Ana içeriğe atla

SU-IMC Tematik Seminer Serisi'nin yeni konuğu Christophe Binetruy

SU-IMC Tematik Seminer Serisi, Prof. Dr. Christophe Binetruy'un "Complex Flow Phenomena In Composite Processing: Experimental Evidence And Modeling" konulu semineri ile devam ediyor. 

Kayıt olmak için lütfen tıklayınız.

Sabancı Üniversitesi Tümleştirilmiş Üretim Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (SU-IMC), yeni nesil bütüncül imalat süreçlerinin en son kurumsal, organizasyonel ve teknik gelişmelerini anlamak ve bunları önceliklendirmek için akademi ve endüstrinin farklı seviyelerinde tematik çevrimiçi bir seminer dizisi başlatıyor.

SU-IMC Tematik Seminer Serisi programı aşağıdaki gibidir:

Sakıp Sabancı Müzesi Öğrenme Programları kapsamında Ebeveyn Sohbetleri

Sosyal ve duygusal zekâyı destekleme amaçlı etkinlikleriyle bugüne kadar yüzlerce çocuğa ulaşan Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) Öğrenme Programları, bu birikimin ebeveynlerle paylaşılacağı bir çevrimiçi sohbet serisine ev sahipliği yapıyor. Ebeveyn Sohbetleri’nde, ders tasarımını müze, kültür ve sanat bağlamlarının ötesine taşıyarak, yaratıcılık, empati ve sosyal beyin kavramlarına yer veren öğrenme deneyimleri işleniyor.

Her ay,  ayda bir kez Çarşamba günleri SSM’nin YouTube kanalından ücretsiz izlenebilecek programın Kasım ayı sohbeti “Sosyal ve Duygusal Zekânın Önemi” başlığıyla 18 Kasım Çarşamba saat 20:00-20:50 arasında gerçekleştirilecek. 

18 Kasım Çarşamba

20:00 – 20:50

SSM Youtube kanalı

Nano Open Seminer Serisi'nin yeni konuğu Rükan Genç Altürk

Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) tarafından düzenlenen Nano Open Seminer Serisi 18 Kasım 2020 Çarşamba günü Doç. Dr. Rükan Genç Altürk'ün “Nanodesign: Advanced Strategies for Functional Nanomaterial Development" konulu semineri ile devam ediyor.  

*Seminere tüm Sabancı Üniversitesi öğrencileri, akademisyenleri ve çalışanları davetlidir.  

Yayın linki kayıt yaptıranlara etkinlik öncesinde iletilecektir.
Kayıt için lütfen tıklayınız.

Türkiye'de Cinsel Taciz ve Saldırıyla Mücadelede Üniversite Örnekleri

SU Gender'ın “Cinsel Taciz, Cinsiyete Dayalı Şiddet ve Ayrımcılık: Araştırma, Eylem, Yazma Deneyimleri” webinar serisinin yedinci buluşmasında "Türkiye'de Cinsel Taciz ve Saldırıyla Mücadelede Üniversite Örnekleri" ele alınacak. 

Webinarın konuşmacıları Aslı Şimşek, Cemre Baytok, Seda Kalem, Sema Sancak, Umut Azak olacak.

18 Kasım 2020, Çarşamba günü 18.00'de  gerçekleşecek webinarda İngilizce-Türkçe çeviri sağlanacak. 

SU Gender “Cinsel Taciz, Cinsiyete Dayalı Şiddet ve Ayrımcılık: Araştırma, Eylem, Yazma Deneyimleri” webinar serisi üniversite içinde ve dışında cinsel taciz, cinsiyete dayalı şiddet, çeşitlilik ve kapsayıcılık konularına odaklanıyor. Seride farklı üniversite, araştırma merkezi ve sivil toplum kurumlarından uzmanları, araştırmacıları, aktivistleri konuk edilerek deneyimler paylaşılıyor.

