Ana içeriğe atla

Ersin Göğüş TRT Radyo Haber'e konuk oldu

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ersin Göğüş, TRT Radyo Haber Metropol Postası Programı'nda Levent Karadeniz'in sorularını cevapladı.

Ersin Göğüş'ün Türkiye Uzay Ajansı ve keşfedilen 7 yeni gezegen ile ilgili soruları yanıtladığı röportajını buradan dinleyebilirsiniz.

Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri Kazanan Makalelerin Özetleri

Eşit ağırlıklı verilen üç “Makale Ödülü”ne bağımsız araştırmacı Defne Kadıoğlu Polat, City University of New York’tan Zeynep Selen Artan-Bayhan ve Florida Üniversitesi’nden Tolga Tezcan layık görüldüler. 

Kazanan Makalelerin Özetleri

"Hiç olmazsa bir evimiz var" Soylulaştırılan Bir Berlin Mahallesinde Yaşayan Türkiyeli Göçmenlerin Gündelik Deneyimleri

Defne Kadıoğlu Polat

Özet

Bu makale, Almanya'da etnik ve ekonomik eşitsizlik arasındaki ilişkiyi, Berlin'in eskiden uzak durulan, şimdi ise mutenalaştırılmakta olan bir mahallesinde birinci nesil Türkiyeli göçmenlerin gündelik deneyimleri üzerinden irdelemektedir. Almanya'daki Türkiyeli göçmenlerin yaşadıkları yerleri değiştirme ve yaşadıkları yerler sayesinde değişme potansiyelleri, yıllar içinde pek çok araştırma tarafından incelenmiştir. Ancak göç olgusuna bağlı sosyal eşitsizlik üzerine tartışmalar hala entegrasyon paradigmasının çevresinde şekillenmektedir. Türkiyeli göçmenlerin Almanya toplumunu nasıl etkilediğinin yanı sıra, Almanya ekonomisindeki neoliberal yeniden yapılanma doğrultusunda dışlama ve eşitsizlik biçimlerinin nasıl değiştiği üzerine tartışmadan söz edilemez. 

Bu yeniden yapılanmanın bir biçimi de mutenalaştırmadır. Mutenalaştırma, bir mahalle, semt hatta bütün bir ilçenin daha varlıklı kişiler için dönüştürülmesi anlamına gelir. Halihazırda Almanya'da, özellikle başkentte en hararetli tartışma konularından biridir. Ancak mutenalaştırmanın semt sakinlerinin hayatını nasıl etkilediğini, onların gündelik pratiklerine bakarak inceleyen araştırmalara hala fazla rastlanmamaktadır. Berlin'in göçmen ve işçi yoğunluklu mahallelerinden birinde yaşayan birinci nesil Türkiyeli göçmenleri inceleyen bu makale, etnik ve ekonomik eşitsizliklerin girift yapısını anlamak için mutenalaştırma merceğinden bakmanın çok elverişli olduğunu öne sürmektedir. 

Makalenin kuramsal temeli, Henri Lefebvre’ın çok boyutlu alan teorisine dayanır. Özellikle de, Lefebvre'ın "muhayyel" ve "yaşanılan" alanlar arasındaki diyalektik önermesi üzerinden, Reuterkiez mahallesinde mutenalaştırma öncesinde ve halihazırdaki mutenalaştırma sürecinde çatışan ve farklı perspektiflerin daha iyi anlaşılabileceği öne sürülmektedir. Makale kuramsal çerçeveyi oluşturmanın ardından Berlin'deki konut yapılanmasına dair bilgi vererek başkentteki Türkiyeli göçmenlerin mutenalaştırmadan neden orantısız olarak etkilendiklerini açıklamaktadır. Ardından ampirik vaka incelemesine geçilmektedir. İlk olarak, incelenmekte olan Reuterkiez mahallesi tanıtılmaktadır. İkincisi, mahallede girişilen mutenalaştırma çalışmalarının ardından, Berlin'in uzak durulması gereken en tehlikeli mahallelerinden birinin bugün nasıl en popüler yerlerden birine dönüştüğü özetlenmektedir. Bu bölümde, mutenalaştırma öncesinde mahallenin medya ve yerel politikacılar gibi hakim aktörler tarafından tehlikeli bir "göçmen gettosu" gibi lanse edilmesine değinilecektir. Üçüncü olarak, kötü imajına ve halihazırdaki sosyal sorunlarına rağmen Reuterkiez'ın Türkiyeli göçmenler için yoğun bir kullanım değeri olduğu fakat bunun mutenalaştırma kapsamında giderek kaybolduğu açıklanacaktır. Ampirik kısmın son bölümünde, Reuterkiez'daki birinci nesil Türkiyeli göçmenlerin mutenalaştırma sürecinden nasıl etkilendikleri tartışılacaktır. 

