BİTMEP açılışı yapıldı

BİTMEP açılışı yapıldı

Bitlis Eren Üniversitesinde (BEÜ), "Bilişim Teknolojileri Meslek Edindirme Programi'nın (BİTMEP) açılışı yapıldı.

BEÜ, Sabancı Üniversitesi, Bitlis Eğitim Tanıtma Vakfı (BETAV), Tatvan Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Başkanlığı ve Bitlis Genç İş AdamlarıDerneği'nin (BIGIAD) işbirliğiyle oluşturulan BİTMEP kapsamında, 40 kişiye 6 ay boyunca 400 saat bilgisayar programları hakkında eğitim verilecek.


Programın açılışına katılan Bitlis Valisi Veysel Yurdakul, BEÜ, iş ve meslek ile sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek, topluma, insanlığa vegelişmeye yönelik bir program ortaya koyduğunu söyledi.

İstihdam garanti yüzdesi düşük olan işlere girilmemesi gerektiğini, ancak Türkiye'de bu konuda yanlışlıkların yapıldığını ifade eden Yurdakul, şöyle konuştu:

"Bu aksi halde, ehliyetli, diplomalı ve sertifikalı işsizler üretiyoruz demektir. Üniversitemiz, iş ve meslek ile sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek,topluma, insanlığa ve gelişmeye yönelik bir program ortaya koymuş. Hepsini kutluyorum. Ayrıca BETAV bütün projelerimize olumlu bakıyor.

Bilişim yükselen bir değer. Dünyada ticaret dahil java programı yaygın olarak kullanılıyor. Bugün çok daha modern, kolay ve çağdaşprogramlardan biri. Bu program bilişim sektöründe ara eleman yetiştirme adına iyi bir tespit. Ayrıca istihdam garantisi sağlanmış. Projenin enönemli tarafı istihdam garantisi. Garanti yoksa o insanlara ızdırap çektirirsiniz. Niteliksiz insanı nitelikli hale getiriyorsunuz. Nitelikliyken işsizkalmak insana ızdırap verir. Fakat biz geleceğe ümitle bakıyoruz ve heyecanımızı muhafaza ediyoruz."

BEÜ Prof. Dr. Rektör Mahmut Doğru ise, böyle bir projeyi Bitlis'te yapmaktan mutluluk duyduklarını ifade ederek, programın doğuda bir ilkolduğunu bildirdi.

Kentteki insanlara istihdam sağlamak amacıyla projeyi hazırlayarak, aldıkları kararla hayata geçirdiklerini belirten Doğru, şöyle devam etti:

"Projemiz 6 ay sürecek. Bu zaman içinde 40 kişiye 400 saat bilişim konusunda eğitim verilecek. Eğiticilerimizde hazır ve kursiyerlerimizi eğitmeyebaşladı. Bu çok önemli bir eğitim. Çünkü bu projemizin arkasında BETAV, BEÜ, Sabancı Üniversitesi, Tatvan TSO ve BİGİAD var. Böyle birprojenin başarısız olması mümkün değil. Projenin maliyeti, eğitici ve kursiyer eğitimi oldukça yüksek. Bitlis'teki gençlerimize bu eğitimleri ücretsizolarak veriyoruz. Buradan sertifika alan kişiler de istihdam edilecek. Yazılım, otomasyon konusunda gençlerin eğitim alması gerekiyor. Buradanalacak olan sertifika, dünyanın her yerinde geçerli olacak. Projeye destek veren herkese teşekkür ediyorum."

BETAV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nezir Gencer de, bu projeye destek veren kişi ve kuruluşların tamamının pozitif olduğunu dile getirdi.

Gencer, "BETAV kendi başına pozitif bir kuruluş. Güzel işler, güzel işlere sebep oluyor. Projeler konuşulur. Ama önemli olan bunun takibiniyapmak. Rektörümüz bunun takibini yaptı ve bugün bunun açılışını yapıyoruz. İnsanlar buradan mezun olacak ve ekmeğe kavuşacak" dedi.

Tatvan TSO Başkanı Bilal Dağdağan ise, BETAV sayesinde Bitlis'in kabuk değiştirdiğini kaydederek, bu projeyle de bilişim alanında kalifiyelielemanların yetişeceğini bildirdi.

