Ana içeriğe atla

Chris Skinner CEF’in seminer serisinde konuştu

Sabancı Üniversitesi Center of Excellence in Finance (CEF), finansal teknolojiler alanında önde gelen bir isim olan Chris Skinner’i İstanbul’da konuk etti.

CEF Chris Skinner Semineri

Sabancı Üniversitesi’nin, Akbank’ın kurucu sponsorluğunda hayata geçirdiği “Sabancı Üniversitesi Center of Excellence in Finance” (CEF), finans alanında dünyanın en etkili isimleri ile düzenlediği seminer serilerine bir yenisini daha ekledi. Finans teknolojileri konusunda öncü bir isim olarak bilinen Chris Skinner CEF’in davetlisi olarak Türkiye’ye geldi. Finansal piyasalar ve fintech blogu thefinanser.com ve çok satan Digital Bank, ValueWeb ve Digital Human kitaplarıyla tanınan bağımsız yorumcu Chris Skinner, İstanbul’da “Bankaların Dijital Faaliyetleri - Liderlerden Dersler” konulu bir seminer verdi.

Avrupa merkezli The Financial Services Club ve Nordic Finance Innovation’ın Başkanı olan Skinner, 15 Mart 2019, Cuma günü Sabancı Center’da, “Bankaların Dijital Faaliyetleri - Liderlerden Dersler” konulu seminer verdi. Banka hazinelerinden, aracı kurumlardan, ithalat ve ihracat ile uğraşan reel sektör şirketlerinden, trading desklerden ve üniversitelerden akademisyen ve öğrenci katılımcıların izlediği seminerde; küresel bankacılık sisteminde giderek büyüyen dijitalleşme sürecini yorumladı.

Skinner, “Dijital banka olmaya dönüşen küçük bir banka grubu var. Hepimizin de bildiği gibi bu, uzun süre önce kurulmuş, binlerce çalışanı ve milyonlarca müşterisi olan bankalar için oldukça zor bir durumdur. Neyi doğru yapıyorlar? Bunu nasıl yapıyorlar? Onların dijital bankalar olduklarını nasıl biliyoruz? Onların izini sürecek bir yol var mı?” dedi.

 “CEF finans alanında birçok sertifika programı ve seminer serisi düzenleniyor”

Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanı ve CEF Kurucu Başkanı Prof. Dr. Özgür Demirtaş, Chris Skinner gibi, “finans teknolojilerinin en güçlü ismi” olarak bilinen dünya çapında ün yapmış bir yorumcu ve yazarı ağırlamaktan çok mutlu olduklarını belirtti. Prof. Dr. Demirtaş, “CEF finans alanında birçok sertifika programı ve seminer serisi düzenleniyor. CEF,  Türkiye’de finans eğitimi konusunda lider bir pozisyona yükseldi” dedi ve Chris Skinner gibi önemli bir ismin seminerinin davetliler için katkısının önemli seviyede olacağının altını çizdi.

 

 

 

 

 

The Future Seminar Series devam ediyor

The Future Seminar Series, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Tuğçe Yüksel'in "Electric Mobility: Shaping the Sustainable Future" konulu semineri ile devam ediyor.

Tuğçe Yüksel - The Future Seminar Series

"Electric Mobility: Shaping the Sustainable Future" konulu seminer 20 Mart 2019, Çarşamba günü saat 13:40'ta Sinema Salonu'nda gerçekleşecek. 

ADP - The Future Seminar Series

The Future Seminar Series'in 2018-2019 güz dönemi programı aşağıdaki gibidir: 

20 Mart 2019 – Tuğçe Yüksel – Electric Mobility: Shaping the Sustainable Future

27 Mart 2019 – Meltem Elitaş – Antibiotics in the Past, Present and Future: Friends or Foes?

3 Nisan 2019 – Christopher Mayack – The Evolution of Social Behavior in Bees

17 Nisan 2019 – Albert Levi – Using Human Body as Cryptographic Key

15 Mayıs 2019 – Andrew Berry – Hunting for the Genes that Makes Humans Human

Bütün seminerler İngilizce yapılmaktadır ve Sabancı Üniversitesi'ndeki bütün lisans ve lisanüstü öğrencilere ve çalışanlara açıktır.  

Sınırların Ötesinde Nasıl Birlikte Yaşarız?

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Endüstri Mühendisliği Programı öğrencilerimizden Aleyna Güven, Almanya’da bir Sevgi Evi’ndeki stajı sırasında “Gençlik Köprüsü” dahilinde Toplumsal Duyarlılık Projeleri’nin de (TDP/CIP) desteğiyle bir proje gerçekleştirdi. Proje kapsamında Almanya’dan 7 üniversite öğrencisinin katılımı ile Sabancı Üniversitesi’nde 27 Ocak–3 Şubat 2019 tarihleri "Sınırların Ötesinde Nasıl Birlikte Yaşarız?" temalı çeşitli atölyeler düzenlendi.

"Sınırların Ötesinde Nasıl Birlikte Yaşarız?" ve “Gençlik Köprüsü” projelerini Aleyna’ya sorduk:

Aleyna Guven, Sabanci Universitesi Ogrencisi

Aleyna Güven

Öncelikle kısaca kendinden bahseder misin Aleyna?

Endüstri Mühendisliği üçüncü sınıftayım. Sosyal sorumluluk projelerine duyduğum ilgi bu okulda CIP ile tanışmamla başladı. CIP projemi tamamladıktan sonra bu konularda yurtdışında da çalışmak istedim. Farklı ülkelerde bu kurumlar nasıl çalışıyor ne tür yollar izliyorlar merak ettim. Sonrasında Almanya’daki bir sevgi evine mail attım. Gönüllü çalışmak istediğimi belirttim. Onlar da kabul ettiler. Bu şekilde Almanya’ya gittim 2,5 ay sevgi evinde çalıştım. Orada çalışırken kendilerinin Güney Afrika ile yaptıkları karşılıklı bir gönüllülük projesi olduğunu öğrendim. Almanya’daki sevgi evinde çalışan bir öğrenci bir yıl gönüllü olarak Afrika’ya gidiyor aynı şekilde Afrika’dan bir öğrenci gönüllü çalışmak için Almanya’ya geliyor. Ben de bunu Sabancı’yla da yapabileceğimizi söyledim. Onlar da bu fikre çok sıcak baktılar. Sonrasında CIP ile iletişime geçtim ve CIP’nin desteğiyle bu projeyi hayata geçirdik.

