Ana içeriğe atla

Geri dönüşüm için yeni bir yaklaşım

Sabancı Üniversitesi Tümleştirilmiş Üretim Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (SU-IMC) Araştırmacısı Serkan Ünal’ın ortak olarak yer aldığı, geri dönüşüme yeni bir yaklaşım getirecek olan ISOPREP (Ionic Solvent-based Recycling of Polypropylene Products) projesi, Avrupa Komisyonu (AB) Araştırma Programı Ufuk (Horizon) H2020 programı tarafından 6,3 Milyon Euro tutarında araştırma desteği almaya hak kazandı. Proje kapsamında SU-IMC'nin bütçesi 723.000 Euro'dur.

Sabancı Üniversitesi tarihinde tek bir H2020 iş birliği projesi için alınan en yüksek destek tutarına sahip olan proje ile atıkların doğada yarattığı kirlilik oranın düşürülmesi amaçlanıyor. SU-IMC aldığı destek ile projede sunulan yenilikçi polipropilen (PP) geri dönüştürme adımlarının laboratuvar-pilot ölçekte optimizasyonu ve bütün sürecin doğrulanmasını gerçekleştirecek. Ayrıca atık hammaddeden başlayarak tüm ara ürünlerin ve nihai ürünün karakterizasyonu ve geri dönüşümle kazanılan PP’nin, farklı kullanım alanlarının araştırılması konularında ise proje partnerlerine destek sağlayacak.

Birleşik Krallık araştırma merkezi The Welding Institute (TWI) tarafından koordine edilen 36 ay sürecek ve 5 Avrupa ülkesinden 10 ortak kuruluşun yer aldığı, ISOPREP projesinin toplam bütçesi ise 6.3 milyon Euro.

Söz konusu işbirliği ALP Sanayi İşbirlikleri ve Teknoloji Ticarileştirme Ofisi (İLO) tarafından TWI ile Sabancı Üniversitesi arasında 2018 yılında başlatılmış olan ve yürütülen stratejik ortaklığın sonucunda doğmuştur. 

SU-IMC hakkında detaylı bilgi için: https://suimc.sabanciuniv.edu/

Mars kadar yakın, Mars kadar uzak

Ersin Göğüş 

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi

Bilim Akademisi üyesi

Valles Marineris 3000 km uzunlukta ve 600 km genişlikle Güneş sisteminin en büyük kanyonu. (NASA)

Roma mitolojisinde savaş tanrısı olan Mars, kudreti ve yenilmez oluşu nedeni ile Jüpiter’den (Yunan mitolojisinde Zeus) sonra en önemli ikinci tanrı konumundaydı. Mitolojik çağlarda efsaneleştirilen Mars, büyük zaferler kazanmış komutanlara duyulan ilgi ve tutkunun günümüze aktarılabilen en eski örneklerinden biri.

Mars fiziksel özellikleriyle de modern bilimin oluşumunda önemli yapı taşlarından olmuş bir gök cismi. Binlerce yıllık öğretilerden (inanışlardan) biri olan gezegen yörüngelerinin dairesel olması düşüncesinin çürütülmesini sağlayan, gezegen yörüngelerinin eliptik olduğunu gözlemlerle ispatlayan Johannes Kepler, bu sonuca uzun yıllar boyunca takip edilen Mars’ın verilerini kullanarak ulaşmıştı.

Galileo Galilei ile 1600’lü yıllarda başlayan Mars’ın teleskop ile gözlemleri, sonrasında daha modern teleskoplarla süregeldi. Aynı yüzyılın ortalarında Hollandalı astronom Cristiaan Huygens Mars yüzeyinde büyükçe koyu renkte bir yapının hareket ederek yaklaşık 24 saat içinde aynı konuma geldiğini belirledi. Buna dayanarak Mars’ın kendi ekseni çevresinde dünüşünü (bir Mars günü) 24 saatte tamamladığı sonucuna vardı. Dünyanın bir günü ile neredeyse aynı zamanda. Bu dönemlerden başlayarak Mars, Dünya dışında yaşamın mümkün olabileceği yerlerden biri olarak da ön plana çıkmıştı. 1800’lü yılların sonlarına doğru İtalyan astronom Giovanni Schiaparelli’nin Mars yüzeyinde gözlediği kanal benzeri yüzey şekillerinin ‘sulama kanalları’ olarak algılanması Mars’a olan ilgimizin son 130 yıldır süregelmesini sağladı.

Mars’ın çapı Dünya’nın yarısı kadar. Güneş sisteminin en yüksek dağı (Olympus Mons) ve en uzun kanyonu (Valles Marineris) Mars yüzeyinde bulunuyor. Güneş çevresindeki yörüngesi Dünya yörüngesinin biraz daha dışında; Mars Güneş çevresindeki hareketini yaklaşık 689 günde tamamlıyor. Bir başka deyişle, bir Mars yılı, Dünya’da iki yıl mertebesinde. Mars gezegeninin yörünge düzlemine göre eksen eğikliği 25o, Dünya’nın eksen eğikliği ile (23.5o) neredeyse aynı. Eksen eğikliğinin doğal sonucu olarak Mars yüzeyinde de mevsimler yaşanıyor. Mars’ın mevsimleri de Dünya’daki mevsimlerin neredeyse iki katı uzunlukta; altı ay bahar, altı ay yaz gibi.

Mars’ın yörüngesinin dış tarafında asteroid kuşağı yer alıyor. Bu bölgede boyutu bir kilometreden daha büyük olan iki milyon kadar göktaşı bulunuyor. Daha küçük göktaşlarının sayısı ise milyarlarca. Bu cisimlerin bazıları bulundukları yörüngeden saparak Mars’a çarpabiliyor, çarpmanın etkisi ile Mars yüzeyinden parçalar koparabiliyorlar. Mars’tan koparak gezegenler arası ortama savrulan parçalardan bazıları Dünyamıza düşebiliyor. Son 30-40 yıldır sistematik olarak belirlenmiş 60,000’den fazla meteor parçasından 150 kadarının, sahip oldukları kimyasal kompozisyon nedeni ile Mars kaynaklı olduğunu biliyoruz. Buna yerkürenin geniş kısmını kaplayan ıslak yüzeylere, ormanlık alanlara düşen Mars meteorlarını eklersek Dünya yüzeyine son 15,000 yılda yüz binlerce, hatta milyonlarca Mars parçası düşmüş olması muhtemel.

