Ana içeriğe atla

BIGGInner Programı 2019 Yılı Başvuruları Başladı

“Türkiye’nin En Girişimci ve Yenilikçi Üniversitesi” Sabancı Üniversitesi; BiGGInner adıyla TÜBİTAK 1512 BİGG programı 1.Aşama Faaliyetlerini yürütecek resmi uygulayıcı kuruluşları arasında yer alıyor.


Sabancı Üniversitesi İnovent A.Ş, “BiGGinner” adıyla TÜBİTAK’ın 1512 Bireysel Genç Girişimci Destekleme (BİGG) Programı’nın kapsamında teknolojik iş fikri sahibi girişimcilerin; iş fikirlerinin toplanması, desteklenmesi ve değerlendirilmesi ile ön değerlendirmeyi geçen girişimcilere yönelik ön kuluçka ve mentörlük desteklerinin verilmesi amacıyla görevlendirilen resmi uygulayıcı kuruluşlardan biri olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Bu kapsamda, 12 Mart 2019, Salı akşamı Minerva Palas’ta, yenilikçi ve teknoloji tabanlı girişimcilere 200.000 TL’ye kadar hibe desteği verilen TÜBİTAK 1512 BİGG programı ile BiGGinner kapsamında Sabancı Üniversitesinin teknoloji girişimcilerine sunduğu hizmet ve desteklerin tanıtılacağı ve girişimcilerin süreç hakkında bilgilendirileceği bir etkinlik düzenlenecek.

BiGGInner:

TÜBİTAK 1512 BİGG programını merkez alarak enerji ve temiz teknolojiler, akıllı ulaşım, ileri imalat ve sanayi, iletişim ve sayısal dönüşüm ile sağlık ve iyi yaşam tematik alanları özelinde iş fikri sahibi teknoloji girişimcilerinin fikirden ürüne ve akabinde uluslararası pazarlara giden yolda ihtiyaç duyabilecekleri eğitim, sektörel ve teknik mentorluk, pazar ve kurumsal iş ağı geliştirme, ön prototip ve MVP imalatı, laboratuvar altyapısı erişimi imkanları ile yatırımcı ve müşteri görüşmeleri desteklerinin sunulduğu uçtan uca girişimcilik destek mekanizmasıdır.

1512 BİGG Programın birinci aşama başvurularını toplamak üzere TÜBİTAK tarafından seçilmiş resmi bir uygulayıcı olan Sabancı Üniversitesi BiGGInner adıyla hayata geçirdiği programda, "yenilik odaklı teknolojik fikir sahibi girişimcileri, yalın girişim ve pazar geliştirme metodolojilerine dayalı farklı mekanizmalarla desteklemek, iş fikrinin teknik ve pazar doğrulaması gerçekleştikten sonra hazırlanacak bir iş planı ile girişimcinin ticarileşme yolculuğu boyunca ona eşlik etmeyi” amaçlıyor.

Program hakkında daha fazla detay ve başvurular için www.bigginner.com websitesini ziyaret edilebilir, yapılacak diğer tanıtım etkinlikleri ve güncel gelişmeler için sosyal medya hesaplarından (facebook.com/bigginners, twitter.com/bigginners) takip edilebilir.

12 Mart 2018, Salı akşamı düzenlenecek tanıtım toplantısına katılmak için:

https://bigginner12mart.eventbrite.com

 

GSMA Mobile World Congress’19 (Dünya Mobil Kongresi) de Öne Çıkanlar

Yazan: Ergi Şener 

Ergi Sener Sabanci Universitesi 2007 mezunu

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Mikroelektronik Mühendisliği 2005 lisans, Sanayi Liderleri Elektronik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimi 2007 yüksek lisans mezunu. MBA/EMBA Öğretim Görevlisi

Her sene, GSMA (Global System for Mobile Communications Association – Global Mobil İletişim Sistemleri Birliği) tarafından düzenlenen ve dünyanın en büyük mobil teknolojiler etkinliği olan Mobile World Congress (MWC – Dünya Mobil Kongresi) bu sene, 25 - 28 Şubat tarihleri arasında, uzun yıllardır olduğu üzere yine Barselona’da gerçekleşti. Mobil endüstrisinde öncü bir yeri ve oldukça prestijli bir repustasyonu bulunan MWC’nin bu sene mottosu “Intelligent Connectivity” (Akıllı Bağlantı) olarak belirlenmiş (Akıllı bağlantı, 5G ve IoT (Internet of Things - Nesnelerin Interneti) üzerinden etkinleşen kesintisiz, hızlı bağlantı sürecini ifade etmekte). Akıllı cihaz pazarının doygunluğa ulaşması ve bu alandaki rekabetin günbegün daha çetin hale gelmesi ile birlikte, pek çok operatör ve teknoloji firması yeni odaklarını farklı ürün ve sektörlere çevirmekteler (MWC’de de öne çıktığı üzere, gelişen yeni odak alanlarının başında akıllı saatler ya da diğer giyilebilir cihazlar, arabalar ve özellikle elektrik direkleri gelmekte (akıllı şehir konsepti kapsamında)). Buna yönelik bir örnek Chetan Sharma Consulting firmasının gerçekleştirdiği bir araştırmada kendini göstermekte: Önde gelen mobil operatörlerden olan AT&T, Q3’18 itibariyle otomotiv sektörünün tarihçesindeki en fazla bağlantılı araca ulaşmış durumda (27 milyon araba ile). Bununla birlikte Facebook, Amazon ve Google gibi OTT ler (over the top - en önde gelen teknoloji firmaları) “akıllı bağlantıya”  sosyal medya ve “voice-activation” (ses bazlı komut sistemleri) özelinde yaklaşmaktalar.

Genel olarak ifade edecek olursak, Kongre, mobil teknolojilerin hayatımızın temel gereksinimlerinden biri olarak günlük hayatımızın her anını nasıl etkilediği üzerinde duruyor. Tam anlamıyla, mobil dünyanın kalbinin attığı ve mobil dönüşümün etkilediği her sektörün ve oyuncunun gelişmeleri takip etmek üzere yer aldığı bu etkinliğe yönelik izlenimlerimi derledim.

5G - Akıllı Bağlantı:

Kongre’nin de ana gündemini oluşturan akıllı bağlantı (“intelligent connectivity”) ve bunun altyapısını sağlayan 5G teknolojisi, Kongre’den bir hafta önce Amerika Başkanı Donald Trump’ın bu konuyu dünya gündemine taşıması ile birlikte daha da önem kazandı ve Kongre’nin ana odağını oluşturdu (Trump, Çinli dünya devi ve global olarak 5G altyapı sağlayıcısı Huawei’nin bu altyapıyı casusluk amaçlı kullandığı için ülkeler nezdinde yasaklanması gerektiğini savunmakta. Kongre sonrası, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ülkesinin Huawei sistemlerini kullanan ülkelerle işbirliği veya bilgi paylaşımı ilişkisine girmeyeceğini açıkladı, yani savaş büyüyor). Bununla birlikte, Kongre’de Huawei’nin hayata geçirdiği sistemleri görünce ve geldikleri noktayı somut bir şekilde gözlemleyince, Amerika’nın hissettiği tehdidi daha iyi anladım (Huawei’nin bu sene sonuna kadar akıllı cihaz pazarında Apple’ı da geçip, Samsung’un ardından 2. sıraya yerleşmesi de bekleniyor). Öte yandan, Amerikalı, teknoloji firmalarının, 5G’ye alternatif oluşturacak “disruptive” yaklaşımları da Kongre’de tartışılan konulardan biriydi. Silikon Vadisi’nde Facebook, Google; Los Angeles’da da Space X, operatör altyapısı kullanmadan kendi wi-fi sistemlerini farklı teknolojiler ve yaklaşımlarla sunmak üzere çalışmalarını hızla sürdürmekte. Bu alanda Facebook Terragraph projesi ile şu anda Son Jose ve dünyanın belirli ülkelerinde testlerine başlamış durumda, Space X ve Google’un da “drone powered internet” olarak adlandırdığı “drone”lar ya da insansız hava araçları üzerinden internet sağlama projeleri de yıllardır büyük ilgi uyandırmakta. Özellikle Facebook, gerçekleştirdiği çalışmaları oldukça stratejik ilerletmekte, şu aşamada operatörleri çok da ürkütmemek adına, global yayılımını operatörler ile stratejik iş birlikleri ile gerçekleştiriyor (hatta bu sene MWC sırasında, Terragraph kapsamında 5G’yi de wi-fi ile birlikte destekleyebileceğine yönelik açıklamalar gerçekleştirdi.)