Sınırların Ötesinde Nasıl Yaşarız projesi nedir? Amaç, kapsam vs. gibi bilgileri rica ediyoruz.

Projenin temel amacı; Almanya ve Türkiye’deki üniversite öğrencilerinin Sabancı Üniversitesi’nde bir araya gelerek kültür, yurttaşlık, insan hakları, zorla yerinden edinmeler, uluslararası göç, mültecilik ve çocuk mülteciler gibi kavramların tartışması ve bir fikir köprüsü kurmaktı.

Proje ekibinde kimler var?

Sabancı Ekibi: Ayşe Ecer, Ara Ege Altınman, Hakan Öztürk, Şeyma Roza Sevinç, Egemen Kaplan, Aleyna Güven

Proje Alman basınında "Türkiye'yle Köprü Kurmak" başlığı ile yer aldı

Türkiye'yle köprü kurmak

Değişim programına katılanlar: Regina Saltevski, Stine Fritz, Sindy Becker, Robin Loh, Stefanie Schramek, Michael Kirsten, Jan Ohly

Ev. Stiftung Arnsburg (ESTA) Vakfı, Güney Afrika'da "Kıtalararası Bağlantılar" adıyla sürdürdüğü program kapsamında, kalıbına sığmayan düşüncelerin ülkeler arasında alışverişini desteklemektedir. Bu kez, Lich çocuk ve gençlik evinin çalışanları ve öğrencileri, rotalarını farklı bir ülkeye çevirerek Türkiye'yi ziyaret ettiler. Kuruma bağlı beş eğitimci adayı ve sosyal eğitimci ile iki okutman, şubat ayı başında bir hafta süreyle İstanbul'da Sabancı Üniversitesi'nin konuğu oldular. Katılımcılardan Jan Ohly, yeni arkadaşlar edindiklerini belirtti. Alman-Türk Gençlik Köprüsü desteğiyle finanse edilen değişim programının bu yıl boyunca devam etmesi planlanıyor.

Almanya ve Türkiye arasındaki bu yeni işbirliğinin temeli 2017'de atıldı. ESTA'da staj yapmakta olan Aleyna Güven, kurduğu bağlantılar üzerinden iki ay boyunca Lich'te tatil yaparken Türk kültürü konusunda bilgilerini paylaştı. ESTA Genel Müdürü Fabian Scharping'in sözleriyle, "Çalışmaya çok olumlu tepkiler almamız nedeniyle Sabancı Üniversitesi'nde devam etmeye karar verdik." Düşüncenin faaliyete geçirilmesi, iki ülke arasında anlayış ve dostluğu pekiştirmek amacıyla Düsseldorf'ta kurulan Alman-Türk Gençlik Köprüsü sayesinde mümkün oldu. Sabancı Üniversitesi'nin öne çıkan özelliklerinden biri, öğrencilerinin gönüllülük esasına dayalı sosyal faaliyetlerde bulunmasını beklemesi.   Öğrenciler bu kapsamda ilköğretim öğrencileri, engelliler, Suriyeli mülteciler gibi çeşitli kesimlerle çalışmalarda bulunuyor. Almanya'dan gelen ziyaretçilere yönelik altı günlük programın odak noktasını da mülteciler oluşturdu. Seminerler, geziler ve atölyelerde, Türkiye ve Almanya'da göç olgusuna yönelik  çalışmalar paylaşıldı. Katılımcılar ev sahibi ülkenin toplumu ve kültürüne dair genel izlenimler edinirken sosyal eğitim projelerini yakından inceleme imkanı buldu. Katılımcılardan Stefanie Schramek, "Tüm farklılıklarımıza rağmen pek çok ortak noktamız olduğunu keşfettik" dedi. Eğitmen Sindy Becker ve kurul üyesi Scharping, ülkeler arasındaki alışverişin tam da bu keşifler nedeniyle çok önemli olduğuna inanıyor. En önemli meselenin farklılıkları kabul edip birbirimizle eşit düzlemde buluşmak olduğunu söyleyen Scharping, "Başkalarından öğreneceğimiz, başkalarının bizden öğreneceği çok şey var" diyor.  Bu tür keşiflerin, çocuk ve gençlik evinin diğer mensuplarının da ilgisini çekeceği düşünülüyor. Programın ikinci etabında, Türkiye'den öğrenciler haziran veya eylül ayında Lich'i ziyaret edecek. İstanbul'da hazırlanmakta olan program kapsamında, öğrenciler Almanya'daki akranlarıyla "Kültürlerarası Öğrenim" teması altında atölyeler düzenleyecekler.

Haber linki: https://www.giessener-allgemeine.de/regional/kreisgiessen/Kreis-Giessen-Brueckenschlag-in-die-Tuerkei;art457,553604

Öğrencilerin proje ile ilgili yorumları

Regina “I am happy to be a part of this exchange.  I‘ve made new Friends, tasted delicious food and got a new perspective of Turkey in such different ways. Istanbul is wonderful, thank you for this unique Experience!” 

Ayşe Ecer “It was an absolute pleasure to welcome our German friends to Sabanci and to Istanbul. We learned so much from each other, and shared many experiences together; such as visiting social institutions that are located in the least developed regions of the city, being lectured by very important academicians, as well as exploring the city together” 

Hakan Öztürk “It was a great experience for us to host our German friends and having a chance to observe social work institutions with them. I’m looking forward to be part of the Germany side of the project ” 

Robin Loh “I really enjoyed the staff exchange. It was a great experience to see beyond my own nose. I got to know some parts of Istanbul and a lot of hospitable people. I am really thankful for the great lectures, the workshops and the field visits, organised by the Sabanci University. I am looking forward to host our Turkish friends in Germany.“ 

Sindy Becker "The time in Istanbul was very enriching. The intercultural exchange, the lively city, the delicious food and the many new impressions have welded us together as a group and allowed us to grow individually as a person. The exchange of professionals was very well organized, so that we will continue to look over the counter at a same level!" 

