Ana içeriğe atla

Sabancı Üniversitesi’nde “Ulusal Duyarlılık Konferansı” yapılacak

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri (CIP), Anadolu Efes’in desteğiyle “Ulusal Duyarlılık Konferansı” düzenliyor.


Söz konusu konferans ile sosyal sorumluluk alanındaki gelişmeler ve farklı yaklaşımların paylaşılmasına yönelik bir diyalog ortamı yaratılması hedefleniyor. Sabancı Üniversitesi’nin Tuzla’daki kampüsünde düzenlenecek konferans; sosyal sorumluluk çalışmaları yürüten Türkiye’nin önemli üniversitelerini, liselerini, özel sektör ve sivil toplum örgütlerini buluşturacak. 25 Mart 2017 Cumartesi günü yapılacak konferansa katılım için kayıt olunması gerekiyor.

Sabancı Üniversitesi, Anadolu Efes’in katkılarıyla, sosyal sorumluluk alanındaki gelişmeler ve farklı yaklaşımlarının paylaşılacağı bir konferans düzenliyor. Türkiye’de ilk defa bir üniversite çatısı altında düzenlenecek olan Ulusal Duyarlılık Konferansı’nın odak noktası; sosyal sorumluluk, sivil duyarlılık, katılımcı demokrasi, aktif vatandaşlık ve gençlik çalışmaları olacak.

Türkiye’de ilk kez zorunlu sosyal sorumluluk dersi başlatan Sabancı Üniversitesi’nin Toplumsal Duyarlılık Projeleri (CIP) Grubu tarafından düzenlenecek konferans; sosyal sorumluluk çalışmaları yürüten, Türkiye’nin önemli üniversiteleri, liseleri, özel sektör ve sivil toplum örgütleri arasında bir diyalog ortamı yaratmayı hedefliyor.  

Robert Kolej, Akdeniz Üniversitesi ve Açı Okulları’nın temsilcilerini de ağırlayacak olan konferansta; genel sunumların yanı sıra tartışma oturumlarına da yer verilecek.  Paneller, iyi örnek oturumları ve atölye çalışmalarının yapılacağı konferansta; Anadolu Efes, Akbank Bayer, Unilever gibi köklü kurumların yanı sıra TEMA, KAÇUV, Bilim Kahramanları Derneği gibi sivil toplum örgütleri de yer alacak. Konferans sırasında mini bir fuar da düzenlenecek.

 

Güzel Sanatlar ve Sanal Gerçeklik

Kullanıcılarının görüşünü kapatan ve onları bambaşka bir dünyaya davet eden, sanal gerçeklik teknolojisi hızla gelişip yayılmaya devam ediyor. Birçok bilim dalında olduğu kadar sanal gerçeklik artık çeşitli sanat projelerinde de yer alıyor. Yeni jenerasyon sanatçılar artık sanal gerçeklik aracığıyla sanat eserleri yaratabiliyor. Kimileri bu sanat eserlerini galerilerinde görücüye sunarken kimileri ise online olarak paylaşıyor. Bu sanat eserlerinin en etkileyici yanı ise hayranlarının başka bir dünyada sadece esere odaklanma imkanı sunması. Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği 2. sınıf öğrencimiz Selin Eyüpoğlu güzel sanatlar ve sanal gerçeklik konusundaki yazısını sizler için derledi. 

Geçen sene “Total Recall” ve “MacGyver” donanımlarının kurulması ve kullanımın kolaylaştırılıp yaygınlaşmasıyla sanal gerçekliğe farklı alanlarda çalışan sanatçılar tarafından duyulan ilgi hızla arttı. Piyasaya ilk sürülen sanal gerçeklik seti Oculus Rift, 110 derece görüş alanı ve içine gömülü kulaklıklarla kullanıcılarına yapay bir dünya deneyimi sunuyor. Akıllı telefonlarla parallel çalışabilen Google Cartboard ise kafa hareketleri algılayan ve ekrana yansıtan sensörlere sahip. Bu sanal gerçeklik başlığı, derinlik algısı oluşturmak için 19.yüzyılda yapılan stereoskopların çalışma prensibinden yararlanıyor. İçinde bulunan lensler birbiriyle belli açı yapan iki resmi birleştirerek bir tür derinlik illüzyonu oluşturuyor.

