yüksek çözünürlüklü kameralar ile donatılan Mars Keşif Uydusunun (Mars Reconnaissance Orbiter MRO) Ağustos 2005’de başlayan serüveni meyvelerini 2011 yılında vermeye başladı. Tıpkı Dünya gibi dört mevsimin yaşandığı Mars’ın yüzeyinde bazı yamaçlarda bahar aylarının sonunda beliren, yaz aylarında gözlenmeye devam eden, ancak kış aylarına doğru soluklaşan koyu renkli, parmak şeklinde yapılar bulundu. Bu yapıların genişliği birkaç metre, uzunluğu ise 100 metre civarında. Öncelerde gözlenen yüzey yapılarından çok daha ince, kısa ve bulunduğu ortamın sıcak olduğu dönemde beliriyor, ortam soğuyunca gözden kayboluyor. Akar suyun açık ipuçlarını sunan Mars bölgelerinin bir sonraki yaz döneminde, daha detaylı incelenmesi ile yüzey şekillerinin sırtlardan akan suyun etkisi ile oluştuğu, akan suyun oldukça tuzlu yapıda bulunduğu kesinlik kazanmış oldu. 2015’de duyurulan bu buluş ile Mars’ın (biraz fazla tuzlu olsa da) yüzeyinde zaman zaman sıvı halde su bulunduran bir diğer cisim olduğu tescillendi.

Mars’ın yüzeyinde basınç çok düşük. Öylesi bir ortamda su sıvı halde duramaz, çabucak buharlaşır. Her kayaç gezegende olduğu gibi Mars’ın da iç katmanlarına gidildikçe sıcaklık artar. Bu iki durumdan hareketle Mars’ın yüzey altı katmanlarında suyun araştırılması da 2018’e damga vuran bilimsel bir gelişme idi. Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) Mars Express uzay aracı geçtiğimiz yaz Mars’ta yerin 1.5 kilometre altında su bulunduğunu tespit etti.

Mars Atmosferinin başına gelenler

Yerküre atmosferi bizi çepeçevre saran, soluduğumuz havayı barındıran önemli bir koruyucu kalkan. Atmosferin dışında da bir diğer koruyucu kalkan olan magnetosfer yer alıyor ki o da Güneş rüzgarları adını verdiğimiz, Güneşten savrulan yüksek enerjili yüklü parçacıkları engelliyor. Mars’ın da atmosferi var ancak Dünya atmosferinin yüzde biri kalınlıkta. 2015’te Mars’ın atmosferini ne zaman, hangi nedenle bu denli kaybettiğini öğrendik. NASA öncülüğünde tasarlanan Mars Atmosferi ve Uçucu Evrimi Kâşifi (Mars Atmosphere and Volatile Evolution Mission, MAVEN) Kasım 2013’de fırlatılıp Eylül 2014’de Mars yörüngesine yerleşerek göreve başladı. MAVEN uydusu, üzerindeki hassas kameralar ile yaklaşık bir yıl süren incelemeler sonucunda, Mars’ın magnetosferinin dört milyar yıl kadar önce, Güneş çok daha genç bir yıldız iken çok daha etkin yaydığı yüklü parçacıkların etkisi ile yok olduğunu, korumasız kalan Mars atmosferinin ise Güneş rüzgarları ile incelmeye devam ettiğini ortaya çıkardı.

Bu sonuçlar Dünya atmosferi için iyi haber olarak yorumlanabilir. Sonuçta dört milyar yıl kadar önce meydana gelen etkin Güneş rüzgarlarından Dünya da payına düşeni aldı ama neyseki Dünya’nın manyetosferi bu yüklü parçacık bombardımanına dayanabildi ve hâlâ koruyuculuk görevini sürdürüyor. Güneş’in kalan yaklaşık beş milyar yıl ömründe, genç evrelerindekine benzeyen etkinlikte yüklü parçacık savurması göstermesi beklenmiyor. O nedenle Dünya manyetosferi, dolayısı ile de atmosferi büyük çaplı kayba maruz kalmadan mevcut yapısını koruyabilecek.

Yaşamın Temel Taşı

Mars’a dair önemli keşiflerden bir diğeri yine 2018 ortalarında duyurulan organik molekül keşfiydi. NASA’nın 2012’de Mars yüzeyine kondurduğu Curiosity keşif aracı üzerindeki ekipmanlardan biri tam teşekküllü robotik bir araştırma laboratuvarı SAM (Sample Analysis at Mars). SAM ile elde edilen beş yıllık verilerin incelenmesi ile Mars toprağında sürekli belli seviyede metan gazı bulunmasına ek olarak, mevsimsel olarak metan seviyesinin artıp azaldığı keşfedildi. Metan gibi organik moleküller sürmekte olan yaşam açısından da çok önemli. Zira Dünyadaki metanın neredeyse üçte ikisi canlı kaynaklı.

NASA Insight’ın Mars’a inip ekipmanını açtıktan sonraki halinin çizimi. (NASA)

2020’li yıllar da Mars’tan gelecek önemli haberlerle dolu olacağa benziyor. Mayıs’ta fırlatılan NASA’nın Mars InSight keşif aracı Kasım 2018 sonlarında Mars’a iniş yapacak (planlanan iniş 26 Kasım 2018). Avrupa Uzay Ajansı ESA’nın Mars yüzeyinde biyolojik incelemeler yapacak olan ExoMars 2020 keşif aracı için hazırlıklar da tüm hızı ile devam ediyor.