Mars’ın Güneş çevresindeki konumu da bu gezegeni cazip kılan özelliklerden. Mars Güneş sisteminin yaşama elverişli kuşağının (suyun uygun koşullarda sıvı halde bulunabildiği bölgeler) sınırında yer alıyor.  Bu neden önemli?

Yaşam deyince (sanırım insani bencilliğimizin sonucu olarak) insan hayatını öncelikle hatırlarız. Hayatın sürdürülebilmesi için en elzem madde olarak da doğal olarak hava yani oksijen ilk planda akla gelir. Ancak Dünya’da yaşam çok değişik formlarda, çok farklı ortamlarda sürüyor. Bütün yaşam formlarının eksikliği ile yaşamsal varlığını sürdüremeyeceği tek madde ise su; H2O. Derin yer altı mağaralarında, okyanusların derinliklerinde, Güneş ışığı veya soluduğumuz formda oksijene gereksinin duymadan yaşamlarını ve çoğalmalarını sürdüren çok sayıda ve türde canlı mevcut. Onlar için sürdürülebilir yaşam sıvı halde suya ulaşabildikleri sürece var.  Mars gezegenini bizler için özel kılan nedenlerin başında hayatın izlerini sürme arzumuz yatıyor.

Mars Keşifleri

NASA Curiosity’nin Namid kum tepesinde çektiği kendi fotoğrafı (2016-NASA/JPL-Caltech/MSSS)

Özellikle son yirmi yıldır Mars, uzay araştırmalarının ana odaklarından bir tanesi. Bu alanın lideri açık ara ile Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA). Diğer önemli uzay ajanslarının NASA ölçeğinde olmasa da Mars’ı daha yakından inceleyen çalışmaları var. NASA’nın yoğun çabalarının önemli bir motivasyonu var; 2040 veya 2050’li yıllarda insanlı uzay aracını Mars’a yollayabilmek ve elbette sağ salim geri getirebilmek. Bu hedef için direkt veya dolaylı ön çalışmaları daha öncelerden beri sürdürülüyor.

Mars araştırmaları gezegen yörüngesine yerleştirilen uzaktan algılama araçları veya yüzeye inen keşif araçları sayesinde gerçekleşiyor. Son birkaç yılda Mars’la ilgili çok önemli keşifler duyuruldu. Bunlar direk ya da dolaylı olarak yaşam ile ilgili. Yaşamın olmazsa olmazı su. Bir ortamda suyun bulunması, basit de olsa karmaşık da olsa yaşam formu bulmanın anahtarı.

Mars’ta Su

Mars yüzeyinde milyonlarca yıl geçmişte suyun bulunduğu tartışma gerektirmez bir durum. Yüzyılı aşkın süredir gözlemlediğimiz kanalları, yüzey şekillerini başka türlü izah etmek kolay değil. Günümüz biliminin asıl merak kaynağı olan Mars yüzeyinde şu anda su bulunup bulunmadığı. Mars’ta suyun izlerini sürmek için tasarlanan ve yüksek çözünürlüklü kameralar ile donatılan Mars Keşif Uydusunun (Mars Reconnaissance Orbiter MRO) Ağustos 2005’de başlayan serüveni meyvelerini 2011 yılında vermeye başladı. Tıpkı Dünya gibi dört mevsimin yaşandığı Mars’ın yüzeyinde bazı yamaçlarda bahar aylarının sonunda beliren, yaz aylarında gözlenmeye devam eden, ancak kış aylarına doğru soluklaşan koyu renkli, parmak şeklinde yapılar bulundu. Bu yapıların genişliği birkaç metre, uzunluğu ise 100 metre civarında. Öncelerde gözlenen yüzey yapılarından çok daha ince, kısa ve bulunduğu ortamın sıcak olduğu dönemde beliriyor, ortam soğuyunca gözden kayboluyor. Akar suyun açık ipuçlarını sunan Mars bölgelerinin bir sonraki yaz döneminde, daha detaylı incelenmesi ile yüzey şekillerinin sırtlardan akan suyun etkisi ile oluştuğu, akan suyun oldukça tuzlu yapıda bulunduğu kesinlik kazanmış oldu. 2015’de duyurulan bu buluş ile Mars’ın (biraz fazla tuzlu olsa da) yüzeyinde zaman zaman sıvı halde su bulunduran bir diğer cisim olduğu tescillendi.

Mars’ın yüzeyinde basınç çok düşük. Öylesi bir ortamda su sıvı halde duramaz, çabucak buharlaşır. Her kayaç gezegende olduğu gibi Mars’ın da iç katmanlarına gidildikçe sıcaklık artar. Bu iki durumdan hareketle Mars’ın yüzey altı katmanlarında suyun araştırılması da 2018’e damga vuran bilimsel bir gelişme idi. Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) Mars Express uzay aracı geçtiğimiz yaz Mars’ta yerin 1.5 kilometre altında su bulunduğunu tespit etti.

Mars Atmosferinin başına gelenler

Yerküre atmosferi bizi çepeçevre saran, soluduğumuz havayı barındıran önemli bir koruyucu kalkan. Atmosferin dışında da bir diğer koruyucu kalkan olan magnetosfer yer alıyor ki o da Güneş rüzgarları adını verdiğimiz, Güneşten savrulan yüksek enerjili yüklü parçacıkları engelliyor. Mars’ın da atmosferi var ancak Dünya atmosferinin yüzde biri kalınlıkta. 2015’te Mars’ın atmosferini ne zaman, hangi nedenle bu denli kaybettiğini öğrendik. NASA öncülüğünde tasarlanan Mars Atmosferi ve Uçucu Evrimi Kâşifi (Mars Atmosphere and Volatile Evolution Mission, MAVEN) Kasım 2013’de fırlatılıp Eylül 2014’de Mars yörüngesine yerleşerek göreve başladı. MAVEN uydusu, üzerindeki hassas kameralar ile yaklaşık bir yıl süren incelemeler sonucunda, Mars’ın magnetosferinin dört milyar yıl kadar önce, Güneş çok daha genç bir yıldız iken çok daha etkin yaydığı yüklü parçacıkların etkisi ile yok olduğunu, korumasız kalan Mars atmosferinin ise Güneş rüzgarları ile incelmeye devam ettiğini ortaya çıkardı.