Bu makalenin genel argümanı, ilk olarak Berlin'deki Türkiyeli göçmenlerin mevcut sosyal eşitsilikler nedeniyle mutenalaştırmadan orantısız olarak etkilendikleridir. İkinci olarak makale, Henri Lefebvre’ın muhayyel ve yaşanılan alan arasındaki ayrımından yola çıkarak, Türkiyeli göçmenlerin ve ailelerinin deneyimlerine atıfla, göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerin kendinden "sorunlu" olduğuna yönelik hakim fikre karşı çıkmaktadır. 


Yurtdışında İbadet: Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Türkiyeli Göçmenlerin Dinsel Sınırları ve Deneyimleri 

Zeynep Selen Artan-Bayhan 

Özet 

Radikal İslamcı grupların son zamanlarda Paris, Brüksel ve Berlin gibi Avrupa başkentleri ile ABD'nin San Bernardino ve Orlando şehirlerinde düzenlediği saldırılar, çok sayıda vatandaşın ölümünün yanı sıra, ABD ve Batı Avrupa'da Müslüman varlığının sorunlu halini de ortaya koydu. Saldırıların ardından, İslam'ın Batı değerleriyle uyumluluğunu sorgulayan görüşler basında ve sosyal medyada tekrar yaygınlaşmaya başladı. Batı'da İslam'ın varlığına ilişkin ortak bir rahatsızlık duygusu varsa da, Atlantik'in iki yakasını birbirinden ayıran ciddi tarihsel ve yapısal farklar da göz ardı edilemez. Müslüman nüfusunun demografik özellikleri, yerleştikleri toplumun dindarlık düzeyi ve din kurumları ile devlet arasındaki köklü ilişkiler, Müslümanlar için sonuçları çok çeşitli olabilecek farklı ortamlara zemin hazırlıyor. Göçmenler ve yerli nüfus arasındaki sınırların yapısı göç yoluna da bağlı olduğu için, aynı ülkeden iki farklı bağlamda gelmiş göçmen gruplarını karşılaştırmak, hem bu sınırların yapısını hem de göçmenlerin karşılaştıkları ve yaşadıklarına etkilerini anlamamıza yardımcı olur. Bu makalede, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde farklı olan dini sınırların, Türkiyeli göçmenlerin dini pratiklerini, deneyimlerini ve kimliklerini o toplumlar içinde nasıl etkilediği incelenmektedir. Çalışmanın ABD ayağı, doktora tezi kapsamında 2013 ve 2014 yıllarında New York ve New Jersey'de 52 kişiyle yapılan derinlemesine mülakata dayanmaktadır. Her ne kadar görüşmelerin çoğunluğu birinci kuşak göçmenlerle yapılmışsa da, cevap verenler arasında çocukken anne ve babalarının yanında ABD'ye gelmiş göçmenler (1,5 kuşak) da yer almaktadır. Almanya hakkındaki kısmın kaynağını, Türkiyeli göçmenler ve din/dini sınırlar üzerine önceden yapılmış çalışmalar oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra, Almanya'da Müslüman göçmenler olarak deneyimlerine ses verebilmek amacıyla, Türkiyeli göçmenlerin blog yazıları, kamuoyu önündeki konuşmaları ve doğrudan alıntılarının yer aldığı kaynaklar da kullanılmıştır. Çalışma, Almanya'da çok keskin olan dini sınırların bulanıklaşma belirtisi de göstermemesi sebebiyle, Türkiyeli göçmenlerin tek seçeneğinin bu sınırları bireysel olarak geçmek olduğunu ortaya koyar. Bu yol, dini duyguları baskın olmayan göçmenler için daha kolay görünse de, mütedeyyin göçmenlerin ya da başörtülü kadınların din sınırlarının ötesine geçebilmeleri imkansıza yakındır. ABD bağlamında din sınırları tümüyle bulanık hale gelmemişse de, pek çok Türkiyeli göçmen için bu doğrultuda ilerlemektedir. Kaldı ki, Amerikalı olmak ve Müslüman kalmak birbirlerini dışlayan süreçler olmadığı için, mütedeyyin Türkiyeli göçmenler keskin sınırların yokluğunda ikili bir kimlik de edinebilmektedir.

