Ana içeriğe atla

Avrupa’daki SÜ Mezunları Amsterdam’da Buluştu

Mezuniyet sonrası eğitim ya da iş hayatına Avrupa'da devam eden mezunlarımız, Engin Dörttepe’04 (Ekonomi) ve Sinem Yücel’05 (Endüstri Mühendisliği) liderliğinde, 12 Mart 2016 Cumartesi günü Amsterdam’da buluştu. 


Buluşmaya üniversitemizi temsilen SÜ Mezunlarla İlişkiler ve Kariyer Geliştirme Yöneticisi Şule Yalçın ve SÜ YBF İdari İşler Yöneticisi Ülkü Köknel de katıldı. Şule Yalçın, öğrencilerimize yönelik yurt dışı staj olanaklarının arttırılması için mezunlarımızla işbirliğinin önemini gündeme taşımış ve mezunlarımız arasında bu konu hakkında bir çalışma grubu oluşturulmuştur.

Alt gruplar halinde, düzenli bir çalışma prensibi geliştiren mezunlarımızın planları arasında staj olanaklarının arttırılmasına ilave olarak şu başlıklar yer almaktadır:

Avrupa’da kariyerine devam etmeyi düşünen öğrenci ya da mezunlara mentorluk verilmesi ve kariyer konusunda mezunlar arasındaki desteğin arttırılması

Avrupa’daki mezunlar arasındaki iletişim kanallarının güçlendirilmesi

Avrupa’daki mezunlar olarak kurumsallaşmanın yollarının aranması

Düzenli buluşmaların organize edilmesi

Buluşmadan fotoğraflar için tıklayınız.

Detaylı bilgi için:

Mezunlar Ofisi

02164839352

alumni@sabanciuniv.edu

Teknolojiden Sosyal Konulara Girişimcilik

Sabancı Üniversitesi'nden teknogirişimlerden sosyal girişimciliğe kadan uzanan yelpazede girişimcilere destek var.

Teknogirişimciler için BiGG SEA Ortaklığı
Sabancı Üniversitesi 2015 yılında, Ege Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi (ideEge TGB) ve Adana Üniversite Sanayi Ortak Araştırma Merkezi (Adana ÜSAM) ile kurduğu BiGG-SEA Projesi'yle, TÜBİTAK 1512 Programı’nın yani "Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı"nın uygulayıcı kuruluşlarından biri olma hakkını elde etti. Program ile üç senede 2500’den fazla girişimciye ulaşmak, 500’den fazla girişimciye önkuluçka ve mentörlük hizmeti vermek, 300’den fazla iş planı başvurusuna destek olmak hedefleniyor. BiGG-SEA Projesi kapsamında Akdeniz, Ege ve Marmara bölgesinde 25 ili kapsayan bir alanda, girişimci adaylarına iş fikri oluşturmada, iş planı hazırlamada ve “Teknogirişim Sermaye Desteği Programı”na başvuru yapılması konusunda yardımcı olunuyor.


BİGG-SEA Projesi kapsamında; Türkiye’nin 2023 vizyonu doğrultusunda öncelik verdiği teknoloji alanları (yazılım, ileri imalat teknolojileri, biyo ve nano teknoloji, elektromekanik sistemler) başta olmak üzere özgün ve yenilik içeren tüm girişimler desteklenebiliyor.

Teknoloji odaklı iş fikrine sahip, kendi girişimini kurma konusunda istekli, TÜBİTAK 1512 Teknogirişim Sermaye Desteği Programı BİGG çağrısında belirtilen nitelikleri taşıyan herkes programa başvurabilir. İş fikirleri ise “Uygulama Alanı”, “Özgünlük” ve “Yapılabilirlik” olmak üzere üç ana kriter altında değerlendiriliyor.
Teknogirişim Sermaye Desteği Programı'nın Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleri öncelikli olmak üzere başvurularını toplayan BiGG-SEA Projesi, girişimcilere iş modelleme, mentorluk ve ön kuluçka hizmetleri sağlayan ve iş fikrinden iş planına giden süreçte girişimciye destek oluyor.
Programın birinci aşama başvurularını toplamak üzere TÜBİTAK tarafından seçilmiş resmi bir uygulayıcı olan BiGG-SEA, "yenilik odaklı teknolojik fikir sahibi girişimcileri, yalın girişim ve pazar geliştirme metodolojilerine dayalı farklı mekanizmalarla desteklemek, iş fikrinin teknik ve pazar doğrulaması gerçekleştikten sonra hazırlanacak bir iş planı ile girişimcinin ticarileşme yolculuğu boyunca ona eşlik etmek" üzere kurgulandı.


Çalışmada girişimcilerin teknoloji ve yenilik odaklı iş fikirlerini, katma değer ve nitelikli istihdam yaratma potansiyeli yüksek teşebbüslere dönüştürebilmeleri amacıyla fikir aşamasından pazara kadar olan faaliyetleri "ücretsiz" destekleniyor.

Sabancı Üniversitesi, Ege Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi (ideEge TGB) ve Adana Üniversite Sanayi Ortak Araştırma Merkezi (Adana ÜSAM) ortaklığında geliştirdiği ve TÜBİTAK’tan destek aldığı MENTORSEA projesi kapsamında TÜBİTAK mentor havuzunda yer alan mentor adaylarına Stratejik Teknoloji ve Ürün Yönetimi, İleri Mühendislik ile Tasarım, İş Geliştirme ve Teknoloji Tabanlı Başlangıç Firmalarına Özel alanlarında eğitim veriliyor.

Mentor-SEA, TÜBİTAK'ın resmi uygulayıcısı olarak Adana ÜSAM’ın koordinatörlüğünde, Sabancı Üniversitesi İnovent A.Ş. ve Ege Üniversitesi EBİLTEM-TTO desteği ile Teknoloji Geliştirme Bölgesi Yönetici Şirketi ideEGE – TGB A.Ş. işbirliğinde 1601 - TÜBİTAK Yenilik ve Girişimcilik Alanlarında Kapasite Arttırılmasına Yönelik Mentor Eğitimleri vermek için hazırlandı. Bu projenin sonunda KOBİ’lere mentorluk hizmeti sunacak nitelikli mentorların yetişmesi hedefleniyor.