Bu sonuçlar Dünya atmosferi için iyi haber olarak yorumlanabilir. Sonuçta dört milyar yıl kadar önce meydana gelen etkin Güneş rüzgarlarından Dünya da payına düşeni aldı ama neyseki Dünya’nın manyetosferi bu yüklü parçacık bombardımanına dayanabildi ve hâlâ koruyuculuk görevini sürdürüyor. Güneş’in kalan yaklaşık beş milyar yıl ömründe, genç evrelerindekine benzeyen etkinlikte yüklü parçacık savurması göstermesi beklenmiyor. O nedenle Dünya manyetosferi, dolayısı ile de atmosferi büyük çaplı kayba maruz kalmadan mevcut yapısını koruyabilecek.

Yaşamın Temel Taşı

Mars’a dair önemli keşiflerden bir diğeri yine 2018 ortalarında duyurulan organik molekül keşfiydi. NASA’nın 2012’de Mars yüzeyine kondurduğu Curiosity keşif aracı üzerindeki ekipmanlardan biri tam teşekküllü robotik bir araştırma laboratuvarı SAM (Sample Analysis at Mars). SAM ile elde edilen beş yıllık verilerin incelenmesi ile Mars toprağında sürekli belli seviyede metan gazı bulunmasına ek olarak, mevsimsel olarak metan seviyesinin artıp azaldığı keşfedildi. Metan gibi organik moleküller sürmekte olan yaşam açısından da çok önemli. Zira Dünyadaki metanın neredeyse üçte ikisi canlı kaynaklı.

NASA Insight’ın Mars’a inip ekipmanını açtıktan sonraki halinin çizimi. (NASA)

2020’li yıllar da Mars’tan gelecek önemli haberlerle dolu olacağa benziyor. Mayıs’ta fırlatılan NASA’nın Mars InSight keşif aracı Kasım 2018 sonlarında Mars’a iniş yapacak (planlanan iniş 26 Kasım 2018). Avrupa Uzay Ajansı ESA’nın Mars yüzeyinde biyolojik incelemeler yapacak olan ExoMars 2020 keşif aracı için hazırlıklar da tüm hızı ile devam ediyor.

Mars’ta İnsan

Mars incelemeleri için planlanan çalışmaların gerçekleşebilmesi için önemli boyutta teknolojik yenilik gerekiyor. Mars’a insanlı uzay aracı yollanması ilk etapta kolay bir iş gibi algılanabilir ama kolay değil. İnsanı Mars’a taşıyacak ve geri getirecek aracın sahip olması gereken malzeme ve yakıt teknolojisi henüz hazır değil. Bu konuda hali hazırda çok yol alındı. Gelecek 10-15 yıl içinde sonuç alınması bekleniyor. Peki insan böylesi uzun bir yolculuğa hazır mı? Günümüz teknolojisi ile Mars’a tek yön seyahat altı ay kadar zaman alıyor. Birkaç ay Mars yüzeyinde bulunma, araştırma yapma zamanı eklersek Mars seyahati 1,5 yıllık sürede tamamlanabilecek. İnsan vücudu yerçekimsiz ve yaşam alanı çok sınırlı bir ortamda bu kadar süre dayanabilecek mi? 1980 ve 90’lı yıllarda Dünya yörüngesinde bulunan Rusların (aslen Sovyetler Birliği’nin) Mir Uzay İstasyonu, yerçekimsiz ortamda bir yıla yaklaşan, hatta aşan sürelerle kozmonotları ağırladı. 90’lı yılların sonunda uzayda inşasına başlanan ve halen kullanılmakta olan Uluslararası Uzay İstasyonu, ortalama 6-7 aylık süreler için astronotları konuk ediyor. Bu ziyaretlerde yerçekimsiz ortamda insan mukavemetinin sınırları sınanıyor, uzun Mars yolculuğunun ön çalışmaları gerçekleştirilmiş oluyor.

Uzay, geçmişimizin izlerini sürüp geleceğimize yön veren bir ara yüz. Mars, günümüz uzay araştırmalarının önemli bir odağı ve erişimi nice zorlukları barındıran bir hedef. Ancak hedef zorlu olmazsa başarı büyük olmuyor. Süren tüm çabaların başarısı sadece Mars özelinde kalmayıp Güneş sistemi hakkında bildiklerimizi oldukça derinleştirecek. Kullanılacak yeni teknolojiler ise gelecek nesillerin hayatını neredeyse tamamıyla değiştirecek.

Kaynak: https://sarkac.org/2018/11/mars-kadar-yakin-mars-kadar-uzak/

Subject-Based Discussions'ın yeni konuğu Asuman Büyükcan Tetik

Subject-Based Discussions 20 Kasım 2018 Çarşamba günü Asuman Büyükcan Tetik’in "The Role of Self-Control in Close Relationships" konulu semineri ile devam ediyor.

"The Role of Self-Control in Close Relationships" konulu seminer 20 Kasım 2018 Çarşamba günü saat 14.40'ta FENS G032'de gerçekleşecek. 

Subject-Based Discussions'ın 2018-2019 güz dönemi programı aşağıdaki gibidir:

11 Aralık 2018 – Ersin Kalaycıoğlu – Types of Democratic Government and Good Governance 

İPM'de Doğa ve İklim Söyleşileri başlıyor

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) doğa koruma ve iklim değişikliği alanında çalışan araştırmacı, akademisyen ve sivil toplum gönüllülerini buluşturmayı amaçlayan Doğa ve İklim Söyleşileri’nin ilki 20 Kasım 2018 Salı günü gerçekleşecek. 

