Ana içeriğe atla

The Future Seminar Series devam ediyor

The Future Seminar Series, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Meltem Elitaş'ın "Antibiotics in the Past, Present and Future: Friends or Foes?" konulu semineri ile devam ediyor.

The Future Seminar Series - Meltem Elitaş

"Antibiotics in the Past, Present and Future: Friends or Foes?" konulu seminer 27 Mart 2019, Çarşamba günü saat 12:40'ta FENS G032'de gerçekleşecek. 

Sabancı Üniversitesi The Future Seminar Series programı

The Future Seminar Series'in 2018-2019 güz dönemi programı aşağıdaki gibidir: 

27 Mart 2019 – Meltem Elitaş – Antibiotics in the Past, Present and Future: Friends or Foes?

3 Nisan 2019 – Christopher Mayack – The Evolution of Social Behavior in Bees

17 Nisan 2019 – Albert Levi – Using Human Body as Cryptographic Key

15 Mayıs 2019 – Andrew Berry – Hunting for the Genes that Makes Humans Human

Bütün seminerler İngilizce yapılmaktadır ve Sabancı Üniversitesi'ndeki bütün lisans ve lisanüstü öğrencilere ve çalışanlara açıktır.  

CS50x Puzzle Day etkinliği CoSpace’de

CoSpace, Türkiye'de ilk defa CS50x Puzzle Day etkinliğine ev sahipliği yapıyor. 

Collaboration Space CS50x Puzzle Day

CS50x Puzzle Day etkinliği, 1 Nisan Pazartesi günü 10:00-17:00 saatleri arasında CoSpace Seminer Alanı'nda gerçekleşecek.

Etkinlik dünya çapında, her ülkenin kendi zaman diliminde Cumartesi, Pazar, Pazartesi günleri gerçekleşecek ve programlama bilgisi gerekmeksizin mantık soruları üzerinde çalışılacaktır. Hafta sonu bireysel veya takım olarak problemleri çözmeye başlayabilirsiniz.

Geçen yılın örnek soruları ve sonuçları için: https://medium.com/@cs50/this-was-cs50x-puzzle-day-2018-22d95a48615

CS50x nedir?

Harvard Üniversitesi'nin bilgisayar bilimine giriş dersi olarak, algoritmik düşünce ve problem çözme yeteneklerini geliştirmeyi hedeflenen çevrimiçi ücretsiz ders. Derste C, Python, Javascript, CSS, HTML gibi programlama dillerine giriş yapılmaktadır.

Çağdaş bilimsel ve sanat düzeyinde yetkin eğitim

#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Ersin Kalaycıoğlu oldu.

"Çağdaş bilimsel ve sanat düzeyinde yetkin eğitim veren

Türkiye’deki önemli kuruluşlardan bir tanesi Sabancı Üniversitesi"

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Ersin Kalaycıoğlu

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Ersin Kalaycıoğlu 

MÜ-ED: Merhaba, TBMM ile yaptığınız çalışmadan bahsedebilir misiniz?

EK: Benim doktora tezimin konusu Büyük Millet Meclisi yasama davranışı üzerine yoğunlaştı. Özellikle 1970’lerin başına kadar dünyada yapılan araştırmalar demokrasinin temelde varsaydığı halktan kaynaklanan taleplerin, yasama organına iletilip, yasama organı vasıtasıyla kamu politikalarına dönüştürülmesi veya yasalara dönüştürülmesi sürecinin pek de işlemediğini gösteriyordu. Onun üzerine, TBMM’nin de içinde olduğu dünyadaki yasama organlarının ve yasama işlevinin içeriğinin ne olduğu ve ne tür bir amaca hizmet ettiği sorgulanmaya başlanmıştı. O çerçevede bir doktora tezi çalışmasında TBMM’den ve seçmenin yasama süreci hakkındaki tutum eğilim ve davranışlarından toplanmış verileri kullandım. Verilerin toplanmasında Prof. İlter Turan’ın başkanlığında bir bilim adamları heyeti çalışmıştı. Ben o zaman doktora öğrencisi olarak kenarından köşesinden o projeye katılmış bulunuyordum; dolayısıyla verileri ben tek başıma toplamadım. Prof. Turan toplanmış olan verileri benim kullanmama izin verdi; kendisine müteşekkirim.