Köprü Kurmak mı, Yakmak mı? Gurbetçilerin Geriye Dönüş Niyetleri

Tolga Tezcan

Özet

Almanya'daki gurbetçileri Türkiye'ye döndüren nedir? Bu çalışma, Almanya'daki Türkiyeli göçmenlerin kesin dönüş niyetlerini belirleyenlerin neler olduğunu irdeleyerek bu soruya cevap aramaktadır. Savaş sonrası ekonomik kalkınma hamlesi için davet edilen Türkiyeli göçmenler, Almanya'ya zamanı geldiğinde ülkelerine dönecek "konuk işçi" olarak gitmişlerse de, Almanya'da kalmayı tercih ederek ücretlerin yüksekliği sayesinde varlık edinmişler ve Almanya'nın refah sisteminden yararlanmışlardır. Fakat 2006'dan bu yana durum değişmiştir ve net Türkiyeli göçmen hareketi ilk kez sıfırın altına inmiştir. Bu çalışma, nitel ve nicel perspektifleri birleştirerek kesin dönüş niyetinin farklı yönlerini etkileyen unsurları ortaya koymayı hedefler. Nicel olarak, Almanya Sosyoekonomik Paneli'nin (SOEP) son tarihli "Göçmen Örneklemi (M1)" kullanılarak, 463 Türkiyeli göçmen katılımcı üzerinden lojistik regresyon modelleri ve dönüş niyetlerinin olasılık öngörüleri gerçekleştirilmiştir. Nitel olarak ise, kesin dönüş niyeti olan 20 Türkiyeli göçmen ile sosyal medya üzerinden yapılan sesli görüşmeler kullanılmaktadır. Çalışmada çoğul metotlu bir yaklaşım uygulanarak dört ana başlığın etkileri değerlendirilmektedir: (1) ekonomik entegrasyon, (2) Türkiye ile sosyal ve ekonomik bağlar, (3) ayrımcılık, yabancı düşmanlığı ve çoğul kimlik, (4) kaçıncı kuşak olunduğu. Sonuçlara göre tüm bu başlıkların dönüş kararlarına katkısı bulunmaktadır. Öncelikle, göçmenlerin ekonomik güçlüklerle karşılaştıklarında dönme ihtimallerinin arttığını varsayan neo-klasik ekonomi modeli, Almanya'daki gurbetçiler bağlamında daha geçerlidir. Nitel bulgulara göre, kesin dönüş planlarının altında Almanya'nın 2002'de para birimini değiştirmesinin ardından yaşanan ekonomik zorlukların yattığı görülmektedir. İkincisi, Türkiye ile sosyal ve ekonomik bağlantılar bulunması, "bir ayağı Türkiye'de" hissiyatını destekleyerek dönüş kararlarında etkili olmaktadır. Çalışmanın nitel bölümü, keşfedilmemiş iki örüntüyü de ortaya çıkarır: (I) Çocuklar, gerektiğinde dönüş için onaylarının alınabilmesi amacıyla anne ve babaların ülkeler arası bağlantıları sürdürmesinin en önemli sebepleri arasındadır. Türk televizyon kanallarını izlemek, evde Türkçe konuşmak, Türkiye'ye düzenli seyahat etmek çocuklar çevresinde şekillenen asimilasyon karşıtı uygulamalara işaret etmektedir.  (II) Regresyon analizinde, Türkiye'deki arkadaş ve akrabalarla iletişim kurmanın kesin dönüş niyetini arttırdığına yönelik bulgulara rağmen, gurbetçilerin çoğunluğu kesin dönüş yaptıklarında akrabalarından uzak bir yere yerleşmeyi planlamaktadır çünkü akrabalarının ağır ekonomik beklentilerini artık karşılayabilecek durumda değillerdir. Üçüncüsü, toplu ayrımcılık algısı ve yabancı düşmanlığı kaygılarının da kesin dönüş kararına yardımcı olduğu tespit edilmiştir. Almanyalı Türkler, Almanya'da dışlanan bir kimlik taşımalarından ötürü toplu ayrımcılığa hedef olmaktadır. Dördüncü ve son olarak, göçmenlerin dönüş kararlarında kaçıncı kuşak oldukları da etkilidir. Bir buçuğuncu ve ikinci nesil Türkiyeli göçmenlerin kesin dönüş niyetinin oluşması, birinci kuşağa göre daha olasıdır. Nitel bulgulara göre, birinci kuşak göçmenlerin yaptığı kirli, tehlikeli ve zor işler, sonraki kuşaklar için bir rahatsızlık ve öfke kaynağıdır. Ayrıca, birinci kuşak göçmenlerin cenazelerine katılmak durumunda kalan sonraki kuşaklar için ölüm daha mitik bir şekil almaktadır ve bu da Türkiye'de ölme arzularını güçlendirmektedir. 