Dağdağan, "Bitlis'te 0 ile 29 yaş arasında nüfusumuzun yüzde 72'dir. Bilgisayar alanında kafamız zehir gibi çalışıyor. Bunu ticari projeleredönüştürmek ve 'çorbada tuzumuz bulunsun' diye projeye destek sunduk. İşyerimize bilişim alanında kalifiyeli eleman almak istediğimizde, bizebaşvuranlara bilgisayarın hangi programlarını bildiğini ve hangi programları kullandığını soruyoruz. Bunlar facebook, msn ve oyun bildiklerinisöylüyor. Bu projeyle kalifiyeli elemanların yetişeceğine inanıyorum" diye konuştu.

Konuşmaların ardından program katılanlar, proje kapsamında oluşturulan bilgisayar laboratuvarını inceleyerek, kursiyerlerle sohbet etti.

Kaynak AA

Siber Yarışma: Yalnız Kurt Güvenlikçileri Arıyor!

Siber Yarışma: Yalnız Kurt Güvenlikçileri Arıyor!

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'a bağlı Siber Suç Merkezi'nin düzenlediği uluslararası yarışmada geçtiğimiz yıl birincilik kazanan 2011 Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği mezunumuz ve Prodaft'ın kurucusu Can Yıldızlı, tüm siber güvenlik meraklılarını “Dünyayı Kurtaran Hacker” adlı yarışmaya bekliyor.



Türkiye’de siber güvenlik bilincini yeni bir düzeye taşımayı hedefleyen Prodaft, güvenlik meraklılarına kendilerini deneyebilecekleri zorlu ve eğlenceli bir yarışma sunuyor. Ana misyonu dünyayı kurtarmak olan yarışmada, siber güvenlikçilerin bilişim güvenliğinde karşılaşılan çeşitli problemleri çözmeleri bekleniyor.

Analitik düşünce gerektiren konular da dahil olmak üzere toplam 25 farklı problem içeren bu yarışma, 16 - 21 Aralık 2012 tarihleri arasında gerçekleşecek. Dereceye giren yarışmacılar, dünyayı kurtarmış olmanın mutluluğunu ödül töreninde bir kez daha hissedecek.

Siz de bu heyecanlı  maratonda yer almak istiyorsanız, www.dunyayikurtaranhacker.com adresindeki yarışmaya kaydolabilir ya da aklınızdaki soruların yanıtını bulabilirsiniz.

Facebook'tan yarışma öncesinde alıştırma soruları yayınlanmaktadır.
www.facebook.com/DunyayiKurtaranHacker

Futbolun Romantik Çocukları

Futbolun Romantik Çocukları

Malzeme Bilimi ve Mühendisliği doktora öğrencimiz Oğuzhan Oğuz'un, yazar Osman Aktaş ile ismiyle dikkat çeken kitabı 'Futbolun Romantik Çocukları' üzerine yaptığı söyleşi

Sizi Tanıyalım Öncelikle?

Osman Aktaş, 1987’de Bursa’da doğdum. Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirerek Pedagojik eğitim aldım. Spor Yönetimi alanında tahsilime başlayarak bu alanda incelemelerde bulundum. Amatör düzeyde futbol oynadım. Futbolun fanatizm boyutuna vardığı günümüzde taraftarların futbola daha sakin ve bilinçli bakabilmesi için çeşitli dergilerde ve blog sayfalarında futbolla ilgili yazılar yazdım.

Kitabınıza geçelim kitabın vadettikleri neler?

Kitap iki bölümden oluşuyor aslında. İlk bölümde sokaktaki elektrik direğinin karşısına taş koyup kale kuran çocukların sokakları nasıl terkedip bilgisayar oyunlarının hakimiyetine girdiğini, taraftarların nasıl yoldan çıktığını ve futbolun sokak aralarındaki çığlıklarını yansıtan hikayelerle dolu. İkinci bölüm ise Türkiye’de futbolun medya düzeni içerisindeki kuklaya dönüşü, yorumcuların donanımsızlığı gibi konularda eleştirilerin ve istatistiklerin yer aldığı bölüm. Bu bölümde aynı zamanda taraftar sadakati sorgulanırken, futbolun yaşam biçimine dönüştüğü süreçte insani boyutunun kaybedilmesine neden olan profesyonellerin yaklaşım biçimleri de mercek altına alınıyor.