Doktora tezimde, yukarıda ifade ettiğim türden halktan gelen taleplerle şekillenen bir demokratik sürecin aslında Türkiye’de de pek mevcut olmadığı ve sürecin büyük ölçüde tersine işlediğine işaret eden veriler vardı.  Milletvekilleri yapmış oldukları çeşitli girişimler, etkinlikler, seçmenlerle olan temaslar ve seçmenlerin belli konulardaki duyarlılıklarının içinden bazılarını seçerek ön plana çıkarmaları suretiyle hem temsili hükümetin çalışmalarını kolaylaştırdıklarını hem de uzun dönemde demokrasinin yerleşmesinde etkili olduklarını görgül (empirical) olarak saptama fırsatı buldum. Onun için o tarihte bu bulgular karşılaştırılmalı siyaset bilimi yazınına katkı olarak kabul edildi. Ben de doktoramı böylece tamamlamış oldum.

Sonra, 1984 ve 1988 senelerinde yeni anayasaya göre çalışan Meclis’in kuruluş ve gelişimini araştıran çalışmalar yaptım. Türkiye’de 1982’de siyasal rejim değişti. Nispi temsile dayalı Meclis ve onun içinde çalıştığı liberal demokratik yapıdan, yürütme ağırlıklı ve yürütme hegemonyasında işleyen ve siyasal hayatta Meclis’in daha geri planda olduğu ve daha çok çoğunlukçu espride çalışan bir yapıya dönüştüğü bir uygulamaya geçildi. Ben buna yarı parlamenter siyasal rejim demeyi tercih ediyorum. O çerçeve içerisindeki Meclis’in işlevinin ne olduğunu ve 1970’lerdeki türden faaliyetlerine devam edip etmediğini saptamaya çalıştım. Aynı zamanda Meclis içindeki normların oluşması ve bunların Meclis’teki milletvekillerinin davranışlarını şekillendirmesi ne tür bir işlevi olduğunu anlamaya gayret ettim. Onun için de daha değişik yapı ve süreçleri gözlemlemeye başladım. Örneğin, Millet Meclisindeki kavgaları araştırdım. Bu husus meslektaşlarımızın ilgisini çekmeyen bir alandı, ancak İçtüzük’te yeri olmayan davranışları olarak İçtüzük ihlallerinin incelenmesi Meclis’in kurumsallaşma aşaması için önemli bir gösterge oluşturacağından, Meclis’teki kavgaların içeriği, sıklığı, kimler tarafından yapıldığı gibi bilgilerin önemine işaret etmiş oldum. Temel itibariyle kurumsallaşmamış bir yasama organının temel özelliklerinden birisinin İçtüzüğün yasakladığı davranışların, özellikle fiziksel çatışma ve kavgaların yasama faaliyetinde bulunmayı zorlaştırdığını ve özellikle duygusal içerikleri ve ideolojik bakımından önemli olan ve çıkar farklılıkları içeren konularda, çatışmanın kurumsal bir çerçeve içerinde kalamadığını saptamış oldum. Dolayısıyla siyasal temsil odaklı araştırmalarım 1970’lerin başından 90’lara kadar devam etti. Bu arada bir yandan yürütmekte olduğum siyasal katılma ağırlıklı çalışmalara ve özellikle seçmen davranışına 1990’dan sonra ağırlık vermeye başladım.

MÜ-ED: Amerika’ya gitmenizde ne etkili oldu? Sizi en çok zorlayan neydi?

EK: 1969-1970 akademik yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde lisans eğitimime başladım. 3. sınıfa geçtiğimizde bize doktora programlarına katılıp akademik hayata girme hususunda kendimizi deneme veya sınama imkânı veriliyordu İktisat Fakültesi’nde o tarihte. Dolayısıyla 1971’de doktora sınavlarına girdim. Doktora programlarına girmek için açılan sınavlara girdim, kazandım ve doktora programına başladım. Bu dönemde takip ettiğim Siyaset Bilimi seminerlerinde başarı kazanınca, bu alanda doktora yapabilecekmişim gibi bir hisse kapıldım. Dolayısıyla, bu konuda bana eğitimi en iyi verebilecek programı aramaya başladım. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nin The University of Iowa ile ilişkileri vardı. Oradan gelmiş olan öğretim üyeleri bazı derslere de girmekteydiler, onlar da benim performansımı biliyorlardı. The University of Iowa’ya başvurduğumda, bu olgu da bir kolaylık oluşturmuş olacak ki bana burs verdiler. Indiana ve Pennsylvania Üniversiteleri’ne de kabul almama karşın, burs olanağı daha iyi olan The University of Iowa’ya gitmeyi tercih ettim. The University of Iowa aynı zamanda yasama meclisleri üzerinde uzmanlaşmış bir konumdaydı. Amerika’da bu konuda en yoğun çalışan Bölüm ve Doktora Programı The University of Iowa’daydı. Dolayısıyla bana çok yararlı oldu. Belli bir alanda bayağı bir uzmanlığı kısa bir sürede edinmemi sağladı.

