Ana içeriğe atla

150 Kadın Girişimci Kampa Girdi

KAGİDER’in (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği), Sabancı Üniversitesi işbirliği ve Boyner Holding evsahipliğinde düzenlediği “Proje 15 Kadın Girişimci Destek Kampı”, şirketi 3 yıldan küçük ve işini büyütmek isteyen 150 kadın girişimciyi bir araya getirdi.

Programa yapılan başvurular arasından değerlendirme süreçleri sonucunda belirlenen ve öncesinde internet üzerinden KAGİDER Pusula eğitimini tamamlayan katılımcılar, kamp süresince alanında uzman eğitmenler ve kadın girişimcilerden eğitimler alarak atölye çalışmalarına katıldılar. Kampın katılımcıları cirosu 1 milyon TL’nin altında olan ve şirketlerinin geçmişi henüz kritik baraj olan üç yılı doldurmamış kadın girişimciler arasından seçildi.

Oktar: ‘Hedefimiz kadın girişimcileri pazara hazırlamak’

Atölye çalışmalarında Sabancı Üniversitesi işbirliğiyle, 15-16 Eylül tarihlerinde Boyner Holding ev sahipliğinde düzenlenen etkinlik, KAGİDER Başkanı Sanem Oktar’ın açılış konuşmasıyla başladı. Oktar, konuşmasında şu sözlere yer verdi: “KAGİDER kuruluşundan bu yana on binlerce kadını destekledi, girişimcilikte başarılı olmaları için yol gösterdi. 15’inci yılımızda başlattığımız bu projeyle on beş bin kadına uzaktan erişim sağlamayı, bin beş yüz kadına online eğitimler vermeyi, 150 kadına girişimcilik kampı düzenleyerek iş fikirlerini değerlendirmeyi hedefledik. Bugün bu kampı gerçekleştirdiğimiz için çok mutluyum. Hedefimiz kadın girişimcileri pazara hazırlamak. Türkiye’nin girişimcilik haritasına kadınların kurduğu ve büyüttüğü yeni ve güçlü şirketler eklenmesine katkıda bulunacağımıza inanıyorum.”

Oktar’dan sözü devralan KAGİDER Eğitim ve Mentorluk Strateji Grup Başkanı Seçil Şendağ ise konuşmasında networking’in önemini vurguladı: “Bu kampla amacımız kadın girişimcilerin uzun ve zorlu yolculuklarını kolaylaştırmaya çalışmak. Burada iki gün boyunca her biri aynı zorlu yoldan geçen kadınlar olarak birbirinizin gözlerinin içine bakın, birbirinizi görün, iş fikirlerinizi paylaşın ve dostluklar edinin. Çünkü biz kadınlar birlikte çok daha güçlüyüz.”

Seçim komitesinin seçeceği 15 kadın girişimci desteklenecek

Armut.com’un kurucusu Başak Taşdemir, zeytin çekirdeğinden biyoplastik üreten Biolive firmasının kurucu ortağı Duygu Yılmaz ve Vispera Bilişim Teknolojileri’nin kurucu ortağı Aytül Erçil’in Sanem Oktar moderatörlüğünde gerçekleştirdikleri “Büyümek büyük düşünmekle başlar; Yatırımcı Ne Bekler” paneliyle devam eden etkinlikte eğitim ve gelişim danışmanı Betül Bozkurt’un moderatörlüğünde networking çalışması yapıldı. Ardından iki gün boyunca PDA kurucusu Kılıç Arslantürk’ün “Müşteri Edinme ve Tutma”, Sparkus.com kurucusu Dani Benreytan’ın “İş Geliştirme Yönetimi İçin Yaratıcı Düşünme”, Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Berna Beyhan’ın “İş Modeli Eğitimi”, pazarlama ajansı NBT’nin (Next Big Think) Türkiye temsilcileri Çiğdem Çetinbaş ve Hülya Çeltekoğlu’nun “Dijital Dünyada Var Olmak”, Seçil Şendağ moderatörlüğünde BEE’O kurucusu Aslı Elif Tanuğur, Reeder’ın kurucu ortağı Sezen Şaral ve Suteks Group kurucusu Nur Ger’in katıldığı “Dünya firması olmak; uluslararasılaşma” paneli, Sabancı Üniversitesi SUCOOL Koordinatörü Naci Kahraman’ın “Etkili Sunum” eğitimleri ve KAGİDER üyeleriyle yapılan “Koçlarla Sunum Çalışmaları” etkinliği gerçekleştirildi.

“Proje15 Kadın Girişimci Destekleme Kampı” katılımcıları, işlerini anlattıkları kısa videolardan oluşan proje dosyalarını 17-23 Eylül tarihleri arasında teslim edecekler. Ön Seçim Komitesi’nin seçiminde sonra, Türkiye’nin önde gelen iş insanları ve yatırımcılarının yer aldığı jürinin değerlendirmesiyle, 15 Ekim 2018 tarihinde iş fikirleriyle öne çıkan 15 kadın girişimci açıklanacak. Belirlenen kadın girişimcilere çeşitli destekler sağlanacak. Sunulacak imkânlar arasında; melek yatırımcılar ve girişimcilik ekosistemi ile buluşturma, halkla ilişkiler desteği, altı ay süreyle KAGİDER üyelerinden mentorluk desteği ve alanında uzman KAGİDER üyelerinden oluşan Danışma Kurulu desteği yer alıyor.

Proje 15, gazeteci Elif Ergu’nun KAGİDER’in 15. yılı vesilesi ile kaleme aldığı “İlham Veren Kadınlar” adlı kitabının, KAGİDER’in 15.yıl galasının ve KAGİDER üyelerinin sahneye koyduğu “Duyanlar Olsun” adlı oyunun bilet satışlarından elde edilen gelirle hayata geçirildi.

İPM'den "İnsan Kökenli İklim Değişikliğinin Bilimi: Tarihsel bir Bakış"

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) İklim Değişikliği alanında çalışan araştırmacı ve akademisyenlerin, bu alandaki çalışmalarını masaya yatıran İklim Kafe Konuşmaları serisinin yeni akademik yılın ilk buluşması 3 Ekim 2018, Çarşamba günü,  Karaköy Minerva Palas’ta gerçekleşecek.  

İstanbul Teknik Üniversite Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü’nden Prof. Dr. H. Nüzhet Dalfes, "İnsan Kökenli İklim Değişikliğinin Bilimi: Tarihsel bir Bakış" başlıklı bir konuşma yapacak. 

Buluşmada, insan kökenli iklim değişikliklerinin bilimsel tabanının gelişiminin tarihi özetlenecek, iklimbilim çalışmaları ile bilişimdeki gelişmelerin sinerjisi tartışılacak. Buluşma kapsamında şu çerçeve üzerinde durulacak:

“İnsan kökenli sera gazı artışlarının bilimsel tabanı sanıldığından çok daha geçmişe dayanır.

Birçok kişi Yer’in atmosferindeki karbon dioksitin artışının iklim üzerindeki etkilerinin bilimin nispeten yeni bir keşfi olduğunu düşünür. Halbuki, karbon dioksitin ve diğer sera gazlarının etkileri 19. Yüzyıl’ın sonlarından itibaren bilinmektedir. Benzer şekilde, fosil yakıtlar kökenli karbon dioksitin atmosferdeki birikimi ve okyanusların rolü yaklaşık 50 yıldan beri bilinmektedir.” 

İPM İklim Kafe buluşmasında sizi de aramızda görmekten mutluluk duyacağız. 

Konuşmacı: Prof. Dr. H. Nüzhet Dalfes - Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, İstanbul Teknik  

                     Üniversitesi

Tarih          : 3 Ekim 2018, Çarşamba

Saat           : 18:00-20:00

Yer             : Karaköy Minerva Palas, Giriş Katı

                     Bankalar Caddesi No:2 Karaköy

 

İklim Kafe Konuşmaları Hakkında 

İklim Kafe Konuşmaları, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi tarafından 2017-2018 öğretim yılında organize edilmeye başlandı. Bugüne kadar yapılan 5 buluşma boyunca 200 kişiyi ağırlayan etkinlik 2018-2019 öğretim yılı için de 5 buluşma hedefiyle başladı. 

