Sevilerek dinlenen ve birbirinden değerli öğretim üyelerinin konuk olduğu Teachers Are Human'ın 15 Mayıs 2019 Çarşamba günü gerçekleşecek programına Sabancı Üniversitesi Rektörü Yusuf Leblebici konuk oluyor!
15 Mayıs 2019 Çarşamba akşamı saat 20.00'de yayınımızı dinleyebilir, sorularınız varsa bunları RadyoSU'nun internet sitesindeki "Sesini Duyur" köşesinden sorabilirsiniz.
Sizi nasıl dinleyebilirim?
Bizlere radyosu.sabanciuniv.edu, TuneIn, PowerApp, mySU ve RadyoSU mobil uygulaması üzerinden ulaşabilirsiniz. Sesini duyur köşesine soru göndermek için ilk seçeneği tercih edin lütfen.
Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Öğretim Görevlisi Onur Yazıcıgil tarafından 2011’den bu yana organize edilen ISType (İstanbul Tipografi Konferansı) bu yıl da “aks” temasıyla 14–16 Haziran 2019 tarihleri arasında SALT Galata’da gerçekleşecek.
Tipografi alanında düşünen, üreten öğrenci, akademisyen ve profesyonelleri bir araya getirmeyi amaçlayan uluslararası etkinlik 2013 yılından itibaren bienal formatında iki yılda bir düzenleniyor.
Sabancı Üniversitesi'nin işbirliğiyle düzenlenen ISType konferansı şuana kadar 6 konferans’ta 60’tan fazla uluslararası tipografi ve font tasarımcısını davet etti. Dünyanın farklı yerlerinden ilham verici 16 tasarımcı harf ve yazıtipi tasarım süreçlerinin oluşumundaki ilkelerini tartışmak için ISType’a katılacak.
Yazıtipi tasarımının ve araştırma yöntemlerinin aksları nelerdir?
İki gün sürecek konuşmaların ardından etkinliğin üçüncü gününde kaligrafi, harfleme ve yazıtipi tasarımı üzerine üç farklı atölye sürdürülecek. Yeni beceriler edinmek, mevcut tipografik pratiğinizi ilerletmek veya ufuk açıcı yeni konularla tanışmak için ISType konferansın kayıtları devam ediyor. Konferans sunumları Salt Galata oditoryumunda gerçekleştirilecek.
Konferans dili İngilizce olup kablosuz kulaklıkla simültane Türkçe çeviri yapılacaktır.
Program hakkında daha fazlasını öğrenmek ve erken-dönem indirimlerinden faydalanmak için ISType web sitesini ziyaret edilebilirsiniz:
#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yiğit Atılgan oldu.
“Bir Sabancı Üniversitesi öğrencisi hangi bölüme girerse girsin,
çok farklı disiplinlerden dersler alıyor”
Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yiğit Atılgan
MÜ-ED: Merhaba, işletme alanında lisans okuduktan sonra finans alanında yüksek lisans yapmaya nasıl karar verdiniz?
YA: İşletme şemsiyeli bir terim, işletmenin altında bir sürü alan var. Pazarlama, yöneylem araştırması, muhasebe gibi, bunlardan bir tanesi de finans. Ben lisede matematikte çok iyiydim. En başarılı olduğum alan matematikti. Hatta üniversite sınavında 10 tercih yaptıysam 9'u mühendislikti. Bir de işletme yazmıştım, oraya girmiş oldum. İşletmenin matematiksel alanına yoğunlaşmak istedim. Gerçi operations research de çok matematiksel ama herhalde lisans eğitimim esnasında çok denk gelmemiştim öyle derslere, finansta da başarılı olabileceğimi hissettim. Matematiğe olan ilgimi en çok orada kullanabileceğimi hissettim. O sebepten finansa kaydım. Başka bir sürü ders aldım işletmenin üzerine; ekonometri, lineer cebir, diferansiyel denklemler vs. Zaten akademik kariyer yapmak isteyen insanların böyle dersler alması lazım bu alanda ilerlemek için. O konuda kendimi geliştirince yüksek lisans alanında en mantıklısı finanstı.
“Bir makale okuyorsunuz, ondan çok etkileniyorsunuz
ve onun peşinden gitmeye karar veriyorsunuz.”
MÜ-ED: Çalışma alanınızı belirlemenizde neler etkili oldu?