Peki, bu kadar populer olan 5G bize neler getirecek? Sürekli artan mobilite  ihtiyacı ve mobil cihaz kullanımının artması, operatörleri sürekli daha iyi bir altyapı sağlamaya sürüklüyor. 5G esasında çok daha hız ve esneklik ile birlikte daha yüksek performans sağlıyor olacak. Gelişmiş kullanıcı deneyimi ile birlikte yeni uygulama alanları, iş modelleri ve yeni servisler gigabitli hızlarda sunuluyor olacak. Bu nedenle 5G’nin pek çok açıdan oyunu değiştirici (“game changer”) bir sonuç yaratacağı aşikar. 2019’un, artık 5G’yi pilot ya da “hype”dan gerçeğe taşıyacak bir yıl olması bekleniyor, bu nedenle de bu alandaki beklentiler oldukça yüksek.

Tüm getirilerinin yanında, 5G teknolojisinin hala tam olarak gelişmemiş olması bir takım kuşkuları da beraberinde getirmekte. Operatörler 5G yayılımı için gerekli yatırımı karşılayacak ticari modeller geliştirmekte yeterince yol katedememiş durumda. OTT’lerin de 5G karşısındaki yıkıcı yaklaşımları bu alandaki savaşın fitilini iyice ateşleyecek gibi görünüyor. Ericsson’ın tahminine göre küçük bir şehre 5G altyapısını kurmak $6.8 milyarı bulurken, bu rakam, büyük şehirlerde $55.5 milyarı geçmekte. Bu nedenle, Ericsson’ın tavsiyesi, yoğun nüfusa sahip büyük kentler (bu alanlar operatörler için her zaman ticari açıdan da en cazip yerleri oluşturuyor), 5G altyapısı için en uygun alanlar. Kırsal alanlarda bu yatırım çok “feasible” görünmüyor, bu da kentler ve kırsal alanlarda dijital uçurumu artıracak bir tehlike olarak öne çıkmakta. ABD, Çin ve Orta Doğu ülkelerinin bir bölümünde 5G testlerine başlanmış durumda. 5G’nin 2019 ve 2020’de daha yaygın hale geleceği düşünülüyor, geçtiğimiz haftalarda da ülkemizde 5G testlerinin başlamasına yönelik bir karar açıklandı. Bununla birlikte, Katarlı Ooredoo Grubu 5G şebekesinde, bir Türk şirketi olan P.I. Works tarafından geliştirilen dünyanın ilk “AI bazlı 5G Ağ Yönetimi" çözümünün kullanıldığını duyurdu… P.I. Works’un dışında özellikle GSMA’in yönetiminde de yer alan Turkcell ile Vestel dünya standartlarında, oldukça profesyonel olarak hazırlanan standları ile Kongre’de yer aldılar ve büyük yankı uyandırdılar. Ülkemizden bu Kongre’ye katılan şirketlerimizin sergilediği ürün ve servislere olan ilgi ayrı bir gurur yaşattı…

Cihazlar

Bu sene 5G’nin ardından, Kongre’ye katlanabilir (foldable) cihazlar damga vurdu. Kongre’ye Apple’ın katılmayışı, Samsung’un da “hero model”i olan Galaxy serisinin yeni modeli Galaxy S10 ve katlanabilir cihazını (Galaxy Fold), Konferans’tan bir hafta önce San Francisco’da lanse etmesi, diğer üreticiler açısından önemli bir fırsattı, bunu en iyi değerlendiren yine Huawei oldu (Mate ile)… Artık, akıllı telefonlarda katlanabilir özellik, bu iki öncü modelin ardından, hızla yayılacak ve önümüzdeki dönemlerin odaklarından olmayı sürdürecek. Öte yandan, cihazlar açısından bir diğer farklılaşma yarışı, uzun süredir olduğu gibi kamera yetenekleri ve özellikleriydi, bu alanda da hala gidecek oldukça uzun bir yol olduğu aşikar…

Cihazlar arasında öne çıkan bir diğer ürün, Microsoft’un yeni HoloLens’i oldu. Microsoft, ilk HoloLens’i 2015 yılında ilk kez duyurduğunda, insanlar bununla ne yapılacağını tam olarak anlamamıştı. VR'den farklıydı ve basit, artırılmış gerçeklikten çok daha fazlasıydı. Yıllar geçtikçe, Microsoft’un “mixed reality” adını verdiği platformu, işletmelerin kurumsal eğitimlerini gerçekleştirdiği bir öğreni aracı olarak öne çıkmaya başladı. İkinci jenerasyon HoloLens 2, görüş alanını iki katına çıkarmış, konforu ve ergonomiyi geliştirmiş ve hologramlarla gerçekmiş gibi etkileşime girmenize olanak sağlamakta.

“IoT” - Connecting Everything (her şeyin internete bağlı olması) çılgınlığı:

Bu sene, Kongre’ye katılan hemen hemen tüm firmaların odaklarından biri yine IoT (Internet of Things - Nesnelerin Interneti) ve uygulamalarıydı. Internete bağlanarak, “akıl kazanan” araba, bisiklet ve ev esyalarından sonra, şimdi de akıllı belediyeler ve akıllı şehir planlamalarına başlanmış durumda. IoT’nin sağladığı değişime yönelik en güzel benzetmeyi birkaç sene önce yine MWC’de bir key-note sunumunda zamanın Ericsson CEO’su şu şekilde yapmıştı: “Eğer iki insan birbirine bağlanırsa, hayatları değişir; eğer her şey birbirine bağlanırsa dünya değişir” (If two people get connected their life changes, if everything connects, the life changes…).

Akılıl şehir kapsamında, öne çıkan, yeni nesil akıllı cihazlardan birini akıllı direkler oluşturmakta. Artık şehirlerin her yerine yayılmış olan elektrik direkleri bağlantı ve farklı sensör yetenekleri ile birlikte, anlık olarak pek çok farklı datayı bizlere sunuyor, ve trafiği daha akışkan hale getirmekten, belediye hizmetlerinin optimizasyonuna; insan trafiği analizinden, çevresel etkenlerin müşteri davranışlarına etkisine kadar pek çok alanda hayatımızı kolaylaştırıyor olacak.