MÜ-ED: Çalışma alanınıza nasıl karar verdiniz?

EK: Siyaset bilimi konusuna yönelmemde Türkiye’nin koşullarının etkisi olmuştu; çünkü ben İktisat Fakültesi’nde okuyordum. Birinci senenin sonunda İktisat Fakültesi’nde o tarihte öğrenciler çeşitli şubelere ayrılıyordu. O şubeler içerisinde hangisini seçeceğime o günün koşulları içerisinde Türkiye’deki gündeme çok ağırlıkla oturan siyasal olaylar yön verdi diyebilirim. Onlar hakkında zaten bir hayli okumaya başlamıştım, bunları daha sistematik yapayım diye Siyaset Bilimi ve aynı zamanda İstatistik şubesine kaydoldum. Dolayısıyla İktisat ana dal, Siyaset Bilimi ve İstatistik yan dal ağırlıklı bir lisans programına devam ettim. Doktora programını da seçerken zaten aynı alanı seçtim.

MÜ-ED: Bir demokraside siyasal kuramların önemi sizce nedir?

EK: Demokraside siyasal kuramların doğrudan doğruya bir önemi yok; demokrasinin hayata geçirilmesinden çok demokrasinin çalışmasında esas itibariyle demokrasiyi yönetecek olanların bilimsel bulgulara ne derece önem verecekleri ve onlardan ne derece yararlanarak ülkeyi yönetmek istemeleriyle ilgili olarak siyaset bilimi araştırmalarının ve kuramlarının önemi var. Eğer bu konuda yapılmakta olan araştırmalardan faydalanıp demokrasinin kalitesini yükseltmek istiyorlarsa, Siyaset  Biliminin araştırmalarının ciddi önemi olmaktadır.

MÜ-ED: Yaptığınız araştırmalardan da yola çıkarak, sizce Türkiye’deki demokraside en büyük eksiklik nedir?

EK: Şu anda Türkiye demokrasi standartları açısından çok ciddi sorunlar içerisinde, karşılaştırmalı siyasal araştırmalarda 2016’dan itibaren yani son 3 senedir Türkiye ne demokrasi ne de otoriter olmayan bir “melez rejim” olarak kabul ediliyor. Ne demokrasi, ne de otoriter bir rejim; ikisi arasında ne tarafa kayacağı üzerinden birtakım tartışmaların yürütüldüğü bir ülke. O yüzden sorun olarak baktığımızda çok ciddi sorunlar var. Bir tanesi belki de en ciddisi, çalışmakta olan rejimin ve rejim uygulamalarının dayandığı temeller üzerinde genel bir uzlaşma olmaması. Özellikle siyasal seçkinler diyeceğimiz Türkiye’yi yönetmekte ön planda olanların nasıl bir demokrasi olmamız, demokrasi olup olmayacağımız konusunda temel bir uzlaşı sağlayabilmiş olmadığını görüyoruz. En büyük demokrasi kalitesi sorunumuz bu gibi görünüyor. Bu uzlaşma olmadığında demokrasi dışına kolayca savruluyoruz. Demokratikleşmeye Samuel Huntington’un İkinci Dalga diye adlandırdığı süreçte 1940’larda başladık. İkinci dalganın önde gelen ülkelerindeydik. Dalganın altında kaldık, çöktük ondan sonra 1960’dan sonra yeni çabalarla düzeltmeye başladık, ama büyük bir siyasal ve ekonomik istikrarsızlık ve sorun yumağına dolaşarak 1980’de demokrasi tekrar çöktü. 1980’lerde demokrasinin Üçüncü Dalgası tekrar yayılmaya başladı. Biz de o dalgayla birlikte tekrar yükselmeye çalıştık. Ancak demin söylediğim nedenler dolayısıyla belli temeller, anayasa, siyasal yasalar üzerinde anlaşma yapamadığımız ve onların gerektirdiği norm, gelenek ve alışkanlıkları geliştiremediğimiz için ülkemizin karşı karşıya kalmış olduğu sorunları çözemeyip, daha da ağırlaştırarak yine demokrasiyi çökerttik.

