Ana içeriğe atla

İstanbul Perspektifleri’nin ilk konuğu Murat Germen

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), Ekim 2018 itibariyle İstanbul kültür-sanat hayatının şekillenmesinde etkin rol oynamış aktörlerle izleyicileri buluşturacak "İstanbul Perspektifleri" başlıklı aylık söyleşi serisini başlatıyor. Söyleşi serisinin ilkinde, Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) ve sanatçı Murat Germen ağırlanacak.  


2018-2019 döneminde her ayın son Perşembe günü gerçekleşecek söyleşilerin amacı, İstanbul’un kültürel dokusunun 1980’lerden bu yana nasıl şekillendiğini ve dönüştüğünü öznel hikayeler üzerinden anlamlandırabilmeyi mümkün kılacak bir tartışma platformu yaratmak. Söyleşilerde; kentin kültürel dokusunun dönüşümü, mimarlık, görsel sanatlar, sanat piyasası, festival kültürü, sahne sanatları boyutlarını içeren farklı perspektiflerden ele alınacak. Bu çerçevede katılımcılara, farklı kuşaklara ve kimliklere sahip bireyler olarak kent mekânını ve kentin kültür-sanat hayatının farklı dönemlerini nasıl deneyimlediklerine; kendi uzmanlık alanlarının kentin geçirdiği dönüşümle nasıl eklemlendiğine; kentin fiziksel ve kültürel dokusunun dönüşümünü nasıl değerlendirdiklerine ilişkin sorular yöneltilecek.

İstanbul Perspektifleri söyleşisinin ilk konuğu Murat Germen  “İstanbul, Geniş Açı” başlıklı söyleşisini 25 Ekim 2018Perşembe saat 17.00’de  yapacak.

  • “İSTANBUL PERSPEKTİFLERİ” SÖYLEŞİ SERİSİ

"İstanbul, Geniş Açı"
Katılımcı: Murat Germen, Sabancı Üniversitesi SSBF Öğretim Üyesi, sanatçı
Moderatör: Asuman Suner
Tarih: 25 Ekim 2018, Perşembe
Saa
t: 17:00-19:00
Yer:
 İstanbul Politikalar Merkiz, Minerva Han, Karaköy

Tam anlamıyla bir dünya üniversitesi

#AkademisyeneSor'un ilk konuğu Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Selçuk Artut oldu.

"Tam anlamıyla bir dünya üniversitesi"   

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Selçuk Artut

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Selçuk Artut

Röportaj: Merve Üre ve Ecem Dinçdal

"Yazılım, teknoloji, bilgisayar gibi konuları sanatın içerisine dahil etmeye başladım"

MÜ-ED: Sanat sizin için ne ifade ediyor ve matematikten sanata geçişiniz nasıl oldu?

SA: Sanat benim için ciddi bir yaşam biçimi, bunu ifade etmek kısa bir süre içerisinde çok zor ama matematikte bulduğum hazzı sanat içerisinde de fark ettim. Matematik ne kadar rasyonel ilerlese de aslında sanat tamamen bundan öte noktalara geçebiliyor ya da rasyonellik paylaşabiliyor. Bu noktada matematiğin uyumu vs. bütün bunlardan da beslenen bir sanatın benim için yeni biçimleri ortaya çıktı ve daha da derine inmek gerekirse ben orda yazılım, teknoloji, bilgisayar gibi konuları sanatın içerisine dahil etmeye başladım.

"İnsanlar farklı kaynaklardan beslenerek

sanatın değişik denemelerine ulaşmaya başladı"

MÜ-ED: Peki güncel sanat ve teknolojiyi birleştirmek için esinlendiğiniz bir konu var mı? Mesela yaşadığımız yüzyıl çalışmalarınızı etkiliyor mu?