Bununla birlikte, son zamanlarda otomotiv firmalarının teknoloji fuarlarına artan ilgisi, bu seneki MWC’de de kendini gösterdi. Pek çok üretici firma, son model araçlarını ya da yepyeni konsept arabalarını MWC’de görücüye sundu. Teknoloji devleri gözünü evlerimize olduğu kadar arabalarımıza da dikmiş durumdalar. Bu anlamda, arabanın içindeki hakim işletim sistemi olmak ve uygulamaları yönetmek adına da önemli ve gizli bir yarış kendini göstermekte.  Mobil alışkanlıkların, bu kadar etkili bir hal aldığı günümüzde; otomotiv üreticilerinin de arabalar arasında bilgi transferini, cep telefonları arasında olduğu kadar kolay bir hale getirmeleri gerekiyor. İlerleyen dönemlerde, arabaların, kendi aralarında ve farklı nesneler (trafik ışıkları, otoparklar, perakendeciler, benzin istasyonları, araç servisleri, muayene istasyonları, vb.) ile haberleşme, konuşma ve sosyalleşme yetenekleri olması bekleniyor. IoT uygulamaları ile sürüş de daha kolay hale getirilmeye başlanmış durumda. İsrailli bir start-up, sürücünün hal ve hareketlerinden hareketle, dikkat seviyesini anında ölçümlemekte ve kritik seviyenin altına düştüğü anda uyarı mekanizmalarını devreye sokmakta. Nesnelerin Interneti konsepti içerisinde, araba, artık büyük veriye yönelik bir hareket problemi halini almış durumda. Otomotiv sektörü içerisinde yer alan oyunculardan, bunu anlayıp, dataya erişim ve doğru işleme yolunu bulanlar, fark yaratmaya başlayacak.

Kongre’de IoT özelindeki diğer öne çıkan alanlar da fiziksel robotların Endüstri 4.0 kapsamında, özellikle üretim ve süreç optimizasyonu kapsamında kullanımı ve drone ların artan kullanım alanlarıydı. Drone lar artık sadece teslimat için değil, havadan ulaşım için de kullanılacak, bunun pek çok örneğini gördük.

Son olarak, bu sene akıllı aynaların kullanıma hazır hale gelmeye başladığını da görmeye başladık. Akıllı aynalar, farklı giyilebilir teknolojiler ile entgre bir şekilde sağlık bilgilerini, günlük bilgilendirme servisleri ile birlikte aynada kullanıcılara sunmakta.

IoT’nin beslediği “Big Data”:

Bağlı cihazların çoğalması ve verilerin büyük miktarda artması analitik bir devrime de yol açmakta. Geniş kullanıcı kitlesine sahip kurum ya da uygulamaların, kullanıcılarının davranışlarını takip edip, anlamlandırmaları sonucunda, müşterileri ile daha yakın ve kişiselleştirilmiş bir iletişim sağlamaları; bu şekilde de müşterilerinin gözünde vazgeçilmez olmak adına önemli mesafe kaydetmeleri mümkün oluyor.

Özellikle “big data” üzerinden oldukça farklı katma değerli uygulamalar geliştirilmesi de mümkün olduğundan dolayı, büyük veriye sahip olan firmalar açısından da pek çok fırsat ortaya çıkmakta. Örneğin şehirlerin anlık trafik yoğunluğu ya da “network qulity” sinin (çekim kalitesinin) ölçümlenmesine; müşterilerin izledikleri yol, lokasyonları ve yoğunluklarına göre düzenlemeler yapılmasına; doğru anda, doğru yerde kişiye özel mesajların çıkarılması sağlanarak müşteri ile daha yakın bir bağ kurulmasının sağlanmasına yönelik pek çok uygulama ve çözüm Kongre’de sergilendi. “Digital signage” sistemleri de Kongre’de öne çıkan uygulamalardı. Farklı teknolojiler ile “bundle” edilen sistemler, kameradan demografik ayrıştırma, akıllı telefon uygulamalarından da müşterinin ilgi alanı doğrultusunda kişiselleştirme yaparak, ilgiyi farklı şekilde çekmeyi sağlıyor. 5G ile şebeke yoğunluklarını ve bölgesel olarak potansiyel şebeke kullanım miktarlarını analiz ederek, öngörü analizleri ile optimizasyonlar gerçekleştirmesi de bu sene üzerinde oldukça tartışılan konulardandı.

AI (Artificial Intelligence - Yapay Zeka):

2020’de AI odaklı servislerin $70 milyarlık bir pazar olacağı öngörülmekte. Bu kapsamda da AI’in dünya genelinde, tüketicileri, kurumları ve hükümetleri dönüştürücü bir etkisi olacağı aşikar. Kongre’de, yapay zekanın gerçek potansiyelinin yanı sıra, böyle derin bir teknolojik devrimi nasıl yönettiğimiz ve bunun profesyonel ve kişisel yaşamlarımıza olan etkisi de ciddi bir şekilde tatışıldı.

Özellikle yapay zeka, IoT uygulamalarının gelişimi; hızlı, sağlam altayapı ile birleşince, gerçek zamanlı dataya erişme ve her müşteriye de, doğru zamanda ve doğru mesajla, kişiselleştirilmiş içerik ile ulaşma fırsatı sunuyor. Analitik ve kamera yetenekleri MWC’de her teknoloji devinin gündemindeydi, ancak gerçek fırsat (“untapped opportunity”) pek çok firmanın günlük hayata değecek, müşterilere sunulacak platformlarının ya da ürünlerinin hazır olmamasında saklı. Kamera özelinde, hedef genelde “güvenlik” olarak belirlenmiş ve casusluk filmlerini aratmayacak, büyük resimde bir takım uygulamalar gösterildi. Analitikte, video analitiğin öne çıktığı gerçeği karşımıza çıkmakta. Geleceğin analitik yaklaşımı, holistic bir şekilde, farklı data kaynaklarından alınan verilerin, tek bir platformda senkronize edilmesi sonucu ortaya çıkacak. Toplanan verinin bir sistematik doğrultusunda, farklı verilerin birleşiminden oluşan, anlamlandırılmış veri olması gerekiyor.

Dijital Güven

Son zamanlarda yaşanan skandallar dijital ekosisteme olan güvenin azalmasına neden oldu. Kişisel gizliliğe dair yasal düzenlemelere artan ilgi ve AI’ın gelişmesi ile artık hayatımıza girmeye başlayan dijital ikiz (digital twin) kavramı Internet’in evrimi açısından da önemli bir kavşağı işaret etmekte. Dijital güven, tüketiciler, hükümetler ve düzenleyicilerle doğru dengeyi oluşturmak için gereken sorumlulukları analiz ediyor. Bu konu, bu sene Kongre’nin üzerinde tartıştığı konulardan biriydi.

Dijital dönüşüm furyası ile birlikte odak sürekli dijital servis ve ürünlere kaydı, bu da asıl dijital dönüşümün başarısını getirecek olan fiziksel ve dijital dünyanın “convergence”ı odağının sapmasına ve pek çok dijital projenin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olmakta. MWC’de de bu durum kendini daha da hissetirdi. Fiziksel dünyadan gelen datanın önemi, yakın gelecekte çok daha fazla hissedilecek, çünkü müşteriyi gerçek anlamda tanıma adına fiziksel hayattaki davranışları, tercihleri, ritüellerini daha iyi analiz etmek gerekiyor. Bugün Facebook, Google, Apple gibi teknoloji firmalarının bile IoT odağında insanların nerede, ne kadar, nasıl zaman geçirdiğini anlama yarışı var. Önümüzdeki dönemin AI ve makine öğrenmesi ile birlikte farklı bir dünya olması bekleniyor, bununla birlikte, personalization (kişiselleştirme), on-demand economy, hız bu kadar öncellikli ve önemliyken, müşterileri daha iyi anlayabilmek, onlara özel servisler ve daha iyi deneyim sağlayabilmek önem kazanacak. Bu nedenle de mobil teknolojilere olan ilgi artmaya devam edecek…

Yüzde 30 Kulübü Türkiye Üyeleri 8 Mart Etkinliğinde Buluştu

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından Türkiye’de hayata geçirilen Yüzde 30 Kulübü ve kurucu üyeler arasında yer alan Zorlu Holding iş birliği ile Zorlu PSM’de 6 Mart 2018, Çarşamba günü Dünya Emekçi Kadınlar gününe özel bir buluşma gerçekleşti.