MÜ-ED: Sabancı Üniversitesi’ne bağlı olan İstanbul Politikalar Merkezi’nden ve burada yaptığınız çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

EK: İstanbul Politikalar Merkezi (IPM),  Profesör Dr. Üstün Ergüder tarafından, onun liderliğinde 2000’li yılların başında kuruldu. Amacı akademisyenler, bürokratlar, iş çevreleri, sivil toplum kuruluşları arasındaki kopuklukları gidermek diye ifade edilebilir. Çünkü o tarihte yeni yeni sivil toplum kuruluşları gelişmekteydi ama bunlarla, üniversitelerde yapılan araştırmaların aynı zamanda üniversite öğretim üyeleriyle bürokrasi ve iş çevrelerinin düzenli ve sürekli ilişki içinde olmadığı algısına sahiptik. Bunları geliştirebilmek, birbirleriyle dirsek temasında bulunmalarını ve birbirlerinin yaptıklarından haberdar olmalarını sağlamak, özellikle kamu politikalarına yararlı olabilecek araştırmaların hem iş çevrelerine hem sivil topluma hem de kamu bürokrasisine hem yerelde (yani İstanbul’da) hem de ulusal çerçevede (Ankara bürokrasisine) daha kolay ulaştırılabileceğini düşündük. Zaman içerisinde ben ve başka üye arkadaşlarım Sabancı Üniversitesi’nde istihdam edildikten sonra IPM’yi de bu üniversitenin bir parçası haline getirmeyi tercih ettik. Epeyce araştırma, yayın, konferans, toplantı vs. yapıldı ve temel itibariyle çalışma alanları saymış olduğum çeşitli önemli ağları birbiriyle tanıştırmak, buluşturmak ve bunlar içerisinden Türkiye’de uygulanabilirliği olan kamu politikalarına bazı seçenekler sunmak olarak devam etti.

"İyi doktora programları için yüksek not ortalaması gerekiyor"

MÜ-ED: Yurtdışında yüksek lisans yapmak isteyen öğrencilere tavsiyeleriniz neler olur?

EK: Yüksek lisans, doğrudan doğruya bizim alanlarda, yani sosyal bilimlerde çok önemli bir aşama değil. Bunun istisnası bir tek yönetim bilimleri (İşletme) alanında, ama siyaset bilimi ya da iktisatta yahut psikolojide yüksek lisans derecesinin fazla bir kıymeti harbiyesi yok. Öğrenciler doktorayı hedefliyorlarsa, yüksek lisans derecesi almalarını tabii öneririm. Zaten birçok programda yüksek lisans derecesi doktoraya giderken arada belirli bir kredi doldurulduğunda veriliyor. Onun için ayrıca özel bir çalışma yapmaları gerekmiyor, özellikle ABD’deki üniversitelerde artık. İstisnai olarak bazen öğrenciden yüksek lisans tezi yazması istenebiliyor. Eğer doktora tezini yazacağı dil olan, genellikle İngilizceyi iyi yazamıyorsa, onu geliştirmesi için öğrenciye yardım olsun diye yapılan bir şeydir bu tür bir adım. O nedenle yüksek lisansa yönelmelerini önermem, doktoraya yönelmelerini öneririm. Doktoraya yöneleceklerse de o alanda uzun bir süre kariyer yapmayı, hayat boyunca sıkılmadan çalışmayı; o konularda ayrıntılı düşünmeyi ve bunları hayatlarının odağına yerleştirmeyi göze almaları gerektiğini anımsatırım. Aksi takdirde başarılı da olamazlar. Bir şekilde doktora derecesi alsalar bile, o alanda kariyerlerinde başarılı olamazlar. Eğer öğrenciler hayatlarının temel tercihi olarak böyle bir büyük atılım yapacaklarsa, o zaman iyi doktora programlarına gitmelerini öneririm. Bunun için yüksek not ortalaması gerekiyor. Özellikle Amerika’ya gideceklerse TOEFL, İngiltere’ye gideceklerse IELTS gibi bazı yabancı dil puanlarının çok iyi ve yüksek olması gerekiyor; onun için başvurmadan önce yabancı dil bilgilerini, lisans programlarındaki not ortalamalarını yükseltmek için yoğun ve sistemli çaba göstermelerinin gerekli olduğunu bilmelerini isterim.