Webinara kaydolmak için lütfen tıklayın

Yeni Yerellik: Tarım, Çatışma Çözümü ve Kentler

İstanbul Politikalar Merkezi (İPM)’nin, koronavirüs salgını sebebiyle bu süreçte karşılaşılan sorunlara birlikte çözüm bulmak, olası ortak zeminleri analiz etmek ve akademik araştırmalarla desteklenen fikir alışverişi için başlattığı “Salgın ve Toplum” webinar serisi devam ediyor.

17 Kasım Salı saat 15.00'te yapılacak webinar toplantısının bu bölümünün başlığı "Yeni Yerellik: Tarım, Çatışma Çözümü ve Kentler". Moderatörlüğünü İPM Kentleşme ve Yerel Yönetişim Çalışmaları Koordinatörü Ayşe Köse Badur’un yapacağı bu bölümün konuşmacıları Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İPM Direktörü Fuat Keyman, 2015/16 Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı Çağlar Keyder ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Zafer Yenal’dan oluşuyor.

 

Salgın ve Toplum webinarına bekliyoruz.

 

 

17 Kasım Salı 15:00

 

 

İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), 2001 yılından bu yana küreselleşmenin çoklu krizlerinin tartışılması amacıyla iklim değişikliğinden kutuplaşmaya, göçten çatışma çözümüne, demokratikleşmeden transatlantik ilişkilere kadar birçok alandaki soru ve sorunları ele almak amacıyla nitelikli ve kanıta dayalı araştırmalar gerçekleştiriyor. Bu çalışmalar ışığında akademisyenler, uzmanlar, STK’lar ve öğrencilere yönelik bir tartışma platformu sağlamak, topluma ve karar alıcılara sağlam politika önerileri sunmak için bağımsız çalışmalar yürütüyor.

 

 

Etkinlik Kayıt Linki: https://event.webinarjam.com/register/126/7vwgqay0

 

 

SU Gender Projesine Swedish Institute Creative Force Desteği

SU Gender ve Raoul Wallenberg Institute (RWI) işbirliği ile yapılacak "#Genderstruggles: Building Community Resilience via Creativity and Digital Media” isimli uluslararası proje,  Swedish Institute Creative Force hibesini almaya hak kazandı.

1 Ocak 2021’de başlayıp 12 ay sürecek projeyi SU Gender araştırmacısı Zeynep Gülru Göker, üç dış uzman, Aslı Polatdemir (Bremen Üniversitesi), Olga Selin Hünler (Frei Üniversitesi) ve Selin Çağatay (Gothenburg Üniversitesi) ile birlikte yürütecek. RWI tarafında projenin yürütücülüğünü Türkiye programı baş danışmanı İlhami Alkan Olsson ve RWI araştırmacısı ve program danışmanı Aysel Madra yapacaklar; Şebnem Keniş de dış uzman olarak katkıda bulunacak. 

"#Genderstruggles: Building Community Resilience via Creativity and Digital Media” projesinin amacı Türkiye ve İsveç'ten feminist, LGBTI+ aktivist ve aktivist/akademisyenlerden oluşan bir grubun bir yıl boyunca bir araya geleceği dijital platformlarda toplumsal cinsiyet karşıtı (anti-gender) hareket karşısında geliştirilen pratikleri, stratejileri ve iyi uygulamaları konuşmak; deneyim, bilgi ve fikir alışverişi yapmak ve birlikteliği güçlendirmek. Proje süresince direniş stratejileri, dijitalleşme, dijital dünyada sürdürülebilirlik, dayanışma ağları, topluluk katılımı ve topluma erişim gibi çeşitli temalarda katılımcı çalışmalar yapılacak. Bu yolla iki ülkedeki toplumsal cinsiyet mücadelelerine dair anlatılar katılımcılarla birlikte oluşturulacak ve proje süresince geliştirilen bir web sitesinde dijital sanat eşliğinde temsil edilecek. Toplumsal cinsiyet karşıtı hareketler karşısında verilen mücadele, ayakta kalma, baş etme ve direniş stratejilerine ulus ötesi bağlamda odaklanan proje ile, farklı bağlamlarda benzer sorunlarla karşı verilen mücadelenin araştırılması, aktörler arasında diyaloğun sağlanması ve bu süreçte birlikte bilgi üretilmesi hedefleniyor.

