Ana içeriğe atla

Murat Germen’in eserleri uluslararası sanat kitabına seçildi

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyemiz ve fotoğraf sanatçısı Murat Germen’in çalışmaları çeşitli ülkelerden 12 fotoğraf sanatçısı ile birlikte “Theories in Digital Composite Photographs: 12 Artists and Their Work (Dijital *Kompozit Fotoğraflarda Teoriler: 12 Sanatçı ve Eserleri)” adlı dijital sanat kitabına seçildi. Tüm dünyada bilinen ve geniş bir dağıtım ağına sahip olan Routledge adlı yayınevi tarafından yayınlanan kitabın yazarı Yihui Huang. 

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Murat Germen

Popülerliği ve etkisi giderek artan dijital kompozitlere yönelik çalışmalardan ilki olan söz konusu kitapla, bu benzersiz sanat türüne felsefi ve teorik bir yaklaşım ilk kez kuruluyor. Farklı ülkelerden sanatçıları bir araya getiren kitap, gerek öğrenciler gerek alan profesyonelleri için bilgilendirici ve ilham verici bir kaynak olarak kabul ediliyor. 

Theories in Digital Composite Photographs: 12 Artists and Their Work

Theories in Digital Composite Photographs: 12 Artists and Their Work (Dijital Kompozit Fotoğraflarda Teoriler: 12 Sanatçı ve Eserleri) adlı kitap, sanatçıların gerçeklik kavramlarına yönelik felsefi bir bakış açısıyla, dijital kompozit fotoğrafların teorik incelemesini hedef alıyor. 

Kitabın yazarı Yihui Huang, çeşitli ülkelerden güncel dijital kompozit sanatçıları mercek altına alarak geliştirdiği 12 olay incelemesinde, sanatçıların motivasyonları, üretim süreçleri ve dünya görüşleriyle teorik yorumları arasındaki ilişkiyi irdeliyor. Yazar Huang, sanatçıların eserlerini fotoğraf teorisi ve batı estetiğinde gerçekçilik, dışavurumculuk, biçimcilik, post-modernizm gibi akımların bağlamına oturtuyor. 

Murat Germen dünyanın çeşitli ülkelerinden seçilen 12 sanatçı arasında yer alması ile ilgili olarak; “Yihui Huang ile şahsen tanışmadık, kendisi bana internet üzerinden ulaştı. Kitapta benimle birlikte yer alan sanatçılardan üçünün Thomas Kellner, Alessandro Bavari ve Matt Siber’in işlerini kendi derslerimde öğrencilerime gösteriyorum. Derslerimde örnek olarak gösterdiğim sanatçılarla uluslararası kapsamdaki bir yayında birlikte yer almak gerçekten güzel bir duygu. Kitabın yazar ve editörü Yihui Huang sadece sanatçıların eserlerini dahil etmekle kalmadı, onlarla e-posta üzerinden röportajlar yaptı. Bu sayede sanatçıların kavramsal yaklaşımlarını, duruşlarını da ifade edebilmelerini mümkün hale getirdi. İşlerimle birlikte söz konusu röportajdan oluşan 14 sayfalık gayet doyurucu bir makale çıkmış oldu ortaya.” dedi.

Kitapta yer alan sanatçılar sırasıyla: Thomas Kellner, Koya Abe, Murat Germen, Jaime Kennedy, Xiao Hui WANG, Tom Chambers, Tom Bamberger, Maggie Taylor, Kelli Connell, Alessandro Bavari, Leigh Merrill ve Matt Siber. 

 *Kompozit fotoğraf nedir?

Kompozit fotoğraf, çeşitli zaman dilimleri ve mekanlardan farklı fotoğrafların, sayısal katmanların aynı düzlem üzerinde montajlanmasıyla oluşturulan bir bileşik fotoğraf türüdür. 

https://www.routledge.com/Theories-in-Digital-Composite-Photographs-12-Artists-and-Their-Work/Huang/p/book/9781138719187

Melsa Ararat, TOBB İstanbul Kadın Girişimciler Kurulu’nda

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat, İstanbul Sanayi Odası adına TOBB İstanbul Kadın Girişimciler Kurulu’na akademisyen üye olarak seçildi.