SA: Elbette. Aslında ona Bilgi Rönesans’ı da denebilir; internetin yaygınlaşması, bilginin demokratikleşmesi diyebilirim. Bütün bunlarla beraber herkes aslında bilgiye kolaylıkla ulaşabilir oldu. Bu eğitimde de ciddi bir paradigma değişimine sebep oldu. Artık öğretmenler sınıfta sadece bildiklerini aktaran değil bir şeyleri paylaşan, bunları pekiştiren, öğrencileri motive eden bir insana dönüştü. Bu anlamda da güncel sanat ve teknolojinin birleşmesi noktasında kapılar sonuna kadar açıldı. İnsanlar farklı kaynaklardan beslenerek sanatın değişik denemelerine ulaşmaya başladı.

MÜ-ED: Bize biraz müzikten bahsedebilir misiniz? Replikas ve RAW Live Coding çok ilgimizi çekti.

SA: Replikas benim üniversitede başladığım bir projeydi, üniversite 3. sınıfta. Müzik benim hep hayatımda oldu, lisede de hayatımdaydı. Sonrasında üniversitede beraber çalarken profesyonelliğe dönüştüğünü gördüm ve matematiği bitirirken önümde şöyle bir seçenek oluştu: “acaba müzikle mi devam etmeliyim, matematikle mi?” derken bu arada aslında Replikas gönlümü çaldı ve ben belki o cahil cesaretiyle o yola girdim. Sonrasında Replikas’la bir sürü albüm yaptık, Türkiye ve yurtdışında sayısız konserimiz oldu. Peşi sıra devam eden Replikas hikayesi 4 yıldır biraz durdu. Şu anda herkes kendi kişisel projelerine yoğunlaştı ve benim de oradaki tohumlarımdan bir tanesi RAW projesi. RAW ise canlı kodlama yöntemiyle müzik yapıyor. Uzun süredir zaten kodlamayı yaratıcılık içerisinde kullanıyordum. Şimdi görsellik ve ses için sahnede canlı kod yazarak görsel ve işitsel bir şov yapıyoruz.

*RAW yılın en önemli müzik festivallerinden Sonar’a katılıyor gazeteSU haberini okumak için lütfen tıklayın.

MÜ-ED: Recipher serginizde yaratıcı kodlamayı kullandınız, çok başarılıydı. Eminim öğrencileriniz sizden çok şey öğrenmiştir. Yaptıkları çalışmaları değerlendirirken nelere dikkat ediyorsunuz daha çok?

SA: Aslında çoğu değişik zeminlerden geliyorlar, geçmişleri farklı. Bazıları sanatçı, bazıları tasarımcı, bazıları bilgisayar mühendisi o yüzden bazıları için yapacakları ilk iş sanat eğitimi alsalar bile yolun çok daha başındalar. O yüzden onları motive edecek, başkalarını öykünmelerini sağlayacak projelerle yaklaşmayı tercih ediyorum. Bunda da biraz öyle oldu. İtalyan fütürizmindeki eserleri alıp onları manipüle edip var etmeye, bugün tekrar yorumlamaya çalıştılar diyebilirim. Ve bunları tamamen kod yapıları içerisinde geliştirmeye çalıştılar. 

*RECIPHER Sergisi hakkındaki gazeteSU haberimizi okumak için tıklayın.                                                                                                               

MÜ-ED: Peki Sabancı Üniversitesi'nde çalışmanız nasıl oldu ve bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?          

SA: Aslında o eğlenceli bir hikaye. Sabancı Üniversitesi'ndeki hikayem 2003-2002'ye doğru gidiyor. Üniversiteden mezun olduğumda matematik-müzik merakında ben müziğe doğru yönelince aslında kulvarımı belirlemiş oldum ve o yönde ilerlerken bir anda bana Sabancı Üniversitesi’nde Replikas üzerinden tanıştığım Selim Birsel "Burada bir görsel iletişim tasarım programı var, ses ve görüntü diye bir ders açmak istiyoruz ama istediğimiz pozisyonda kimseyi bulamıyoruz. Sen bizim için iyi bir profil gibi gözüküyorsun." dediler ve bana sorular "sen ses ve görüntü diye bir ders verebilir misin?" diye. Ben o zamanlar Bilgi Üniversitesi, matematik bölümünde asistandım. 2002'ydi herhalde o zamanlar ve ben bunu değerlendireceğimi söyledim. Buradaki insanlarla tanıştım ve sonrasında geri arayıp yapamayacağımı belirttim. Ses ve görüntü diye bir ders veremezdim çünkü ben daha önceden böyle bir ders almadım. Sonrasında bir deneyelim denemeyelim derken belli bir noktada part time bir ilişkiye girdik. Bir dönem Bilgi Üniversitesi'nde asistanken burada hoca oldum. Master ya da doktoram daha yoktu. Çok da geciktim açıkçası ve her şey yolunda gitti. Geçmişimde matematikle gelen zeminim aslında programlama gibi noktaları da aşınca etkileşim tasarımı ve bunun peşi sıra gelen fiziksel etkileşim tasarımı gibi noktaları da pekiştirdi. Sonrasında 2005'te İngiltere'de ses sanatı üzerine eğitim alıp doktoramı da İsviçre'de tamamladım. Aslında kariyer bana çok erken gelmiş oldu. 