"Sınırların Ötesinde Nasıl Birlikte Yaşarız?" konulu toplantının konuşmacılarından alıntılar:


Meltem Müftüler Baç:

"Turkey was always a part of the European Order with Council of Europe, OECD and NATO. With the 2015 refugee crisis the EU's external environment was heavily dependent on Turkey."

Başak Yavcan:

"Social cohesion is one of the most crucial factors when dealing with migration crises. Education must also be used as a tool of integration."

 

BIGGInner Programı Çağrısı Kapsamında İlk Tanıtım Gerçekleştirildi

“Türkiye’nin En Girişimci ve Yenilikçi Üniversitesi” Sabancı Üniversitesi; BIGGInner adıyla TÜBİTAK 1512 BIGG programı 1. aşama faaliyetlerini yürütecek resmi uygulayıcı kuruluşları arasında yer alıyor. BIGGInner Programı’nın 2019 yılı ilk tanıtım etkinliği 12 Mart Salı akşamı düzenlendi.

BIGGInner Tanıtım Toplantısı

Sabancı Üniversitesi İnovent A.Ş, “BIGGInner” adıyla TÜBİTAK’ın 1512 Bireysel Genç Girişimci Destekleme (BİGG) Programı’nın kapsamında teknolojik iş fikri sahibi girişimcilerin; iş fikirlerinin toplanması, desteklenmesi ve değerlendirilmesi ile ön değerlendirmeyi geçen girişimcilere yönelik ön kuluçka ve mentorluk desteklerinin verilmesi amacıyla görevlendirilen resmi uygulayıcı kuruluşlardan biri olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Bu kapsamda, 12 Mart 2019, Salı akşamı Minerva Palas’ta bir tanıtım toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda, yenilikçi ve teknoloji tabanlı girişimcilere 200.000 TL’ye kadar hibe desteği verilen TÜBİTAK 1512 BİGG programı ile BiGGinner kapsamında Sabancı Üniversitesinin teknoloji girişimcilerine sunduğu hizmet ve destekler tanıtıldı. Girişimciler süreç hakkında bilgilendirildi.

Tanıtım toplantısında Sabancı Üniversitesi’nin girişimcileri destekleme mekanizmaları hakkında da bilgi verildi.

SUCool ekibinden Başar Kaya, Sabancı Üniversitesi’nin diğer uygulayıcı kuruluşlardan farkının know-how birikimi olduğunun altını çizdi. Kaya, girişimcileri devam edecekleri uygulayıcı kurumu dikkatli seçmeleri konusunda da uyardı. Başar Kaya, BIGGInner katılımcılarının Sabancı Üniversitesi’nin laboratuvarlarından, İnovent’in ve SUCool’un imkanlarından faydalanabildiklerini de ifade etti.

Başar Kaya, TÜBİTAK’ın destek verdiği girişimcilerden, tasarladıkları ürünü satış – pazarlama toplantısında prototip dahi olsa sunabilmelerini beklediğini söyledi. TÜBİTAK fonlarının girişimciler açısında olumlu veya olumsuz olabilecek noktaları hakkında bilgi veren Kaya, kamu fonu almanın, özellikle B2C girişimler için çok prestijli olduğuna vurgu yaptı.

BIGGInner’ın Sabancı Üniversitesi için sadece bir hibe programı olmadığına işaret eden Başar Kaya, “BIGGInner bizim için iyi girişimciyi bulma fırsatı. Daha tasarım aşamasındayken, Sabancı Üniversitesi ön hızlandırma merkezi SUCool’un network’ü sayesinde satış yapan girişimciler oldu” dedi.

Tanıtım toplantısı soru – cevap bölümü ile sona erdi.

BiGGInner:

TÜBİTAK 1512 BİGG programını merkez alarak enerji ve temiz teknolojiler, akıllı ulaşım, ileri imalat ve sanayi, iletişim ve sayısal dönüşüm ile sağlık ve iyi yaşam tematik alanları özelinde iş fikri sahibi teknoloji girişimcilerinin fikirden ürüne ve akabinde uluslararası pazarlara giden yolda ihtiyaç duyabilecekleri eğitim, sektörel ve teknik mentorluk, pazar ve kurumsal iş ağı geliştirme, ön prototip ve MVP imalatı, laboratuvar altyapısı erişimi imkanları ile yatırımcı ve müşteri görüşmeleri desteklerinin sunulduğu uçtan uca girişimcilik destek mekanizmasıdır.

1512 BİGG Programın birinci aşama başvurularını toplamak üzere TÜBİTAK tarafından seçilmiş resmi bir uygulayıcı olan Sabancı Üniversitesi BiGGInner adıyla hayata geçirdiği programda, "yenilik odaklı teknolojik fikir sahibi girişimcileri, yalın girişim ve pazar geliştirme metodolojilerine dayalı farklı mekanizmalarla desteklemek, iş fikrinin teknik ve pazar doğrulaması gerçekleştikten sonra hazırlanacak bir iş planı ile girişimcinin ticarileşme yolculuğu boyunca ona eşlik etmeyi” amaçlıyor.

Program hakkında daha fazla detay ve başvurular için www.bigginner.com websitesini ziyaret edebilir, yapılacak diğer tanıtım etkinlikleri ve güncel gelişmeler için sosyal medya hesaplarından (facebook.com/bigginners, twitter.com/bigginners) takip edebilirsiniz.

 

 

Kadınların Kentle İlişkisi Ele Alındı

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi’nin (SU Gender), 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında, 15 Mart 2019, Cuma günü Minerva Palas’ta “Mekânın Cinsiyeti: Minerva’da Atölye” başlıklı bir atölye çalışması ve “Toplumsal Cinsiyet ve Kent” başlıklı panel yapıldı.