İklim değişikliği alanında çalışan araştırmacı ve akademisyenler, iki ayda bir bu alandaki çalışmalarını özel bir konu çerçevesinde masaya yatırıyor. İklim Kafe Konuşmaları'nda iklim değişikliğiyle ilgili çeşitli konuları, politikadan atmosfer bilimlerine, ekonomiden psikolojiye kadar disiplinler arası bir ortamda tartışmak üzere bir araya geliniyor.

http://ipc.sabanciuniv.edu

http://twitter.com/ipc_ipm
http://www.facebook.com/IstanbulPolicyCenter 

 

"Y Kuşağının Yetkinlik Gelişimi ve Sosyal Medyada Kişisel Markalaşması" projesi çıktılarını paylaştı

Sabancı Üniversitesi Kariyer ve Staj Ofisi koordinatörlüğünde yürütülen ve bir Avrupa Birliği Projesi olan “Y Kuşağının Yetkinlik Gelişimi ve Sosyal Medyada Kişisel Markalaşması” projesi, 25 Eylül Salı günü gerçekleşen kapanış konferansı ile tamamlandı. Projenin tüm çıktıları, proje portalı olarak www.binyaprak.com üzerinden yayınlanıyor.

 

Soldan Sağa: Evrim Kuran, Şule Yalçın, Prof. Dr. İhsan Sabuncuoğlu, Prof. Dr. Zehra Sayers, Prof. Dr. Erhan Erkut, Melek Pulatkonak

Sabancı Üniversitesi Kariyer ve Staj Ofisi’nin 2015 yılında başladığı, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı tarafından hibelendirilen "Generation Y's Virtual Guide to Skill Development and Personal Branding in Social Media / Y Kuşağının Yetkinlik Gelişimi ve Sosyal Medyada Kişisel Markalaşması" projesi tamamlandı.

Üniversite öğrencilerinin istihdamına katkı sağlamak amacıyla Y kuşağına gerekli yetkinlikleri kazandırmayı ve öğrencilerin kendilerini sosyal medya üzerinden etkin bir şekilde ifade edebilmelerine destek olmayı hedefleyen projenin çıktıları, düzenlenecek kapanış konferansında paylaşıldı. Proje koordinatörü, Sabancı Üniversitesi Kariyer Geliştirme ve Mezunlarla İlişkiler Yöneticisi Şule Yalçın yaptığı konuşmada, projenin ana hedefinin yeni mezun adaylarının işe alınabilirlik, beceri gelişimi ve kişisel markalarını oluşturabilmelerine yönelik bir “Sanal Rehber” geliştirmek olduğunun altını çizdi. Universum Global (İsveç), Novancia Business School (Fransa), Türk Kültür Vakfı ve Abdullah Gül Üniversitesi ortaklığındaki Avrupa genelinde yapılan çok kapsamlı işveren ve öğrenci anketleri sonucunda projenin bugünkü bulgularına ulaşıldı. Çıktıların işveren ve öğrencilerle paylaşımı çeşitli eğitim ve etkinliklerle desteklendi. Projedeki araştırma bulgularına göre işverenlerin, Y kuşağında en çok aradığı 5 yetkinliğin sorumluluk, güvenilirlik,  iletişim, takım çalışması, olumlu tavır olduğu ve işe alım süreçlerinde sosyal medyayı öğrencilere göre daha etkin kullandığı ortaya çıktı.

Bu bulgulara göre hazırlanan “Sanal Rehber”, gençlerin yetkinliklerini geliştirmelerini destekleyerek, iş arama süreçlerinde kendilerini daha etkin ve doğru tanıtmalarına katkıda bulunacak ve binyaprak.com üzerinden yayınlanacak.

“Y Kuşağının Yetkinlik Gelişimi ve Sosyal Medyada Kişisel Markalaşması” projesi kapsamında ortaya çıkan 5 ana yetkinlik alanı, proje portalı olan www.binyaprak.com’da ayrı ayrı yolculuklar olarak, özgün içerik ve videolar ile yayınlanmaya başlandı. Araştırma sonuçları baz alınarak ortaya çıkarılan yetkinlik alanlarına ilişkin yeni içerikler yer almaya devam edecek. Canlı yayınlar ile desteklenecek Gen Y kanalı, öğrencilerin rehber alanı olacak.

Türk gençleri işverenden gelişim ve eğitim talep ediyor

Projenin, 25 Eylül 2018 tarihinde Sabancı Holding’te düzenlenen "Kapanış Konferansı”nda “İşverenin yeni mezunlarda aradığı beceriler” panelinde MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Prof. Dr. Erhan Erkut ve Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı Evrim Kuran panelist olarak katıldı.

Genç ve işveren araştırmalarının dikkat çeken sonuçlarının konuşulduğu panelde Evrim Kuran; “Türk gençlerinin işverenden öncelikli talebinin; kendi gelişim ve eğitimlerini destekleme olduğunu belirtirken, öte yandan gelişmiş ülkelerde ise gençlerin işverenden yetkinliklerini kullanabilecekleri kendilerini zorlayacak yeni görevler talep ettiklerini söyledi. Öte yandan psikolojik sermayeyi korumanın çok önemli olduğunun altını çizen Kuran, bireysel ve kurumsal olarak ayakta kalabilmenin dört önemli koşulu olarak; umut, iyimserlik, özfaydalılık ve yılmazlık kavramlarının önemini vurguladı.

Erhan Erkut ise Türkiye’de girişimcilik ekosistemini kurma ve geliştirmenin önemi üzerine durdu. Yurtdışı ve Türkiye’deki kurumların genel özelliklerini karşılaştıran Erkut, özellikle üniversitelerin bu konudaki çalışmaları hakkında bilgiler verdi.

"Y kuşağının yetkinlik gelişimi ve sosyal medyada kişisel markasını oluşturması için Sanal Rehber" isimli Avrupa Birliği projesi hakkında detaylı bilgi için: http://guideforgeny.sabanciuniv.edu/

Sanayi Odaklı Projeler ENS 491 Mezuniyet Programına katıl, öğrendiklerinle değişimin bir parçası ol!

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi 4. Sınıf öğrencilerinin, mezun olmadan önce profesyonel hayat ile tam anlamıyla tanışmalarını ve kariyerleri için önemli bir adım atmalarını sağlayan, Sanayi Odaklı Projeler ENS 491 Mezuniyet Programı için başvuru tarihi 1-2 Ekim 2018.


Sabancı Üniversitesi, üniversite-sanayi işbirliği kapsamında gerçekleştirdiği Sanayi Odaklı Projelere tüm hızıyla devam ediyor. 2018-2019 Akademik Yılında MDBF öğrencileri; DHL Lojistik Hizmetler A.Ş., Doğuş Teknoloji, EnerjiSA, Festo, Ford Otomotiv San. A.Ş. , Kanca El Aletleri ve Dökme Çelik A.Ş, Kuveyt Türk Katılım Bankası, Moodist Psikiyatri Hastanesi, Ravago Petrokimya, Renault, Ulak Haberleşme, KordSA, TemSA, Fedaral Döküm firmalarının 24 farklı projesi arasından şeçim yaparak Sanayi Odaklı Projeler’e katılabilecekler.

Sanayi Odaklı Projeler hakkında detaylı bilgi almak ve yerleştirme seçimi yapmak için linklere tıklayın. 

Türkiye’den Dünyanın En İyi 400 Üniversitesi içine giren tek üniversite Sabancı Üniversitesi

Times Higher Education (THE) 2019 Dünyanın En İyi Üniversiteleri sıralamasını açıkladı. Sabancı Üniversitesi, bu yıl 1258 üniversitenin değerlendirmeye alındığı söz konusu sıralamada 351-400 bandında yer aldı. Sabancı Üniversitesi’nin Türkiye’den en yüksek basamakta yer aldığı “THE 2019 Dünyanın En İyi Üniversiteleri” sıralamasına bu yıl ülkemizden toplam 23 üniversite girdi.   