Mars’ta İnsan

Mars incelemeleri için planlanan çalışmaların gerçekleşebilmesi için önemli boyutta teknolojik yenilik gerekiyor. Mars’a insanlı uzay aracı yollanması ilk etapta kolay bir iş gibi algılanabilir ama kolay değil. İnsanı Mars’a taşıyacak ve geri getirecek aracın sahip olması gereken malzeme ve yakıt teknolojisi henüz hazır değil. Bu konuda hali hazırda çok yol alındı. Gelecek 10-15 yıl içinde sonuç alınması bekleniyor. Peki insan böylesi uzun bir yolculuğa hazır mı? Günümüz teknolojisi ile Mars’a tek yön seyahat altı ay kadar zaman alıyor. Birkaç ay Mars yüzeyinde bulunma, araştırma yapma zamanı eklersek Mars seyahati 1,5 yıllık sürede tamamlanabilecek. İnsan vücudu yerçekimsiz ve yaşam alanı çok sınırlı bir ortamda bu kadar süre dayanabilecek mi? 1980 ve 90’lı yıllarda Dünya yörüngesinde bulunan Rusların (aslen Sovyetler Birliği’nin) Mir Uzay İstasyonu, yerçekimsiz ortamda bir yıla yaklaşan, hatta aşan sürelerle kozmonotları ağırladı. 90’lı yılların sonunda uzayda inşasına başlanan ve halen kullanılmakta olan Uluslararası Uzay İstasyonu, ortalama 6-7 aylık süreler için astronotları konuk ediyor. Bu ziyaretlerde yerçekimsiz ortamda insan mukavemetinin sınırları sınanıyor, uzun Mars yolculuğunun ön çalışmaları gerçekleştirilmiş oluyor.

Uzay, geçmişimizin izlerini sürüp geleceğimize yön veren bir ara yüz. Mars, günümüz uzay araştırmalarının önemli bir odağı ve erişimi nice zorlukları barındıran bir hedef. Ancak hedef zorlu olmazsa başarı büyük olmuyor. Süren tüm çabaların başarısı sadece Mars özelinde kalmayıp Güneş sistemi hakkında bildiklerimizi oldukça derinleştirecek. Kullanılacak yeni teknolojiler ise gelecek nesillerin hayatını neredeyse tamamıyla değiştirecek.

Kaynak: https://sarkac.org/2018/11/mars-kadar-yakin-mars-kadar-uzak/

Subject-Based Discussions'ın yeni konuğu Asuman Büyükcan Tetik

Subject-Based Discussions 20 Kasım 2018 Çarşamba günü Asuman Büyükcan Tetik’in "The Role of Self-Control in Close Relationships" konulu semineri ile devam ediyor.

"The Role of Self-Control in Close Relationships" konulu seminer 20 Kasım 2018 Çarşamba günü saat 14.40'ta FENS G032'de gerçekleşecek. 

Subject-Based Discussions'ın 2018-2019 güz dönemi programı aşağıdaki gibidir:

11 Aralık 2018 – Ersin Kalaycıoğlu – Types of Democratic Government and Good Governance 

İPM'de Doğa ve İklim Söyleşileri başlıyor

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) doğa koruma ve iklim değişikliği alanında çalışan araştırmacı, akademisyen ve sivil toplum gönüllülerini buluşturmayı amaçlayan Doğa ve İklim Söyleşileri’nin ilki 20 Kasım 2018 Salı günü gerçekleşecek. 

Çevre ve iklim alanlarını çok disiplinli bir anlayışla bir araya getirmek amacıyla bu öğretim yılında ilk kez başlatılan Doğa ve İklim Söyleşileri, farklı konuşmacılarla iki ayda bir yapılacak.  

Doğa ve İklim Söyleşileri’nin ilk konuşmacısı, Türkiye'nin en kıdemli doğa korumacılarından biri olan Tansu Gürpınar. Orman Bakanlığı'ndan Doğal Hayatı Koruma Derneği'ne kadar görev yaptığı her yerde bu alandaki çalışmaların öncülüğünü yapan isimler arasında yer alan Gürpınar, deneyimlerinden yola çıkarak, biyosferin korunmasının iklim değişikliğiyle mücadeledeki rolünü anlatacak. 

"Kuş Cenneti'nden Biyosfere: Doğayla Geçen Yıllar" başlığı çerçevesinde yapılacak söyleşinin teması ise özetle şöyle: 

“İklim değişikliğiyle mücadele ve doğanın korunması birbirinden ayrılması mümkün olmayan çalışma alanlarıdır. Atmosferdeki sera gazı birikiminin azaltılması için, fotosentez yoluyla karbonu tutan bitkilerin ve ormanların korunması, yaban hayatla birlikte ekosistemlerin işlevini sürdürebilmesi hayati önem taşır. Öte yandan bilim insanları, insan tarafından yapılan doğa tahribatının ve iklim değişikliğinin altıncı büyük yok oluşa neden olduğu uyarısını yapmaktadır. Yeryüzünün geleceği, biyosferin bir bütün olarak korunmasına bağlıdır.”

 

Konuşmacı: Tansu Gürpınar - Doğa Korumacı

Moderatör : Ümit Şahin - İstanbul Politikalar Merkezi

Tarih          : 20 Kasım 2018, Salı

Saat            : 18:00-20:00

Yer             : Karaköy Minerva Palas, Giriş Katı

                     Bankalar Caddesi No:2 Karaköy

 

Abone ol