"Personalized Medicine" semineri

NS-Future Joint Seminar Series, Uğur Sezerman’ın 12 Nisan Çarşamba günü saat 12.40'da gerçekleştireceği "Personalized Medicine" konulu semineri ile devam ediyor.  

NS-Future Joint Seminar Series'in dördüncü semineri Uğur Sezerman tarafından "Personalized Medicine" konusunda gerçekleşecek. 

Tarih: 12 Nisan 2017, Çarşamba

Saat: 12.40

Yer: FASS G22

 

NS-Future Joint Seminar Series kapsamındaki seminer takvimi aşağıdaki gibidir.

22 Şubat 2017 - Selim Çetiner, "Genetically Modified Organisms: Food Security and Modern Biotechnology in the 21st Century"

08 Mart 2017  - Mehmet Ali Alpar, "The Fastest Rotating Stars"

29 Mart 2017 - Kamer Kaya, "Computation"

12 Nisan 2017 - Uğur Sezerman, "Personalized Medicine"

26 Nisan 2017 - Bahattin Koç, "3D Organ Printing"

10 Mayıs 2017 - Andrew Berry, "Evolutionary Fireworks: The Cambrian Explosion & the Origins of Animals"


Klinik Psikolog olmak

Uzman klinik psikolog Esin Ergin 12 Nisan Çarşamba günü saat 19.30'da Sabancı Üniversitesi'nde...


Uzman klinik psikolog Esin Ergin, klinik psikoloji alanına ilgi duyan, klinik psikolog olma süreci hakkında bilgi sahibi olmak isteyen öğrencilerin tüm sorularına cevap vermek ve doğru kariyer planlaması için yönlendirmek üzere Sabancı Üniversitesinde!

12 Nisan Çarşamba günü saat 19.30'da FASS G022'de gerçekleşecek bu keyifli sohbete herkes davetlidir.

Efruz RadyoSU'da

"Ceyhun ile Sardı Mı?" bu hafta EFRUZ'u konuk ediyor! Efruz RadyoSU'da

"Ceyhun ile Sardı Mı?"nın bu haftaki konuğu, kendilerine özgü düzenlemeleriyle dikkat çeken, yepyeni müzik grubu Efruz! 12 Nisan Çarşamba günü saat 19.00'da bize katılarak, Efruz ile müzik ve eğlence dolu bir akşam geçirebilir ve onları yakından tanıyabilirsiniz. 