"Çağdaş bilimsel ve sanat düzeyinde yetkin eğitim veren

Türkiye’deki önemli kuruluşlardan bir tanesi Sabancı Üniversitesi"

MÜ-ED: Sizce neden Sabancı Üniversitesi?

EK: Benim açımdan akademik özgürlüğe büyük ölçüde önem veren bir kurum. Dolayısıyla rahat çalışma olanakları ve sağladığı olanaklarıyla Sabancı Üniversitesi’nde iyi bir çalışma ortamı buldum ve üretken de oldum. Öğrenciler açsından şu anda çağdaş bilimsel ve sanat düzeyinde yetkin eğitim veren Türkiye’deki önemli kuruluşlardan bir tanesi Sabancı Üniversitesi. Dolayısıyla iyi bir eğitim almak istiyorlarsa, kendilerini geleceğe hazırlamak istiyorlarsa, bunu olabildiğince akademik özgürlüklerinin olduğu bir akademik kurumda yapmak istiyorlarsa, Sabancı Üniversitesi’ni seçmelerini öneririm.

Akademisyene Sor: Ersin Kalaycıoğlu 

Ersin Kalaycıoğlu kimdir?

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Ersin Kalaycıoğlu hakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın.

#AkademisyeneSor nedir?

Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.

Viaduct Haftası etkinlikleri

Sabancı Üniversitesi'nin konsorsiyum ortağı olarak katıldığı Viaduct projesi kapsamında, 18 Mart haftası iki farklı organizasyon düzenlendi.

Viaduct projesi, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerini eğitim ayağında daha görünür kılmayı amaçlayan bir çalışma. Birbirine bağlı iki ayrı organizasyondan oluşan Viaduct haftasında önce bir doktora çalıştayı, daha sonra ise iki günlük bir konferans düzenlendi.  

Viaduct Konferansı

Viaduct projesi Meltem Müftüler-Baç

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Öğretim Üyesi Meltem Müftüler-Baç, 20-21 Mart 2019 tarihlerinde Sabancı Üniversitesi'nde Viaduct konferansını düzenledi. 60'tan fazla üniversite, siyasa yapıcı ve öğrencinin katılımı ile yapılan 2 günlük toplantıda Türkiye-Avrupa  Birliği ilişkileri, AB'nin geleceği, Türkiye-AB ilişkilerinin akademik  müfredattaki yeri üzerine sunumlar yapıldı. Avrupa  Birliği'nin Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger'in değerlendirmelerini de içeren konferans, Köln Üniversitesi tarafından koordine edilen Viaduct projesi kapsamında gerçekleştirildi. 

Viaduct Doktora Çalıştayı

Viaduct Projesi Doktora Çalıştayı

Meltem Müftüler Baç ve Frank Schimmelfennig 18-19 Mart 2019 tarihlerinde Viaduct projesi kapsamında Sabancı Üniversitesi'nde doktora çalıştayı düzenledi. Sabancı Üniversitesi ve çeşitli Avrupa üniversitelerinde kayıtlı 14 doktora öğrencisi çalıştayında çalışmalarını sunup, fikirlerini paylaştılar. Çalıştayda ayrıca Sabancı Üniversitesi'nden Meltem Müftüler Baç ve Mert Moral, ETH Zurich'den Frank Schimmelfennig, Cambridge Üniversitesi'nden Geoffrey Edwards ve Koln Üniversitesi'nden Funda Tekin de sunum yaptı

Viaduck Projesi hakkında detaylı bilgi için https://www.viaduct.uni-koeln.de  adresini ziyaret edebilirsiniz.

Sakura Etkinliği

Sabancı Üniversitesi öğrenci kulüpleri Sufok, Sirkus, Sutjek ve SuArch işbirliğinde düzenlenen Sakura Etkinliği 26 Mart 2019 Salı günü saat 15.30'da gerçekleşecek. 