Eğitim programında 3 temel aşama kurgulandı. Birinci aşamada mentorlara Temel mentorluk kavramları eğitimi verilerek, anlayış ve kavram birliğinin sağlanması hedeflendi. Projede mentor adaylarına eğitim verilen 2 alan olarak; Stratejik Teknoloji/Ürün Yönetimi ve Teknoloji Tabanlı Başlangıç Firmalarına Yönelik alanları seçildi. Alan eğitimlerin tamamlanmasından sonra 20 saatlik bir saha çalışması gerçekleştiriliyor. Saha çalışmasında, mentor adaylarının yararlanıcı firmalarla eşleşerek, uygulamalı mentorluk eğitimi almaları sağlanıyor.
 
Eğitimin tüm süreçlerinde kaliteli mentorların yetişmesi hedef alındı ve bu hedef doğrultusunda eğitim içerikleri ve aşamaları kurgulandı.

SUGK, MY-WAY Projesi’nin Türkiye Temsilcisi
Sabancı Üniversitesi Girişimcilik Kurulu (SUGK), uluslararasılaşma hedefine parallel olarak, uluslararası işbirlikleri içinde Türkiye açısından önemli bir rol oynuyor. SUGK, uluslararası platformda önemli işbirliklerine imza atıyor. SUGK, Avrupa Birliği Horizon 2020 Araştırma ve İnovasyon Programı tarafından fonlanan, 1 Ocak 2015 itibariyle başlayan, 2 yıllık sürecek MY-WAY Projesi’nin Türkiye temsilcisi oldu.



Web girişimciliği ekosisteminin ana aktörlerini temsil eden 7 ülkeden 10 ortaktan oluşan MY-WAY konsorsiyumunda Türkiye’den Sabancı Üniversitesi bulunuyor. Europa Media Non-profit Ltd. (Macaristan) tarafından koordine edilen projenin ortakları arasında: London Association of Enterprise Agencies Ltd. - Capital Enterprise (İngiltere), H-Farm Italia (İtalya), AEGEE Student Network (Belçika), NACUE - National Association of College and University Entrepreneurs (İngiltere), Sabancı Üniversitesi (Türkiye), Bar-Ilan University (İsrail), EUCLID Network (İngiltere), YES - European Confederation of Young Entrepreneurs (Belçika) ve Menlo Media (Hollanda) bulunuyor.



MY-WAY Projesi; web girişimciliği inisiyatiflerinin (merkezler, projeler, hızlandırıcı ağları, yarışmalar vb.), web/iş dünyasının (hızlandırıcılar, mentörler vb.), eğitim aktörlerinin (iş dünyasından öğretmen ve eğitmenler) ve asıl faydalanıcı olarak genç yetişkinlerin (öğrenci ağları, mezunlar ve öğrenci-girişimci merkezleri) çaba ve iş birliklerini geliştirmeyi ve artırmayı hedefliyor.


Proje, aktif olarak katılacak öğrenci ağları ve öğrenci destek merkezleri ile web girişimciliği inisiyatiflerinin ve hizmetlerinin görünürlüğünü ve etkisini artıracak, genç yetişkinleri web girişimciliği ekosistemindeki iş ağları ile birleştirecek. Avrupa çapında genç yetişkinler için bir sosyal ağ kurmayı, bilgi yayılımını, yeni sinerjiler keşfetmeyi ve ekosistemdeki aktörler ve hizmetleri birbirine bağlamayı sağlayacak. Ayrıca, genç yetişkinlerin başarısında bir çarpan etkisi yaratacak.
 
Sosyal Yatırım Programı
Sabancı Üniversitesi, JP Morgan Chase Foundation’ın desteğiyle, 2014 yılında Sosyal Yatırım Programı (SYP) ‘nı başlattı. Hem girişimcileri hem de sosyal yatırımcıları hedefleyen programda “İlham Vermek”, “Kabiliyet Geliştirmek”, “Topluluk Oluşturmak”, “Etki Sermayesi Çekmek” amaçlandı.



Programın kapsamında, 40 sosyal girişimci ve 20 sosyal yatırımcı eğitimlere katıldı. Toplamda 30 saatlik mentorlük sağlandı. Düzenlenen Sosyal Etki Günü’nde 10 proje sunum yaparken, 5 sosyal girişimciye toplamda 80 bin TL para ödülü verildi ve 1 mezun da yatırım aldı.

Girişimcilikte yeni trend: Sosyal Girişimcilik
Sosyal Yatırım Programı'nda sosyal girişimci ve yatırımcılar eğitiliyor. Sosyal Girişimci Geliştirme Programının amacı sosyal girişimci olarak vakıf, dernek, kooperatif veya şirket kurmuş ve büyüme aşamasında sorunlar yaşayan girişimcilere kurumsallaşmaları konusunda bilgi birikimi sağlayarak büyümelerine katkı vermektir. Sabancı Vakfı ve Akbank’ın stratejik ortaklığı ile geliştirilen Sosyal Girişimci Geliştirme Programı’nda; sosyal girişimci olarak vakıf, dernek, kooperatif veya şirket kurmuş ve büyüme aşamasında sorunlar yaşayan girişimcilere kurumsallaşmaları konusunda bilgi birikimi sağlayarak büyümelerine katkı vermek amaçlandı.


Beş gün süren eğitim programı kapsamında, Müzakere ve Karar verme; Muhasebe ve Finans; Medya Yönetimi; Hukuk; Sürdürülebilir Kalkınma ve Sosyal Girişimcilerin Etkisi, Etkin Takım Kurulumu ve Liderliği; Organizasyon Değişiminin Yönetimi; İş Modeli İnovasyonu; Strateji ve Büyüme; Mentörlük Paneli ve İşbirliği dersleri verildi.

Eğitimi başarıyla tamamlayan en başarılı sosyal girişimci, Engelsizkariyer.com’un kurucusu Mehmet Kızıltaş, INSEAD tarafından düzenlenen Uluslararası Sosyal Girişimcilik Konferansı'na “Sabancı Vakfı” bursuyla katılma hakkı kazandı.

Yazının ilk bölümü için tıklayınız.

Yazının ikinci bölümü için tıklayınız.




Energy Markets: Energy and Climate Policy Challenges

Sabancı University Istanbul International Center for Energy and Climate (IICEC) organizes a talk by Dr. Carmine Difiglio, Deputy Director for Energy Security at the U.S. Department of Energy, on “Energy Markets: Energy and Climate Policy Challenges”. We will be honored by your participation.

*The talk will be in English with no simultaneous translation.

