Ana içeriğe atla

Kemal Derviş: "Makroekonomik politikaların etkinliği için dengeli, sürdürülebilir bir borca dayalı hane halkı gelir artışı şart"

Sabancı Üniversitesi Uluslararası Danışma Kurulu Üyesi Kemal Derviş, kurulun yıllık olağan toplantısı çerçevesinde Sabancı Üniversitesi Mezunlar Derneği’nin konuğu olarak 
8 Ekim Cuma günü, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi the Seed salonunda “Makroekonomik Politikalar, Gelir Dağılımı ve Dünyanın Ekonomisindeki Gelişmeler” başlıklı bir konuşma yaptı.

Konferansa, Sabancı Üniversitesi Uluslararası Danışma Kurulu üyelerinin yanı sıra, Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ve Rektör Prof. Dr. Nihat Berker de katıldı.

Kemal Derviş’ten makroekonomik istikrar için 3’lü formül
Kemal Derviş konuşmasına 2008 yılında yaşanan küresel mali krizin bir değerlendirmesini yaparak başladı. 1930’lu yıllarda yaşanan büyük buhranla ve yakın zamanda yaşanan bölgesel krizler hakkında kısa değerlendirmeler yapan Derviş, 2009’un ikinci çeyreğinde ciddi bir toparlanma olduğunu söyledi. Derviş, para piyasalarındaki iyimser havanın Yunanistan’da yaşanan krizle dağıldığını ve dünyanın yeni bir sorun kümesiyle karşı karşıya kaldığını ifade etti. Derviş, son gelişmelerin devlet borçlarının gelişmiş ülkelerde çok önemli bir sorun olarak ortaya çıktığını ve bu ülkelerdeki büyüme hızının giderek azaldığını belirtti. Buna karşılık, gelişmekte olan ülkelerin krizden en az etkilenerek çıktığının altını çizdi.

Washington’daki Dünya Bankası toplantısının genişletici para politikasına devam etme ve büyümeyi temin etme hedefi arasındaki ikilemle açılacağını ifade eden Derviş, makroekonomik dengenin sağlanması için üç temel politikanın uygulanması gerektiğini vurguladı. Derviş uygulanması gereken politikaları şu şekilde sıraladı:

1. Dünya ekonomisine yön veren G20 ülkelerinin eşgüdüm ve ortak politikalar üretmesi
2. Öngörülebilir, dinamik ve mali kurallara dayalı bir maliye politikası sürdürülmesi, bu çerçevede paniğe kapılmayarak, kolaycılıktan ve belirsizlikten çekinilmesi
3. Dengeli, sürdürülebilir bir borca dayalı hane halkı gelirinin artırılmasının sağlanması

Dengeli ve sürdürülebilir hane halkı geliri artışı Türkiye için de kritik
Konuşmasında Türkiye ekonomisi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Kemal Derviş, Türkiye’nin kriz sürecinde en çok tartışılan ülkelerden biri olduğunu söyledi. Derviş, Türkiye’nin kriz süresince ticaretini yeni pazarlara yöneltmesini olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi.  Türkiye’nin büyüme potansiyelinin %8’in altında olmayacağına inandığını ifade eden Derviş, cari açığı azaltmanın önemine değindi. Derviş, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de dengeli ve sürdürülebilir bir hane halkı geliri artışının kritik olduğunu söyledi.

Gerçek anlamda büyümenin sağlanabilmesi için bireylerin üretim artışından paylarını alması gerektiğini söyleyen Derviş, makroekonomik düzeyde dış borç açığının bulunduğunu belirterek, “Paniğe kapılmadan temkinli yaklaşılması gerek” dedi.

Gelişmiş ekonomilerdeki yavaşlama, dünya ekonomisini olumsuz etkiler
Kemal Derviş konuşması boyunca dünya ekonomisindeki çarpıcı rakamları da dinleyicilerle paylaştı. ABD’de işsizliğin %10 seviyelerinde olduğunu, Fransa ve Güney Avrupa’da da işsizliğin arttığını, bir tek Almanya’nın aldığı tedbirlerle istihdam konusunda istikrarı koruduğunu belirtti.