YA: Doktorada yapmış olduğum çalışmalarım. Nasıl işletme şemsiye gibiyse finansın da bir sürü alanı var. Genellikle varlık fiyatlama ve kurumsal finans diye ikiye ayrılıyor. Biri piyasalarda alıp satılan varlıkların değerlendirilmesi, riskleriyle ilgili. Benim çalıştığım alan varlık fiyatlama bunlarla ilgili. Bir de kurumsal finans var. Şirketlerin çeşitli yatırım kararlarını, finanse etme kararlarını nasıl aldıklarına dair. Genel olarak bu iki alana ayrılıyorsunuz. Daha sonra bu iki alan içinde bir sürü alt alan var. O da çok dallı bir bölüm esasında. Doktoraya girdikten sonra bir sürü ders alıyorsunuz, bunların hepsiyle içli dışlı oluyorsunuz ve bir yerden belki sizi bir hoca çekiyor, o hocayla çalışmak istiyorsunuz, belki bir makale okuyorsunuz ve ondan çok etkileniyorsunuz, onun peşinden gitmeye karar veriyorsunuz. Ben de literatürün içinde girince ilgimi çekeceğini, bu alanda özgün yönetim yapmak isteyeceğimi düşündüm. Zaten bir alana kaptırınca kendinizi oradan devam ediyor.
“Pratikle teori arasında biraz fark olabiliyor”
MÜ-ED: Sizce akademisyen olmak isteyenler özel sektör deneyimine sahip olmalı mıdır?
YA: Kesinlikle olmalı diyemem, mesela Sabancı Üniversitesi'ndeki yönetim bilimleri fakültesindeki hocalara bakınca benim bildiğim yok. Finansta hiç yok mesela. Akademisyen olmanın genel patikası lisansı bitirirseniz, yüksek lisansa başlarsınız, oradan doktoraya gidersiniz. Zaten uzun bir süreç doktora. O yüzden genelde doğrudan ilerlenen bir şey ama faydası olduğunu düşünüyorum. Hatta kendimde biraz eksiklik olarak görüyorum, kendimi geliştirmem gerektiğini düşünüyorum. Çünkü tamamen akademiden ilerlediğiniz zaman biraz bazı şeyleri teorik düzeyde biliyorsunuz. Mesela borsanın nasıl işlediğini falan biliyoruz ama orada günbegün borsayı takip eden biri kadar ya da kurumsal finanslarda bir şirketi gerçekten değerleyen, şirketlerin birleşme süreçlerine dâhil olan elini çamura bulayan insanların tam olarak ne yaptığını, kararları nasıl verdiğini çok hâkim olamayabiliyorum. Bu yüzden pratikle teori arasında biraz fark olabiliyor. O yüzden özel sektör deneyimi kesinlikle faydalıdır. Ama akademisyen olmak istiyorsanız, bence akademik yoldan gitmekte fayda var. Akademik yola geldikten sonra zaten onu bağlantılar kurarak, şirketlerle haşır neşir olarak biraz daha pratikte ne yapıldığını öğrenebilirsiniz, kesinlikle faydalı ama mutlak şart değil.
MÜ-ED: Okulumuzda bulunan "Center of Excellence in Finance" den bahsedebilir misiniz?
YA: Tabii.Center of Excellence in Finance (CEF) 2016'da kuruldu. Şu an da Prof. Dr. Özgür Demirtaş kurucu başkanı, ben de direktörlük görevini yönetiyorum. Sabancı Üniversitesi'nin çatısı altında, ancak Akbank sponsorluğunda hayata geçmiş bir mükemmeliyet merkezi. 4 ana alanda faaliyet gösteriyoruz. En çok önem verdiğimiz sertifika eğitimlerimiz. 2 ya da 4 günlük finans eğitimi almamış öğrenciler olabilir, sektör olabilir, finans bilgisini geliştirmek isteyen insanlar olabilir. 2-4 günlük yoğunlaştırılmış sertifika eğitimleri sunuyoruz. Sabancı Center'da gerçekleşiyor.
Bunun dışında seminer seyirlerimiz oluyor. Yurt dışından kendi alanında uzman kişileri buraya davet ediyoruz ve açık yüksek katılımlı seminerler düzenliyoruz. Hem akademisyenler oluyor, hem sektörden insanlar oluyor burada. En son mesela Chris Skinner'ı getirdik. Ondan önce Columbia Üniversitesi’nden, London School of Economics'ten araştırmacıları davet ettik. Genelde Sabancı Üniversitesi’ndeki finans hocalarımızın yazdığı Türkiye piyasalarını irdeleyen periyodik araştırma raporlarımız oluyor. Bunları web sitemizden cef.sabanciuniv.edu sitesinden de yayınlıyoruz. Son olarak bir yıllık konferansımız oluyor bu sene 28 Haziran tarihinde üçüncüsünü yapacağız, burada onur konuğumuz MIT Üniversitesi’nden Prof. Dr. Daron Acemoğlu olacak.
“Hayatı kaçırmamak da lazım.