"Yurtdışında çoğu yerde ders verdim ve Sabancı Üniversitesi’ni yurtdışından çok farklı görmüyorum. Tam anlamıyla bir dünya üniversitesi"                                       

MÜ-ED: Peki bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz, yine burda mı devam etmek yoksa yurtdışında mı çalışmak istersiniz?

SA: Ben Sabancı Üniversitesi’ni çok farklı bir konumda görüyorum. Yurtdışında çoğu yerde ders de verdim ve Sabancı Üniversitesi’ni yurtdışından çok farklı da görmüyorum. Tam anlamıyla bir dünya üniversitesi. Bu anlamda Sabancı Üniversitesi’nde olmaktan çok çok memnunum.  Bir yandan da Sabancı Üniversitesi’nin kuruluş hikayesine en başta var olanlardan bir tanesiyim. İlk mezunları verenlerden birisiyim. Bir duygu bağım da var Sabancı Üniversitesi’ne. Bu bağın da uzun süre devam etmesini arzu ediyorum ve yeniliklere çok açık bir okul ve ben de pek yerimde durmuyorum.

Geçen sene açtığım bir Yaratıcı Kodlama dersi daha önce olmayan bir dersti ve çok ciddi bir şekilde üniversite tarafından da önemseniyor ve değer veriliyor.

Üniversiteyi olgunlaşma süreci olarak görmek lazım, hatta aydınlanma süreci

MÜ-ED: Öğrencilere söylemek istediğiniz bir şey var mı?

SA: Genelde bütün öğrencilere söylüyorum; üniversiteyi, benim hikayem de biraz öyle oldu, olgunlaşma süreci olarak görmek lazım. Hatta aydınlanma süreci.

Sabancı Üniversitesi de bu imkânı çok iyi bir şekilde sağlıyor. Yani burada bu bölümsüz yapı çok önemli felsefi yapı taşları üzerine kurulu bir sistem var burada. Bölmekten uzak durmak yani insanları bir araya getirmek. Eğitimi aslında herkesin ulaşabileceği noktaya getirmek gibi bir takım kriterleri var. Bunu çok iyi özümsemesi lazım öğrencilerin.

İçindeki bu koşuşturmadan bazıları bunu fark edemiyorlar. Hep bir dışarıdan bakabilmek lazım. Mezun olduktan sonra o kayıp. Kaybolduğunda herkes o zaman değerini anlıyor ama belki o kadar geçe bırakmadan bugün farkında olup kendilerine çok iyi bir kariyer çizgisi oluşturmalarını tavsiye ediyorum.

Ne okuyor olursanız olun bu interdisipliner yapının tadına varın

Ne okuyor olurlarsa olsunlar bu interdisipliner yapının tadına varsınlar. Çünkü benim sınıflarımda da Bilgisayar Mühendisliği'nden sanatçıya kadar yani hayatın küçük bir simülasyonunu oluşturacak bir takım işbirlikleri oluşuyor ve bunların kalıcı olmasını arzu ederim.

İleride de aslında mezunların böyle bir vizyonla kendilerine mutluluk katabilecek bir gelecek çizdiklerini görüyorum. En önemlisi de bu aslında. Hayatımızda optimize etmemiz gereken şey mutluluğumuz. 