Borç oranlarının gelişmiş ülkelerde %100’e yaklaştığını, Japonya’da %220’yi bulduğunu söyleyen Derviş, Türkiye’nin 2000’li yıllarda yaşanan kriz ortamında bile %90 oranını ancak geçtiğini vurguladı. ABD, Avrupa ve Japon ekonomisinin dünya ekonomisinin %65’ini oluşturduğunu ifade eden Derviş, bu ekonomilerdeki büyüme oranının, dünya geneli için belirleyici olduğunu söyledi. Gelişmiş ülkelerdeki yavaş büyümenin tüm dünyayı etkileyeceğini ifade eden Kemal Derviş, “Bu yavaşlama devam ederse gelişmekte olan ülkelerin büyümesinde %30 – 40 oranında düşüş” olur dedi.


Burs Fonu için yardıma koşuyoruz… Sizin de bu koşuda bağışınızla bir adımınız olsun!

17 Ekim 2010 da koşulacak 32. Kıtalararası İstanbul Avrasya Maratonuna SU Burs Fonu Takımı katılıyor. Sizleri bu gayemize destek vermeye davet ediyoruz…

SU Burs Fonu sayesinde 800’den fazla  ihtiyaç sahibi  Üniversite öğrencimiz burs kazanabildi. Sizlerin yardımıyla bu rakamları daha da arttırabiliriz…

Küçük yardımlar büyük katkılar sağlıyor…

•     20 TL'lik 100 bağış bir öğrencinin yıllık ulaşım masraflarını
•     55 TL'lik 10 bağış bir öğrencinin aylık yemek ihtiyacını
•    100 TL'lik 7 bağış bir öğrencinin kitap ücretini karşılıyor

Bağış yapmak isteyenler…

Kampanyaya katılarak Burs Fonumuzu desteklemek için, Üniversitenin kaynak geliştirme güvenli websayfasından kredi kartınız ile veya havale/EFT bilgilerini kullanarak bankanız aracılığı ile bağışta bulunabilirsiniz: http://giving.sabanciuniv.edu/bagis 

Kredi kartı ya da havale ile ödeme yapacaksanız, "SU Burs Fonu" seçeneğini seçip, formun açıklama kısmına "2010 Avrasya Maratonu" bilgisini vermeyi lütfen unutmayınız. Havale/EFT yapmayı tercih ederseniz de, banka formunuzun açıklama kısmına aynı ifadeyi yazmanızı rica ediyoruz.
Bu girişim ile ilgili sorunuz varsa, ya da Sabancı Üniversitesi’ne başka bir destekte bulunmak isterseniz, Aslı Özguz ile iletişime geçebilirsiniz: aozguz@sabanciuniv.edu veya 0216 483 9016.

Desteğiniz için teşekkür ederiz!
http://giving.sabanciuniv.edu


 
SU Burs Fonu Takımı


Aziz Şimşir
(YBF Öğretim Üyesi; SSBF-Mezun)

Aslı Özgüz
(Kurumsal Gelişme)

Bahar Mete
(YBF-Öğrenci)
 
Berker Taşoluk
(SU Destekçisi)

Burcu Taşoluk
(YBF-Öğretim Üyesi)

Çağrı Çağlar
(SSBF-Mezun; YBF-Öğrenci)

Çetin Suyabatmaz
(MDBF-Mezun ve Öğrenci)

Doğan Dalay
(SSBF-Öğrenci)

Ebru Hüsrevoğlu
(MDBF-Mezun ve Öğrenci)

Gizem Ekiz
(SSBF-Mezun)

Irmak Özkaşıkçı
(YBF-Mezun)

Kader Arıman
(SU Destekçisi)

Kerem Özgüz
(SU Destekçisi)

Kıvılcım Döğerlioğlu Demir
(YBF-Öğretim Üyesi)

Mine Beydağ
(YBF-Öğrenci)

Mohammed Dawoud
(MDBF-Öğrenci)

Mehmet Nama
(Öğrenci Kaynakları)

Murat Öziş
(SSBF-Mezun ve Öğrenci)

Nakiye Boyacıgiller
(YBF Dekanı)

Ömer Özkırımlı
(MDBF-Mezun ve Öğrenci)

Salih Arıman
(Kurumsal Gelişme)

Sevgi Şairoğlu
(SSBF-Öğrenci)

Şule Yalçın
(Kariyer/Mezunlar Ofisi)

Tevhide Altekin
(YBF-Öğretim Üyesi)

Tolga Mar
(Öğrenci Kaynakları)

Ülkü Köknel
(YBF Yöneticisi)

Volkan Özgüz
(SU-NUM Direktörü)

Zeynep Erdemir
(MDBF-Öğrenci)

Çalışanlar için CIP Projesi'ne Başvurular 11 Ekim'de Sona Eriyor

2010-2011 akademik yılında Toplumsal Duyarlılık Projeleri(CIP) Sabancı Üniversitesi çalışanlarının da katılımı ile açılıyor. Çalışanların da tercih ettikleri projelerde görev almalarını sağlayacak Çalışanlar için CIP Projesi’ne başvurular 11 Ekim Pazartesi gününe kadar devam edecek.

