Ana içeriğe atla

Türkiye’nin en yüksek fiyata satılan teknoloji şirketinin girişimcilik yolculuğu

“Girişimcilik Ekosisteminde Sabancılılar” serisinin bu ayki konuğu, geçtiğimiz günlerde başarı hikayesini gazeteSU’da paylaştığımız Sezgin Küçükkaraaslan.

Sezgin Küçükkaraaslan’ın kurucu ortağı olduğu OpsGenie, teknoloji devi Atlassian (NASDAQ: TEAM) tarafından 295 milyon dolara satın alındı. Kuruluşundan itibaren altı yıl içinde 4 bine yakın müşteri edinen, OpsGenie Türkiye'den satılan bu ölçekteki ilk teknoloji firması oldu.

Sezgin ile Sabancı Üniversitesi ve girişimcilik üzerine sohbet ettik.

Sabancı Üniversitesi tercihi trajikomik bir hikaye

Sezgin, Sabancı Üniversitesi’nin ilk öğrencilerinden ve ilk mezunlarından. 2004 yılında Sabancı Üniversitesi Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Programı’ndan mezun olan Sezgin, henüz yeni kurulmuş bir üniversite olan Sabancı Üniversitesi’ni tercihini trajikomik bir hikaye olarak anlatıyor.

Sezgin, orta öğrenim hayatı boyunca hep ODTÜ’lü olmayı hayal etmiş. Yaşı ilerledikçe, aileden uzaklaşma, daha özgür bir hayat isteği ağır basan Sezgin, “Üniversite sınavına hazırlandığım yıl artık İstanbul'da okumak istediğimi biliyordum ve ilk önceliğim Boğaziçi Üniversitesi'ydi. Sınavım gayet iyi geçti ve posta kutumuz bir anda birçok üniversiteden gelen tanıtım broşürleriyle dolmaya başladı. O dönemde ilk defa Sabancı Üniversitesi'nden haberdar oldum. En göze çarpan özellikleri; olanaklarının çok geniş olması ve yurtiçi ve yurtdışından transfer ettikleri yetkin akademik kadrosuydu. Ailem çoktan ikna olmuştu, tabi bunda daha önce şehir dışında okuyan ablamın yurt ve ev bulma sürecinde yaşadığı sıkıntılar ve travmalar, ayrıca mezun olduktan sonra Sabancı Holding bünyesinde çok kolay iş bulabileceğim düşüncesi oldukça etkili oldu.” diyor.

3. sınıftaki staj kariyer hedefini belirledi

Üniversite yıllarında girişimcilikle uzaktan yakından alakası olmadığını söyleyen Sezgin, zaman içinde kendini girişimci olarak bulduğunu söylüyor. İlk kurumsal hayat deneyimini 3. sınıf sonunda ASELSAN’da yaptığı staj ile edinmiş ve büyük bir firmada çalışmak istemediğini kafasında netleştirmiş. Bundan sonra da kariyeri boyunca start-up’larda çalışmış. Şu an Atlassian gibi büyük bir firmanın parçası olan Sezgin, kurumsal hayatın kendisine göre olmadığına dair verdiği kararın ne kadar doğru olduğuna vurgu yapıyor.

Sezgin’in 295 milyon dolara Atlassian’a satılan şirketi OpsGenie 2012 yılında kurulmuş. OpsGenie, daha öncesinde 6 yıllık bir geçmişi olan iFountain ismindeki başka bir firmanın içinde doğmuş. iFountain çeşitli sektörlerdeki kurumsal firmaların IT departmanlarına ürün ve danışmanlık sağlayan bir firmaymış. OpsGenie, iFountain'ın sağladığı hizmetlerin bir bölümünün Software-as-a-Service modeli ile ürünleştirilmesinin sonucu olarak ortaya çıkmış.

Satışı gerçekleştiğinde yaklaşık 4 bin müşterisi olan OpsGenie global ölçekte hizmet veren bir üründü. Gelirin yarısı Amerika, diğer yarısı ise diğer ülkelerde yer alan müşterilerden geliyormuş. OpsGenie'ye başlarken hedef pazar kitlesini yine global ölçekte operasyonu olan kurumsal firmaların IT departmanları olarak belirlemişler. Fakat ürün ortaya çıktıktan sonra gördükleri, Silikon Vadisi tipi küçük/orta ölçekli teknoloji firmalarının ilgisinin daha yoğun olduğuymuş. O dönemki bulut bilişim, mobil ve web teknolojilerindeki gelişmeler ve özellikle teknoloji firmaları arasında popülerleşmeye başlayan DevOps (yazılımcıların daha çok operasyonel faailyetlerin içersinde olmasını savunan bir yaklaşım) trendi, OpsGenie'nin hızla büyümesini sağlamış. Ayrıca Monitoring alanında faaliyet gösteren yazılım ve servislerle yaptıkları entegrasyonlar da bu yazılımları kullanan kullanıcı kitleleri arasında popülerleşmelerine ve organik bir şekilde büyümelerine olanak sağlayan önemli etkenlerden biri olmuş. 2016 yılında aldıkları 10 milyon dolarlık yatırımla da satış ekiplerini kurmuşlar ve orta/büyük ölçekli müşteri portföylerini büyütmeye başlamışlar.

Thundra ile girişimciliğe devam ediyor


Sezgin’in yeni bir girişim fikri olduğu haberini de alıyoruz. Atlassian ile satış anlaşmasına dahil etmedikleri, OpsGenie içerisinden doğan Thundra (https://www.thundra.io/) isminde Serverless Monitoring alanında servis sağlayan yeni bir startup’ları daha var. Sezgin, anlaşma şartları gereği sadece hissedar olarak yer alıyor. Atlassian ile 3 senelik kontratı olduğunu söyleyen Sezgin, daha sonrasında ne yapacağına karar vermek için çok erken olduğunu belirtiyor.

