Ana içeriğe atla

Öğretim üyelerimizin makalesi Journal of Financial Economics’te

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyeleri Yiğit Atılgan, Özgür Demirtaş, A. Doruk Günaydın ve Georgetown University – Robert Emmett McDonough School of Business Öğretim Üyesi Turan G. Bali tarafından yazılan makale Journal of Financial Economics Dergisi’nde yayınlanmak üzere kabul edildi.

“Left-Tail Momentum: Underreaction to Bad News, Costly Arbitrage and Equity Returns” başlıklı makale; ABD ve uluslararası diğer borsalarda işlem gören hisse senetleri için riske maruz değer gibi aşağı yönlü risk ölçütleri ile gelecekteki hisse senedi getirileri arasında kesitsel olarak negatif bir ilişki olduğunu ortaya çıkarıyor. Makalede gözlemlenen bu anomali için davranışsal bir açıklama getiriliyor ve özellikle bireysel yatırımcıların aşağı yönlü riskin devamlılığını hafife aldığı, yakın zamanda yüksek değer kaybı yaşayan hisse senetlerini olması gerektiğinden daha yukarıda fiyatladıkları gösteriliyor. Bu yüzden, getiri dağılımının sol kuyruğunda yer alan hisse senetlerinin fiyatlarının gelecekte de düşmeye devam ettiği ve sol uç momentumu adını verilen bir anomaliye sebep olduğu bulunuyor.

Journal of Financial Economics Dergisi

Journal of Financial Economics Dergisi dünyanın en seçkin finans ve ekonomi dergileri arasında yer alıyor. Financial Times 50 listesinde de yer alan dergiye katkıda bulunanlar arasında birçok Nobel Ekonomi ödüllü araştırmacı bulunuyor.

İklim Kafe Konuşmaları devam ediyor

Ekonomik Büyüme Mutluluk Getiriyor mu? Mutlu Olmanın Ekonomisi” 

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) iklim değişikliği alanında çalışan araştırmacı ve akademisyenlerin konuşmacı olarak katıldığı “İklim Kafe Konuşmaları”nın Ocak ayı buluşması 9 Ocak 2019 Çarşamba günü, Karaköy Minerva Palas’ta gerçekleşecek. 

İklim Kafe’nin yılın ilk buluşmasında İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden Ahmet Atıl Aşıcı,Ekonomik Büyüme Mutluluk Getiriyor mu? Mutlu Olmanın Ekonomisi” başlıklı bir konuşma yapacak. 

Buluşmada, Türkiye'de yaşayan insanları mutlu ya da mutsuz eden faktör bileşimlerinin neler olduğu araştırılacak. Türkiye verisiyle çizilmiş Türkiye Mutluluk Ağacı üzerindeki hangi yaprakta yer aldığımız ve benzer şartlarda olup daha mutlu olmayı başarmışların neyi farklı yaptığı birlikte ele alınacak. Buluşma kapsamında şu çerçeve üzerinde durulacak: 

“Ekonomi büyürken, yani kişi başına düşen gelir artarken mutluluğun da otomatik olarak artması beklenebilir. Ancak bilimsel çalışmalar tam böyle demiyor. Düşük gelirli ülkelerde (gelir adil biçimde paylaşıldığı sürece) ekonomik büyüme fiziksel şartları iyileştirdiği, eğitime ve sağlık hizmetlerine erişimi arttırdığı için mutluluğu da arttırabilirken, belirli bir gelir düzeyinden sonra gelir artışı mutluluk getirmiyor. Bir başka deyişle, geliriniz artarken ve daha çok tüketirken, bunu sosyal hayatınızdan, hobilerinizden ve sağlığınızdan feragat ederek yapmanız gerekiyorsa, gelirinizdeki artış sizi daha mutlu etmiyor. O zaman insanın aklına bu ekonomik büyüme çılgınlığı neden sorusu geliyor. Mutlu etmeyen bu ekonomik büyüme uğruna iklimi değiştirmeye, gezegeni tahrip etmeye, gelecek kuşakların ve diğer canlıların haklarını ellerinden almaya değer mi?” 

Ocak ayı İklim Kafe buluşmasında sizi de aramızda görmekten mutluluk duyacağız. 

Tarih: 9 Ocak 2019, Çarşamba

Saat: 18:00-20:00

Yer: Sabancı Üniversitesi Minerva Palas, Bankalar Caddesi No:2 Karaköy

Katılım için lütfen tıklayınız.

Not: Cep telefonunuzda QR Code Reader uygulamasının yüklü olduğuna emin olunuz.                    

 

İklim Kafe Konuşmaları Hakkında

İklim Kafe Konuşmaları, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi tarafından 2017-2018 öğretim yılında organize edilmeye başlandı. Bugüne kadar yapılan 5 buluşma boyunca 200 kişiyi ağırlayan etkinlik 2018-2019 öğretim yılı için de 5 buluşma hedefiyle başladı. 

İklim değişikliği alanında çalışan araştırmacı ve akademisyenler, iki ayda bir bu alandaki çalışmalarını özel bir konu çerçevesinde masaya yatırıyor. İklim Kafe Konuşmaları'nda iklim değişikliğiyle ilgili çeşitli konuları, politikadan atmosfer bilimlerine, ekonomiden psikolojiye kadar disiplinler arası bir ortamda tartışmak üzere bir araya geliniyor. 

http://ipc.sabanciuniv.edu
http://twitter.com/ipc_ipm
http://www.facebook.com/IstanbulPolicyCenter 

Kasa Galeri’de yılın ilk sergisi: “Başka Gün Başka Hayat”

Sabancı Üniversitesi Kasa Galeri’de yılın ilk sergisi “Başka Gün Başka Hayat” başlığını taşıyan, üç sanatçının çalışmalarının yer aldığı bir grup sergisi. Küratörlüğünü M. Kıvanç Gökmen’in üstlendiği ve 9 Ocak - 23 Şubat 2019 tarihleri arasında Kasa Galeri'de yer alacak sergide, Dejan Kaludjerovic, Ferhat Özgür ve Knutte Wester'in siyasi, ekonomik ve toplumsal paradoksları çocuk ve çocuk olmak kavramları ile ilişkilendirdikleri, seçimsiz bir varoluş olarak ‘çocuk’ olma durumunu, sosyal, kültürel ve fiziksel etkiler çerçevesinde ele alan yapıtları bir araya geliyor. 