Çalışanlar için CIP kapsamında ilan edilen farklı alanlardaki 6 proje hakkındaki bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.

Bu bilgiler ışığında Çalışanlar İçin CIP Projesi'ne katılmak isteyenler cip@sabanciuniv.edu adresine 11 Ekim 2010 Pazartesi günü saat 17:30'a kadar e-posta atarak başvuruda bulunabilirler. Başvuru yapacak çalışanların tercih sırasına göre yer almak istedikleri 2 projeyi bu e-postaya yazmaları gerekmektedir.

Bahattin Koç'a En Çok Atıf Alan Yazar Ödülü Verildi

“Feature-based design and material blending for free-form heterogeneous object modeling”

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Bahattin Koç öğrencisi Kuntal Samanta ile yazdığı 'Feature-based design and material blending for free-form heterogeneous object modeling' adlı makalesiyle Computer Aided Design dergisinden en çok atıf alan yazar ödülünü aldı.

Bu araştırmada, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyemiz Bahattin Koç ve öğrencisi Kuntal Samanta üç boyutlu (3B) kompleks heterojen (hibrid) yapıların geometrik olarak modellenmesi ve dizayne edilmesi için yeni  bilgisayar destekli dizayn algoritmaları geliştirdiler. Üç boyutlu kompleks heterojen yapıların malzeme yapısı istenilen fonksiyon gereksinimleri yerine getirecek şekilde optimize edilmiştir. Bu araştırmada geliştirilen yeni modelleme teknikleri üç-boyutlu hibrid yapıların  bilgisayar-destekli  tasarımlarını mümkün kılmakla beraber, farklı ortamlarda farklı özellikler sağlayan akıllı ürünlerin geliştirilmesini de sağlayacaktır.

Bu araştırmayı geliştirerek, Bahattin Koç şu anda yapay doku ve organ geliştirilmesi, mikro/nano ölçekli aktif sensörler ve cihazlar ile yeni kompozit malzemelerin dizaynı ve geliştirilmesi konularında çalışıyor.

Araştırmanın sonucunda elde edilen malzeme fonksiyonları ve bunları kullanılarak elde edilen modellenmiş heterojen yapılar.

Bu araştırmanın devamı olan, yapay doku ve kronik yaralar için aktif heterojen biyomateryallerle oluşturulan destek ve yapı malzemesinin (scaffold) geliştirilmesi.

Sevgili Arkadaşımız Dicle Koğacıoğlu'nu özlemle anıyoruz...

Sevgili Arkadaşımız Dicle Koğacıoğlu'nu özlemle anıyoruz...

'Thinking of Dicle/Dicle'yi Düşünüyoruz' için tıklayınız.

Liderlik yapacakları projeleri pizza yaparak seçtiler

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri (CIP), 2010'un ilk ALL-CIP'sini Karaköy Minerva Han'da 3 Ekim Pazar günü gerçekleştirdi. CIP Projeleri’nde takım lideri ve danışmanı olan tüm Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin biraraya geldiği ve 2010-2011 eğitim-öğretim yılında yürütülecek projelerin tanıtıldı ilk toplantıda, CIPciler tüm bir seneyi keyifli etkinliklerle planladılar.



100 kişinin katılımıyla gerçekleşen etkinlik, Psikolog Deniz Doğruöz'ün İletişim ve Geri Bildirim Teknikleri eğitimiyle başladı.

Öğrenciler bir yıl boyunca liderlik yapacakları projeleri pizza yaparak seçtiler.



Öğrenciler günü takımlar halinde gerçekleştirdikleri pizza atölyesi ile sonlandırdılar. 100 öğrenci kendi grubuyla beraber yiyecekleri pizzaları tasarlayıp hazırladılar. Daha sonra hepberaber pizzalar keyifli sohbetler eşliğinde yendi...