Melsa Ararat yeni görevi ile ilgili olarak “Akademi ile sanayinin diyalog içinde olmasına olanak veren yapılar çok değerliler. TOBB İstanbul Kadın Girişimciler Kurulu’na aday gösterilmiş ve seçilmiş olmaktan büyük memnuniyet duydum. Girişimci kadınların önünde önemli engeller olduğunu araştırmalardan biliyoruz, oysaki kadın girişimcilerin artması hem kadın yöneticilerin kadınlara daha iyi iş olanakları sunması yoluyla onların iş hayatına katılımını arttırarak hem de doğrudan ekonomik kararlara katılmaları yoluyla toplumsal cinsiyet eşitliğine katkıda bulunmaktadır.’

TOBB Kadın Girişimciler Kurulu, ülkemizdeki kadın girişimci potansiyelinin nicelik ve nitelik bakımından geliştirilmesi ve daha donanımlı hale getirilmesi amacıyla politika belirlemek ve girişimcilik kültürünün kadınlar arasında gelişmesine öncülük etmek üzere Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesinde 81 ilde oluşturulmuştur. TOBB İstanbul KGK; İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Ticaret Odası, İMEAK Deniz Ticaret Odası ve İstanbul Ticaret Borsası’nın temsilcilerinden oluşmaktadır. TOBB İstanbul KGK İstanbul Ticaret Odası koordinatörlüğünde 2009 yılından beri faaliyetlerini yürütmektedir.

Bahattin Koç Biyofabrikasyon Derneği'nin Yönetim Kurulunda

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Endüstri/Üretim Mühendisliği Programları öğretim üyemiz Bahattin Koç, Uluslararası Biyofabrikasyon Derneği'nin (International Society of Biofabrication - ISBF) Yönetim Kuruluna seçildi.

  Bahattin Koc - Sabancı Üniversitesi ögretim uyesi

Uluslararası Biyofabrikasyon Derneği'nin (ISBF) üyeleri, farklı ülkelerde biyofabrikasyon konusunda uzman 12 araştırmacıdan oluşuyor. Biyofabrikasyon Derneği Yönetim Kurulu Üyeleri, derneğin işleyişi ve aktiviteleri ile ilgili tüm kararların alınması ve farklı komiteler ile alınan kararların uygulanmasından sorumludur. Bahattin Koç, ISBF Yönetim Kurulu üyesi olarak 2019 - 2022 döneminde görev yapacak. 

ISBF, biyofabrikasyon konusunda uluslararası çaptaki tek ve en önemli dernektir. Derneğin temel amacı insanlığın yararına bilimsel ve teknolojik inovasyonu ve mükemmelliği teşvik etmektir. 

http://biofabricationsociety.org/about/board-members/

Bahattin Koç kimdir?

Bahattin Koç ve grubu üç boyutlu doku ve organ tasarımı ve yapay doku/organ üretimi, Eklemeli İmalat (Additive Manufacturing), 3B Yazıcılar, nano-mikro üretim ve bilgisayar destekli tasarım ve üretim konularında disiplinlerarası çalışmalarını 2010 yılından beri görev yaptığı Sabancı Üniversitesi'nde devam ediyor. Bahattin Koç, Doku mühendisliği ve 3B doku ve organ basımı konusundaki çalışmaları ile Elginkan Vakfı Teknoloji, Türk Kalp Vakfı, “Doç. Dr. Edip Kürklü Ödülü”, Elsevier En Çok Atıf Alan Makale (CAD), UB STOR Inventor ve UB Rifler ödüllerini aldı. 90’den fazla makale, kitap bölümü ve konferans bildirisi, poster vb. bilimsel yayını bulunuyor. Kendi alanındaki birçok uluslararası dergide de editörlük yapıyor.

Prof. Dr. Bahattin Koç ve ekibinin çalışmalarının ana amacı laboratuvar ortamında bir doku veya organın anatomik yapısına uygun olarak üç boyutlu biyoyazıcı ile hastanın kendi normal hücrelerini veya kök hücrelerini kullanarak, gereken doku hatta organının bire bir kopyasını üretebilmektir. Böylece hastanın kendi hücreleri ile üretilen yapay doku veya organı hastanın vücudunun reddetmesi gibi bir durum ortadan kalkacaktır.