Sabancı Üniversitesi'ni farklı kılan en önemli unsurlardan biri, "Bir mühendis sadece teknik konulardan anlamamalı" mottosu

Kariyeri boyunca Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden mezun olmuş birçok bilgisayar mühendisinin mülakatlarına katıldığını söylene Sezgin,  “Teknik altyapı kazandırma anlamında bu üniversitelerin eğitim kalitesinin birbirine yakın olduğunu düşünüyorum. Benim açımdan, Sabancı Üniversitesi'ni farklı kılan en önemli unsurlardan biri, "Bir mühendis sadece teknik konulardan anlamamalı" mottosuyla verilen insanlık tarihi, sanat, edebiyat, hukuk gibi alanlardaki zorunlu derslerdi. Bu temel derslerin, daha farklı ilgi alanları, olaylara ve sorunlara farklı bakış açıları ve yönetsel kabiliyetlerimi geliştirmemde çok faydalı olduğunu düşünüyorum” diyerek devam ediyor.

Girişimcilere tavsiyeler

Sezgin girişimcilere şu önerilerde bulunarak sözlerine son veriyor:

  • Global düşünün.
  • Blue Ocean stratejisini izleyin. Yani var olan bir şeyi taklit etmek ya da pazarda sıkı bir rekabete girmek yerine yeni pazarlar yaratmayı deneyin.
  • Girişimciliğin, girişkenlik olmadığını ve büyük sabır ve disiplin gerektiren bir iş olduğunun farkında olun. Başarının bir anda oluşmadığını ve geri planda birçok başarısızlıktan beslendiğini unutmayın. 
  • Bu işin asla bir "one man show" olmadığını, başarıyı getiren en önemli faktörün birbirini tamamlayan bir takım olduğunu unutmayın. İnovasyonun tek bir aydınlanma anında meydana gelmediğini, aksine farklı görüşlerden beslenen daha küçük fikirlerin bir araya gelmesi ve olgunlaşmasıyla ortaya çıkan bir süreç olduğunu bilin.
  • Kalıplaşmış düşüncelere ve söylemlere kulağınızı tıkayın.

 OpsGenie’nin satışı ile ilgili gazeteSU haberini okumak için tıklayınız.

 

MIT Malzeme Bilimleri ve Mühendisliği’ne Türkiye’den seçilen tek doktora öğrencisi oldu!

2018 mezunlarımızdan Tunahan Aytaş, dünyanın önde gelen araştırma üniversitelerinden Massachusetts Institute of Technology’nin (MIT) Malzeme Bilimleri ve Mühendislik bölümüne bu yıl Türkiye’den seçilen tek öğrenci oldu. Sabancı Üniversitesi’nde akademik başarıları ile adını duyuran Tunahan ile MIT’den aldığı master ve doktora kabulünü, oradaki çalışmalarını ve gelecek planlarını konuştuk. Tunahan’ın renkli kişiliği ve hayata pozitif bakışı tabii ki sohbetimize de yansıdı. Keyifli okumalar…

Tunahan Aytaş, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği, çift anadal Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik 2018 mezunu 

Röportaj: Melek Sarı

MS: Bize kısaca kendinden bahseder misin Tunahan?

TA: Tabii ki :) 24 yaşındayım, Galatasaray Lisesi mezunuyum. Neşesini, mutluluğunu kaybetmemeye çalışan pozitif bir insanım.

MS: Öğrenciliğine değinirsek, Sabancı Üniversitesi'nde neler yaptın? Akademik ve sosyal aktivitelerinden bahsedebilir misin?

TA: Ben, çoğu arkadaşımın aksine, Sabancı Üniversitesi’ne ne okumak istediğimi kesin olarak bilerek gelmiştim. Sabancı tercihimdeki en önemli sebep, abimin de bir Sabancı Üniversitesi mezunu olmasıydı ve yine abim sayesinde Malzeme Bilimi ve Mühendisliği’nin ne yaptığı ve neleri kapsadığı ile ilgili bilgim vardı. Aynı zamanda okulumuzun özgürlükçü yapısından da haberdardım ki bu yapı sayesinde aslında hiç aklımda olmamasına rağmen Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik’te çift anadal yaptım. Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği programının bana göre en kıymetli özelliği lisans öğrencilerinin araştırmalarda aktif görev almalarının desteklenmesiydi. Ben ve çok yakın bir arkadaşım, 2. sınıfın başından itibaren Özge (Akbulut) Hoca’nın grubunda araştırma yapmaya başladık mesela... 

"MIT benim için her zaman hayal okuldu."

TA: İstanbul’da liseyi yatılı okuduğum ve birçok lise arkadaşım farklı üniversitelerde okuduğu için, Sabancı’da çok fazla sosyal aktivitelere katılmayı ilk başta tercih etmemiştim. Ancak, okulun ilerleyen vakitlerinde bir arkadaşımın baskısıyla edebiyat kulübünde aktif rol aldım. Ama dürüst olmam gerekirse, aklımı dersler ve araştırmayla o kadar doldurmuştum ki sosyal hayatımda sorumluluk yerine, oturup saatlerce kahkaha atacağım bir çevre arıyordum. Ne kadar şanslıyım ki Sabancı Üniversitesi bana aradığım arkadaş çevresini sağladı ve işin en güzel yanı, hepimiz o kadar farklı geçmişlere, hayat hedeflerine ve programlara sahiptik ki yan yana olduğumuz her an, çok yönlü bir insana dönüştüğümü hissedebiliyordum. Bazen kısa bir sürede, bir okul kahvecisi ve tanımadığınız insanlar, sizin en güvenli bölgeniz haline gelebiliyor. 

MS: Sabancı Üniversitesi'ni bu kadar güzel anılarla hatırlaman çok hoş gerçekten. Peki, MIT'yi ve burada Malzeme Bilimini tercih etmendeki sebepler nelerdi? Bunlardan bahseder misin biraz?