**Please note that there are shuttle buses for the participants of the event:

15:00 Shuttle departure point – Karaköy Minerva Palas

19:00 Karaköy Minerva Palace – Sabancı University Campus

Venue : Sabancı University Karaköy Minerva Palace, Bankalar Cad. No:2, Istanbul

Date    : 18 April 2016, Monday

Time   : 16:30 – 17:00 (Registration), 17:00 – 18:00 (Talk),

            18:00 – 19:00 (Cocktail)

RSVP   : Olgun Demirkol, iicec@sabanciuniv.edu, (0212) 381 46 34

Uluslararası Mezun Dernekleri Konferansı

Sabancı Üniversitesi Mezunları Derneği (SÜMED) bir ilki gerçekleştirerek ‘1. Uluslararası Mezun Dernekleri Konferansı’nda 32 farklı kurumu temsilen; Los Angeles’tan Tilburg’a, Eindhoven’dan İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep ve Sakarya’ya yurtiçi ve yurtdışından gelen 60’ın üzerinde katılımcıyı ağırladı.

2-3 Nisan 2016 tarihlerinde, Sabancı Üniversitesi Tuzla Kampusu İstanbul’da, Türkiye’de mezunlarına yönelik çalışmalar yürüten tüm üniversite ve lise mezun dernekleriyle bu alanda görevli profesyonellerin davetli olduğu ‘1. Uluslararası Mezun Dernekleri Konferansı’nda 32 farklı kurumu temsilen; Los Angeles’tan Tilburg’a, Eindhoven’dan İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep ve Sakarya’ya yurtiçi ve yurtdışından gelen 60’ın üzerinde katılımcıyı ağırladı.

Atılım Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Özyeğin Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi, Darüşşafaka Lisesi, İstek Okulları, İzmir Amerikan Koleji, Kadıköy Anadolu Lisesi, Robert Koleji ve TED Ankara Koleji Mezun Dernekleri ve mezun ofislerinin bir araya geldiği konferansta; üyelerle iletişim, aidat ödemeleri, üyelere sunulan faydalar, hukuksal çıkmazlar, kaynak geliştirme, üye bilgilerinin korunması ve güncel tutulması gibi temel konular ele alındı. 

SÜMED yaptığı açıklamada; 150.000 kişiyi temsil eden büyük bir güç olarak katılımcı üniversite ve lise Mezun Dernekleri ve mezun ofisleri olmak üzere ilgili tüm kurumlar arasında kuvvetli ve paylaşımcı bir iletişim oluşmasını amaçladığımız 1. Uluslararası Mezun Dernekleri Konferansı’nı ilk kez gerçekleştirmekten büyük onur duyduğumuzu belirtmek isteriz, dedi.

ya, bu gençlerle beraber olmak ne güzel, sen çok şanslısın

Nesrin Balkan'la Çarşamba Sohbeti

Onursal Başkanımız Sakıp Sabancı’nın vefatının 12. yılında, Sakıp Beyi anarken bugünlerde Sabancı Üniversitesi Ailesi olarak bir büyük eksikliği  daha yaşıyoruz. 52 gün önce Kurucu Rektörümüz sevgili Tosun Terzioğlu da aramızdan ayrıldı. 

Tosun Bey 2014 yılında Sakıp Beyin vefatının yıldönümü öncesi “Benimle röportaj yapmak istiyordun, gel sana Sakıp Beyi anlatayım” demiş ve aşağıdaki röportaj ortaya çıkmıştı. 

Yaşam böyle bir şey, insanlar bu dünyaya gelip, geçerken iyi bir şey yapmışlarsa, insanlara dokunmuşlarsa her zaman yaşıyorlar, yaptıkları ile dilden dile dolaşıyor, her zaman iyilik ve güzellikle anılıyorlar. Sabancı Üniversitesi’nin her köşesinde izleri olan bu değerli ve güzel iki insanımız da her zaman yaşamaya devam edecek. Kampüsün çimeninde, bir öğrencinin kahkahasında, bir çiçeğin kokusunda, başarıdan başarıya koşan bir mezunumuzda, yemekhanede sıralarda, laboratuarlarda, Gösteri Merkezi sahnesinde… 

Sakıp Sabancı ve Tosun Terzioğlu’nu sevgi, saygı ve şükranla anıyoruz, her zaman.

 “ya, bu gençlerle beraber olmak ne güzel, sen çok şanslısın”

Sakıp Sabancı: 

“Şu güzelim dünyadan göçüp giderken

Arkamızda hoş bir seda,

Bir gülüş, bir sevgi sıcaklığı bırakalım”

SAKIP SABANCI FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN TIKLAYINIZ!

Sabancı Üniversitesi’nin Onursal Başkanı Sakıp Sabancı 10 Nisan 2004’de vefat etti. Ardında bıraktığı eserlerin içinde en önemlisi Sabancı Üniversitesi… 

Vefatının onuncu yıldönümünde gerçekleştirdiğimiz bu özel röportajda, Onursal Başkanımızı Kurucu Rektörümüz Tosun Terzioğlu’ndan dinliyoruz.


Sakıp Bey ile tanışmanızdan başlasak? 

Sakıp Bey ile ilk kez 1993 yılında TÜBİTAK Başkanı iken davetli olarak gittiğim Koç Üniversitesi’nin açılış töreninde karşılaştık. Sonra tabii 1997’de Sabancı Üniversitesine Rektör olmadan önce, Mütevelli Heyeti Başkanımız Güler Hanım beni Hacı Sabancı ve Sakıp Sabancı ile tanıştırdı. Sakıp Bey ve Hacı Bey her ikisi de bu üniversitenin kurulması için, bütün gayretlerini ortaya koymuşlardı. İkisi de üniversitenin açılmasını çok istiyordu.  Hacı Bey açılışı maalesef göremedi ama Sakıp Bey gördü ve açılış töreni, ilk mezuniyet töreni, şenlik, ağaç dikme töreni gibi üniversitedeki bazı etkinliklere büyük bir heyecan ve coşkuyla katıldı. 

Öğrencilerin 2002 yılında düzenlediği “AB İçin Bir Gün” etkinliğine geldiğini hatırlıyorum. Öğrencilerle birarada olmak çok hoşuna gidiyor, çok neşeli görünüyordu. 


Okulun yeni açıldığı sırada bir gün Sakıp Bey ile kampüs içinde dolaşırken bir grup öğrenci ile karşılaştık, benimle konuşurken birden hızla öğrencilerin arasına karışıverdi. Ben de arkasından gitmeye çalışırken  Güler Hanım bana işaret ederek, bırakın dedi, amcam öğrencilerle konuşmak istiyor. Sakıp Bey bir süre öğrencilerle konuştu, onlarla şakalaştı, karşılıklı gülüşmeler oldu. Sonra yanımıza geldi ve bana; “ya bu gençlerle beraber olmak ne güzel, sen çok şanslısın” dedi, çok hoşuna gitmişti. Bir de, tek başına oturan bir öğrencinin yanına gidip “nasılsın aslanım dedim” dedi. O da “Bomba gibiyim” demiş. Bu iyi bir şey mi hocam diye bana sordu Sakıp Bey. İyi bir şey dedim, yani onun keyfi yerinde. “Öyle bir durgun duruyor da, bir sorayım dedim” dedi. Öğrencilerle bir arada olmayı, onların arasına karışmayı çok severdi. 