Peki Ceyhun ile Sardı Mı?’yı nereden dinleyebilirsiniz?

Ceyhun ile Sardı Mı? programını radyosu.sabanciuniv.edu, radyosu.org, TuneIn, mySU, Speak ve RadyoSU mobil uygulaması üzerinden dinleyebilirsiniz.

Sakıp Sabancı’yı Uluslararası Araştırma Ödülü ile Anıyoruz

Sabancı Üniversitesi Onursal Başkanı merhum Sakıp Sabancı’nın vasiyeti üzerine verilen “Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü, 10 Nisan 2017, Pazartesi akşamı, Sabancı Center’da düzenlenecek törenle on ikinci kez sahiplerini bulacak.

Sakıp Sabancı Anma Töreni kapsamında düzenlecek Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü Töreni, Sakıp Sabancı Ailesi ve Sabancı Üniversitesi evsahipliğinde gerçekleşecek.

Türk ve İslam Sanatı, Türkiye’nin tarihi, ekonomisi, sosyolojisi gibi alanlarda verilen ödül bu yıl “Gündelik Yaşamda Türkiye Kökenli Avrupalılar” konusunda verilecek.

Açış konuşmasını Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı yapacağı törende, uluslararası alanda tanınan yerli ve yabancı öğretim üyelerinden oluşan jüri adına Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Jüri Başkanı Senem Aydın Düzgit ile ödül sahipleri söz alacak.

Program
Tarih: 10 Nisan 2017, Pazartesi
Saat:  18:30 - 19:00 Karşılama
           19:00 Ödül Töreni
           20:30 Resepsiyon
Yer:    Sabancı Center, 4. Levent

 

"Köpeklerin İsyan Günü" isimli oyun iptal edildi

19.Devlet Tiyatroları Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali kapsamında 11 Nisan 2017 Salı (yarın), Tiyatro Platform'un SGM'de sahnelenmesi planlanan KÖPEKLERİN İSYAN GÜNÜ isimli oyunu; başrol oyuncusunun geçirdiği kaza sebebiyle İPTAL edilmiştir.

Biletlerinizi 27 Nisan 2017 Perşembe gününe kadar Biletix Satış Noktası'na teslim ederek bilet bedelini alabilirsiniz.

Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi
Sabancı Üniversitesi, Orhanlı 34956 Tuzla İstanbul
Tel : 0216 483 90 00 Gişe Tel : 36 50

Dünden Bugüne Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri

Türkiye’nin sosyal bilimler alanında verilen tek akademik ödülü

Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Onursal Başkanı Merhum Sakıp Sabancı’nın vasiyeti üzerine Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti, Türkiye’de sosyal bilim alanında saygın araştırmaları teşvik etmek, dünyada Türkiye hakkında entelektüel merak uyandıracak seçkin araştırma örnekleri çıkarmak amacıyla, “Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü”nü 2006 yılında ihdas etti. Makale ödüllerinin yanı sıra, 2012 yılından bu yana, Merhum Sakıp Sabancı’nın vasiyetinde işaret etmiş olduğu sosyal bilim alanlarına yaşamı boyunca büyük katkılarda bulunmuş bir kişi, “Jüri Özel Ödülü” ile ödüllendirilmektedir.

Türkiye için bir ilk olan Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü, geçtiğimiz 12 yıl süresince, sosyoloji, ekonomi, tarih, siyaset bilimi gibi farklı sosyal bilim disiplinlerinde Türkiye araştırmalarına öncülük etmiş, ışık tutmuştur. Ödüle, 2006 yılından bu yana 31 ülkeden 350’ye yakın başvuru olmuştur.

Her biri bağımsız ve kendi alanının en yetkin uzmanlarından oluşan uluslararası bir jüri tarafından verilen araştırma ödülleri, Türkiye’de sosyal bilim alanında bundan sonra yapılacak araştırmalar için de sağlam bir temel oluşturmaktadır.

