Ana içeriğe atla

Dijital Teknoloji Geliştiriciler Projesi Başladı

Sabancı Üniversitesi Büyük Veri Görselleştirme ve Analizi Laboratuvarı (BAVLAB) ve İş Analitiği Yüksek Lisans Programı ile ortak çalışmalar yürüten, gelişmiş analitik ve yapay zekada dünya liderlerinden SAS ve Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) "Türkiye dijital zekasıyla kalkınacak" sloganıyla Dijital Teknoloji Geliştiriciler Projesi’ni hayata geçirdiler.

SAS ve TBV Basın Toplantısı

Dijital Teknoloji Geliştiriciler projesinin, SAS’ın hali hazırda işbirliği içinde olduğu Sabancı Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi başta olmak üzere Türkiye’nin önemli eğitim kurumlarına yaygınlaştırılması hedefleniyor.

Üniversite olarak Türkiye’nin dünyadaki teknolojik gelişmelere ayak uydurabilmesi ve geleceğin yapay zeka yöntem ve uygulamalarını hem üreten hem de aktif kullanan veri bilimci bir nesli yetiştirebilmek için farklı seviyelerde çeşitli eğitim ve araştırma programları başlattıklarını söyleyen Sabancı Üniversitesi Davranış Analitiği ve Görselleştirme Laboratuvarı Direktörü Prof. Dr. Burçin Bozkaya, "SAS sunduğu altyapı ve yazılım uygulamaları ile bu programları başarıyla yürütmemize ve bu iş gücünü yetiştirmemize büyük imkan sağlıyor. SAS desteği sayesinde yetiştirdiğimiz genç beyinler dünya çapında projelere katkıda bulunabilecek bir donanım ile mezun oluyor ve iş dünyasına katılıyorlar" şeklinde konuştu.

Dijital Teknoloji Geliştiriciler kimler olacak?

Proje kapsamında ilk olarak üniversite mezunu profesyonellere ulaşılması hedefleniyor. Yeni mezun olmuş gençler, birkaç yıllık tecrübesi olan ve kendisini geliştirmek isteyenler veya kariyer değişikliği yapmak isteyenler bu eğitimlerden faydalanarak, yepyeni ve başarılı bir kariyer yolculuğuna adım atabilecekler. Buna paralel olarak ikinci hedef kitleyi hali hazırda üniversitede eğitim alan gençler oluşturuyor. Henüz kariyer yolculuğunun başında olan gençler bu eğitimler sayesinde bir adım öne çıkabilecek. Son olarak, ilk ve orta öğretim kurumlarındaki öğrencilere de ulaşmak hedefler arasında yer alıyor. Geleceğin dijital dünyasına çok erken yaşlardan itibaren hazırlanmak gerektiğinden, bu gruba yönelik eğitimler ayrı bir önem taşıyor. Çekirdekten dijital yetilerini geliştiren çocukların ülkenin geleceği için daha fazla katkı yapacağı öngörülüyor.

Erasmus+ Exchange Study Mobility başvuruları

2019-2020 Akademik Yılı Erasmus+ Exchange Study Mobility başvuruları devam ediyor.

2019-2020 Akademik Yılı Erasmus+ Exchange Study Mobility başvuruları 4 Şubat tarihinde başladı. Başvurularınızı 1 Mart 2019 Cuma günü saat 16.00'ya kadar yapabilirsiniz.  

Başvuru koşulları, kurallar, anlaşma listesi ve diğer detaylar için tıklayınız. 

Erasmus + Exchange Study Mobility

Akademik Destek Programı seminer serisi başlıyor

Akademik Destek Programı tarafından organize edilen "The Future Seminar Series" ve "Subject-Based Discussions" başlıyor.


The Future Seminar Series'ın ilk semineri 27 Şubat tarihinde Emre Erdem tarafından “Social Impacts of Renewable Energy Technologies” konusunda, Subject-Based Discussions'in ilk semineri 26 Mart tarihinde Gürol Irzık tarafından "How Gender Matters to Children’s Interests" konusunda gerçekleşecek. 

Sabancı Üniversitesi öğrencilerinde farkındalık ve küresel dünyaya entegrasyon yaratmayı amaçlayan ADP Seminer Serileri'nde, güncel yerel ve küresel konular inceleniyor ve tartışılıyor. Seminerler öğrencilerin doğrudan FENS, FASS ve SOM’daki farklı programlardan öğretim üyeleriyle tanışabilecekleri; sosyal bilimler, doğa bilimleri ve teknoloji alanlarında üniversitemizde yürütülmekte olan araştırma projeleri hakkında bilgi edinebilecekleri bir platform sağlayarak disiplinlerarası eğitimi destekliyor.

The Future Seminar Series

The FUTURE Seminer Serisi doğa bilimleri (fizik, kimya ve biyoloji) ve teknoloji alanında devam etmekte olan araştırmaları ve son gelişmeleri inceler ve tartışır.

ADP - The Future Seminar Series

Seminer Programı:

27 Şubat 2019 – Emre Erdem – Social Impacts of Renewable Energy Technologies

13 Mart 2019 – Ersin Göğüş – Mission to Mars: Are You Ready?

20 Mart 2019 – Tuğçe Yüksel – Electric Mobility: Shaping the Sustainable Future

27 Mart 2019 – Meltem Elitaş – Antibiotics in the Past, Present and Future: Friends or Foes?

3 Nisan 2019 – Christopher Mayack – The Evolution of Social Behavior in Bees

17 Nisan 2019 – Albert Levi – Using Human Body as Cryptographic Key

15 Mayıs 2019 – Andrew Berry – Hunting for the Genes that Makes Humans Human

Subject-Based Discussions 

Subject-Based Discussions güncel yerel ve küresel konuları tartışır ve sosyal bilimler (psikoloji, tarih, siyaset bilimi, iktisat, uluslararası ilişkiler vs.) alanında öğrencilerde farkındalık yaratır.