Bir kısım değerlere sahip çıkamamış, bazı haklara hiç sahip olmamış, bunları yitirmiş veya yitirmekte olan toplumlarda güzel bir gelecek için yerine getirilmesi gereken görevler yetişmekte olan kuşağa aktarılır ve artık umutların taşıyıcıları onlardır. Siyasi doktrinler buharlaşmışken, küresel çalkantıların toplumların her katmanını istisnasız olarak etkilediği bir düzlemde arkadan gelen bu neslin ‘bölüşmek mi, bölünmek mi?’ sorusuna ne yanıt vereceği bir muamma halini alır. Hissedilebilir bir durgunluk ve suskunluğun sürmekte olduğu böylesi toplumlarda, gelecek kuşaklara uzun süreli bir huzur ortamının devredildiği iddia edilebilir mi? 

Bireylerin bugünü kurtarmak peşinde olduğu ve günlük hayatın zorunluluklarıyla boğuştuğu bir zaman ve mekanda, bir yerlere gitmek, sığınmak isterken, mekansal anlamda sürüklenen veya geride kalan çocukların geleceğe dair umut ışığı nasıl canlı tutulabilir? Sosyal eşitliğin, insan haklarının ve toplumsal biraradalığı besleyen tüm değerlerin erozyona uğradığı bir ortamda ve zamanda, toplumun hangi değerler ve hangi çözümlerle tazeleneceği üzerine ne kadar düşünülmektedir? 

Bitmeyen savaşların, inşaa hareketlerinin, değişmeyen toplumsal önyargıların ve ayrıştırmaların ortasında temel hak ve özgürlüklerden mahrum kalan, sürülen ve duvarlar arasına sıkışan çocuklar... Ekonomik, sosyal, politik çöküntülerden ötürü evini, sokağını ve belleğini terketmek zorunda kalan çocuklar… Kamplaşmayı, ötekileştirmeyi öğrenerek büyüyen çocuklar... 

Yapıtlara İlişkin 

Başka Gün Başka Hayat sergisi üç farklı ülkeden üç farklı sanatçının söz konusu bu soruları görselleştirdiği ortak bir platform sunmayı hedefliyor. Dejan Kaludjerovic'in 'The First of May, 1977/ 1 Mayıs 1977' adını taşıyan ve projeksiyonda akan dialar ve ses yerleştirmesinden oluşan çalışması, birleşme, eylemsellik ve hatırlama olgularının tersine, parçalanma, eylemsizlik ve unutma olgularını içeren bir öykü. Çalışma, Yugoslavya’da birkaç ailenin 1977 yılının 1 Mayıs'ında gittiği bir piknik ortamında çocukların birbirlerine uyguladıkları şiddet durumundan hareketle, hikayenin geçtiği tüm coğrafyada bir dönem hakim olan şiddet ve parçalanma sürecini çocukluk deneyimi aracılığıyla yansıtıyor. 

Ferhat Özgür'ün tarihsel ve kültürel bellek tahribatını işlediği ‘Hiçlik Ükesi / Nowhere Land’ adlı hazır ve atık malzemelerden oluşan mekana özgü yerleştirmesi, mekana adım atan izleyicileri yukarıda sözü edilen umut ve depresyon arasındaki gri bölgeye davet ediyor. Mekanın orta yerine bir anıt gibi dikilmiş metal inşaat iskelesinin tepelerinden sallandırılmış branda ve bez parçaları üzerine basılı fotoğraf dizisi ve onu çevreleyen farklı malzemeler hızla silinen ve uçup giden tarihsel belleğe işaret ediyor. 

Knutte Wester'in kendi anneannesinin çocukluk hikayesinden yola çıkarak ürettiği desenler, fotoğraflar ve arşiv görüntülerinden oluşan belgesel-animasyon formatındaki 'A Bastard Child / Piç Kurusu’ adlı videosu, İsveç’te evlilik dışı doğan Avrupalı bir çocuğun yetimhanede geçen yıllarını, yüzleştiği toplumsal önyargıları ve buna bağlı olarak şekillenen hayatını gözler önüne seriyor. Haliyle, Wester’in gayrimeşruluk ve meşruluk paradigmalarının küresel ölçekte yerleşmiş tanımlarını bir Avrupalı’nın gözünden serimlemesinin bize düşündürdüğü çok boyutlu sorular var. 

Başka Gün Başka Hayat adlı sergi bu bağlamda, sanatın iyileştirici gücüne, onun hayatı dönüştürebilme gayretine, sanatın bizleri düşündürmeye, hissettirmeye ve sezdirmeye dair potansiyelini çocuksu bir masumiyet aracılığıyla devreye sokma çabası olarak değerlendirilebilir. 

“Başka Gün Başka Hayat”

Sabancı Üniversitesi Kasa Galeri

9 Ocak -23 Şubat  2019

 

 

 Adres: Bankalar Caddesi No:2, Minerva Han, Karaköy

 

Mezunumuz Hayal Pozantı'nın sergisi San Francisco'da

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programı 2004 mezunumuz Hayal Pozantı San Francisco'da bulunan Jessica Silverman Galleri’de “Dünyanın Mırıltıları” başlıklı sergisi ile 8 Kasım – 21 Aralık 2018 tarihleri arasında sanatseverlerin karşısına çıktı.

 

 “Dünyanın Mırıltıları,” İstanbul doğumlu ve halen Los Angeles'ta yaşayan sanatçı Hayal Pozantı'nın tabloları ve heykellerinden oluşuyor. Pozantı'nın yeni tabloları, bir uygarlığın değerlerini anan ve duyuran Rosetta Taşı ve diğer kadim yazıtları çağrıştırmakta. 