2001 yılındaki ilk lisansüstü mezuniyet törenimizin sonunda salona bir bandonun çok coşkulu bir müzik çalarak girmesine karar verdik. Kimsenin haberi yoktu bundan tamamen sürpriz olarak hazırlamıştık.  Güler Hanım, Sakıp Bey mezunlarımızla birlikte fotoğraf çektirmek için sahnedeydi, beni de çağırdılar, ben de sahneye geldim ve bando girdi. Sakıp Beyin müthiş hoşuna gitti bu sürpriz, hoş bir tesadüf bandonun çaldığı müzik çok sevdiği bir parçaymış. Sakıp Bey şöyle bir etrafına baktı yanında mezun kızlarımızdan birini gördü ve onu hemen dansa kaldırdı sahnede. Sonra uzun süre mezun kızlarımızın çoğu ile dans etti. Çok mutlu ve gururluydu. 

Hatırlıyorum o görüntüyü, çok güzeldi.

Sakıp Bey çok coşkulu, çok sevecen bir insandı ve her zaman kendini samimiyetle ifade eden birisiydi, o bakımdan da ülke çapında çok sevildi. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de zengin insanlar göze batar, kıskanılır. Ama Sakıp Bey öyle değildi, samimiyeti, doğallığı, sıradan bir insan gibi davranması, açık sözlülüğü toplumun her kesiminden insanların onu içlerinden biri gibi görmesine neden oluyordu. Çok heyecanlı bir insandı ve o heyecanı başkalarına da sirayet ederdi. Hiperaktif çocuklar gibi yerinde duramazdı.

Sakıp Beyin el ele tutuşma alışkanlığı vardı.  Birine bir şey göstermek istediğinde elinden tutup yürürdü. 


Evet, çok yerde bana da olmuştu, yani ilkokul çocukları gibi biz el ele tutuşup birbirimizi kaybetmeden dolaşırdık.

Ve 20 Ekim 1999’da açılış töreni yapılacak. Açık alanda yapacağız tabii çünkü binaların büyük kısmının inşaatı devam ediyordu gösterebileceğimiz bir bina bilgi merkezi var, bir de diller okulu binası var.

Bir de kule var. 

Bir de kule var. Sakıp Bey açılış töreninin hazırlıkları ile de yakından ilgilendi. Törenin tüm detaylarını çok büyük titizlikle ele alarak bizimle birlikte organizasyonu adım adım gözden geçirdi. Bir çok kez törenin provasını yaptırarak,  şu gelirse onu kim karşılayacak, nereden karşılayacak gibi en son ayrıntısına kadar defalarca üstünden geçtik. 

Üniversitenin açılışı için büyük bir heyecan duyuyormuş. 

Evet çok heyecanlıydı ve çok ilgiliydi. Hazırlıklar ile ilgili her şeyi defalarca tekrar ettirmesi ile ilgili de çok nazik bir şekilde “kusura bakmayın çok tekrar ettiriyorum ama ben hata yapmak istemiyorum” derdi ama asıl olarak, tören kusursuz bir şekilde gerçekleşsin hiçbirimiz hata yapmayalım, en küçük bir şeyi atlamayalım diye bize hatırlatmak istiyordu. Açılış töreni Sakıp Beyin çok önem verdiği bir hayalinin üniversitenin gerçeğe dönüşmesi, somutlaşmasıydı. Törendeki konuşmasında o kadar çok heyecanlıydı ki, bir şey olacak diye endişe edildi. Sağlığı için heyecanlanmaması gerekiyordu çünkü. Kurdele kesiminden sonra , başta Cumhurbaşkanı Demirel olmak üzere hep beraber misafirlerini kuleye çıkardı. O kadar kalabalıktı ki ben de ikinci partide çıkabildim ancak. 

Evet hatırlıyorum başta Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı olmak üzere çok kalabalık bir davetli vardı açılış töreninde. 

Kulenin asansörünü de denemiş olduk böylelikle. 

Ondan sonra ben orada anlattım, Sakıp Bey de zaten anlatıyordu, oradaki inşaat ne olacak, şu ne olacak, bu mu olacak falan diye. Büyük bir heyecandı onun için, üniversite ile gerçekten çok da gurur duyuyordu. 

Sakıp Bey Sabancı Üniversitesi projesinin şampiyonuydu muhakkak ki, proje olarak emanet ettiği Mütevelli Heyeti Başkanımız Güler Hanım da bu işin şampiyonuydu, benim tanıdığım kadar Hacı Bey de öyleydi. Ben işe başlamadan önce henüz TÜBİTAK Başkanıyken resmen tanıştığım ilk kişi, bir nevi görücüye çıkmam Hacı Beye idi. Güler Hanım beni ilk olarak Hacı Sabancı ile tanıştırdı.

Sakıp Bey 2003’teki ilk lisans mezuniyet törenine katılamadı.

Evet, ona gelemeyecekti Sakıp Bey, çok az insan biliyordu gelemeyeceğini, çünkü rahatsızdı, yurt dışına gitmişti. Onun için törende göstermek üzere bir video çekimi yaptık Holdingde.  Zaten o mezuniyetin büyük heyecanı da vardı hepimizde, ilk defa böyle bir tören yapıyoruz falan, her şey güzel gitti. Tören sonrasında Güler Hanım, Amerika’ya telefon edip Sakıp Beyin kızı Sevil Sabancı’ya törenin nasıl olduğunu anlatmış. Fakat anlaşılan, Sakıp Bey hasta yatağında telefonu kaptığı gibi tören ile ilgili sorular sormaya başlamış Güler Hanıma. Heyecanla anlattığı için bir bakmış ki Güler Hanım 40 dakika falan Amerika’da hastanede yatan amcasıyla mezuniyet törenini konuşmuş. Biraz vakit geçirdikten sonra amcasının nasıl olduğunu sormak için Sevil’e gene telefon ettim dedi Güler Hanım. Sevil Hanım da vallahi demiş manzara şu: Sakıp Bey ayakta, bir hemşire serumunu tutuyor, yürüyor, doktorlar ikna etmeye çalışıyorlar yatağına dön diye, o ise heyecanla doktorlara üniversiteyi anlatıyor. 