ADP-Subject-Based Discussions Seminerleri

Seminer Programı:

26 Mart 2019 – Gürol Irzık – How Gender Matters to Children’s Interests

9 Nisan 2019 – Ayşecan Terzioğlu – Social Science Perspectives on Human Body

16 Nisan 2019 – Demet Kurtoğlu Taşdelen – Performative Philosophy: The Meeting of Philosophical Exploration and Movement

7 Mayıs 2019 – Junko Kanero – Learning Language with Human and Robot Tutors

Bütün seminerler İngilizce yapılmaktadır ve Sabancı Üniversitesi'ndeki bütün lisans ve lisanüstü öğrencilere ve çalışanlara açıktır.   

"Öğrenci kulüpleriyle olan etkileşimim sayesinde yurtdışına gidebildim"

#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Sanat ve Sosyal Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Emre Erol oldu.

"Öğrenci kulüpleriyle olan etkileşimim sayesinde yurtdışına gidebildim"

Sanat ve Sosyal Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Emre Erol

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) 2007 Siyaset Bilimi Programı Lisans, 2009 Tarih Programı Yüksek Lisans mezunu

ve SSBF Öğretim Üyesi

"Sadece kampüsten değil kampüs hayatından,

o dönemde sunulan imkânlardan, eğitim modelinden,

öğrencilerin heyecanından inanılmaz etkilendim"

MÜ-ED: Merhaba, Sabancı Üniversitesi'nde lisans eğitimine başlamadan önce üniversite hakkında bilginiz var mıydı? Başladıktan sonra hayatınız nasıl değişti?        

EE: Evet, fikrim vardı, ama çok enteresan bir hikâye çünkü ben aslında özel üniversitede eğitim görmeyi düşünmeyen biriydim, Anadolu lisesi mezunuyum. Biraz aslında özel üniversitelere dair önyargılı bir bakış açım vardı. İTÜ'ye gitmek istiyordum. Gemi inşaatı ve deniz teknolojilerinden birine… Sonra halam, İstanbul'da kurulan yeni bir üniversite olduğunu ve aslında çok farklı bir bakış açısı, özgürlükçü bir eğitimin olduğunu vs. babama söyleyip durdu ve Sabancı Üniversitesi’ni görmemiz için ısrar etti. Ben aslında bu şekilde, aile içerisinde duyarak Sabancı Üniversitesi’nden haberdar oldum. İsmini, tercih formundaki yerini de biliyordum ama daha fazla bir bilgim yoktu. Başka üniversiteleri görmeye geldiğimde Sabancı Üniversitesi’ni de gezdim. O dönem Zerrin Koyunsağan vardı burada, onun oluşturduğu bir tanıtım heyeti karşıladı ve büyülendim; sadece kampüsten değil kampüs hayatından, o dönemde sunulan imkânlardan, eğitim modelinden, öğrencilerin heyecanından inanılmaz etkilendim.    

"Ders dışı etkinlikler beni zenginleştirdi,

başka yerlerle olan bağlantılarımı artırdı"

MÜ-ED: Yüksek lisansınız süresince yaptığınız akademik çalışmaların ve okuldaki etkinliklerin size etkisi nasıl oldu?

EE:  Sabancı Üniversitesi’nden aynı zamanda lisans mezunuyum. Lisans eğitimim bittikten sonra, 2 sene de burada lisansüstü eğitimime tarih programında devam ettim. Zaten lisanstan gelen bir öğrenci etkinliklerinin farkındalığı ve bazı kulüplere üyelik gibi aktivitelerim vardı. Dolayısıyla ders dışı etkinliklere devam ettim. Bunlar beni zenginleştirdi, başka yerlerle olan bağlantılarımı artırdı. Hatta yükseköğrenime gideceğim yerden haberdar olmam burada farklı kulüplerde tanıdığım arkadaşlarımın vizyonu sayesinde oldu. Onun dışında yüksek lisans derecesi de farklı bir katkı sağladı gelişimime, çünkü uzmanlaşmak istediğim konularda dersler alabildim, araştırma yapabildim, dolayısıyla doktoraya geçişimde çok önemli bir katkısı oldu.  

MÜ-ED: Doktora için Hollanda’ya gitmeye nasıl karar verdiniz?  

EE: Birçok şeyden beslenen bir karar aslında. Bir tanesi Sabancı Üniversitesi’ne geldiğim yıl hazırlık öğrencisiydim. Daha sonra 1. sınıfa başladığımda yıllar sonra doktora yapacağım kişinin Türkiye üzerine yazdığı bir kitabı okumuştum Erik Jan Zürcher'in "Modernleşen Türkiye'nin Tarihi". O zamanki bakış açısı çok hoşuma gitmişti ve akademisyenin tonu, olaylara bakış tarzı da çok hoşuma gitmişti ve aklımın bir kenarında bu şekilde bir çalışma yapma hayali kalmıştı.

"Öğrenci kulüpleriyle olan etkileşimim sayesinde yurtdışına gidebildim"

İlk girişte ben telekomünikasyon öğrencisiydim, o programdan çıkıp siyaset bilimine girdiğimde artık ilerde akademisyenlik yapmak istediğimi biliyordum ve bir çalışma yaparsam siyaset bilimi tarihin kesişme alanında olur diye düşünüyordum ve Erik Jan Zürcher'in yaptığı gibi başka bir konuda çalışma yapma hayalim vardı tabii. Aslında baya mazisi olan bir şey. Erik Jan Zürcher Hollandalı bir akademisyen, Leiden Üniversitesi’nde çalışıyordu, doktorada bu yüzden ben de onunla çalışmaya gittim. Ama başka sebebi de bir önceki soruda bahsettiğim bir şey. Öğrenci kulüpleriyle olan etkileşimim sayesinde yurtdışına gidebildim. Mesela bizim bir dönem MUN diye bir kulübümüz vardı, o sayede gidebilmiştim. Oraya gittiğimde farklı insanlarla tanışıp aslında Avrupa akademisinin, Amerika’daki akademik hayata göre daha cazip olduğuna da kendimce karar vermiştim. Dolayısıyla ikisinin birleşimiyle böyle bir karar verdim.

