Sabancı Üniversitesi mensupları, üniversiteyi vizyon, misyon ve stratejik hedeflerine taşıyacak değerleri yeniden belirlemek amacıyla “Sabancı Üniversitesi Değerler Çalıştayı”nda bir araya geliyor.
Sabancı Üniversitesi’nin 20. yılını kutladığı ve hedeflerine daha güçlü adımlarla yürüdüğü bu günlerde düzenlenen Değerler Çalıştayı’nın önemiyle ilgili olarak Sabancı Üniversitesi Rektörü Yusuf Leblebici:
“Bir kurumun değerleri kurumun nasıl bir yolda yürüyeceğini, davranış şeklini ve kültürünü belirleyen en temel ilkelerdir. Üniversitenin faaliyetlerini ve işleyişini hep birlikte oluşturacağımız değerlerin üzerine inşa edeceğiz. Bu değerler yürüdüğümüz yolda bize rehberlik edecek, karar verme mekanizmalarımızda destek olacak. Bizi ulusal arenada liderliğe, uluslararası alanda ise ön sıralara taşıyacak hedeflerimizi gerçekleştirirken ortak bir dil ve kültür yaratmamızı sağlayacak” dedi.
Sabancı Üniversitesi Değerler Çalıştayı; Sabancı Üniversitesi Rektörü, Genel Sekreteri, Dekanları, Direktörleri, üniversiteyi temsil eden öğretim üyeleri, idari çalışanları ve öğrencilerinin katılımıyla 9 Ocak 2020 Perşembe günü gerçekleşecek.
Değerler Çalıştayı ile belirlenecek değerler, üniversitenin her bireyi tarafından benimsenip yaşam kültürüne dönüştürülmesi amacıyla tüm üniversite mensupları ile paylaşılacak.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) İstanbul kültür-sanat hayatının şekillenmesinde etkin rol oynamış aktörlerle izleyicileri buluşturan "İstanbul Perspektifleri"söyleşi serisinin 10’uncusunaAkademisyen, Araştırmacı Asu Aksoy konuk oldu. Aksoy, “Sürdürülemezlik Perspektifinden İstanbul” başlıklı konuşmasında İstanbul’un kentsel bir kriz ile karşı karşıya olduğunu, bu haliyle İstanbul’u sürdürmek çerçevesinde düşünmek yerine yeni yaklaşımlara ve kavramlara ihtiyaç olduğunu, söyledi.
İstanbul’un kültürel dokusunun 1980’lerden bu yana nasıl şekillendiğini ve dönüştüğünü öznel hikayeler üzerinden anlamlandırabilmeyi mümkün kılacak bir tartışma platformu yaratmayı amaçlayan "İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisi"nin 10’uncusunda Akademisyen, Araştırmacı Asu Aksoyağırlandı. Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) İstanbul kültür-sanat hayatının şekillenmesinde etkin rol oynamış aktörlerle izleyicileri buluşturan söyleşilerde; kentin kültürel dokusunun dönüşümü, mimarlık, görsel sanatlar, sanat piyasası, festival kültürü, sahne sanatları boyutlarını içeren farklı perspektiflerden ele alınıyor.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nde 2018-19 döneminde başlayan “İstanbul Perspektifleri” başlıklı söyleşi serisi 2019/20 döneminde devam ediyor. Yeni dönemde, İstanbul kent mekanının dönüşümünü farklı yönleriyle ve farklı yöntemler kullanarak inceleyen araştırmacılarla söyleşiler gerçekleştiriliyor.
“Sürdürülemezlik Perspektifinden İstanbul” başlıklı Aralık ayı İstanbul Perspektifleri buluşmasında yerin somutluğu ve ölçeğinin kentsel dönüşüm süreçlerinin mantığını ve sonuçlarını anlamak açısından önemine değinen Asu Aksoy, şöyle konuştu:
“Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi eskiden İstanbul’un bir semtine giderdiniz diğer semtini özlerdiniz. İstanbul yerin özelliklerinin hissedilebildiği çok-kimlikli bir şehirdi. İstanbul’un son yirmi yılına damgasını vuran mega projelerle şehir beyaz bir sayfa gibi muamele görerek tek-tipleştirildi, insanları şehirde yaşamaktan bir mana çıkaramaz oldular, karşılaşma ve müzakere mecraları özelleşti. İstanbul’un kültür sanat imkanları daraldı ve şehirli kendi sitelerine kapanmaya başladı. İstanbul’u sermaye birikimi merkezi ve güç odağı olarak yeniden tasarlayan dev ölçekli projeler karşısında İstanbulluların şehri kavramaları ve düşünmeye çalışmaları anlamını yitirdi. İstanbul’un kültürel, ve ekolojik çeşitliliğini hızla yok eden ve kenti iklim krizinin yıkıcı etkileri karşısında daha da kırılgan hale getiren bu durumun sürdürülemez olduğu açık.”