Sakıp Beyin üniversite kurma düşüncesi 80’li yıllara kadar gidiyor değil mi? 

80’li yıllardan beri varmış. Ve işte ilk Bilkent kurulunca vakıf üniversitesi olarak onu da çok yakından takip etmiş. Çünkü öncü olmak çok isterdi, çok severdi Sakıp Bey. 

Sakıp Beyin vefat haberini çok garip bir yerde aldım, kampüste bir toplantımız vardı ve ben eğitim hakkında bir sunuş yapacaktım sabahleyin…

Eğitimde İyi Örnekler Konferansı vardı. 

Evet, iyi örnekler konferansı, onun başında aldım haberi ve konferanstaki katılımcılara da söyledim, aktardım, ama devam ettik. Çünkü Sakıp Bey hakikaten öyle şeylere devam etmemizi, aksamamasını isterdi. Yani onun da anısına saygısızlık olurdu benim sunuşumu yapmamam. 

Fatih Camii’nde cenaze töreni olacak, ben de gideceğim tabii. Öğrenci temsilcileri odama geldi ve biz de gitmek istiyoruz ama, bizim oraya gidebilmemiz, cenazeye yaklaşabilmemiz imkânsız. Benimle gelin, ben resmi araba ile gideceğim dedim. Temsilci olan üç öğrenci arkaya oturdu, ben öne oturdum. Yol boyunca öğrencilerle konuştuğum için etrafıma dikkat etmedim. Araba bir yerde durdu, gitmiyor. Sürücüm Fikri bir polise “bu resmi plakalı araba, Sabancı Üniversitesi Rektörü, bize yol açamaz mısın?” diye sordu.  Ama durduğumuz yer daha Şehzadebaşı’ndan bile önce Atatürk Bulvarı’ndayız. Fatih Camii’ne gitmeye çalışıyoruz. Polis imkânsız, etrafınıza bakın dedi. Gerçekten etrafımızda bir insan seli duruyordu, heryer dolmuştu. Arabadan indik ve öğrencilerle birlikte Şehzadebaşı’ndan yürümeye başladık. Müthiş bir kalabalık, trafik falan işlemiyor, hiçbir şey kıpırdamıyor, insanlar sessizce duruyorlar. Onların arasından adım adım ilerleyerek camiye gittik. İşte cami avlusu, cami avlusunu saran duvarlar falan heryer salkım saçak insan dolu, etraftaki evlerin balkonları, pencereleri insan dolu. Sakıp Beyin cenaze töreni devlet töreni değil, halk töreniydi. Oradaki insanların hepsi sanki yakınları, akrabaları ölmüş gibiydi. 

Kendilerinden, aileden birini kaybetmişler gibi…

Evet, kendilerinden birisi gibi gördüler. Çünkü Sakıp Bey bazı söyleşilerinde falan coşkusunu, heyecanını, sevincini paylaştığı gibi üzüntüsünü de içtenlikle paylaşırdı, kişisel sıkıntılarını bile ifade ederdi. 

Sakıp Beyin üniversitenin işleyişine ilişkin bir müdahalesi oldu mu? 

Asla olmadı. Şöyle bir örnek verebilirim: Şu meşhur Ermeni konferansı dolayısıyla, tabii yerli-yersiz tepkiler Sakıp Beye de yansımıştır. Ve Sakıp Beyin onlara verdiği cevap şudur: Burası benim şirketim değil, burası üniversite, ben karışamam diye orada gösterdiği olgunluk ve bilgelik hakikaten muhteşemdir. Çünkü bizde şöyledir tabii adet: Hani şuna çatayım, olmadı, onun amirine çatayım, olmadı, onun patronunu tenkit edeyim falan, hiçbirine asla tevessül etmemiştir. Yani burası şirket değil, burası bir üniversite, burada her şey tartışılır, konuşulur, kendi içerisindedir bu, ben dışarıdan karışamam diye hakikaten birçok insana ders olabilecek, birçok okumuş, doktorası olan, profesör olan insana ders olabilecek bir bilgeliği göstermiştir, bu davranışı ile.

Bilime, uzmanlığa saygı gösteriyordu. 

Evet. En çok merak ettiği ve görmek istediği mezunların ne olacağıydı. Başarılı olmalarını ve onların başarısıyla övünmeyi çok isterdi. Bu onun için çok önemliydi. Yani acaba bu çocuklar ne olur, iş insanı olan olur mu içlerinde, bilim yapan olur mu, doktora yapanlar olur mu falan, tüm bunları çok çok merak ederdi. Sanırım mezunlarımıza kendi içinden bir başarı çıtası koymuştu, onların başarısını bilse, görebilse memnun olurdu.

Sakıp Bey kendisini topluma karşı sorumlu hissediyordu. Bu duyguyu taşıdığını yaptığı çalışmalardan görebiliyoruz değil mi? 


Onun hep söylediği bir şey vardır, vakıf için de aynı şeyi söyler, biz bu topraklardan bu parayı kazandık, buraya borcumuz var. 

Öncülük çok hoşuna giderdi. Bununla ilgili hatırladığım bir şeyi paylaşmak isterim. Sakıp Bey, bir müze açma fikrini Atlı Köşk’te bir yemekte o dönemdeki Genel Sekreterimiz Hüsnü Paçacıoğlu ile oturduğumuz masaya gelerek söyledi. Güler Hanım başka masadaydı, yemekte yabancı misafirlerimiz var. Güler Hanım da yanımıza geldi. Bir müddet sonra, biz bir an önce misafirlerimiz gitsin de bunu konuşmaya başlayalım diye baktık. Misafirler gittikten sonra biz dört kişi saatlerce gece yarısına kadar bu konuyu konuştuk. Sakıp Bey heyecan içerisinde, şöyle mi yapsak, böyle mi yapsak diye konuşuyordu ama kendi kafasında karar verdi, yani üniversiteye bağlı bir şekilde bir müze olacak. 

Yani yıllardır ailesiyle oturduğu, çocuklarının, yeğenlerinin, kardeşlerinin büyüdüğü evi müze yaparak halka açmaya karar verdi.

Evet. Yani bu başka şey:  Zengin bir insan diyebilir ki, alın size şu kadar milyon dolar, bir müze kurun ama öyle yapmadı. Sakıp Bey kendi evini veriyor. Sonra gece geç saatte ayrılırken, birden döndü hepimize “görün bakın bu müzeyi kuralım, arkasından herkes müze kuracak, ama bu da çok güzel bir şey” dedi. Hakikaten de öyle oldu. 