MÜ-ED: Araştırma alanlarınız arasında sizi en çok etkileyen konu hangisi oldu?         

EE: Araştırma alanlarım arasında bana birçok şey heyecan veriyor. Biraz "maymun iştahlıyım" diye özeleştiride de bulunabilirim. Çünkü "öğrenmeyi öğrenmek" dediğimiz şey çok hoşuma giden bir şey. Yeni bir alana girmek, orada kaybolmak, sonra biraz daha uzmanlığınızı artırmak. Ama spesifik olarak araştırdığım konular içerisinde "Genç dönem Osmanlı tarihinde kapitalist dönüşümlerin (yani serbest piyasanın bir bölgeye girmesinin) neleri etkilediği" merak ettiğim şeylerden biri. Kadın-erkek ilişkileri, ülke ilişkileri, tüketim ilişkileri gibi alanlarda ne gibi değişiklikler yaptı vb. şeyler beni hala etkileyen, hala okumaktan zevk aldığım bir konuydu. Okumaktan zevk aldığım diyemeyeceğim ama beni çok etkileyen bir başka konu ise "Osmanlı Coğrafyası" diyebileceğimiz, Yakın Doğu-Orta Doğu coğrafyasının yarım yüzyılda yaşadığı demografik ve kültürel dönüşümler, yani imparatorluktan ulus devletler çağına geçiş bazen negatif bazen pozitif yönde hala okumaktan zevk aldığım, hala okudukça daha çok şey bilinmesi gerektiğini düşündüğüm bir alan. Bir başka şey "Dünya Tarihi". Hollanda’da bulunduğum süre boyunca akademisyenlik yapıp, ders veremeye devam ettim. Yıllar içinde, orada dünyanın başka alanlarıyla ilgili giriş dersi verme şansım da oldu. O dönemden beri hala bilmediğim Endonezya, Malezya, Çin, Tayvan gibi farklı coğrafyaların tarihlerini bilmek, öğrenmeye çalışmak bana hala heyecan veren bir şey.   

MÜ-ED: Ülkemizdeki siyaset bilimi ve çalışmaları hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?            

EE: Siyaset bilimi çalışmaları (daha doğrusu beşeri bilimler) maalesef Türkiye’de zor bir dönemden geçiyor. Bu çok net, netliği öğrenci sayılarından ve öğrenci ilgilerinden kaynaklanıyor. Zor dönemden kastım öğrenci sayılarının ve ilgisinin düşmesi. Fakat bunun Türkiye iç-dış nedenleri var. Türkiye dış nedenleri, 15 yıllık dilimde lisans programlarına kayıt dönemlerinde çeşitli araştırmalar yapılıyor. Pozitif yönde öğrenci sayısı artan bölüm bilgisayar yazılımlarıyla alakalı programlar ve beden eğitimi ama daha eski tip tanımlanmış siyaset bilimi, antropoloji gibi bölümlerde düşüş var.

MÜ-ED: Lisans öğrencilerine tavsiyeleriniz nelerdir?

EE: Lisans öğrencilerimize en büyük tavsiyem, “Make the best out of it” diye amfi derslerinde bazen söylüyorum. Size verilen zamandan en iyi şekilde faydalanın. Kendi derslerimde bahsettiğim bir şey var, yükseköğrenim alabilmek, burada olmak aslında bir hak değil ayrıcalık. Tabi ki de hak olmasını isterim. O anlamda bakacak olursanız eğitim bir haktır, ama yükseköğrenime dünya çapında bakmak gerekirse bir ayrıcalık.

"Sabancı Üniversitesi gibi seçim özgürlüğü veren,

düşünce özgürlüğü olan ve imkânları bol bir üniversiteye

geldiğiniz zaman kendinize yatırım yapma,

kendinizi geliştirme ve kişisel aydınlanmanızı yaşama şansınız var"

Derste bahsettiğim bir şey OECD ülkeleri rakamlarına göre Türkiye’nin veyahut başka birkaç ülkenin nerede yer aldığı ve lafı çok uzatmadan söylemek gerekirse; sizlerin jenerasyonu benim jenerasyonum, önceki jenerasyonlar bu üçünde büyük farklar var. Sizlerin jenerasyonda bile hala toplam nüfusun çok küçük bir kısmı üniversiteye gidebiliyor, dolayısıyla bu bir ayrıcalık. Özellikle de Sabancı Üniversitesi gibi seçim özgürlüğü veren, düşünce özgürlüğü olan ve imkânları bol bir üniversiteye geldiğinizi zaman kendinize yatırım yapma, kendinizi geliştirme ve kişisel aydınlanmanızı yaşama şansınız var. Bu şansınızı en iyi şekilde kullanın.