Akademisyene Sor: Selçuk Artut

Selçuk Artut Kimdir?

 Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Selçuk Artut hakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın.

#AkademisyeneSor nedir?

Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.

Sabancı Üniversitesi EDU ve Sabancı Holding İleri Veri Analitiği Programı’nı Başlattı

Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU ve Sabancı Holding işbirliğiyle geliştirilen İleri Veri Analitiği Akademisi hayata geçti.


İleri Veri Analitiği Akademisi’nin açılış toplantısı 23 Temmuz 2018, Pazartesi günü Sabancı Üniversitesi’nde yapıldı.

Açılışta Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU Direktörü Cüneyt Evirgen, Sabancı Holding İnsan Kaynakları Grup Başkanı Hakan Timur ve Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Hasan Sait Ölmez birer konuşma yaptılar.

Cüneyt Evirgen ve Hakan Timur, Türkiye’de bir ilk niteliği taşıyan bir programı hayata geçirmenin heyecan ve gurur verici olduğunu dile getirdiler. Hasan Sait Ölmez de programın detayları hakkında katılımcılara bilgi verdi.

Data Scientist, Data Engineer ve Business Translator rolleri için eğitimler


Akademi kapsamında Data Scientist, Data Engineer ve Business Translator rolleri için programlar yer alıyor. Bu üç farklı rol hem ortak eğitimlerden geçecek hem de rollerinin gerektirdiği teknik eğitimleri alacaklar.

Akademi programı her rolden katılımcıların yer alacağı karma gruplar halinde yapılacak ortak eğitimler ile başladı. Foundation Bootcamp Modülü 23 Temmuz haftasında üç grup için gerçekleştirildi. Data Scientist, Data Engineer ve Business Translator rollerinin teknik programları Eylül ayı içerisinde tamamlanacak.

Program ile pozisyondan bağımsız bütün rollerin yönetsel bakış açısı kazanmalarına destek olmak, ortak dil geliştirmelerini sağlamak ve dijital dönüşümün getirdiği değişime ve kültüre dair bir farkındalık yaratmak amaçlanıyor. 

Program sonunda Hackathon düzenlenecek

Programlar kapsamında teknik eğitimlerin ve uygulamaların yanı sıra saha ziyaretleri, iyi örnek paylaşım oturumları ve değerlendirmeler de yapılacak. Programın sonunda her 3 rolün eğitimlerinin tamamlanmasını takiben 2,5 gün sürecek bir Hackathon yapılacak ve hackathon sonucunda başarılı olan ekipler ödüllendirilecekler. Hackathonun Ekim ayının başında yapılması planlanıyor.

Subject-Based Discussions'ın yeni konuğu Şirin Tekinay

Subject-Based Discussions 24 Ekim 2018 Çarşamba günü Araştırma ve Geliştirmeden Sorumlu Rektör Yardımcısı Şirin Tekinay’ın "Women in Math, Science, Technology, and Engineering" konulu semineri ile devam ediyor.

"Women in Math, Science, Technology, and Engineering" konulu seminer 24 Ekim 2018 Çarşamba günü saat 12.40'da FASS G022'de gerçekleşecek. 

Subject-Based Discussions'ın 2018-2019 güz dönemi programı aşağıdaki gibidir:

20 Kasım 2018 – Asuman Büyükcan Tetik – The Role of Self-Control in Close Relationship

11 Kasım 2018 – Ersin Kalaycıoğlu – Types of Democratic Government and Good Governance 

Teachers are Human'ın yeni konuğu Selim Çetiner

Sevilerek dinlenen ve birbirinden değerli öğretim üyelerinin konuk olduğu Teachers Are Human'ın 24 Ekim Çarşamba günü gerçekleşecek programına Selim Çetiner konuk oluyor!

24 Ekim Çarşamba akşamı saat 20.00'de yayınımızı dinleyebilir, hocamıza sorularınız varsa bunları RadyoSU'nun internet sitesindeki "Sesini Duyur" köşesinden sorabilirsiniz.