Geliştirdikleri 3B bio-basım yöntemi ile Dr. Bahattin Koç ve ekibi dünyada ilk defa canlı hücreler kullanarak aort benzeri, büyük damar doku yapısı üretmiştir. Bu proje kapsamında, Prof. Koç ve grubu medikal görüntüler kullanarak, aort damarını anatomik yapıya uygun bir şekilde tasarlamış ve geliştirdikleri yenilikçi 3B biyobasım yöntemi ile üretmiştir. Bu projede, ilk defa canlı hücreler kullanarak ve “kendi-kendini” destekleyen 3B biyo-basım yöntemi ile anatomik yapısına uygun, büyük damar dokusu yapısı üretilmiştir. Bu araştırmalar BBC Horizon programı gibi dünya çapında en önemli bilimsel çalışma ve teknolojileri konu alan belgesel programında yer almıştır.

Uluslararası Biyofabrikasyon Derneği / International Society of Biofabrication - ISBF Hakkında

Uluslararası Biyofabrikasyon Derneği (ISBF), 2010 yılında kuruldu ve Biyofabrikasyon konusunda araştırma, geliştirme, eğitim, öğretim ve tıbbi ve klinik uygulamalarını destekleyen bilimsel ve profesyonel bir topluluktur. ISBF uluslararası Biyofabrikasyon topluluğunu temsil eder ve yıllık Biyofabrikasyon Konferanslarını düzenler. Biyofabrikasyon Dergisi (IF: 6.84) aynı zamanda ISBF'nin resmi dergisidir.

http://biofabricationsociety.org/about/board-members/

Biofabrikasyon nedir: İleri biyolojik sistemler (yapay doku / organlar vb.), medikal terapötik ürünler ve tıbbi olmayan biyolojik sistemlerin fabrikasyonuna verilen genel addır.

http://biofabricationsociety.org/about/

İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisi'nin yeni konuğu Asuman Suner

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) İstanbul kültür-sanat hayatının şekillenmesinde etkin rol oynamış aktörlerle izleyicileri buluşturan "İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisi"nin beşincisinde, öğretim üyesi ve yazar Asuman Suner ağırlanacak.

Asuman Suner - İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisi  

“Hong Kong - İstanbul: Şehri Şahsileştirmek” teması ile gerçekleşecek olan söyleşi 21 Şubat 2019, Perşembe saat 17.00’de Sabancı Üniversitesi Minerva Palas'da yapılacak.

2018-2019 döneminde düzenlenen söyleşilerin amacı, İstanbul’un kültürel dokusunun 1980’lerden bu yana nasıl şekillendiğini ve dönüştüğünü öznel hikayeler üzerinden anlamlandırabilmeyi mümkün kılacak bir tartışma platformu yaratmak. Söyleşilerde; kentin kültürel dokusunun dönüşümü, mimarlık, görsel sanatlar, sanat piyasası, festival kültürü, sahne sanatları boyutlarını içeren farklı perspektiflerden ele alınıyor. 

“İSTANBUL PERSPEKTİFLERİ” SÖYLEŞİ SERİSİ


"Hong Kong - İstanbul: Şehri Şahsileştirmek"

Katılımcı                                : Asuman Suner, Öğretim üyesi, Yazar
Sunum ve Giriş Konuşması: Fuat Keyman, İPM Direktörü

Tarih                                       : 21 Şubat 2019, Perşembe
Saat                                        : 17:00-19:00
Yer                                          : Sabancı Üniversitesi Minerva Palas, Bankalar Caddesi No:2 Karaköy

 

Asuman Suner Hakkında:

1988 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden mezun oldu. Aynı bölümde yüksek lisans eğitimini tamamladıktan sonra, doktora derecesini 1996 yılında Massachusetts Üniversitesi İletişim Bölümü'nden aldı. Türkiye'de çalıştığı çeşitli akademik kurumların yanı sıra, 1995-98 yılları arasında Hong Kong Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'nde ders veren Suner'in, Cinema Journal, Defter, New Perspectives on Turkey, Screen, Social Identities, Sight and Sound, Toplum ve Bilim gibi çeşitli akademik dergilerde ve derleme kitaplarda makaleleri yayımlanmıştır. Hayalet Ev: Yeni Türk Sinemasında Aidiyet, Kimlik ve Bellek kitabının yazarıdır. Bilkent, İTÜ, Başkent, Hong Kong, Massachusetts ve Sabancı Üniversitelerinde öğretim üyeliği yapmıştır.

