Ana içeriğe atla

Siyaset Bilimi Doktora öğrencimiz Aybars Görgülü'nün yayınları

SU Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Siyaset Bilimi Doktora öğrencimiz Aybars Görgülü’yü araştırmalarında ve yayınlarında gösterdiği üretkenlikten dolayı kutluyoruz.


Aybars Görgülü’nün bu yıl iki ayrı kitapta birer bölümü, bir de makalesi yayınlandı. Kerem Öktem, Ayşe Kadıoğlu ve Mehmet Karlı editörlüğünde İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan Another Empire? A Decade of Turkey's Foreign Policy Under the Justice and Development Party (Yeni Bir İmparatorluk Mu? Adalet ve Kalkınma Partisi Döneminde Türkiye Dış Siyasetinin On Yılı) adlı kitapta yer alan çalışması  “'The Litmus Test for Turkey's New Foreign Policy: The Historical Rapprochement with Armenia” (Türkiye’nin Yeni Dış Politikasının Son Sınavı: Ermenistan ile Tarihi Uzlaşma) başlığını taşıyor. Aybars’ın “Turkey and the South Caucasus in 2010” (2010’da Türkiye ve Güney Kafkasya) başlıklı çalışması ise Caucasus 2010 (Kafkas Enstitüsü, Ermenistan, 2010) adlı kitapta yayınlandı. Bunların yanı sıra, Aybars’ın “'A dispute over Nagorno-Karabakh: A Protracted Conflict” (Dağlık Karabağ Çekişmesi: Sürüncemede Kalan bir Anlaşmazlık) başlıklı makalesi Review of Armenia Studies dergisinde (25:47-66) yayınlandı.

Aybars Görgülü 2011 yılında TESEV tarafından yayınlanan Türkiye Dış Politikası raporuna katkıda bulunmuş, ayrıca Geopolitique dergisine Türk dış politikası hakkında Fransızca bir makale yazmıştı. Aybars 2009’dan bu yana saygın uluslararası ortamlarda düzenli olarak yayın yapmayı sürdürüyor.
Aybars Görgülü şimdiden, Kafkaslarda Türk dış siyaseti ve Türk-Ermeni ilişkileri hakkında tanınan uzmanlardan biri olmuş durumda. Sabancı Üniversitesi’nde doktora çalışmalarını sürdürürken bir yandan da toplumsal ve siyasal meselelerde Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından olan TESEV’de görev alan Aybars uzmanlık alanında konuşmalar yapmak üzere sıklıkla davetler alıyor.
Doktora öğrencimiz Aybars Görgülü’nün başarılarına katkıda bulunan SSBF öğretim üyelerini, özellikle de danışmanı Meltem Müftüler-Baç’ı kutluyoruz.

Dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında yer alan İstanbul’daki tek vakıf üniversitesiyiz

Sabancı Üniversitesi, dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında yer alan İstanbul’daki tek vakıf üniversitesi



Sabancı Üniversitesi, ODTÜ Enformatik Enstitüsü URAP (University Ranking by Academic Performance) Laboratuvarları’nca hazırlanan ve dünya sıralamalarında yer alan Türk üniversitelerinin Haziran2012’deki durumunu özetleyen raporda; 8 sıralama sisteminden en az birinde ilk 500’e giren Türk üniversitelerinden biri olarak yer aldı.

Türkiye’den 10 üniversitenin bulunduğu ilk 500 listesinde İstanbul’dan tek vakıf üniversitesi olarak yer alan Sabancı Üniversitesi’nin yanı sıra, İstanbul, Ankara, ODTÜ, Hacettepe, Gazi, Ege, Bilkent, İTÜ ve Boğaziçi üniversiteleri bulunuyor. Bu üniversitelerin kendi içlerindeki sırası ise kaç kez ilk 500'de yer aldığına göre belirlendi.