EDU Dialogues başlıyor!

Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi, EDU tarafından, alanında uzman akademisyen ve iş insanları ile birlikte iş dünyasından güncel konuların konuşulacağı Instagram canlı yayın serisi EDU Dialogues başlıyor!


EDU Dialogues | İş’te Liderlik Serisi Instagram Canlı Yayınlarının ilki ‘’Dijital Dünyada Uzaktan Liderlik’’ 17 Kasım Salı 20:30'da gerçekleşecek.

Oturum, Sabancı Üniversitesi, Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Yusuf Soner ile sürdürülecek. 

EDU Dialouges hakkında bilgi almak, izlemek ve gerçekleştirilecek oturumları takip etmek için https://www.instagram.com/sabanci_edu instagram hesabını takip edebilirsiniz.

Melsa Ararat, 2020 Women4Mediterranean Konferansı Konuşmacıları Arasında

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü ve Baş Araştırmacısı Melsa Ararat, “Akdeniz için Birlik” (Union for the Mediterranean) girişiminin 16-20 Kasım 2020 tarihleri arasında gerçekleştireceği 2020 Women4Mediterranean Konferansı’nın konuşmacıları arasında yer alacak.

Women4Mediterranean Konferansı’nın bu yılki teması “COVID-19 Pandemisi Bağlamında Cinsiyet Eşitliğini Hızlandırmak” şeklinde belirlendi.

19 Kasım 2020, Perşembe günü 12:00-13:30 saatleri arasında düzenlenecek “Kriz Zamanlarında Cinsiyet Temelli Şiddeti Engellemek” konulu oturumda söz olacak olan Melsa Ararat, konuşmasında sektörlerin ve kurumların Euro Akdeniz bölgesindeki kadına yönelik şiddetin adreslenmesi ve engellenmesi konusunda nasıl bir rol oynayabileceğine odaklanacak.

Herkese açık olan konferansa burayı tıklayarak kaydolabilirsiniz.

Yükseköğretimde kadınların karar alma sürecine katılımı teşvik edilmeli

Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen Ufuk 2020 GEARING Roles Projesi’nin bu yıl ikincisini düzenlediği uluslararası konferans, Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi’nin (SU Gender) ev sahipliğinde gerçekleşti. 9-10-11 Kasım 2020 tarihleri arasında çevrimiçi olarak  Yükseköğretim ve Araştırma Kurumlarında Toplumsal Cinsiyet ve Liderlik temasıyla düzenlenen konferansta, katılımcılar üniversiteler ve araştırma kurumları başta olmak üzere, sivil toplum ve yerel yönetimlerde kadın temsiliyetinden cinsiyet eşitliği eylem planlarına kadar birçok başlık altında görüşlerini paylaştı

 

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender), Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen Ufuk 2020 GEARING Roles Projesi’nin bu yıl ikincisi düzenlenen uluslararası konferansına ev sahipliği yaptı. 9-11 Kasım 2020 tarihleri arasında çevrimiçi olarak gerçekleşen konferansta, yükseköğretimde temsil ve karar alma süreçlerinde yaşanan toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklerin giderilmesine yönelik birçok başlık ele alındı.

Yükseköğretim ve Araştırma Kurumlarında Toplumsal Cinsiyet ve Liderlik temasıyla düzenlenen konferansın açılış konuşmacısı olan Purdue Üniversitesi Butler Kürsüsü Başkanı ve Direktörü Profesör Mangala Subramaniam,  “Kurumları Dönüştürmek için Liderlik Yapmak” başlığı altında yüksek öğrenimde toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin deneyimlerini ve önerilerini paylaştı. ABD üniversitelerinde en üst düzey yöneticiler arasında en düşük maaşı alan grubu kadınların oluşturduğunu belirten Profesör Subramaniam, beyaz olmayan kadınlar için bu resmin daha kötü olduğunu söyledi. Etkili bir dönüşüm için hem kurumsal yapı hem de süreç değişiminin önemine dikkat çeken Mangala Subramaniam, şeffaflıktan yoksun yapıların kurumsal değişimi yavaşlattığını ifade etti. Subramaniam konuşmasında, yükseköğretimde liderlik konumunda kadın sayısının düşüklüğünün sorgulanması gerektiğinin altını çizerken, kadınların seslerinin ve görüşlerinin karar süreçlerine nasıl dahil edilebileceğine yönelik önerilerde de bulundu.  Subramaniam’a göre, kurumsal dönüşüm için liderlik, hem duygusal hem entelektüel emek gerektiriyor ve içericilik yolunda liderlerin “sadece bireysel düzeyde değil kurumsal düzeyde işbirlikleri geliştirmesi” gerekiyor. 