 

Times Higher Education  (THE) 2019 Dünyanın En İyi Üniversiteleri sıralaması açıklandı. Söz konusu sıralamada bu yıl Türkiye’den toplam 23 üniversite yer aldı. Sabancı Üniversitesi 77 ülkeden 1258 üniversitenin değerlendirmeye alındığı bu yılki sıralamada 351-400 bandında yer alarak Türkiye’den değerlendirmeye alınan 23 üniversite içinde birinci oldu.

 

Türkiye’den bu yıl sıralamada yer alan 23 üniversitenin başarı sıralamaları şöyle: Sabancı Üniversitesi 351-400 bandında, Koç Üniversitesi 401 – 500 bandında, Bilkent, Boğaziçi ve Hacettepe Üniversiteleri 501 – 600 bandında, İTÜ ve ODTÜ 601 – 800 bandında, Anadolu, Atılım, Erciyes, Gebze Teknik ve İstanbul Üniversiteleri 801-1000 bandında, Akdeniz, Ankara, Bahçeşehir, Çukurova, Dokuz Eylül, Gazi, İYTE, Marmara, Ondokuz Mayıs, TOBB ve Yeditepe Üniversiteleri de 1001 + bandında yer aldı. 

THE Dünya Üniversiteler Sıralaması metodolojisi Eğitim, Uluslararası Görünüm, Sanayi Geliri, Araştırma ve Atıf olmak üzere 5 ana boyut ve 5 ana boyutu oluşturan 13 alt göstergeden oluşuyor. 

Sıralamada söz konusu 5 ana boyuta aşağıdaki oranlarda ağırlık verilmiş:

  • Eğitim: üniversitenin öğrenim ortamı (toplam puanda %30 ağırlık)
  • Araştırma: hacim, gelir ve itibar (%30 ağırlık)
  • Atıflar: araştırmadaki etkinlik (%30 ağırlık)
  • Sanayi Geliri: yenilikçilik (%2,5 ağırlık)
  • Uluslararası Görünüm: personel, öğrenci ve araştırma (%7,5 ağırlık)

 

Çaya yeni bir yaklaşım

Sabancı Üniversitesi 2009 Yönetim Bilimleri Fakültesi mezunu Ömer Çağatay’ın kuzeni Eylül Görmüş ile ortak olarak beş yıl önce kurduğu Dem, dünya çapında ismini duyuran bir marka oldu. Dünyanın 80 ülkesinde seçkin mekanlarda servis edilen 200 yıllık çay markası Ronnefeldt’in Türkiye’deki temsilcisi oldu. Dem, Louis Vuitton’un şehirler rehberi serisinin İstanbul rehberinde de yer almayı başardı. Ömer, Louis Vuitton rehberinde olduklarının bilgisini de tesadüfen bir arkadaşından öğrenmiş.


Ömer Çağatay 2009 yılında Yönetim Bilimleri Fakültesi’nden mezun olmuş. University of Exeter’de pazarlama üzerine master eğitimini tamamladıktan sonra iş hayatına atılmış.

Üniversitedeyken Ülker’de, çikolata kategorisinde pazarlama departmanında çalışan Ömer’in aklında hep kendi markasını kurmak varmış. Aklında Türkiye gibi, kişi başına dünyanın en çok çay tüketen ülkesinde, neden çay evleri olmadığı sorusu varmış. İngilizlerin muazzam çay kültürü Exeter gibi küçük bir şehirde bile varken neden bizde sadece kıraathaneden ibaret olduğu aklını kurcalamış. Ömer’in ailesinin kimya alanında faaliyet gösteren bir aile şirketi var ancak o, son tüketiciye yönelik bir marka oluşturup bu yolda ilerlemeyi tercih etmiş.

Ömer Çağatay ve kuzeni Eylül Görmüş, Türkiye’deki çayevi ihtiyacını karşılama ve Türkiye’ye farklı çayları tanıtma misyonu ile 2013 yılında Karaköy’de açmışlar. Başta Hindistan, Sri Lanka ve Çin olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinden 60 çeşit çayı bulabileceğiniz Dem’in açılış aşamasında bir çay uzmanından danışmanlık almışlar.  

Dem Louis Vuitton İstanbul Şehir Rehberi’nde


Dem’in başarısı Time Out İstanbul Dergisi’nden aldıkları İstanbul’un En İyi Cafesi Ödülü ile bir kez daha ispatlanmış. Ömer bu ödülün kendileri için motivasyon kaynağı olduğunu söylüyor. Dem ayrıca, dünya çapında bir marka olan Luis Vuitton’un şehirler rehberleri serisinin İstanbul rehberinden Dem’in de yer aldığını söylüyor. Kendisi de bunu tesadüf eseri bir arkadaşından öğrenmiş. Ayrıca Dem Lonely Planet’ın önerdiği mekanlar arasında yer alıyor ve her sene Trip Advisor tarafından Mükemmellik Sertifikası’na layık görülüyor.

Ronnefeldt’in dünyadaki en genç distribütörü

Ömer Dem’de ikram edilen markalardan olan, 1823 yılında Frankfurt’ta kurulan ve lüks oteller ile kraliyet ailelerine çay tedarik eden Ronnefeldt’in distribütörlüğünü de almış. Ömer, 80’den fazla ülkede bulunan bir çay markası olan Ronnefeldt’in dünyadaki en genç distribütörü olmuş.

 

Ömer’le sohbetimizde, Türkiye’ye yeni bir çay markasını getirmenin zorluklarından, Dem’in başarısından ve farklı çeşit çaylara tüketicilerin verdiği tepkilerden söz ettik.

Bizde kahvenin tarihi daha eski olmasına rağmen çay damak tadımıza daha çok hitap etmiş. Çay aslında, farklı çeşitleri ve farklı harmanları ile uçsuz bucaksız bir dünya… Türkiye’de Karadeniz’de üretilen çayımız var. Biz bunun dışına çıkmamışız. Ömer, Türkiye’de üretilen çay yine Türkiye’de tüketildiğini söylerken, Karadeniz’de bir milyondan fazla insanın çay işinden para kazandığını sözlerine ekliyor.

Kişi başına çay tüketiminin bu kadar yoğun olduğu bir ülkede, bu alanda girişimci olmak aslında çok zormuş. Türkiye’de çay çeşitlerinin, farklı markaların pazara girmesi ile ilgili de ciddi sıkıntılar yaşanıyormuş. Yurt dışından getirilen yabancı çaylara yüzde 145 oranında vergi uygulanıyormuş. Ömer karşılaştığı en önemli sorunların yurt dışından gelen çaya uygulanan bu vergi ve gümrük uygulamaları olduğunu söylüyor.

Çayın vergi oranının yüksek olması pazarın küçülmesine ve niş olarak kalmasına neden oluyor. Ömer bu sorunun aşılması durumunda birçok markanın Türkiye’ye geleceğini söylüyor. Yabancı çay üreticilerinin, yüzde 95 oranında siyah çayın hakim olduğu Türkiye pazarı için doğru partnerleri aradıklarını da sözlerine ekliyor.

Türkiye’de çayın çok zor bir alan olmasının bir diğer nedeni Almanya’dan gelen Ronnefeldt markalı çayların, İstanbul’dan geçip Rize’de gümrük işlemlerine girmesi. Bunun çok kolay bir iş modeli olmadığını dile getiren Ömer, bütün zorluklara rağmen işlerini büyütmeye çalıştıklarını sözlerine ekliyor. Dem’de sunulan 60 çeşit çay, tatlı ve Türkiye’de sadece Dem’in menüsünde bulunan tuzlu cheesecake’lar ve diğer ikramlarla zenginleştiriliyor. Beş yıl önce açılan Dem’in ikinci şubesi Moda’da açılmış.