Galeri, sergi ile ilgili açıklamalarında şunlara değindi: "Doğal ve insan yapısı olguların ütopik uyumunu resimler ve şiirlerir birleştiği kendi soyut 'Hazır Cennet' alfabesiyle aktaran sanatçı, Ömür Boyu Beğenmelerle Devinen Yıldız Sistemi ve İç Monolog Olarak Dünyanın Gerçek Öyküsü gibi totemsel eserlerinde bunu ortaya koyuyor. Günümüz yaşayışını grafik ve canlı renklerde piktogramlar olarak temsil eden yazıtlar, bugünkü dünyamızın tehlike altındaki güzelliğine dair mesajları geleceğe taşımakta." 

Sanatçının doğayı temsil eden eserleri arasında fil, orka, mercan, denizatı, kızılçam ağaçları, zambak, mantar, insan eli gibi akıllı ve adeta mucizevi canlı türleri dikkat çekiyor. Teknolojiyi temsilen insansız hava araçları, silikon yongalar, ana kartlar, USB “cinsiyet değiştiriciler,” yapay kalp, sürücüsüz otomobil, reçeteli ve keyif verici ilaçlar ile, çiftlerin uzak mesafelerden öpüşebilmesini mümkün kılan “kissinger” cihazı gibi unsurlar var. Farklı ve kırılgan iklimlerde, romantik manzaralar önünde resmedilen yazıtlar, ekolojik bilimkurguları hatırlatıyor. 

Sanatçının yeni heykelleri, "Hazır Cennet" adını verdiği alfabesindeki sayıların sacdan kesilmiş ve kaynaklanmış, parlaklığı ve hava koşullarına dayanıklılığı nedeniyle galvanizlenmiş halleri. Biçimsel olarak Isamu Noguchi’nin katlanır heykellerinden esinlenen eserler, Donald Judd'un kutusundan taşmış heykellerini de çağrıştırıyor. 

Hayal Pozantı’nın çalışmaları, 2015 yılında Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde SSBF Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programı’ndan yolu geçen 20 sanatçının birçok farklı  disipline ait çalışmalarını bir araya getiren “Buluşma…Reunion” sergisinde de yer almıştı. Reunion Sergisi ile ilgili detaylı bilgi için tıklayınız.

 

“Dünyanın Mırıltıları” sergisi hakkında daha detaylı bilgi için: https://jessicasilvermangallery.com/exhibitions/12882/

‘Gedikli Girişimci’ Recep Doğan geliştirdiği motorları dünya pazarına satıyor

Girişimcilik Ekosisteminde Sabancılılar röportaj serimizde, ‘gedikli girişimci’ olarak tanınan Recep Doğan’ı konuk ediyoruz.

2012 yılında Mekatronik Mühendisliği Programı’ndan mezun olan Recep küçük yaşlarda iş hayatına atılmış. Dedesi 50 yıllık Tahtakale esnafı olan Recep, küçük yaşlardan itibaren dedesinin yurtdışından satın alımları ve yurtdışına satışları ile ilgilenmiş. Küçük yaşlardan itibaren yurtdışındaki müşterilerle iletişim kurmuş, onların ithalatlarına önayak olmuş, müşteri ziyaretleri yapmış.

 

Röportaj: Mariam Öcal

Üniversite yıllarından itibaren sürekli girişimci olma yolunda çalışmalar yapan Recep, üniversiteye neredeyse hiç gelmediğini ve derslere de çok fazla girmediğini itiraf ediyor.

Recep Rotech Motor’u 2013 yılında kurmuş. Bundan önce 6-7 tane girişimcilik denemesi olmuş. Kendi deyimiyle oralarda yaşadığı başarısızlıklar ona deneyim kazandırmış. 

Recep, Tahtakale’den edindiği tecrübe ile ihracat yapmış. “Çünkü yurt dışına gidip kurumsal firmalar veya tüccarlarla iletişim kurup onları ikna edip malzeme satma yeteneğim gelişmişti, yani o alana bir ilgim vardı. En son ciddi denemem, Emre Tekin’le beraber yaptığımız boya satışı olmuştu. Orada çok sayıda Ortadoğu ülkesine, Balkanlar’a, Avrupa’daki ülkelere ürün pazarlaması yapmıştık” diyor.

Üniversiteden mezun olduktan sonra elektrik motoru yapımı üzerine çalışmaya başlamış. 2013 yılında TÜBİTAK ile başlattığı proje kapsamında yapılan çalışmalar sonuç vermiş ve dünyada daha önce hiç yapılmamış bir motor yapısı geliştirilmiş. Patent aldıktan sonra endüstriyel ve kurumsal müşterilerle görüşmeye başlamışlar. Fırın motorları ve endüstriyel buzdolabı motorları üretmek üzere, TÜBİTAK’tan aldıkları destekle birlikte 2013 Şubat Rotech Motor’u kurmuş.

Recep yeni geliştirilen motoru şöyle anlatıyor: “Sabit devirli buzdolabı motorlarında normal Q tipi gölge kutuplu motorlar yüzde 14 verimle çalışıyor. Biz farklı yapılarda deneme-yanılma yöntemiyle bir prototip yaptık. Prototip çalışınca TÜBİTAK’a sunduk ve TÜBİTAK’tan 500 bin liralık bir hibe aldık. Sonra patente başvurduk, patenti aldık. Geliştirdiğimiz motorun verimliliği yüzde 70’lere kadar çıkıyor, yani yüksek enerji verimli bir motor.”

Recep seri üretime başladıktan sonra bir süre tek başına çalışmış. Bu süreçte hem üretim için gerekli makineleri toparlamış, hem de müşteri bulmaya çalışmış. Satış sonrası servislerden oluşan bir müşteri portföyü geliştirmiş.