"Öteleme ve erteleme kültürüyle ne kadar çabuk

baş edebilirlerse o kadar iyi olur"

Onlar daha not odaklı tavsiyeler bekliyor tabi. Bu konuda da şunu söyleyebilirim. Öteleme ve erteleme kültürüyle ne kadar çabuk baş edebilirlerse o kadar iyi olur. Bu birinci söyleyebileceğim tüyo olabilir ki bu da kişisel aydınlanma ve gelişme faydası olan bir şey. İkinci söyleyebileceğim şey de benim Sabancı Üniversitesi’nde taktığım altın bileziklerden bir tanesi bir bakış açısı. Bizler genelde şöyle bir eğitim sisteminden geliyoruz; o kadar fazla sorumluluk ve rekabet baskısı oluyor ki üzerimizde, özeleştiri yapmaya pek alan olmuyor. Dolayısıyla bir sıkıntı yaşadığımız zaman onun sebeplerini hep dışarıda aramaya çalışıyoruz; elektrik kesildi, hoca bana taktı, sınav zordu vs. hiçbir zaman ben az çalıştım, ben yapamadım, ben şöyle yapsaydım daha iyi olurdu vs. demiyoruz.

Oda arkadaşınıza bakın yakın arkadaşınıza bakın onun yaptığını gördüğünüz şeyi neden yapamadığınızı kendi kendinize sormayı öğrenin. Öz eleştirel olmayı öğrenin, bu hayatta paha biçilemez bir altın bilezik oluyor. O üniversitede öğrenilebilecek bir şey, çünkü üniversite hata yapmaya müsait bir yer. Üniversite tırnak içerisinde “aptal sorunun” olmadığı yer. Bir şeyler sorabileceğiniz, sormaktan çekinmemeniz gereken herkesin bunun formasyonunu aldığı bir yer. Öğrenci o kabuğu kırıp, garip sorular sorup hata yapmayı, hatayı sahiplenmeyi kabul edebilirse inanılmaz bir gelişim sağlayacağını düşünüyorum.

"Benim tavsiyem derslerde ben buradan ne çıkarabilirim,

ne öğrenebilirim, hangi becerimi geliştirebilirim diye sormaları" 

MÜ-ED: Okulumuzda öğrenciler ilk yıllarında ortak dersleri almak zorundalar, SPS dersi de bunlardan bir tanesi, verdiğiniz bu dersten biraz bahsedebilir misiniz? Ders hakkında öğrencilere önerileriniz neler?

EE: Sabancı Üniversitesi, öğrencilerimizin bildiği üzere ortak müfredat uygulayan bir yapıya sahip. Bu yapının çok uzun bir tarihi var aslında. Bugün hala Avrupa Birliği’nde ve Amerika’da örnekleri olan bazen liberal arts college diye bildiğimiz, daha interdisipliner temel birtakım dersler üzerine inşa edilmiş bir müfredat sistemleri var. Sabancı bunlardan bir tanesini uyguluyor ve freshman senesinde uygulanan bu sistem aslında çok önemli bir uzmanlaşmanın önünü açabileceği gibi, ufuk genişletmenin de önünü açan bir şey.

"Derslere dünyadaki trendlere bakılarak şekil veriliyor"

Dolayısıyla benim tavsiyem derslerde karşılaştıkları zaman, evvela ben niye buradayım, niye yapıyorum sorusunu olabildiğince az sorup, ben buradan ne çıkarabilirim, ne öğrenebilirim, hangi becerimi geliştirebilirim diye sormaları olabilir. Çünkü bu derslerin her birini biliyorum. Öğrenciyken dışarıdan öyle gözükmüyor ama hafta ve hafta inci gibi işleniyor birbirleri ile olan ilişkilerinin üzerinden geçiliyor. Hepsine dünyadaki trendlere bakılarak şekil veriliyor. Bir noktada hem muhakkak işlevsel olarak işe yarayacak beceri setlerini öğretirken, hem de içerik olarak herhangi bir üniversite mezununun özellikle de uluslararası piyasalarda rekabet edip iş bulmaya çalışacak olan bir kimsenin muhakkak bilmesi gereken konular olarak dizayn ediliyor. Bu SPS için de, NS için de, matematik için de, algoritmik düşünce dersiniz için de böyle.

SPS dersini bitirenler tarihsel düşünme yeteneğine sahip oluyor

SPS’ten kısaca söz etmek gerekirse; iki döneme yayılmış 28 hafta içerisinde konularını bitiren bir beceri öğreten ve belli bir içeriği takip eden bir ders. Ben şöyle diyorum: “Hem bir dünya tarihi dersi, hem de bir teorik tamir çantası “theorytical tool box” dersi”. Niye? Çünkü, ilk kez modern ekonomi dediğimiz şeyin tohumları ne zaman atıldı, bu değişimler ne zaman başladı deyip erken modern döneme bakarken kapitalizmi tanımlayıp, bu tanımlamayı yapan ekonomik ya da siyaset bilim kaynaklı teorilere bakıyoruz; dolayısıyla bir teori/teorik alet öğretmiş oluyoruz öğrenciye. Bir taraftan da bir dünya tarihi anlatıyoruz. Dolayısıyla dersi bitiren öğrenci etrafındaki dünyayı anlamlandırabiliyor. Tarihsel düşünme yeteneğine sahip oluyor. Bu ne demek? Bir şeyin bir dönemde ortaya çıkıp bir başka dönemde bitebileceği anlamına gelen yerine oturtmayı sağlayan bir beceri ve bir taraftan da çok temel, çok genel geçer teorik bazlı yaklaşımları öğrenmiş oluyor. Tutup ta finans seçerse, endüstri mühendisliği seçerse, siyaset bilimi seçerse bizim o giriş teorilerimizin üstüne bina edilebilecek bir entelektüel gelişme sağlayabilecek, derslerin mantığı bu şekilde oluyor.

MÜ-ED: Bilgisayar mühendisliğiyle beraber çalışma ortamı yaratmak için girişimlerde bulundunuz mu?