TA: Daha önce de bahsettiğim gibi lisans eğitimimden çift anadal yaparak mezun oldum. Dolayısıyla bölümler hakkında, genel olarak mezun olunca yapabileceklerim hakkında fikrim vardı. Malzeme Bilimini okumaya başladıkça fark ettim ki büyük teknolojilerde çoğu zaman kısıtlayıcı faktör, malzeme bilimindeki eksiklerdi. Kısaca gelişime çok açık bir bölüm olarak gördüm ve bu bölümde ilerlemeyi istedim. Ayrıca malzeme biliminin beni en çok etkileyen ve okuduğum için şanslı hissettiren özelliği bilimin neredeyse her alanında okuyana genel bir bilgi, dolayısıyla bir söz hakkı vermesiydi. Herhangi bir konferansta, herhangi bir bilimsel projede bir malzeme mühendisi olarak kendinizle ilgili bir şey bulabilir ve ayrı bir bakış açısı ile katkı sağlayabilirsiniz. Dolayısı ile Malzeme Bilimi ve Mühendisliği alanında daha ileri bir eğitim almak istedim. MIT benim için her zaman hayal okuldu. Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği olarak MIT mezunu birçok profesörümüz var ve onların derslerini her zaman büyük bir istekle takip ettim. Özge Hoca'nın grubunda üç buçuk sene geçirmiş biri olarak, kendisinden dinlediğim hikayeler ve kendisinin tavsiyeleri dolayısıyla, MIT’inin hayalim olmaması daha zordu diyebilirim. 

"Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği'nin,

eğitim olarak kesinlikle üst düzey Amerikan okullarından

daha alt seviyede olduğunu düşünmüyorum."

MS: Toplam kaç kişi arasından seçildin?

TA: Bu bilgiye sahip değilim. Ne söylesem yalan olur. Ama kabul komitesindeki bir hocadan kabul oranının yüzde 10’dan daha düşük olduğunu öğrenmiştim. Türkiye’den kabul olan tek öğrenciyim.

MS: MIT'ye kabulünde lisans programının, Sabancı Üniversitesi’ndeki faaliyetlerinin etkisi nasıldı sence? 

TA: Okuduğum programın ve hocalarımın etkisi yadsınamaz. Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği'nin, eğitim olarak kesinlikle üst düzey Amerikan okullarından daha alt seviyede olduğunu düşünmüyorum. Yeni bir okul olmamıza rağmen, tanınırlığımız da artmakta. Ayrıca 3 yıllık laboratuvar deneyimi olan başarılı, zeki ve bilgili bir öğrenciyi kabul etmemeleri onların kaybı olurdu zaten :)

MS: Peki şimdi MIT’de nasıl bir süreçten geçiyorsun, orada ne tür çalışmalar yapacaksın?

TA: MIT PhD kabulü, diğer okulların PhD kabulüne göre daha farklı bir süreç. Çoğu okul PhD öğrencisi alırken, doğrudan öğrenciyi hoca ile ilişkilendirip alırken, MIT önce genel koşullarına göre öğrenci kabulünü yapıp, ilk dönemi derslerle beraber öğrencinin hocasını seçmesine ayırıyor. Grubumu ve hocamı yeni seçtim, şu sıralar grubuma ve projeme alışmaya çalışıyorum. Projem atık malzemelerin çimento yerine kullanılması ve sürdürülebilirliği arttırmaya yönelik çalışmaları içeriyor.

MS: Bir adım ötede neler yapmayı hayal ediyorsun?

TA: Bir adım ötem tahmini 5 yıl sonrası olduğu için, şu an gözüme çok uzak geliyor. Anlık hedefim kazasız belasız doktor unvanı ile bu okulu bitirmek. 

MS: Sabancı’ya dair özlediklerin… 

TA: Hocalarımı... Okulumuzdaki  hocaların ulaşılabilir olmasını... Onun dışında tabii ki arkadaşlarımı özlüyorum.

MS: Bu seçim yolculuğundan yola çıkarak, başvuru - kabul ve tercih sürecine girecek öğrencilere neler tavsiye edersin?

TA: Ben karakter olarak hiçbir zaman çok planlı, programlı biri olamadım maalesef, kendimde en beğenmediğim özelliğimdir. Başvuru süreci kesinlikle uzun ve stresli bir süreç, çünkü başarılı ve yeterli olduğunu biliyorsun ve bunu karşı tarafa kanıtlamak için o kadar kısıtlı kaynağın var ki… Her şeyin kesinlikle kusursuz olmasını istiyorsun. Bunun için gerekli sınavlara girmeyi mümkün oldukça ertelememelerini öneririm. Başvuru mektuplarını yazmaya erken başlasınlar ve mümkün olduğunca fazla kişiden yorum alsınlar, Özge (Akbulut) Hoca ve Canan (Atılgan) Hoca’dan aldığım yorumlar başvurumu hazırlamamda çok önemli rol oynadı. Aynı zamanda, tavsiye mektubu isteyecekleri insanları da bilgilendirmekte geç kalmamaları önemli. Kısacası, planlı ve hazırlıklı olmaları önemli. Benim şansım, program olarak hiç rekabete girmeyip, bir WhatsApp grubu vasıtasıyla birbirimizi haberdar etmemiz oldu, çünkü bu süreç tek başına yaşamak için fazlasıyla yoğun bence. Tercih kısmına gelirsek, benim için çok kolay oldu ama tavsiyem gereğinden fazla düşünmesinler ve etraflarındaki bilgili kişilerden yorum aldıktan sonra kalplerini dinlesinler. Lisansüstü eğitim, hele ki benimki doğrudan PhD gibi 5 yıllık bir süreç, kesinlikle katlanayım da geçsin denecek bir süre değil. Mutlu olmaya baksınlar. 

İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi Yıllık Değerlendirme Toplantısı

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından, TÜSİAD’ın işbirliğiyle ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ile Sabancı Vakfı’nın desteği ile şirketlerin, çalışanlarının yakın ilişkide maruz kaldıkları şiddete karşı harekete geçmelerini sağlamaya yönelik hayata geçirilen “İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi” 2018 değerlendirmesi, 4 Şubat 2019, Pazartesi günü Sabancı Center’da yapılacak.

“Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeleye ve Şirketlerin Rolüne Çoklu Bakış” başlığını taşıyan toplantının açış konuşmasını TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı Oya Ünlü Kızıl yapacak. Ardından, Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü ve Baş Araştırmacısı Melsa Ararat, “Bir Katılımcı Eylem Araştırması ve Sosyal Aksiyon Örneği Olarak İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi” başlıklı bir konuşma yapacak.

Konuşmalarından ardından, moderatörlüğünü UNFPA Toplumsal Cinsiyet Programı Koordinatörü Meltem Ağduk’un yapacağı “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeleye Çoklu Bakış” başlıklı panele geçilecek. Panelde, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa-Dış Ticaret/ Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Dr. Öğretim Üyesi Özge İzdeş Terkoğlu, İstanbul Üniversitesi-Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler/ Kadın Çalışmaları’ndan Prof. Dr. Fatmagül Berktay, İstanbul Üniversitesi- Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler/ Kadın Çalışmaları’ndan Doç. Dr. Sevgi Uçan Çubukçu ve Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu- BADV Proje Yöneticisi Sevda Alkan konuşmacı olacaklar.

Toplantının kapanış konuşmasını Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Birsel Safkan yapacak.

Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadelede şirketlerin rolünü farklı mercekler altında inceleneceği ve konunun tarihsel, ekonomik, politik, sosyolojik ve hukuksal boyutlarıyla tartışılacağı toplantıda sizi de aramızda görmekten mutluluk duyacağız.

Program:

Tarih: 04 Şubat 2019, Pazartesi

Yer: Sabancı Center

Saat:

15.00-15.30 Kayıt ve Karşılama

15.30-17.00 Program

Açılış Konuşması

Oya Ünlü Kızıl -TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı

Bir Katılımcı Eylem Araştırması ve Sosyal Aksiyon Örneği Olarak Aile İçi Şiddete Karşı İş Dünyası Projesi

Melsa Ararat, Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü ve Baş Araştırmacısı

Panel: Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeleye Çoklu Bakış

Moderatör: Meltem Ağduk, UNFPA Toplumsal Cinsiyet Program Koordinatörü

Panel Katılımcıları

Dr. Öğretim Üyesi Özge İzdeş Terkoğlu, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa-Dış Ticaret/ Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi

Prof. Dr. Fatmagül Berktay, İstanbul Üniversitesi-Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler/ Kadın Çalışmaları

Doç. Dr. Sevgi Uçan Çubukçu, İstanbul Üniversitesi- Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler/ Kadın Çalışmaları

Sevda Alkan, Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu- BADV Proje Yöneticisi

Kapanış Konuşması

Nevgül Birsel Safkan, Sabancı Vakfı Genel Müdürü

Özgür Gürbüz Ünlüyurt ve İbrahim Tekin’e Teknoloji Ödülü

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Öğretim Üyelerimiz Özgür Gürbüz Ünlüyurt ve İbrahim Tekin 2018 yılı Elginkan Vakfı Teknoloji Ödülü’ne layık görüldü. 


Elginkan Vakfı tarafından 2006 yılında hayata geçirilen “Elginkan Vakfı Türk Kültürü Araştırma ve Teknoloji Ödülleri”ni 13. Yılında kazananlar belli oldu.

MDBF Öğretim Üyelerimiz Özgür Gürbüz Ünlüyurt ve  İbrahim Tekin’in "Tam Çift Yönlü Radyo Tasarımı, Gerçeklenmesi ve Tam Çift Yönlü Ortam Erişimi" başlıklı projeleri ile ödülü almaya hak kazandı.

Öğretim Üyelerimiz söz konusu ödülü daha sonra açıklanacak bir tarihte düzenlenecek tören ile alacaklar.

Türk kültürü ve teknoloji alanındaki araştırma, çalışma ve hizmetlere destek olmak amacıyla “Türk Kültürü Araştırma ve Teknoloji Ödülleri” Elginkan Vakfı’nca her yıl veriliyor. Bu bağlamda Teknoloji Ödülü yeni ürün veya yeni teknik ya da teknolojiye dayalı üretim süreçleri geliştirerek teknolojiye gerçek anlamda katkıda bulanan araştırmacı veya araştırmacı grubuna veriliyor.

 

 

 

.

 

Mor Sertifika Programı Adana, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa Buluşması

Sabancı Vakfı’nın desteğiyle Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi  (SU Gender) tarafından yürütülen Mor Sertifika Programı Mezun Öğretmenleri Kahramanmaraş ve Şanlıurfa’da bir araya geldi. SU Gender ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi (ÇOÇA) işbirliğiyle düzenlenen Oyunlarla Toplumsal Cinsiyet Atölyelerinde kutu oyunları aktivitesi bu kez Adana’da gerçekleştirildi.

  

Sabancı Vakfı’nın desteğiyle Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) tarafından yürütülen, Mor Sertifika Programı (MSP) kapsamında Türkiye genelindeki eğitim ve buluşmalar devam ediyor.

Mor Sertifika Programı Mezun Öğretmenler Buluşmaları

Kahramanmaraş’ta 35 katılımcı ile 17 Ocak 2019 ve Şanlıurfa’da 20 katılımcı ile 18 Ocak 2019 tarihlerinde gerçekleştirilen MSP Mezun Öğretmenler Buluşmalarında, Mor Sertifika Programı'na dair genel bilgiler katılımcılar ile paylaşıldı. Buluşmada On Yılın Hikayesi belgesel gösterimi ve Mor Sertifika Programı’na daha önce katılmış öğretmenler tarafından deneyim aktarımı sunumları da yapıldı.