İşler büyüdükçe birkaç kişiyi istihdam etmeye başlamış. Bir yandan makineleri bir yandan da sistemi kurmaya çalışmış. Motorun kalıp hazırlama aşamasının zorlu geçtiğini söyleyen Recep, motorda mekanik olarak gördüğümüz, ama elektromanyetizma gibi gözle göremediğiniz yapıların da olduğunu ekliyor. “Tasarımları, çizimleri, makine yapımları, makine alım, kalıp yapımları, kalıpların birbirine uyumu, parçaları, bayağı çok sıkıntılı günler-geceler uğraşmalar sonucunda üretim için gerekli tüm makine, kalıp ve aparatları yapıyorsunuz. Kocaman 1 tonluk bir kalıptan söz ediyorum. Kalıbın içindeki yüzlerce birbiri ile uyumlu çalışan ankuşları, çakıları, erkekleri, zımbaları, hata tespiti ve düzeltilmesi beyin ameliyatı yapar gibi geçiyor. Milimetrenin yüzde biri aralığında işlemler uyguluyorsunuz. Kalıbı deniyorsunuz bir yeri olmuyor, söküyorsunuz 100 kilometre ötede bu işin ustasına götürüyorsunuz. Üç gün uğraşıyorsunuz kalıbın başında geceli gündüzlü, tekrar getiriyorsunuz yine olmuyor, altı kez böyle yapıyorsunuz yine olmuyor” diyor. Rotech Motor şu anda 50-55 çalışanın bulunduğu, tamamen Türkiye’de ve yüzde 100 kendi bünyesinde üretim yapan bir firma. Alüminyum enjeksiyondan, plastik enjeksiyona, preshaneden, bobinaj grubuna entegre bir şekilde tüm parçalar Rotech Motor bünyesinde üretiliyor.

“Dünyada her nerede motor kullanan fırın, buzdolabı, kombi fabrikası varsa hepsini biliyorum, hepsi de beni biliyor”

Recep, geçen 5-6 yılda toplamda, 15-16 ülkeye 260’ın üzerinde uçuş yaptığını söylüyor. Şu anda dünya pazarını avucunun içi gibi bildiğini de sözlerine ekliyor. “Dünyada her nerede motor kullanan fırın, buzdolabı, kombi fabrikası varsa hepsini biliyorum, hepsi de beni biliyor. Her yıl ciromuzu ikiye katlıyoruz. Bu yıl üçe katlıyoruz” diyerek devam ediyor.

Rotech Motor’un iş süreçleri şöyle ilerliyor. Bir müşterine numune veriliyor. Bunun ömür testleri altı ay sürüyor. Testten sonra satın alma departmanına iletiliyor ve 3-4 ay süren fiyat pazarlıkları başlıyor. Sonra planlama departmanına geçiyor. Yani bir müşteriyi edinme süreci bir yılı buluyor.

Recep işinin yüzde 50’sinin makineleri ve ekibi kurmak diğer yüzde 50’sinin ise müşteriyi ikna edebilmek olduğunu belirtiyor. Bir tarafın eksik kalması halinde ilerlemenin ve gelir elde etmenin mümkün olmayacağını sözlerine ekliyor.

Rotech Motor’un 15 ülkede müşterileri var. Türkiye’de; Kumtel, Simfer, Vestel vb. gibi sektörün en büyük firmaları müşterileri arasında. Yurtdışında ise; Rusya’dan Avrupaya, Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya geniş bir yelpazade müşteri gruplarına her ay 100.000’in üzeri motor sevkiyatı yapılıyor. Rusya’da Gazprom’un fırın fabrikaları, Mısır’ın en büyük fabrikalarından biri olan Universal, İtalya’nın tüm satış sonrası pazarı Rotech Motor’un müşterileri arasında yer alıyor. Çin ise başlı başına Rotech Motor’un en büyük rakibi.

“Üniversite bir çevredir, bir kültürdür”

Üniversiteden uzun sürede mezun olduğunu belirten Recep, okulu başarıyla bitirmenin kendisi için bir öneminin olmadığını söylüyor. “Sınıf arkadaşlarım çok güzel maaşlarla çalışmayı hayal ettikleri şirketlerde çalışıyorlar, benim en az 10 tane personelimin maaşı onların maaşından daha yüksektir. Yani akademik ilerlemeyecekseniz üniversite aslında bir çevredir, bir kültürdür, o kültürü aldığınız sürece dersteki başarınız çok da önemli değil” diyor. 15 yaşından beri piyasanın içinde olan biri olarak da girişimcilik ile ilgili etkinliklerin kendisi için katma değer sağlayan bir yanı olmadığını ifade eden Recep, girişimciliğe yeni başlayacak insanlar için bunların daha yararlı olabileceğini sözlerine ekliyor.

“Girişimcilikte bireysel çaba önemli”

Bireysel çabanın önemine değinen Recep “Altı senelik bir süreçte 50 kişilik personele, 15 ülkeye ihracat yapan bir şirket haline geldik, cirolarımız her yıl ikiye katlıyor, bu sene üçe katladı” diyor ve bunu sadece bir ürün grubu ile gerçekleştirdiklerini, yeni dört ürün grubunu daha piyasaya çıkartacaklarını sözlerine ekliyor. Şirketin, 10 kat 20 kat büyüme potansiyeli olduğunun altını çiziyor.

Girişim kurarken çevresinde tecrübeli insanlara danışan Recep, danıştığı insanların “Taşı oymaya devam et. Bırakırsan onların hepsi çöp olacak, ama odaklı bir şekilde taşı oymaya devam edersen, aynı işe devam edersen başarıya ulaşacaksın” demişler. Bu sözler Recep’i zorlu süreçlerde ayakta tutmuş. Birçok girişimcinin 3-4 sene sonra vazgeçip kurumsal hayata döndüğünü söyleyen Recep, girişimcilikte dayanıklılığın öneminin altını çiziyor.

Recep’in girişimcilik macerasında aile tarafında elde ettiği en büyük başarı, ailesinden mini sermaye desteği alabilmek olmuş. Genel Cerrah olan babası kurumsal bir şirkette çalışmasını istese de Recep 20’li yaşlardan itibaren girişimcilik tavrını çok net olarak ortaya koyduğu için geri adım atmayacağını anlamışlar. Recep ailesinden aldığı mini sermayenin haricinde TÜBİTAK’tan bir destek almış. Bunların dışında bir yatırımcısı olmamış.

Şu an için de bir yatırımcı arayışı olmadığını belirten Recep “Ürünlerim de müşteri grubu da çok kuvvetliydi, dünya pazarı da büyük bu anlamda. Ürünüm ve satışlarım beni ileri doğru sürükledi dolayısıyla bir yatırımcıya gerek kalmadı. Yeni ürünlerle hani çok daha başka kapılar açılacak. Belki melek yatırım seviyesinde değil de, venture capital seviyesinde şirketi komple satmayı düşünebilirim” diye devam ediyor. Gelecek iki yılda da şirketi dörde katlamayı hedefliyor.