EE: Evet bulundum. Aslında bu bizim alanlarımızda çok fazla konuşulan ve son derece heyecan yaratan disiplinler arası bir karşılaşma. Dijital beşeri bilimler diye yeni bir alan var. Mesele şu; belli bir verinin üzerinde algoritmalar kullanarak daha önce görmediğimiz ilişkiler ağı görebilir miyiz? Mesela belli bir grup yönetici sınıfın ortak özellikleri yüzünden sürekli seçildiğini veya iktidar sahibi olduğunu gösterebilir miyiz şeklinde çalışmalar beşeri bilimlerde çok yapılıyor. Onun dışında kaynakların dijitalleştirilmesi, dijitalleştirme yoluyla daha önce göremediğimiz şeyler, mesela belli bir edebiyat tarzında belli bir kelimenin syntaxın veya cümle uzunluğunun sürekli tekrar etmesi gibi. Bunlar oluyor bunlar da dijital beşeri bilimlerde bakılabiliyor.

Bende bu sebeple aslında bu okulda dijital beşeri bilimlere dair bir şeyler yapabilmek adına birkaç hocamızla temasa geçtim. Mesela en son bana yardımcı olan İnanç Arın hocamızla ve başka meslektaşlarımızla beraber, dijital beşeri bilimler konferansına bir sunum için başvuruda bulunduk. Tabi cevabını bekliyoruz. Daha geri dönüş sağlanmadı ama o olmasa da peşinden gideceğimiz bir proje var: Jön Türklerin Prosofografisi yani jön Türklerin kurucu kadrolarının biyografik özelliklerinin genel anlamda yapılması. Bence bu minik bir örnek çok fazla şey yapılabilir. Bir bilgisayar yazılımcısı ve bir beşeri bilimcinin; sosyolog, antropolog, bir siyaset bilimcinin yapabileceği çok şey var diye düşünüyorum.

MÜ-ED: Sizce neden Sabancı Üniversitesi?

EE: Bence en temel sebebi özgürlük: Akademik özgürlük. Bu konu hakkında fazlasıyla konuşulabilir. Ulusal ve uluslararası standartlarda akademik özgürlük konusunda çok iyi bir yerde Sabancı Üniversitesi. Nazar değmesin diyelim ve bunun böyle olmasını sağlayan akademisyeninden idari kadrosuna mütevelli heyetinden herkesin emeğinin de altını çizelim. Gerçekten akademik özgürlüğün çok yüksek oranda olduğu bir yer, bu çok önemli. İkincisi müfredat ve uzmanlaşma özgürlüğü, serbestliği diyelim. Bu da Sabancı’da çok var. Herhangi bir uzmanlığa karar verdikten sonra bunun nasıl olacağı da size kalıyor. Mesela siz endüstri mühendisliği veya siyaset seçersiniz. Alan ve serbest seçmeli ders havuzunuz öyle dizayn edilmiş vaziyette ve okul buna o kadar dikkat ediyor ki, aslında konvansiyonel bir endüstri mühendisi olmayacaksınız, çünkü o serbest seçmelilerde kendinizi atıyorum dijital pazarlamada uzman yapabilirsiniz. Siyaset biliminde ekonomi üzerine uzmanlaşabilirsiniz. Dolayısıyla dediğim gibi akademik özgürlük içerde müfredat özgürlüğü, uzmanlaşma özgürlüğü son derece önemli şeyler.

Özgürlükten devam edelim. Bence bizim kampüs içerisinde kamusal alanın kullanımında yine dediğim gibi kusursuz olmamakla beraber, son derece yüksek son derece takdire şayan. Bir kere bizim ortak kullanım alanlarımız, fakültelerden tutun yurtlara kadar son derece sınırları az çizilmiş şekilde kullanabildiğimiz alanlar. Bunu böyle kalması bizlerin karşılıklı sorumluluk almasına bağlı, ama 20 yıl oldu. Henüz bir sorun yaşamadık yaşayacağımızı da düşünmüyorum. Bu da önemli bir şey. Yani bizim yurtlarımız ve kampüsümüz özgür bir alan ve o da önemli; ne yazık ki her üniversitede bunu görmüyoruz. Yani zaman, mekân kullanımı ve fikirlerin dolaşımı itibarıyla çeşitli sınırlamaların olduğunu görüyoruz ve Sabancı’da bu kısıtlamalar yok. Bunlar geliyor aklıma, özgürlüğün çağrıştırdığı güzellikler geliyor.

Akademisyene Sor: Emre Erol

Emre Erol Kimdir?

Sanat ve Sosyal Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Emre Erol hakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın. 

#AkademisyeneSor nedir?

Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.


Tosun Terzioğlu’nu sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz

Kurucu Rektörümüz Tosun Terzioğlu’nu aramızdan ayrılışının 3. yıldönümünde sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz.

Sabancı Üniversitesi Kurucu Rektörü Tosun Terzioğlu 

2008-2009 Akademik Yılının Kapanış Konuşmasını 26 Haziran 2009 tarihinde Tosun Terzioğlu yapmıştı. Tosun Terzioğlu yaşama bakışı, eğitime ilişkin düşüncelerini esprili bir dille anlattığı “Benim Eğitimim” başlığını verdiği konuşmasının sonunda şunları söylüyor:

“…. Ben hiçbir zaman kendimi hüzne kaptırıp işi tembelliğe vurmadım. Zorluklardan yılmadım, mücadele ettim, çalıştım, çabaladım. Zamanla bir üniversite hayal etmeye başladım. Öyle bir üniversite ki, orada raf ömrünü çoktan tamamlamış düşünce kalıplarını öğrencisine aktarmak yerine, her şey eleştirel aklın süzgecinden geçirilecek, bilinenler sorgulanacak ve araştırılacak. Disiplinlerin kalın duvarlarının olmadığı, ayrımcılık yapılmayan, özgür bir tartışma ortamını daima canlı tutan bir üniversite. Şanslıymışım, meğer başkaları da farklı bir üniversite hayal edermiş.