Yol Ayrımında Türkiye

Prof. Dr. Selim Çetiner
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi


YÖK Başkanı Sayın Yusuf Ziya Özcan “ABD ve İsrail'in ürettiği GDO'lu ürünlerle 20 yıl içinde bir milleti yok edebileceğini “ söylemiş. Basında yer alan haberlere göre Sayın Başkan: “Ülkemizde yetiştirilen domates ve buğdayın tohumlarının büyük bir kısmı, yerli tohumumuz olmadığı için Amerika ve İsrail'den geliyor. Bir Türk aydını olarak bazen gerçekten kendimi çok küçük hissediyorum. Yani biz ihtiyacımız olan domates tohumunu bu ülkede üretemez miyiz? Evvelden atalarımız bu tohumları kendileri üretip, yıllarca bu üretimin devamını sağlamışlar. Biz niye yapmıyoruz? Tohumculukla ilgili bir araştırma enstitümüz olsa, buna birkaç üniversitemiz öncülük etse fena mı olur? Sonunun ne olacağı da belli değil. Bu domates tohumunu alıyorsunuz, artık genetik programlama diye bir şey var, içine bir genetik mekanizma yerleştirirler. Hiç bilmediğimiz hastalıklara kapılabiliriz. Böyle şeylerle, zamanla bir milleti yok edebilirsiniz. Öyle bir şeyler yerleştirirler ki 20 yıl içerisinde o tohumdan yiyen insanlar ölür. Öyle tehlikeler de var.” diyor.

Türkiye’nin tohumculukta istenilen seviyede olmadığı saptamasına katılıyoruz. Ancak, atalarımızın tohumlarını kendilerinin üretip, bu üretimi yıllarca devam ettirdikleri saptaması son yıllarda ortaya çıkan “amatör tarımcılar kültünün” kulağa hoş gelen ancak günümüz gerçekleriyle örtüşmeyen masallarından birisi. Domatesin içine genetik program koyarak bir milleti yok etme iddiası da teknoloji karşıtlarının bu konularda bilgi sahibi olmayan insanlarımızı korkutarak, bu konudaki tartışmayı bilimden uzak tutma sloganlarından birisi.

Türkiye 1986 yılında serbest bırakılan tohumculuk sektörü sayesinde modern çeşitler ve hibrit tohumlarla tanışmış ve bu şekilde hızla aratan nüfusunu beslemede sıkıntıya düşmemiştir. Modern ıslah yöntemleriyle elde edilen bu çeşitler birim alana verimi artırarak çiftçilerimizin refah seviyelerinin de artmasına yardımcı olmuştur. Bu süreçte, Türkiye’de tohumculuğun yeterince geliştirilmediği doğrudur. Bunun en önemli nedeni, bu konudaki politikaların ve Ar-Ge süreçlerinin yeterince desteklenmemiş olmasıdır. Geçtiğimiz yıllarda özel sektör girişimleriyle  tohumculuk sektöründe önemli atılımların olduğu, hatta bazı hibrit çeşitlerde ihracatın başladığı da unutulmamalıdır.

Artık tüm dünyanın kabul ettiği üzere tarımsal üretim ile gıda güvencesi ve buna bağlı ekonomik ve politik istikrar için hükümetlerin en üst düzeyde tutarlı politikalar üretmesi gerekmektedir.

Türkiye de artan nüfusunun yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamak, tarımsal üretimini artıracak modern biyoteknoloji dahil her türlü teknolojiyi öncelikle araştırıp, AB ve dünya normlarını objektif olarak temel kıstaslar arasına alıp uygun olanları geliştirecek önlemler almak durumundadır. Bunun başında da 26 Eylül 2010 tarihinde yürürlüğe giren ve her zaman övündüğümüz gen kaynaklarımızı ekonomik faydaya çevirmede mutlak gerekli olan modern biyoteknolojik araştırmaları neredeyse yapılamaz hale getiren, AB müktesebatı ve dünya normlarıyla açıkça çelişen Biyogüvenlik Yasasının bir an önce değiştirilmesi gerekmektedir. Ancak, bu şekilde tohumda dışa bağımlı olmaktan kurtulabiliriz. Bilimi durduran, dünya biliminin kurumsal otoritelerinin ortak görüşünü hiçe sayan yasakçı bir yaklaşım rasyonel değildir ve Türkiye’yi ithal tarım ürünlerine esas bağımlı kılacak tutum da budur.