Bazı müzeler bu gelişmelerden etkilenerek, duvarlara asılan tabloların ötesinde sunumlar ve yeni sanat projeleri yapılabileceğini düşündü. Google’ın partnerliğiyle Londra’daki Dulwich Picture Gallery, Brüksel’deki BOZAR gibi dünya çapında ünlü galerileri sanal olarak gezmek artık mümkün. Bazı müzeler ise kendi sanal gerçeklik uygulamalarını piyasaya sürmeyi tercih etti. Örneğin Washington’daki Renwick Gallery, “Wonder” sergisini sanal gerçeklik uygulaması şeklinde sanatseverlere tekrar sundu.

Müze sergilerinde kullanılan sanal gerçeklik projeleri ise ziyaretçileri en çok heyecanlandıran kısım. Geçen ay New Museum tarafından ziyaretçilere sunulan 6 dijital sanat eseri, kullanıcılara video oyunlarından çok daha farklı bir deneyim sunuyor. Kurulan dünyada objeler havada dolanıyor ve kimi zaman bulunduğunuz alan ve arkaplan kontrolünüz dışında değişiyor. Rachel Rossin tarafından hazırlanan “First Look” ve “Man Mask”, Call of Duty oyununa göndermede bulunuyor. CoD askerleri projede beyaz gölge olarak yer alıyor ve arkadaki bir kadın sesi mutluluk ve barışla ilgili özlü sözler söylüyor. “Transdimensional Serpent” isimli projede kurgulanan dünyada şeytani yankılar, satirler  ve yılanlar boş bir oda ve orman gibi farklı alanlarda mekan algısıyla birbirine karışıyor.

Sergilerde bulunan diğer çalışmalar ise daha özgün elementler içeriyor. Jayson Muson’ın projesi polis şiddeti kurbanları için ağıt niteliğinde. Kurbanların isimlerini taşıyan yıldız takımlarının karanlık gökyüzünde belirmesiyle başlayan simülasyonda arkaplanda yavaş rüzgar esintisi ve hafif, rahatlatıcı melodiler duyuluyor. Jeremy Couillard’ın projesinde ise öbür yaşama geçiş kurgulanmış. Karikatür bir bedenden yükselip eşsiz renkli tünellerden geçerek cennete ulaşıyorsunuz.

Video oyunu tasarımcıları için gerekli teknik yapılar, farklı sanat dalları için uygulanabilir  olmayabiliyor. Teknik gelişmeler ve inovasyonlar kimi zaman sanatçıların ihtiyaçlarına yetişemiyor. Güzel sanatlarda modernizm ise bir bakıma bu arayışı anlamsız kılıyor. Sanat gittikçe bir illüzyon haline gelirken medya araçlarından sonuna kadar yararlanmakla yeni anlamlar kazanıyor. Sınırları olmayan sanal gerçeklik teknolojisi ise sanatın insanlarda uyandırdığı duyguları bir üst seviyeye taşıyor.

Call for Instructor Proposals - MATH Course

Sabanci University Summer School (June 28 - August 18, 2017) has a job 
opening for university instructors concerning the following 
undergraduate course in Mathematics:

MATH202 - Differential Equations        

The course will be conducted in English. For more information about the 
course, please visit Faculty of Engineering and Natural Sciences website:

http://fens.sabanciuniv.edu/

The applicants should have previous teaching experience of this course 
at the undergraduate level and should send a package containing their 
C.V., and evidence of teaching ability to:

Sena Balkaya
Summer School Office
E-mail: summer@sabanciuniv.edu

Accommodation for accepted instructor will be provided at the Sabancı 
University campus. Moreover, associated economy class return flight 
tickets of accepted instructor will be reimbursed upon confirmation.

Application deadline is March 31, 2017. The evaluations will start
immediately.

"Filmlerde Kadın Bedeni, Aile ve Cinsellik" paneli gerçekleşti

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi’nin Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamındaki ilk film gösterimi 13 Mart 2017, Pazartesi günü Minerva Palas’ta gerçekleşti. İran’da boşanmayı konu alan “Talak” (Boşanma) filminin gösteriminin ardından, Başak Tuğ ve Feyza Akınerdem’in konuşmacısı olduğu panele geçildi.

Başak Tuğ filmi hukuk antropolojisi açısından değerlendirirken, Feyza Akınerdem filmin kurgusu üzerinden değerlendirmede bulundu.