İnovasyonda Başarısız Olmanın Nedenleri

Yazan: Ergi Şener 

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Mikroelektronik Mühendisliği 2005 lisans, Sanayi Liderleri Elektronik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimi 2007 yüksek lisans mezunu. MBA/EMBA Öğretim Görevlisi
Ergi Sener Sabancı Universitesi Mezunu

Günümüzde sektöründen bağımsız, fark yaratmak ya da “disruptive” (yıkıcı) sonuçlar ortaya çıkarmak isteyen her firma, inovasyon odaklı olmak durumunda. İnovasyon artık sadece pazarda öne çıkmak için kullanılan sihirli bir kelime değil, inovasyon gittikçe agresifleşen ve yıpratıcı hale gelen rekabette hayatta kalmak adına her geçen gün daha da önem arz etmekte. Bununla birlikte, hakkında konuşmak ne kadar yaygın olsa da inovasyon odaklı bir kültür oluşturmak hiç de kolay değil…

Her şeyden önce, kalıcı bir inovasyon kültürü oluşturmak için inovasyonu doğru bir şekilde teşvik etmek gerekiyor. Pek çok şirket “CIO” (Chief Innovation Officer) tarzı havalı ünvanlar oluşturup; “fail edeceği” (başarısız olacağı) baştan belli olmasına ve herkesin de bunun farkında olmasına rağmen, PR düşüncesiyle, inovatif görünmek için olmadık projelere ciddi kaynak ve bütçeler ayırmaktalar… Bu da beklenen sonuçlara ulaşılamamasına ve inovasyonun, hayati önemine rağmen, hızla bir “buzzword”e  (moda kelime) dönüşmesine neden oluyor. Bu yazımda inovasyon çalışmalarındaki başarısızlığın nedenlerini entrepreneur.com'da yayınlanan bir makaleden de yararlanarak derledim.

İnovasyonun gerçekten çok zor ve uzun bir süreç olduğunun ne kadar farkındayız?

Bu aralar “disruptive innovation” (yıkıcı inovasyon) kavramı oldukça revaçta. Günümüzün yıkıcı inovasyonları, tüm sektörleri tehdit etmekte ve sektörlerin dinamiklerini derinden sarsmaktalar. “Disruptive” şirketler ya odaklandıkları pazarda daha önce farkedilmemiş bir segmente odaklanıp yeni segmentler ortaya çıkarmakta (blue ocean - mavi okyanus stratejisini uygulayıp), ya da daha önce hiç kimsenin girmediği, dikkate alınmamış bir pazarı hedef alıp, müşteri olmayanları müşteriye çevirmekteler. Bu nedenle, bu tarz inovasyonların etkilerini doğru olarak görebilmek ve yatırımın dönüşünü tahmin edebilmek çoğu zaman oldukça güç, bu nedenle de genellikle hep aynı örnekler etrafında  dolaşmaktayız…

Bu belirsizlik ortamında, inovasyon projelerinin bir de şirket bütçesine etkilerini düşündüğümüzde, şirket çalışanlarının zamanla inovasyonlara dudak büktüğünü, bu hissiyatın ve yaklaşımın da inovasyonun temelini baştan sarstığını gözlemlemekteyiz. İnovasyonu doğru anlamak adına, inovasyonun hiç de kolay bir süreç olmadığının, zaman ve yatırım olarak ciddi maliyet gerektirdiğinin, sonuç olarak da başarının  hiçbir zaman garanti olmadığının bilincinde olmak gerekiyor…

Öte yandan doğru sistematiğin oluşturulmasıyla birlikte, inovasyon çalışmaları başarısız olsa bile, sonuçlarının yararlı olabileceğinin ve bu çalışmalarla sonraki büyük inovasyonlara zemin yaratılabileceğinin bilincinde olmak  da gerekiyor.

İnovasyon performansları söz konusu olduğunda, kimse durumdan memnun değil…

HBR (Harvard Business Review)’da yayınlanan bir makalede, Harvard Business School’un efsane profesörlerinden, aynı zamanda da inovasyon alanında gerçek bir global otorite olan Clay Christensen (aynı zamanda “disruptive innovation” tanımının da yaratıcısı) inovasyona yönelik bir gerçeği şu şekilde belirtmekte: “Hatırlayabildiğimiz kadarıyla, inovasyon, liderler adına hep en öncelikli, aynı zamanda da en üst düzeyde hayal kırıklığına sebep olan bir süreç olmuştur…” McKinsey’nin kısa süre önce gerçekleştirdiği bir ankete göre, küresel şirketlerdeki liderlerin %84’ü inovasyonun büyüme stratejilerinde çok önemli bir unsur olduğunu belirtmekle birlikte, %94’ü organizasyonlarındaki inovasyon performansından memnun olmadığının altını çizmekteler. Gerçek anlamda inovasyon ortaya çıkaran bir şirkete dönüşme çabası, pek çok şirket açısından gündemdeki yerini sürekli koruyan bir konu olarak devam etmekte.