Dem Moda’da yeni bir hikaye üzerinden giderek, çayları 35 farklı çeşit cheescake ile eşleştirmişler. Dem Moda’nın hikayesini Şef Merve Gül Şenol Özen’e anlattıklarında, çaylardan ilham alarak cheesecake’ler ve çayları eşleştirmiş. Mesela Diyarbakır çayı, Diyarbakır karpuzundan yola çıkılarak karpuzlu cheesecake ile eşleştirilmiş.

Dem’de en çok tercih edilen ise Hemşin çayıymış. Ancak müşteriler farklı deneyimler yaşayabileceklerini, farklı çaylar tadabileceklerini biliyorlar.

Dem’de yazları, kendi ürettikleri buzlu çaylar sunuluyor. Bu çaylar da yine Dem en doğal harmanlardan demlenerek ve taze meyvelerle tatlandırılacak yapılıyor. Ömer buzlu çaylara örnek olarak Tirebolu çayı ve ananasla yaptıkları buzlu çayı, yeşil çay ve elmayla yaptıkları buzlu çayı ve kırmızı meyveli, çilekli buzlu çayları örnek gösteriyor.

“En iyi çayı, en doğru şekilde servis etmeye özen gösteriyoruz”

Dem’de Türkiye distribütörlüğünü üstlendikleri Ronnefeldt servis ediliyor. Ronnefeldt’i diğer çaylardan ayıran en önemli özelliği en yüksek kalitedeki çay yapraklarını kullanması ve 200 yıllık know how sayesinde en iyi harmanı sunması. Gerek Karaköy, gerekse Moda Dem’in müşterilerinin çok seçici olduğuna vurgu yapan Ömer, en iyi çayı, en doğru şekilde servis etmeye özen gösterdiklerini söylüyor.

Çay denince akla ev, sıcaklık, huzur, salon, sohbet, muhabbet kavramları geliyor. Ömer, “Biz de bunların arkasında özellikle durmaya çalışıyoruz. En büyük farkımız bu. Zaten dükkanlarımızın da bu şekilde tasarlandığını göreceksiniz.” diyor.

Müdavimlerini çok önemsediklerini söyleyen Ömer, Tophane’deki dükkandan Karaköy’e taşınırken 2013’ten beri müşterilerinin hatıralarını beraberlerinde getirdiklerini sözlerine ekliyor. Müşterilerin peçetelere yazdıkları notları toplayıp saklıyorlar. Gelecekte bunlarla ilgili bir proje yapmak istiyorlarmış.

Dem’e herkesin bir katkısı bulunduğunu, kendilerinden bir şeyler bıraktığını söyleyen Ömer “Yurt dışından gelip başka bir arkadaşın iki sene sonra geleceğine not yazıyor ve o insan geliyor. Evlenme teklifleri burada gerçekleşiyor. Yani çok enteresan hikayeler yaşanıyor” diyerek devam ediyor.

Çayların gerçek faydalarını alabilmek için uygun şekilde demlenip sunulmalı. Ronnefeldt Akademi’den Tea Master Sertifikası olan Ömer, çayın lezzetini, yaprak kalitesinin, demlenme şeklinin, iklim, toprak, bölgelerin farklılığının etkilediğini söylüyor. Ömer Ronnefeldt’ten sertifika almış ancak eğitimler sürekli devam ediyor. Ronnefeldt’in, en iyi çayın, en iyi şekilde servis edilmesi konusunda işletmeleri bilgilendirme konusunda çok hassas olduğunu söylüyor.

Ömer çayların içilmesi gereken zamanlar ile ilgili de bilgi veriyor. Sabah için uygun çay olarak, saf bir siyah çay olan Darjeeling’i örnek veriyor. Bir de, elle yuvarlanan yasemin çayını gösteriyor. Çay yasemin çiçeklerinde bekletilip elle yuvarlanıyormuş ve suda açılıyormuş. Bunu da yine ılık suda demlemek gerekiyormuş. Ömer akşam saatlerinde ise sakinleştirici ve dinlendirici fonksiyonları olan bitki çaylarının tercih edildiğini söylüyor.

Çay türlerinin kalitesi üzerine de bilgi veren Ömer, tam büyük yaprakların birinci kalite olduğunu söylüyor. Ömer’in Türkiye distribütörlüğünü üstlendiği Ronnefeldt bu kalitedeki çaylarla ilgileniyor. Kırık yaprakların ikinci kalite olduğunu belirtiyor. Toz halindeki Türk çayının ise dördüncü kalite olduğunu söylüyor.

Çay demleme şekli hakkında da konuşuyoruz. Türk çayı tamamen toz olduğu için çok miktarda ve uzun sürede demleniyor. Diğer çaylardan örnekler göstererek bu çaylardan bir çay kaşığı ölçüde, az su ile ve içilecek porsiyon kadar demlediklerini söylüyor. “Hem göz, hem demleme alışkanlığı olarak az buluyoruz, fazla yapıp ziyan ediyoruz. Çayda daha öğrenilmesi gereken çok şey var” diye devam ediyor.

Çay mı kahve mi?

Türkiye’de yaygınlaşan kahve zincirleri sayesinde hemen herkes kahve terminolojisine hakim. Ancak çay tüketimi daha yüksek olmasına rağmen, çay hala Türkiye için yeni yeni büyüyen bir pazar. Ömer, “Çay dünyadaki en sağlıklı sıcak içecek olmasına rağmen kahvenin tedarik ve satışta daha garantili bir ürün olarak göründüğü için kahve daha yaygın. Özellikle yeni nesil kahve dükkanları birbirine yakın konseptler sunuyor. Çok güzel kahve tarifleri olduğu için de olgun bir pazara sahip. Çayda ise pazar yeni oyuncularla büyüyor. Pazara yeni girenler, farklı konsept oluşturanlar var. İthal çaylar Türkiye’de henüz niş bir pazar ama kahvenin karşısında pay alacaktır” diyor.

Çay sohbet, kültür, edebiyatın çok önemli bir parçası olduğu için farklı bir algısı var. Ömer, “Çayda inovatif teknikler yerine geleneksel taraf ağır basıyor. Genç nüfusun yurt dışında farklı yerler görmesi, öğrenmesi ile oluşan bir pazar var” diye devam ediyor.

Ronnefeldt çaylarını lüks otel ve restoranlara satıyorlar

Ömer, lüks otellere ve restoranlara Ronnefeldt çay satıyorlar. Hatta Ronnefeldt çaylarını alan restoranlar arasında geçtiğimiz günlerde sohbetlerimize konuk olan Markus da var. Markus’un kurucu ortaklarından Sinan Büdeyri de Dem’in danışman şefleri arasında bulunuyor. Ömer, Sinan ve Emirhan’ın tanışmasına vesile olduğunu ve bu nedenle çok mutlu olduğunu sözlerine ekliyor.

Ömer, “Türkiye’de şu an ağırlıklı olan Arap turistler farklı çayları ve Ronnefeldt’i kendi ülkelerinden biliyorlar ve bunları arıyorlar. Yabancılar Türk çayını deniyorlar ama alışamıyorlar. Bir de yabancılar çaylardan hangisi neye iyi gelir, hangi saatte içilmeli konusunu daha iyi biliyorlar” diyor.

Bunun üzerine Ömer ile bazı dönemlerde, diyetisyenlerin ve medyanın yönlendirmesiyle gündeme gelen farklı çaylar üzerine konuşuyoruz. Son dönemde çok gündemde olan beyaz çaydan bahsediyoruz. Ömer, beyaz çayın aslında dünyada yetiştirildiğini ancak Türkiye’de ÇAYKUR tarafından ilk defa üretildiği için, Ar-Ge sürecinin çok pahalı olduğunu bunun da tüketiciye yansıdığını söylüyor. Dem beyaz çayı hem çay hem de harman olarak ithal ediyor. Fiyatı görünce tereddüt eden müşteriler olmuş ama her seferinde Türkiye’deki beyaz çayın neden pahalı olduğu, kendi sattıkları beyaz çayın fiyatının neden daha makul olduğunu anlatıyorlar.