Yüzde 30 Kulübü Üye Buluşması

 

Zorlu çalışanlarının yanı sıra Yüzde Otuz Kulübü üye şirketlerinin çalışanlarının da katıldığı etkinlikte, açılış konuşmasını Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Selen Zorlu Melik; Çeşitlilik ve fırsat eşitliğine dayalı kurum kültürümüz sayesinde Zorlu Holding ve Grup şirketlerinde bugün yüzde 33’e ulaşan kadın çalışan oranımızı; “Akıllı Hayat 2030 vizyonumuz çerçevesinde 4 yıl içerisinde yüzde 40’a çıkarmayı hedefliyoruz. Bu hedeflere paralel; Zorlu Grubu çatısı altında kadın ve erkek üst düzey yöneticilerimizden oluşan bir Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi kurduk. Çalışanlarımıza bir açık çağrı yayınlayarak; bu alanda gönüllü çalışacak, projeler üretecek ve ilgili Komite’ye raporlayacak bir Çalışma Grubu da kuruyoruz.” dedi.

 

 Yüzde 30 Kulübü Üye Buluşması, Selen Zorlu Melik

Yüzde 30 Kulübü Türkiye Kampanyası Başkanı Ahmet Cemal Dördüncü: “Yüzde 30 Kulübü olarak Türkiye’de ilk defa Zorlu Holding’in desteği ile üye şirketlerden birinin çalışanlarına yönelik bir etkinliğine katılıyoruz.”

Yüzde 30 Kulübü Üye Buluşması, Ahmet Dördüncü

Etkinlikte, Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından Türkiye’de hayata geçirilen Yüzde 30 Kulübü’nün Türkiye Kurulu Başkanı, Akkök Holding CEO'su, Ahmet Cemal Dördüncü de bir konuşma yaptı. Dördüncü; “Yüzde 30 Kulübü Türkiye Kampanyası’nın 2017 yılında yapılan lansmanı sonrası ilk defa Zorlu Holding’in desteği ile üye şirketlerden birinin çalışanlarına yönelik olarak düzenlenen bir etkinliğe 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde katılıyoruz. Kuruluşumuzdan bu yana Yüzde 30 Kulübü’nün üyeleri olarak hedefimiz hiç değişmedi; organizasyonların her seviyesinde toplumsal cinsiyet dengesini iyileştirmeyi amaçlıyoruz. Toplumsal cinsiyet dengesinin şirketleri daha başarılı ve yönetim kurullarını daha etkin yapacağına olan inançla ve çabalarımızla birlikte üye şirketlerin çeşitlilik alanında iyi örnekler oluşturmasını destekliyoruz. 

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki yönetim kurullarında daha fazla kadın üyenin görev yaptığı şirketlerin sermaye karlılığı diğer şirketlere kıyasla daha yüksek ve pozitif cinsiyet ayrımcılığı yapan şirketler daha iyi performans sergiliyor. Fortune 500’de yer alan şirketlerde yapılan bir araştırmaya göre yönetim kurullarında daha çok kadına yer veren şirketler, daha az yer verenlere göre yatırımlarının geri dönüşlerini yüzde 66 daha fazla alıyor. Satışları kadınlara daha az yer verenlere şirketlere oranla yüzde 42 daha fazla. Bu yüzden de yüzde 30 Kulüp olarak hedefimiz, kadınların üst yönetimde en az yüzde 30 temsili” dedi. Ahmet Cemal Dördüncü; Dünya Kadınlar Günü’ ile ilgili olarak da “Böyle özel bir günün olması bile kadın erkek eşitsizliğini destekliyor, bunun altını çiziyor. Öyle günler gelecek ki Kadınlar Günü’nü kutlamayacağız. Hatta belki bu özel günleri hatırlamayacağız, kutlandığını düşünerek şaşıracağız. İşte biz bir gün, Kadınlar Günü’nü kutlamak zorunda olmayalım, böyle bir güne ihtiyaç olmasın diye Yüzde 30 Kulübe inanıyoruz” dedi.

Etkinlikte, gazeteci Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünde; Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, Egon Zehnder Yönetici Ortak Murat Yeşildere, Koç Üniversitesi-Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bertil Emrah Oder, İKSV Genel Müdür Yardımcısı Yeşim Gürer Oymak, Pinoa Kurucusu Pınar Polat Güven ve Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği Başkanı İlhan Koçulu’nun katılımıyla iki panel düzenlendi.

Yüzde 30 Kulübü Türkiye & Zorlu Holding- Dünya Emekçi Kadınlar Günü Etkinliği

 

"Kadın olarak pek çok alanda kendinizi ispat etmek zorundasınız"

Avrupa'nın en yüksek bütçeli projelerinden olan ve "Yüzyılın Projesi" olarak adlandırılan Grafen Flagship projesinde, grafenin çeşitli yöntemlerle modifiye edilerek, yakıt pillerini daha verimli hale getirmek üzere geliştirilmesi çalışma grubunda yer alan Prof. Dr. Selmiye Alkan Gürsel, Türkiye'den proje yürütücüsü ve ulusal irtibat noktası olarak yer alan tek bilim insanı oldu.

Selmiye Alkan Gürsel, Sabanci Universitesi

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selmiye Alkan Gürsel: "Kadın olmak genel olarak zor, bilim dünyasında kadın olmak bundan 5-10 kat daha da zor. Kadın olarak pek çok alanda kendinizi ayrı ayrı ispat etmek, pek çok şeyi aynı anda yapmak zorundasınız. Kimi zaman da erkekler kadar başarılı görülemeyebiliyorsunuz çeşitli sebepler ve ön yargılar nedeniyle" - "Türkiye olarak bilime daha çok önem vermeli, anne ve babalar olarak çocuklarımızı bu alanlara daha çok teşvik etmeli ve öğretmenler olarak öğrencilerimizi daha çok bu alana yönlendirmeliyiz. Uzun vadede ülkemizin gelişmesi için bilim olmazsa olmaz"

Haber: ANDAÇ HONGUR - İSTANBUL (AA)

Avrupa'nın en yüksek bütçeli projelerinden olan ve "Yüzyılın Projesi" olarak adlandırılan Grafen Flagship projesinde, grafenin çeşitli yöntemlerle modifiye edilerek, yakıt pillerini daha verimli hale getirmek üzere geliştirilmesi çalışma grubunda yer alan Prof. Dr. Selmiye Alkan Gürsel, Türkiye'den proje yürütücüsü ve ulusal irtibat noktası olarak yer alan tek bilim insanı oldu.