Her şeyden önce, kurum içerisinde ortak bir inovasyon tanımı belirleyerek işe başlamak gerekiyor…

İnovasyon ararken şirketlerin karşılaştığı en büyük engel, bu kelimenin gerçekten onlar için ne anlam ifade ettiğini bulmak. İnovasyonu dillerinden düşürmeyen, sürekli bu kavrama atıfta bulunan yöneticilerin bir çoğu, ne yazık ki organizasyonları için ortak bir inovasyon tanımını yapamıyor. Ortak tanımı vizyon olarak paylaşmadan, kurumları ve çalışanları yönlendirme uğraşı da nafile bir çaba olmanın ötesine geçemiyor. Doğru bir inovasyon stratejisi belirlemenin ilk adımı, kurum içerisinde uzlaşılmış, herkes tarafından benimsenmiş bir inovasyon tanımını paylaşma ve bu doğrultuda şirket hedeflerini belirlemede yatıyor. Buna yönelik yaşadığım gerçek bir örneği paylaşmak isterim: Turkcell’de bulunduğum dönemde birlikte çalıştığım dönemin CEO’su Sn. Süreyya Ciliv, inovasyona çok önem veren ve şirket içi inovasyon kültürü oluşturmaya çalışan bir liderdi. Şirketin yıllık bir strateji toplantısında, farklı bölümlerden katılımcılara inovasyonun tanımını yapmalarını istemiş (tabi ki her tanım eksik ve birbirinden tamamen farklı çıkmıştı), bunları tek tek tartıştıktan sonra, herkesin benimseyeceği bir tanımı, şirket açısından bir referans olması adına detaylı bir şekilde bir sunum eşliğinde açıklamış ve buna yönelik şirket hedeflerini sunmuştu.

İnovasyonun gerçekten gerekliliğine karar verebilmek

Bir konunun ya da kavramın trend olması, her zaman şirketiniz için doğru inovasyon alanı olduğu anlamına gelmez. İnovasyon iş modeliniz açısından bir değer ifade ediyor ya da ticari ya da toplumsal bir fayda sağlıyorsa gerçek anlamda inovasyon niteliğinde oluyor. İnovasyon stratejileri ve hedeflerinde de bu yönde ilerlemekte yarar var.

Başarısızlığı tolere edebilmenin önemi

Başarısızlık inovasyonun kaçınılmaz bir parçası. En iyi inovasyonlar genellikle, ilk önce birkaç kötü girişim sonrası ortaya çıkmakta. İnovasyonun doğru bir şekilde geliştiği bir kültür yaratmak için yeni fikirlerin desteklendiği ve denendiği, riskin tolere edildiği ve beklentilerin gerçekleşmediği süreçte de hızlıca yön değiştirildiği (pivot edildiği) bir yöntem belirlemek gerekiyor.

Sürdürülebilir İnovasyon için önce kurum kültürünü oluşturmak

Yeni, “cool” fikirler üretebilen; bunları zenginleştirip, gelir yaratan bir iş modeli ile detaylandırmayı başaran; fikri çalışır hale getirerek müşterilerin de kullanmasını sağlayan bir organizasyon gerçek anlamda inovasyonlar ortaya çıkarabiliyor. Ancak, bu süreçleri doğru oluşturabilmek ve sürekli işlerliğini sağlayabilmek için, inovasyon stratejisinin kurumsal kültürde başladığını unutmamak ve inovasyonu bir kültür haline getirebilmek yine karşımıza çıkıyor. İnovasyonun açıklanması, bölümler arasında teşvik edilmesi, cesaretlendirilmesi ve belki de en önemlisi sürekli takip edilmesi gerekiyor. İnovasyonu sadece iyi fikir ortaya çıkarıp, bunları açık ortamda paylaşan bir yapı kurmak olarak görmemek gerekiyor. Yaratıcılık açısından iyi fikirler ortaya çıkarmak oldukça önemli, ancak inovasyon açısından bu fikirleri uygulayarak, başarılı değer önerileriyle hayata geçirebilmek önem arz ediyor.