Söyleşinin moderatörlüğünü gerçekleştiren Asuman Suner, İstanbul’u, yaşayanlarını ortaklaştıran ve yurttaşlık kazandıran meziyeti ile ele almaktan ve kentilisinin yaşadığı çevresi, kentin bütünü ve ekolojisi ile kurduğu ilişkisindeki dönüşümü sorunsallaştırmaktan dolayı çok memnun olduklarını ifade ederek Ocak ayında “İstanbul Perspektifleri” konuğu olarak Kadir Has Üniversitesi’nden Murat Güvenç’i ağırlayacakları duyurusunu yaptı.
SU-IMC Araştırmacısı Burcu Saner Okan’ın yürütücü ve Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yusuf Menceloğlu’nun araştırmacı olarak yer aldığı “İleri içme suyu arıtımı için grafen kompozitler (GO-FOR-WATER)” başlıklı çalışma FLAG-ERA projesi kapsamında destek aldı.
İtalya Ulusal Araştırma Konseyi - Organik Sentez ve Fotoreaktivite Enstitüsü ve Su Araştırma Enstitüsü’nün (İtalya) koordinatör, Chalmers Teknoloji Üniversitesi (İsveç) ve Patras Üniversitesi’nin (Yunanistan) ortak olarak yer aldığı konsorsiyumda Sabancı Üniversitesi de yer alıyor.
Graphene Amiral Gemisi’nin Yönetim Paneli, desteklenen projeyi Graphene Amiral Gemisinin Ortak Projesi olarak onayladı ve proje 1 Nisan 2020'de (Graphene Amiral Gemisi Çekirdek 3 projesinin başlangıç tarihi) başlayacaktır. Sabancı Üniversitesi, Çekirdek 3 projesinde ortak üye olarak Amiral Gemisine katılacaktır.
FLAG-ERA Hakkında
FLAG-ERA ulusal/bölgesel olarak finanse edilen araştırmaların Grafen ve İnsan Beyni Amiral gemisi çalışma planlarına entegrasyonunu kolaylaştırmak ve teşvik edecek mekanizmalar oluşturmak amacında kurulmuş bir Avrupa araştırma alanı ağıdır.
Sabancı Üniversitesi Tiyatro Kulübü öğrencileri SUOyuncuları, “Düşler Bahçesi” adlı çocuk oyununu bu kez Sinop, Kastamonu ve Bartınlı çocuklar için sahneliyor. 2011’den bu yana toplumsal duyarlılık bilincini tiyatro ile birleştiren Sabancı Üniversitesi öğrencileri bu yıl 6 – 10 Ocak 2020 tarihleri arasında Sinop, Kastamonu ve Bartın’da tiyatroya erişimi kısıtlı olan çocuklar için sahne alacak.
Sabancı Üniversitesi Tiyatro Kulübü "SUOyuncuları" 2011 yılından bu yana toplumsal duyarlılık projesi olarak çocukları tiyatro ile buluşturmak, tiyatroyu sevdirmek, ilkokul çağındaki çocukların sosyal ve kültürel farkındalıklarını sanat yolu ile arttırmak amacıyla farklı illerde çocuk oyunları sahneliyor. İlkokullarda ücretsiz gösterimlerle gerçekleşen proje bu yıl "Düşler Bahçesi" adlı oyun ile devam ediyor. Sabancı Üniversitesi öğrencileri 6 -10 Ocak 2020 tarihleri arasında Sinop, Kastamonu ve Bartın’da tiyatroya erişimi kısıtlı olan çocuklar için sahne alacak.