Sizi nasıl dinleyebilirim?

Bizlere radyosu.sabanciuniv.edu, TuneIn, PowerApp, mySU ve RadyoSU mobil uygulaması üzerinden ulaşabilirsiniz. Sesini duyur köşesine soru göndermek için ilk seçeneği tercih edin lütfen :) 

İlker Başbuğ ile Cumhuriyet Söyleşisi

Sabancı Üniversitesi Atatürkçü Gençlik Kulübü tarafından Cumhuriyetimizin 95. yaşını dolayısıyla düzenlenen ‘’Cumhuriyet ve Türk Devrimi’’ konulu kitap söyleşisi 24 Ekim 2018 Çarşamba günü saat 16.00'da FMAN 1099'da gerçekleşecek. 

Yer : FMAN 1099

Saat: 16.00

Tolga Sütlü’ye Yılın Temel Kanser Araştırmacısı Ödülü Verildi

SUNUM araştırmacılarımızdan ve aynı zamanda Biyoloji Bilimleri ve Biomühendislik Lisans Programı 2004 mezunumuz Tolga Sütlü, Moleküler Kanser Araştırma Derneği tarafından verilen “Yılın Temel Kanser Araştırmacısı Ödülü” sahibi oldu.


Tolga Sütlü, Sabancı Üniversitesi’nde Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezinde (SUNUM) devam eden çalışmalarında immünoloji ve özel olarak kanser immünoterapisi üzerine çalışıyor. Bağışıklık sistemindeki belli hücre tiplerini kullanarak tümörleri yok etmeyi hedefleyen projeler geliştiriyor.

Moleküler Kanser Araştırma Derneği (MOKAD) tarafından organize edilen Yılın Kanser Araştırmacısı Ödülleri, 2002 yılından bu yana hem ulusal hem de uluslararası ölçekte düzenleniyor, ödüller temel kanser araştırma toplantıları kapsamında veriliyor.

Tolga Sütlü kimdir?

Dr. Tolga Sütlü Kadıköy Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra burslu olarak girdiği Sabancı Üniversitesi’nden 2004 yılında “Biyoloji Bilimleri ve Biyomühendislik” lisans derecesini aldı. Lisansüstü eğitimi için gittiği İsveç’te 2012 yılında “Tıbbi Bilimler” dalındaki doktora derecesini Karolinska Enstitüsü’nde tamamladı. 2014 yılında Sabancı Üniversitesi’ne katılmış olup Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde araştırma grubu lideri olarak TÜBİTAK 2232, 3501, 1001 ve 1007 programları tarafından desteklenen projeler yürütmektedir.

İlgi alanları genelde immünoloji ve özel olarak kanser immünoterapisine yoğunlaşmaktadır. Bağışıklık sistemi hücrelerinin genetik olarak modifiye edilerek kanser dokusuna hedeflenmesinin yanı sıra kanser immünoterapisi için monoklonal antikor üretimi dahil olmak üzere kişiselleştirilmiş tıp uygulamalarına yönelik biyoteknolojik süreçlerin tasarımı ve optimizasyonu ile yakından ilgilenmektedir.

Vycellix, Inc. şirketinin kurucu ortaklarındandır. Türk İmmünoloji Derneği’nde ve Moleküler Biyoloji Derneği’nde yönetim kurulu üyesi olarak hizmet vermektedir. Bilim Akademisi Genç Bilim İnsanları Ödül Programı (BAGEP 2017) ve ODTÜ Prof. Dr. Mustafa N. Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfı Teknoloji Teşvik Ödülü 2017 sahibidir.

 

Profesyonel Yüksek Lisans Mezuniyeti Gerçekleşti

Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, mezuniyet töreninde profesyonellere hitap etti 

- İş hayatında başarıyı yakalamak isteyen herkesin, bu yeni dünyaya ayak uydurması, hatta bir adım ötesini görebilmesi gerekiyor.

- Teknoloji, yeni iş yapma biçimlerini ve yeni meslekleri beraberinde getiriyor.

- Bu yıl benim iş hayatımın 40. Yılı. Ama 40 yılın ardından, kodlama öğrenme fikri beni heyecanlandırıyor.