Kariyer ve okul dışında mutlaka zaman ayırdığınız,
odaklandığınız ve emek verdiğiniz başka bir alanlar olsun”
MÜ-ED: Lisans öğrencilerimize ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
YA: Kısaca cevap vereceğim bu soruya, sonuçta eğer akademik olarak ne yapmaları gerektiği belli. Yani olabildiğince ilginizi çeken alanlarda dersler alın. Farklı alanlarda interdisipliner bir şekilde kendilerini geliştirmelerini öneririm. Ama önemli olan bir şey de şu; hayat sadece okuldan akademiden ibaret değil. İşe girince de sadece işten ibaret değil. Bence mühim olan şey öğrencilerin/herkesin kendi tutkularını zevk aldıkları şeyleri keşfedip bunlara vakit ayırmaları. Lisans öğrencileri açısından Türkiye’de çok değerli üniversiteler var ve sınırlı sayı da iş olanağı, lisans-lisansüstü eğitim olanağı mevcut. Büyük bir rekabet içerisinde öğrenciler farkındayım. O yüzden onu yapayım bunu yapayım, o stajı yapayım bunu yapayım şuna çalışayım diye çok fazla zaman harcayabiliyorlar ama onu yaparken hayatı kaçırmamak da lazım. Bu şekilde kariyer okul dışında mutlaka zaman ayırdıkları ve odaklandıkları emek verdikleri başka bir alan olmasını tavsiye ederim.
“Bir Sabancı Üniversitesi öğrencisi hangi bölüme girerse girsin,
çok farklı disiplinlerden dersler alıyor”
MÜ-ED: Sizce neden Sabancı Üniversitesi?
YA: Sabancı Üniversitesi’ni ayıran en önemli özellik bence öğrencilere verdiği esneklik ve özgürlük. Bir Sabancı Üniversitesi öğrencisi hangi bölüme girerse girsin çok farklı disiplinlerden dersler alıyor. Psikoloji okuyacak biri kimya, fizik gibi çok farklı alanlarda ders alabiliyor. Hiç matematikle ilgilisi olmayan biri epey bir matematik öğreniyor. O yüzden Sabancı’nın böyle bir genişlik sağlaması, ama daha da önemlisi öğrencilerin istedikleri gibi ne okuyacaklarını girdikten sonra karar vermeleri çok önemli. Türkiye’de başka bir kurumda olmayan bir özellik, yurtdışındaki çok bildiğimiz çok prestijli üniversitelerde çok olmayan bir şans bu.
“Eğer bir öğrencinin kafasında bir şey varsa onu gerçekleştirmesi için
ona olanaklar sunan bir kurum Sabancı Üniversitesi”
Sabancı Üniversitesi’ne gelen öğrenciler en azından ne yapmak istediklerini keşfedip, ondan sonra daha bilinçli bir karar verme şansına sahip. Onun dışında sağlam bir vakıf üniversitesi olmasının avantajıyla buraya giren bir öğrenci ne yapmak istiyorsa yapabilir. Deney yapmak istiyorsa, bir proje yürütmek istiyorsa, ona mutlaka hem akademik destek hem maddi manevi destek bulabilir. Ya da ne bileyim girişimci olmak istiyorsa, şirket kurmak istiyorsa ona özgün destekler bulabilir. Yani eğer bir öğrencinin kafasında bir şey varsa onu gerçekleştirmesi için ona olanaklar sunan bir kurum Sabancı Üniversitesi.
"Öğrencilere ve akademisyenlere de sağladığı özgürlük hissi
bence Sabancı Üniversitesi’ni ayrıştırıyor"
Bu öğrenci açısından farklılıkları ve bir akademisyen olaraksa, akademik özgürlük ortamı, önemli. Yani burada yine hem maddi hem manevi açıdan istediğiniz kurumda araştırma istediğiniz dersleri sunabilme ve bunların arkasında durabilme ve bunlara destek olma, durumuyla karşı karşıyasınız. O yüzden öğrencilere ve akademisyenlere de sağladığı özgürlük hissi bence Sabancı Üniversitesi’ni ayrıştırıyor.
MÜ-ED: Bize leftail momentum başlıklı makalenizden biraz bahsedebilir misiniz?
YA: Tabii, Journal of Financial Economics dergisinde yayına kabul edilmiş bir makalemiz. Yakında yayınlanacak, şu anda henüz hazırlık aşamasında. Bu dergi dünyanın en prestijli 3 finans dergisinden biri, kısaca özetini anlatayım. Amerika piyasasında ve esasında bir sürü başka gelişmiş ülkede hisse senedi pay piyasalarında bir liste getir ilişkisine bakıyoruz. Şu geçmişte çok büyük fiyat kayıpları yaşamış hisselerin daha riskli olduğu ve bu riski kompanse etmek için de bu riske karşılık olarak da gelecekte bu türlü riskli hisse senetlerine yatırım yapan yatırımcılara daha yüksek getiri elde etmesini bekleriz. Yani geçmişteki bu çöküş yüksek bir negatif olay, o hisseyi daha riskli hale getirecektir. Bu sebepten gelecekteki getirisinde daha riskli olması gerekir. Teorimizin söylediği bu, fakat bizim bulduğumuz bunun tam tersi; geçmişte çöküş yaşayan hisseler daha riskli hale gelmelerine rağmen gelecekte çöküş yaşamaya devam ediyorlar. Yani bu riske karşılık yatırımcılarını kompanse etmiyorlar. Bunu da çeşitli teorilerle açıklıyoruz. En önemli açıklamamızda yatırımcıların bu negatif olayları yeterince göz önüne almaması, yeterince fiyatlara yansımaması ve bir çöküş olsa da bu çöküş fiyatlara çokta yansımadığı için gelecekte o hisse senetlerinin çökmeye devam etmesi. Zaten lefttail momentum oradan geliyor. Lefttail istatiksel bir dağılımın sol kuyruğu; yani negatif getiriler, negatif olaylar momentumda devam etme hareketi o negatif olayların, negatif getirilerin hisse senetleri için devam etme eğilimi diyelim. En özet şekilde böyle anlatabilirim. Merak edenler internetten ulaşabilir her zaman.