Başak Tuğ filmdeki kadınların hukuki prensipleri bilerek kurduğu stratejilere değindi. Legal kurgu tutmadığı zaman ise anlaşmalı evlilik yoluna gidildiğini, bunun da yine kadının inisiyatifi ile başlatıldığını söyledi. Filmi hukuk boyutuyla değerlendiren Başak Tuğ, hem İslam Hukuku hem de modern hukuk içinde toplumsal cinsiyet normlarının fazlasıyla olduğuna dikkat çekti.

Filmi kurgusal açıdan değerlendiren Feyza Akınerdem filmde kadınların kendilerini haklı gösterecek bir hikaye kurguladıklarını söyledi. Bütün toplumsal adalet sistemlerinde, bir hikaye üzerinden hak talebinde bulunma mecburiyetini gösterildiğini sözlerine ekledi. Filmlerdeki adalet dağıtımının cinsiyetli bir dağıtım olduğunu belirten Akınerdem, adaleti dağıtanın erkek kahraman olduğunu ifade etti. Kadınların ise bir erkeğin gelip adalet dağıtmasını beklediklerine dikkat çekti.

Sabancı Üniversitesi’nden 6 proje TÜBİTAK tarafından desteklenmeye hak kazandı

Sabancı Üniversitesi’nden 6 proje, TÜBİTAK Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı (1003) kapsamında desteklenmeye hak kazandı. Söz konusu programın amacı, Ulusal Bilim Teknoloji ve Yenilik Stratejisi çerçevesinde belirlenecek öncelikli alanlarda sonuç odaklı, izlenebilir hedefleri olan, ilgili bilim/teknoloji alanlarının dinamiklerini gözeten ve yurt içinde yapılan Ar-Ge projelerini desteklemek ve bu projeler arasında eşgüdüm sağlamak.

TÜBİTAK Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı (1003)  kapsamında desteklenen projeler:.

MDBF Öğretim Üyelerimizden Dr. Cengiz Kaya’nın Proje Yürütücüsü ve Dr. Yusuf Ziya Menceloğlu’nun Araştırmacı olduğu “Nükleer Tıp Tesislerinde Yapısal ve Kisisel Radyasyon Kalkanlama Malzemesi Olarak Kullanılabilecek Bor karbür Takviyeli Hafif ve Esnek Polimer Nanokompozitlerin Geliştirilmesi ve Karakterizasyonu” başlıklı orta ölçekli projenin TÜBİTAK 1003 - Yeni Bor Ürünlerinin, Üretim Teknolojilerinin Geliştirilmesi ve Kullanım Alanlarının Yaygınlaştırılması Çağrısı kapsamında desteklenmesine karar verildi.

MDBF Öğretim Üyelerimizden Dr. Devrim Gözüaçık’ın “Akciğer Kanserinin Yayılım Mekanizması ve Tedavisiyle” ilgili büyük ölçekli projesinin TÜBİTAK 1003 - Moleküler Tıp Çağrısı kapsamında desteklenmesine karar verildi.

MDBF Öğretim Üyelerimizden Dr. Emrah Kalemci’nin Proje Yürütücüsü ve Dr. Ayhan Bozkurt’un Danışman, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin Yönetici Kuruluş olduğu “Tıbbi Görüntüleme Uygulamaları İçin Kadmiyum Çinko Tellür (CdZnTe) Algılayıcı Sistemlerinin Geliştirilmesi (µCZT)” başlıklı büyük ölçekli projenin TÜBİTAK 1003 - Biyoenstrümantasyon Sistemleri Çağrısı kapsamında desteklenmesine karar verildi.

MDBF Öğretim Üyelerimizden Dr. Erkay Savaş’ın Proje Yürütücüsü ve Dr. Albert Levi, Dr. Cemal Yılmaz ve Dr. Kamer Kaya’nın Araştırmacı olduğu “Mahremiyet Korumalı, Heterojen ve Dağıtık Mimariye Sahip Güvenlik Operasyon Merkezi” başlıklı orta ölçekli projenin TÜBİTAK 1003 - Siber Güvenlik Çağrısı kapsamında desteklenmesine karar verildi.