Çevre ve iklim alanlarını çok disiplinli bir anlayışla bir araya getirmek amacıyla bu öğretim yılında ilk kez başlatılan Doğa ve İklim Söyleşileri, farklı konuşmacılarla iki ayda bir yapılacak.  

Doğa ve İklim Söyleşileri’nin ilk konuşmacısı, Türkiye'nin en kıdemli doğa korumacılarından biri olan Tansu Gürpınar. Orman Bakanlığı'ndan Doğal Hayatı Koruma Derneği'ne kadar görev yaptığı her yerde bu alandaki çalışmaların öncülüğünü yapan isimler arasında yer alan Gürpınar, deneyimlerinden yola çıkarak, biyosferin korunmasının iklim değişikliğiyle mücadeledeki rolünü anlatacak. 

"Kuş Cenneti'nden Biyosfere: Doğayla Geçen Yıllar" başlığı çerçevesinde yapılacak söyleşinin teması ise özetle şöyle: 

“İklim değişikliğiyle mücadele ve doğanın korunması birbirinden ayrılması mümkün olmayan çalışma alanlarıdır. Atmosferdeki sera gazı birikiminin azaltılması için, fotosentez yoluyla karbonu tutan bitkilerin ve ormanların korunması, yaban hayatla birlikte ekosistemlerin işlevini sürdürebilmesi hayati önem taşır. Öte yandan bilim insanları, insan tarafından yapılan doğa tahribatının ve iklim değişikliğinin altıncı büyük yok oluşa neden olduğu uyarısını yapmaktadır. Yeryüzünün geleceği, biyosferin bir bütün olarak korunmasına bağlıdır.”

 

Konuşmacı: Tansu Gürpınar - Doğa Korumacı

Moderatör : Ümit Şahin - İstanbul Politikalar Merkezi

Tarih          : 20 Kasım 2018, Salı

Saat            : 18:00-20:00

Yer             : Karaköy Minerva Palas, Giriş Katı

                     Bankalar Caddesi No:2 Karaköy

 

20. Yüzyılda Modernizm, Postmodernizm ve Çağdaş Sanat

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde “Yetişkin Eğitimi” programları, küratör ve sanat eleştirmeni Beral Madra’nın vereceği “20. Yüzyılda Modernizm, Postmodernizm ve Çağdaş Sanat” temalı derslerle devam ediyor.

Dört hafta boyunca sürecek eğitim, Sakıp Sabancı Müzesi’nde ziyarete açık olan “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” adlı sergiye paralel bir içerikle gerçekleştirilecek.

Derslerde İzlenimcilik, Dışavurumculuk, Kübizm, Dada, Sürrealizm, Yeni Nesnelcilik, Soyut Dışavurumculuk, Fluksus, Yeni Gerçekçilik, Pop Art, Minimalizm, Kavramsal Sanat, Yeni Dışavurumculuk akımları anlatılacak ve katılımcılar, 1890-2018 arasındaki ilişkisel estetik üretimleri tanıma fırsatı bulacak.

Kayıt ücreti 600 TL’dir.

Katılımcı kapasitesi sınırlıdır.

Bilgi için aldemir@sabanciuniv.edu veya burcuozkacar@sabanciuniv.edu adreslerine e-posta gönderebilir veya (212) 277 22 00 (dahili 124 veya 137) numaralı telefonu arayabilirsiniz.

Genç Mor Sertifika İzmir'de

Sabancı Vakfı’nın desteğiyle, Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Merkezi (SEÇBİR) ortaklığında Genç Mor Sertifika Programı kapsamında düzenlenen ​ Toplumsal Cinsiyet Sertifika Programı 15-18 Kasım’da İzmir’de gerçekleştirilecek.


Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğinin güçlendirilmesi amacıyla düzenlenen programa, sosyolojiden psikolojiye, edebiyattan medyaya farklı alanlardan akademisyen ve uzmanlar katkı sunacak.

Toplumsal Cinsiyet Sertifika Programı’na, başvuru yapan Eğitim Fakültesi Öğrencileri arasından seçilen 25 öğrenci ücretsiz katılabilecek.  

Eğitim programı kapsamında, 17 Kasım 2018 Cumartesi günü, 11. Yılı kutlanan Mor Sertifika Programı Belgesel Gösterimi yapılacak. 

"Kültürel çalışmalar son derece zengin, dolu dolu bir program"

#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Ayşecan Terzioğlu oldu.

"Kültürel çalışmalar son derece zengin,

dolu dolu bir program"

Ayşecan Terzioğlu Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Ayşecan Terzioğlu 

"Sosyoloji okuyan öğrencilere okulun dışında;

hayatı ve insanları tanımalarını,

okudukları şehrin farklı semtlerine gidip farklı

sosyokültürel kesimlerden insanlarla konuşmalarını

ve gözlem yapmalarını tavsiye ederim."

MÜ-ED: Merhaba, sosyoloji okumaya nasıl karar verdiniz? Sosyoloji okumak isteyen öğrenciler sizce gelecekte nelere yoğunlaşabilir?

AT: Sosyoloji okumaya lise 2’de sosyoloji hocam sayesinde karar verdim. Bize müfredatın dışında Maxwell ve Durckheim okutuyordu. Ankara’da eğitimimi sürdürürken, formalarla Kırıkkale’nin köylerine gidip araştırma yapıyorduk. Dolayısıyla hem biraz teorisini öğrenmiş hem de biraz sahasını tatmış biri olarak, “Kesinlikle ben sosyoloji okuyacağım” diye karar verdim. Sosyoloji okuyan öğrencilere okulun dışında; hayatı ve insanları tanımalarını, okudukları şehrin farklı semtlerine gidip farklı sosyokültürel kesimlerden insanlarla konuşmalarını ve gözlem yapmalarını tavsiye ederim. Böylece, aldıkları eğitimin yanı sıra bunu hayatla da tamamlar ve teoriyle pratiği birleştirebilirler.

MÜ-ED: Amerika’daki doktora deneyiminiz nasıldı? Orada doktora yapmayı hedefleyen öğrencilere tavsiyeniz neler olur?