Sakura Etkinliği

15:30-20:00 saatleri arasında Sakura bahçesinde (çim alanda) gerçekleşecek olan etkinlikte öğrenci kulüpleri çeşitli workshoplar düzenleyecek. 

Tüm Sabancı Üniversitesi mensuplarını Sakura Etkinliğine bekliyoruz. 

PURE Yaz Dönemi başvuruları

Sabancı Üniversitesi "Program for Undergraduate Research (PURE) / Lisans Öğrencileri İçin Araştırma Programı", 2018-2019 Yaz Dönemi başvuruları başladı.

24 Haziran - 9 Ağustos 2019 tarihleri arasında gerçekleşecek olan programa, Sabancı Üniversitesi lisans öğrencilerinin yanı sıra yurt içi ve yurt dışındaki üniversitelerin lisans öğrencileri de başvuru yapabilecek. Başvuru için son tarih 8 Nisan 2019.

Sabancı Üniversitesi bünyesinde yürüttüğümüz "Program for Undergraduate Research (PURE) / Lisans Öğrencileri İçin Araştırma Programı", 2018-2019 Yaz Dönemi'nde 24 Haziran - 9 Ağustos 2019 tarihleri arasında hem üniversitemizden, hem de yurt içi ve yurt dışındaki üniversitelerden lisans öğrencilerine kapılarını açıyor. Bu programla öğrencilerin eğitim hayatlarının erken bir döneminde güncel araştırma projelerinde deneyim kazanarak ilerideki yüksek lisans, araştırma  AR-GE kariyerlerine veya meslek hayatlarına bir adım önde başlamalarını hedefliyoruz. 

PURE 2018-2019  Yaz Dönemine başvuruda bulunmak için PURE Web Sayfasına kayıt olmanız ve Yaz Dönemi için Sabancı Üniversitesi fakülte üyeleri ve araştırmacıları tarafından açılmış projeleri inceleyip katılmayı istediklerinizi seçerek başvuruda bulunmanız gerekiyor. Sonraki süreçte proje danışmanlarının ve sizlerin tercihleri doğrultusunda yerleştirme yapılacak ve sonuçlarla ilgili bilgilendirileceksiniz. 

Web sayfamıza kayıt olmak ve sisteme girmek için sağ üst köşede bulunan "My Account" düğmesine tıklamanız ve yönlendirmeleri takip etmeniz yeterlidir. 

2018-2019  Yaz Dönemi proje listesi için bu bağlantıyı kullanabilirsiniz. 

Program şartları ve ve detaylı bilgi için başvuru sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. 

PURE 2018-2019  Yaz Dönemi için kayıt ve talep eden öğrenciler için konaklama ücretsiz olacaktır.

Sorularınız için pure@sabanciuniv.edu adresine e-posta gönderebilirsiniz.

CDP Türkiye 2018 İklim Değişikliği ve Su Programları Sonuçları Açıklanıyor

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu’nun 2010 yılından bu yana Türkiye ayağını yürüttüğü, dünyanın en büyük kurumsal çevre raporlama platformu olan CDP’nin, 2018 yılı Türkiye sonuçları, 27 Mart 2019, Çarşamba günü, Zorlu PSM’de yapılacak CDP İklim Değişikliği Konferansı ile kamuoyuna duyurulacak. “CDP Türkiye Liderleri” ödülleri de konferans sırasında sahiplerini bulacak.

CDP Türkiye 2018

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından, Garanti Bankası ana sponsorluğu ve Deloitte Türkiye’nin rapor sponsorluğunda yürütülen, dünyanın en büyük şirketlerinden, uluslararası kurumsal yatırımcılar adına, çevresel verilerini açıklamalarını talep eden CDP’nin 2018 yılı Türkiye sonuçları, 27 Mart 2019, Çarşamba günü CDP İklim Değişikliği Konferansı ile kamuoyu ile paylaşılacak. Konferans, Zorlu Holding’in desteği ile Zorlu PSM’de gerçekleştirilecek.

Etkinlikte ayrıca CDP Türkiye İklim Liderleri Ödülleri de sahiplerini bulacak.