İkinci bölümde aslında ilk bölümdeki hikayelerde anlatılan masumiyetin nasıl kaybedildiğini gözler önüne sermek istedim ve bu nedenle bir takım istatistiklerle bu durumu güçlendirdim.

Neden ‘’Futbolun Romantik Çocukları’’ ismini kullandınız?

Türkiye’de bu alanda çıkarılan kitapların hep paraya odaklandığını, taraftarların yarattığı şiddet olaylarına, futbolun çirkin yüzü olan şike ve teşvik olaylarına odaklandığını gördüm. Futbolumuzun babasının elinden tutup maça giden çocukların elinden kaymaya başladığı bu zamanda yeniden futbolun güzel yönünü vurgulamak için hikayelere tabir yerindeyse dört elle sarıldım ve kitabın vermek istediği mesaja en uygun isim de bu gibi geldi bana. Futbolun Romantik Çocukları aslında sokağa çıkıp ailesinden azar işiteceğini bile bile alınan yeni ayakkabısıyla topa vurmaya cesaret eden çocukların tamlamasıdır. Bu tanımı futbol literatürüne kazandırırsak hep kötü anlamlı kelimelerin ve başlıkların olduğu bu sektöre iç açıcı bir isim kazandırmış oluruz düşüncesindeyim. Kitabı okumadan insanların dikkatini doğrudan çeken bir isim oldu sanırım bu.

Kitaptan Yola Çıkarsak Türkiye’de Futbolun Sorunu Nedir?

Türkiye’de bu işi çok iyi bildiğini zanneden insanlara ‘’sorun nedir?’’ Diye sorduğunuzda ‘’Alt Yapı’’ der. Oyuncu yetiştiremiyoruz diye cevap verir. Karşı çıkıyorum buna. Sorun ‘’Üst Yapı’’ Biz asıl yönetici yetiştiremiyoruz. Malikanede büyümüş zengin çocuklarına futbolun yönetimini teslim ettik ve hiç anlamadıkları bu alanda futbolu çamura buladılar.

Bir diğer yanlışımız taraftar gruplarının genellikle ‘’Satın Alınabilir’’ adamlardan oluşması. Sadakatleri takıma değil kendilerini doyuran yönetimlere her zaman. Seneca’nın dediği gibi ‘’Parayla alınan sadakat daha fazla parayla mağlup edilir’’ Durum böyle olunca istikrar sağlanamıyor futbolda. Bir gazeteci, bir taraftar grubu lideri ve bir yönetici aynı uçakta yan yana maça gidiyorsa ve utanmadan her üçü de bunu sosyal medyada paylaşıyorsa fazla yorumlamaya girmemek lazım. 3 yanlış 1 doğruyu her zaman götürür maalesefki.

Seneca Demişken Filozof, şarkıcı, edebiyatçı, siyasetçi derken bir takım kursanız nasıl bir takım olurdu bu?

Kalecimiz Albert Camus kendisi kalecidir zaten, sağ bek Cemil Meriç olurdu. Stoperlerim Engels ve Karl Marx. Karl aynı zamanda takım kaptanım olurdu. Lenin sol bekte olmalıdır tabiki. Ortasahaya göbekte A.Hamdi Tanpınar ve  Jean Jacques Rousseau olurdu kesinlikle. Sol açığım Nietzsche sağ açıkta oynayan oyuncum ise Seneca olurdu. Santraforum Che Guevera’yı serbest oynatırdım tabi ben. Rakibin defansını kolayca dağıtabilirdi sanırım. Diğer forvetim Mustafa Kemal Atatürk olurdu. Onun daha çok sonuca giden bir golcü olacağını düşünüyorum.

Kitabın Taraftarlara Mesajı Neler Bahseder misin?
  
Taraftarı olduğunuz kulübün bireyi olmak yerine taraftarı olarak kalıp gözlerinizi bazı şeylere kapatarak çok sevdiğiniz futbol takımını zenginlerin tatmin aracı olarak kullanmasına göz yummayın. Yanınızda bir kadın otururken hakemin annesine, rakip futbolcunun ailesine küfretmeyin, Televizyonda futbol programı diye yayınlanan magazin programlarına ve futbol dışında her şeyi konuşabilen çığırtkanlara prim tanımaya devam etmeyin. Küfrü abartarak arttırdığınız için tribünde futbolu seven güzel bir kadınla göz göze gelme ve belki de tanışma şansını kaybetmeyin. Bu spora bakışınız ilk kez bir stadyumun merdivenlerinden çıkıp yeşil sahayı gören çocuğun heyecanı kadar özel ve mutluluğu kadar masum kalabilsin.