“Çaya dair literatür artıyor”

Türkiye’de de çaya dair literatürün arttığını söyleyen Ömer, Dem’in web sitesinde zaman zaman içerik paylaştıklarını söylüyor. Türkiye’deki bazı çay uzmanlarının kitap hazırladıklarını,  yurt dışında ise çay uzmanlarının, Türkiye’nin de dahil olduğu, farklı ülkelerin çay kültürlerini anlatan kitaplar olduğunu belirtiyor.

Türkiye’de son birkaç yıldır Kahve Festivali düzenleniyor. Ömer çay için de festival denemeleri olduğunu ancak iptal olduğunu belirtiyor. Çay ile ilgili yapılan çalışmalar çok genel ve karışıkmış. Dem bu tür bir festivalde yer almak istiyor ancak, 200 yıllık köklü bir firmayı da temsil ettiği için çok esnek olamıyor. Ömer, Kahve Festivali’ni çok nitelikli bulduğunu ancak isimlerinin kahve ile anılmasını istemedikleri için, davet almalarına rağmen, bu festivale katılmadıklarının altını çiziyor.

Dem Karaköy eskinin ve yeninin ortasında

Dem Karaköy, Hırdavatçılar Çarşısı’nın girişine bakıyor. Ömer bunu eski ve yeni içiçe olarak tanımlıyor. “Buralar, İstanbul’un ilk iş bölgeleri, ilk ticaret yapılan yerler. Hırdavatçılar Çarşısı’nın kapı komşusuyuz. Yan taraf cami, dünyanın en eski metrolarından biri olan Tünel’in girişi burada. Üst tarafta ise sanat galerileri, kültür merkezleri vb. bulunuyor. Biraz farklı, biraz saklı bir yer. İçinde farklı bir şey vaat ediyor” diye devam ediyor.

Ömer, Türkiye’de yeni olan çay pazarına inandıklarını söylüyor. Trendleri takip ettiklerini de sözlerine ekliyor. “Türkiye’de çay pazarı büyüdüğünde, yeni çaylar öğrenildiğinde Pazar büyüyecek. Bu nedenle pazarın büyümesini, yeni oyuncuların girmesini istiyoruz. Bizim yaşadığımız zorlukları belki daha kolay çözenler olacaktır. Pazarın büyümesi en iyi çaya talebi artıracak” diyerek sözlerine son veriyor.

 

 

Nötron yıldızından olağan dışı kızılötesi ışıma

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ünal Ertan ile Temel Geliştirme Programı Öğretim Üyesi Şirin Çalışkan’ın da dahil olduğu araştırma ekibi, NASA’nın Hubble Uzay Teleskobuyla gözlemlediği RX J0806.4-4123 nötron yıldızını kuşatan ve daha önce hiç görülmemiş özelliklerde kızılötesi ışıma bölgesinin varlığını ortaya çıkardı.  

Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinin, ABD’nin Pennsylvania State Üniversitesi ve Arizona Üniversitesi araştırmacıları ile birlikte gerçekleştirdiği çalışma The Astrophysical Journal dergisinde 17 Eylül 2018 tarihinde yayımlandı. Çalışma TÜBİTAK, NASA, Amerika Ulusal Bilim Vakfı (U.S. National Science Foundation), Pennsylvania State Üniversitesi, Penn State Eberly College of Science ve Pennsylvania Space Grant Consortium tarafından desteklendi.

 

This animation depicts a neutron star (RX J0806.4-4123) with a disk of warm dust that produces an infrared signature as detected by NASA’s Hubble Space Telescope.

Credits: NASA, ESA, and N. Tr’Ehnl (Pennsylvania State University)

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Ünal Ertan yapmış oldukları keşif çalışması ile ilgili şu bilgileri aktardı: “Nötron yıldızları evrende doğrudan gözleyebileceğimiz en yoğun cisimler. Yaklaşık 10 km yarıçapında ve bir güneş kütlesine sahipler. Bu çalışmada, şimdiye kadar bir nötron yıldızı etrafında doğrudan gözlenmemiş yaklaşık 30 milyar km çapında bir kızılötesi ışıma bölgesinin varlığı keşfedildi. Bu bölgeden sürekli olarak kızılötesi dalga boylarında elektromanyetik dalgalar alıyoruz. Yaptığımız çalışmada, bu ışımayı üreten fiziksel mekanizmayı da açıklamaya çalıştık.”

Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinin de aralarında bulunduğu araştırmacılar, gözlenen kızılötesi ışımayı iki farklı mekanizmanın üretebileceğini belirttiler. Bunlardan ilki nötron yıldızının üretildiği  süpernovadan kalan maddenin yıldız etrafında oluşturduğu disk. Bu modelde, kızılötesi ışımanın asıl kaynağı diskin yıldıza yakın iç bölgesi. Bu bölge gözlenen kaynaktan çok daha küçük olmakla birlikte, burada üretilen kızılötesi ışımanın dış disk yüzeyinden saçılmalarının ve yansımalarının oluşturduğu imaj gözlenen kızılötesi ışımayı üretebilir. Bu sistemlerin etrafında disk olabileceği ve evrimlerini etkileyebileceği fikri ilk kez yine Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden M. Ali Alpar tarafından 2001 yılında önerilmişti.

İkinci alternatif ise nötron yıldızının ürettiği  “pulsar rüzgarı” adı verilen,  yıldız manyetik ve elektrik alanlarıyla hızlandırılmış yüklü parçacıkların yıldızlararası ortamdaki maddeyle etkileşiminin oluşturduğu şoklar. Hangi açıklamanın doğru olduğu ileride farklı kaynakların daha detaylı gözlemleriyle anlaşılabilir.

Çalışmayla ilgili ayrıca NASA internet sayfasında verilen daha detaylı bilgi için lütfen tıklayınız.  

Vidco dünya çapında bir yazılım firması olmayı hedefliyor

Girişimci mezunlarımız ile sohbetimizde bu defa yine üniversite yıllarından bu yana girişimci olan Fatih Demirkan konuğumuz oldu. 2010’da Bilgisayar Mühendisliği programından mezun olan ve girişimcilik yolculuğu mezuniyet öncesine kadar uzanan Fatih Demirkan Sabancı Üniversitesi’nde henüz bir öğrenciyken birkaç arkadaşı ile birlikte okulda etkinlikler düzenler ve yine Sabancı Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarında Vidco adını ortaya çıkarır. Vidco’nun açılımı, Very Important Dreams Community.

B2B çalışan Vidco, faaliyetlerine 2010 yılında başlamış ve 2012 yılında yapılan çalışmalar pivot edilmiş. Kuruluşundan bu yana 160’tan fazla müşteriye hizmet vermiş ve 200’den fazla proje yürütmüş.

Vidco kuruluşundan itibaren kurumsallaşma mantığıyla ilerlemiş. Fatih, “TSE’den hizmet yeterlilik belgeleri aldık. Bir seneden fazladır işletmekteolduğumuz, ISO 9001 ve ISO 27001 Yönetim Sistemlerinin belgelendirmesini 2018 itibariyle gerçekleştirdik.”

Proje bazlı çalışmalarla sürdürülebilir yapıyı desteklemişler

Fatih Demirkan da yatırım almayan girişimcilerden biri. Firmanın bu yapıya ulaşması için çok ciddi optimizasyon çalışması yapılması gerekmiş. Şirketin istikrarlı büyümesini sağlamak adına, Nutella, Coca-Cola gibi hızlı tüketim markalarından Kanyon AVM gibi kurumlara kadar geniş yelpazedeki firmalara projeler geliştirilmiş. Proje hazırlanan firmaların birçoğu devamlı müşteri haline dönüşmüş. Projelerden elde edilen kazanç ile sürdürülebilir yapılarını desteklemişler.

Çıkış noktası mekan ve etkinlik portalı

Fatih’in girişimcilik yolculuğu mezun olduktan sonra, üniversite yıllarında birlikte iş yaptığı, Sabancı Üniversitesi mezunu bir arkadaşı ile devam etmiş. Mekân ve etkinlik üzerine bir portal tasarlamak üzere yola çıkmışlar. Mekân sahibi birçok tanıdıklarının olması bu konuda onları cesaretlendirmiş. Ancak olaylar istedikleri yönde gelişmediği için Fatih farklı bir yönde ilerlemeye karar vermiş.