SUOyuncuları "Düşler Bahçesi" oyunu ile çocuklara her geçen gün insanlar tarafından kirletilmeye devam edilen dünyamızın ne denli zarar gördüğünü ve onu korumak için neler yapılabileceğini göstermeyi amaçlıyorlar. Aynı zamanda dostluk ve yardımlaşma temalarını da işliyorlar. SUOyuncularının başka bir amacı ise, üniversite öğrencilerinin Türkiye'nin farklı coğrafyalarına yönelik farkındalığını arttırmak ve öğrencilerin toplumsal sorumluluk bilincini kazanmasını sağlamak.
SUOyuncuları turne kapsamında, Sinop İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Kastamonu İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Bartın İl Milli Eğitim Müdürlüğü destekleriyle, daha önce tiyatroyla tanışma imkânı bulamamış 2000 çocuğa ulaşmayı amaçlıyorlar.
Oyun ücretsizdir.
Oyun Takvimi
6 Ocak 2020 - Sinop (Merkez)
7 Ocak 2020 - Kastamonu (Tosya)
8-9 Ocak 2020 - Bartın (Kurucaşile)
Oyunun Künyesi
Oyunun adı: Düşler Bahçesi
Yazarı: Savaş Özdemir
Konusu: İki sevimli meymenetsiz böcek: Kırt Kırt ile Cırt Cırt da sebzeler yetişmediği için aç kalmışlardır ve çok mutsuzdurlar. Bir süre neden doğanın bu hale geldiğini tartışırlar ve sürekli birbirleriyle didişirler. O kadar sevimlidirler ki onlara kızamayız ve aslında o kadar doğru bilgiler aktarırlar ki onlara geveze diyemeyiz. Nihayet, tabiat ana Çiftçi kızın ve annesinin yakarışını duyar ve sebzeleri olgunlaştırır. Büyülü bir atmosferle sebzeler canlanırlar. Çiftçi kız ve annesi ile tanışırlar onlara yardım etmek için tabiat ana tarafından gönderildiklerini söylerler. Sebzelerin çiftlikte yeşerdiğini gören Kırt Kırt ve Cırt Cırt karınlarını doyurmak için harekete geçer. Buna karşılık Çiftçi Kız ve sebzelerimiz de Kırt Kırt ve Cırt Cırt ile mücadele etmek için bir plan yaparlar ve eğlenceli şekilde devam eden çekişme insanların, böceklerin ve sebzelerin hep birlikte şarkı söylemeleriyle sona erer.
Yönetmen: Tan Çetiner
Yardımcı Yönetmen: Ferruh Tan Güremek
Oyuncular: Beyza Gürbüz, Elif Demiralp, Ferruh Tan Güremek, Gülce Kurt, Hakan Büyüktopcu, Kerem Özdemir, Tan Çetiner, Yağız Ay
Subject-Based Discussions, SUGender Eğitim Koordinatörü Emirhan Deniz Çelebi'nin "Bending Gender: Introduction to Gender" konulu semineri ile devam ediyor.
"Bending Gender: Introduction to Gender" konulu seminer 3 Mart 2020, Çarşamba günü saat 13:40'ta SSBF 1097 numaralı sınıfta gerçekleşecek.
Subject-Based Discussions güncel yerel ve küresel konuları tartışır ve sosyal bilimler (psikoloji, tarih, siyaset bilimi, iktisat, uluslararası ilişkiler vs.) alanında öğrencilerde farkındalık yaratır.
Subject-Based Discussions'ın 2019-2020 bahar dönemi programı aşağıdaki gibidir:
3 Mart 2020 - Emirhan Deniz Çelebi - Bending Gender: Introduction to Gender
24 Mart 2020 - Olesya Blazhenkova - Can You Imagine This?
2 Nisan 2020 - Emre Erol - When did Anthropocene start? Discussions on the Historical Origins of Global Warming
21 Nisan 2020 - Sinan Erensü - Climate Justice: Theory and Practice
*Bütün seminerler İngilizce yapılmaktadır ve Sabancı Üniversitesi'ndeki bütün lisans ve lisanüstü öğrencilere ve çalışanlara açıktır.
Collaboration Space'ın birbirinden farklı konularda gerçekleştirdiği eğitimler Ocak ayında da devam ediyor.
Collaboration Space Ocak Ayı Eğitim Programı
3D Print Eğitimi
17 Ocak 2020 – 15:30
3D Print eğitiminde katılımcıların 3D Printing teknolojisi hakkında bilgilenerek, 3D modelleme yazılımlarda ürettikleri modelleri, 3D baskıya hazır hale getirmeyi ve 3D yazıcılarda üretmeyi öğrenmeleri amaçlanmaktadır.