KAMALA HARRIS TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNDE UMUT OLDU

ABD’de son seçimlerde Kamala Harris’in Başkan Yardımcılığı’na seçilmesinin cinsiyete dayalı, ırksal ve etnik kimliğe dayalı eşitsizliklere karşı bir umut doğurduğunu, yeni fırsatlar için kapıyı açtığını söyleyen Subramaniam, liderlik konusunda kadınlara şu tavsiyelerde bulundu:

“Tutarlı bir vizyon için karşılıklı beklentiler konusunda net olun. Bu bağımsızlığı mümkün kılar. Şeffaflık ve gizlilik arasında ince bir çizgi vardır. Buna dikkat etmek gerekir.  Tam olarak terfi etmeyi hedefleyin ve güven inşa edin. Özellikle akademik dünyada rol modellerinizi araştırın ve kendinize seçtiğiniz rol modellerden vazgeçmeyin. Ve en önemlisi kendinize ittifaklar kurun ve müttefikleriniz içine erkekleri de alın.”

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayşe Kadıoğlu da, ABD’de Başkan Yardımcılığı’na Kamala Harris’in seçilmesinden sonra gerçekleşen bu konferansın toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda büyük bir umut olduğunu söyledi.

Avrupa Komisyonu Proje Sorumlusu Athanasia Moungou konuşmasında Avrupa şu bilgileri paylaştı:AB komisyonu rakamlarına göre doktora mezunlarının %48’ini kadınlar oluşturuyor. Ancak akademik merdiveni biraz daha tırmandığımızda toplumsal cinsiyet eşitsizliği artıyor. Profesör seviyelerinde kadınlar iş gücünün sadece %24’ünü oluşturuyor. Bu aynı zamanda kadın yazarlar için de geçerli, kadın yazarların oranı sadece %32. Patent başvurusu yapanlara baktığımızda ise %9. Biz sadece rakamları değil, sistemi düzeltmek istiyoruz.” Avrupa Komisyonu projeleri çerçevesinde toplumsal cinsiyete verilen giderek artan öneme de değinen Mongou, kurumsal toplumsal cinsiyet eylem planlarının yeni çerçeve programlarına başvurmanın koşulları arasında yer alacağından da bahsetti.

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Müftüler Baç, Türkiye’de akademik dünyada toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ciddi bir sorun olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Kadın araştırmacıların çıktılarının erkeklerden daha az olduğunu görüyoruz. Kadın araştırmacıların yükü erkek araştırmacıların yükünden daha fazla. Bir erkek yılda 5 makale gönderiyorsa, kadında bu rakam yarıya iniyor. Çünkü kadının ailesiyle ilgili günlük hayatını sürdürebilmek için yapması gereken bir çok farklı işi var. Pandemi de çok farklı bir süreç yarattı. Kadın araştırmacılar akademik çalışmalara pandemi öncesine kıyasla çok daha az zaman ayırabiliyor. Kadın ve erkeklerin farklı performans göstermesinin nedenlerinden biri bu. Kadınların karşı karşıya kaldığı zorlukları tanıyacak liderlere ihtiyacımız var.”

SU Gender Direktörü Hülya Adak, “SU Gender olarak, ayrımcılığın olmadığı, çoğulculuğun ve kapsayıcılığın olduğu bir ortam yaratmak için çalışıyoruz. Marjinal ve üniversiteden bağımsız bir merkez olarak faaliyet göstermek yerine, üniversiteyi radikal biçimde dönüştürmek istiyoruz. GEARING Roles Projesi’yle üniversitede toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı hedefliyoruz” dedi.