Üniversite Sıralama Sistemleri

Dünya üniversitelerini sıralayan 8 sıralama sistemi bulunmaktadır. Bu sıralama sistemleri ARWU, TIMES, WEBOMETRICS, HEEACT, LEIDEN, SCIMAGO, QS, URAP’dır. Sabancı Üniversitesi’nin ilk 500 üniversite listesinde sıralandığı QS (Quacquarelli Symonds) en saygın sıralama sistemlerinden biri olarak gösterilmektedir. 1990 yılında kurulan QS, 2004 yılından bu yana güvenilir ve bağımsız bir sıralama sistemi olarak  tüm dünyadaki yüksek öğretim kurumlarının sıralandırılmasında ve değerlendirilmesinde yenilikçi yaklaşımını sürdürmektedir.
QS dünyanın ilk 700 üniversitesini; anketlerden elde edilen akademik saygınlık kriteri (%40) ve işveren görüş kriteri (%10), öğretim üyesi başına düşen atıf sayısı kriteri (%20), öğretim üyesi – öğrenci oranı kriteri (%20), yabancı öğrenci oranı kriteri (%5) ve yabancı öğretim üyesi oranı kriteri (%5) ile belirlemektedir. QS tarafından Sabancı Üniversitesi ile ilgili yapılan değerlendirmede üniversitemiz araştırma odağı yüksek, genç bir üniversite olarak tanımlanmıştır.

Lise Yaz Okulu’nun birinci dönemi tamamlandı

Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu’nun birinci dönemi tamamlandı

Sabancı Üniversitesi lise öğrencilerine sise öğrencilerine üniversite deneyimi yaşatmayı hedefleyen Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu’nun birinci dönemi, 13 Haziran 2012, Cuma günü düzenlenen sertifika töreni ile tamamlandı. 



Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu’nun ilk dönemine 28 ilden 189 öğrencinin yanı sıra, Mercator Vakfı aracılığıyla 48 Alman öğrencinin katıldığı Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu uluslararası bir eğitim ortamı sağladı.

2-13 Temmuz 2012 tarihlerinde gerçekleşen Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu’nda, 1. dönemin müfredatında; Mekatronik ve İnsansı Robotlar; Kuantum Mekanik ve Nano Bilim; Astrofizik ve Öte-Gezegenler; Arttrılmış Mekanik I; Girişimcilik ve Başarı; Toplum, Ekonomi ve Politika; Önümüzdeki Yüzyıllarda Küresel Ekonomi ve Çin; Modern Sanatın, 20. Yüzyıl Müziğinin ve Operanın Büyük Eserleri, Temel İngilizce, Temel İspanyolca ile Üniversiteler ve Meslekler: Bilgilenmek, Seçmek ve Başarmak dersleri işlendi.



Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu’nda, gün içerisine yayılmış ders dışı etkinliklerle öğrencilere sportif, kültürel ve sosyal olanaklar sağlandı. Kültürel faaliyetler çerçevesinde, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Caz Festivali kapsamında Türkiye’ye gelen Colombia Jazz Band, 6 Temmuz Cuma akşamı, Sabancı Üniversitesi kampüsündeki Hangar Cafe’de Lise Yaz Okulu öğrencilerine konser verdi. Lise Yaz Okulu’na katılan öğrenciler İstanbul ve çevresinde yapılan tarihi ve kültürel turlara katılma imkanına da sahip oldular.

Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu’nda sunulan ders dışı etkinlikler arasında; fitness, tenis, voleybol, basketbol, futbol, grup egzersizleri, dans, yaratıcı drama, münazara ve ritim atölyesi yer aldı.

Mezunumuz Aylin Aydın’ın Başarıları

SSBF Siyaset Bilimi Doktora mezunumuz Aylin Aydın’ın başarıları bizi gururlandırdı. Aylin’in “Demokratik Rejimlerde Hukukun Bağımsızlığı: Siyasi Rekabetin Değişken Etkileri Üzerine” başlıklı makalesi Hukuk Çalışmaları alanındaki en saygın dergilerden olan Law and Society Review’da yayınlanmak üzere kabul edildi.

Aylin’in POLS doktora mezunlarımızdan Cerem I. Cenker ile birlikte kaleme aldığı “Hükümete Kamuoyu Güveni: Gelişmekte Olan Bir Demokrasiden Örnekler” başlıklı makale çok prestijli bir dergi olan International Political Science Review’da (33/2:230-250) yayınlandı. Aylin ile Cerem’i bu başarılı çalışmalarından dolayı kutlarız.

Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü programından mezun olan Aylin doktorasını Siyaset Bilimi programında tamamladı. Aylin buradaki çalışmaları boyunca TÜBİTAK Bursu’na layık görüldü. 2010-2011 yılında ise kazanması hayli güç olan TÜBİTAK Yurtdışı Araştırma Bursu’na hak kazanarak ABD’de Emory Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak hukuk siyaseti üzerine doktora tezine yönelik araştırmalar yürüttü. Aylin Haziran 2012’de tezini başarıyla savundu.

Aylin’in başarılarına katkıda bulunan SSBF öğretim üyelerini, özellikle de danışmanı Sabri Sayarı’yı kutlarız.

Dr. Deniz Kurdoğlu Eken IATEFL Konferansı'nda

Üniversitemizin Diller Okulu Direktörü Dr. Deniz Kurtoğlu Eken, 1967 yılında kurulan ve 4000'e yakın üyesi bulunan International Association of Teachers of English as a Foreign Language (IATEFL) tarafından her yıl düzenlenen ve bir sonraki 8-12 Nisan 2013 tarihinde Liverpool'da gerçekleşecek olan İngilizce öğretimi (ELT) alanındaki en prestijli konferans, IATEFL UK Annual Conference'a plenary speaker olarak davet edilmiştir.

Dr. Kurtoğlu Eken, kuruluşundan bu yana geçen 45 yıl zarfında IATEFL UK Annual Conference'da Türkiye'yi İngiliz dili eğitimi alanında plenary speaker olarak temsil edecek olan ikinci Türk eğitimci olacaktır.

www.iatefl.org/liverpool-2013/liverpool-2013

Dr. Kurtoğlu Eken'in çalışma alanları arasında qualitative research, teacher and trainer training and development, classroom observation and feedback, school effectiveness ve teacher motivation konuları bulunmaktadır. Diğer mesleki çalışmaları, sunumları ve yayınları hakkında bilgi almak için aşağıdaki adresi ziyaret edebilirsiniz.

Sabancı Üniversitesi Diller Okulu Direktörü Dr. Deniz Kurtoğlu Eken Kimdir?

 

'Kendini Keşfet' sonrası

Kilis Kendini Keşfet Projesi Sona Erdi


Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri’nin -CIP- bu sene Kilis’de ilk kez gerçekleştirdiği Kendini Keşfet Projesi tamamlandı. 16 Haziran – 1 Temmuz 2012 tarihleri arasında Kilis Cemil Çetin İlköğretim Okulu’nda gerçekleştirilen projede yaklaşık 110 çocukla çalışıldı.

Foto Galeri


Diğer Kendini Keşfet Projelerinde olduğu gibi, projeye katılan gönüllüler ilköğretim okulu öğrencilerine çatışma-uzlaşma-barış, sözel beceriler, sayısal beceriler, kitle iletişim araçları, Engellilere yönelik empati (“birlikte yaşayalım”etkinlikleri ) başlıkları altında eğitimler verdiler. Konuları ders anlatma şeklinde vermek yerine, alternatif yöntemlerle; çocukların bizzat yaparak ve deneyimleyerek öğrenmeleri sağlandı.

Projede gönüllü öğrenciler kendilerini mutlu eden bir olayı da bizlerle paylaştı: "Projeye gelen çocuklardan birinin annesinin okula gelerek, “Siz burada ne yapıyorsunuz çocuklara? Oğlum sabah 05:30’da kalkıp ben okula gideceğim diyor” şeklinde şaşkınlığını ifade etmesi bizler için ayrı bir sevinç kaynağı oldu.

Kilis Kendini Keşfet Projesi’ne Sabancı Üniversitesi’nden 5 öğrenci, Acıbadem ve Boğaziçi Üniversitelerinden birer öğrenci olmak üzere toplam 7 gönüllü katıldı. Projeye CIP ofisten Hüseyin Küçükaydın ve Neşe Aktuğ sorumlu olarak katıldı. Ümraniye Belediyesi’nden sağlanan destekle her gün projeye katılan tüm çocuklara öğle yemeği verildi.

İki hafta süren projede Pazartesi’den Cuma’ya okuldaki çalışmalar sürdürüldü. 2 hafta arasındaki Cumartesi ve Pazar gününü ise proje gönüllüleri Gaziantep, Şanlıurfa, Kahramanmaraş’ı gezerek bir kültürel keşfe çıktılar.  