Bu denli hızlı ve öngörülemez bir değişim ve sürekli “yıkım” ortamında geleceği tahmin etmek daha da zorlaşmakta. Bu nedenle, inovasyon yalnızca şirketler açısında fark yaratan bir değer değil; aksine, işin sürdürülebilirliği için hayati hale gelmiş durumda. İnovasyon odağında da asıl yatırımın yapılması gereken ve sürdürülebilir bir hale dönüşecek şekilde planlanması gereken konu, şirkette herkesin gerçek anlamda inovasyon yapmasını sağlayabilen bir “kültür” oluşturabilmek… Ancak bu şekilde, görünmez rekabet avantajı yaratarak, “disrupt” edip ilerleyebilmek mümkün…

Zehra Sayers'e 2019 Bilimde Diplomasi Ödülü

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Öğretim Üyemiz Zehra Sayers, 1992'den beri verilen 2019 Bilimde Diplomasi Ödülü'nü Türkiye'den alan ilk bilim insanı oldu.

Zehra Sayers 2019 Bilimde Diplomasi Ödül Töreni
Zehra Sayers ödülünü 15 Şubat Cuma günü ABD saati ile 17:15'de  (16 Şubat Cumartesi TSİ 01:15) Washington DC'de düzenlenen törende aldı.

Bilim dünyasında son derece saygın bir yere sahip olan Amerikan Bilimde İlerleme Derneği (AAAS) , 2019 Bilimde Diplomasi ödülünü bu yıl SESAME’nin kurularak geliştirilmesinde büyük katkıları olan beş bilim insanına veriyor.

Zehra Sayers - 2019 Bilimde Diplomasi Ödül Töreni

Uluslararası bir araştırma merkezinden yoksun  ve  Ortadoğu'da siyasi açıdan rakip olan ülkeler arasında benzeri görülmemiş bir bilimsel işbirliğini  hayata geçiren Ortadoğu Senkrotron Işıma Deneysel Bilim ve Uygulama Merkezinin (SESAME) kurulmasında ve geliştirilmesinde büyük katkıları bulunan beş bilim insanı arasındaki tek bilim kadını ve Türkiye’den bu ödüle layık görülen ilk bilim insanı öğretim üyemiz Zehra Sayers’i tebrik ediyoruz.

2019 Bilimde Diplomasi Ödül Töreni yayınını TRT haber linkinden izleyebilirsiniz.


Ödül vesilesi ile Hürriyet Gazetesi yazarı İpek Yezdani'nin yaptığı (14 Şubat) tarihli röportajımızı keyifle okuyacağınızı umuyoruz. Okumak için lütfen küpürün üzerine tıklayın. Zehra Sayers Hürriyet 2019 Bilimde Diplomasi Ödülü haberi

Zehra Sayers Hürriyet 2019 Bilimde Diplomasi Ödülü haberi sayfa 13

Dijital oyun endüstrisinin kadınları sanatı kodluyor

MÜZEDE HACKATHON

 "OYUN SANATTIR"

Women in Games Türkiye, Sabancı Üniversitesi ve British Council iş birliğiyle gerçekleşecek olan “Müzede Hackathon”, Türkiye’nin dört bir yanından oyun dünyasında yer almak isteyen kız öğrencileri 1617 Şubat 2019 da Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde buluşturuyor.

Müzede Hackathon  

138 milyar dolarlık oyun sektöründe kadınların yenilikçi ve yaratıcı fikirleriyle yer almasını desteklemek amacıyla kurulan Women in Games Türkiye’nin, dijital oyun endüstrisinde üretmek ve değer zincirine katkıda bulunmak için düzenlediği yarışma, oyun sektöründe yer almak isteyen 18 yaş üstü 50 kız öğrenciyi 16–17 Şubat tarihlerinde Sakıp Sabancı Müzesi the Seed’de bir araya getiriyor. 

Karakterlerini, eserlerini, tecrübelerini ve potansiyellerini sektör paydaşlarına duyurmak isteyen, oyun kültürünü merak eden, 8. sanata ilgi duyan ve bu sanatın parçası olmak isteyen kız öğrenciler, 24 saat sürecek olan Hackathon’da, Sakıp Sabancı Müzesi sergilerinden esinlenerek kendi oyunlarını tasarlayacak.    