AT: Amerika’da akademik olarak da kişisel ve sosyal olarak da son derece dolu dolu eğitim ve deneyimim oldu. Hem okulumdan hem de arkadaşlarımdan bugün beni ben yapan bir çok şey öğrendim. Sağlık ve hastalık antropolojisi konusunda da giderek uzmanlaştım. Genellikle öğrenciler orada sadece kendilerini çalışmaya kaptırıyorlar veya eğlenelim mi çalışalım mı arasında kalıyorlar. Hepsinden biraz ve dengeli yapabilirlerse ve gerçekten gittikleri ülkeyi, üniversite sistemini yakından tanıyabilirlerse çok iyi olur. Sadece derslere girip çalışmak değil, aynı zamanda o sistemi, o şehir ve ülke hayatını da tanımalarını tavsiye ederim.

MÜ-ED: Uzmanlık alanınıza nasıl karar verdiniz ve sizi etkileyen özel bir olay var mıydı bunun için?

AT: Evet vardı. Uzmanlık alanıma şu şekilde karar verdim. Üniversite 3. sınıftan 4. sınıfa geçerken bir hocamın araştırma projesinde araştırma asistanı oldum ve bu süre zarfında İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne gözlem ve görüşmeler yapmaya gittim. Sabah 9’dan akşam 5’e kadar Sağlam Çocuk Kliniği’nde bebekleri ve aileleri gözlemliyordum. Doktorlar ve hemşireler hangi aileye nasıl davranıyorlar, bunları gözlemliyor, bebeklerin aileleriyle, doktorlar ve hemşirelerle görüşmeler yapıyordum. Bu süreçte şunu fark ettim ki, hastane aslında bir ‘mikrokozmos’tu. Yani Türkiye’deki bütün politik, ekonomik,  toplumsal sorunlar hastane ortamına birebir yansıyordu. Hatta hastane ortamında bu sorunlar, eşitsizlikler ve ayrımcılıklar yeniden üretiliyordu. Hastanelerin çalışılacak güzel bir yer olduğuna böylelikle ilk sahada karar vermiş oldum. Daha sonra aynı hocamın dersini alıp, işin teorik kısmını da öğrendim.

MÜ-ED: Sabancı Üniversitesi’ne gelişiniz nasıl oldu?

AT: Koç Üniversitesi’nde ben Sağlık Bilimleri'ndeydim. Orada çok şey öğrendim, bana çok şey kattı fakat bir takım yapısal değişiklikler oldu ve potansiyelimi akademik olarak gerçekleştirememe durumuna geldim. Sabancı her zaman uzaktan beğenerek izlediğim bir üniversiteydi. Gerek kültürel çalışmalardaki interdisipliner yapısı, gerek SUGender’ın etkinlikleri ve gerek akademik kadroda birçok arkadaşımın olması ve interdisipliner bakış açısıyla çok beğendiğim bir yerdi. O yüzden önce yarı zamanlı başladım ve daha sonra full time çalışma teklifi gelince çok sevinerek kabul ettim.

"Kültürel çalışmalar son derece zengin,

dolu dolu bir program"

MÜ-ED: Burada çalıştığınız program olan kültürel çalışmalardan bahsedebilir misiniz, akademik olarak öğrencilere katkısı nedir?

AT: Kültürel çalışmalar son derece zengin, dolu dolu bir program. Psikiyatriden felsefeye; edebiyattan antropolojiye, sosyolojiye kadar birçok farklı dalı kapsıyor. Konusunun uzmanlarından bu dallar hakkında çok yeterli, hatta yeterlinin üstünde, çok önemli bilgiler ediniyorsunuz. Benim tek üzüntüm kültürel çalışmaların çok tercih edilmemesi, gerçekten çok az ve öz öğrencimiz var. Öğrencilerimiz akademik kariyerlerinde çok iyi yerlere geliyorlar. Akademik kariyer yapmak istemiyorlarsa da çok iyi yerlerde; müzelerde, basın yayın kuruluşlarında, sivil toplum kuruluşlarında rahatça iyi işler bulabiliyorlar. Dolayısıyla daha çok öğrencimizin bu programı tercih etmesini çok isterim.

"Öğrencilere tavsiyem SUGender’ın etkinliklerine

muhakkak katılsınlar ve gönüllü olsunlar" 

MÜ-ED: Bize biraz SUGender ve toplumsal cinsiyet çalışmalarından bahsedebilir misiniz?

AT: Evet, her gün gazeteleri açıyoruz. Bugün şu kişi dövüldü, bugün şu kişi tacize uğradı, bugün şu tacizci özür diledi ama bir yandan da özrü kabahatinden büyük bir şeklinde özür diledi gibi yazılar görüyoruz medyada. Dolayısıyla feminizm ve LGBTİ hakları bu ülkede toprak, su, ekmek kadar şart ve gerçekten bunlar insan haklarının da bir parçası. Kadın hakları, LGBTİ hakları çok daha görünür olmalı, daha kuvvetli bir şekilde savunulmalı. Gerek etkinlikleri ile gerek üniversiteli öğrencilerden lise öğretmenlerine yaptığı çalışmalar, hep beraber organize ettiğimiz konferanslar, seminerler, eğitim programlarıyla SUGender bu konuda çok önemli adımlar atıyor. Dolayısıyla Türkiye’de önemli bir sorunu elimizden geldiği kadar gidermeye çalışıyoruz. Öğrencilere tavsiyem SUGender’ın etkinliklerine muhakkak katılsınlar ve gönüllü olsunlar. 

Akademisyene Sor: Ayşecan Terzioğlu

Ayşecan Terzioğlu Kimdir?

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Ayşecan Terzioğlu hakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın. 

#AkademisyeneSor nedir?

Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.

2018-2019 BAHAR Dönemi Fen Bilimleri Enstitüsü Lisansüstü Başvuruları

2018-2019 Akademik Yılı Bahar Dönemi için aşağıda belirtilen alanlarda yüksek lisans ve doktora programlarına öğrenci alınacaktır.

Temel bilimler de dahil olmak üzere araştırma konuları hakkında detaylı bilgiye  http://fens.sabanciuniv.edu adresinden ulaşılabilir.