- Sizlerin de yenilikleri yakından takip etmenizi ve değişimlerin bir parçası olmak için heyecanınızı her zaman korumanızı dilerim.

- Kendinizi tanıyın, önceliklerini iyi belirleyin, yardım almaktan; akıl ve görüş almaktan çekinmeyin, zorlukları gelişim fırsatı olarak görün ve sebat edin.

- Yaptığınız işi sevin. Unutmayın ki, ancak önemli olduğuna inanılarak ve tutkuyla gidilen yol sizi başarıya götürebilir.

Sabancı Üniversitesi Profesyonel Yüksek Lisans Programları mezuniyet töreni 20 Ekim 2018, Cumartesi günü Sabancı Üniversitesi’nin Tuzla’daki kampüsünde yapıldı.

Sabancı Üniversitesi; Bilişim Teknolojileri, Enerji Teknolojileri ve Yönetimi, Veri Analitiği, Finans, Marka Pratiği, Yönetim, Profesyoneller İçin Yönetim, Yöneticiler İçin Yönetim (Executive MBA) programlarından 260 mezun verdi.

Mezuniyet töreninde konuşma yapan Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Sabancı Üniversitesi’nin 2001 yılında yapılan ilk mezuniyet törenine atıfta bulundu. İlk mezuniyet töreninin de yüksek lisans mezunları için düzenlendiğini dile getiren Güler Sabancı, o törende konuşma yapan Sabancı Üniversitesi Onursal Mütevelli Heyeti Başkanı Sakıp Sabancı ve Kurucu Rektör Tosun Terzioğlu’nu da andı.

Mezunlarımıza baktığımızda ilk mezuniyet töreninde verdiğimiz sözü yerine getirdiğimizi görüyorum


Sakıp Sabancı’nın “En büyük gücümüz eğitilmiş gençlerimizdir. Bir gün Ahmetler, Meraller, Kemaller önemli pozisyonlar almış, önemli umum müdürler olacaklar. Türk firmalarında ve yabancı firmalarda bayrağımızı, imajımızı dalgalandıracaklar. Üniversitemiz bu duygular içinde çalışacak. İyinin daha iyisini bulmak için ahdedecek” sözünü hatırlattı. Güler Sabancı, bugün Sabancı Üniversitesi’nin mezunlarına baktıklarında, ilk mezuniyet töreninde verdikleri sözü yerine getirdiklerini ve birlikte daha ileriye gitmek için büyük bir azimle çalışıldığını söyledi.

Güler Sabancı, “İyi bir eğitim, ‘insanı’ temel alır. Onu tüm yönleriyle geliştirir, bilgiyle donatır, daha iyiyi, mükemmeli aramaya yönlendirir. İyi bir eğitim, rekabette sizi önlere taşır; ilerlemenin itici gücü olur. Bugün burada bulunmanız, yaşamda iyi bir eğitim almaktan daha önemli pek az şey olduğunun farkında olduğunuzun göstergesidir” diyerek devam etti.

Teknolojinin mucizelerine ve acımasızlığına her gün tanık oluyoruz

Sabancı Üniversitesi mezunlarının dünyanın her yerinde geçerli yetkinlikler kazandığının altını çizen Güler Sabancı, “Siz insanlık tarihinin en hızlı dönüşümlerinden birinin yaşandığı bir dönemde mezun oluyorsunuz. Teknolojinin mucizelerine ve acımasızlığına her gün tanık oluyoruz. Teknoloji yaşamımızın her alanına nüfuz ediyor; yeni iş yapma biçimlerini ve yeni meslekleri beraberinde getiriyor. Yüksek lisans programlarımızın gelişimi ve zaman içinde eklenen bölümler bile (veri analitiği, enerji teknolojileri gibi) bu değişimin önemli bir göstergesi” dedi.

İş hayatında başarıyı yakalamak isteyen herkesin, bu yeni dünyaya ayak uydurması, hatta bir adım ötesini görebilmesi gerektiğine dikkat çeken Güler Sabancı, mezuniyetin kendini yenileme sürecinin önemli bir kilometre taşı olduğunu ancak burada tamamlanmadığının da altını çizdi.