OYUN SANATTIR

Yazılım geliştiricilerinin, ara yüz tasarımcılarının ve bilgisayar programcılarının 5–7 kişilik gruplar halinde bir araya gelerek 24 saat boyunca çalışarak yeni bir proje geliştirdikleri Hackathonda bu sefer kız öğrenciler “OYUN SANATTIR” temasında kodlayacaklar. 

British Council’in desteğiyle Women in Games UK CEO’su Marie Claire Isaaman’ın açılış konuşmasını yapacağı “OYUN SANATTIR” temasında gerçekleşecek Müzede Hackathonda, Gram Games’in CEO’su Mehmet Ecevit ve Apple Design Award gibi dünya çapında birçok ödül alan Indie oyun geliştiricisi Özgür Taşkın’ın da yer alacağı bir panel olacak. Ayrıca global oyun firmalarının temsilcileri tecrübelerini iki gün boyunca katılımcılarla paylaşacak. 

Müzede Hackathon’a Başvurmak İçin;

Oyun dünyasında kariyer yapmak isteyen 18 yaş üstü kız öğrenciler, özgeçmişlerini 12 Şubat 2019 tarihine kadar wing@oyunder.org adresine göndererek yarışmaya başvurabilirler.

   

Müzede Hackathon

‘Oyun Sanattır’

16 Şubat Cumartesi – 17 Şubat Pazar

Sakıp Sabancı Müzesi, The Seed

  Program
16 Şubat 2019, Cumartesi

15:00 Kayıt

15:30 Açılış Konuşmaları

Women in Games Turkiye’nin Kurucusu Simay Dinç

Canan Atılgan-Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı 

Marie Claire-CEO Women in Games UK 

Mehmet Ecevit-Gram Games

16.45 Indie Paneli

17.30 Mentörleri Tanıyalım

18.00 Hackathon

 17 Şubat 2019, Pazar

 16.00 Hoşgeldiniz & Dün Gece Neler Oldu (Video Gösterimi)

16.15 Büyük Oyun Paneli

17.00 Sunumlar

18.00 Ödül Töreni 

1.MDBF Araştırma Günü

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen 1.MDBF Araştırma Günü, 15 Şubat 2019 tarihinde sinema salonunda gerçekleşecek. 

Sabancı Üniversitesi 1. MDBF Araştırma Günü

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyelerinin katkıları ile gerçekleşecek olan 1.MDBF Araştırma Günü’nde, Sabancı Üniversitesi Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik, Elektronik Mühendisliği, Malzeme Bilimi ve Nano Mühendislik, Endüstri Mühendisliği, Matematik, Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği, Fizik ve Mekatronik Mühendisliği Programı yüksek lisans ve doktora öğrencileri araştırmalarını sözlü ve poster sunumu ile paylaşacak.

Tüm Sabancı Üniversitesi mevsuplarının katılımına açık olan ve önümüzdeki senelerde de gerçekleşmesi planlanan etkinlik ile fakülte içerisinde gerçekleştirilen araştırmalar hakkında herkesin bilgi sahibi olması amaçlanıyor.

15 Şubat Cuma günü 09.30-16.00 saatleri arasında gerçekleşecek 1. MDBF Araştırma Günü programı için lütfen tıklayınız.

PRIMER için başvurular başladı

Sabancı Üniversitesi Inovent A.Ş’nin Hollanda merkezli EIT-InnoEnergy işbirliğinde hayata geçirdiği ama esas amacı henüz müşterisi olmayan erken aşama startupların ilk müşterilerine ulaşmalarını ve ilk tur yatırıma hazır gelmelerini sağlamak olan PRIMER Erken Aşama Hızlandırma Programı’nın 2019 yılındaki ilk döngüsü için başvurular başladı.


Bu yıl Teknopark İstanbul’un da desteğiyle birlikte erken aşama girişimcilere sunulan imkan ve desteklerinin daha da çeşitli hale getirildiği PRIMER programında, sektörden bağımsız olarak ürünü veya en azından prototipi hazır durumda olan startuplara temel girişimcilik eğitimleri, mentorluk desteği, kurumsal şirket ve potansiyel partner kurum tanıştırmaları, melek yatırımcılar ve fon şirketlerine erişim ile fikri mülkiyet ve hukuki danışmanlık destekleri sunulacak olup ayrıca Teknopark İstanbul bünyesinde çalışma alanı ve ofis imkanı da sağlanacak.