“Günün her saati takipte olmak gerekiyor”

Girişimciliğin zorlu taraflarından bahseden Recep, tüm dünyadan müşterileri olduğunu söylerken, günün her saati takipte olmaları gerektiğini de vurguluyor. Mesela Ortadoğu’da haftanın ilk iş günü Arap ülkelerinde Pazar, İran’da cumartesidir. “Haftanın 5 iş günü Türkiye’de çalışırım ben, cuma akşamı uçağa binerim. Türkiye’nin hafta sonu, Ortadoğu’nun hafta başıdır. Bu nedenle haftanın yedi gününü tam mesai geçirdiğim çok aylar oluyor” diyor.

Bu yoğunlukta kendisine vakit ayırıp ayıramadığını sorduğumda “Artık çay içmeye vakit bulabiliyorum” yanıtını veriyor.

“Her bir girişim, girişimciliğin çeşitli basamaklarını oluşturuyor”

Recep girişimci olmak isteyenlere de tavsiyeler veriyor. Her bir girişimin, girişimciliğin çeşitli basamaklarını oluşturduğunu söylüyor. Kimisinden ortaklığın ne demek olduğunu, kimisinden nakit akışının ne demek olduğunu, kimisinden yanlış ürüne oynadığımızı, kimisinden hangi ülkelere gidip, hangi ülkelere gitmemiz gerektiğini öğrendiğini belirtiyor. Yapılan işle ilgili detayları bilmenin önemine değinen Recep, “Nişantaşı’nın kafelerinin hangisinde ne var ben hiç bilmem ama ben gidin Rusya’da Gazprom’un içindeki fırın fabrikasındaki bütün herkesi tanıyorum. Mısır’da hedefimde 13 tane fabrika var, bunlardan 9 tanesi Rotech Motor denildiğinde bilirler. Tunus’taki tek buzdolabı üreticisinin ana tedarikçisi Rotech Motor’dur. Fas’taki fırın fabrikaları motorlarını Rotech Motor’dan alır. Libya’dan Bulgaristan’a, Belarus’dan İspanya’ya birçok ülkede bir çok firma ile iletişim ve satışlar devam ediyor. Satışta network çok önemlidir” diyor.

“Doğru ürünü bulup orada ısrar etmek gerekiyor”

Girişimcilerin başarısız olması durumunda doğru üründe ısrar etmeleri gerektiğini söylüyor. Ürünün doğruluğunun ise üçüncü yıldan sonra anlaşılabileceğini sözlerine ekliyor. “Birçok insanın üç sene, dört sene boyunca o üründe ısrar edebilecek zamanı, aklı, fikri, finansal imkânı olmuyor. Yanlış yönlendirmeler sonucunda ürün doğru olsa bile yeterli ısrar olmayınca sonuç gelmiyor. Yanlış üründe ısrar etmek de tehlikeli, bir ürünün doğru olup olmadığını anlayabilmek lazım. Doğru ürünü, doğru ürün grubunu bulup orada da ısrar etmek gerekiyor” şeklinde devam ediyor.

“Ortalık kurup ortaklığın ne demek olduğunu bilmeleri gerekiyor. Özellikle şu an ortak bir yapıda devam etmiş olsaydık çok zor olurdu, işler bu kadar hızlı gitmezdi, çünkü çok fazla konuda karar vermemiz gerekiyor, her insanın düşünce yapısı farklı. Verdiğiniz her doğru veya yanlış karar bir sonraki hamlenize direk etki ediyor. Mesela bir şirketi 40 sene baba tek yönetebiliyor dört oğlu var altında, baba öldüğünde birinci senenin sonunda şirket batıyor. Dolayısıyla, belirli bir otoritenin, bir akıl kaynağının veya tek bir komutan olduğu zaman işler bir bütünlük halinde daha iyi gidebiliyor” diyor.

Bilgiyi sevdiğini, meraklı olduğunu söyleyen Recep, Sabancı Üniversitesi’ne ilk başladığında özellikle birinci ve ikinci sınıftaki tarih fen matematik alanındaki temel genel kültür derslerinin, özellikle dünya tarihi, Türkiye’nin son 200 yıl tarihi derslerinin çok ilgisini çektiğini söylüyor. Hatta Einstein’ın Rölativite ve astronomi dersleri bile almış. Sabancı Üniversitesi’nin bu yönünü beğendiğini söylüyor. Üniversite öğreniminin yanı sıra reel hayatta da tecrübe kazanılması gerektiğini savunan Recep, mekatronik programında öğrenim gören öğrencilerin, özellikle de girişimciliğe kafa yoran kişilere yüksek teknoloji ürünlerin nasıl piyasaya çıkartılacağı, ve seri üretime geçerken karşılaşılacak problemlerle somut bir şekilde nasıl çözümler sunulacağı konusunda edindiği tecrübelerini paylaşmaktan çekinmeyeceğini, Rotech Motor’a gelerek yüksek hızlı pres gruplarında rotor stator kalıplarının nasıl çalıştığını, alüminyum ve plastik kalıp ve enjeksiyon baskıların nasıl yürütüldüğünü, bobinaj gruplarını, amaca yönelik makinaların nasıl tasarlanıp seri üretimde kullanıldığını tüm süreçleriyle bir motorun entegre bir şekilde nasıl üretilebileceğini görebileceklerini sözlerine ekliyor.

 

“Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?”

“Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisi kapsamındaki konferans serisinin bu ay gerçekleştirilecek bölümünde, Rus Avangardı’yla sanat tarihinde görünür bir konuma erişen kadın sanatçılar konu ediliyor.

9 Ocak Çarşamba, 19:00-20:00

Beral Madra, “Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?”*

*Linda Nochlin (1931-2017) anısına

Küratör ve sanat eleştirmeni Beral Madra, “Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?” adlı makalenin yazarı feminist sanat tarihçisi Linda Nochlin’e adadığı konuşmasında, 20. yüzyıldan günümüze kadar gelen süreçten yerli ve uluslararası kadın sanatçıların bir seçkisini sunacak.

http://www.sakipsabancimuzesi.org/

2019’da öne çıkacak 4 Yapay Zeka Trendi

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Mikroelektronik Mühendisliği 2005 lisans, Sanayi Liderleri Elektronik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimi 2007 yüksek lisans mezunumuz Ergi Şener "2019’da öne çıkacak 4 Yapay Zeka Trendi" üzerine yazdı. 