Toplumsal Cinsiyet ve Kent

Sabancı Üniversitesi’nin 1998 yılında faaliyetlerine başladığı yerleşkesi Minerva Palas’ın (Karaköy, 1913) mevcut mekânsal düzenlemesini toplumsal cinsiyet bakış açısıyla ele alan Mekânın Cinsiyeti: Minerva’da Atölye başlıklı çalışmanın kolaylaştırıcılığını Başka Bir Atölye’den Gül Köksal, Burak Açıl, Emre Özyetiş ve Pelin Kaydan yürüttü. Minerva Palas’ın geçmişten bugüne kullanım biçimleri ve tarihsel sürekliliğine değinilen atölyede, toplumsal cinsiyet-mekân-tasarım ilişkisi konuşulduktan sonra mekânı hep beraber düşünüp yeniden tasarlama örnekleri üzerine çalışıldı.

“Toplumsal Cinsiyet ve Kent” başlıklı panelin kolaylaştırıcılığını Aslı İkizoğlu yaptı. Panelde, Ceren Lordoğlu, Selda Tuncer, İclal Ayşe Küçükkırca ve Burcu Hatiboğlu konuşmacı oldular.

Toplumsal Cinsiyet ve Kent

Ceren Lordoğlu, “Kentsel Mekanda Kadınların Güvenlik Korkusuyla İlişkili Sınırlanmaları, Baş Etme Yöntemleri” başlıklı bir konuşma yaptı. Güvenlik konusunu farklı boyutlarıyla ele alan Lordoğlu Bağcılar, Sarıyer ve Kadıköy’de ikamet eden bekâr kadınlarla yaptığı görüşmelerden elde ettiği sonuçları paylaştı. Türkiye’de kadınların gerekçe olmadan tek başlarına yaşamalarının çok mümkün olmadığına değindi. Türkiye’de pek çok iktidar döneminde bekâr kadınları destekleyen bir yapıya rastlanmadığını belirten Lordoğlu, bekâr olmanın barınma sorununu da birlikte getirdiğine işaret etti.

Selda Tuncer “Özel ve Kamusalın Kesişiminde Kadınların Kent Hakkını Anlamak” başlıklı bir konuşma yaptı.  Kadının kentle ilişkisinin kapıda başladığını söyleyen Tuncel, kadınların kamusal alanla ilişkilerinde özelin çok belirleyici olduğuna dikkat çekti. Kentte kadının kamusal ve özel rollerinin sürekli geçirgen olduğuna vurgu yapan Tuncer, kentin ataerkil ve eril bir cinsiyeti olduğunu sözlerine ekledi. Kadınların ve erkeklerin kentle ilişkisinin farklı olduğunun altını çizen Tuncer, kadınların, kadın kimliklerinden dolayı engel ve kısıtları olduğunu söyledi. Kadınların kentin kaynaklarına erişimde ikinci sınıf muamele gördüğünü ve politik, siyasi ve kamusal alana katılımın çok az olduğunu sözlerine ekledi. Kentlerin kadınlar için daha yaşanabilir olması için toplumsal cinsiyet eşitliği kültürünün oluşturulması gerektiğini söyledi.

“Suriçi’ni Ev Mekânı Üzerinden Düşünmek: Evlerini Kaybeden Kadınların Hayatta Kalma Pratikleri” başlıklı bir konuşma yapan İclal Ayşe Küçükkırca, araştırmasını 2015-2016’da Diyarbakır Suriçi’nde yaptığını söyledi. Küçükkırca çalışmasında sadece özel alandaki evleri değil, kamusal alandaki evleri de ele aldığını belirtti. İclal Ayşe Küçükkırca çalışmasında evin; meta olarak ev, mahremiyet mahrumiyeti olarak ev, hafıza mekânı olarak ev ve üretim ilişkilerine içkin dayanışma mekânı olarak ev olmak üzere dört farklı yanını ele aldığını söyledi. Evi meta olarak ele aldığında, Suriçi’ndeki evlerin yıkılması ile haklardan ve evden mahrumiyet ile karşılaştığını belirtti. Mahremiyet mahrumiyeti olarak bakıldığında, dışarıda oldukça kolektif bir yaşam olduğunu ancak buna rağmen insanların mahremiyet ihtiyaçlarını karşılamak istediklerini sözlerine ekledi. Hafıza mekânı olarak bakıldığında metanın ötesine geçen öznel değerlerin ortaya çıktığını belirtti ve hafızanın evdeki eşyalar üzerinden değil de ilişkiler üzerinden yaratıldığını söyledi. Üretim ilişkilerine içkin dayanışma mekânı olarak bakıldığında ise evin, Suriçi’nde alt sınıfa mensup ailelerin çok katmanlı dayanışma ilişkileri oluşturduğunu dile getirdi.

Panelin son konuşmacısı Burcu Hatiboğlu “Neoliberal Dönemde Kent Politikası: Mekansal Dönüşümün ‘İdeal Özne’leri Olarak Kadınlar” başlıklı bir konuşma yaptı. Hatiboğlu çalışmasında daha iyi bir yaşamın pazarlaması olarak apartmanın ön plana çıktığını söyledi. Sosyal yardım alan kadınlarla görüşme yapan Hatiboğlu, kentsel dönüşüm sürecinde ideal kadının yeterince çalışırsa TOKİ’ye sahip olacağı görüşünün var olduğuna dikkat çekti. Yeni konutlarda daha fazla ödeme olduğuna ve bu nedenle kadınlara daha fazla sorumluluk yüklendiğine dikkat çeken Hatiboğlu, kadının yeni “ataerkil pazarlıklarla” denge kurmaya çalıştığını ve TOKİ ile yeni ilişki biçimleri içine girdiklerini sözlerine ekledi. Yeni kamusal ve özel alan ilişkisinin tanımlandığına dikkat çekerken, ev işleri ve bakım sorumluluklarında rahatlama, kentsel olanaklara ulaşım ve azalan güvenlik sorununun öne çıktığınadeğindi. Aynı zamanda hem tüketen hem de harcama yapmayan olmanın getirdiği suçluluk duygusuna vurgu yaptı ve ekonomik zorluklar nedeniyle anlamlı sosyal ilişkilerde kopuş yaşandığını söyledi. Eğitimsizlik nedeniyle istihdama katılamayan kadınların ancak belediyede iş bulduğunu belirten Hatiboğlu, ev dışına çıkarken “namus” baskısının yoğun olduğunu dile getirdi. TOKİ ile birlikte, apartman yaşamı ve tüketim ihtiyaçlarındaki artış nedeniyle, yardım alan kadınların sayısında artış görüldüğünü de söyledi.