Akademisyene Sor: Yiğit Atılgan
Yiğit Atılgan kimdir?
Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yiğit Atılgan hakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın.
#AkademisyeneSor nedir?
Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor.
#AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdanizleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.
Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU ve Ak Gıda işbirliğinde tasarlanan Liderlik 201 Liderlik Gelişim Programı, 7 modül ve 2 grup rehberliği olmak üzere toplam 16 günden oluşuyor.
Farklı departmanlarda müdür pozisyonunda görev alan 18 katılımcının yer aldığı programda; vizyoner liderlik bakış açısının bir üst kademeye taşınması, stratejiden aksiyona geçme becerilerinin daha da geliştirilmesi hedefleniyor.
The Future Seminar Series'ın 2018-2019 bahar dönemi, 15 Mayıs Çarşamba günü Andrew Berry'nin "Hunting for the Genes that Makes Humans Human" başlıklı semineri ile son buluyor.
"Hunting for the Genes that Makes Humans Human" başlıklı seminer 15 Mayıs Çarşamba günü saat 12.40'ta Sinema Salonu'nda gerçekleşecek.
The Future Seminar Series'ın bütün seminerleri İngilizce yapılmaktadır ve Sabancı Üniversitesi'ndeki bütün lisans ve lisanüstü öğrencilere ve çalışanlara açıktır.
Sabancı Üniversitesi ve Nova Southeastern University araştırmacıları yürüttükleri biyomühendislik projesi kapsamında, şimdiye kadar geliştirilen tüm immünoterapi yöntemlerinden daha etkili olması beklenen ve geniş çaplı uygulamalara olanak sağlayacak kişiye özel bir tedavi yöntemi geliştirdi.
Yeni yöntemde; proje yürütücüsü olan Sabancı Üniversitesi mezunu biyomühendisler Tolga Sütlü (SUNUM Araştırmacısı) ile Adil Doğanay Duru (ABD Nova Southeastern University Araştırmacısı) ve Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Batu Erman’ın imzası var.
Tolga Sütlü, Adil Doğanay Duru ve Batu Erman çalışma ekibiyle
İlk olarak melanomda kullanılması planlanan bu yeni yöntemde, kansere bağlı ölümleri azaltmak amacıyla hücre transferine dayalı bir tedavi geliştirilmesi hedefleniyor. Tedavi yaklaşımının temelinde biyomühendislik teknikleriyle genetik olarak modifiye edilmiş bağışıklık sistemi hücrelerinin hastalara nakli yatıyor. Hücresel immünoterapi olarak adlandırılabilecek bu tip yaklaşımlarda, hastadan alınan kan örneğinden elde edilen bağışıklık sistemi hücreleri kanser hücrelerini özel olarak tanıyıp sağlıklı hücrelerden ayırt edebilecek şekilde genetik olarak modifiye ediliyor. Genetik olarak programlanmış hücreler hastaya geri verildiğinde vücuttaki tümör hücrelerini bularak öldürebiliyor, dolayısıyla kanserle hücresel düzeyde bir savaşı sürdürebiliyorlar.
Tolga Sütlü ve Adil Doğanay Duru çalışma ekibiyle
Sağlıklı dokulara zarar vermeyen bir tedavi artık mümkün
Bu yaklaşım kullanılarak aktarılan genler sayesinde, NK hücrelerinin kansere özgü molekülleri tanıyarak kanser hücresiyle sağlıklı hücreyi birbirinden ayırt etmesi sağlanıyor. Böylelikle, hazırlanan hücreler sağlıklı dokulara zarar vermeden sadece kanserli hücreleri bulup onları öldürebilecek kapasiteye sahip oluyor.
Yöntem ayrıca immünoterapilerin etki alanını genişleterek birçok yeni tedavi yönteminin gelişimini de hızlandırıyor.
Araştırmacılar bu özel tekniği şöyle açıklıyor: “Bağışıklık sistemimizde bu gibi tedavi yaklaşımları için kullanılabilecek iki ana grup hücre var. Bunlardan birincisi ve daha popüler olanı T hücreleri, diğeri ise NK (Natural Killer – Doğal Öldürücü) hücreleri. Son yıllarda en çok ön planda olan ve kanser tedavisinde çığır açan hücresel immünoterapi yaklaşımlarında başı CAR-T hücreleri çekiyor. Şu anda büyük bir klinik başarı göstermekte olan CAR-T hücreleri kanser hücrelerinin yüzeylerindeki molekülleri hedefleyerek onları sağlıklı hücrelerden ayırt edip öldürebiliyor. Bu çalışmada geliştirilen TCR-NK hücreleri ise CAR-T hücrelerinden daha farklı bir mekanizmayla çalışıyor. Kanser hücrelerinin sadece yüzeylerindeki değil içlerindeki molekülleri de hedefleyebilen, yani CAR-T hücrelerinin ulaşamadığı yerlere ulaşabilen hücreler olarak ön plana çıkıyor.”