SU Gender GEARING Roles koordinatörleri Ayşe Gül Altınay, Zeynep Gülru Göker ve İlayda Ece Ova ise proje kapsamında Sabancı Üniversitesi’nde katılımcı bir “birlikte yaratma” süreci sonunda bir Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eylem Planı oluşturduklarını anlattılar ve “Bu eylem planının hazırlanmasına 100’e yakın öğretim üyesi, idari çalışan ve öğrenci katkıda bulundu. Birlikte yarattık. Hep birlikte sahip çıkacağımızı biliyoruz” dediler.

SU Gender’ın proje ortağı olarak yer aldığı “Gender Equality Actions in Research Institutions to traNsform Gender Roles” (GEARING Roles) Projesi, Avrupa Komisyonu’nun Ufuk 2020 programından alınan 3 milyon Euro tutarındaki fon ile 6 Avrupa ülkesinde 10 proje ortağı kurum ile yürütülüyor. Kasım 2019’da başlayan projenin 4 yıl sürmesi bekleniyor.

KADIN LİDERLER PANDEMİ SÜRECİNİ ERKEKLERDEN DAHA İYİ YÖNETTİ

Konferansa katılan SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği Başkanı Gülseren Onanç, kadın liderlerin olduğu ülkelerde pandemi sürecinin erkeklerin yönettiği ülkelere kıyasla daha başarılı yönetildiğini söyledi. Onanç, şöyle konuştu: “Kadın liderler, tıkanan sistemlerin çözümüne ilişkin nasıl iyi yaklaşım getirebileceğini gösterdi. Yeni Zellanda’dan Almanya’ya, Finlandiya’dan Taiwan’a bu kadın liderlerin ortak bazı özellikleri var: Çok yetkin ve konularında uzmanlar, eşitlik konusuna sadece kadın düzleminde bakmıyorlar, bütünsel eşitliğe inanıyorlar. Kendileri de mücadeleden geldikleri için eşitlik konusunda empati yapma güçleri yüksek ve hızlı karar alabiliyorlar. Pek çok erkeğe kıyasla ne kadar hızlı karar aldıklarını  bu süreçte gösterdiler ve ülkelerini pandemiden koruyabildiler.”

Zehra Sayers

Türkiye’deki çeşitli üniversitelerde Avrupa Komisyonu projeleri kapsamında yürütülen projelere dair bilgi paylaşımının yapıldığı bir oturumda, Ayşe Güneş-Ayata, Mary Lou O’Neil ve Nurseli Yeşim Sünbüloğlu da ODTÜ, Kadir Has Üniversitesi ve Özyeğin Üniversitesi’nde toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik yapılan kurumsal çalışmalar hakkında bilgi paylaştı. Oturumda üniversiteler arasındaki işbirliğinin önemine değinildi.

Konferansta konuşan Sabancı Üniversitesi Kurumsallaşma ve Toplumsal Katkı Süreçlerinden Sorumlu Rektör Yardımcısı Fuat Keyman ise SU Gender’ın Sabancı Üniversitesi’nin toplumsal cinsiyet bakış açısının oluşturulmasına çok önemli bir katkı sağladığını belirterek üniversitelerin ataerkil ve erkek odaklı sistemler olabildiğini, Sabancı Üniversitesi’nin toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayata geçirilmesi ve içselleştirilmesi anlamında en iyiler arasında yer aldığını belirtti.

11 Kasım, Çarşamba günü “Yükseköğrenim ve Araştırma’da Toplumsal Cinsiyet ve Liderlik” başlığıyla düzenlenen ikinci oturumda “He for She”den “We for She”ye, Eşitlikçi Geleceği Destekleyecek Liderlik İçin Stratejiler ve Dayanışma konulu sunumuyla yer alan Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat, “Sahadaki kadın liderler arasında yapılan araştırmalarda liderlik için gereken 19 yetkinlikten 17’sinde kadınların daha iyi olduğu görülüyor. Kadın liderler bu kadar başarılıyken bu değişim neden bu kadar yavaş gerçekleşiyor? Kadınların oranının düşük olmasında tek tipleştirme ve önyargı ağır basıyor” değerlendirmesinde bulunurken, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Zehra Sayers ise toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda esas olanın zihniyet değişikliği olduğuna vurgu yaptı.