2015 yılından itibaren, Sakıp Sabancı’yı sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında üretilen özgün eserlerle anma geleneğini oluşturmak amacıyla ödül töreniyle anma etkinliğini tek çatı altında toplanmıştır.

“Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri" Hakkında

Dünden bugüne Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri hakkında detaylı bilgilere, ödül kitapçığından ulaşabilirsiniz.

Sabancı Üniversitesi “Dünya 50 Yaş Altı En İyi 200 Üniversitesi” arasında 8 sıra yükselerek 44. oldu

Sabancı Üniversitesi, yükselen genç üniversitelerin performanslarını dikkate almayı hedefleyen Times Higher Education (THE) Dünya 50 Yaşın Altındaki En İyi 200 Üniversite Sıralamasında 8 basamak yükselerek 44. sırada yer aldı. Sabancı Üniversitesi bu sonuçla geçen yıla göre sıralamadaki yerini yükselten tek Türk üniversitesi oldu.

Sabancı Üniversitesi Rektör Vekili Ayşe Kadıoğlu konu ile ilgili olarak şunları söyledi: “Sabancı Üniversitesinin geçen yıla göre 8 sıra yükselerek Dünya 50 Yaş Altı En İyi 200 Üniversitesi” arasında 44. sırada yer almasından büyük onur ve mutluluk duyuyor ve başarımızı önümüzdeki süreçlerde daha da artıracağımıza inanıyoruz.

Sabancı Üniversitesinin bu başarısı, lisans ve lisansüstü öğrencilerinin, öğretim üyelerinin, çalışanlarının, destekçilerinin ve dostlarının özverisi ve çalışmaları sayesinde olmuştur. Öğrencilerimize, öğretim üyelerimize, çalışanlarımıza yönelik insan odaklı; performans ve liyakat endeksli; eğitim ve araştırmada en önde hizmet ve hep iyileştirme amaçlı; hep sorgulayan ve özgür ruhlu süreçlerimiz sayesindedir.”   

Sıralama Metodolojisi

Söz konusu sıralamada göstergeler şu şekildedir: 

Araştırma: hacim, gelir ve itibar (%30 ağırlık)

Atıflar: araştırmadaki etkinlik (%30 ağırlık)

Eğitim: üniversitenin öğrenim ortamı  (%30 ağırlık)

Uluslararası Görünüm: personel, öğrenci ve araştırma (%7,5 ağırlık)

Sanayi Destekli Proje geliri: yenilikçilik (%2,5 ağırlık)

Sıralama metodolojisindeki göstergelere bakıldığında Sabancı Üniversitesi’nin geçen yıla göre söz konusu beş göstergede de puanlarını yükselttiği görülüyor: Araştırma 46,3 puandan 48,4’e

Atıf 52,8 puandan 61,6’ya, Eğitim 29,3 puandan 31,9’a, Uluslararası Görünüm 42,7 puandan 46,7’ye, Sanayi Destekli Proje Geliri ise 70 puandan 77,7’ye yükseldi. 

Dünya 50 Yaşın Altındaki En İyi 200 Üniversite Sıralaması

Geçen yıl Türkiye’den 3 üniversitenin yer aldığı "THE 50 Yaş Altı En İyi 200 Üniversite" listesinde bu yıl Türkiye'den 5 üniversite yer aldı. Sıralamada yer alan Türk üniversiteleri ve başarı sıralamaları şöyle: Koç Üniversitesi 36. (geçen yıl 36.), Bilkent Üniversitesi 76. (geçen yıl 76.), Atılım Üniversitesi 98. ve Hacettepe Üniversitesi 151-200 aralığında.

Umut Ekmekçi'nin röportajı Yeni Enerji Dergisi'nde

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Umut Ekmekçi, Yeni Enerji Dergisi'nin “Üniversitelerde de daha çok yenilenebilir enerji” konulu dosya haberinde Enerji Teknolojileri ve Yönetimi Yüksek Lisans Programı ve yenilenebilir enerji hakkındaki soruları cevapladı.

Röportajı okumak için lütfen tıklayın.

Abone ol