Bir çok çeşit projenin alt yapısını oluşturan elektronik devrelerin yapımında kullanılan lehim yapma konusunda temel bir eğitim pratik ile desteklenip düzgün lehim yapmanın püf noktalarının öğretilecektir.
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Mikroelektronik Mühendisliği 2005 lisans, Sanayi Liderleri Elektronik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimi 2007 yüksek lisans mezunumuz, MBA/EMBA Öğretim Görevlisi Ergi Şener Stanford İnsan Merkezli Yapay Zeka 2019 Araştırması doğrultusunda Yapay Zeka’da öne çıkan son gelişmeler hakkında yazdı.
En temel tanımı ile makinelerin karmaşık problemlere insanlar gibi çözümler üretmesini sağlayan yapay zeka (Artificial Intelligence - AI), şu anda en ön planda olan teknoloji trendlerinin başında gelmekte. Makinelerin insan zekasından çok daha üstün bir şekilde, düşünce gerektiren işleri de gerçekleştirmeye başlaması pek çok tartışmayı da ortaya çıkarıyor.
Günlük hayatımızda ve iş yaşantımızda yapay zeka işimizi ne zaman elimizden alacak ya da yapay zeka bu sene hangi sektörleri “disrupt” edecek (yok edecek) şeklinde pek çok sohbetin içinde buluyoruz kendimizi. Gerçekten de dünyayı pek çok açıdan değiştirmekte olan bir bilim dalı olan AI, araştırmayı, eğitimi ve teknolojik gelişmeleri de içine alan geniş bir ölçekte sürekli büyüyor ve gelişim gösteriyor.
2020’ye girdiğimiz şu günlerde, kötümser senaryolara karşılık içimizi rahatlatmak adına şunu söylememiz yanlış olmaz: AI teknolojisi kısa vadede, pek çok mesleğin yerini almayacak, ancak iş yapış şekillerinde ve iş süreçlerinde kökten değişikliklere neden olacak. Bu nedenle AI alanındaki gelişmeleri yakından takip edip, işimize nasıl entegre edebileceğimiz üzere planlamalar yapmak oldukça önemli. AI alanındaki gelişmeleri önemsemeyen ya da henüz erken olduğunu düşünenler için tehlike çanları çalıyor olacak… Bugün, sürücüsüz araçlardan, görüntü işlemeye, doğal dil işlemeden, optimizasyon problemlerine, robotik sistemlerden, “drone” lara, konuşma tanıma teknolojileri ve sanal asistanlardan, süreç otomasyonlarına kadar pek çok farklı alanda yapay zekanın gelişmesi ile ciddi bir değişim yaşanmakta. Hatta, yapay zekanın kurucusu sayılan Alan Turing’in meşhur, Turing testini geçtiğini iddia eden platformlar günbegün artış göstermekte (Turing testi, bir insanın sorduğu bir soruya verilen yanıtın insan tarafından mı yoksa makine tarafından mı verildiğinin ayırtedilemediği durumu ifade etmekte). Google son etkinliklerinde, Google Assistant’ın Turing Testi’ni geçtiğini birkaç örnek ile sundu. Ancak, son derece kısıtlı kurguda denenen bu örnekler ile Turing Testi’nin geçildiğini iddia etmek çok doğru değil. Henüz içinde bulunduğumuz belirsiz süreçler karşısında insani reaksiyonları, doğal dilleri ve dünyamızı insan beyni kadar anlayabilen ve bağlantı kurabilen makineler yapılabilmiş değil.