Özetle, YÖK Başkanı olarak Sayın Özcan, komplo teorileriyle düşünmenin sefaletinden kurtulamayan grupların ürettiği teknoloji karşıtı söylemlere itibar etmemeli, onun yerine bilimsel verilerin ışığında araştırma yapacak üniversite ve enstitülerin çalışmalarına bir dizi engel getiren Biyogüvenlik Yasası’nın düzeltilmesine öncülük etmelidir. Bu konuda kamuoyu önünde bilimi esas alan tartışmaların gerçekleştirilmesine büyük ihtiyaç duyulmaktadır.





Murat Germen ve öğrencilerinin fotoğrafları Photokina 2010 Fuarı'nda sergilendi.

Dünyanın en büyük fotoğraf fuarı olması ile tanınan, açılışı milyonlarca kişi tarafından merakla beklenen Photokina Fuarı, son birkaç seferdir başlattığı "Academy Meets Photokina" adlı yan etkinlik ile dünyadan çeşitli fotoğraf okullarına öğrenci işlerini paylaşma imkanı sağlıyor.

Hangi okulların işlerinin sergileneceği başvuru ve seçim yöntemi ile belirlenen etkinliğe bu sene; Polonya, Portekiz, İngiltere, Avusturya, Finlandiya, Çek Cumhuriyeti, Almanya ve Türkiye'den fotoğraf okulları seçildi. Türkiye’den okulumuz  VACD programından Murat Germen'in VA328 ve VA329 kodlu fotoğraf derslerinde üretilen öğrenci işleri sergilenmeye değer görüldü. Murat Germen ve dersin asistanı VACD MA mezunu Murat Durusoy sergiyi açmak ve program ile dersler hakkında sunum yapmak üzere Köln, Almanya'daydılar.

Sergi ile ilgili Murat Germen görüşlerini şöyle ifade etti: Bu sergide 25 öğrencimizin 44 adet çalışması sergilendi, bunlardan 5'i exchange öğrencisiydi. Photokina Fuarı’na Türkiye'den bir tek biz katıldık ve sergiye dahil edilmemiz seçim ile gerçekleşti. Standımız diğer standlara nazaran 5 ila 10'da biri oranında bir bütçe ile yapılmış olmasına karşın en çok ilgi gören standlardan birisi oldu. İşi sergilenen öğrenci adedi olarak en demokratik üniversite bizdik… Ders ve program hakkındaki sunumumuz ise gayet olumlu geçti; "Academy Meets Photokina" etkinliğinin koordinatörü Simon Schwinge sunumdan sonra görüştüğümüzde sergimizle ilgili hayli olumlu cümleler sarfetti: "Sizin sunum en başarılısı oldu, genelde çok sayıda dinleyici ile başlayıp dinleyici kaybı yaşarken sizinkin de az sayıda izleyici ile başlayıp sayının arttığına şahit olduk. Derslerde kullanılan metodoloji ve eğitim sürecinin detaylı açılımı akademik açıdan çok faydalı oldu.” dedi.

Oryantasyon 2010’un ardından…

Yeni öğrencilerin Sabancı Üniversitesi ile ilk tanışmalarını yaşadıkları Oryantasyon 2010, 24 Eylül Cuma günü Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi’nde gerçekleşti. Yaklaşık 500 veli ve öğrencinin katıldığı Oryantasyon 2010 bir şenlik havasında geçti.

Öğrenciler ve veliler Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi’nde gerçekleşen sunumların aralarında göl kenarında kurulan öğrenci kulüpleri ve çeşitli birimlerin standlarından da detaylı bilgiler aldılar. Sabancı Üniversitesi Öğrenci Birliği tarafından yapılan ‘Hoşgeldiniz’ konuşması ile başlayan oryantasyon programı, Sabancı Üniversitesi Genel Sekreteri Haluk Bal’ın sunumu ve kampüste ‘hayatı kolaylaştıran birimler’in tanıtımı  ile devam etti. Gösteri Merkezi bahçesinde düzenlenen açık hava konseriyle keyifli bir son bulan oryantasyonda, öğrenciler üniversiteleri ile ilk etkileşimlerini gerçekleştirdiler.