Oturuma ayrıca Lizbon Üniversitesi İnsan Coğrafyası ve Göç Çalışmaları Profesörü Maria Lucinda Fonseca, Ljubljana Üniversitesi Sanat Fakültesi Sosyoloji Profesörü Milica Antić Gaber, Oxford Brookes Üniversitesi Pro-Şansöyle Yardımcısı ve Sağlık ve Yaşam Bilimleri Fakültesi Dekanı Astrid Schloerscheidt katıldı. Oturumun bir diğer katılımcısı ve GEARING-roles projesi danışma kurulu üyesi Cordoba Üniversitesi Anayasa Hukuku Profesörü Octavio Salazar, eril mekanlar olan üniversitelerin olumlu anlamda dönüşmesi için erkeklerin de katkısının çok önemli olduğunu söyledi.

Öğretim Üyemiz Mahmut Bayazıt’ın Araştırması

Sabancı Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinin TÜBİTAK desteği ile yürüttükleri COVID-19 Gölgesinde Evden Çalışma ve İş-Yaşam Dengesi Araştırması'nda, pandemi sırasında Türkiye’de ailesi ile yaşayan ve kısmen de olsa evden çalışanların bu durumdan nasıl etkilendikleri ve nasıl başa çıktıkları incelendi.

11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından COVID-19 pandemisinin ilan edilmesi ile birlikte tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sosyal izolasyonu sağlamak amacı ile birçok özel şirket ve kurum evden çalışma uygulamasına geçti. İş-yaşam dengesinin sıkça tartışıldığı dönemde kurumlar evden çalışmanın etkilerini gözlemleme fırsatı buldu.

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Mahmut Bayazıt’ın İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi İlknur Özalp Türetgen ile birlikte, TÜBİTAK desteği alarak yürüttükleri COVID-19 Gölgesinde Evden Çalışma ve İş-Yaşam Dengesi Araştırması, pandemi sırasında Türkiye’de ailesi ile yaşayan ve kısmen de olsa evden çalışan beyaz yakalıların bu durumdan nasıl etkilendiklerini ve nasıl başa çıktıklarını ortaya koydu. Araştırma, COVID-19 pandemisinde bireylerin iş-aile dengeleri, iş, sağlık ve yaşamla ilgili deneyimleri ve bireysel farklılıkların yaşamlarına olan etkilerini ele alıyor.

Haftanın birkaç günü ofiste çalışmayı tercih edenler çoğunlukta

Bireylerin pandemi döneminde eve, işe ve kendilerine ayırdıkları zaman, algılanan sosyal destek ve iş güvencesi gibi konularda verileri bir araya getiren araştırma; evden çalışma deneyiminin kıdeme, cinsiyete, evli ve çocuk sahibi olma gibi durumlara göre anlamlı farklılıklar gösterdiğini ortaya koyuyor. Buna göre, araştırmaya katılan birçok çalışan, pandemi sonrasında da haftada en az birkaç gün veya daha fazla evden çalışmayı tercih ederken; iş yerine geri dönmek isteyenlerin sayısının üst kademe yöneticiler, kıdemli çalışanlar ve erkekler arasında daha fazla olduğu görülüyor. Evden çalışma sürecinde işin-aileye müdahalesini en fazla yaşayan grubu ilk kademe yöneticiler oluştururken, ailenin işe müdahalesini en fazla yaşayan grubu ise öğretim üyeleri oluşturuyor.