Üniversiteye bağlı özel bir müze, Türkiye’de ilk değil mi? 

Evet evet. Rahmi Koç Teknoloji Müzesidir, ama sanat olarak ondan sonra işte Pera Müzesi açıldı, İstanbul Modern açıldı…Ve onunla ilgili de “bakın bizi taklit ediyorlar… biz güzel bir şey yapacağız ve bizi taklit edecekler” dedi. Müze konusunda da başarı çıtası hep yüksekti, Nazan Hanım (Nazan Ölçer) her zaman söyler, başkaları da bilir onu. Sakıp Bey; “yani biz öyle bir müze yapacağız ki, buraya Picasso gelir değil mi?” derdi. Yani o kalitede bir müze olacak. 

Yani bir de şey çok hoştu, bir süre sonra yurtların yetmeyeceği anlaşıldı ilk baştaki planda bin kişilik yurt kapasitesi vardı ama yetmiyor. Biz planı aşarak her sene yüzümüzü kızartarak Hüsnü (Paçacıoğlu) ile ben Güler Hanım’ın desteğiyle Sakıp Bey’e anlatırdık ve ek bütçe alırdık. Şimdi biz gene ek maddi destek isteyeceğiz, ama planlanan bütçe aşıldığı için hiçbir şey söylemiyoruz. Bir bahar şenliğine Sakıp Bey geldi, arabayla kampüsü dolaşıyoruz, bilgi veriyoruz. Yurtların yanında boş bir yerden geçtiğimizde bana döndü “burayı ağaçlandırmamışız Hocam” dedi, ne olur ne olmaz kalsın dedim ben.  Halbuki, bizim planımız oraya yurt yapmak, onun için ağaçlandırmadık. Sakıp Bey “ama yurtlar bitti değil mi” dedi, evet falan diye geçiştirmeye çalıştım. Sakıp Bey ısrarla, “peki, burayı neden ağaçlandırmadık biz, burada spor sahası falan da olmayacak” dedi. Biz bir şeyler gevelerken “anladım anladım, kaç para lazım daha” dedi? Ek yurt binası ile ilgili sıkılıp bir şey söyleyemediğimizi hemen sezdi. Plan dışı olmasına rağmen onu da sağladı. 

Ek yurtların daha erken yapılmasını sağladı… Hatırlıyorum da Sakıp Bey vefatından çok kısa bir süre öncesine kadar toplum yararına gördüğü çeşitli konulara maddi destek vermeye devam etti. Hastanede yatarken yaptı bunları. Mesela Kandilli Kız Lisesi için Türkan Saylan’ı hastaneye çağırdığını basından duymuştuk. 

Evet, Kandilli Kız Lisesi yatakhanesi yani Adile Sultan Sarayı için para verdi. 

Para verişini falan hatırlıyorum peki üniversiteye de böyle son dakika bir katkısı olmuş muydu?

Zaten üniversite onun mirasçısı, yani Sakıp Bey hisse senetlerinin epey bir kısmını üniversiteye bağışladı, başka şeyler de var, örneğin müzeye bağışladı ve öncelikleri vardı orada, birinci öncelik öğrencidir. Başarılı lisans öğrencilerine burs vermektir. 

Sabancı Üniversitesi öğrencileri Sakıp Beyin mirasçıları diyebiliriz.  

Evet, üniversiteye bağışladığı hisse senetlerinin geliri ile başarılı öğrencilere burs veriliyor, fakülte birincilerine ödül veriliyor.  

Sakıp Bey kamu yararına yaptığı herşeyde “halkıma söz verdim” derdi. Evini de Sabancı Üniversitesi’ne bağlı müze olması için bırakırken aynı şekilde “halkıma söz verdim”  diyerek başka bir yere taşındı.  

Bu özel sohbet için teşekkür ederim Tosun Bey. Sayın Sakıp Sabancı’yı saygı, sevgi ve şükranla anıyoruz.

SAKIP SABANCI FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN TIKLAYINIZ!

İş Fikrinize 150.000 Tl’lik Hibe Desteği

TÜBİTAK Bireysel Genç Girişim Programı (BiGG) Uygulayıcısı BiGG SEA, 2016 yılında 150.000 TL’lik %100 hibe desteğini alıp şirketini kurmak isteyen girişimcilerini arıyor!

2015 yılında TÜBİTAK desteğiyle yol arkadaşlığı yaptığı 27 girişimcisinin 4 milyondan fazla tohum sermayeye ulaşmasını sağlayan BiGG SEA; yeni dönemde herhangi bir şirkette ortaklığı olmayan, en az lisans mezunu (veya Haziran'da mezun olacak) ve yenilikçi, özgün, Ar-Ge içerikli iş fikri sahiplerinin başvurularını bekliyor. 

TÜBİTAK’ın iş fikrinizi hayata geçirmek için hibe desteği sağladığı Bireysel Genç Girişim Programı’na en iyi şekilde hazırlanmak için BiGG SEA’ye hemen başvurabilirsiniz!

Detaylar ve başvuru için: www.biggsea.com

 

BiGGSEA İstanbul Tanıtım Günleri

14 Nisan 2016, Perşembe, Sabancı Üniversitesi Tuzla Kampüsü,

Kayıt: biggseaistanbultuzla.eventbrite.com

 

20 Nisan 2016, Çarşamba, Karaköy Minerva Han

Kayıt: biggseaistanbulkarakoy.eventbrite.com

 

Sorularınız için:

BiGGSEA İletişim Merkezi

aysun.demirdogen@ebiltem.ege.edu.tr, 232 3434400 - 175        

İstanbul

nkahraman@sabanciuniv.edu

 

İPM’de “Türkiye’nin AB Katılım Müzakerelerinde Buruk Yıldönümü”

İstanbul Politikalar Merkezi - Sabancı Üniversitesi - Stiftung Mercator Girişimi,“Reshaping Relations in the Midst of Crises: A Bitter Anniversary for Turkey-EU Accession Negotiations”  (Kriz Ortamında İlişkileri Şekillendirmek: Türkiye'nin AB Katılım Müzakerelerinde Buruk Yıldönümü) başlıklı politika kitapçığı hakkında bir tartışma düzenleyecek.

Tartışmanın ana başlıkları, Türkiye ile AB arasındaki mülteci anlaşmasıyla ilgili son gelişmeler ve onlarca yıldır süren ilişkilerin genel görünümü. Mercator-İPM Araştırmacısı İlke Toygür ile AB İlişkileri Analisti Melih Özsöz, yazdıkları politika kitapçığını İstanbul Bilgi Üniversitesi Jean Monnet Kürsüsü Sahibi Doç. Dr. Senem Aydın-Düzgit tartışmacılığında ele alacak. Bu tartışmada sizi de aramızda görmekten memnuniyet duyarız. 

Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkiler, mülteci krizi üzerine AB'nin Türkiye ile işbirliğine gitmesi gerekince Ekim 2015'ten bu yana beklenmedik bir şekilde canlandı. Fakat Türkiye'nin içişlerine, uluslararası konjonktüre bakıldığında, yıllar süren durgunluktan sonra bu anlaşmanın yapılması ve üyelik görüşmelerinin tekrar başlaması, zamanlama açısından dikkat çekicidir. Günümüzde realpolitik, AB üyeliğinin değerler esaslı dayanak noktalarının önüne geçerek Türkiye vatandaşlarına belirsiz vaatlerde bulunmaktan öteye gidemiyor. Ayrıca mülteciler için en iyi çözümün, siyasi aracılıktan çok daha karmaşık ve uzak görüşlü bir politika gerektirdiği düşünüldüğünde, bu konuda fazla ilerleme kaydedilemediği de anlaşılıyor. Etkinlikte, İlke Toygür ve Melih Özsöz tarafından yakın zamanda yayımlanmış “Reshaping Relations in the Midst of Crisis: A Bitter Anniversary for Turkey-EU Accession Negotiations” (Kriz Ortamında İlişkileri Şekillendirmek: Türkiye'nin AB Katılım Müzakerelerinde Buruk Yıldönümü) adlı politika kitapçığı tartışılacak. Konuşmacılar bunun ardından Türkiye-AB ilişkilerinde gelinen durumu ve yol açtığı zorlukları masaya yatıracak. Mülteci krizine ve Türkiye ile AB arasında bu konudaki anlaşmaya özellikle vurgu yapılacak.

Tarih  : 14 Nisan 2016, Perşembe

Saat    : 10:00 – 12:00

Yer      : Sabancı Üniversitesi Minerva Palas, Bankalar Caddesi No:2 Karaköy

Not      : Etkinlik İngilizce olup çeviri yapılmayacak.

 

Sakıp Sabancı’yı Uluslararası Araştırma Ödülü ile Andık

Sabancı Üniversitesi Onursal Başkanı merhum Sakıp Sabancı’nın vasiyeti üzerine verilen “Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü", dün akşam Sabancı Center’da düzenlenen törenle on birinci kez sahiplerini buldu. Tüm detaylar bugün gazeteSU'da yayınlanacak. Takipte kalın...



Sakıp Sabancı Anma Töreni kapsamında düzenlecek Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü Töreni, Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ve Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof.  Dr. A. Nihat Berker’in ve Sabancı Ailesi’nin evsahipliğinde gerçekleşti.

Türk ve İslam Sanatı, Türkiye’nin tarihi, ekonomisi, sosyolojisi gibi alanlarda verilen ödül bu yıl “Türkiye’de Yeni Merkezler: Kentlerde Ekonomi, Eğitim, Sanat ve Barış” konusunda verildi.


2016 Ödül Konusu İçeriği:
Kentler her zaman insanların özgürleşmesi ile ilişkilendirilmiş alanlar oldular. Orta Çağ Avrupa’sında “kent havasının insanı özgürleştirdiğine” inanılırdı. Modern kentler de insanların geniş aile bağlarından ve hiyerarşik tarım ilişkilerinden kurtulup geldikleri özgürlük potansiyeli yüksek alanlar olarak tanımlanmıştır. Ancak kent yaşamındaki özgürlük potansiyeli ne denli çekici olsa da, kentler aynı zamanda ekonomik eşitsizliklerin, gelir uçurumlarının, kültürel farklılıkların ve gettolaşma eğilimlerinin de en fazla görünür olduğu mekanlar.
 
Türkiye’de hızla kentlesen bir ülkedir. 1950’lerde %25 oranında olan kentleşme, bugün %75 oranında ulaşmıştır. Artık, potansiyelleriyle ve riskleriyle, “kentleşmiş” bir Türkiye”de yaşıyoruz ve bu hızlı sürecin dinamik alanlarının başında da, Anadolu kentleri geliyor. Özellikle 1980’li yıllardan bu yana yaşanan değişim ve dönüşüm süreci, Anadolu’da, yeni kent merkezlerini ortaya çıkarmıştır. Örneğin, son 30 yılda yükselen Kayseri, Konya, Gaziantep, Eskisehir, Denizli, Çorum, v.b. kentler, yeni ekonomik ve siyasal güç merkezlerini de doğurmuştur.

Bu yeni kent merkezlerinin İstanbul, Ankara, İzmir gibi Cumhuriyet tarihinin ilk yıllarından bu yana öne çıkan kent merkezlerine alternatif olarak ortaya çıktığını söylemek mümkün.  Yeni kentler, son yıllarda, sadece ekonomik girişimcilikte yaptıkları hamleler ile değil, yüksek eğitim ve sanatsal faaliyetlere yönelik girişimci özellikleri ile de gündeme gelmekte. Bu kentlerin yükselmesi ile ortaya çıkan yenilikler nelerdir? Bu kentlerde izlenen girişimciliği tetikleyen özellikler nelerdir? Bu yeni kent alanları vatandaşların temel özgürlükleri ile ne denli uyumludur?  Bu kentlerin havası (sosyal ve siyasal ortamı) da tarihte hep kentlere atfedilen bir özelliğe yani insanları özgürleştirmeye elverişli midir? Yeni kentsel mekanlar Türkiye’nin gelişmesine, demokratikleşmesine ve barış ortamına nasıl katkıda bulunabilir?

Sabancı Üniversitesi’nin disiplinlerarası niteliğine uygun olarak, bu yılki Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü için bu konu seçildi. Geniş ve disiplinlerarası bir akademik perspektiften, bu konuya genel ve somut katkı yapan çalışmalar değerlendirildi.