ODTÜ Kimya Bölümü'nden mezun olduktan sonra aynı bölümde master ve doktorasını tamamlayan Prof. Dr. Selmiye Alkan Gürsel, doktora yaptığı sırasında 1 yıl University of Florida'da çalışmalarına devam etti. İsviçre'de Paul Scherrer Institute'de 5 yıl doktora sonrası araştırmacı ve uzman araştırmacı olarak çalışan Gürsel, 2008'den bu yana Sabancı Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının "Türkiye'ye Enerji Veren Kadınlar" ödül programının geçen yıl "Akademi" alanındaki sahibi olan Gürsel, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, ODTÜ'de araştırma görevlisi olarak kalmasıyla orta okul yıllarından itibaren hedeflediği akademisyenliğe adım attığını dile getirdi. Gürsel, şunları anlattı:

"Master tezim analitik kimya alanında idi, özel bir teknik kullanarak, insan kemiği ve hayvan kemiğindeki elementlerin analizini yaptık. Doktorada bu alanı tamamen değiştirip polimer kimyası alanına yöneldim. Burada da iletken polimerlerin geliştirilmesi konusunda çalışmalar yaptım. İsviçre'de ise kimyanın enerji uygulamasına yöneldim ve yakıt pilleri konusunda çalışmalar yaptım."

Selmiye Alkan Gürsel, Sabanci Universitesi

Grafen Flagship'in 2013'te başlayan ve 150'ye yakın partneri olan bir proje olduğuna değinen Gürsel, şu bilgileri paylaştı:

"Projenin hazırlıkları 2012'de başlamıştı. Avrupa'dan pek çok araştırma merkezi, üniversite ve firmalar bu projenin içinde yer almak üzere çeşitli ön çalışmalar yaptı. Ben de projenin koordinatöründen, yakıt pilleri konusundaki daha önceki çalışmalarım sebebiyle, grafenin yakıt pillerinde kullanımları konusunda katkı vermem için aldığım davetle proje önerisinde yer aldım. 6 ayrı Flagship projesi yarıştı ve Grafen Flagship kazanan projelerden biri oldu. Türkiye'den tek kurum olarak Sabancı Üniversitesi olarak projede yer aldı. Ben, Türkiye'den bu projede yürütücü olarak yer alan tek kişiyim ve tek kadınım."

Gürsel, projenin genelinde çok fazla kadın akademisyen bulunmadığını belirterek, "Projenin enerjiyle ilgili iş paketinde yer alıyorum. Projedeki kadın sayısının azlığını, enerji alanında çalışan çok fazla kadın olmamasına bağlayabiliriz. Grubumuzun odaklandığı nokta da grafenin yakıt pillerindeki uygulaması, grafenin çeşitli yöntemlerle modifiye edilerek katalizör ve elektrot tabakalarında kullanımları sağlayarak, yakıt pillerini daha verimli hale getirmek üzere geliştirilmesi." diye konuştu.

"Aynı şartlarda yarışmadığınız erkek rakipleriniz var"

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selmiye Alkan Gürsel, bilim dünyasında kadın olmayı da şöyle anlattı:

"Kadın olmak genel olarak zor, bilim dünyasında kadın olmak bundan 5-10 kat daha da zor. Çünkü aynı şartlarda yarışmadığınız erkek rakipleriniz var. Kadın olarak pek çok alanda kendinizi ayrı ayrı ispat etmek, pek çok şeyi aynı anda yapmak zorundasınız. Kimi zaman da erkekler kadar başarılı görülemeyebiliyorsunuz çeşitli sebepler ve ön yargılar nedeniyle. Kadın olarak tutunmak kolay olmuyor. Kimya alanında kadınlar daha baskın ama enerji alanında biraz daha azınlık durumunda olduğumuz için bunun zorlukları var. Kimi zaman erkeklerin yaptığı işler daha değerli görülebiliyor, böyle bir ayrımcılık olabiliyor."

13 yaşında bir oğlan ve 6,5 yaşında bir kız çocuğu annesi olan Gürsel, anneliğin ise her aşamasını "çok keyif verici" olarak tanımlıyor. Gürsel, "Bazen işlerin yoğunluğundan 'Bazı şeyleri kaçırıyor muyum?' diye düşündüğüm de oluyor. Her iki çocuğumu da 3'er aylıkken bakıcıya teslim edip, işime dönmek zorunda kaldım. Bunun vicdani sorumluluğunu da alıyorum ama bir şekilde bunu tolere etmeye çalışıyorum." dedi.

"Kızımın bilimle uğraşmasını çok isterim"

Selmiye Alkan Gürsel, Sabanci Universitesi

 Prof. Dr. Gürsel, hedefini doğru seçen ve yeteri kadar çalışan herkesin önünün açık olduğunu belirterek, "Özellikle kız çocuklarının bilim alanında çok aktif olmasını çok istiyorum. Şahsen kızımın bilimle uğraşmasını çok isterim. Çalışıp ısrarla konunun üzerine gidince bir şeyler yapılabiliyor, önemli olan vazgeçmemek. Çok zor zamanlar oluyor, demotive olabildiğiniz durumlar, zorluklar, hastalıklar, iş hayatında olumsuzluklar... Çaba gösterince her şey yapılabiliyor, çalışınca zorluklar aşılabiliyor." diye konuştu. 

Bilim dünyasında kadın sayısının artığını, kadınların çok başarılı ve çok daha gayretli olduğunu vurgulayan Gürsel, sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye olarak bilime daha çok önem vermeli, anne ve babalar olarak çocuklarımızı bu alanlara daha çok teşvik etmeli ve öğretmenler olarak öğrencilerimizi daha çok bu alana yönlendirmeliyiz. Uzun vadede ülkemizin gelişmesi için bilim olmazsa olmaz. Çocukların bilime ilgisi varsa aileler, o ilgiyi daha da geliştirecek yönde teşvik edebilirler. Ben oğlumla deneyler de yaptım, halen yapıyoruz, onun laboratuvara gelip beni izlediği zamanlar da oldu, arkadaşlarıyla laboratuvarı ziyaret ettiler. Bu tür örnekler çocukların çok hoşuna da gidiyor, ufkunu da açıyor."

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada kadınların eğitim başta olmak üzere yaşamın her alanında eşit var olmasının önemini vurguladı.

Eğitim ve her alanda eşitlik insan hakkıdır, tartışılmaz

Güler Sabancı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, “Yaşadığımız dönemde, dünya teknoloji ve bilime odaklanarak dijitalleşme, büyük veri ve yapay zekayla geleceği şekillendirmeye çalışırken çağdaş Türkiye’ye kızların okumasını tartışmak yakışmaz. Ülkemizde kız çocuklarının eğitimi için yıllardır sürdürülen çalışmaların sonuçlarını rakamlarla görmek çok güzel ancak oranlar maalesef hala erkeklerin gerisinde kalıyor. Ne yazık ki hala kız çocuklarının okuyup okumayacağını tartışıyoruz. Oysa bizim bunları geride bırakarak; eğitimin kadın ve erkek tüm bireylerin hakkı olduğunu çoktan kabul etmiş olmamız gerekiyor. Bu nedenle Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle bir kez daha vurgulamak isterim ki, eğitim ve her alanda eşitlik insan hakkıdır, tartışılmaz.” değerlendirmesinde bulundu.

Yaşamın her alanında eşitliğin sağlanması için öncelikli koşulun eğitimde eşitlik olduğunu belirten Sabancı, toplumsal gelişmenin kadınların her alanda hayata katılımıyla mümkün olacağını; bilimde, sanayide, üretimde ilerlemek için kadın gücünün olmazsa olmaz olduğunu ve bu güçten ancak eğitimle yararlanılabileceğini aktardı.

45 yıldır eğitime desteğini sürdüren Sabancı Vakfı, Hibe Programları kapsamında sivil toplum kuruluşlarının erken yaşta ve zorla evliliklerin engellenmesi, kız çocuklarının eğitimi, kadınların güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik projelerine destek veriyor. Sabancı Üniversitesi ortaklığıyla sürdürdüğü “Mor Sertifika Programı” ile de eğitim ortamında toplumsal cinsiyet eşitliği bilincini geliştirmeyi amaçlıyor.