Oyunlarla Toplumsal Cinsiyet Atölyeleri

Adana’da ise Sabancı İlkokulu'nda 60 ilkokul 4. sınıf öğrencisi ile 15 Ocak 2019 tarihinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi (ÇOÇA) ile işbirliği halinde Oyunlarla Toplumsal Cinsiyet Atölyeleri “kutu oyunları” aktivitesi düzenlendi. Aynı tarihte, Adana'daki sivil toplum kuruluşları temsilcileri davet edilerek, 15 kişinin katılımıyla kutu oyunları ve toplumsal cinsiyet temel kavramlar atölyesi düzenlendi.

Politika Kulübü'nün Paris Programı

Sabancı Üniversitesi Politika Kulübü geçtiğimiz hafta Paris'te önemli isimlerle biraraya geldi. Kulübün programı 14 Ocak Pazartesi günü Paris Büyükelçiliği Programı ile başladı.

Türkiye Cumhuriyeti Paris Büyükelçisi İsmail Hakkı Musa ile birlikte yaklaşık 2 saat süren programda Sayın Musa, Türkiye-Fransa ilişkilerinin Kanuni Sultan Süleyman dönemine dayanan tarihi yönüne, dış politikanın istihbarat ile bağına ve güncel Fransa-Türkiye ilişkilerine değinirken Türk öğrencilerin Fransa’da daha çok yer almasını da önemsediklerini vurguladı. 


Program 15 Ocak Salı günü Fransa Dışişleri Bakanlığı ile devam etti...

Fransa Dışişleri Bakanlığı’nda Joseph Richard ile görüşen öğrenciler AB ekseninde Fransa - Türkiye ilişkilerine dair karşılıklı soru cevap yaptıktan sonra Dışişleri Bakanlığı binasını gezme fırsatı buldu. Program Türkiye Cumhuriyeti OECD Daimi Büyükelçisi Erdem Başçı ile devam etti. Sayın Başçı OECD’nin küresel olarak konumlandığı pozisyonu ve işlevlerini anlattıktan sonra özellikle uluslararası vergi sözleşmeleri ve iklim değişiklikleri noktasında yapılan çalışmalara değindi. OECD’nin ardından Paris TÜSİAD Temsilcisi Didem Bora ile program devam etti. TÜSİAD’ın yapısı ve işlevlerine değinen Bora karşılıklı soru cevap noktasında Fransa’nın siyasi tablosu hakkında bir şablon çizerken sarı yelekliler olayını da detaylarıyla aktardı. Yoğun bir şekilde devam eden Salı günü programında TÜSİAD’ın ardından Uluslararası Para Fonu (IMF) Avrupa Ofisini ziyaret edildi. IMF’de öğrencilere yapılan çalışmalar hakkında detaylı bir sunum gerçekleştirildi. Salı gününün son programı ise Fransa’da bulunan önemli düşünce kuruluşlarından biri olan IFRI’de Türkiye çalışmalarıyla tanınan Dorothee Schmid ile gerçekleştirilen söyleşi oldu. Schmid ile birlikte özellikle Türkiye’nin güncel siyasi meseleleri ele alındı. 

16 Ocak Çarşamba günü program Strasburg’da devam etti...

2008’den beri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye’yi temsilen yargıç olarak görev yapan Işıl Karakaş ile görüşen öğrenciler Türkiye’nin ve diğer ülkelerin Avrupa nezdindeki hukuki vakalarını ve yapılan başvuru sayılarını birinci ağızdan dinleme fırsatı buldular. Öğrenciler Sayın Karakaş ile görüşme yaptıktan sonra Avrupa Parlamento’suna geçtiler. Avrupa Parlamentosu’nda Andre De Munter ve Avrupa Parlementosu Sosyalist ve Demokratlar Başkanı Miltiadis Kyrkos ile Türkiye’deki siyasi gündemi tartışma ve Avrupa Parlamentosu’nda devam eden yasa görüşmelerini izleme fırsatı buldular. 

17 Ocak Perşembe günü program Fransa Ulusal Meclisi ziyaretiyle başladı.

Mecliste Türkiye-Fransa Dostluk Grubu Başkanı Stephane Teste ile Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkiler üzerine karşılıklı sohbet gerçekleştirildi. Daha sonra mecliste devam etmekte olan yasa görüşmeleri izlendi ve kısa bir meclis turu gerçekleştirildi. Ardından program UNESCO ziyareti ile devam etti. UNESCO Türkiye Temsilcisi Büyükelçi Altay Cengizer ile Türkiye’nin UNESCO’da ki konumu ve UNESCO’nun küresel anlamda yaptığı çalışmalar üzerine fikir alışverişinde bulunuldu. 

18 Ocak Cuma günü Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol’dan küresel enerji kaynakları ve enerji üzerinde yapılan çalışmaları dinleyen öğrenciler bu ziyaret ile kurum ziyaretlerini tamamladı.

Kısa bir Paris gezisi ile programı tamamlayan Sabancı Üniversitesi Politika Kulübü öğrencileri 19 Ocak Cumartesi günü yurda dönüş yaptı.

Türkiye’den birinci sırada yer alan üniversite: Sabancı Üniversitesi

Hızlı Gelişen Ekonomilerdeki En İyi Üniversiteler sıralamasında Türkiye’den birinci sırada yer alan üniversite Sabancı Üniversitesi

Times Higher Education (THE) Hızlı Gelişen Ekonomilerdeki En İyi Üniversiteler Sıralaması 2019 sonuçları açıklandı. Söz konusu sıralama kapsamında THE'nin belirlediği 43 ülkedeki 442 üniversite değerlendirmeye alınıyor.