Oryantasyon’nun ardından görüşlerini aldığımız veliler ve öğrencilerimiz, duygularını şöyle ifade ettiler:


“Sabancı Üniversitesi her şeyiyle çok farklı”
Mürsel – Emel Kaya (veli)

Oğlumuz Ege Kaya, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’ni kazandı. Endüstri Mühendisi olmak istiyor. Az önce eşime de bahsettiğim üzere, diğer vakıf üniversitelerini de gezdik, Sabancı Üniversitesi her şeyiyle çok farklı. Yani içerideki sunumlardan buradaki organizasyona kadar her şey dört dörtlük. “Bu da olsaydı” diyebileceğimiz bir şey çıkmadı.

Sabancı Üniversitesi öğrencilerin ilk tercihleri arasındaydı

“Çok mutluyum, umarım dört yıl boyunca da mutlu olurum”
İnanç Pastırmacı


Ekonomi ve Yönetim Bilimleri Fakültesi’ne kaydoldum ancak ilk yıl olduğu için henüz bir programda değilim. Sabancı Üniversitesi ilk tercihlerim arasında yer alıyordu ve kazandım. Çok mutluyum, umarım dört yıl boyunca da çok mutlu olurum. Oryantasyon etkinliği çok güzel, keşke bugün lap-top’ları da alabilseydik. Bir an önce şifremi istiyorum.

“Bir an önce başlamak istiyorum”
Gözde Görde


Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’ne kaydoldum. Endüstri Mühendisi olmak istiyorum. Sabancı Üniversitesi tercihlerim arasında 3. sıradaydı. Burada olduğum için çok memnunum. Ortamı çok beğendim. Bir an önce başlamak istiyorum. Şimdiden Yelken Kulübü’ne kaydoldum.

“Sabancı Üniversitesi’nin kampüsü çok güzel, laboratuar imkanları çok geniş”
Semih Boynu


Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’ne kaydoldum. Elektronik mühendisi olmayı düşünüyorum ama zamanla değişebilir. Sabancı Üniversitesi’ni daha önce gezmiştim. kampüsü çok güzel, laboratuar imkanları çok geniş. Oryantasyon için hazırlanmış sunumlar güzeldi, ancak güne yayılmış olması sıkıntı yaratabiliyor. Yine de çok güzel bir etkinlik.

“Burada olmaktan memnunum”
Orhan Genç

Ekonomi ve Yönetim Bilimleri Fakültesi’ne kaydoldum. Ekonomide kalmayı hedefliyorum ancak değişebilir, bilemiyorum. Sabancı Üniversitesi’ni daha önce de gezmiştim, tercihlerim arasında ilk sıradaydı. Burada olmaktan memnunum.

“Ortamı çok beğendim, her şey çok güzel”
İrem Önay


Henüz bir program seçmedim. Burada olmaktan çok memnunum. Sabancı Üniversitesi tercihlerim arasında 3. sıradaydı. Ortamı çok beğendim, her şey çok güzel.

Röportajlar: Mariam Öcal

Rektörümüz Nihat Berker'in Mesajı

Sevgili Sabancı Üniversitesi Ailesi

Diğerlerinin yanına yaklaşamayacağı güçte bir bilgisayar var:  Bu bilgisayar, hepimizin taşıdığı beyin, ve bu gücünün sırrı, sinyal taşıyan her hücrenin 10,000 diğer hücreye doğrudan bağlantılı olması ve taşıdığı sinyaller bazında kendi yapısını devamlı yenilemesi.  Demek ki iç iletişim ve yenilenme çok önemli.  Yenilenmiş gazeteSU bizim iletişimimizi daha da güçlendirecek.

Birlikte yaratmak ve geliştirmek… Üniversitemizin kuruluşundan beri, temel felsefelerimizden biri. Bu felsefemizi yaşamak ve yaşatmak için birbirimizden daha fazla haberdar olmamız, Üniversite içindeki her türlü gelişmeyi yakından takip edebilmemiz ve sinerjilenmemiz, katılmamız çok önemli. İşte yenilenmiş gazeteSU bize bu doğrultuda yeni imkanlar sağlayacak.

Hepimizi gazeteSU’yu izlemeye, konu ve yazı olarak katkıda bulunmaya davet ederim.

    Sevgilerimle,

    Nihat Berker

Abone ol