Kadınlar daha fazla zorlanmalarına rağmen evden çalışmayı daha çok tercih ediyor

Araştırma, kadınların erkeklere kıyasla pandemi sürecinde daha fazla zorlandıklarını ortaya koyuyor. Evden çalışılan dönemde kadınların, işle ilgili rollerinin ailevi sorumluluklarını, ailedeki rollerinin ise işle ilgili sorumluluklarını engellemesine dayalı çatışmaları daha fazla yaşadığı görülüyor. Sonuçlara göre kadınlar, kariyerleri eşlerinin kariyerinden daha öncelikli olduğunda bile ev işlerini onlardan daha fazla üstlenmekte; vücutta ağrı, yorgunluk gibi fiziksel stres belirtilerini ve çaresizlik, kızgınlık gibi psikolojik stres belirtilerini daha fazla göstermektedir. Hem iş-aile hem de aile-iş çatışmasının en yüksek olduğu grubu da 6 yaşından küçük çocuğu olan kadınlar oluşturuyor. Tüm bu sonuçlara rağmen, kadınlar pandemi sonrasında olabildiğince sık evden çalışmayı erkeklerden daha çok tercih ediyor.

Evli çalışanlar kendilerine daha az zaman ayırdı

Araştırmanın bir diğer sonucu evli çalışanların, pandemi sürecinde bekâr olanlara kıyasla birtakım zorlukları daha fazla yaşadığını gösterdi. Buna göre, evli çalışanlar ev işleri için daha fazla süre harcayıp kendilerine daha az zaman ayırırken, iş alanlarını evden ayırmakta daha fazla zorlandılar. Medeni durumun yanı sıra çocuk sahibi olma durumunun da evde çalışma isteğini etkilediği araştırmanın sonuçları arasında yer aldı. Çocuğu olmayan çalışanlar arasında olabildiğince evde çalışmayı tercih edenlerin oranı %35’e yakınken, bu oran çocuğu olanlarda %20’nin altında.

Pandemi öncesinde de evden çalışma deneyimi bulunanların, pandemi sonrası evden çalışmaya başlayanlara kıyasla daha fazla aile-iş çatışması yaşadığı, gün içinde işten eve geçiş sıklıklarının daha fazla olduğu ve iş alanını evden korumayı daha fazla tercih ettiği görüldü.

Fiziksel ve psikolojik zorlanma düzeyleri zaman içinde düşüş gösterdi

Araştırmanın 3. raporunda pandemi sürecinde, bireylerin zorlanma düzeyleri incelendiğinde, katılımcıların hem fiziksel hem de psikolojik zorlanma düzeylerinin ve iş-aile alanları arasındaki çatışmalarının zaman içinde anlamlı düzeyde düşüş gösterdiği gözlemlendi. Aynı zamanda pandemi sürecinde bireylerin memnuniyet (iş, aile, sağlık gibi alanlarda) düzeyinde haftalar arasında anlamlı düzeyde bir değişim olduğu saptandı.

Araştırma bulgularına göre karantina döneminin sona erdiği 1 Haziran’ın ardından işe ve eve ayrılan süre hızla artarken kendine ayrılan süre ise düşüş gösterdi. Ayrıca yöneticisinden ve ailesinden yüksek düzeyde sosyal destek algılayanların fiziksel ve psikolojik zorlanmalarının daha düşük, memnuniyet düzeylerinin ise daha yüksek olduğu bulgular arasında.

Araştırma sonuçlarının tamamına ulaşmak için lütfen tıklayınız

*******

COVID-19 Gölgesinde Evden Çalışma ve İş-Yaşam Dengesi Araştırması Hakkında

TÜBİTAK desteği ile yürütülen araştırma tam veya yarı zamanlı bir şekilde maaşlı/ücretli bir işte çalışan ve COVID-19 pandemisi nedeniyle başkalarıyla birlikte yaşadığı evde uzaktan çalışmak durumunda kalan bireylerin iş-aile dengelerini, iş, sağlık ve yaşamla ilgili çeşitli deneyimlerini ve bireysel farklılıkların bu yaşantılara olan etkilerini 8 hafta süren boylamsal bir araştırma ile incelemiştir. İki bölümden oluşan araştırma verileri çevrimiçi anket yöntemiyle 23 Mayıs-13 Temmuz tarihleri arasında toplanmış, çalışmanın ilk aşamasına 441, boylamsal verileri içeren ikinci aşamasına da 163 çalışan dahil edilmiştir.

Abone ol