SU Eğitim ve Aile Günü

Değerli Öğrencilerimiz, Ailelerimiz ve Öğrenci Yakınları,

Sizleri, Üniversitemizin akademik hayat, teknik ve entelektüel altyapısı ile araştırma ve fırsat çeşitliliğini yerinde yaşayabileceğiniz "Sabancı Üniversitesi Aile ve Eğitim Günü"ne davet etmek isterim.

Bu özel günde; değerli akademisyenlerimizin sunumlarını dinleme, fakültelerimizi gezerek dünya standartlarındaki eğitim şartlarını ders ortamında görme fırsatını yakalayabileceksiniz.

Katılımınızı 10 Ekim 2012, Çarşamba gününe kadar buradaki linki tıklayarak bildirebilirsiniz. Program detaylarını aşağıda görebilirsiniz.

2012 -2013 Akademik yılı Aile ve Eğitim Günü'müze katılarak bizi onurlandırmanızı dilerim.

Tarih: 13 Ekim 2012, Cumartesi, saat: 09:30-15:00
Yer: Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi Tuzla / İstanbul

Saygı ve sevgilerimle

A.Nihat Berker
Rektör

Program

Servis Bilgisi:

Üniversiteye Geliş

Kadıköy 08:30 (Rıhtım Oteli yanı Simit Sarayı önü) 20 dakika sonra Kozyatağı Carrefour içindeki Taksi durağı önü

Taksim 08:30 (Gezi Parkı karşısı Ziraat Bankası önü)  20 dakika sonra 4. Levent Akbank önü

Üniversiteden Dönüş

Kadıköy: Saat 15:00

Taksim: Saat 15:00 

Servisler  SSBF otoparkından hareket edecektir.

Siyah Koku / SUdergi

PLASTİKLEŞEN DÜNYADA SAHİCİ KALMA MÜCADELESİNİN ROMANI: “SİYAH KOKU”
Elif Gülez / Editör

Gülayşe Koçak’la son romanı hakkında sohbet ettik

Kadın ve Edebiyat serisinin son yazarı Toni Morrison’ın kitaplarına kendimi kaptırmıştım. Katran Bebek ve Aşk’ın ardınan tam Sevilen’i okumaya başlamıştım ki Homer’in vitrininde Gülayşe Koçak’ın son kitabı “Siyah Koku”ya rastladım. Kitapları yarım bırakmak gibi bir adetim olmadığı için biraz utanarak Sevilen’i bir süreliğine rafa kaldırdım ve Siyah Koku’yu okumaya başladım. O andan itibaren kitabı elimden düşürmedim. Romanın ortalarına geldiğimde Gülayşe’yle SUdergi için bir söyleşi yapma fikri aklıma düştü. Bir romanı okurken yazarıyla kitabı hakkında sohbet etmenin hayalini hep kurarım. Bu kez okuduğum kitabın yazarı arkadaşım olduğuna göre herhalde benimle konuşmayı kabul eder, bu hayalimi gerçekleştirirdi. Sorular, i-pod’umdaki şarkılar gibi zihnimde dizilirken kitabın bitmesini bekleyemeden ondan randevu istedim. Kanada’da bir konferansa gidecekti, hazırlık yapması gerekiyordu. Yine de buluşmayı kabul etti. Elimde kitap, aklımda sorularımla kapısını çaldım.

Gülayşe beni, her zamanki gibi içtenlikle karşıladı, sıkıca sarılıp “Hoş geldin” dedi. Bu da ne! Yoksa Gülayşe, Siyah Koku’nun ana karakteri Mine’nin anneannesinin kitapta sıkça bahsedilen kokusu “Naturelle77” ve bebek pudrası karışımı mı kokuyordu? Bebek pudrası neyse ama Naturelle77 yazarın hayalinin ürünü değil miydi? Ona sarılırken bu hoş kokuyu içime çektiğimi duymuş muydu acaba? Duymuşsa bile, tıpkı Mine gibi bu huzur veren kokuyla gevşeyip kendimi “evde” hissettiğimi anlamıştır sanırım. Gülayşe, şeytana uyup ikimiz için aldığı elmalı kurabiyelerden ikram etti. Karşılıklı gülüşmelerle söyleşimize başladık.