40 yılın ardından, kodlama öğrenme fikri beni heyecanlandırıyor

Güler Sabancı “Siz genç nesil yöneticiler olarak, bugünden sonra da kendinizi ve kariyerinizi geliştirebilmeniz için; yeni yetkinliklerle ve donanımlarla kendinizi sürekli güncellemelisiniz. Bu yıl benim iş hayatımın 40. Yılı. Ama 40 yılın ardından, kodlama öğrenme fikri beni heyecanlandırıyor. Sizlerin de yenilikleri yakından takip etmenizi ve değişimlerin bir parçası olmak için heyecanınızı her zaman korumanızı dilerim” dedi.

Güler Sabancı’dan mezunlara tavsiyeler

  • Kendinizi tanımalı,
  • Önceliklerinizi iyi belirlemeli,
  • Yardım almaktan; akıl ve görüş almaktan çekinmemeli,
  • Zorlukları gelişim fırsatı olarak görmeli
  • Ve sebat etmelisiniz.
  • Ama hepsinden önemlisi de yaptığınız işi sevmelisiniz!
  • Çünkü unutmayın ki, ancak önemli olduğuna inanılarak ve tutkuyla gidilen bir yol sizi başarıya götürebilir.

Sabancı Üniversitesi Rektörü Zehra Sayers konuşmasında, “Sabancı Üniversitesi’nde en temel amaçlarımızın başında sürekli kendimizi yenilemek, öğrencilerimize en iyi öğrenim ortamını sunmak, araştırma ve diğer faaliyetlerimizle birikimimizin topluma geri dönüşünü sağlamaktır” dedi.

Sabancı Üniversitesi’nin Türkiye ve dünya sıralamalarındaki başarısından bahseden Zehra Sayers, Sabancı Üniversitesi’nin Times Higher Education 2019 Dünya Üniversiteleri Sıralaması’na, Türkiye’den, ilk 400’den tek üniversite olduğunu söyledi. Zehra Sayers, Sabancı Üniversitesi’nin Üniversitelerarası Girişimcilik ve Yenilikçilik Endeksi’nde birinci olarak kalmayı başardığını sözlerine ekledi. 

Zehra Sayers, 21. yüzyılın gereksinimlerinden bahsederken mezunları farklı kılan ve sahip olmaları gereken yetilerden de söz etti. 21. Yüzyılın; çevre ve iklim değişikliği, yapay zeka, nanoteknoloji, biyoteknoloji ve kuantum alanlarında gelişmelere sahne olacağını, bu gelişmelerin insan yaşamını hem olumlu hem de olumsuz olarak etkileyebileceğini ifade etti. Bu gelişmelerin; politika, ekonomi, finans, eğitim gibi alanlarda etkili olacağının da altını çizdi.

Zehra Sayers, 21. yüzyılın en önemli gereksinimlerini esneklik, sürekli öğrenme ve adaptasyon yeteneği ile fırsata çevirme olarak tanımladı. 

Mezunlar adına, Profesyoneller İçin Yönetim Programı birincisi Çiğdem İltemir Carino ve Mezunlar Derneği adına Zeynep Bahar Çelik birer konuşma yaptılar. Tören, konuşmaların ardından diplomaların verilmesiyle son buldu.

Kurumsal Yönetim Forumu'nun 2. Politika Notu Yayınlandı

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat ve Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Muzaffer Eroğlu tarafından kaleme alınan ikinci politika notu "Yönetim Kurulunun İşlevselliği, Karar Kalitesi ve Çeşitlilik" başlığını taşıyor.

Politika notuna ulaşmak için tıklayınız.

“Neden Olmasın” oyunu Erzurumlu öğrencilerle buluştu

Sabancı Vakfı’nın desteği ile Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) tarafından, Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi’nin ortaklığıyla yürütülen Mor Sertifika Programı kapsamındaki çocuk oyun atölyeleri Erzurum’da yapıldı.  15 Ekim Pazartesi günü Erzurum Sabancı İlkokulu, 4. sınıftaki 60 öğrenciyle kutu oyunları oynandı.