Rahmetli Hacı Sabancı, Sakıp Sabancı ve oniki yıldır birlikte çalıştığım Güler Sabancı… Birlikte hayallerimizi şekillendirdik, somutlaştırdık. İlk öğretim üyelerimiz de kendi hayalleri ile geldiler, bize katıldılar ve birlikte hayallerden gerçekler yaratmaya başladık. Ama asıl 1999 yılı Ekim ayı gelip de ilk öğrencilerimizin Bilgi Merkezi’nde toplandıklarını gördüğümde hayallerimizin canlandığını anladım. Hayal kurmak iyi bir şeydir!

Tosun Terzioğlu’nun konuşmasının tamamını aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz.

"Video Kaynak: Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi Üniversite Tarihi Arşivi"

Dijital oyun dünyasının kadınları Müzede Hackathon’da buluştu

Dünya'nın ilk kadın ve sanat odaklı hackathonu ‘Müzede Hackathon’, Sabancı Üniversitesi, Sakıp Sabancı Müzesi, Women in Games Türkiye ve British Council iş birliğiyle Türkiye’nin dört bir yanından oyun dünyasında yer almak isteyen kız öğrencileri 1617 Şubat 2019 tarihlerinde Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde buluşturdu. 24 saat süren Müzede Hackathon’da öğrenciler, Rus Avangardı sergisinden esinlenerek “Oyun Sanattır” teması ile kendi oyunlarını kodladı.

Müzede Hackathon toplu fotoğraf 

138 milyar dolarlık oyun sektöründe kadınların yenilikçi ve yaratıcı fikirleriyle yer almasını desteklemek amacıyla kurulan Women in Games Türkiye’nin, dijital oyun endüstrisinde üretmek ve değer zincirine katkıda bulunmak amacıyla düzenlediği yarışma 18 yaş üstü 44 kız öğrenciyi 16–17 Şubat tarihlerinde Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi the Seed’de bir araya getirdi. 

Müzede Hackathon

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Canan Atılgan, Women in Games Türkiye’nin Kurucusu Simay Dinç ve Women in Games UK CEO’su Marie Claire Isaaman’ın açılış konuşmasını yaptığı Müzede Hackathon’da iki gün boyunca global oyun firmalarının temsilcileri tecrübelerini katılımcılar ile paylaştı. 

Dünya'nın ilk Kadın ve Sanat Odaklı Hackathonu

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi the Seed’de gerçekleşen ve dünyanın ilk kadın ve sanat odaklı hackathonu olan Müzede Hackathon’da, kız öğrenciler oyun tasarımlarında “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek sergisinden ilham aldı.

OYUN SANATTIR

İstanbul, Ankara, İzmir, Denizli, Bodrum ve Antalya'dan Müzede Hackathon’a katılan bilgisayar mühendisliği, işletme, kimya mühendisliği, grafik tasarım, görsel sanatlar ve dijital oyun tasarımı öğrencileri uykusuz geçen 24 saatte, 4-6 kişilik gruplar oluşturarak mentorları eşliğinde “Oyun Sanattır” teması ile kendi oyunlarını tasarladı.

8 farklı grup halinde yarışan 44 kız öğrencinin tasarladıkları oyunlar; Bloomberg HT Haber Koordinatörü Ali Çağatay, Netmarble IT Operasyon Müdürü Can Altunöz, Gaming Istanbul Direktörü Cevher Eryürek, “Herkes için Oyunlaştırma” kitabı yazarı Ercan Altuğ Yılmaz, Melek Yatırımcı Hande Enes ve Unilever IT Direktörü Şirin Aktaş’tan oluşan jüri tarafından tasarım, teknik başarı ve yaratıcılık kriterlerine göre değerlendirildi.

Müzede Hackathon 4FUN ekibi

Müzede Hackathon PickOne oyunu

Aylin Görgün, Ece Pilevneli, Elif Özoğlu ve Gözde Aça’dan oluşan 4FUN ekibi, Kazimir Malevich’in Black Rectangle (Siyah Kare) adlı eserinden esinlenerek tasarladıkları PickOne adlı oyun ile Müzede Hackathon’un birincisi oldu. 4FUN ekibinden Aylin Görgün, tasarladıkları oyun ile “İnsanlara kendi gerçeklikleri içinde seçim yaptırarak, kendilerini tanımalarını imkân sağlamalarını amaçladık” dedi. Ekip, birincilik ödülü olarak Unity Pro oyun motoru kazandı.

 

Müzede Hackathonda ayrıca; Gözde Berberoğlu Özen, Fatma Alsharief, Aycan Karataş, Burcu Kiper, Eylül Atılgan ve Ece Yenmez’den oluşan Quick Dirty ekibinin geliştirdikleri Finding Yourself oyunu, Ayşe Nur Ela, Deniz Çağlı, Dilek Ay, Meltem Gülçin Karadayı ve Merve Gonca Dönmez’den oluşan Liquid Cats ekibinin geliştirdikleri Traveling Woman oyunu, Beyzanur Bektaş, Hanife Yılmaz, Esra Ölmez ve Gülce Naz Özgün’den oluşan Gamism ekibinin geliştirdikleri Figaropagos oyunu, Başak Satıral, Şevval Simay Doyuk, Dilara Göral, Aybike Ağılönü, Raziyye Kuzu ve Hande Ulca’dan oluşan Persephone ekibinin geliştirdikleri Remains oyunu, Ece Sefercioğlu, Doğa Kaymaz, Yaren Sarı, Elif Pajo, Cansu Polat, Ceren Özer, Didem Kübra Atila’dan oluşan 2.3D ekibinin geliştirdikleri Sedna oyunu ve Elif Can Özer, Chuan Wang, Senem Aksakal, Ece Seyrek Hasdoğan ve Müberra Kablan’dan oluşan Anka ekibinin geliştirdikleri Reflection oyunu katılımcılardan tam not aldı. 