Yapı Kredi yayınlarından çıkan Siyah Koku’nun yayınevi tarafından hazırlanmış olan tanıtım yazısında şöyle deniyor: “Gülayşe Koçak’ın tuhaf ve karmaşık bir aşk ilişkisine odaklanan son romanı Siyah Koku, arka plandaki insanlık dramları nedeniyle bir kara ütopya olarak da okunabilir, her şeye rağmen umuda çağrı olarak da…” Hikaye, bize pek de yabancı olmayan Bizistan adlı bir ülkede, muhtemelen yakın gelecekte geçiyor. Doğal kaynakların kuruduğu, kişi başına düşen su tüketiminin kotaya bağlı olduğu, organ bağışının yasalarca ve genç-yaşlı ayrımı gözetilmeden zorunlu kılındığı, her şeyin plastikleştiği, insanların günlük yaşamlarını devam ettirebilmek için dev “püskürtücüler” yoluyla havaya salınan sakinleştirici ilaçları soluduğu bir gelecekte. Bu yeni dünyada, Tuncay ve Mine’nin yakıcı aşkına tanık oluyoruz. Konu hakkında bu kadar söylemekle yetinip Gülayşe Koçak’la olan sohbetimizin detaylarına girelim.

-    SORU: Öncelikle, sana bir yazar olarak sorulmasını hiç istemediğin bir soru var mı?
-    CEVAP: Evet, var. “Bu hikayeler sizin başınızdan mı geçti?” tarzı bir soru bana çok anlamsız gelir. Çünkü bu dedikoducu bir meraktır. Yazanın edebiyatıyla ilgili değil, tamamen özel hayatıyla alakalıdır, dolayısıyla anlamsız bir sorudur. Tabii ki çok şeyden esinleniyorsun. Hiçbir zaman kimse başından geçenleri yazmaz. Galiba her yazdığın romanda kendinden daha çok uzaklaşıyor, yani daha doğrusu kurguya daha çok yöneliyorsun.

- SORU: Orhan Pamuk Masumiyet Müzesi’yle ilgili konuşurken, kendisine “Orhan Bey, siz Kemal misiniz?” diye sorulmasından hiç hoşlanmadığını belirtmişti. Buna rağmen kendisinin, tıpkı romanının kahramanı Kemal gibi, bir misafirliğe gidip saatlerce, bir türlü o misafirlikten kalkamama halini hissetmiş olduğunu ifade ediyor. Belki senin de romanının içindeki karakterlerinle özdeşleştiğin olmuştur.
- CEVAP: Mutlaka, mutlaka. Bir katili yazmak için mutlaka bir adam öldürmüş olmak gerekmiyor. İçimizde milyonlarca kişilik var. Tek yapmam gereken kişilik değiştirmekten korkmamak. Bir yerde Karagöz Hacivat oynar gibi sesini dönüştürebiliyorsun. Karagöz sesi yapıyorsun, Hacivat sesi yapıyorsun, aynı insan onları oynatıyor. Bir karaktere giriyorsun. O malzeme zaten içinde olmasa giremezsin herhalde o suretlere. Nereden geliyor bu ilham? Nasıl olabiliyor bir erkek karakterin içine girebilmek? Tabii etrafımızda bir yığın erkek var: babamız var, kardeşlerimiz var, tanıştığımız erkekler var, kocamız var, arkadaşlarımız var…
-SORU: Romanda, “doğal yaşamın yok oluşu”, “ militarizme karşı eleştiri”, “toplumsal cinsiyet” ve “ ötekileştirme” gibi pek çok izlek var. Senin, “şu izleğin de okur tarafından fark edilmesini isterdim”  dediğin bir konu var mı?
- CEVAP: Mesela bu saydıklarının arasında, sevginin nasıl problematik bir şey olabileceği, nasıl marazi bir hal alma potansiyeli taşıyan bir duygu olduğu var belki. Romanda sevgi türleri hakkında epey bir şeyler anlatıyorum. Mine’yle Tuncay arasındaki tuhaf sevgi var: Seviyorlar birbirlerini ama ikisi de hem bağlanmak istiyor hem de bağlanmaktan korkuyor.  Öte yandan Tuncay’ın annesinin  mütehakkim bir ana karakteri var, Tuncay’ın kaçmak istediği. Mine de tam tarsine anne şefkati hiç görmemiş. “Anne” onun için çok kutsal bir şey, aynı zamanda annelik etme ihtiyacı da var. Bu durum Tuncay’ın bucak bucak kaçmasına sebep oluyor. Karmaşık bir ilişkileri var. 