 

Ergi Şener

Yapay Zeka (Artificial Intelligence - AI), günümüzün en önde gelen teknoloji trendlerinden biri durumunda. Pek çok işletme, iş süreçlerine AI’ı entegre etme yarışına girişmiş durumda. Bununla birlikte Apple, Google, Amazon gibi teknoloji devleri de AI’ı öncelikli stratejileri arasında gösteriyor ve bu alanda fark yaratmaya gayret gösteriyorlar. Teknoloji firmaları son yıllarda özellikle dijital asistanlarının yeteneklerini sürekli artırma yarışındalar.

Evde Tek Başına filmini herkes hatırlar. Google, Google Assistant’ın yeteneklerini gözler önüne sermek adına, bu yılbaşı öncesi, Kevin’ın maceralarını içeren yeni versiyonu paylaştı: 

https://www.youtube.com/watch?v=xKYABI-dGEA.


Sadece şirketler değil, bu alanda ülkeler de ciddi bir yarış içerisindeler. Rusya Devlet Başkanı, Vladimir Putin bir açıklamasında geleceğin yapay zekaya ait olduğunu belirterek, “yapay zeka alanında lider olan ülkenin dünyayı yöneteceğini” ileri sürmüştü… https://www.youtube.com/watch?v=fnJinlR-XTc

 

Her popüler teknolojide olduğu gibi, AI odağında da gerçeği ve “hype”ı ayırmak gerekiyor. AI’ın popülerleşmesi ile birlikte, teknoloji dünyasında pek çok yeni akım AI ile ilişkilendirilir olmaya başladı ve her şeyde AI aranır oldu (AI’a yönelik yatırım miktarlarının artmasının da bunda doğrudan ve önemli bir etkisi bulunuyor). En basit tanımıyla, AI, bir sistemde biriken datayı anlamlandırarak, uygun bir yanıt ile geri dönüş yapılabilmesine olanak sağlayan sistemleri tanımlamak için kullanılan bir teknoloji terimi. Tanımdan anlaşılacağı üzere, teknoloji ile gerçekleştirilebilecekler gerçekten sınırsız: Sanal dijital asistanlar, “chatbot”lar, sürücüsüz araçlar, gerçek zamanlı çeviri hizmetleri, AI destekli fiziksel robotlar, …

Bununla birlikte, AI alanında yaşanan gelişmelerin hızı ve gelinen nokta, tüketicileri de oldukça endişelendirmeye başlamış durumda. AI odaklı tartışmalar genellikle şu şekilde seyretmekte: “Robotlar insanlığı tehdit edecek bir konuma gelerek, dünyayı ele geçirecekler mi”; “robotlar ne zaman işlerimizi elimizden alacak”; “sanal asistanlar ve akıllı cihazlar ile her şeyimiz takip ediliyor, sürekli izleniyoruz”, … Bu tartışmaların çok ötesinde, AI gerçek anlamda, hem günlük yaşantımızı, hem de iş süreçlerimizi derinden etkilemeye başlamış durumda, 2019’da da buna yönelik pek çok somut kullanım alanını daha derinden hissediyor olacağız. Önde gelen danışmanlık şirketlerinden McKinsey’nin bir araştırması AI’ın gelişimini apaçık gözler önüne getirmekte: “Şirketler, 2013’ten bu yana AI yatırımlarını üç katına çıkarmış durumdalar”.

Ben de yeni yıldaki ilkyazımda, 2019’da öne çıkacak olan 4 AI trendini, entrepreneur.com'da yayınlanan bir makaleden de yararlanarak paylaşmak istedim:

 

Daha gelişmiş AI tabanlı sanal asistanlar

Apple Siri, Amazon Alexa, Google Assistant ve benzer AI tabanlı asistanlar sayesinde,  tüketiciler evlerinde sanal asistanlardan bir süredir yararlanmakta.

Bu trende ülkemizde Arçelik de ayak uydurarak, Arçelik Asista markasıyla ilk yerli sanal asistanı piyasaya sürdü.

https://www.youtube.com/watch?v=f_E29CmA-QY

AI bazlı asistanlardan size bir şarkı çalmasını, hava durumunu söylemesini, sorduğunuz sorunun yanıtını arayıp, size doğru yanıtı vermesini, ev ışıklarını açıp, kapatmasını ve çok daha fazlasını isteyebilirsiniz.

Tüketiciler AI ile çalışan bu yeni sanal asistanları oldukça benimsemiş durumdalar. Adobe Analytics tarafından gerçekleştirilen bir çalışma, sanal asistana sahip tüketicilerin %71’inin en az günde bir kez bu servisleri kullandıklarını; bu tüketicilerin %44’ünün ise, günde birkaç kez bu asistanlara danıştıklarını ortaya koymakta. 2019'da evinizde, işinizde ve hayatınızın diğer alanlarında daha da gelişmiş AI asistanları kullanabileceksiniz…

AI asistanlarının gerçekleştirebilecekleri görevlerde de değişiklikler olacak. AI asistanlar farklı kullanıcıların seslerini daha iyi tanıyarak, aile bireylerine daha kişiselleştirilmiş deneyimler sunabilecekler. 2019’da sanal asistanlara, açık platformlar sayesinde, pek çok alışkın olduğumuz servisin de entegre olacağını göreceğiz. Şimdiden bu asistanlar üzerinden Uber çağırabilmekte, biten ürünlerin siparişlerini verebilmekte, restoran rezervasyonu yaptırabilmekte ve uçak bileti sayın alabilmektesiniz. Sanal asistanların uygulama alanları genişleme göstereceği gibi, akıllı asistanlar akıllı ev/araba ya da tüketici elektroniği cihazlar ile entegre bir biçimde çalışmaya da başlayacak. 