Tolga Sütlü ve Adil Doğanay Duru
Tedavi diğer kanser türleri için de kullanılabilecek
İlk aşamada melanom (bir tür cilt kanseri) için laboratuvarda hücreler ve fareler üzerindeki deneylerinde başarılı sonuçlar elde eden Sabancı ve Nova Southeastern University’deki araştırma ekibi, tekniği prostat kanseri ve sarkoma gibi diğer kanser türlerine de uyarlayabilecek. Hücre içi değişik gen tasarımları temeline dayanan yöntem ile daha farklı kanser türleri ve enfeksiyon durumlarının da tedavisindeki başarı şansı artmış ve tedaviler sonucundaki yan etkiler ciddi oranda azaltılmış olacak.
Laboratuvar deneylerindeki başarının ardından, üç yıl sürmesi öngörülen klinik öncesi çalışmalar ise yakın zamanda başlayacak.
Dr. Tolga Sütlü Kadıköy Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra burslu olarak girdiği Sabancı Üniversitesi’nden 2004 yılında “Biyoloji Bilimleri ve Biyomühendislik” lisans derecesini almıştır. Lisansüstü eğitimi için gittiği İsveç’te 2012 yılında “Tıbbi Bilimler” dalındaki doktora derecesini Karolinska Enstitüsü’nde tamamlamıştır. 2014 yılında Sabancı Üniversitesi’ne katılmış olup şu anda Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde araştırma grubu lideri olarak projeler yürütmektedir.
İlgi alanları genelde immünoloji ve özel olarak kanser immünoterapisine yoğunlaşmaktadır. Bağışıklık sistemi hücrelerinin genetik olarak modifiye edilerek kanser dokusuna hedeflenmesinin yanı sıra kanser immünoterapisi için monoklonal antikor üretimi dahil olmak üzere kişiselleştirilmiş tıp uygulamalarına yönelik biyoteknolojik süreçlerin tasarımı ve optimizasyonu ile yakından ilgilenmektedir.
Bilim Akademisi BAGEP 2017, ODTÜ Mustafa Parlar Vakfı Teknoloji Teşvik Ödülü ve Moleküler Kanser Araştırma Derneği’nin Yılın Temel Kanser Araştırmacısı 2018 ödüllerine layık görülmüştür. Türk İmmünoloji Derneği’nde ve Moleküler Biyoloji Derneği’nde yönetim kurulu üyesi olarak hizmet vermektedir.
Dr. Adil Doğanay Duru Özel Doğuş Fen Lisesi’nden mezun olduktan sonra burslu olarak girdiği Sabancı Üniversitesi’nden 2004 yılında “Biyoloji Bilimleri ve Biyomühendislik” lisans derecesini almıştır. 2004-2007 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Mühendisliği bölümünde araştırmacı olarak çalışmalarını sürdürdükten sonra lisansüstü eğitimi için gittiği İsveç'te 2012 yılında “Tıbbi Bilimler” dalında doktora derecesini Karolinska Enstitüsü’nden almıştır. Doktora sonrası çalışmalarını 2014 yılına kadar Karolinska Enstitüsü’nde yürüten Dr. Duru, 2014 yılında araştırmalarını sürdürmek üzere ABD’nin Florida eyaletine taşınmıştır. Önce “Vaccine and Gene Therapy Institute of Florida (VGTI Florida)” (Florida Asi ve Gen Tedavisi Enstitüsü?) ve 2015 yılından beri de su anda çalışmakta olduğu Nova Southeastern Üniversitesi Dr. Kiran C. Patel Tıp Fakültesine bağlı Hücre Tedavileri Enstitüsünde (Cell Therapy Institute) grup lideri olarak araştırmalarını sürdürmektedir.
Dr. Duru’nun araştırma hedefi kişiselleştirilmiş immunoterapi bazlı kanser tedavileri geliştirmektir; araştırma alanları kanser immünolojisi, immün sistem modülasyonu, hürce mühendisliği ve genetik olarak geliştirilmiş bağışıklık sistemi hücrelerinin virüs veya kanserli hücrelerin hedeflenmesinde kullanılmasıdır. Ayrıca, doku ve hücre isleme, hücre ve antikor temalı tedavilerin dizaynı, üretimi ve klinik öncesi değerlendirmesi üzerine özelleşmiş araştırma birimleri kurmak ve yönetmekle yakından ilgilenmektedir. Bu bağlamda biri VGTI Florida biri de Nova Southeastern Üniversitesi olmak üzere 2014 yılından beri iki tane klinik öncesi Hücre Tedavileri birimi kurmuş ve yönetmiştir.