MDBF Öğretim Üyelerimizden Dr. İbrahim Tekin’in Proje Yürütücüsü ve Dr. Hüsnü Yenigün’ün Araştırmacı olduğu “Küresel Konumlama Sistemi ve ISM Bandı İşaretleri Kullanılarak Kapalı Alanlarda Konumlandırma Sisteminin Geliştirilmesi” başlıklı küçük ölçekli projenin TÜBİTAK 1003 - Nesnelerin İnterneti Kapsamında M2M Uygulamalarına Yönelik Araştırmalar Çağrısı kapsamında desteklenmesine karar verildi.

MDBF Öğretim Üyelerimizden Dr. Volkan Patoğlu’nun “Savunma Sanayi için Dış İskelet Sistemi Geliştirilmesi” başlıklı büyük ölçekli projesinin TÜBİTAK 1003 - Yeni Nesil Robotik Sistemler Çağrısı kapsamında desteklenmesine karar verildi.

Sabancı Üniversitesi olarak 2016 yılı TÜBİTAK 1003 Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme programına yürütücü olarak yapılan başvurular dikkate alındığında %35 oranında başarı elde edildiğini görüyoruz. Tüm öğretim üyelerimizi başarılarından dolayı kutlarız. 

Tarih, Kadın Sağlığı ve Nüfus Politikaları

Tarih, Kadın Sağlığı ve Nüfus Politikaları

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi, Dünya Kadınlar Günü Etkinlikleri kapsamında, 8 Mart 2017, Çarşamba günü, Sinema Salonu’nda kadın sağlığına tarihsel bir bakış açısı sunan bir panel düzenledi.

Sabancı Üniversitesi’nden İlker Birbil’in moderatörlüğünde gerçekleşen panelde; İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Gülhan Erkaya Balsoy “Kadın Sağlığına Tarihsel Bakışlar”, Sabancı Üniversitesi’nden Ayşecan Terzioğlu “Türkiye’deki Nüfus Politikalarında Tıbbileşme ve Kadın” ve Kemerburgaz Üniversitesi’nden Tuba Demirci “Tarih ve Devletin Umurunda Olmayan Bedenler; Doğum Sonrası ve Menapoz Döneminde Kadın Bedeni ve Sosyal Politika” başlıklı birer konuşma yaptılar.

Osmanlı’da nüfus ve kadın

Gülhan Erkaya Balsoy, kadın sağlığı konusunu feminist açıdan ele alan tarihçilerin, ebeler / kadın şifacılar ile doğum ve hamilelikle ilgili dönüşüm, olmak üzere iki temel yaklaşımla incelediklerini ifade etti. Osmanlı nüfus politikalarına değinen Gülhan Erkaya Balsoy,  19. yüzyılın, nüfus politikaları açısından, devlet ve toplum ilişkisinin değiştiği bir dönem olduğunu belirtti. 1839 tarihli Tanzimat Fermanı ile vergi sistemi, askere alma ve hukuk alanında değişiklikler yaşandığına dikkat çeken Balsoy, fermanda, kadınların nasıl yer aldığına dair bilgi olmadığını sözlerine ekledi. Devletin 19. yüzyılda verdiği hizmetlerin ve aldığı sorumluluğun arttığının altını çizen Balsoy, nüfusun yönetimin çok temel bir unsuru olduğuna dikkat çekti. Nüfusun büyümesinin kadın bedeni üzerinden yönetildiğini ifade etti. Özellikle doğum esnasındaki ölümleri azaltmak için bir ebelik okulu açıldığını söyledi. Daha sonralarda ise ebelerin yaptığı birtakım işlemlerin ebeler tarafından yapılmasının yasaklandığını ve erkek doktorların kontrolüne verilerek ebelerin hiyerarşinin en alt katına yerleştirildiğini sözlerine ekledi.

Hamilelik, doğum ve kısırlık konusunda da konuşan Gülhan Erkaya Balsoy, yaşanan politika değişiklikleri ile beraber çeviri kitapların da yayınlanmaya başladığını söyledi. Tıbbi kitapların yanı sıra popüler kitapların da çevirisinin olduğunu belirten Balsoy, bu kitaplarda ağırlıklı olarak kadın kısırlığı ele alınsa da erkek kısırlığının da konu edilebildiğini belirtti.

Cumhuriyet Dönemi’nde kadın ve sağlık

Ayşecan Terzioğlu, konuşmasında nüfus politikalarını biyoiktidar ve biyopolitika kavramlarını temel alarak 4 bölüme ayırdı.