 

                                   “CDP Türkiye İklim Değişikliği Konferansı” Programı

13:30-14:00      Kayıt & Karşılama

14:00 -16:00    Konuşmalar

Açılış Konuşmaları:

-       Simone Kaslowski, Başkan, TÜSİAD

-       Steven Tebbe, Avrupa Direktörü, CDP

Ana konuşmacı:
 
-       Gianpiero Nacci, Başkan Yardımcısı, Enerji Verimliliği ve İklim Değişikliği, EBRD
Eric Dugelay, TCFD Üyesi / Partner, Sürdürülebilirlik Hizmetleri, Deloitte


CDP İklim Değişikliği & Su Programı 2018 Türkiye Sonuçları

Mirhan Köroğlu Göğüş, Projeler Yöneticisi, Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu, CDP Türkiye

16:00 – 16:45

Liderler Paneli: Başarının Sırrı: İklim Değişikliği Stratejilerini Belirlemede Yönetim Kurullarının ve Yöneticilerin Rolü
                                   
Panelist şirketler:

Fatih Özkadı, Sürdürülebilirlik ve Resmi İlişkiler Direktörü, Arçelik

Hakan Karataş, Kurumsal Yönetim Genel Müdür Yardımcısı, Aselsan

Emre Hatem, Kurumsal Krediler ve Proje Finansmanı Yapılandırma Direktörü, Garanti Bankası

Konuk Panelist: Karina Litvack, Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi, ENI

Moderatör: Zeren Erik, İklim ve Orman Politikaları Kıdemli Yöneticisi, AFD Türkiye 

16:45 -17:00     

CDP Ödül Töreni 

Melsa Ararat, Direktör, Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu ve CDP Türkiye

Avangard Eserlerden Performanslar

“Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisi kapsamında Emre Koyuncuoğlu küratörlüğünde gerçekleştirilen “Avangard Eserlerden Performanslar” serisi, aktris Hatice Aslan’ın şiir okuma etkinliğiyle sona eriyor.

Anna Akhmatova / Şiir Okuması

Hatice Aslan

23 Mart Cumartesi, 17:00

Avangard Eserlerden Performanslar Hatice Aslan Şiir Okuması

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisi kapsamında Şubat ayından beri yeni bir etkinliğe daha ev sahipliği yapıyor. “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisi kapsamında Emre Koyuncuoğlu küratörlüğünde gerçekleştirilen “Avangard Eserlerden Performanslar” serisinin son etkinliği 23 Mart 2019 Cumartesi günü saat 17.00'da gerçekleşecek. Etkinlikte, Rusya’nın 20. yüzyılda yetiştirdiği en büyük üç lirik şairden biri kabul edilen Anna Akhmatova’nın (1889-1966) şiirlerinden bir seçki okunacak. Rus edebiyatının en önemli isimlerinden olan ve şiirlerinin gücü, duygusal yoğunluğu ve sadeliğiyle etkisini uluslararası alana taşıyan Akhmatova, eserlerinin resmi makamlarca “burjuva ve aristokrat” olarak nitelendirilmesinden dolayı Stalin rejiminin baskılarını en yoğun şekilde yaşayan sanatçılar arasında yer aldı. 1925-1940’ta şiirlerinin yayınlanması yasaklanan şair, “Requiem” adlı başyapıtında bu dönemde yaşadığı zorlukları anlattı, ancak 1953’te Stalin’in ölümünden sonra eski saygınlığına kavuşabildi. “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisinde Rus avangard sanatçılarının eserleriyle yan yana gerçekleştirilecek etkinlikte Hatice Aslan, Anna Akhmatova’nın şiirleri üzerinden o dönemin sesini sergi mekânına taşıyacak.

* Etkinliklere katılım, müze biletiyle ücretsizdir.

Ayrıntılı bilgi için; www.sakipsabancimuzesi.org 

Hatice Aslan Kimdir?

Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndan mezun oldu. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda, ardından İzmir Devlet Tiyatrosu’nda oyunculuk yaptı. Tiyatro çalışmalarını çocuk oyunlarından müzikallere uzanan geniş bir yelpazede sürdürdü. Ferhunde Hanımlar dizisiyle geniş kitlelerce tanındı. Nuri Bilgi Ceylan’a Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü getiren Üç Maymun filmindeki performansıyla SİYAD En İyi Kadın Oyuncu ödülü dahil olmak üzere çeşitli ödüller kazandı. Mustafa Nuri’nin yönettiği Vücut filmindeki rolüyle Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü aldı. Hırçın Menekşe, Düğün Şarkıcısı, Lale Devri, En Son Babalar Duyar, Bugünün Saraylısı, Mayıs Kraliçesi, İçimdeki Fırtına, Adı Zehra ve Bir Deli Rüzgar’ın aralarında bulunduğu televizyon dizilerinde rol aldı. Sahnede en son Dali’nin Kadınları oyununda Edith Piaf’ı canlandırdı. Rol aldığı televizyon dizisi Kuzgun halen devam etmektedir.