Dr. Duru, 1998 yılında MEF proje yarışmasında İstanbul Ticaret Odası özel ödülünü proje arkadaşlarıyla birlikte paylaşmıştır. 1999 yılında Sabancı Üniversite’sinden lisans, 2007 yılında da Karolinska Enstitüsü’nden doktora derecesi için tam burs almıştır. 2003 yılında İsveç Enstitüsü’nden, 2014 yılında da Erik ve Edith Fernstrom tıbbi araştırma derneğinden (The Erik and Edith Fernström Foundation for Medical Research) araştırmacı değişim desteği almıştır.
Prof. Dr. Batu Erman İstanbul’da Robert Kolej’den mezun olduktan sonra ABD’de Hamilton College’den 1991 yılında lisans ve Brandeis Üniversitesinden 1998 yılında doktora derecesini Moleküler Biyoloji dalında almıştır. 2004 yılına kadar ABD’de ulusal sağlık ve kanser enstitüsü, National Institutes of Health ve National Cancer Institute’da imunoloji konusunda doktora sonrası çalışmalar yürütmüştür. 2004 yılında beri Sabancı Üniversitesi’nde görev yapmaktadır.
Prof. Erman’ın alışma alanları kanser, immunoloji, ve gen ifadesini kontrol eden transkripsiyon faktörleri üzerine odaklanmıştır. 2006 yılında Türkiye Bilimler Akademisi Ödülünü, 2008 yılında Avrupa Birliği Marie Curie Mükemmeliyet Ödülü ve Feyzi Akkaya Bilimsel Destek (FABED) Ödülünü almıştır. 2011 yılında kurulan Moleküler Biyoloji Derneği kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan Sabancı Üniversitesi mezunları 27-28 Nisan 2019 tarihlerinde bir araya geldi.
On ikinci kez gerçekleşen buluşmaya, Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Rektörümüz Yusuf Leblebici, Rektör Yardımcılarımız Cem Güneri ve Mehmet Yıldız’ın yanı sıra öğretim üyelerimiz ve idari yöneticilerimiz katıldı.
"Başarılı olun, mutlu olun, size ihtiyacımız var"
Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, ABD mezunlar buluşmasında yapmış olduğu konuşmada Sabancı Üniversitesi’nde yeni bir döneme başladıklarını vurgulayarak, “Rektörümüz Yusuf Leblebici liderliğinde, rektör yardımcılarımız ve dekanlarımız ile beraber yeni dönemde en iyisini yapacağımıza inanıyorum” dedi. Sabancı Üniversitesi gibi cazibe merkezi olan kurumların her koşulda pozitif ayrışabildiğini vurgulayan Güler Sabancı, mezunlara “Sizler çok başarılı işler yapıyorsunuz. Burada doktoranızı, çalışmalarınızı yaptıktan sonra gururla geri döneceğiniz bir okulunuz var. Bizlerin de size istediğiniz ortamı yaratabileceğimize inanıyorum” dedi. Güler Sabancı, ABD mezunlar buluşmasında “Başarılı olun, mutlu olun, size ihtiyacımız var” mesajı ile konuşmasına son verdi.
"Mezunlarımızı aramızda görmek istiyoruz"
Rektörümüz Yusuf Leblebici mezunlar buluşmasında yapmış olduğu konuşmada, bugüne kadar büyük başarılara imza atan Sabancı Üniversitesi’nde yeni bir döneme başladıklarını ve bu dönemde Sabancı Üniversitesi’ni sadece Türkiye’nin değil dünyanın da en iyi üniversitelerinden biri haline getirmek için çalışacaklarını söyledi. Bu süreçte Sabancı Üniversitesi mezunlarının katkı ve deneyimlerinin önemini dile getiren Leblebici “Gerek akademi gerek iş dünyasında belli yerlere ulaşmış mezunlarımızı da aramızda görmek istiyoruz” dedi.
Boston Mezunlar Buluşması
Boston Mezunlar Buluşması, T.C. Boston Başkonsolosu Ceylan Özen Erişen’in katılımıyla 27 Nisan Cumartesi akşamı Harvard University, Harvard Faculty Club'da gerçekleşti.
Etkinlikte ABD üniversitelerinde eğitim hayatına, akademik kariyerlerine devam eden ve iş hayatında bulunan 160 kişi bir araya geldi. Mezunlarımız buluşmada, yer aldıkları projeleri ve başarılarını da katılımcılar ile paylaşarak yeniden bağlantı kurdu.
28 Nisan Pazar günü ise San Francisco Buluşması kapsamında mezunlarımız Sheraton Palo Alto Otel'de bir araya geldi.
Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği 2008 mezunumuz Selim Önal öncülüğünde gerçekleşen, yaklaşık 80 kişinin bir araya geldiği buluşmada, üniversitedeki gelişmeler hakkında mezunlara bilgiler verildi, mezunların görüşleri alındı ve olası işbirliği fırsatları görüşüldü. Tüm fotoğraflar için tıklayınız.
Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Lisansüstü Politikalar Direktörlüğü (ALP), Sanayi İşbirlikleri ve Teknoloji Lisanslama Ofisi (ILO) ile Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) tarafından düzenlenen 'connect4tech meetups - Future of Energy' etkinliği 14 Mayıs 2019 Salı günü SUNUM Fuaye alanında gerçekleşecek.
connect4tech platformunun hedefi, teknoloji geliştiren firmalar ile araştırmacılar ve startupları biraraya getirmek, yeni işbirliklerin oluşmasını sağlayarak, paydaşlar arasında inovasyon sinerjisi oluşturmaktır.
Bu kapsamda, 8. etkinlik 'Future of Energy - Enerjinin Geleceği' dikeyinde farklı bir formatta gerçekleşecek. Yeni teknolojilerin ve iş modellerinin etkisiyle yeniden şekillenen enerji sektöründeki aktif firmalar, araştırmacılar ve girişimciler; Circle7 konsepti ile 7 dakikalık teknoloji sunumlarını yaparak katılımcılarla yeni işbirlikleri oluşturmaya çalışacaklar. Ayrıca panel oturumunda; enerjideki global yatırım trendleri tartışılacak.
Ar-Ge işbirliği ve teknoloji ticarileştirme alanlarında aktif çalışmalarda bulunan paydaşlar ile tanışma imkanı da bulabileceğiniz etkinliğimiz tüm Sabancı Üniversitesi mensuplarının katılımına açıktır.
Connect4Tech-Meetups ücretsiz olup etkinlik öncesi kayıt olmanız gerekmektedir. Etkinlik dili Türkçe'dir.
Tarih: 14 Mayıs 2019, Salı / 09.00-16.00 Yer: Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM)/Tuzla, Istanbul
Sabancı Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bilimsel araştırmaların ve yeni araştırma fikirlerinin paylaşılması amacıyla düzenlenen SU Research Day, 13 Mayıs 2019 Pazartesi günü SUNUM'da gerçekleşecek.
Tarihi ve Saati: 13 Mayıs 2019 Pazartesi, 9:00-13:00
Etkinlik Yeri: SUNUM Fuaye
Program:
9:00-9:20 Rektör ve Araştırma ve Geliştirmeden Sorumlu Rektör Yardımcısı Açılış Konuşmaları
9:20-9:40ALP Destekleri Hakkında Bilgilendirme Sunumu
9:40-11:30 Yeni Katılan Öğretim Üyelerinin Sunumları
11:30-12:00 Patent Plaket Takdimi
12:00-13:00 İç Araştırma Projeleri Poster Sunumları ve Networking
#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Sanat ve Sosyal Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Faik Kurtulmuş oldu.
“Üniversitenin yaptığı araştırmaların
toplumun ihtiyaçlarını karşılaması gerekiyor”
Sanat ve Sosyal Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Faik Kurtulmuş
MÜ-ED: Merhaba, doktoranızı Oxford'da yapmanızın sizin için ne gibi faydaları oldu? Başvuru sürecinde ne gibi aşamalardan geçmiştiniz?
FK: Standart bir başvuruydu, değişik bir şey yoktu. Mülakata gitmem gerekmemişti. Çalışmak istediğim insanlar oradaydı, birkaç filozof vardı onlarla çalışma imkânım oldu. Benim alanımda çalışan çok fazla öğrenci vardı. O bir fayda oldu. Çünkü insanın işini iyi yapması, öğrenmesi, düşünmesi başkasıyla olan bir şey; kalabalık bir programdı. Küçücük bir şeyi merak etseniz onun hakkında bilgi sahibi olan çok kişi vardı. Bu da iyiydi.
MÜ-ED: Sizce demokratik toplum ve bilim arasında sebep-sonuç bağı var mı?
FK: Sebep sonuç ilişkisi olduğunu sanmıyorum. Demokrasinin var olmasıyla ilgili sebep sonuç ilişkileri hep karmaşık ama demokratik olmayan toplumlarda da gelişmesi mümkün oldu. Orada da açıklamanın bir kısmı baskıcı bir rejimden kaçabileceği diğer bir rejim vardır mesela. O dönemdeki Avrupa'yı düşünürsek. Demokrasi benim için daha yaşama imkânı sunuyor. Ve de bilimin değerleriyle demokrasinin değerleri arasında bir uyum var. Bir tür eşitlik ilkesi hem bilimde hem demokraside olan bir ilke. Ayrımcılığa karşı olmak mesela her ikisinde de olan bir ilke. Ama bir yandan da demokratik toplumlarda bilimin yeri daha zor. Çünkü vatandaşların söz hakkı oluyor. Her vatandaşın bilim insanı olması mümkün değil. O zaman ikisi nasıl işleyecek? Uzmanların görüşlerinden nasıl yararlanacağız? Herkesin söz hakkı var, herkes bilemez. Karışık bir konu.