Sabancı Vakfı’nın bugüne kadar kadınlara ve kız çocuklarına yönelik çalışmaları arasında kızların eğitime erişimine katkıda bulunmak için 17 ilde inşa edilen 19 öğrenci yurdu, kadının toplumsal yaşam içindeki rolünü güçlendirmek amacıyla yürütülen “Birleşmiş Milletler Ortak Programı” ve 70 ülkeden 450’den fazla kurumun üye olduğu “Girls Not Brides” platformu üyeliği bulunuyor.

Ayrıca Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ile Nevşehir’de “Çocuk Yaşta Evliliklerin Önlenmesi” projesi ile özel sektörün aile içi şiddetle mücadelede aktif rol alan ve somut çözüm önerileri sunan bir paydaş olmasına öncülük eden “İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı” projesi yürütülüyor.

Dijital Arşiv Platformu digitalSSM’in Fiziksel Mekânı Açıldı

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM)’nin kuruluşunun 10. yılında kültürel mirasın korunmasına katkı sağlamak amacıyla hayata geçirdiği dijital arşiv platformu digitalSSM, 8 Mart’tan itibaren fiziki alanında hizmet vermeye başladı.

Dijital Arşiv Platformu dijitalSSM

SSM’nin kuruluşundan bu yana gerçekleşen tüm sergi ve etkinliklerin yanı sıra Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu, Resim Koleksiyonu gibi kalıcı koleksiyonların içeriklerine de erişim imkanı sağlayan mekanda araştırmacılar; sergi katalogları, kurulum video ve görselleri, sesli rehberler, küratörlü tur, konferans ve sanatçı konuşması kayıtları da dahil olmak üzere Müze’nin arşivi üzerinden araştırma yapabilecek.

Müze koleksiyonlarındaki eserlerle birlikte Abidin Dino ve Emirgan arşivlerini de 2013 yılında online erişime açan SSM, 2019 itibariyle sergi içeriklerini de kullanıcılarla buluşturarak, koruma ve erişimin yanı sıra müzecilik alanındaki çalışmalara da ilham vermeyi amaçlıyor.

digitalSSM çatısı altında her ay düzenli olarak etkinlik ve atölyeler düzenlenecek

dijitalSSM Açılış Prof. Dr. Yaşar Tonta

Sabancı Üniversitesi’ne bağlı bir üniversite müzesi olmanın getirdiği akademik misyon ve çok yönlü müzecilik anlayışıyla kurulan digitalSSM çatısı altında, kültürel kurumlarda arşivcilik, dijital arşivleme, dijital sanatın korunması gibi alanlar üzerine konuşmalar ve atölye çalışmaları da düzenlenecek. Her ay düzenli olarak gerçekleştirilecek digitalSSM etkinliklerinin ilki, Hacettepe Üniversitesi Bilgi Belge Yönetimi Bölümü’nden Prof. Dr. Yaşar Tonta’nın “Kültürel Miras Yönetiminde Bellek Kurumlarının Rolü” başlıklı konuşmasıyla başlayacak. 8 Mart Cuma günü saat 14.00’te gerçekleştirilecek konuşmada; kütüphane, arşiv ve müze gibi bellek kurumlarının dijital çağa uyum sürecinin odağında geliştirdiği stratejiler incelenecek.

Etkinlik ücretsizdir. Katılım için kayıt gerekmektedir.

Detaylı bilgi ve kayıt için https://bit.ly/2V6Z6CK

Prof. Dr. Yaşar Tonta kimdir?

Bilgi erişim, bilgi mimarisi, bilgi sistemleri tasarımı, ağa dayalı bilgi hizmetleri, dijital kütüphaneler, elektronik yayıncılık, açık erişim, kültürel miras ve bibliyometri konularında dersler vermekte ve araştırmalar yapmaktadır. TÜBİTAK Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi’nin (ULAKBİM) kurucu müdürü, Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Başkanı, NATO Araştırma ve Teknoloji Örgütü (R&TO) Bilgi Yönetimi Komitesi’nin (BYK) seçilmiş başkanı ve BYK’nin Elektronik Bilgi Yönetimi Seminer Dizisinin yöneticisi ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Dünya Belleği İhtisas Komitesi Başkan Vekili olarak görev yapmıştır. Avrupa Komisyonu (en son MedOANet ve PASTEUR4OA projeleri) ve TÜBİTAK tarafından desteklenen projelerde görev almıştır. JASIST ve Journal of Informetrics gibi dergilerde yazıları yayımlanan Tonta, Türk Kütüphaneciliği ve Bilgi Dünyası adlı derginin de editörlüğünü yapmıştır. Halen Information Development ve LIBER Quarterly dergileri de dahil olmak üzere çeşitli dergilerin danışma kurullarında görev yapmaktadır. Bilgibilim ve Teknoloji Derneği (ASIS&T) de dahil çeşitli derneklerin üyesidir ve IMCW, ICKM, ISSI ve ELPUB gibi çeşitli uluslararası konferansların düzenleme ve program komitelerinde yer almıştır. Hacettepe Üniversitesi Bilim Ödülü’nü almıştır (2010). Humboldt Üniversitesi’nde (Berlin, Almanya) konuk profesör olarak görev yapan Tonta, Hacettepe Üniversitesi Bilim Kurulu üyesidir. Kütüphanecilik ve Bilgi Araştırmaları konusundaki eğitimini Hacettepe Üniversitesi (lisans ve yüksek lisans), Galler Üniversitesi (yüksek lisans) ve Berkeley’deki California Üniversitesi’nde (doktora) tamamlamıştır.

65 Bin Euro Ödüllü PowerUp! Startup Yarışmasına Başvurular Sürüyor

Türkiye’nin ilk çekirdek fon ve teknoloji ticarileştirme şirketi olan Sabancı Üniversitesi Inovent A.Ş’ye bağlı olarak faaliyetlerini yürüten Sabancı Üniversitesi Teknoloji Tabanlı Startupları Hızlandırma Merkezi SUCool ile Hollanda merkezli teknoloji ve enerji yatırım şirketi InnoEnergy işbirliğinde, Avrupa’da 24 ülkede eş zamanlı gerçekleşecek olan ve dünyanın enerji odaklı en büyük start-up yarışmalarından biri olan PowerUp’a başvurular sürüyor. Başvuru için son tarih 11 Mart 2019.

PowerUp 2019 Türkiye Başvuru

PowerUp kapsamında her ülkeden seçilecek 1 startup, 21 Mayıs 2019’da Krakow’da (Polonya) yapılacak Grand Final’de sahne alacak ve seçilecek startup’lara 65.000 Euro nakit ödül dağıtılacak. Grand Final’de yer alan startup’lar, uluslararası seçkin yatırımcıların önünde startuplarını tanıtmanın ötesinde 150.000 Euro’dan başlayan yatırım imkanına da sahip olacaklar.

Türkiye’den seçilecek 7 startup, 23-24 Mart 2019’da İstanbul’daki Bootcamp’e davet edilecek olup 25 Nisan 2019’da İstanbul Kolektif House Levent’de düzenlenecek ülke finalinde ise enerji sektörü aktörleri ve yatırımcılardan oluşan jüri tarafından Türkiye’yi Krakow’daki Grand Final’de temsil edecek bir startup belirlenecek.

PowerUp Startup yarışmasına enerji, temiz çevre teknolojileri, akıllı şehirler, elektrikli araçlar, akıllı ulaşım uygulamaları, batarya ve depolama teknolojileri, solar teknolojiler ve siber güvenlik alanındaki teknoloji girişimleri başvurabiliyor.