BADV Şirketler Birliği Çalıştayı Yapıldı

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından, TÜSİAD’ın işbirliği ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ile Sabancı Vakfı’nın desteği ile şirketlerin, çalışanlarının yakın ilişkide maruz kaldıkları şiddete karşı harekete geçmelerini sağlamaya yönelik başlatılan “İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi” çerçevesinde, “Şirketler Birliği Çalıştayı” yapıldı.

BADV Şirketler Birliği Çalıştayı

Birleşik Krallık Büyükelçiliği desteğiyle düzenlenen çalıştay, 15 Mart 2019, Cuma günü, Minerva Palas’ta gerçekleşti.

Toplantının açış konuşmalarını Birleşik Krallık İstanbul Başkonsolosluğu’ndan Başkonsolos Yardımcısı Lorraine Fussey ve UNFPA Türkiye Temsilcisi Karl Kulessa yaptı.

Lorraine Fussey

Lorraine Fussey, toplumsal cinsiyet temelli şiddetin tüm toplumlarda görünen bir sorun olduğunu dile getirdi. Toplumsal cinsiyet temelli şiddetten hem kadınların hem de erkeklerin etkilenmesine rağmen, kadınların ve kız çocuklarının bu konuda mağdur olduğunu sözlerine ekledi ve AB’de mağdurların yüzde 95’inin kadınlar olduğunu söyledi. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin sanılandan daha yaygın olduğunun altını çizdi.

Lorraine Fussey, tüm işverenlerin aile içi şiddete maruz kalmış çalışanlara sahip olabileceklerini söyledi. Birçok şirketin bu konuda çalışmaya başladığını belirtirken, özel ve kamu sektöründeki işverenlerin aile içi şiddetin farkında olduklarını ve yardımcı olabileceklerini gösterdiklerinde, birçok çalışanın farklı kanallardan yardım aramayacaklarını sözlerine ekledi.

Karl Kulessa

UNFPA Türkiye temsilcisi Karl Kulessa, özel sektörün aile içi şiddet konusundaki katılımını sadece sürdürülebilirlik ve kurumsal sosyal sorumluluk için savunmadıklarını, bu konunun iş dünyası için de önemli olduğunu düşündüklerini dile getirdi.

Aile içi şiddetin iş gücünde düşüşe neden olduğunu belirten Kulessa, bugün dünya genelinde benzer çalışmalar yürütüldüğünü söyledi. Türkiye’deki özel sektörün bu konuda hevesli olduğunu görmenin çok güzel olduğunu da sözlerine ekledi.

BADV projesi yöneticisi Sevda Alkan, BADV projesine katılan şirketlerin edindiği tecrübelerin uzun dönemli paylaşımının sağlanması, aynı amaca yönelik çalışmalar sürdüren şirketler arasında bilgi akışının sağlanması ve kadına yönelik şiddetle mücadelede şirketlerin birlik oluşturarak sürdürülebilir olarak daha fazla şirketi kapsamasının öneminden bahsetti.

Açış konuşmalarının ardından, Çiçek Şahin ve Nilüfer Aydınoğlu yönetimindeki arama konferansına geçildi.

21 Mart Dünya Şiir Günü Etkinliği

Bilgi Merkezi Edebiyat Etkinlikleri, 21 Mart Dünya Şiir Günü etkinliği ile devam ediyor. 

21 Mart Dünya Şiir Günü

Dünya Şiir Günü etkinliği, 21 Mart 2019 Perşembe günü saat 15:00'te 2046 numaralı BM seminer odasından gerçekleşecek. 

Sabancı Üniversitesi'ndeki şairlerin ve şiir severlerin kendi yazdıkları ve sevdiği şiirlerini okuyacakları etkinliğe tüm Sabancı Üniversitesi mensupları davetlidir. 

Abone ol