Sabancı Üniversitesi THE Hızlı Gelişen Ekonomilerdeki En İyi Üniversiteler Sıralamasına 20. basamaktan girerek, Türkiye’den sıralamaya giren 23 üniversite arasında birinci sırada yer aldı.

Hızlı Gelişen Ekonomilerdeki En İyi Üniversiteler Sıralaması’nın metodolojisi Dünya Üniversiteler Sıralamasında olduğu gibi Eğitim, Araştırma, Atıf, Uluslararası Görünüm ve Sanayi Gelirleri olarak saptanan 5 ana başlık altında 13 göstergeden oluşuyor. Söz konusu sıralamanın belirleyici özelliği ise hızlı gelişen ekonomilerdeki en iyi üniversiteleri kapsaması nedeni ile “Sanayi Geliri” ve “Uluslararası Görünüm” başlıklarının ağırlığının Dünya Üniversiteler Sıralaması’na göre daha yüksek olması.

THE Hızlı Gelişen Ekonomilerdeki En İyi Üniversiteler 2019 Sıralamasında yer alan Türkiye üniversitelerinden, Sabancı 20., Koç 26., Bilkent ve Boğaziçi 71., İTÜ 74., Hacettepe 99., ODTÜ 114., Eskişehir Anadolu 172. sırada yer aldı. Akdeniz, Erciyes, Gebze Teknik ve İstanbul Üniversiteleri 201-250 aralığında, Atılım, Bahçeşehir, Çukurova ve İzmir Yüksek Teknoloji Üniversiteleri 251-300 aralığında, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi 301-350  aralığında, Ankara, Dokuz Eylül, Gazi, Marmara, Ondokuz Mayıs ve Yeditepe Üniversiteleri ise 351+ aralığında yer aldı.

THE Hızlı Gelişen Ekonomilerdeki En İyi Üniversiteler Sıralamasının tamamına bu linkten ulaşabilirsiniz.

 

Mezunumuz Ahu Gümrah Parry, Manchester Üniversitesi’nde kendi laboratuvarını kurdu

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği 2008 doktora mezunumuz Ahu Gümrah Parry, 2019 yılında ilk kez verilen BP (British Petrol) - ICAM Dame Kathleen Lonsdale Fellowship ödülüne layık görüldü.

Manchester Üniversitesi’nde (The University of Manchester) Öğretim Üyeliği görevine başlayan mezunumuz bu ödülle kazandığı 1 milyon Pound'luk araştırma fonu ile akıllı materyaller, sensörler, biomedikal implantlar gibi farklı alanlarda kullanılabilecek malzemeler geliştirecek. Ahu ile ödüle giden hikayesini ve çalışmalarını konuştuk.

Röportaj: Şule Yalçın ve Melek Sarı

Ahu Gümrah Parry

Sabancı Üniversitesi'nden sonra neler yaptın Ahu, hikayeni dinleyebilir miyiz?

Sabancı Üniversitesi’nden sonra Cambridge'e gittim, orada malzeme bilimi bölümünde endüstriyel bir projede çalışırken Schlumberger Faculty for the Future programının fonuna başvurdum. Bu program kapsamında; belli ülkelerden doğa bilimleri ve mühendislik alanında çalışmalara devam eden kadın araştırmacılara doktora veya post-doc (doktora-sonrası araştırmacı) için fon veriliyor. Türkiye, Brezilya, Afrika ve Orta Asya ülkeleri gibi gelişmekte olan ülkeler önceliklendiriliyor. Ben de bu fonu aldım. Bizden bu fonu Harvard’da post-doc yaparken Özge de (Akbulut) almıştı. Bu fon benim için önemli bir adım oldu. Çünkü ben artık kendi düşüncelerimi geliştirebilecek ve projelerimi bağımsızca yapabilecek hale gelmiştim.

Cambridge sonrası neler oldu?

Onun devamında İsviçre Fribourg’a Adolphe Merkle Enstitüsü’ne gittim. Orada da yine benzer çalışmalar yaptım.

Bu arada bir bebeğim oldu ve sonrasında aile düzenimizi koruyabilmak için İngiltere’ye geri döndük. İngiltere’de Imperial College’da Teaching Fellow olarak çalışmaya başladım. Yani öğretim görevlisi oldum. Bu görevde idari ve öğretim işlerim daha fazla olduğu için araştırmalarıma çok kısıtlı zaman ayırabiliyordum. O dönemde, BP-ICAM fon çağrısı açmıştı, Malzeme Bilimleri ya da Kimyasal Sistemler üzerine çalışan ve ailevi görevlerinden dolayı zamanlarını esnek kullanmak isteyen araştırmacıları hedefleyen bir fon geliştirmişlerdi. Ben de hazırladığım projeyi BP-ICAM ile paylaştım. BP Fonuna başvuruda bulunabilmek için, yazdığınız projenin uygulanması için size evsahipliği yapacak bir üniversite ile işbirliği içerisinde olmanız gerekiyor. Bu nedenle, eş zamanlı olarak Manchester Üniversitesi ile de görüşmelere başladım. Ve geçtiğimiz sene bu zamanlarda, Manchester Üniversitesi'ni de yanıma alarak BP’nin başvurusunu gönderdim.

Neden BP Fonu?

BP-ICAM Dame Kathleen Lonsdale Fellowship fonu özellikle ailevi sebeplerden dolayı zamanını esnek bir şekilde kullanmak isteyen kadın araştırmacılara destek vermek üzere tasarlanmış. Bu çok az görülen bir fırsat. Özellikle kadın araştırmacıların kariyerlerinde ilerlemelerine destek olması açısından da çok özel bir program. İngiltere’de (ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde) mühendislik ve doğa bilimlerinde kadın ve erkek akademisyen oranlarına bakınca çok göze batan bir tablo var. Fen bilimlerinde fakülte oranlarına baktığınız zaman yüzde 80 erkek, yüzde 20 kadın, profesörlük düzeyine geldiğiniz zaman kadın oranı yüzde 10’a kadar düşüyor. İşte bu yüzden BP bu fonu eşitlik ve çeşitlilik teması altında açtı ve iki kadın araştırmacıya böyle bir imkan tanınmış oldu.