Mekan ve etkinlik portalı geliştirme süreciyle başlayan Vidco, İçerik Yönetim Sistemi, Mobil Uygulama daha sonra ise iş yazılımlarına doğru pivot edilmiş. Fatih bu durumu şu şekilde açıklıyor: “Şu an baktığımda en doğru pivotu yaptığımızı görüyorum.

Girişimcilikte bir fikirle yola çıkıyorsunuz, fikrin doğru ve uygulanabilir olup olmadığını bu yolda öğreniyorsunuz.”

Kalıplaşmış düşünce yapısına sahip olmamak

Üniversiteden mezun olur olmaz girişimci olarak piyasaya girmenin hem avantajları hem de dezavantajları olduğunu söylüyor. En önemli avantajını kalıplaşmış düşünce yapısına sahip olmamak diye açıklıyor. Fatih, geleneksel iş modelleri ile hiç karşılaşmamasını avantaj olarak görüyor. İşini kurarken Sabancı Üniversitesi’nde aldığı teorik bilgi ve okuduğu iyi örnekler üzerinden kurgulamış. Birlikte çalıştığı insanlarda bariyerle karşılaşmasına neden olsa da bunun üstesinden gelmeyi de büyük bir ustalıkla başarmış. Fatih, üniversitesinin kendisine kattıklarını: “Sabancı Üniversitesi’nin eğitiminin çok disiplinli olması faydalı oldu. Çünkü ben bilgisayar mühendisliği okudum, ama birçok işletme dersi aldım, pazarlamayla ilgili birçok aktivitede bulundum. Bir şirketin yapısını her yönüyle görmemi sağladı.” şeklinde aktarıyor.

Girişimcilikte yaşanabilecekler hakkında kendi deneyimlerinden bir örnek veriyor. 2014 yılında Vidco’nun iki adet yazılım ürünü varmış. Yeni bir yazılım ürünüyle ilgili bir çalışma yapmışlar. Fatih, “Hatalarımızdan bir tanesi yeni ürünü çok hızlı bir şekilde yapmaya çalışmamız oldu. Aslında yeni ürünün çok ciddi bir süreci olduğunu, çok uzun vadeye yayılması gerektiğini görmemiz zaman aldı. Bu projede çok ciddi sorun yaşadık. Girişimci kendi hatalarından ve çevredeki hataları okuyarak öğreniyor.

Fakat çok fazla hata yapma lüksünüz yok. Özellikle Türkiye gibi, yatırım bulmanın çok zor olduğu yerlerde bu şansa sahip değilsiniz” diyerek açıklıyor.

Sabancı Üniversitesi bize öğrenmeyi öğretti

Fatih iş hayatında ise ABD’deki ve Avrupa’daki iyi örnekleri incelemenin ayrışma sağladığına inanıyor. Ancak, bunun aynı zamanda bariyerleri aşmak ve insanları alıştırmak açısından zorlayıcı bir süreç olduğunu da sözlerine ekliyor. Bu noktada yine Sabancı Üniversitesi’nin kendisine kattıklarına vurgu yapan Fatih: “İlk önce klasik öğrenme metodunu değiştirmeniz gerekiyor. Sabancı Üniversitesi’nin bana kattıklarından bir tanesi de mentör öğrenmeydi. Sabancı Üniversitesi hazırlıktan başlayarak bize öğrenmeyi öğretti” diyor.

Fatih: “Üniversitedeyken yaptığım projelerden dolayı sektördeki açığı görerek hareket ettim. Sektörde beni en çok şaşırtan durum ise üniversitelerde verilen teorik bilginin şirketler tarafından önemsenmemesi olmuştur. Teorik bilginin öneminin farkında değiliz.”

Amaç yerli yazılım üretmek

Vidco’nun amacı sektörde bir fark yaratmak. Öncelikle piyasadaki diğer yazılım firmaları ile aynı şeyi yapmak istememişler. Fatih “Şu an piyasadaki yazılım firmalarının çoğu insan kaynakları firması gibi çalışıyor. Yurtdışından gelen bir yazılımı satıyorlar ve bu yazılım üzerinde geliştirme yapacak kişileri şirketlerde istihdam ediyorlar. Biz ise ‘Yerli Yazılım üretmeyi’ amaçladık ve çerçevemizi belirledik” diyor.

Üçüncü sınıftayken Erasmus Programı ile Hollanda’ya gitmek, Fatih’in hayatında, ciddi bir değişim yaratmış. Türkiye’de ağırlıklı olarak Microsoft teknolojileri kullanılıyor. Fatih, bu durumun bizi bağımlı kıldığını düşünüyor. Hollanda’da her şeyin Linux tabanlı yapıldığını ve bunun sürdürülebilir olduğunu görmüş. Bu nedenle de kendi girişiminde yazılımların Linux tabanlı olmasına karar vermiş.

Sistemimizi devamlı öğrenmek üzerine kurduk

Fatih “Normal standart modellerde uygulanan yapıları incelediğimiz zaman fark yaratabilmeniz için o modellerin hatalarını ve yanlışlarını görmeniz gerekiyor. Bizim iş modelimizde yazılım ürünlerimiz var ve aynı zamanda da terzi usulü dediğimiz yazılım geliştirme hizmeti veriyoruz. Biz hep öğrenmeye açık olduk. Sistemimizi; müşteriden, tedarikçiden, çalışandan öğrenmek üzerine kurduk” diyor.

Proje geliştirirken daima kendilerine nerede ve nasıl katma değer yaratacaklarını sormuşlar. Katma değer yaratamayacakları işlerde var olmamayı tercih etmişler. Fatih, yazılım firmalarının yaptığı en büyük hatalardan birinin müşterilerin istediklerini sorgulamadan yerine getirmek olduğunu söylüyor.

Yanlış yazılımlar maliyetleri yükseltiyor

Vidco 2010 yılında piyasaya girdiğinde müşterilerin istedikleri ürünlerle ilgili ihtiyaç analizi yapılmadığını görmüşler. Zamanla ‘batık projeler’ diye tanımladığı, yapılmış ve düzgün çalışmayan veya ihtiyacı karşılamayan projeler gelmeye başlamış. O noktada yazılım firmalarının müşterinin talebini sorgulamadan sadece siparişi teslim etme mantığı ile hareket ettiklerini görmüş.

Fatih’e göre, yanlış yazılımlar maliyetleri de yükseltiyor. Her bir yazılım ürününün bir ekosistem oluşturduğunu belirten Fatih, bu noktadan hareketle yazılım ürettikleri konu ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olmanın önemine vurgu yapıyor. Yazılımın şirketlerin ve insanların hayatlarını kolaylaştırması gerekirken, firmaların hayatını zorlaştıran, işleri aksatan bir noktaya geldiğini sözlerine ekliyor.

Firmaların doğru yazılımı alması durumunda, bu yazılımı ömür boyunca kullanacaklarını söyleyen Fatih, Vidco’nun bir ürününü altı yıl önce alan müşterilerinin hala kendileri ile çalıştığını da belirtiyor. Fatih, “Müşterimizin o ürüne ihtiyacı olduğu sürece bizimle devam edecek, çünkü yazılım aslında bir iş yapma şekli, siz insanlara bir iş yapma şekli veriyorsunuz” diyor.

Yazılım kullanıcıların hayatına değmeli ve fayda yaratmalı

Yazılım hazırlarken yazılım ürünlerinin kesinlikle sürdürülebilir olmasını ve en az hataya sebep verecek olmasını hedefliyorlar. İkinci olarak sorgulamadan, sorular sormadan müşterinin her dediğini yapmamaya karar vermişler. Fatih, yaptıkları çalışmaların kullanıcıların hayatına değmesine, onlarda bir fayda yaratması gerektiğine karar vermiş. Bu da sunulan ürünlerin bu doğrultuda şekillenmesini sağlamış.