Fotoğraftakiler: Betül Sarı (SU Gender), Gözde Durmuş (Bilgi Üniversitesi / ÇOÇA), Abdurrahman Düzgün (Sabancı İlkokulu Müdürü), Ayşegül Taşıtman (SU Gender / Mor Sertifika Programı Koordinatörü, Cem Demirayak (Bilgi Üniversitesi / ÇOÇA)

Gerçekleşen atölyede çocuklara “Neden Olmasın?” ve “Mesela Sokağı” isimli kutu oyunları oynatılarak toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığının artırılması hedeflendi.

Atölyeye katılan çocuklarda oyunlar aracılığıyla toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığının artırılması hedeflendi. Kutu oyunları atölyeleri Adana, İstanbul ve İzmir ve gerçekleştirilmeye devam edecek.

Kutu Oyunları Hakkında

Erkek çocukları ip atlayamaz mı? Kız çocukları top oynayamaz mı? Kadınlar da evlenme teklif edemez mi? Sofrayı hep anneler mi hazırlamalı? Erkekler de renkli giyinemez mi? Akşam mesailerine hep erkekler mi kalmalı? Neden yöneticiler hep erkek? Bu soruların yer aldığı 10 yaş ve üstü çocuklar için tasarlanan “Neden Olmasın?” adlı kutu oyununun temel amacı, toplumsal cinsiyete yönelik kalıp yargıların yerleşmeye başladığı dönemdeki çocuklara, ayrımcı pratikler doğuran bu kalıpların alternatiflerinin de olabileceğini göstererek kafalarında soru işaretleri oluşturmak.

Bir ekip oyunu olan “Neden Olmasın”da çocukların oyunu kazanabilmek için yapmaları gereken, ellerindeki siyah beyaz kartlarda resmedilen ayrımcılık içeren senaryolarda kimin haksızlığa uğradığını, haksızlığın nerede gerçekleştiğini ve ne tür bir haksızlık olduğunu bularak kartların arka yüzündeki ayrımcılığın olmadığı renkli senaryoları açmaları. Bu sayede ayrımcılık ve haksızlığın farklı türlerini gözlemleyen ve eşitlikçi bir dünyanın nasıl olabileceğine dair görselleri gören çocuklar toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine konuşmak için bir fırsat yakalamış oluyor. Sabancı Üniversitesi bünyesinde Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) tarafından geliştirilen Mor Sertifika Programı’na eklenen “Oyunlarla Genç Mor Sertifika” kapsamında Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi ile iş birliği yapılarak ilk ve ortaokul öğrencilerine toplumsal cinsiyet farkındalığı kazandırmak amacıyla kutu oyunu atölyeleri düzenleniyor.

Program kapsamında Sabancı Üniversitesi birinci sınıf öğrencileri 3 hafta boyunca toplamda 9 saat süren eğitimlerde toplumsal cinsiyet eşitliği, ayrımcılık ve çocuklarla toplumsal cinsiyet eşitliği konuşmak konularında bilgilendiriliyor. Ardından gerçekleştirilen etkinliklerde, üniversite öğrencileri, toplumsal cinsiyet temalı kutu oyunları “Neden Olmasın?” ve “Mesela Sokağı”nı ilk ve ortaokul öğrencileri ile oynuyorlar. 7 yaş ve üstü çocuklar için tasarlanan “Mesela Sokağı”nda, henüz somut düşünme döneminde olan çocukların genel geçer toplumsal cinsiyet rollerine uyan ve uymayan birçok farklı karakter çizimi ile karşılaşmaları sonucunda farklı rollerin varlığını da görmesiyle ayrımcılığa yol açabilen kalıp yargıların esnetilmesi amaçlanıyor. Çocukların farklı ve günlük hayatta pek de rastlamadıkları örnekler görmesinin özellikle bu yaş grubunda olumlu etkileri olduğu bilindiğinden, oyunda birçok farklı senaryoya dair kartlar görerek bunları hikâyeleştirmeleri isteniyor.

Abone ol