Beceri ve deneyim geliştirmek için bir konuya merak salın

#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ahmet Onat oldu.

"Öğrencilere tavsiyem beceri ve deneyim geliştirmek için bir konuya merak salsınlar" 

Ahmet OnatMühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ahmet Onat

MÜ-ED: Merhaba, Japonya'da yüksek lisans eğitiminizi almaya nasıl karar verdiniz? Yüksek lisansınız süresince sizi zorlayan etmenler oldu mu?

AO: Ben liseden mezun olduğumda bütün arkadaşlarım Amerika'ya gidiyorlardı, üniversiteden mezun olduğumda yine birçok arkadaşım Amerika’ya gittiler. Liseyi Robert Koleji'nde okudum. İngilizceyi çok iyi öğrenmiştik orada ve Amerika'ya gitmek istemiyordum, orayı biliyoruz ama Japonya bana hep enteresan geliyordu. Hem de Japonca öğrenmek istiyordum, Japon kültürünü merak ediyordum. Yüksek lisansım süresince beni zorlayan pek bir şey olmadı. Ama aile özlemi vardı, gelip gitmek zor olduğu için o beni biraz zorladı.

MÜ-ED: Çalışma alanınıza nasıl karar verdiniz?

AO: Ben çok küçük yaştan beri elektroniğe meraklıydım. Sürekli elektronik aletler yapardım; elektronik devreler, transistörlerle uğraşırdım ortaokul-lise çağlarında. Zaten ondan sonra da elektronikçi oldum. Elektroniğin bir uzantısı olarak Japonya'da gittiğim laboratuvara bağlı olarak yapılan çalışmalar yapay zekâ, öğrenme algoritmaları üzerineydi. Ben de onlardan bir tanesi olan koşullamayla öğrenmeyi seçtim.

MÜ-ED: Yapay zekâ teknolojisini anlatabilir misiniz? Geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

AO: Yapay zekâ bu ara çok büyütülen laflardan bir tanesi. Aslında yapay zeka dediğimiz şey bir optimizasyon. Elinizde veriler var, bir fonksiyonla bu verileri yakımsamaya çalışıyorsunuz. Böylece elinizde olmayan verilere ait nasıl bir sonuç ve değer oluşabileceğini anlamaya çalışıyorsunuz. Şu anda yapay zekânın bu kadar büyümesinin, önemli hale gelmesinin sebebi elimizde artık çok fazla veri tutup işleyebiliyoruz. O kadar çok veri olduğu zaman da yapılan optimizasyon daha başarılı oluyor. Bu gittikçe daha da iyileşecek çünkü bir noktadan sonra sistemler kendi verilerini kendileri toplamaya başlıyorlar. Siz şu anda Yandex'e Google'a veri aktarıyorsunuz. Onlar da bu verilerle daha da zenginleşiyorlar, daha da iyi kararlar verebiliyorlar mesela.

"Yapay zekânın insan beynini yakalaması henüz daha mümkün değil"

MÜ-ED: Yapay zekâ ve insan beyninin evrimiyle ilgili nasıl bir yorum yapabilirsiniz?

AO: Yapay zekâ ve insan beyni benim için çok ayrı şeyler. Yapay zekâ dediğimiz zaman çok temel ve basit birkaç algoritmadan oluşan ve çok büyük bilgiyi işlemeyi optimizasyonla başaran bir sistemden bahsediyoruz. İnsan beynindeki farklılık çok daha fazla sayıda algoritmalarla çalışıyor, fiziksel bağlantı olarak birbirinden farklı bir yapısı var. O nedenle şu anda en azından yapay zekânın insan beynini yakalaması henüz daha mümkün değil, ama bundan 10-15 sene önce yapay zekânın da buraya geleceğini düşünmemiştik. Bu yüzden bir gün o da olacaktır mutlaka ama henüz değil. Yapay zekâ insan beynine yaklaşıyor demek için henüz daha erken diye düşünüyorum.

MÜ-ED: Japonlarla yaptığınız lineer motorlu asansörlerin geliştirilmesi hakkındaki projenizden bahsedebilir misiniz?

AO: Japonlarla yaptığımız lineer motorlu asansör projesi 2006 yılında başladı. O zamandan beri sürekli gelen proje. Japon Fujitek Firması'yla başlamıştık, asansör firmasıdır bu. Daha sonra o proje bitti ama oradaki diğer akademisyen ortaklarımızla çalışmalarımız devam ediyor. Şu anda bunu bir ürün haline getirmek için Japonya'daki büyük bir müteahitlik firması Takenaka, Japon mimarlar ve zeka konusunda öncü bir firmayla çalışıyoruz. Bu işi yavaş yavaş araştırma kısmından çıkarıp uygulamaya doğru yönlendirdik.

Hedefimiz 2027 yılında açılacak bir binanın asansörlerinin lineer motorlu asansörler olarak kabul edilmesi. 2027'de bizim yaptığımız asansörlere bir ihtimal binebileceksiniz.

MÜ-ED: Sabancı Üniversitesi'ne gelişiniz nasıl oldu? 