2018 yılındaki PRIMER programına seçilen 10 startuptan 3’ü programın bitimiyle birlikte ilk müşterilerini bulurken 1 startup ise ihracat yapmaya başladı. Bu bağlamda başarısı henüz ilk yılında kanıtlanan PRIMER programının 2019 yılındaki ilk döngüsüne son başvuru tarihi 23 Şubat olarak belirlendi.

PRIMER programına seçilen startuplar ayrıca; Inovent A.Ş’nin yürüttüğü 200Bin TL hibeli BiGGinner programına öncelikli katılım hakkına sahip olacaklar ve yine Inovent A.Ş’nin yurtdışı iş geliştirme kamplarına da burslu katılabilme fırsatı yakalayacaklar.

Toplamda 8 eğitim modülünden oluşan PRIMER Programı kapsamındaki ilk eğitimler 9 Mart 2019’da Teknopark İstanbul evsahipliğinde gerçekleşecek.

Program hakkında daha detaylı bilgi ve başvuru: https://sucool.sabanciuniv.edu/primer

İletişim: sucool@sabanciuniv.edu

17. Bilgi Merkezi Edebiyat Etkinliği

Bilgi Merkezi, 2019 yılı BM Edebiyat Etkinliklerine geçen yıl olduğu gibi 14 Şubat Dünya Öykü Günü ile başlıyor. 

14 Şubat Dünya Öykü Günü

14 Şubat Dünya Öykü Günü

Tarih: 14 Şubat 2019 Perşembe

Saat: 15.00

Yer: 2046 BM Seminer Odası

Dünyada uzun yıllardır kutlanan “14 Şubat Dünya Öykü Günü”, 2018 yılı itibariyle BM Edebiyat Etkinlikleri kapsamına dahil edildi. Bilgi Merkezi'nde ikincisi gerçekleştirilecek olan 14 Şubat Dünya Öykü Günü, BM Edebiyat Etkinliklerinin 17.si olarak kutlanacak. 

Etkinlikte Diller Okulu'ndan Banu Gümüştüs, Münevver Mine Bağ ve Tamer Kütükçü ile birlikte MDBF ve SSBF öğrencileri de kendi yazdıkları ve sevdikleri öykülerini okuyacaklar. Ünlü yazar Müge İplikçi de 14 Şubat Öykü Günü'nde Bilgi Merkezi'nde olacak.

Etkinlik, tüm öykü severlere açıktır.

14 Şubat Dünya Öykü Günü, Müge İplikçi

14 Şubat Dünya Öykü Günü nedir?

14 Şubat Dünya Öykü Günü’nün mimarı bir Türk. Adı Özcan Karabulut. Bakın Özcan Karabulut bu durumu nasıl anlatıyor?

“Herhangi bir gün de olabilirdi ama neden 14 Şubat olmasın? Size şaşırtıcı gelebilir, Dünya Öykü Günü olarak 12 Eylül’ün olmasını öneren şair dostlarımız da vardı. Bu öneriyi kabul edemezdik, değil mi? Sait Faik, ‘Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey’ diyor. Biz, ‘Paylaştıkça, çoğaldıkça bir anlam kazanır’ diye ekledik ve Sait Faik’in bu sözünden hareketle dünya öykü gününün kutlanacağı gün olarak 14 Şubat’a karar verdik. Ankara’da Kitapkurdu’nda ülkemizin dört bir tarafından gelen öykücülerimizle tartıştık ve bu günü benimsedik. Öyküyle, sevgiyle, Sevgililer Günü’yle birleştirilen bir gün oldu 14 Şubat. Öte yandan hiç de basit bir değerlendirme olmaz diye düşünüyorum, öykü bizim sevgilimiz aynı zamanda.”

1996 yılında bir dergi çıkarır Özcan Karabulut. Adı Düşler Öyküler dergisi. Bununla yetinmeyip bir yıl sonra 1997’de Ankara Öykü Günleri’ni başlatır. Bu süreçten sonra 2003 Kasım ayında 69. Uluslararası P.E.N. Dünya Kongresi’nde Dünya Öykü Günü’nün tüm dünyada kabul edilmesine vesile olur. Bize düşen ise 14 Şubat’ta hem sevdiceğimizle hem de sevdiğimiz öykülerle güzel vakit geçirmektir.

14 Şubat Dünya Öykü Günü’nüz kutlu olsun!

Abone ol