Fon tutarı ne kadar?

5 yıllık tüm masraf ve bilimsel ekipmanlar için harcamalar dahil 1 milyon pound’a yaklaşacak tutarda.

Bu fonu bu yıl sadece sen mi kazandın?

Aslında BP-ICAM sadece bir ödül vermek üzere çağrı açmıştı. Ancak, 100’e yakın başvuru içerisinden 2 adayın başvurusunu BP çok beğendi. Bunlardan birisi benim projem diğeri ise Lisa Joss adında bir araştırmacının projesiydi. Ne tesadüftür ki diğer araştırmacının işbirliği yaptığı üniversite de Manchester'dı. Bunun üzerine Manchester Üniversitesi Dekanlığı'na; “Biz sizin işbirliğinde olduğunuz iki araştırmacının da projesini çok beğendik, birini biz desteklesek, diğerini de siz destekler misiniz?” şeklinde teklif etmişler. Manchester da bu teklifi kabul etmiş ve iki kadın araştırmacıya da bu güzel imkan sunulmuş oldu.

Manchester böyle bir fonu verebileceğini mi söyledi?

Evet. Çünkü Manchester’da da o dönemde BP’nin amacına benzer bir fon açılmıştı ve o fonu buraya aktarmış oldular.

Doğadan aldığımız ilhamla hem ucuz ve hem de yenilenebilir malzemeleri en yeni teknolojik uygulamalar için üreteceğiz.

Araştırma fikrin nedir peki?

“Bio inspired materials” yani doğadan ilham almak… Ben, kelebeklere, böceklere ve bazı bitkilere bakıyorum. Onlardan önce biyolojik malzemeyi alıyorum ve inceliyorum. Sonra, nasıl bir nano yapı yapmışlar, ona bakıyorum. Ondan sonra bunu en iyi ve en doğal nasıl taklit edebiliriz diye düşünüyorum. Su bazlı prosesler geliştirerek, çevreye zararlı polimerler kullanmadan taklit etmeye çalışıyorum. Ondan sonra da üzerine ne gibi fonksiyonlar katabiliriz bunun üzerine düşünüyorum.

Şu anda ilham aldığım şey tamamen bu. Biz doğada malzemenin nasıl oluştuğunu yeni keşfetmeye başladık ve yaptığımız keşifler bize doğanın mühendisliğini öğretiyor. Çünkü doğa en ucuz ve en çok bulunabilir malzemeleri en yüksek kalitede üretiyor. Bir bitkiyi düşünün, fotosentez yapıyor, rengi var aynı zamanda, çevresiyle iletişim kuruyor, sensör haline geliyor. Rengini değiştiriyor, şeklini değiştiriyor, çiçeklerini görüyorsunuz, güneşi takip ediyor, kısacası her şeyi yapabiliyor.

Ne üzerine kullanılacak bunlar?

Öncelikle biyomimetik yapısal renkler (fotonik yapılar) konusuna eğileceğim. Bu sensör geliştirmek için müthiş bir platform, çünkü renk değişimini gözümüzle fark ederiz herhangi bir elektronik okuyucu olmadan kimyasal ve mekanik değişimleri tanımlayabiliriz. Son çalışmam doğal malzemeleri kullanarak renk değiştiren ilaç kapsülü geliştirme üzerine, ilacın süresi geçtiği zaman renk değiştiriyor, bu tarz yenilikler katıyoruz. Onun dışında optik hologramlar üretebiliriz, paraların üzerindeki renkli güvenlik şeritlerini ekonomik bir şekilde üretebiliriz.

İlaç kapsülü, güvenlik araçları dediniz daha farklı kullanım alanları olacak mı?

Işık ve maddenin etkileşiminin olduğu her yerde kullanılabilecek malzemeler... Mesela, güneş panellerinin şu anda verimleri çok düşük, yüzde 10, yüzde 20 civarında. Ama böyle malzemelerle kapladığınız zaman verimlerini 2-3 kat artırabiliyorsunuz.

Maliyetler de azalacak mı peki?

Evet, maliyet azalacak, ben selüloz kullanıyorum, selüloz da doğada var… Yani düşük maliyetli ve bitmez tükenmez bir kaynak.

Bu ilham verici, keyifli röportaj için çok teşekkür ederiz Ahu...

Ahu Gümrah Parry ve Şule Yalçın

Hülya Uçansu: Festivaller, İstanbul için bir vaha oldu

İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisi"nin Ocak ayı konuğu Hülya Uçansu: Festivaller, İstanbul için bir vaha oldu


Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM)’nin İstanbul kültür-sanat hayatının şekillenmesinde etkin rol oynamış aktörlerle izleyicileri buluşturan "İstanbul Perspektifleri" söyleşi serisinin dördüncüsüne Uluslararası İstanbul Film Festivali Eski Direktörü (1983-2006) Hülya Uçansu konuk oldu. Uçansu, Türk sinema dünyasının gelişimi ve son yıllarını değerlendirdi

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM)’nin, İstanbul kültür-sanat hayatının şekillenmesinde etkin rol oynamış aktörlerle izleyicileri buluşturan "İstanbul Perspektifleri" başlıklı söyleşi serisi devam ediyor. Söyleşi serisinin dördüncüsü, “Şehrin Şenlik Hali” temasıyla Uluslararası İstanbul Film Festivali Eski Direktörü (1983-2006) Hülya Uçansu’nun katılımıyla gerçekleşti.