AO: Ben aslında 1999 yılında Japonya'dan Türkiye'ye dönecektim ama tam o sırada benim yaptığım çalışmaları Kyoto Üniversitesi'ndeki başka bir grup duymuş, onlarla bir süre daha çalışmamı istediler. Böylece 2000 yılına kaldı dönüşüm. 2000 yılında da Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi arıyordu. O zamanın mühendislik dekanı Kemal İnan, mekatronik program koordinatörü Asıf Şabanoviç ve Gökhan Göktuğ diye de bir arkadaşımız vardı. 3'ü dünyanın çeşitli yerlerindeki akademisyenlerle çalışmaya gittiler. Beni de 2000 yılında Japonya'da gördüler. Çalıştığım laboratuvarda görüştük, birbirimizi beğendik, bu şekilde Sabancı Üniversitesi'ne geldim.

"Lisans eğitimini tamamlamış bir mühendisin

bilgiye, beceriye ve deneyime ihtiyacı var."

MÜ-ED: Lisans öğrencilerine ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?

AO: Çalışın, çalışın, çalışın! O kadar da değil :) Lisans eğitimini tamamlamış bir mühendisin bilgiye, beceriye ve deneyime ihtiyacı var. Bilgiyi üniversite veriyor. Burada bir sıkıntı yok. Ancak beceri ve deneyimi kazanmadığınız zaman sadece bilgi yeterli olmuyor. Zaten cep telefonunda var. Bir denklemi nasıl çözebileceğinizi sorsanız size söylüyor. O zaman neden üniversiteden mezun olasınız ki? Öğrencilere tavsiyem beceri ve deneyim geliştirmek için bir konuya merak salsınlar. Bir konuyu merak edin. Bir şey merak etmek çok önemli. O konuda kimler çalışıyor? Bunun için o alanda çalışan kişilerin web sitelerine bakabilir öğrenciler. Gidip o öğretim üyesi ile konuşsunlar. “Gelip yanınızda amelelik yapmak istiyorum” desinler. Bir kalifiye eleman olarak değil ben öğrencilerime hep bunu söylerim. İlk bir iki hafta “bana anahtarları getir” derler, bir ay sonra “şu deneyi sen yapıver” derler, bir kaç ay sonra da “sen bu konuda ne düşünüyorsun” diye sorarlar. Ve üniversiteden mezun oldukları zaman da bu beceriye, deneyime sahip olurlar. O nedenle benim önerim, merak etsinler ve o konuda çalışanları bulup onlarla çalışmaya başlasınlar. Sabancı Üniversitesi’nin çok önemli bir tarafı bu konuda açık ve size altyapı sağlayabilir. O nedenle merak etsinler, proaktif davransınlar.

MÜ-ED: Önümüzdeki sömestrde hangi dersleri veriyorsunuz?

AO: Ders vermiyorum çünkü önümüzdeki sene Japonya’da olacağım. Çalışmalarıma orada devam edeceğim. Planım bu şekilde.

"Buraya gelip de okuduğu dönem boyunca sadece

mutlu zaman geçiriyorsanız, kaybediyorsunuz demektir."

MÜ-ED: Sizce neden Sabancı Üniversitesi?

AO: Sabancı Üniversitesi, özgür bir yer. İlk kurulma aşamasında bir arama konferansı yapıldı ve hayal edilen yer Türkiye’nin en iyi öğrencilerinin geleceği ve ne yapacaklarını bildiği türden bir kitle olacağı öngörülmüştü. O nedenle birinci sınıfta program seçebiliyorsunuz, bu nedenle bölümsüz yapı var. Öğrenciler kendi yapmak istediklerini bilip karar verebiliyorlar. Öğrencilerin de bunun farkında olup bundan faydalanması çok önemli. Daha önce de bahsettiğim gibi merak ve proaktif olmak önemli. Buraya gelip de okuduğu dönem boyunca sadece mutlu zaman geçiriyorsanız, kaybediyorsunuz demektir. Buradan çok şey kazanabilirsiniz. Kazanma kısmı size kalmış. Ya da buradan mezun olduktan sonra vasat bir kişi olmaya devam mı etmek isterseniz size kalmış. Ben hep derim ki eğer hafta sonları hep gezip eğleniyorsanız, yeterince çalışmıyorsunuz demektir.

Akademisyene Sor Ahmet Onat:

Ahmet Onat kimdir?

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ahmet Onat hakkında detaylı bilhakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın.

#AkademisyeneSor nedir?

Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.

İPM İklim Kafe Konuşmaları Mart ayı buluşması

İPM İklim Kafe Konuşmaları, "Küresel İklim Değişikliği ve Emisyon Ticareti: Yeşil Ekonomi Tasarımına Önermeler" ile devam etti

Emisyon Ticaret Sistemi gibi yeni uygulanacak politikaların etkinliğini artırmak için politikadan etkilenecek kurumların tercihlerini araştırmak öncelikli olmalıdır

 İPM İklim Kafe Konuşmaları

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) iki ayda bir gerçekleştirdiği İklim Kafe Konuşmaları’nın Mart ayı buluşmasına, İstanbul Bilgi Üniversitesi Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ayşe Uyduranoğlu konuşmacı olarak katıldı. "Küresel İklim Değişikliği ve Emisyon Ticareti: Yeşil Ekonomi Tasarımına Önermeler" başlıklı toplantıda, araştırmacı ekibin "Yeşil Uygulama Pratikleri Endeksi” ve araştırmanın sonuçlarından çıkardığı emisyon ticareti ve yeşil ekonomi tasarımına yönelik önermeler de tartışıldı. 

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) iki ayda bir gerçekleştirdiği İklim Değişikliği alanında çalışan araştırmacı ve akademisyenlerin, bu alandaki çalışmalarını masaya yatıran İklim Kafe Konuşmaları serisinin Mart ayı buluşması yapıldı. 

İklim değişikliğiyle ilgili çeşitli konuları, politikadan atmosfer bilimlerine, ekonomiden psikolojiye kadar disiplinler arası bir ortamda tartışmak üzere bir araya gelinen İklim Kafe Konuşmalarının Mart ayı buluşmasında İstanbul Bilgi Üniversitesi Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ayşe Uyduranoğlu, "Küresel İklim Değişikliği ve Emisyon Ticareti: Yeşil Ekonomi Tasarımına Önermeler" başlıklı bir sunum yaptı. 