------

Söyleşinin devamı SUdergi'nin yeni sayısında.

SUdergi'nin yeni sayısında ilgiyle ve keyifle okunacak bir çok konuyu aynı anda tüm mobil cihazlarınızdan iSabancı Media ile takip edebilirsiniz.

SUdergi nereden alınır?

SUdergi’nin yeni sayısını Üniversite Merkezi’ndeki dergilikten alabilirsiniz.

Dergimiz, servis ve shuttlara, café, banka ve sağlık merkezi gibi kampüsiçi uğrak mekanlara okumanız için bırakıldı.

SUdergi'den okurlarına özel Yapı Kredi Yayınlar'ından indirim de bu sayının sürprizlerinden biri.

İstanbul'un Dijital Gündemi

İstanbul Bilgi Toplumu İzleme Grubu, Sabancı Üniversitesi işbirliği ile İstanbul’un bilgi ve iletişim teknolojisiyle kalkınması için politika önerilerini sundu.



İstanbul’un Dijital Gündemi: Akıllı Ulaşım Çözümleri’ne Odaklandı


İstanbul Bilgi Toplumu İzleme Grubu Sabancı Üniversitesi işbirliği ile İstanbul ve Bilgi İletişim Teknolojileri (BİT) sektörünün gelişimi için ortaya koyduğu politika önerilerini, 10 Temmuz Salı günü, Turkcell’in sponsorluğunda düzenlediği ‘İstanbul'un Dijital Gündemi’ Konferansı’nda sundu. Türkiye Bilişim Vakfı’nın (TBV), İstanbul Kalkınma Ajansı desteği ile İstanbul’u dünya çapında daha rekabetçi ve daha yenilikçi bir kent yapmaya yönelik oluşturduğu ‘İstanbul Bilgi Toplumu İzleme Grubu’nun bir yıllık çalışmayla hazırladığı politika önerileri raporu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Tayfun Acarer, TBV Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Eczacıbaşı ve Sabancı Üniversitesi Rektör Danışmanı Doç. Cemil Arıkan’ın katıldığı konferansta paylaşıldı.

İstanbul Bilgi Toplumu İzleme Grubu, İstanbul için Akıllı Ulaşım Çözümleri’ne ve İstanbul’un gelişimine yönelik oluşturduğu çalışmaları, 54 politika önerisi ve 5 ana ilkede gruplandırdı. İstanbul’un temel sorunlarının BİT desteğiyle çözümünde, yenilikçi küçük projeler kadar, daha büyük boyutlu yenilikçi projelerin de artık şart olduğu vurgulanırken, bu çözümlerin yüksek bilgi ve teknoloji ile patent düzeyinde gerçekleşmesinin hedef alınması gerekliliği belirtildi.

İstanbul’da yoğunlaşan sanayinin ürettiği bilgi ile üniversiteler ve akademik-teknik araştırma kurumlarında oluşan bilginin, sivil toplum kurumlarının, kamu/yerel yönetimin de katkısıyla hatta vatandaşın da süreçlere dahil edilmesiyle paylaşılarak, İstanbul’un sorunları için ortak çözümler üretilmesinin artık şart olduğu vurgulandı.

İstanbul için yapılacak her türlü araştırma ve geliştirme faaliyetinin, gerçekte sağladığı değerin ölçülmesi gerekliliği ve Ar-Ge’nin verimli sonuçlara ve yenilikçi çözümlere ulaşmamasının her anlamda kayıp olduğu görüşü savunuldu.