"Staj, sosyal etkinlikler ve gönüllülük aktiviteleri önemli"

Yüksek lisansına yurtdışında, saygın araştırma üniversitelerinde devam eden mezunlarımızla gerçekleştirdiğimiz söyleşi serisi, Zeynep Selçuk’un (MDBF BIO'18) hikayesi ile devam ediyor. Zeynep yurtdışı kabul sürecinde kendisini öne çıkaran detayları ve tecrübülerini anlattı. Kendisi gibi lisansüstü eğitimine yurt dışında devam etmeyi düşünen öğrenciler için de bazı ipuçları verdi.

Röportaj: Melek Sarı

“Not ortalamasının ötesinde yapılan projeler, staj tanımları ve en önemlisi sosyal etkinliler ile gönüllü yapılan aktiviteler avantaj sağlıyor.”

 Zeynep Selçuk Sabancı Üniversitesi 2018 mezunu

Zeynep Selçuk Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik 2018 mezunu

MS: Lisansüstü eğitimine hangi üniversitede, neler yaparak devam ediyorsun Zeynep?

ZS: Edinburgh Üniversitesi’nde Biyoteknoloji bölümünde master yapıyorum. Master tezimde önemli bir kanser ilacı olan Taxol’ün sentezlenmesi üzerine çalışıyorum.

MS: Edinburgh Üniversitesi'ni tercih etme sebebin neydi?

ZS: Edinburgh Üniversitesi, özellikle fen bilimleri ve sosyal bilimler konusunda, dünya sıralamasında çok iyi bir yere sahip. Edinburgh Üniversitesi’nin bu imkânlarından yararlanıp kendimi geliştirmek istedim. Bunun dışında Edinburgh’un gerçekten çok güzel bir şehir olduğunu düşünüyorum :)

MS: Kabul almanda akademik başarının yanı sıra sence hangi faktörler etkili oldu?

ZS: Bugün burada olmamda akademik başarı kesinlikle çok önemli fakat ben başvuru sürecimde şunu fark ettim ki GPA’nın* ötesinde yapılan projeler, staj tanımları ve en önemlisi de içinde bulunulan sosyal etkinlikler ve gönüllü yapılan aktiviteler kesinlikle avantaj sağlıyor. Özellikle bu tarz etkinlikleri, size neler kattığını veya sizi nasıl geliştirdiğini SOP’da** anlattığınız zaman kabul edilme sürecinde çok etkili olduğunu bizzat deneyimledim.

MS: Hikayenden yola çıkarak, yeni mezun olacak ve yurtdışında yüksek lisans düşünen öğrencilere neler önerirsin?

ZS: Herkese tavsiyem öncelikle istedikleri master programı konusunda olabildiğince erkenden detaylı araştırma yapsınlar. Çünkü maalesef birçok üniversitenin başvuru tarihi Ocak sonu gibi bitiyor. Yani okul açıkken bir yandan kendi derslerinizi takip edip bir yandan da bu süreçlerle uğraşmak oldukça yorucu olabiliyor. Ben son ana bırakanlardan oldum ve gerçekten çok zorlandım.

Deneyimlediğim kadarıyla, İngiltere’deki eğitim sistemi bizim alışık olduğumuzdan biraz farklı. Mesela yazı yazma becerisine çok önem veriyorlar ve gönderilen SOP’lar da bu sebeple onlar için büyük önem taşıyor. SOP’larda olabildiğince kısa şekilde bu okula kabul edilmenizi destekleyecek bütün faktörlerden bahsetmek gerekiyor. Son olarak diyebilirim ki sadece yaptığınız şeyleri anlatmanız yeterli değil, bunların sizi nasıl geliştirdiğini ve kariyerinize olan katkılarını da anlatmanız bekleniyor.

Bu sürece başlayacak tüm arkadaşlara seçimlerinde başarılar ve kolaylıklar dilerim.

*GOP nedir? Grade Point Average / Ağırlıklı not ortalaması
**SOP nedir? Statement of Purpose / Niyet mektubu

Mezunlarımızla yaptığımız söyleşiler devam edecek...

“Üniversite Eğitiminin Girişimciliğe Etkisi” Konuşuldu

Sabancı Üniversitesi Inovent A.Ş bünyesinde faaliyetlerini yürüten Sabancı Üniversitesi Teknoloji Tabanlı Girişimleri Hızlandırma Merkezi SUCool, Hollanda merkezli partneri EIT-InnoEnergy işbirliğinde, 15 Şubat 2019, Cuma akşamı, Karaköy Minerva Palas’ta üniversite öğrencisiyken girişimci olmanın, akademik ve kurumsal kariyer farkının ve yüksek lisans/doktora gibi mezuniyet sonrası programların girişimciliğe etkisinin ele alındığı bir meetup düzenledi.

Fotoğraftakiler (soldan sağa): Başar Kaya, Batuhan Tosunoğlu, Doç. Dr. Pınar Büyükbalcı, Dr. Ozan Gözbaşı

Meetup’ın açış konuşmasını SUCool Direktörü Naci Kahraman yaptı. Naci Kahraman, Sabancı Üniversitesi’nin girişimcilere sunduğu destekler konusunda bilgi verdi. Ardından Innoenergy Master Programı’na kabul alan Behice Melis Kılıç, başvuru ve kabul süreçleri ile Innoenergy Master Programı’nın avantaj ve olası faydalarını anlattı.