Kuruluş Dönemi olarak adlandırdığı birinci bölüm Cumhuriyet’in kuruluş yılları olan 1920’ler ve 1930’lardaki durumu aktardı. Bu dönemde savaştan çıkmış, ordunun geçtiği yerlerden kaynaklanan yaralı ve hasta bir nüfus olduğunu belirten Terzioğlu, bu dönemde sağlıklı, Türk, Müslüman ve seküler bir nüfus yaratma gayesi olduğunu söyledi. Ayrıca sağlığın kadına atfedilen büyük bir yükümlülük olduğunu sözlerine ekledi. Bunun yanı sıra, bu dönemde kadın bedeni ve varlığına yeni bir toplumsal görünürlük getirildiğini ifade eden Terzioğlu, okuyan, çalışan, spor yapan ve dünyada toplumu temsil edecek bir kadın portresi olduğunu dile getirdi.

Gelişme Sancıları dediği ikinci dönemde 1960’ları ele aldı. Bu dönemde tarımda modernleşme ile birlikte yaşanan göçler nedeniyle şehirlerde doğurgan genç nüfus şişkinliği olduğunu belirtti. Köyden kente göçlerin yarattığı eşitsizlik ve dengesizliği düzenlemek adına doğurganlığı engelleyen bir dönem olduğunun altını çizdi. Bu dönemde sosyal devlet ve halk sağlığı hamlesi yapıldığını ve birçok köyde sağlık ocağı açıldığını belirtti. Sağlık ocağı açılamayan köylere ise karavanlar ile ulaşıldığını söyledi. Karavanlarda gerçekleşen spiral takma gibi işlemlerin kadınların enfeskiyon kapmasına ve bunun da devletle toplum arasında kopukluk oluştuğunu söylerken, bu sağlık hamlesinin iyi sonuçlarının olduğunun da altını çizdi.

Feminist kazanımların yaşandığı, Yeni Düzen olarak nitelediği üçüncü dönemde 1980’leri ele aldı. Bu dönemde de doğurganlığın kısıtlandığını ancak bunun için medyanın kullanıldığını belirtti. 1960’lardan en büyük farkının ise  doğum kontrol yöntemlerinin çeşitlenmesi olduğunu belirtti. Bu dönemde kadınların özel ve kamusal hayatlarında birçok kazanımları olduğunu sözlerine ekledi.

Ayşecan Terzioğlu dördüncü dönemde ise gelenekselliğin yeniden inşasına dikkat çekti. 2010’larda doğurganlığı teşvik edici görüşlere dönüş yaşandığını söyledi. Kadın bedenine olan dayatmalara, Türklük vurgusuna ve nüfus artışı arzusuna dönüş görüldüğünü ifade etti. Sağlık ocaklarının, aile sağlık merkezlerine dönüşmesi nedeniyle uygulamadan kaynaklanan kayıplar yaşandığına dikkat çekti. Kadınlığın sadece annelik rolüne indirgendiğini ve kamusal alandaki kazanımların tehdit altında olduğuna vurgu yaptı.

Doğum, loğusalık ve menapoz

Tuba Demirci sağlık meselesinin cinsiyetlendirilmiş bir alan olduğuna dikkat çekti. Toplumsal cinsiyetin yarattığı eşitsizliklerin, kadın bedeninin genç ve üretken olması gerektiğini dayattığını söyledi.

Konuşmasında doğum ve loğusalık dönemine değinen Tuba Demirci, Türkiye’de doğum yapan kadınların yüzde 85-90’ının annelik hüznü, yüzde 25’inin doğum depresyonu ve yüzde 10’unun ise doğum psikozu yaşadığına dikkat çekti. Alt sosyo-ekonomik gruptaki kadınların doğum hüznünü daha fazla yaşadıklarına dikkat çekti. Bu dönemin sorunsuz atlatılması gerektiğinin altını çizen Demirci, kadınların yeterli desteği alamadıklarını da sözlerine ekledi. Bebek bakımı eğitiminin devletin görmediği bir alan olduğuna dikkat çeken Demirci, kadın yaşayacakları panik anında ne yapacaklarını anlatan bir kaynak olmadığını söyledi. Doğum sonrası dönemde annenin eş ve komşulardan destek aldığını ancak bunun yeterli olmadığını belirtti. Anneye karşı bebeğe odaklanan pakete karşı yeni bir sosyal paketi ihtiyaç olduğunun altını çizdi.