Bunlarla birlikte BİT’in, İstanbul’da ulaşımın “daha akılcı ve daha akıllı” sağlanması için çağdaş şehirlerdeki uygulamaları İstanbul’a taşıyacak ve yenilikçi teknolojilerle İstanbul’a özgü farklı çözümler yaratacak yetkinlik ve bilgi düzeyinde olduğu görüşü paylaşıldı.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Tayfun Acarer, toplantıda yaptığı konuşmada İstanbul’un ulaşım sorununun çözümünde bilişim sektörünün gerekliliği vurgularken, “Avrupa Birliği 2020 stratejisi doğrultusunda belirlenen dijital gündeme paralel olarak, Türkiye’de de ciddi çalışmalar yapıyoruz. Özellikle geniş bant konusuna hem sabit hem mobil tarafında önem veriyoruz. Bu alanda son dönemde ciddi gelişmeler yaşıyoruz. 2012 Ocak ayı kayıtlarına göre 14.1 milyon olan geniş bant abonesi, 6 ay sonunda %25 artış göstererek 17.8 milyona ulaştı. Mobil geniş bant için abone sayısı 67 milyonu geçti. Bu rakam içinden 40 milyonu 3G abonesi oluşturuyor. Son iki yılda data trafiği 15 kat arttı. Mobil ve sabit altyapının geliştirilmesi gerekiyor. Altyapı geliştirmeden dijital gündem olamaz” görüşünü belirtti.

TBV Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Eczacıbaşı, “İstanbul Bilgi Toplumu İzleme Grubu projesi ile nihai hedefimiz; İstanbul’un, BİT sektörü aracılığıyla daha rekabetçi, daha yenilikçi, yabancı sermaye yatırımlarını daha kolay çeken, finans merkezi olma girişimlerini destekleyen, kültür turizmini ve uluslararası işbirliklerini daha cazip hale getiren bir konuma gelmesini hızlandırmaktır. İstanbul için düşündüğümüz politika önerilerini, başka şehirlerimizin sorunlarını çözecek bir model olarak görüyoruz. Çünkü bilgi ve iletişim teknolojileri, dünyadaki çok sayıda şehrin sorunlarına yapıcı ve kalıcı çözümler öneriyor, üretiyor, uyguluyor. Bugün artık, hiçbir modern-çağdaş şehir, bilgi ve iletişim teknolojisi çözümleri olmadan, onları kullanmadan ayakta duramaz hale geldi. Türkiye Bilişim Vakfı olarak, bilişimin toplumsal yararını artırmayı amaçlıyoruz. Toplumsal yarar, ancak istatistik verileri anlamlı bilgiye dönüştürmekle sağlanabilir. İzleme Grubu, bunun yolunu açtı. 2013’de kurulması için çalıştığımız İstanbul Bilişim Enstitüsü’nün devam ettirmesini hedefliyoruz” dedi.

BİT sektörünün %90’ından fazlasının İstanbul’da yer alması, İstanbul’daki ciddi potansiyeli ortaya koyuyor. Bu doğrultuda, ‘İstanbul Bilgi Toplumu İzleme Grubu’ BİT sektörünü ve Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyonu geliştirecek çözüm ve model önerilerinin üstüne, İstanbul ‘Akıllı Şehir’ kavramını koyarak, öncelikle BİT sektörü ile vatandaşların bir arada olacağı bir “yaşayan laboratuvar” sisteminin oluşturulabileceğini savunuyor. 

Moskova'da CEO'larla Çay

Sabancı Üniversitesi öğrencileri Moskova'da “CEO’larla Çay Sohbetleri”nde buluştu


Sabancı Üniversitesi Ekonomi İşletme Kulübü öğrencileri, geçtiğimiz hafta, yurtdışı deneyimlerine bir yenisini daha ekleyerek Rusya'da ilk kez CEO’larla buluştu. “CEO’larla Çay Sohbetleri” adı altında sekizinci yurtdışı etkinliğini gerçekleştiren öğrenciler, 11 kişilik bir ekip Enka, PG, Sigular Gulf, Siemens ve Yandex gibi Moskova'nın iş, politika ve medya dünyasının önemli firmalarının CEO'ları bir araya geldi.



Sabancı Üniversitesi Ekonomi İşletme Kulübü öğrencileri “CEO’larla Çay Sohbetleri” toplantı dizisi ile geçtiğimiz hafta Moskova'nın lider kuruluşlarının önemli isimleri ile samimi bir ortamda bir araya geldi. Öğrenciler bu etkinlik ile ilk kez Rus iş dünyasını yakından tanıma şansı buldular.

 





Abone ol