SUCool ve InnoEnergy Master School Programlarının tanıtımının ardından ise, 3 konuğun katılımıyla “Üniversite Eğitiminin Girişimciliğe Etkisi” başlıklı panele geçildi. Moderatörlüğünü Sabancı Üniversitesi Inovent A.Ş’den Başar Kaya’nın üstlendiği panelde, Doç.Dr. Pınar BÜYÜKBALCI (Yıldız Teknik Üniversitesi), Dr. Ozan GÖZBAŞI (CEO, Optiyol A.Ş) ve Batuhan TOSUNOĞLU (Sabancı Üniversitesi Öğrencisi ve Dry&Dry’ın Kurucusu) konuşmacı olarak yer aldılar.

Başar Kaya, üniversite kampüslerinin girişimcilik adına birçok fırsatın bulunduğu yerler olduğunu söyledi ve SUCool olarak amaçlarının gençlere network için kapılar açmak olduğunu sözlerine ekledi.

Doç. Dr. Pınar Büyükbalcı, amacın farkında olmanın önemine değindi. Ne yapmak istendiğinin cevabı varsa, her şeyin o amaca uygun olarak yapıldığını söyledi. Öğrenci kulüplerinin önemine dikkat çeken Büyükbalcı, öğrencilere mutlaka bir kulübe üye olmalarını, kulüp faaliyetlerine katılmalarını önerdi. Yüksek lisans yapmak isteyenlere de tavsiyelerde bulunan Büyükbalcı, “Üniversitelerin habitatlarına bakın. Üniversitenin girişimcilik ekosistemi ile ne kadar iç içe olduğuna bakın. Etrafınıza potansiyel müşteri gözüyle bakın ve hangi ihtiyaçlarına cevap bulursanız para kazanacağınızı düşününün. Bunu oyunlaştırarak yapın” dedi.

Dr. Ozan Gözbaşı, yurtdışında yüksek lisans eğitimi almanın ömür boyu sürecek network kazandırdığını söyledi. Öğrencilere çok yerde bulunmaları ve çok kişiyle tanışmalarını tavsiye etti. Gölbaşı “Yurtdışındaki üniversitelerin teknoloji transfer ofisleri veya girişimcilik yapmak isteyenler için ayırdığı alanlar var. Oralarda tanışacağınız insanlar olabilir. Network oluşturarak bir girişimin parçası olabilirsiniz” dedi.

Çok küçük yaşlardan beri bir şeyler yapmak adına koşturduğunu belirten Batuhan Tosunoğlu, okulda öğretilen her bir dersin önemli olduğuna dikkat çekti. “Bir girişiminiz olduğu zaman her şeyi ona göre şekillendiriyorsunuz. Derslerden alacağınız çok şey var. Derste edinilen bilgileri pratik yaparak, bunların size yardımcı olacağını anlıyorsunuz. İşimle alakalı bir ders olduğu zaman şevkle gidiyorum. Dersten sonra da SUCool ofisinde, derste anlatılanların pratiğini yapıyorum” dedi.

MBA Kulübü iş dünyasının liderleri ve öğrencileri buluşturuyor

abancı Üniversitesi MBA Kulübü’nün çeşitli sektörlerden üst düzey konuşmacıların katılacağı Business Insights etkinliği 23 Şubat 2019, Cumartesi günü Karaköy Minerva Palas’ta düzenlenecek.

MBA Kulübü Business Insights

Etkinlikte sırasıyla, RB Ev ve Hijyen Türkiye Genel Müdürü Selim Akiş, GSK Türkiye Klasik Markalar İş Birimi Direktörü Mustafa Paydaş, Doğadan Genel Müdürü Sumru Atalay, Oracle Türkiye Satış Müdürü Işıl Kılınç Gürtuna ve Pfizer Çin Eski CEO’su Ahmet Esen konuşmacı olacaklar. Konuşmacılar kendi tecrübelerinden örneklerle destekleyici liderlik üzerine konuşma yapacaklar.

Katılımcılar arasından CV elemesini geçenler AvivaSA merkez ofisinde mülakat similasyonu, CV değerlendirmesi ve oluşturma yardımı eğitimlerine katılma şansını elde edecekler.

Ücretsiz düzenlenecek etkinliğe kaydolmak için: https://www.surveymonkey.com/r/SCQ2LGY

Program:

Tarih: 23 Şubat 2019, Cumartesi

Yer:    Karaköy Minerva Palas

            Bankalar Caddesi No:2, Karaköy

Saat:   11:00 – 15:00

 

Müzikus ile Musiccon'19

Sabancı Üniversitesi Müzik Kulübü Müzikus, bu sene ikincisini gerçekleştirdiği Musiccon'19 etkinliği ile 21 Şubat Perşembe akşamı kampüsteki müzikseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor.

Etkinliğin amacı, Türkiye'de müzik alanında tanınmış ve başarılı insanlarla Sabancılıları buluşturmak. Musiccon'19 etkinlğinde deneyimler paylaşılırken sevilen sanatçıları biraz daha yakından tanıma imkanı da olacak.

Sabanci Universitesi Muzikus

Müzik sektöründen moderatörlerin eşliğinde, iki oturum halinde gerçekleşecek etkinliğin konuları "Sanatçının Keşfedilme Serüveni" ve "Müzikte Özgünlük ve Bağımsızlık"

Musiccon'19 etkinlik programı: 

Saat: 20.00 - 21.00

1. Oturum: Sanatçının Keşfedilme Serüveni

Harun İzer - Moderatör 

Uğurhan Özay (Dolu Kadehi Ters Tut) 

Erdem Topsakal (Yok Öyle Kararlı Şeyler) 

Jan Soykök (Birileri) 

Sedef Sebüktekin

Saat: 21.30 - 22.30 

2. Oturum: Müzikte Özgünlük & Bağımsızlık 

Murat Meriç -Moderatör 

Orçun Sünear (Sattas) 

Doğan Duru (Redd)

Genç Osman Yavaş

Onur Akça (Murder King)

Abone ol