Mart ayındaki buluşmasında ayrıca, TÜBİTAK’ın desteklediği bir proje ile işletmeler tarafından “Emisyon Ticaret Sistemi”ne verilen desteğin incelemesine değinildi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ayşe Uyduranoğlu ve Portekiz Katolik Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Öğr. Üyesi Zahide Eylem Gevrek tarafından oluşturulan "Yeşil Uygulama Pratikleri Endeksi” ve araştırmanın sonuçlarından yola çıkılarak emisyon ticareti ve yeşil ekonomi tasarımına yönelik önermeler de tartışıldı.

Sunumun genel çerçevesi şu şekilde gerçekleşti:

“Dünya Ekonomik Forumu, küresel iklim değişikliği ile mücadelede başarısızlığı, dünya ekonomilerine tehdit oluşturan ilk beş riskten biri olarak belirtmiştir. Paris Anlaşması ise, iklim değişikliğine neden olan yeryüzü sıcaklık artışının bu yüzyıl sonuna kadar 2°C ile sınırlı tutulmasının hayati önemini belirtmiştir. Bu hedefe ulaşabilmek için sadece gelişmiş ülkelerin değil, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelişen ülkelerin de sorumluluk alması beklenmektedir. İklim değişikliği ile mücadelede aralarında emisyon ticaretin de bulunduğu karbon fiyatlandırması, emisyonların azaltımında etkili olabilecek politikalar arasında yer almaktadır. Elde edilen veriler ile oluşturulan “Yeşil Uygulama Pratikleri Endeks”i, ekolojik sürdürebilirlik ve yeşil uygulama pratiklerine önem veren işletmelerin, daha yüksek bir olasılıkla emisyon ticaretini desteklediklerini göstermektedir. İşletmeler, emisyon ticaret sisteminin yeni bir politika aracı olmasından ötürü ilk aşamada belirsizlikleri asgari düzeye indirecek şekilde tasarlanmasını da istiyorlar. “

Türkiye Politika Yapıcıları: İklim Değişikliği Politikası

Ayşe Uyduranoğlu konuşmasının devamında; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2011 yılında yayımlanan ve 2011-2023 yıllarını kapsayan İklim Değişikliği Aksiyon Planı’nın, en kapsamlı çalışma olduğunu ve emisyon ticaret sisteminin (ETS) Türkiye'de kurulmasının ve küresel/bölgesel diğer ETS'lere bağlanmasının önemine değindiğini ifade ederek TÜSİAD (2016) tarafından yayımlanan raporun da ETS tasarlanırken işletme tercihlerinin önemini belirttiğini söyledi.

Dünya Sanayinin Emisyon Ticaret Sistemi Tercihi

Ayşe Uyduranoğlu, 23 ilde 1250 kişi ile yaptıkları çalışmanın dünyada sanayide uygulanacak ETS'yi tercih deneyleri yöntemi ile inceleyen ilk çalışma olduğunu vurgulayarak karbon vergisinin kabul edilebilirliğini artırmak için verginin ne gibi niteliklere sahip olması gerektiğini araştırdıklarını ve sanayi sektörünü kapsadığı için konuya bütüncül yaklaşılmasını sağladığını ifade etti.

Tercih deneyleri metodu ile tasarlanan anketin, İstanbul, Bursa ve Gaziantep'in de aralarında bulunduğu 13 ilde, Cam, Çelik, Çimento, Demir, Enerji, Kağıt, Metal ve Seramik sektörlerinden  404 firma ile yapıldığını söyleyen Uyduranoğlu, farklı kombinasyondan oluşan  tercih deneyi tablolarına verilen cevaplardan elde edilen sonuçlar firmaların,

Her firma için geçmiş emisyon hacminin baz alındığı

Kotanın kullanım süresinin 3 yıl olduğu

Firmaların istedikleri kadar alım yaptığı

Kota fiyatlarındaki dalgalanmaları devletin regüle ettiği

   ETS sisteminin tasarlanması yönünde tercih ettiklerini ortaya koyduğunu vurguladı.

Söyleşinin sonunda, ETS’nin henüz uygulanmayan bir sistem olduğu için firmaların da bilinmeyen bir sistemin beraberinde getireceği belirsizlikleri asgariye indirmek istedikleri ifade edildi. Ayrıca  Avrupa Birliği’nde ETS'nin ilk aşamada (2005-2007) daha çok pilot uygulama şeklinde olduğu ve süreç içinde elde edilen tecrübeden faydalanılarak, sistemin daha da geliştirildiği belirtildi. 

Ayşe Uyduranoğlu Kimdir?

Ayşe Uyduranoğlu, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamladı. 1994-1999 yılları arasında Exeter Üniversitesi’nde ekonomi alanında doktora çalışmasını sürdürdü. 2000 yılından itibaren İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Aynı üniversitede Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÇESUAM) müdürlüğünü de yapmaktadır. Çevre ekonomisi alanında yurtdışı ve yurtiçi dergilerde yayınlanmış makaleleri vardır. İlgi alanları çevre vergileri, sürdürülebilir ulaşım, iklim değişikliği ve yeşil bütçedir. 

İklim Kafe Konuşmaları Hakkında 

İklim Kafe Konuşmaları, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi tarafından 2017-2018 öğretim yılında organize edilmeye başlandı. Bugüne kadar yapılan 5 buluşma boyunca 200 kişiyi ağırlayan etkinlik 2018-2019 öğretim yılı için de 5 buluşma hedefiyle başladı. 

İklim değişikliği alanında çalışan araştırmacı ve akademisyenler, iki ayda bir bu alandaki çalışmalarını özel bir konu çerçevesinde masaya yatırıyor. İklim Kafe Konuşmalarında, iklim değişikliğiyle ilgili çeşitli konuları, politikadan atmosfer bilimlerine, ekonomiden psikolojiye kadar disiplinler arası bir ortamda tartışmak üzere bir araya geliniyor. 