Tuba Demirci konuşmasında menapoz konusunu da ele aldı. Menapozun 200 yıl önce bir hastalık olarak görülmediğini, 1850’li yıllarda Fransız uzmanların bu alanda çalışmaya başladıklarını söyledi. Menapozun 1850’lerden sonra tıbbileştidiğine ve erkek doktorların bunu bir hastalık olarak tanımladıklarına dikkat çekti. 1930’larda tam bir hastalık olarak tanımlandığını, sentetik ostrojen ve progesteron üretimiyle kadınların eski günlerine döndürmek için davet edildiğini söyledi. Kadınların genç görünmek ve evlililiğin özünü bozmamak için bağımlı olduklarını sözlerine ekledi. 1960 ve 1990 arasında ilaç sektörünün saldırgan tutumu, tıbbın ticarileşmesi ve basın sayesinde kadınların ciddi oranda hormon aldıklarını söyledi. Bu sentetik hormonların da kanser oranının artırdığına dikkat çekti. Osteoporoz tedavi edilirken, meme kanseri ve endometrial kanserlerin çoğaldığına vurgu yaptı. Türkiye’de ise hormon tedavisinin çok yaygınlaşmadığını, orta ve üst sosyo-ekonomik gruptaki kadınların buna maruz kaldığını belirtti. Menapoz konusunda hormon çalışmaları olduğunu dile getiren Tuba Demirci, bu alanda sosyolojik çalışmalar da yapılması gerektiğini savundu.

 

 

Sabancı Üniversitesi Kariyer Ofisi Başarıları "Karaköy'den Avustralya'ya..."

İşverenlerin yeni mezunlarda aradıkları beceriler ve yeni işe alım yöntemleri

Sabancı Üniversitesi Kariyer Ofisi Koordinatörlüğünde yürütülen "Y Kuşağının Yetkinlik Gelişimi ve Sosyal Medya’da Kişisel Markalaşması için Sanal Rehber" başlıklı Avrupa Birliği projesinin ilk araştırmaları sonuçlandı.

Proje ekibi çeşitli organizasyonlarda araştırma sonuçlarını paylaşmaya devam ediyor.

Bu kapsamda, 26 Ocak Perşembe günü Karaköy Minerva Palas’ta çok sayıda katılımıyla gerçekleştirilen ilk etkinlikte Kariyer Merkezleri ve İnsan Kaynakları yetkilileri ile aşağıdaki araştırma sonuçları paylaşıldı.

Sabancı Üniversitesi Kariyer Geliştirme ve Mezunlarla İlişkiler Yöneticisi Şule Yalçın Türkiye ve Avrupa’daki “Sosyal medyanın kariyer ve işe alım süreçlerindeki etkisi nedir?” sorusuna cevap aradıkları anket sonuçlarını paylaştı. 1329 öğrenci, 109 işveren ve kariyer merkezlerinin katıldığı anket sonuçlarına göre; İşverenlerin ve Kariyer Merkezlerinin işe alımda sosyal medyayı kullanma oranlarının öğrencilere göre daha fazla olduğu görüldü.

Ayrıca, Universum Global firması liderliğinde yürütülen “Avrupa’daki firmaların yeni mezunlarda aradığı beceriler nelerdir” konulu araştırmanın çıktıları da Kıdemli Danışman Vasco Castro tarafından  paylaşıldı. Avrupa genelinde 1299 işverenin katılımıyla gerçekleştirilen araştırmaya göre işverenlerin yeni mezunlarda aradıkları temel yetkinlikler; Güvenilirlik, Sorumluluk, İletişim Becerileri, Olumlu Tutum ve Takım Çalışması olarak saptandı.

Her iki araştırmanın sonuçları, insan kaynakları yetkilileri ve kariyer merkezlerine önemli bir girdi sağladı.

Şule Yalçın 15–17 Şubat 2017 tarihleri arasında, Avustralya’da düzenlenen Asya Pasifik Üniversite – Sanayi İşbirliği konferansına katıldı.