Fatih, “Müşterinin yazılım ürünümüzle ilgili talebini alırız. Eğer bu ürünle ilişkiliyse ve gerçekten kullanılabilir bir talepse bununla ilgili uygulamayı yaparız. Yani karar verici aslında işi bilen ürünü yapan firma haline geliyor. Türkiye’de müşteriler buna alışık olmadığı için ilk önce çok hoş karşılanmadı” diyor. Fakat bu bakış açısı zamanla müşteri tarafında da kabul gördü ve benimsendi.

Türkiye’de müşteri bilinci düşük

Vidco’nun pazarda yaşadığı en önemli sıkıntıların başında müşteri bilincinin düşük olması yer alıyor. “Altyapı oluşturabilmek ve sürdürülebilirlik sağlayabilmek adına doğru yazılımı sunabilmek gerekir. Müşteri yazılım satınalma kararı verirken değerlendirme kriterlerini doğru şekilde oluşturamıyor, danışmanlık hizmeti almıyor ve kaliteli tercih yapamıyor.” diyor. Yazılım geliştirme ve insan kaynağının doğru yönetiminin henüz dünyada bile tam olarak oturmadığına vurgu yapan Fatih, bu durumun Türkiye’de daha sıkıntılı olduğunu sözlerine ekliyor.

Yüksek müşteri bilincini sağlamak için firmanın kendisini ve ürününü çok iyi anlatması gerektiğini savunuyor. “Eğer kendinize doğru vizyon belirlediyseniz, yapmak istediğiniz şeyleri doğru belirlediyseniz, kurduğunuz girişime kısa vadeli olarak bakmıyorsunuz, çok uzun vadeli bakmaya başlıyorsunuz” diyor. Müşteri bilincini yükseltmek için kendilerini ve ürünlerini çok iyi anlatmak gerektiğinin altını çiziyor.

Yazılım doktoru

Vidco kendilerine gelen batık projelerle yazılım doktoru olmuş. Fatih firmaların satın aldığı hatalı yazılımlarla ilgili şunları söylüyor: “Türkiye bir yazılım çöplüğü, aynı konuda yüzlerce yazılım var. Ürünü müşterilerin ihtiyaçları doğrultusunda oluşturuyoruz fakat sadece müşteri talebini karşılamak için hareket edersek başarısız oluruz. Ürün ilk aşamada teslim edildiğinde konusunda uzman kişiler tarafından test edilip kabul edilmesi gerekir. Hatalı bir satır kodun yansıması beş yıl sonra ortaya çıkabiliyor.”

Yeni bir müşteri edindiklerinde, uzun vadeli çözüm üretmeye odaklanıyorlar. Yazılım geliştirirken bir firmanın ömür boyu kullanacağı bir ürün yaratmayı ve kullanılabilir olmasını esas amaç edinmişler. Yazılımı oluşturan insanlar bunun farkına sahip olduklarında yaptıkları işe daha çok önem veriyor. Böylece katma değer oluşuyor.

Vidco’da teorik bilgiye önem veriliyor

Fatih, Türkiye’de eğitim ve teorik bilginin geri plana atılmasından duyduğu sıkıntıyı da dile getiriyor. Teorik altyapıyı oluşturmadan sadece pratik üzerine ilerleyen sistemler nedeniyle “gecekondu yazılım” diye tabir edilen kavramın ortaya çıktığının da altını çiziyor. Bu tip yazılımlar kısa vade için çözüm olarak gözükse dahi şirketlere ciddi maddi zarar veren sonuçlar doğuruyor. Stabil çalışmayan yazılımlar, kullanıcıya vakit kaybı yaratan ekranlar ciddi bir iş gücünün heba olmasına yol açarken firma açısından geri dönüşü olmayan oldukça güç bir yola girmesine sebep oluyor. Vidco’da teorik bilgiye her zaman önem veriliyor. İşleri ile ilgili konularda kitaplar alınıyor, makaleler takip ediliyor. Böylelikle güncel teorik bilgileri takip ederek işlerinde fark yaratıyorlar. Vidco’da kişinin alaylı veya mektepli olması fark etmeksizin onlara öğrenmeyi öğretiyorlar. Bu da Vidco’yu sektörde farklı bir noktaya taşıyor.

Vidco’nun bir diğer farkı da ürünlerin kullanılabilirliğini takip etmesi. Fatih, yazılım ürünlerinde satış adedinden ziyade ürünün ne kadar kullanıldığının önemli olduğunun altını çiziyor. Kullanılabilirlik konusunu Hollanda’da kapsamlı bir şekilde öğrendiğini söyleyen Fatih, “Eğer müşterilerimiz bir yazılımı kullanamıyorsa o zaman işlerimizi doğru yapmamışızdır” diyerek sözlerini destekliyor. Vidco’nun müşteri memnuniyetinin yüzde 98 oranında olduğunu da sözlerine ekliyor.

Vidco, pazar lideri olan ürünlerinde bile sürekli olarak hem kalite hem de kapsam olarak geliştirme çalışmalarına yatırım yapıyor.

Hedef yurtdışına açılmak

Vidco pazarın güçlü oyuncularından biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Vidco’nun geliştirdiği ürünler nedeniyle önemli know-how’ı ve oturmuş bir yapısı var. Firmanın bundan sonraki en önemli hedefi ürünleri ve yeni projelerle yurt dışına açılmak. Türkiye’den dünya çapında bir yazılım firması çıkarmak.

Fatih, Vidco’nun kuruluşundan bu yana geçen sekiz senede öğrendiklerini şöyle özetliyor “Yazılım firması olarak ürün bazında uzmanlaşmanız, ürünle ilgili komite oluşturmanız ve o konuyla ilgili bütün gelişmeleri takip etmeniz gerekiyor.”

İstanbul dışında da ofisler açılıyor

Vidco’nun aynı zamanda Türkiye içinde de farklı illerde yapılanmaları var. Yakın zamanda Gaziantep’te bir ofis açılmış. Gaziantep Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde bir ekip oluşturmaya devam ediyorlar. İzmir ve Malatya’da da ar-ge çalışmalarını devam ettirebilecekleri yeni ofisler açma çalışmalarını başlatmışlar.

Vidco’nun bir diğer önemli hedefi ise ürünlerini şirketleştirmek. Böylelikle yeni geliştirilecek ürünlerin tamamen ayrı şirketler içinde yürütülmesini planlıyorlar. Edindikleri know-how ile yeni ürünler geliştiriyorlar.

Girişimcilere destek

Kendi de bir girişimci olan Fatih, yeni girişimcileri desteklemeyi bir misyon olarak görüyor. Yazılım konusunda know-how’ı olmayan birçok girişimci olduğunu fark etmişler. Vidco bir ürünün geliştirilmesinden satışına, pazarlamasına 360 derece deneyim sahibi.