Ayrıca, dünyanın enerji odaklı en büyük yatırım ve teknoloji şirketlerinden InnoEnergy’nin 24 ülkedeki 300'den aşkın kurumsal şirketten oluşan global iş ve müşterine ağına katılım, Hollanda’da ofis açma ve her yıl 1 defa yapılan dünyanın en büyük enerji network etkinliği The Business Booster’a katılım hakkı gibi iş geliştirme fırsatları da yine PowerUp kapsamında yer alan start-up’ları bekliyor.

PowerUp! ve başvuru sürecine dair detaylı bilgi için tıklayın.

Sorular için: basarkaya@sabanciuniv.edu

Collaboration Space Mart Ayı Eğitimleri

Collaboration Space'ın birbirinden farklı konularda gerçekleştirdiği eğitimler Mart ayında da devam ediyor. 

Collaboration Space Mart Eğitimleri

Collaboration Space Mart Ayı Eğitim Programı 

CoSpace Genel Kullanım ve Güvenlik Eğitimi 

8 Mart, 12 Mart, 14 Mart, 18 Mart, 22 Mart, 26 Mart, 28 Mart 2019

Saat: 13:00 

Genel alan tanıtımı ve sonrasında bulunan makine ve cihaz üzerindeki uyarı işaretlerinin anlam ve önemi, temel iş sağlığı ve güvenliği hakkında bilgilendirme içeren bir eğitim.

Eğitime kayıt için tıklayınız.

-0-

3D Print Eğitimi 

7 Mart, 13 Mart, 19 Mart, 27 Mart 2019

Saat: 10:40

3D Print eğitiminde katılımcıların 3D Printing teknolojisi hakkında bilgilenerek, 3D modelleme yazılımlarda ürettikleri modelleri, 3D baskıya hazır hale getirmeyi ve 3D yazıcılarda üretmeyi öğrenmeleri amaçlanmaktadır.

Eğitime kayıt için tıklayınız.

  -0-

Lehim Yapma Eğitimi 

7 Mart, 13 Mart, 21 Mart, 29 Mart 2019

Saat: 14:00

Bir çok çeşit projenin alt yapısını oluşturan elektronik devrelerin yapımında kullanılan lehim yapma konusunda temel bir eğitim pratik ile desteklenip düzgün lehim yapmanın püf noktalarının öğretilecektir. 

Eğitime kayıt için tıklayınız.

  -0-

Adobe Premier ile Video Editlemeye Giriş Eğitimi 

11 Mart 2019

Saat: 14:40 

Eğitimde Adobe Premier CC'nin nasıl kullanıldığına dair temel bilgiler verilerek basit düzeyde video işleme, kullanım öğeleri ve kısa yolları gösterilecektir.

Eğitime kayıt için tıklayınız.

-0-

SÜRK ile Arduino Starter Eğitimi

12 Mart 2019

Saat: 20:00

Bu workshopta Arduino yazılımının kurulumunu yaptıktan sonra Arduino ve Arduino ile birlikte kullanılabilecek komponentlerden bazılarinı tanıyacak ardindan baslangıç projeleri uygulayarak  öğreninlen bilgileri pekiştirip önumuzdeki workshoplara zemin hazırlayacağız.

Eğitime kayıt için tıklayınız.

Lisans öğrencilerimiz farklı projelerde çalışabiliyor

#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Canan Atılgan oldu.

Lisans öğrencilerimiz farklı projelerde çalışabiliyor

Canan Atılgan

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Canan Atılgan

MÜ-ED: Merhaba, lisansta kimya mühendisliği okurken akademisyen olma düşünceniz var mıydı?

CA: Hayır yoktu. Ben hayatımda hep “ne olmayacağım?” dan ilerledim. Eksilte eksilte buralara kadar geldim. Okurken de çıkıp hemen bir firmada çalışırım diyordum ama mezun olur olmaz çalışma fikri korkuttu beni. Onun için hadi mastera kalayım derken sonra doktora. Öyle devam etti.

MÜ-ED: Doktora sonrasında Amerika’yı tercih etme sebebiniz neydi? Oradaki çalışma alanınıza nasıl karar verdiniz?

CA: Ben lisans, yüksek lisans ve doktoramı Boğaziçi Üniversitesi’nde aynı bölümde yaptım. Dolayısıyla bana bütün hocalarımın tavsiyesi bir hava değişikliği, değişik akademik ortamları görmenin akademi hayatında çok yeni, iyi katkıları olduğu yönündeydi. O yüzden de bir yurtdışı seçeneği, hiç yurt dışı deneyimim olmadığı için de, önerilen bir şeydi, o şekilde gittim. Çalışma alanımı da şöyle seçtim, benim doktoramın son yılında doktora hocam bir değişim programıyla yurtdışına gitti ve orada biyolojik malzemeler ile ilgili bir çalışma yaptı. Benim de hoşuma gitti, ben doktoradan sonra bu alanda çalışmalıyım diye bir fikir düştü aklıma. Onu da o şekil seçmiş oldum.

MÜ-ED: Kimya mühendisliği okuyan öğrencilere ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz? Onları mezun olduktan sonra ne gibi iş imkânları bekler?

CA: Kimya mühendisliği yelpazesi çok geniş bir alan. Tam bir temel mühendislik alanıdır. İnsan kimya mühendisliği bitirdikten sonra çok farklı alanlara yönelebiliyor. Çok farklı branşlar var, firmalarda çalışabilirler, firmaların araştırma bölümlerinde çalışabilirler veya akademik hayatı seçebilirler. Kozmetik, kimya sanayinin her türlüsü, ilaç, boya, polimer endüstrisi gibi alanlara açık, değişik alternatifleri olacaktır.

MÜ-ED: Sabancı Üniversitesi’ne gelişiniz nasıl oldu?

CA: Üniversite yeni kurulmuştu. Ben 99 Kasım’da geldim buraya, Eylül’de ilk öğrencilerini almışlardı. Türkiye’ye dönmeye kesin karar vermiştim, döndüm de. Sonra da doktora hocam Burak Erman’ı aradım. “Gel bizde başla.” dedi ve başladım.

MÜ-ED: Okulumuzdaki Malzeme Bilimi ve Nano Mühendislik programını anlatabilir misiniz?

CA: Çok güzel bir alanımız var. Geleceğin meslekleri arasında sayıyoruz. Nano yapıdaki değişik etkileşimleri anlayarak, insanın gündelik hayatta kullanabileceği her türlü ürüne yönelik tasarım yapması gerekiyor öğrencilerin. Bununla ilgili temel bilgileri alıyorlar. Çok heyecan verici, yeni alanlar… Eskiyle yeniyi birleştirmek gerekiyor. Geniş, kapsayıcı bir mühendislik alanı.

"Lisans öğrencilerimiz, bitirme projelerinde, PURE projeleri

veya hocalarla birebir yaptıkları laboratuvar projelerinde

ihtiyaç duydukça SUNUM'un olanaklarını kullanabiliyorlar,

bence dünyaya yeni kapılardan ve pencerelerden bakıyorlar bu sayede."  

MÜ-ED: Üniversitemizdeki Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi'nden ve öğrencilere sağladığı faydalardan bahsedebilir misiniz?