Akademik konulardaki sorular için programlarda belirtilen irtibat isimlerine; başvuru işlemleri ile ilgili sorular için Öğrenci Kaynakları birimine danışılmalıdır.
Tel: (0216) 483 9093, E-posta:
studentinfo@sabanciuniv.edu

Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik 
Önemi küresel olarak hızla artan bu alandaki program, en son gelişmeleri ve teknolojik yenilikleri vurgulamaktadır. Yoğunluk alanları arasında moleküler biyoloji ve hücre biyolojisi, biyoenformatik ve bitki biyoteknolojisi yer almaktadır.

Akademik bilgi için:  Batu Erman,
Telefon: (0216) 483 9530, 
E-posta:
batu@sabanciuniv.edu 
 
Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği
Program araştırma alanları; doğal dil işleme, örüntü tanıma, biçimsel yöntemler, yazılım mühendisliği, şifreleme ve bilişim güvenliği, ağ güvenliği, bilgisayar mimarileri, dağıtık sistemler, veri tabanı sistemleri, veri madenciliği, bilgisayar grafiği ve sanal gerçeklik, gömülü sistemler, bilgi gösterimi ve akıl yürütmedir.

Akademik bilgi için: Esra Erdem,
Telefon: (216) 483 9574,
E-posta:
esraerdem@sabanciuniv.edu

Elektronik Mühendisliği  
Program araştırma alanları; telsiz iletişim, telsiz ağlar, duyarga ağları, sinyal, konuşma ve görüntü işleme, bilgisayarlı görü, örüntü tanıma, RF, mikrodalga, anten ve yayılım, RF MEMS ve RF devre tasarımı, fotonik ve fiber optik telekomünikasyon, yüksek hızlı elektronik devre elemanları, mikrosensörler ve mikroelektromekanik sistemler,  tıbbi ve endüstriyel ultrasonik görüntüleme, tıbbi cihazlar, analog ve sayısal çok büyük ölçekli tümleşik devre (VLSI) tasarımı, ASIC ve FPGA tasarımı, bilgisayar destekli tasarım ve testtir.

Akademik bilgi için: Murat Kaya Yapıcı,
Telefon: (216) 483 9553,
E-posta:
mkyapici@sabanciuniv.edu
 
Endüstri Mühendisliği
Program araştırma alanları; üretim ve servis sistemleri, bütünleşik imalat, tedarik zinciri yönetimi, lojistik, bütünleşik envanter yönetimi ve fiyatlandırma, ürün geliştirme süreci, imalat süreçleri ve makinalarının modellenmesi ve analizi, imalat ve teknoloji stratejileri, bulanık sistemler, kombinatoryal eniyileme ile yöneylem araştırmasının telekomünikasyon ve enerji sistemleri uygulamaları üzerinde odaklanmaktadır. Endüstri ile ortak çalışmalara önem verilmektedir.

Akademik bilgi için: Burak Kocuk  
Telefon: (216) 568 7039,
E-posta:
burakkocuk@sabanciuniv.edu

Enerji Teknolojileri ve Yönetimi, Tezli Yüksek Lisans Programı

Disiplinlerarasi bu programin arastirma konulari su alanlar uzerine odaklanmaktadir: yenilenebilir enerji kaynaklari; elektrikli araclar; yesil ulasim; enerji sistemlerinin ekonomik, cevresel ve politik uygulamalari; teknoloji tasarim, analiz ve optimizasyonu.

Akademik bilgi için: Tuğçe Yüksel
Telefon: (216) 483 9987,
E-posta:
tyuksel@sabanciuniv.edu

Malzeme Bilimi ve Nano Mühendislik
Program araştırma alanları; ileri teknoloji uygulamaları için malzemelerin yapıları, temel özellikleri ve üretim süreci bağıntılarına odaklanmıştır. Aktif araştırma alanları yarıiletkenler, sentetik ve biyolojik polimerler, seramikler ve kompositlerdir. Nano-bilim ve nano-teknoloji alanlarında ağırlıklı olarak çalışılmaktadır.

Akademik bilgi için: Selmiye Alkan Gürsel,
Telefon: (216) 483 9968,
E-posta:
ozgeakbulut@sabanciuniv.edu

Mekatronik Mühendisliği
Program araştırma alanları;  akıllı ürün tasarımı, çok disiplinli tasarım optimizasyonu, topoloji optimizasyonu, metamalzemeler, mikro sistemler, akıllı kontrol sistemleri, robot tasarımı, haptik sistemler, bilgisayarla görme, bilgisayar destekli mühendislik, yenilenebilir enerji sistemleri, ve atanmış bilgisayarlı sistemler. Mikro sistemler, proses kontrolü, küçük su türbinleri, türbin kanadı ve sızdırmazlık sistemleri tasarımı, ısı transferi, MEMS, mikro sistemlerde kaynama dengesizlikleri, kritik ısı akışı, mikro kanallar, kavitasyon, Mikro- ve Nanofluidics, çapraz akış, elektronik soğutma, minyatür ısı atıcılardır. Mühendislik sistemlerinin titreşim analizi ve kontrolü, sürekli sistemlerin titreşim modellemesi, modal test yöntemleri, mikro talaşlı imalat sistem dinamiği, minyatür medikal cihaz tasarım ve yapımı.

Akademik bilgi için: Ali Koşar,
Telefon: (216) 483 9621,
E-posta:
kosara@sabanciuniv.edu

Üretim Mühendisliği

Program araştırma alanları; ileri üretim teknolojikleri ve süreçlerine odaklanmıştır. Araştırma alanları; imalat süreçleri ve makinalarının modellenmesi ve analizi, bilgisayar destekli tasarım ve üretim, bütünleşik üretim sistemleri, eklemeli üretim (3B yazıcılar), biyoüretim, nano-mikro üretim, kompozit ve polimer üretim süreçleri ve üretim ve teknoloji stratejileri. Endüstri ile ortak çalışmalar önem verilmektedir.