MÜ-ED: Bilginin eşit ve adaletli dağılımı için bireyler olarak neler yapmamız faydalı olur?
FK: Bu bizim Gürol Irzık'la araştırma konumuzla ilgili bir soru. Doğrusu bireysel seviye bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Kurumlarla ilgili bir şey. Mesela üniversitenin yaptığı araştırmaların toplumun ihtiyaçlarını karşılaması gerekiyor. Toplumun tüm ihtiyaçlarını göz önüne alması gerekiyor. Bilgiyi dağıtırken bunları hesaba katması gerekiyor ama birey seviyesinde çok bir adım olduğunu sanmıyorum.
MÜ-ED: Siyaset felsefesinin günümüzdeki yeri nedir? Yeteri kadar ilgi görüyor mu?
FK: Siyaset felsefesi herkesin bir şekilde yaptığı bir şey. Biz sadece daha çok yapıyoruz. Ama herkes aslında bir çeşit siyaset felsefesi yapıyor. Ya da farkında olmadan belli felsefi kabulleri var. Tamam, siyasal değişimler olduğu bir süreçteyiz aslında hem Türkiye’de hemdünyada o yüzden de insanlar içerisindeki durumu anlamlandırmak için ve nasıl bir toplumda yaşamak istediklerini düşünürken farkında olmasalar da siyaset felsefesine başvuruyorlar. Öğrenciler arasında ilgili öğrenciler oluyor. Disiplin eskisi gibi hareketli bir disiplin ama hani çok uzakta da düşünmek gerekmiyor aslında herkes bir çeşit siyaset felsefesi yapıyor. Çünkü siyaset dediğimiz şey ortak hayat üzerine düşünmek, hani demokratik toplumda ön kabulümüz bu zaten. Hepimiz bu konu üzerine düşünüp birbirimizden bir şey öğrenebiliriz. Bunu hayata geçirebiliriz o yüzden yapıyoruz. Bir yandan da tersten şey diye de düşünmemek gerekiyor. Yaşadığımız sorunlar yeterince düşünmedik diye değil başka sayısız sebebi var yaşadığımız sorunların.
"Program seçmek büyük bir lüks"
MÜ-ED: Lisans öğrencilerine önerileriniz neler olur?
FK: İlk önerim buranın sunduğu imkânları kullansınlar. Program seçmek büyük bir lüks. Ben istediğim programda okumadım. Yani şimdiki aklımla seçeceğim programda okumadım ve değiştirme imkanım da yoktu. Büyük bir imkân yeterince öğrencinin kullanmadığını hissediyorum ben. Onu kullansınlar. Zorunda oldukları şeylerin -işte üniversitede dersleri gibi- benim dersime (SPS 303) de zorunda oldukları için geliyorlar. Zorundalık kısmı üzerinde durmasınlar niye acaba bir üniversite mezunu bunları bilmesi gerektiğini düşünülüyor diye düşünsünler, çünkü NS dersleri mesela öğrencilerin bazen şikâyet ettiklerini duyuyorum. NS’in sunduklarını bilmeden var olmak eksik geliyor bana.
FK: SPS 303 üniversite derslerinden birini ben veriyorum, birini Nedim Nomer veriyor. Kabaca liberal demokrasi nediri anlattığımız bir ders. Hem siyaset biliminden faydalanıyoruz hem siyaset felsefesindeki temel fikirleride sunmaya çalışıyoruz ve de artan oranda otoriter değişimleri de tanıtmaya çalışıyoruz öğrencilere. Yaşadıkları dünyayı özellikle siyasal kurumları daha iyi anlamaları, kurum düzeyinde düşünmelerini sağlayabilecek bir ders olduğunu düşünüyorum. Ve de gündelik siyasetten daha uzak olduğu için bazı şeyleri daha serinkanlı daha zaman vererek düşünme imkânı sunan bir ders olduğunu umuyorum öğrencilere.
"İş ahlakı ve temel değerler, ifade özgürlüğü
ve eşitlik gibi konularda doğru yerdeyiz"
MÜ-ED: Sizce neden Sabancı Üniversitesi?
FK: Türkiye’de birçok iyi üniversite var. İşini iyi yapan, yapmaya çalışan insanlar olduğunu düşünüyorum. İş ahlakı ve temel değerler, ifade özgürlüğü, eşitlik gibi konularda doğru yerdeyiz diye düşünüyorum. Ve de hani yaklaşık bu değerlere sahip başka üniversiteler de var. Onun dışında başka ayıran bir şey de herkesin söylediği program seçme özgürlüğü; o da üniversitenin iyi yanlarından biri diye düşüyorum.
Akademisyene Sor: Faik Kurtulmuş
Faik Kurtulmuş kimdir?
Sanat ve Sosyal Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Faik Kurtulmuş hakkında detaylı bilgi edinmek içinlütfen tıklayın.
#AkademisyeneSor nedir?
Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor.
#AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.