 

http://ipc.sabanciuniv.edu
http://twitter.com/ipc_ipm
http://www.facebook.com/IstanbulPolicyCenter 

 

Öğretim Üyemiz Alex Wong’a Uluslararası Ödül

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programı Öğretim Üyesi (SSBF/VAVCD) Yoong Wah Alex Wong’un Kaybolan Beyaz adlı fotoğraf ve video çalışması, en saygın uluslararası fotoğraf ödüllerinden kabul edilen HIPA ödülünü aldı.

 Alex Wong HIPA ödülünü aldı

Alex Wong, Dubai Veliaht Prensi tarafından organize edilen ve 149 ülkeden ve 100binden fazla eserin katıldığı, Hamdan Bin Mohammed Bin Rashid Al Maktoum Uluslararası Fotoğraf Ödülü HIPA’nın üçüncülük ödülünü düzenlenen törenle Devlet Bakanı Anwar Nusseibeh’in elinden aldı. Tören, geçtiğimiz günlerde Dubai Kültür ve Sanat Otoriterliği Başkan Yardımcısı Sheikha Latifa bint Mohammed bin Rashid Al Maktoum’un katılımıyla Dubai Operası’nda düzenlendi. Her yıl düzenlenen yarışmanın buu yılki teması “Umut” olarak saptandı. Sanatçılar söz konusu yarışmaya bir kategoride sadece bir eser gönderebiliyor. 

Halen devam etmekte olan ve İklim Değişikliği Estetiği - Kaybolan Beyaz serisinin bir parçası olan SSBF Sanat Galerisi’nde 6 - 22 Mart 2019 tarihlerinde ziyaret edilebilir. 

https://vavcd.sabanciuniv.edu/tr/events-detail/20243 

Kaybolan Beyaz serisi, donmuş manzaralarıyla Baykal Gölü’nün epik karşılaşmalarının hapsedilens anlarını anlattı. Bu video, kışın en soğuk döneminde yeryüzündeki en eski ve en derin tatlı su gölünün istisnai oluşumunu ve durumunu araştırmayı amaçlamaktadır (eksi yirmi ila kırk santigrat civarında). Dünyadaki tatlı suyun beşte birini kapladığına inanılıyor. Uzak mesafeden, beyaz su sıçramalarına deniz dalgaları gibi görünüyor. Ancak, tüm göl yüzeyleri kışın donarak çevredeki köyün cansız bir harikalar diyarı olmasını sağlar. Bu araştırmada, çatlaklar, dokular ve kırılmış buz parçaları mükemmel kanvas tuvali oluşturur. Donmuş katmanlar, donmuş gölün yüzeyi üzerinde katı olduğu gibi hareket eder, kırılır, çözülür, geri çekilir ve göz korkutur, ancak su akıntıları onun altında akarken kırılgandır. İnsan aktiviteleri sıcaklık düştüğünde yavaşlar. Soğuk algınlığı, samimiyetsizlik ve aşırı hava koşulları insanları uzak tutar ve onu sert ve düşmanca ama garip bir şekilde güzel bulurum. Bu benim varlığımı sürdürebilir, ancak nadiren misafirperverdir. Önceden mümkün olmayan epik bir sinema ve kompozisyon için zaten iyi bildiğimiz manzara fotoğrafçılığına ve videografiliğine yeni bir bakış açısı getirdiğime inanıyorum. Buz gibi kar ve buz örtüsüyle derin sessizlik sonsuzluğa benziyor. Böylelikle, bu muhteşem ancak geçici buz tabakaları sıcaklık yükseldiğinde yok olur.

"Family Business Special Interest Group" ilk toplantısını yaptı

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi, MGMT418 Fundamentals of Family Business dersi sonrasında, aile işletmeleri konusuna ilgi duyan öğrenciler ve mezunlar, bu konuda daha fazla çaba göstermek için bir araya gelerek “Family Business Special Interest Group”u kurdular.

Fundamentals of Family Business

Toplantılarının fasilitasyonunu Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yusuf Soner’in üstlendiği "Family Business Special Interest Group", önümüzdeki günlerde “Aile İşletmelerinde Vergi Planlama ve Aile Ofisi Uygulamaları” konulu bir hukuk bürosu ziyaretinde bulunacak.

Aile işletmeleri dersine gösterilen ilgi ve dersin başarılı geçmesinden dolayı, önümüzdeki yıl Succession konulu bir ders de açılacak.

Yusuf Soner “Aile Şirketleri konusunda kendini geliştirmek isteyen öğrenci ve mezunlarımızı da aramızda görmek istiyoruz” dedi.

Toplantılara katılım için: yusufsoner@sabanciuniv.edu

ASPİLSAN Enerji üniversitemizi ziyaret etti

Sabancı Üniversitesi 13 Mart Çarşamba günü enerji depolama sistemleri ve enerji çözümleri alanlarında ülkemizin önde gelen kuruluşları arasında yer alan ASPİLSAN Enerji A.Ş.'den gelen Genel Müdür Sayın Ferhat Özsoy’un da aralarında bulunduğu üst düzey yönetim temsilcilerini ağırladı.

Sabanci Universitesi ve Aspilsan

ASPİLSAN Genel Müdürü Ferhat Özsoy ve Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Leblebici

Rektörümüz Prof. Dr. Yusuf Leblebici ve Araştırmadan Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Yıldız’ın katılımıyla gerçekleşen toplantıda, ASPİLSAN ekibine, üniversitenin araştırma çalışmaları hakkında kapsamlı bir brifing verildi. Toplantının ardından laboratuvar gezisi ile devam eden programda kendilerine, SUNUM ve MDBF bünyesinde yapılan çalışmalar hakkında ilgili öğretim üyelerimiz tarafından bilgi verildi. 

ASPİLSAN Genel Müdürü Sayın Ferhat Özsoy, bu ziyaretin üniversitemiz ile ASPİLSAN arasında yakın gelecekte çok daha yoğun bir işbirliğinin oluşturulması için ilk adım olduğunu belirterek, kapsamlı bir işbirliği protokolünün hazırlanmasına başlandığını da vurguladı.

Sabanci Universitesi ve Aspilsan

Abone ol