Akademik bilgi için: Bahattin Koç,
Telefon: (216) 483 9557,
E-posta:
 bahattinkoc@sabanciuniv.edu


Matematik
Pür matematikle disiplinler arası alanlardaki araştırmaları kapsayan uygulamalarının etkileşimine ağırlık veren programın yoğunlaşma alanları cebir ve sayılar teorisi ile kodlama teorisi ve kriptografideki uygulamaları, analiz ve uygulamalarıdır.

Akademik bilgi için: Kağan Kurşungöz,
Telefon: (216) 483 9964,
E-posta:
kursungoz@sabanciuniv.edu

Fizik
Yoğun madde fiziğinde deneysel ve kuramsal yarıiletken fiziği, mezoskopik ve nanoskopik sistemler ile üstün iletkenlik konularında çalışılmaktadır. Yüksek enerji astrofiziğinde ise kompakt cisimler (nötron yıldızları ve kara delikler) ve çevreleri üzerine X ışını, gama ışını gözlemleri ve optik gözlemler yapılmakta, ayrıca kuramsal çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Kuantum enformasyon kuramı ve yüksek enerji fiziği diğer araştırma alanlarıdır.

Akademik bilgi için: Emrah Kalemci,
Telefon: (216) 483 9614,
E-posta:
ekalemci@sabanciuniv.edu

Siber Güvenlik
Araştırma alanları; bilgisayar ağ güvenliği, kriptografi, blok zinciri, biometrik sistemler, kriptografik mühendislik, telsiz sistem güvenliği, veri güvenliği,yazılım güvenliği. 

Akademik bilgi için: Erkay Savaş,
Telefon: +90 (216) 483 9606,
E-posta:
erkays@sabanciuniv.edu

Kabul Koşulları:
Fen Bilimleri Enstitüsü lisansüstü programlarına başvuru koşulları ve gerekli belgeler.

Yüksek lisans programına başvuran adayların lisans eğitimlerini, doktora programlarına başvuran adayların  lisans veya yüksek lisans eğitimlerini en geç 28 Ocak 2019 tarihine kadar tamamlamış olmaları gerekmektedir.

Mali Destek:
Öğrencilerin, öğrenim ücretinden muafiyet, aylık nakit burs gibi mali desteklerden yararlanmaları mümkündür. Bu konudaki karar kabul jürisi tarafından belirlenir.

Son Başvuru:
Başvurular için son tarih 16 Kasım 2018’dir.  Mülakatlar 19 Kasım-30 Kasım 2018 tarihlerinde gerçekleştirilecektir. Ön değerlendirme sonucunda mülakata davet edilecek adaylara e-posta ile bilgi verilecektir. Adayların e-postalarını sıklıkla kontrol etmeleri tavsiye edilmektedir.
Başvuruya ilişkin bilgiler için: 
www.sabanciuniv.edu

Elektronik Başvuru İçin:  
https://admission.sabanciuniv.edu

Yazılı sınav ve mülakat tarihleri aşağıdaki gibidir:

Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği (Yüksek Lisans ve Doktora)
Yazılı Sınav* & Mülakat**   : Daha sonra bildirilecektir.

(GRE Subject Test; Tüm yabancı adaylar için 2013-2014 Bahar Dönemi lisansüstü Başvuruları itibariyle Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Programı “GRE Subject Test in Computer Science” skorunu istemektedir. 2018-2019 Bahar Döneminde lisansüstü başvurusunda bulunan adayların “GRE Subject Test in Computer Science” skorunun olması başvurularının değerlendirilmesinde önemli bir rol oynayacaktır.)


Elektronik Mühendisliği (Yüksek Lisans ve Doktora)
Mülakat**: Daha sonra bildirilecektir.

Endüstri Mühendisliği (Yüksek Lisans ve Doktora)
Mülakat**: Daha sonra bildirilecektir.

Enerji Teknolojileri ve Yönetimi (Yüksek Lisans ve Doktora)
Mülakat**: Daha sonra bildirilecektir.

Malzeme Bilimi ve Nano Mühendisliği (Yüksek Lisans ve Doktora)
Mülakat**: Daha sonra bildirilecektir.

Matematik (Yüksek Lisans ve Doktora)
Yazılı Sınav* & Mülakat**   : Daha sonra bildirilecektir.

Mekatronik Mühendisliği (Yüksek Lisans ve Doktora)
Mülakat**: Daha sonra bildirilecektir.

Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik (Yüksek Lisans ve Doktora)
Mülakat**: Daha sonra bildirilecektir.

Üretim Mühendisliği (Yüksek Lisans ve Doktora)
Mülakat**: Daha sonra bildirilecektir.

Siber Güvenlik (Yüksek Lisans ve Doktora)
Mülakat**: Daha sonra bildirilecektir.

Fizik (Yüksek Lisans ve Doktora)
Yazılı Sınav* & Mülakat**   : Daha sonra bildirilecektir.

(Fizik yazılı sınav birinci ve ikinci yıl işlenen giriş fiziği, üçüncü ve dördüncü yıl işlenen klasik mekanik, elektromanyetik teori, istatistiksel mekanik ve kuantum mekaniği konularını kapsamaktadır. “ GRE Physics Subject Test ” sonucu olan adaylar yazılı sınavdan muaf tutulabilirler.)

*Başvuran tüm adaylar yazılı sınavda belirlenen günlerde hazır bulunacaktır.

**Mülakatlar için adaylara e-posta ile davet gönderilecektir.

Başvuru:

Başvurular ile ilgili sorularınız için studentinfo@sabanciuniv.edu e-posta adresi üzerinden iletişime geçebilirsiniz.

Başvuru belgeleri (resmi sınav sonuç belgeleri, transkript, vb.) hem online sistemine yüklenecek hem de Sabancı Üniversitesi Öğrenci Kaynakları Birimi'ne elden teslim edilecek ya da posta ile aşağıdaki adrese gönderilecektir. Başvuru dosyasına tamamlanmış online başvurunun bir çıktısı eklenmelidir. Posta ile gönderilen belgelerin, son başvuru tarihinden önce Üniversitemize ulaşması gerekmektedir. E-posta ile yapılan başvurular değerlendirilememektedir.