Sabancı Üniversitesi Kariyer Ofisi, Üniversite – Endüstri İnovasyon Network’ü tarafından bu yıl 4.’sü gerçekleşen Asia-Pasific Üniversite Sanayi İşbirliği Konferansına proje sunumu için davet edildi.

3 gün boyunca devam eden ve 29 ülkeden katılımın olduğu konferansta Şule Yalçın “ Y Kuşağı Rehberi” Projesinin elde ettiği ilk sonuçları ve 2 yıl içerisinde tamamlanması planlanan proje çıktılarını paylaştı. Proje çıktılarına gösterilen yoğun ilgi neticesinde, Kariyer Ofisi Sabancı Üniversitesi öğrencileri için Asia pasific bölgesindeki kurum ve üniversitelerle staj ve kariyer odaklı yeni işbirlikleri kurdu.

 

Kalben SGM'den önce RadyoSU'da

Kalben SGM'den Önce RadyoSU'da 

Kalben, 15 Şubat Çarşamba günü SGM'deki performansından önce Transatlantic programına konuk oluyor. Kalben ilgili merak edilenlerin ve müziğinin konuşulacağı yayın saat 17.00'de gerçekleşecek. 

Tarih: 15 Şubat 2017, Çarşamba 

Saat: 17.00

Dinlemek için: radyosu.sabanciuniv.edu, tunein/radyosu, Speak

Spor Psikologları Arda Coşkun ve Beren Kaynak Sabancı Üniversitesi'nde...

Spor Psikologları Arda Coşkun ve Beren Kaynak 14 Mart 2017 Salı günü Sabancı Üniversitesi'nde... 

Birçok teknik direktör, antrenör ve koçlar; fiziksel, tekniksel ve taktiksel becerilerin yanında psikolojik becerileri de antreman programlarına ekleyerek spor psikologlarıyla çalışmaktadırlar.

Sabancı Üniversitesi'nin Türk Psikoloji Öğrencileri Çalışma Grubu ile birlikte gerçekleştirdiği "Spor Psikolojisi" etkinliğinde; Spor Psikologları Arda Coşkun ve Beren Kaynak motivasyon, dikkat, konsantrasyon, stres mücadelesi, hedef koyma, sakatlıkla ve öfkeyle mücadele vb. zihinsel teknikler hakkında bilgiler sunacak.

"Spor Psikolojisi Nedir?", "Psikolojik Performans Nasıl Artar?", "Sporun Psikoloji ile Alakası Ne?" gibi soruların cevaplanacağı etkinlik 14 Mart 2017 Salı günü saat 19.00'da FASS G022'da gerçekleşecek.

Sabancı Üniversitesi Girişimcilik Kurulu’ndan Kadın Girişimciler Paneli

Sabancı Üniversitesi’nin Teknoloji Tabanlı Girişimleri Hızlandırma Merkezi SUCOOL tarafından düzenlenen STARTUP GLOBE MEETUP'ların dördüncüsü 16 Mart 2017, Perşembe akşamı, ImpactHub evsahipliğinde gerçekleşecek.

"Kadın Girişimciliği" konusunun ele alınacağı etkinlikte, daha evvel "başarılı start-up'lar kurmuş veya kurulmasında rol almış kadın girişimcilerle birlikte"

- Kadın girişimci olmanın zorluklarını ve bu zorlukları aşabilmek için kimlerden nasıl destekler alınabileceği,

- Kadın girişimcilerin ihtiyaç ve gereksinimleri

- Kadınların çalışma hayatında çoğunlukla reklam, sağlık ve bankacılık gibi alanlara yoğunlaşmasının altında yatan sebepler konuşulacak.

Moderatörlüğünü Sabancı Üniversitesi Girişimcilik Kurulu Direktörü Prof. Dr. Dilek Çetindamar’ın üstleneceği panelde; Vispera CEO’su Prof. Dr. Aytül ERÇİL, Leonardini Kurucusu Cemile TANKURT ve Girişimcilik Vakfı Genel Müdürü Mehru AYGÜL konuşmacı olacaklar.

Program:

Tarih: 16 Mart 2016, Perşembe

Saat:   19:00-21:00

Yer:    ImpactHub İstanbul, Sanayi Mahallesi (Tarif: M2-Taksim Metro Hattı, Sanayi Metro

durağı, Güney Çıkışı, LOQUM'un olduğu ara)

Abone ol