2018-2019 döneminde her ay gerçekleşecek söyleşi serisinde, İstanbul’un kültürel dokusunun 1980’lerden bu yana nasıl şekillendiğini ve dönüştüğünü öznel hikayeler üzerinden anlamlandırabilmeyi mümkün kılacak bir tartışma platformu yaratmak amaçlanıyor. Söyleşilerde; kentin kültürel dokusunun dönüşümü, mimarlık, görsel sanatlar, sanat piyasası, festival kültürü, sahne sanatları boyutlarını içeren farklı perspektiflerden ele alınıyor.

Bir dönüşümün eşiğindeyiz

Asuman Suner’in moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide, Hülya Uçansu, sinema tarihinin 30’lu, 50’li, 70’li ve 80’li yıllarından örneklerden başlayarak değişim tarihinden bahsetti:

“Toplumsal baskının en yoğun hissedildiği 70’li yıllarda dahi Türkiye’de yaşayan insanlar dünyanın 40 ülkesinden gelen hayatları görmeye başladılar ve festivaller İstanbul için bir vaha oldu. Bir ülkeyi uluslararası standartlara taşıyan temel taşlarından birisinin sinema gibi sanat unsurlarına verilen önemdir.”

Değişimin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Uçansu, on yıl öncesine kıyasla daha iyimser düşündüğünü; gençler ile teknolojinin birlikteliğiyle doğru bilginin paylaşılmasının umut verdiğini ifade etti. Beyoğlu’nun 80’lerde terkedilmiş bir çehreye bürünmüşken sonrasında nasıl canlandıysa bugün de böyle farklı bir dönem yaşandığını belirtti.

-

İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi Gaziantep’te

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından hayata geçirilen ve UNFPA ve Sabancı Vakfı’nın desteği ve TÜSİAD’ın işbirliğiyle yürütülen "İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı" projesi, Gaziantep’te Gaziantep Ticaret Borsası’nın (GTB) işbirliğinde uygulamaya konulacak.


GTB’yi ziyaret eden, İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesi yöneticisi Sevda Alkan ve UNFPA Toplumsal Cinsiyet Programı Koordinatörü Meltem Ağduk, Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akıncı ve Genel Sekreter Özgür Bayram’la görüşerek projenin işleyişi hakkında bilgiler verdi.

Projenin temel amacının iş dünyasında çalışan kadınların aile içinde maruz kaldıkları şiddete karşı, iş yerlerinde destek mekanizmalarının oluşturulması olduğunu kaydeden Alkan, şirketlerin yönetimsel yeteneklerini kullanarak aile içi şiddeti en asgari seviyeye çekecek uygulamaları yaygınlaştırabileceklerini söyledi.

Aile içi şiddetin, etkileri açısından iş yerlerinde sıkça gözlemlenen ve çalışma hayatının her alanını etkileyen bir sorun olduğuna dikkati çeken Alkan, şunları kaydetti:

"Türkiye’de 2016-2018 yılları arasında 51 şirket projeye dahil olarak aile içi şiddetle mücadele kapsamında bir resmi şirket politikası benimsemişlerdir. Çalışanlar ve yöneticiler şiddete maruz kalan kadınlara yönelik kişisel öğüt vermek yerine, şirketin bu konuda oluşturduğu resmi politika ve yönergelerin yol göstericiliğinde hareket etmesi gerekmekte. Bu bağlamda Gaziantep’te projemize dahil olacak şirketlerin insan kaynaklarına ve çalışanlarına ücretiz eğitimler vererek bu konuda resmi şirket politikalarını oluşturmalarına katkı sunmayı hedefliyoruz."

Gaziantep'te eğitim faaliyetleri düzenlenecek

Alkan, Türkiye genelinde 2016 yılında 17 şirketin projeye dahil olduğunu, 2017'de projenin İstanbul dışında İzmir, Antalya ve Bursa’da yaygınlaştırılmasının sağlandığını belirterek, "Bu sene GTB’nin iş birliği ve destekleriyle pilot il olarak sanayi şehri Gaziantep’te toplumsal duyarlılığı ve bilinçlenmeyi artırıcı eğitim faaliyetleri sürdürmeyi planlıyoruz." dedi.

Meltem Ağduk da proje kapsamında 20 şirketten bin 715 çalışanın katılımıyla gerçekleştirilen "Yakın İlişkide Şiddetin Beyaz Yakalı Çalışanlara ve İşletmeye Etkisi" konulu araştırma raporunun sonuçları hakkında açıklamalarda bulundu.

Ağduk, çoğunluğu üniversite mezunu beyaz yakalı kadınların yüzde 75’inin geçmişte aile içi şiddetin en az bir türüne maruz kaldığını, şiddet gören kadınların yüzde 16’sının ekonomik nedenlerle ilişkisini bitiremediğini, erkeklerin ise yüzde 36’sının eşine veya birlikte olduğu kişiye en az bir kere şiddetin bir türünü kapsayan davranışta bulunduğu kabul ettiğini ifade etti.

GTB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akıncı ise toplum yararına olan ve özellikle iş yaşamında kadınları öznesine alan uluslararası bir projede yer almaktan mutluluk duyduklarını belirterek, aile içi şiddete karşı sürdürülen mücadelenin iş dünyasında kurumsal hale dönüştürülerek toplumun her alanına yayılması gerektiğini söyledi.

Borsalarının 61 yıldır üyelerine ve tarım sektörünün gelişimine yönelik öncü faaliyetler icra ettiğini, bunların yanı sıra var olduğu şehre karşı da sosyal sorumluluklarını her zaman yerine getirme gayreti içerisinde olduğunu dile getiren Akıncı, "Ülkemiz ve insanlarımızın refahı için her alanda en ön saflarda mücadele etmeyi kendine görev addeden bir kurumuz. Toplumumuzun temel taşını oluşturan kadınlarımıza yönelik gerçekleştirilen böylesi özel bir projeye  Gaziantep’te katkı sunmaya çalışacağız." diye konuştu.

Abone ol