Son Olarak Eklemek İstedikleriniz

Kitap yalnızca futbolu ve futbolun her unsurunu seven kadınlar ve erkekler için değil ‘’Şu oyundan ne anlıyorsunuz?’’ diyen herkes için de yazıldı. Önümüze servis edilen düzeni yıkıp daha farklı bir oyun düşleyenlerin, futbolu sevmekle futbol üzerine düşünmenin çok farklı şeyler olduğunu kavramasını ve düzenin iyileştirilmesinde rol almasını isteyen bir yazar olarak kitabın okuyucuya farklı bir bakış açısı kazandıracağına sonsuz inancım var.

Zaman ayırdığınız için teşekkür eder çalışmalarınızda başarılar dileriz.

Oğuzhan Oğuz



Karbon Saydamlık Projesi 2012 Sonuçları

Karbon Saydamlık Projesi 2012 Sonuçları

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından Akbank’ın desteği ile Türkiye’de yürütülen Karbon Saydamlık Projesi’nin 2012 Türkiye Raporu, 26 Kasım 2012, Pazartesi günü yapılan toplantı ile kamuoyuna sunuldu.  Birleşmiş Milletler Rio+20 Zirvesi’ne vurgu yapılan toplantıda CDP Türkiye Karbon Saydamlık ve Performans Lideri Ödülleri’ni alan şirketler de açıklandı.

 

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından yürütülen Karbon Saydamlık Projesi (Carbon Disclosure Project - CDP),  Türkiye’de 2010 yılından bu yana Akbank’ın desteği ile üçüncü yılında. Şirketlerin sera gazı salımları ve iklim değişikliğine yönelik stratejilerini uluslararası kurumsal yatırımcılarla paylaşmaları yönünde önemli bir adım olan Karbon Saydamlık Projesi, dünyanın en prestijli ve yaygın çevre girişimi olarak kabul ediliyor.

 

Sabancı Üniversitesi Karbon Saydamlık Projesi ekibinin, Ernst & Young Türkiye ofisinin katkılarıyla hazırladığı CDP Türkiye 2012 Raporu, Karbon Saydamlık Projesi’ne Türkiye’den dahil olan şirketlerin verdikleri yanıtların analizini ve Türkiye’de iklim değişikliği ile ilgili ana eğilimleri içeriyor. Önsözünü Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer ve Karbon Saydamlık Projesi CEO’su Paul Simpson’un yazdığı CDP Türkiye 2012 Raporu'na yanıt veren şirketlerin sayısı, 2011 senesinde 20 iken bu sene bu rakam 32’ye yükseldi. Rapora dahil olan şirketlerin sayısının yükselmesinde sadece İMKB-100 endeksini oluşturan şirketlerin değil, ayrıca İMKB-100 listesi dışında kalan, halka açık olan ya da olmayan şirketlerin de yanıt vermesi etkili oldu.

 

CDP Türkiye 2012 Raporu'nun açıklandığı toplantıda, Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil’in açılış konuşmasının ardından, Aviva Yatırım’ın Başkanı Paul Abberley ile Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Karbon Saydamlık Projesi Türkiye Direktörü Melsa Ararat birer konuşma yaptılar. Paul Abberley, Haziran 2012’de Brezilya’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Rio+20 Zirvesi'nin ‘İstediğimiz Gelecek’ başlığıyla yayınlanan sonuç bildirgesine ve bu bildirgenin mevcut sürdürülebilirlik ve çevre raporlama sistemleri üzerindeki etkilerine odaklanırken, Melsa Ararat, CDP Türkiye 2012 Raporu’nun sonuçlarını ve CDP Türkiye Karbon Saydamlık ve Performans Liderleri’ni açıkladı.