Geçtiğimiz Yıllarda Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü

Sabancı Üniversitesi Onursal Başkanı merhum Sakıp Sabancı’nın vasiyeti üzerine verilen “Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü",  bu yıl 11 Nisan 2016'da on birinci kez sahiplerini bulacak. Geçtiğimiz yıllarda ödüle layık görülen çalışmaları hatırlamak gerekirse:

2006’daki ilk araştırma ödülünün konusu, “Türkiye’nin Yeni Jeopolitik Ortamı: Politikalarda Sorunlar ve Yeni Açılım Fırsatları” olarak belirlenmişti. Sunulan makaleler yedi kişilik bir bağımsız kurul tarafından değerlendirildi. Ödülü, Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü öğretim üyelerinden Lerna K. Yanık, “Köprü, Kavşak ve ‘Tampon Bölge’ Kavramlarından Öteye: Türkiye’nin Gelecekteki Uluslararası Rolünü Tanımlamak” başlıklı çalışmasıyla kazandı.
2007’deki araştırma ödülünün konusu ise “Balkanlar ve Ortadoğu’da Osmanlı Mirasına Dair Algılama” olarak belirlendi. Yarışmaya sunulan makalelerin dokuz kişilik uluslararası jüri tarafından değerlendirilmesinin ardından ödülü, Columbia Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Christine Philliou, “Algılama Paradoksu: Osmanlı Geçmişini, ‘Ulusal Bugün’ Gözüyle  Yorumlamak” adlı çalışmasıyla kazandı.
2008 yılı konusu “Bugünkü Türkiye'nin Kültürü, Kurumları ve Değerlerinde Osmanlı Mirası” olarak belirlenen yarışmada katılımcılar, günümüz Türkiye’sinin kültürü ve/veya kurumları ve/veya değerlerinde Osmanlı mirasının yansımalarını incelediler.  Yarışmanın birincilik ödülünü Tel Aviv Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Tarihi Bölümü, Osmanlı Tarihi Öğretim Üyesi Amy Singer “Hayırseverliğin Devamlılığı” başlıklı makalesi ile kazandı. 
2009 yılı konusu “Günümüzde Türk Toplumu ve Siyasetinde Çoğulculuk”  olarak belirlendi. Yarışmada birincilik ödülünü, Vermont Üniversitesi Öğretim Üyesi Kabir Tambar, “Çoğulculuk Çelişkileri: Tören Estetiği ve Türkiye'de Aleviliğin Uyanışı" başlıklı makalesi ile kazandı. 
2010 yılında konusu “Avrupa Birliği’nin Yönetişimi ve Kültürel Çeşitlilik: Türkiye’nin Katılımının Etkileri” olarak belirlenen yarışmada birinciliğe  “Türkiye’nin Öteki Kültürel Çeşitlilik Tartışması: AB İçin Dersler” başlıklı makalesi ile Delaware Üniversitesi’nde (ABD) doktora öğrencisi olan Juliette Tolay layık görüldü. 
2011 yılı konusu “Değişen Dünya Düzeninde Türk Dış Politikası İçin Yeni Yönelimler: Sorunlar ve Fırsatlar” olarak belirlenen ödülde birinciliğe “Türkiye’nin Yakın Çevresiyle İlişkisi: Türkiye’deki Dış Politika Dönüşümüne Sentezci ve Çok Boyutlu Bir Bakış”  başlıklı makalesiyle Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Kemal Kirişci layık görüldü. 
2012 yılında konusu “Küresel Krizlerde Türkiye Ekonomisinin Performansı” olarak belirlenen ödülde birinciliğe “Son Kriz Döneminde Uygulanan Konjonktür Karşıtı Maliye Politikasının Etkisi –Doğal Bir Deneyin Bulguları” adlı çalışmalarıyla, Almanya'nın Mannheim kentinde bulunan Center for European Economic Research’te araştırmacı olarak görev yapan Florian Misch ve Atılım Seymen layık görüldü.
2013 yılında konusu “Demokraside Denge ve Denetleme: Karşılaştırmalı Bir Perspektiften Türkiye” olarak belirlenen ödülde Jüri Özel Ödülü İstanbul Şehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun’a verildi. “Dayanıklı Bir Demokrasi İnşası: Türkiye Deneyimine Karşılaştırmalı Bakış” başlıklı makaleleriyle Meral Uğur Çınar (The New School Siyaset Bilimi ve Sosyoloji Bölümü) ve Kürşat Çınar (Ohio State Üniversitesi, Siyaset Doktora Programı) “Demokrasiye Geçiş ve Yükselen Çoğunlukçuluk Dalgası: Yunanistan ve Türkiye Örneklerinin Karşılaştırması” başlıklı makalesiyle Ioannis N. Grigoriadis (Bilkent Üniversitesi Siyaset ve Kamu Yönetimi Bölümü)  ve “Liberal Anayasal Demokrasi ve Popülist İtirazların Paradoksları” başlıklı makalesiyle de Yunus Sözen (Özyeğin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü) ödül aldılar. 
2014 yılında ödülün konusu “Türkiye’de Cinsiyet Eşitliği” olarak belirlendi. Jüri Özel Ödülü’ne University of London Öğretim Üyesi Prof. Deniz Kandiyoti layık görüldü. Eşit ağırlıklı verilen üç “Makale Ödülü”nü  ise; “Sayıların Ötesinde: Türkiye’de Kız Çocuklarının Eğitimini ve Güçlendirilmesini Yeniden Düşünmek” başlıklı makalesiyle Akanksha Misra (University of Washington), “Modern Kadın Özellikleri ve Toplumsal Cinsiyet Normlarının Mekan İçinde Müzakere Edilişi” başlıklı makaleleriyle Emine Gökçen Yüksel (Universität der Bundeswehr Munich), Stephan Stetter (Universität der Bundeswehr Munich) ve Jochen Walter (Universität Bielefeld) ile “Adalet Hesaplarını Sorgulamak: Ceza Yasası, Nefret Suçları ve Kuir Yaklaşımlar”  başlıklı makalesiyle Aslı Zengin (University of Toronto) ödül aldılar. 
2015 yılında ödülün konusu “Türkiye’de Çeşitlilik İçerisinde Birlikte Yaşamak, Diyalog ve İşbirliği” olarak belirlendi. Jüri Özel Ödülü’ne University of Utrecht’ten Emeritus Profesör Martin Van Bruinessen layık görüldü. Eşit ağırlıklı verilen üç “Makale Ödülü”ne  ise;  “Hoşgörünün Ötesi: Antakya Medeniyetler Korosu Örneğinde Dini Farkların Temsili” başlıklı makalesiyle University of Waterloo’dan Mahiye Seçil Dağtaş, “Savaş Gölgesinde Karşılaşmalar: Türkiye'nin Kürt Bölgesi” başlıklı makalesiyle University of Michigan’dan Haydar Darıcı “Arşiv Olarak Harabe: Anadolu’da Toprak ve Bellek” başlıklı makalesiyle University of California, Los Angeles’tan (UCLA) Anoush Tamar Suni layık görüldü.
2015 Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü Töreni'nden

Saygıyla Anıyoruz...

Abone ol