Girişimcileri desteklemek adına oluşturdukları, Girişim Destek Programı çerçevesinde, hem yazılım geliştirme hem de şirket yönetimini ilgilendiren diğer konularla dahilinde know-how desteği veriyor ve mentörlük yapıyor

Girişimcilere tavsiyeler

Fatih, girişimcilere şu önerilerde bulunuyor:

  • Girişimcinin her zaman bilgiye aç olması gerekiyor. Öğrenilen her bilgi bir gün karşınıza çıkıyor ve sizin bir vizyonunuzu, çerçevenizi açıyor.
  • Girişimcinin çok fazla okuması lazım. Daima bir araştırma halinde olması gerekiyor.
  • Her zaman sistematik ilerlemek gerekiyor. Türkiye’deki girişimler bunu yapmadıkları için belirli bir noktada kriz yaşıyorlar.
  • Temel bir felsefeniz, gitmek istediğiniz bir nokta olması gerekiyor. Üniversite ikinci sınıftayken de kurumsal bir firmada çalışmayacağımı biliyordum. Yapabileceklerime baktım ve bu yönde kendimi geliştirdim. Mesela Sabancı Üniversitesi’ndeyken iş planı kurmayı öğrendiğim Management 201 dersini aldım.
  • Girişimcilerin düştüğü en büyük hatalardan biri de “bir fikir”le yola çıkıp pazar analizi yapmıyor olmalarıdır. Fikir belirlenmeli ikinci olarak pazar araştırmasının yapılması gerekir.
  • Fikrin uygulanma süreci fikrin kendinden daha önemlidir. Bir girişimi girişim yapan, çıktığınız yolculuk ve yolculuğa başladığınız zaman devamlı öğrenmeye açık olmanız ve öğrenmek istemeniz.
  • Yatırımcılar ürünle değil, bu yatırımın kendisine sağlayacağı kazanç ile ilgileniyor. Yatırım yapılacak şirketin nasıl bir yol izleyeceği yerine, yatırımcıya daha fazla nasıl kazanç sağlayacağına bakıyorlar. Yatırım almak için bu noktaları doğru açıklamak gerekiyor. Asıl önem arz eden şirketi geliştirecek ileriye götürecek yatırımın yapılması
  • Türkiye’de başarılı bir girişim olduğunda herkes bir anda ‘ben de yaparım’ diyerek bu işe giriyor. Kötü örneklerin ortaya çıkması bu işin asıl fikir sahibi girişimciye zarar verebiliyor . Bunu aşabilecek enerjiye, onu aşabilecek çalışma gücüne sahip olmalısınız. Yaptığınızdan emin olacaksınız. Birilerininbenzer işi yapmasının hiçbir zaman hiçbir önemi yok. Siz ne yaptığınızdan eminseniz, doğru Risk Analizi yapıyorsanız bunların önemi yok. Vidco’da aylık toplantılarla Risk Analizi sonuçları ele alıyoruz.
  • Girişimcinin psikolojik olarak çok sağlam olması gerekiyor. Karşılaşacağı her tür zorluğa çözüm bulabilmeli, hatadan yılmamalı. Bizim kültürümüzde insanlar hata yapmaktan çok korkuyor. Hata yapmaktan korkan biri ya çok büyük sıkıntı çeker ya da çok büyük hata yapar. Girişimci hata yapmaktan korktuğu zaman ortaya yeni bir şey koyamaz.
  • Hata yapmaktan korkmamak gerek ancak, risk alırken risk analizi yapılmalı ve risk yönetimine önem verilmeli.

Mahmut Bayazıt, iki derginin editörler kurulunda

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Mahmut Bayazıt, biri uluslararası biri ulusal iki derginin editörler kuruluna seçildi.


Mahmut Bayazıt’ın editörler kuruluna seçildiği uluslararası dergi International Studies of Management & Organization, 1971 yılından bu yana yayınlanıyor. Dergi, yönetim ve organizasyon alanında güncel ampirik ve kuramsal katkılar yapmayı hedefliyor.

Mahmut Bayazıt’ın editörler kuruluna seçildiği diğer dergi Psikoloji Çalışmaları Dergisi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü tarafından 1956’dan bu yana yayınlanıyor. Dergide, psikoloji genel ve alt alanlarında kantitatif ve kalitatif ampirik araştırmalara yer veriliyor.

BiGGInner İçin Son Başvuru Tarihi 30 Eylül

“Türkiye’nin En Girişimci ve Yenilikçi Üniversitesi” Sabancı Üniversitesi; BiGGInner isimli projesiyle, TÜBİTAK 1512 BİGG programı 1.Aşama Faaliyetlerini yürütecek resmi uygulayıcı kuruluş olarak seçildi. BiGGINNER projesine 30 Eylül 2018 tarihine kadar başvuru yapılabilecek.


Sabancı Üniversitesi Teknoloji Tabanlı Girişimcileri Hızlandırma Merkezi (SUCool) ve İnovent A.Ş, “BiGGInner” projesiyle, TÜBİTAK’ın Yenilikçi ve Teknoloji Tabanlı Girişimcilere 200.000 TL’ye kadar hibe desteği verilen 1512 BİGG Programı 1. Aşama Faaliyetlerini yürütecek uygulayıcı kuruluşlar arasında yer alma hakkını elde etti.

Sabancı Üniversitesi SUCool Direktörü Naci KAHRAMAN, BiGGInner Projesi kapsamında başta enerji ve temiz teknolojiler, IoT ve Dijital Teknolojiler, Sağlık ve Biyoteknoloji ile Akıllı Ulaşım ve Akıllı Şehir Uygulamaları dikeylerinde olmak üzere İstanbul bölgesi ve çevre illerdeki teknoloji girişimcilerine eğitim, mentorluk, ön kuluçka, yatırımcı ve müşteri görüşmeleri ile prototip geliştirme ve laboratuvar altyapısı destekleri sağlayacaklarını belirtti.

“Yenilikçi Girişimcilerin Yol Haritası” vizyonuyla hayata geçirilen BiGGInner projesi kapsamında TÜBİTAK 1512 BİGG Programı 1. Aşama süreçlerini yürütülecek kuruluşlar arasında yer alacaklarını belirten Naci KAHRAMAN, BiGGInner ile yenilikçi girişimcilerin fikirden ürüne ve üründen uluslararası pazarlara giden süreçte ihtiyaç duyabilecekleri tüm destek ve hizmetleri sunmayı amaçladıklarını ve bu süreçte 150.000 TL’ye varan TÜBİTAK hibe desteğinin girişimciler adına hızlandırıcı etki yapacağını düşündüğünü söyledi.

BiGGInner Projesi kapsamında, gelecek 2 yıl boyunca 500’den fazla girişimciye ulaşılması, 300’e yakın girişimciye ön kuluçka hizmetlerinin verilmesi hedefleniyor.

BiGGInner projesinde, belirlenen teknoloji dikeylerinde akademik ve sektörel tecrübelere sahip çok sayıda paydaş da yer alıyor. Şu ana kadar Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM), Okan Üniversitesi, KORDSA, Farplas, BIC Angel Investments, Diffusion Capital Partners (DCP), Galata Melek Yatırım Ağı, ACT Venture Partners, Revo Capital ve Şirket Ortağım gibi kurumlar girişimcilere destek olabilmek amacıyla BiGGInner projesi destekçileri arasına katıldı.

BiGGInner Programına katılmak isteyen girişimci adayları www.bigginner.com adresinden bilgi alabilir ve iş fikri başvurularını yapabilirler.

 

BiGGInner Projesi

TÜBİTAK 1512 BİGG programını merkez alarak enerji ve temiz teknolojiler, akıllı ulaşım, ileri imalat ve sanayi, iletişim ve sayısal dönüşüm ile sağlık ve iyi yaşam tematik alanları özelinde iş fikri sahibi teknoloji girişimcilerinin fikirden ürüne ve akabinde uluslararası pazarlara giden yolda ihtiyaç duyabilecekleri eğitim, sektörel ve teknik mentorluk, pazar ve kurumsal iş ağı geliştirme, ön prototip ve MVP imalatı, laboratuvar altyapısı erişimi imkanları ile yatırımcı ve müşteri görüşmeleri desteklerinin sunulacağı uçtan uca girişimcilik destek mekanizmasıdır.

1512 BİGG Programın birinci aşama başvurularını toplamak üzere TÜBİTAK tarafından seçilmiş resmi bir uygulayıcı olan BiGGInner, "yenilik odaklı teknolojik fikir sahibi girişimcileri, yalın girişim ve pazar geliştirme metodolojilerine dayalı farklı mekanizmalarla desteklemek, iş fikrinin teknik ve pazar doğrulaması gerçekleştikten sonra hazırlanacak bir iş planı ile girişimcinin ticarileşme yolculuğu boyunca ona eşlik etmek" üzere kurgulandı.

Çalışmada girişimcilerin teknoloji ve yenilik odaklı iş fikirlerini, katma değer ve nitelikli istihdam yaratma potansiyeli yüksek teşebbüslere dönüştürebilmeleri amacıyla fikir aşamasından pazara kadar olan faaliyetleri "ücretsiz" desteklenecek.

 

 

Abone ol