CA: SUNUM bizim fakültemizdeki öğretim üyelerinin inisiyatifiyle kuruldu. Bu binaya sığamayıp, taşarak ve araştırma olanaklarını genişletmek üzere kurulmuş bir birimimiz oldu. Zaman içinde tamamen başlı başına bir araştırma merkezi haline geldi. Bizim, teknolojik hazırlık seviyesi dediğimiz bir ölçü var, 1'den 9'a kadar gidiyor, genelde üniversitede temel araştırmalar 1-3 seviyesinde olur, yani bir fikir ortaya atarsınız, tasarım yaparsınız; 4, 5, 6 bir prototip oluşturmaya yönelik adımları içerir; 7, 8, 9 da bunun daha büyük ölçülerde uygulamalarına yöneliktir. SUNUM tam olarak 4, 5, 6'ya yönelik, yani bir fikriniz var ön tasarımını yaptınız. Artık uygulamayla ilgili dönüşümleri göstermek istiyorsunuz, altyapısı buna yönelik olarak, Nano Teknolojik uygulamaları olan ürünlere yönelik olarak buraya hitap eden bir araştırma merkezi. Lisans öğrencilerimiz, bitirme projelerinde, PURE projeleri veya hocalarla birebir yaptıkları laboratuvar projelerinde ihtiyaç duydukça SUNUM'un olanaklarını kullanabiliyorlar, bence dünyaya yeni kapılardan ve pencerelerden bakıyorlar bu sayede.  

"Öğrencilere en önemli tavsiyem zamanlarını iyi kullansınlar,

ilk fırsatta ilk düşündükleri alana girmek yerine

değişik alternatifleri araştırıp hocalarla konuşarak ilerlesinler"

MÜ-ED: Dekanlığınız sürecindeki gözlemlerinizden de yararlanarak öğrencilere ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?

CA: Öğrencilere, hayatta çok kararlı olmayın diyorum. Sabancı Üniversitesi'ndesiniz, buranın büyük avantajı var, seçimlerinizi bilinçli olarak alanı, ortamı tanıdıktan sonra yapabiliyorsunuz. O yüzden öğrencilere en önemli tavsiyem zamanlarını iyi kullansınlar, ilk fırsatta ilk düşündükleri alana girmek yerine değişik alternatifleri araştırıp hocalarla konuşarak ilerlesinler. Dersleri ezbere veya arkadaşlarına sorarak seçmesinler, danışmanlarını tanısınlar ve onlarla ilerlesinler. Bilinçli olarak mesleklerine yönelik adımları bu konunun uzmanı olan hocalarıyla oluştursunlar diyebilirim.             

Sabancı Üniversitesi korunaklı bir ortamda tereddütlerinin nedenlerini araştırıp,

gerçekten onlara hitap eden meslek seçimlerini ve alt seçeneklerini yapmalarını sağlıyor

MÜ-ED: Sizce neden Sabancı Üniversitesi?

CA: Yine lisans öğrencilerinin seçimi olarak baktığınızı düşünüyorum, çünkü çok geniş alanlardan cevap verilebilecek bir soru. Bu seçim özgürlüğü, yani alanı tanıyarak içine girerek, lisenin insanı sıkıştırmış ve "sen bu alanda yeteneklisin bu yönde gitmelisin" sıkıştırmasından bir özgürlük alanında gerçekten tanıyarak, bilinçli olarak insanın hayatının mesleğinin ve ömür boyu hayatını kaplayacak değişik seçimlere önemli kapıları açacak, ilk adımda o özgürlüğü tanıyan bir üniversite olduğu için, çok keskin fikirli, çok net, çok çizgileri belirlenmiş konuları çalışmak isteyen arkadaşlar için o kadar uygun olmayabilir. Ama eğer hayatta tereddütleriniz varsa, ki bence tereddüt güzel bir şeydir, 17-18 yaşındaki gençlerin tereddütleri, kuşkuları olması kadar normal bir şey yok. O zaman Sabancı Üniversitesi çok güzel bir ortam sunuyor, çünkü korunaklı bir ortamda tereddütlerinin nedenlerini araştırıp gerçekten onlara hitap eden meslek seçimlerini ve alt seçeneklerini yapmalarını sağlıyoruz.

Akademisyene Sor: Canan Atılgan

Canan Atılgan kimdir?

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Canan Atılgan hakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın.

#AkademisyeneSor nedir?

Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. 

#AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.

"İyi okullara başvurmaktan çekinmeyin”

Mezunumuz Eralp Şahin (CS 2017) yüksek lisansını Pennsylvania State Üniversitesi’nde, Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği üzerine yapıyor. Eralp'e lisansüstü tercih süreçlerini sorduk ve kendisinden yurtdışında lisansüstü eğitim düşünen öğrenciler için tavsiyelerini dinledik.

Röportaj: Melek Sarı

Eralp Sahin Sabancı Üniversitesi 2017 mezunu 
Eralp Şahin, 
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi
Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği
2017 mezunu

MS: Lisansüstü eğitimine hangi üniversitede devam ediyorsun? Burada ne üzerine çalışmalar yapıyorsun?

EŞ: Şu anda Pennsylvania State Üniversitesi’nde yine Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği üzerine master yapıyorum. Çalıştığım konu Programming Languages and Compilers. Buraya gelmeden önce bu konu hakkında sadece Sabancı'da iki tane ders almış biriydim.

MS: Pennsylvania State Üniversitesi'ni tercih etme sebebin neydi?

EŞ: Penn State'i seçmemin sebebi doğrusunu söylemek gerekirse burs vermiş olmalarıydı. Yüksek lisans için sekiz farklı üniversiteye başvurdum. Bu sayı ortalama sayılır. Başvurduğum 4 okuldan kabul aldım. Aslında master programları için çok nadir ama Penn State bana burs verdiği için de burayı seçtim. Doğrusu buranın havasının Kaliforniya gibi hep sıcak olmaması da arka plandaki faktörlerden biriydi.

“Kendinizi küçümseyip iyi okullara başvurmaktan çekinmeyin, nerelerin kabul edeceği hiç belli olmuyor.”

Eralp Sahin Sabancı Universitesi 2017 mezunu

MS: Yurtdışında yüksek lisansa başvurma ve kabul sürecini anlatabilir misin? Hangi faktörler öne çıktı bu süreçte?

Yüksek lisansı yurtdışında yapmak isteyen birisinin internette araştırınca hemen bulacağı birkaç adım var. Bunlardan bazıları sadece sizin elenmemenizi sağlıyor, mesela TOEFL sınavı gerekli olsa da belli bir nottan yukarısı sizin programa kabul edilme şansınızı pek arttırmıyor. Bilgisayar deyince şimdi herkes "AI veya Machine Learning" üzerine çalışmak istiyor. Ben başvurduğum okullarda yapılan çalışmaları araştırıp istediğim alanda çalışmaları yoğun olan okullara başvurarak şansımı artırdım diye düşünüyorum. Sanırım son senelerdeki GPA'imdeki yükselişin büyük bir artısı oldu. Ayrıca hocalardan alınan referanslar da etkiliyor.

MS: Hikayenden yola çıkarak, yeni mezun olacak ve yurtdışında yüksek lisans düşünen öğrencilere neler önerirsin?

Ben ilk senelerim yüzünden artık çok geç ve ne kadar istesem de yurtdışında iyi bir yerde yüksek lisans yapamam sanıyordum. Benim tecrübemden çıkarılacak bir ders varsa, asla geç olmadığıdır. Kesinlikle başvurduğunuz okulları sadece isimlerine göre seçmeyin, sonuçta orada en az 2 sene yaşayacaksınız. Penn State Üniversitesi "State College" isimli küçük bir şehir içinde, İstanbul’un trafiğinden sonra burada yaşamak bana çok huzurlu geliyor. Son olarak da kendinizi küçümseyip iyi okullara başvurmaktan çekinmeyin, nerelerin kabul edeceği hiç belli olmuyor.

Abone ol