Google’ın AI Asistanı:
Dünyanın en iyi üniversiteleri arasında yer alan Stanford da, “İnsan Merkezli Yapay Zeka Merkezi” (Stanford Institute for Human-Centered Artificial Intelligence) adını verdiği birimi ile politikacılar, kanun koyucular, araştırmacılar, yöneticiler, gazeteciler ve kamuoyu için yapay zekanın karmaşık yapısı hakkında öngörüler geliştirmek ve tarafsız, objektif veri sağlamak üzere bir insiyatif oluşturdu. Bu merkez, her yıl sonu, yapay zekanın gelişimi ve konumuna yönelik araştırma sonuçlarını paylaşmakta. 2019’un son günlerinde yayınlanan en son araştırma doğrultusunda da çarpıcı gelişmeler gözlenmekte. Bu yazımda, 2019 AI raporunda yer alan çarpıcı sonuçları derledim:
- 2019 AI raporunun öne çıkan sonuçlarından biri AI’ın hızının Moore Yasası’nı geçmekte olduğu. Moore Yasası, işlemci hızlarının her 18 ayda bir iki katına çıktığını ortaya koyuyor, bu da uygulama geliştiricilerinin aynı donanım maliyeti ile uygulama performansında iki kat artış bekleyebileceği anlamına geliyor. AI’ın hesaplama gücü ise artık, geleneksel işlemcilerin gelişiminden çok daha hızlı bir ivmeyle artış gösteriyor: AI’ın hesaplama hızı her üç ayda bir iki katına çıkmakta. Raporda, "2012'den önce AI sonuçlarının, her iki yılda bir iki katına çıkarak Moore Yasasını yakından izlediği belirtilirken, artık hesaplamanın her 3-4 ayda bir ikiye katlandığına” değinilmiş.
- AI algoritmalarının bulut altyapısı üzerinde eğitilmesi için gereken süre, Ekim 2017'de yaklaşık üç saatten Temmuz 2019'da yaklaşık 88 saniyeye kadar düşüş göstermiş durumda. AI algoritmalarının eğitilmesi sadece daha hızlı hale gelmiyor, aynı zamanda, git gide ucuzluyor.
- Amerika, hala, birçok ölçekte yapay zeka konusunda global lider olmayı sürdürüyor. Her ne kadar Çin, AI üzerine diğer ülkelere kıyasla daha fazla makale yayınlıyorsa da Amerika’da üretilen işin etkisinin daha büyük olduğu ve Amerikalı yazarların global ortalamadan %40 daha fazla alıntı aldığı raporda öne çıkıyor. (AI alanında ülkeler arası yarış oldukça önemli. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de yakın zamanda “Yapay zeka alanında tekelleşen dünyayı yönetir” şeklinde bir açıklama gerçekleştirmişti: http://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/putin-yapay-zeka-alaninda-tekellese...)
- Amerika, ayrıca özel AI yatırımlarına en çok para ayıran ülke (12 milyar USD ile Amerika yatırımda önde, ikinci olan Çin 6.8 milyar USD’lik yatırım bütçesine sahip). Aynı şekilde, Amerika, Al üzerine diğer ülkelerden daha fazla patente sahip (bu alanda ikinci sırada yer alan Japonya’dan üç kat fazla).
- 1998 ve 2018 arasında basılı yayınlar arasında yapay zeka konulu olanların sayısı üç katına çıkmış durumda.
- Makine Öğrenimi (Machine Learning - ML) yapay zeka sınırları içindeki en aktif araştırma alanını oluşturuyor. Son yıllarda, ML ile beraber Derin Öğrenme (Deep Learning - DL) araştırmaları da oldukça popüler hale gelmiş durumda.
- Sürücüsüz araçlar diğer tüm AI uygulama alanlarından daha fazla yatırım almakta. Global yatırımın %10'unun hemen altında olmakla beraber sürücüsüz araçlara yaklaşık 7,7 milyar USD harcanmış durumda. Bunu, tıbbi araştırmalar ve yüz tanıma (her ikisi de 4.7 milyar USD seviyesinde) izlemekte; en hızlı büyüyen endüstriyel AI alanındaki yatırım ise azalmakta: Robot süreç otomasyonu 2018'de 1 milyar USD ve tedarik zinciri yönetimi ise 500 milyon USD seviyesinde.
- Diğer birçok teknoloji trendinde olduğu gibi, AI yetenek havuzu da son derece hızlı bir şekilde büyüyor. AI, Bilgisayar Mühendisliği Doktora Derecesi’nde de en popüler alanı oluşturmakta. 2018 yılında, mezun olan doktoralı bilgisayar mühendislerinin %21'inden fazlası AI/ML konusunda uzmanlaşmış durumda.
AI’ın her geçen gün daha da hayatımıza etki edeceği bu dönemde, Ülkemizde’de bu alandaki çalışmaları stratejik bir şekilde ilerletmek ve bu odağı sistematik bir şekilde takip etmek oldukça büyük önem arz etmekte.