Önemli Uyarı! Başvuru belgelerinizin, değerlendirme öncesi veya sonrasında iadesi mümkün olmadığından, başvuru sırasında; GRE, TOEFL veya eşdeğeri sınav başvuru ya da sonuç belgelerinizin veya gerek gördüğünüz diğer belgelerin orijinallerini muhafaza etmeniz ve başvuruyu bu belgelerin kopyaları ile yapmanız sizin için yararlı olacaktır. Ancak, kabul edilmeniz durumunda, üniversiteye kayıt sırasında orijinallerinin isteneceğini önemle hatırlatırız.

 

 

Türkçe El Yazısı Tanıma Sistemi Geliştirildi

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyemiz Berrin Yanıkoğlu liderliğindeki ekip "Akıllı Sınıflarda Kullanılacak El Yazısı Tanıma Teknolojilerinin Geliştirilmesi ve Uygulanması" projesi kapsamında Türkçe el yazısı tanıma sistemi geliştirdi.  


Milli Eğitim Bakanlığı FATİH Projesi (Eğitimde Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) kapsamında mevcut içerik ve teknolojilerin daha rahat ve etkili kullanımı için, el yazısı tanıma teknolojileri ve bu teknolojiyi kullanan ilköğretim öğrencilerine, öğretim teknolojileri temelli e-içerik desteği sağlamayı amaçlayan çalışmayı Berrin Yanıkoğlu şu şekilde özetliyor:

Türkçe el yazısı tanıma sistemi nedir ve nasıl çalışır? 

El yazısı tanıma, kişinin kalemle, tablet gibi dokunmaya hassas bir cihaza yazdığı yazının otomatik olarak tanınması ve makinenin anlayacağı bir şekle dönüştürmesidir. El yazısı tanıma uzun yıllardır (1960lar) dünyada üzerinde uğraşılan bir problemdir ve OCR (Optical Character Recognition) ve el yazısı için de ICR (Intelligent Character Recognition) isimleri ile bilinir. Ses tanıma gibi, el yazısı tanıma da insan-makine iletişimini kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Örneğin tablete veya telefona yazılan el yazısı notların tanınarak aranabilir dokümanlara çevrilmesi, küçük klavye ile yazma sorununa bir alternatif oluşturur.

Dünyada örnek çalışmalar var mı? Türkçe uygulama ile kıyaslayabilir miyiz?

İngilizce için geliştirilen el yazısı tanıma sistemleri 2000 yıllarından itibaren tablet ve telefonlarda yer almaya başlamışlardır; ancak Türkçe'nin eklemeli morfolojisinden dolayı problem daha karmaşıktır. Basitçe anlatılırsa, kalemle yazılan girdinin oluşturduğu sinyal, makine öğrenme yöntemleri kullanılarak, sözcük dağarcığındaki kelimelerle karşılaştırılır. Türkçe'de  sözcük dağarcığının çok büyük olması ve kelimelerin birbirine benzerliği dolayısıyla (örn. gittim, gittin, gitti...), sistem başarısı İngilizce'ye göre düşüktür (daha küçük dağarcık ile %90 üstü, geniş dağarcıkla ise %70 gibi kelime tanıma başarısı).

Çalışmanız hangi aşamada?

Ben doktora tezimden başlayarak, uzun yıllar hem İngilizce, hem Türkçe; ve hem resim, hem tabletten (resim+zaman bilgisi) yazı tanıma üstünde çalıştım. Bu sene doktora öğrencim Esma Bilgin Taşdemir bu konuda tezini sundu. Burada bahsedilen ve Tübitak 1003 projesi kapsamında desteklenen bu çalışmada da Türkçeye yönelik en ileri tanıma sistemi geliştirildi ve özellikle ilkokul öğrencilerine yönelik kullanıma yönelik modüller ve arayüz geliştirildi. Öğrencilerin neredeyse hepsi soruları tablette yapmayı kalem/kağıtla yapmaya tercih etti, ama henüz ürünleşmesi veya yaygın kullanılması gerçekleşmedi; olmasını çok isterim. 

“Üst Yönetimde Kadınlar: Üniversite Deneyimleri” paneli gerçekleşti

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi’nin düzenlediği (SU Gender) “Üst Yönetimde Kadınlar: Üniversite Deneyimleri” paneli, 1 Kasım 2018, Perşembe günü Minerva Palas’ta gerçekleşti.


SU Gender’ın akademide kadın liderliğini konuşmak ve teşvik etmek amacıyla düzenlediği panelin açış konuşmalarını SU Gender Direktörü Ayşe Gül Altınay ve Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Şirin Tekinay yaptılar. Ayşe Gül Altınay konuşmasında, bu panelin tarihi bir önemi olduğunun altını çizdi ve üst yönetimde kadınların yer almasının çok büyük farklar yarattığına vurgu yaptı.

Şirin Tekinay konuşmasında dünyada cinsiyet eşitliğinin tamamlanması ile 12 milyar dolarlık bir gelir artışı olacağını söyledi. Bu konuda ulusal politikalar geliştirmenin, özellikle de üniversite üst yönetiminde kadınların sayısının artması ile ilgili politikalara odaklanmanın önemine vurgu yaptı.

Panelde İTÜ 1996-2004 Dönemi Rektörü Gülsüm Sağlamer, Kadir Has Üniversitesi Rektör Vekili Sondan Durukanoğlu Feyiz, Okan Üniversitesi 2010-2018 Dönemi Rektörü Şule Kut ve Boğaziçi Üniversitesi 2012-2016 Dönemi Rektörü Gülay Barbarosoğlu konuşmacı olarak yer aldı.

Konuşmacılar, kadınların üniversitelerin üst yönetim kademelerinde yer almasının akademik hayata yapacağı katkılar üzerinde durdular. Kendi yönetim tecrübelerini aktaran konuşmacılar, toplumsal cinsiyete duyarlı kurumsal ve toplumsal mekanizmaların yanında kadınların yükselmesini teşvik eden ve destekleyen erkeklerin sayısının artmasının da önemli olduğunun altını çizdiler.

Abone ol