AI destekli işe alım araçları

Birçok işletme için işe alım süreci en çok zaman alan ve en stresli görevlerden birini oluşturmakta. Indeed tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, işverenlerin %42'si ihtiyaç duydukları yetenekleri bulamamaktan şikayetçiler. Bu nedenle işe alımlarda da AI ile desteklenen işe alım araçları 2019'da oldukça revaçta olacağa benziyor. Belirli firmalar, işe alımlarda, adaylarla skype, e-posta ya da mesajlaşma yoluyla iletişim kuran ve ön değerlendirme ile belirli elemeleri gerçekleştiren ya da adayları sıralayan araçlar kullanmaya başladı bile. AI tabanlı IK sistemleri, işletmelerin ihtiyaç duyduğu pozisyonlara uygun potansiyeldeki adayları da bulmalarına yardımcı olabilecek, dahası adayların paylaştığı CV ya da biyografilerinin doğruluğunu ya da tutarlılığını da kontrol ediyor olacak. 

AI destekli aramalar

Ses komutlu aramaların hızla yayılması ile birlikte, tüketicilerin “search” (arama) deneyimleri de hızla değişmeye başladı. Kullanıcıların arama deneyimlerini değiştirmesi ile birlikte elde etmeyi bekledikleri sonuçların kalitesi de değişmekte. AI’da bu beklentiye ayak uydurmak adına, kullanıcıların en büyük tercihlerinden biri haline gelmeye başlayacak. Yazılı aramalarda yaşanan sorunlar ya da istenen sonuca ulaşmadaki problemler, ses komutlu sorgularla yerini tüketicilerin alışkın olduğu sohbet şeklindeki diyaloglara bırakacak. AI tabanlı ses komutlu arama motorları, arama sürecini diyalog şeklinde yürüttüğünden, kullanıcıyı, istediği sonucu ulaştırmak adına, farklı sorular ile yönlendirme de gerçekleştirebilmekte. Örneğin, İstanbul Erenköy civarında bir daire arayan bir müşteriye daha ayrıntılı çözümler sunmak adına aşağıdaki soruları sorabilmekte:

-   Evde kaç banyo istiyorsunuz?

-   Mahalle içerisinde mi yoksa “residence” özellikli bir daire mi tercih edersiniz?

-   Apartmanın yüzme havuzu ya da spor salonu olmasını tercih eder misiniz?.. vb.

Kullanıcılar bu soruları yanıtlayarak, alternatifleri filtreleyip tam olarak aradıkları sonuçlara kolayca ulaşabilecekler. 

Sanal müşteri temsilcileri ile daha gelişmiş “chatbot” deneyimi

Chatbot’lar son yıllarda, her türden işletme için müşteri hizmetlerini iyileştirmek adına öne çıkan bir kanal haline geldi. Artık yemek firmasının web-sitesi üzerinden yazıştığınız ve pizza siparişinize yönelik serzenişte bulunduğunuz müşteri temsilcisi bir insan değil, bir dijital asistan… 2019'da, sohbetlerin öncekilerden çok daha gelişmiş ve insana oldukça yakın chatbot’lar tarafından gerçekleşmesini bekleyin. Doğal dil programlaması ile artık tüketiciler, tıpkı canlı biriyle sohbet eder gibi hizmet alabilecekler.

Bu trendler, 2019’da pek çok alanda hayatınızı kolaylaştıracak ve hızla hayatlarınızın birer parçası haline gelecek. Bu teknolojilere adapte olup, doğru bir şekilde kullanmaya başlayarak hem günlük hayatınızı kolaylaştırmak, hem de işletmeniz ile fark yaratabilmek sizin elinizde…

2018-2019 Bahar Dönemi Yurt Ücretleri ve Ödemeleri

2018 - 2019 BAHAR DÖNEMİ YURT ÜCRETLERİ ve ÖDEMELERİ

2018-2019 Akademik Yılı Bahar Dönemi'nde yurtlarımızda kalmaya devam edecek olan lisans ve lisansüstü öğrencilerimizin, yurt ücretleri aşağıda listelenmiş olup, bu tutarların 07 Ocak 2019 - 14 Ocak 2019 tarihleri arasında 'Sabancı Üniversitesi 7000754  kodu (F325 fonksiyonu)' ve “YURT ÖDEMESİ” ödeme türünü seçerek/belirterek, Akbank Şubeleri’nden veya Akbank Direkt İnternet'ten ödemeleri gerekmektedir. Bu sistemde, Akbank Şubeleri’nde veya Akbank Direkt İnternet'te, adınızı, soyadınızı ve öğrenci numaranızı (Numaranızın başına sıfır ekleyerek 8 haneye tamamlamanız gerekmektedir Ör - 00012345 -) bildirmeniz halinde, ödemekle yükümlü olduğunuz tutar, ekranda görüntülenmekte ve nakit olarak veya Okul Ailem Hesabı dışındaki bir hesabınızdan ödenmesi gerekmektedir. Döneme ait yurt ücretlerinin, taksitli öğrenim ücreti ödemeleri için açılan Okul Ailem Hesabına yatırılmaması gerekmektedir.

Yukarıda belirtilen ödeme tarihleri Güz Dönemi’nde yurtta kalıp, Bahar Dönemi’nde kalmaya devam edecek öğrenciler içindir.

Bahar dönemi yurt başvuruları bannerweb.sabanciuniv.edu adresi üzerinden 03.01.2019 ile 31.01.2019 tarihleri arasında yapılacaktır.

Bahar Dönemi için yurt başvurusu yapmış ve yeni yerleşecek olan  öğrencilerimiz; yurt yerleşim sonuçlarına 05.02.2019 tarihi saat 16:00 itibari ile bannerweb.sabanciuniv.edu adresinden ulaşabilecek olup, ödeme tarihleri 06.02.2019 – 11.02.2019 tarihleri arasında olacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve 06/05/2017 tarihinde Resmi Gazete ’de yayınlanan Özel Öğrenci Barınma Hizmetleri Yönetmeliği gereğince, kurumlarda barınma hizmeti alacak öğrencilerin kayıt kabullerinde aşağıdaki belgeler istenmektedir.

  • Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için kimlik kartı fotokopisi,
  • Öğrencinin öğrenimine devam ettiğini gösteren belge,
  • Sağlık durumunun kurumda kalmasına elverişli olduğunu belirten ve hekim tarafından düzenlenen sağlık raporu,
  • Vesikalık fotoğraf,
  • Adli sicil ve arşiv kaydı belgesi,
  • Yabancı uyruklu öğrencilerden öğrenim izni belgesi,
  • İkametgah Belgesi,
  • Vukuatlı Nüfus Kayıt Örneği

Yurtlar, ara dönem tatilinde açık olacaktır.

 

2018 - 2019 Akademik Yılı Bahar Dönemi Yurt Ücretleri / Kişi başı (KDV dahil)

Lisans öğrencileri:

4 kişilik oda (kişi/dönem)            4.250 TL.

2 kişilik oda (kişi/dönem)            5.625 TL.

Lisansüstü öğrencileri:

2 kişilik oda (kişi/dönem)            5.625 TL.

1 kişilik oda (kişi/dönem)            7.500 TL.

Studio oda   (kişi/dönem)            7.750 TL.

İlk defa yurtta kalacak öğrenciler bir defaya mahsus olmak üzere, 1500 TL. depozito ücreti ödeyecektir.

 

Yurt sorumlusu iletişim bilgileri ;

Mesai saatleri içerisinde:

Rezan Hasdemir : A1-A2-A6-D1B Yurdu / A1 G034 no.lu ofis (0216 4839926)

Serdar Önce : A3-A4-A5-D1A Yurdu / A3 G008 no.lu ofis (0216 4839938)

Mehmet Deveci : B2-B3-B5-F-G Yurdu / B5 1034 no.lu ofis (0216 4839933)

Bülent Aktaş : B1-B6-B7 Yurdu / B7 G042 no.lu ofis (0216 4839936)

Şennur Kargı : B8-B9-B12 Yurdu / B8 G042 no.lu ofis (0216 4839934)

Gamze Türkmen : B4-B10-B11 Yurdu / B10 G038 no.lu ofis (0216 4839927)

Mesai saatleri dışında:

Gece Yurt Görevlileri : B1 Yurdu / B1 G042 no.lu ofis (0216 48399 32/35/45)

 

İyi tatiller,

Konaklama Hizmetleri Birimi / OTH

SU-IMC Araştırmacısı NATO AVT Paneli Komitesinde

Sabancı Üniversitesi Tümleştirilmiş Üretim Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (SU-IMC) Araştırmacısı Burcu Saner Okan, 10-11 Ekim 2019 tarihleri arasında Trondheim/Norveç’te gerçekleşecek olan Uygulamalı Araç Teknolojileri (AVT) Paneli’nin teknik komitesinde görev alacak.

 

Burcu Saner Okan, NATO’nun 2016 yılından bu yana, grafenin askeri uygulamalarda potansiyel kullanım alanlarının belirlenmesi, mevcut ve yeni savunma uygulamalarına nasıl bir katkı yapacağına dair yol haritasının çıkarılması amacıyla düzenlediği AVT Paneli kapsamında, “AVT 304 Savunma için Grafen Teknolojileri ve Uygulamaları” toplantılarına Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından ülke üyesi olarak atandı. 

Saner Okan’ın görev alacağı “Araştırma Uzmanları Toplantısı”nın teknik komitesinin başkanlığı İsveç Savunma Araştırma Ajansı ve Norveç Savunma Araştırma Kuruluşu tarafından ortak olarak yürütülüyor. 

Toplantının detaylı bilgi ve programa bu linklerden ulaşabilirsiniz.

 

Grafen nedir?

Tek bir atom kalınlığındaki karbon katmanı olan grafen, insanlığın elindeki en şaşırtıcı ve kullanışlı madde olabilir. Malzeme, keşfedilen ilk iki boyutlu atom kristali olmanın yanında, bilinen en ince malzeme ve dünyanın en sert maddesidir (elmastan bile sert olduğu halde hafif ve esnektir). Grafen üstün elektronik, mekanik ve termal özelliği ve yüksek kimyasal  stabilitesi sayesinde yapıların içerisine katkı malzemesi olarak yerleştirilebilmektedir. Ayrıca, malzemelerin hafiflemesini sağlayarak daha güvenilir ve uzun ömürlü ürünlerin üretiminin de önünü açmaktadır.

Jak Şalom ile "12 Usta Yönetmen: Bir Sanat Olarak Sinema"

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi “Yetişkin Eğitimleri” programı, Jak Şalom ile "12 Usta Yönetmen: Bir Sanat Olarak Sinema” adlı eğitimle devam ediyor.

Türk Sinematek Derneği’nin ilk üyesi olan ve aynı zamanda Fransız Sinematek’inde de çalışan Jak Şalom tarafından verilecek eğitimde, filmleri sinema tarihinin dönüm noktaları olan ve farklı ülkelerin temsilcisi 12 yönetmen işlenecek. Bu isimlerin başyapıtları derslerde evrensellik ve yerellik, Doğu ve Batı, geleneksellik ve avangard gibi, beşeri bilimlerde de kilit konumda olan karşıtlıklar üzerinden analiz edilecek. Filmlerden bölümlerin orijinal dilinde, Türkçe altyazılı olarak seyredileceği programda sanat ve düşünce alanından diğer eserlerle karşılaştırmalara da yer verilecek.

Modül  1

10 / 17 / 24 / 31 Ocak  saat: 18.30-20.30

Yönetmenler: Sergei M. Eisenstein / John Ford / Akira Kurosawa / Satyajit Ray

Modül 2

7 / 14 / 21 / 28 Şubat   saat: 18.30-20.30

Yönetmenler: Luchino Visconti / Ken Loach / Luis Buñuel / Jean-Luc Godard

Modül 3

7 / 14 / 21 / 28 Mart    saat: 18.30-20.30

Yönetmenler: Rainer Werner Fassbinder / Theo Angelopoulos / Ingmar Bergman / Nuri Bilge Ceylan

Kayıt ücreti: Her modül 600 TL ( SSM Dostu Kart sahiplerine 540 TL )

Bilgi için aldemir@sabanciuniv.edu veya burcuozkacar@sabanciuniv.edu adreslerine e-posta gönderebilir veya  (212) 277 22 00 (dahili 124 veya 137) numaralı telefonu arayabilirsiniz.

Abone ol