 

Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil konuşmasında, Karbon Saydamlık Projesi’nin Türkiye’deki çalışmalarına üç yıldır destek sağlamaktan mutluluk duyduklarını ve Akbank’ın desteği ile sürdürülen Karbon Saydamlık Projesi Türkiye’ye her geçen yıl artarak süren katılımın memnuniyet verici olduğunu vurguladı. Akbank olarak iklim değişikliğiyle mücadele ve karbon salımının azaltılması konularındaki çalışmalara öncülük etmeyi sürdüreceklerinin altını çizen Binbaşgil "Akbank olarak, her zaman olduğu gibi çevre ile ilgili hassasiyetimizi korurken, Türkiye'de öncüsü olduğumuz Karbon Saydamlık Projesi'ne verdiğimiz desteği önümüzdeki yıllarda da sürdüreceğiz" dedi ve şirketlere Karbon Saydamlık Projesi’ne katılımları konusunda çağrı yaptı.

 

Rio+20 Zirvesi Sonuç Bildirgesi'nde hükümetlerin şirketlerden iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik ile ilgili verilerini açıklamalarını talep etmeleri konusundaki mutabakatını dile getiren ve Rio 20 sonuç bildirgesine alınan 'Paragraf 47'nin arkasındaki kurum niteliğinde olan Aviva Yatırım'ın Başkanı Paul Abberley de toplantıda bir konuşma yaptı. Abberley konuşmasında, “Aviva Yatırım, müşterilerinin yatırım kararlarını daha doğru bir şekilde alabilmesi için yatırım yapacakları şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişim ile ilgili verilerini kurumsal şirket stratejileri kapsamında açıklamalarının önemine inanıyor. Karbon Saydamlık Projesi bu eğilimin ana etkenlerinden bir tanesi ve bu yolla sürdürülebilir ekonomik büyüme ile finansal pazarlar arasındaki ilişkinin daha etkin olması konusunda öncü bir rol üstleniyor” dedi.

 

Aviva Yatırım'ın önerisiyle, Rio+20 sonuç bildirgesine alınan Paragraf 47'de şöyle deniliyor:

 

"Ortak raporlama yapmanın önemini kabul ediyoruz ve şirketleri, özellikle borsaya kote olan ve büyük şirketleri, raporlama sistemlerine sürdürülebilir bilgiyi dahil etmeleri konusunda destekliyoruz. Sektörü, ilgilenen devletleri ve ilgili paydaşları, BM'nin desteğiyle iyi uygulamalar için modeller geliştirmeleri, var olan çerçevelerden elde edilen tecrübeleri ve gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarını da göz önüne alarak sürdürülebilir raporlamanın entegrasyonu konusunda teşvik ediyoruz."

 

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi, Karbon Saydamlık Projesi Türkiye Direktörü Melsa Ararat da toplantıda yaptığı sunuş konuşmasında, “Projenin başlangıcından bu yana Türkiye'de iklim değişikliği konusundaki farkındalıkta çok önemli bir gelişme var.  Özellikle İMKB 100 dışında kalmasına rağmen Karbon Saydamlık Projesi’ne raporlama yapan şirket sayısındaki yüksek artış, iklim değişikliği ile mücadelede liderliğin bir rekabet avantajı olarak görülmeye başladığını gösteriyor” dedi.

 

CDP Türkiye Karbon Saydamlık ve Performans Liderleri ödüllendirildi.

Toplantıda ayrıca ‘CDP Türkiye 2012 Karbon Saydamlık ve Performans Liderleri’ ödül töreni düzenlendi. Ödüller, Karbon Saydamlık Projesi’nin geliştirmiş olduğu metodolojiye göre Ernst & Young Türkiye tarafından yapılan derecelendirmede en yüksek puanları alan şirketlere verildi. 

 

CDP Türkiye 2012 Karbon Saydamlık Lideri ödülünü Arçelik alırken, ödülü Arçelik Genel Müdür Yardımcısı İsmail Hakkı Sağır’a    Sabancı Üniversitesi Rektörü Nihat Berker takdim etti.  CDP Türkiye 2012 Karbon Performans ödülünü Garanti Bankası alırken, ödülü Garanti Bankası Sürdürülebilirlik Komitesi Üyesi ve Sürdürülebilirlik Ekibi’nin bağlı olduğu Proje Finansmanı Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin’e Ernst & Young Türkiye Denetim Bölümü Başkanı  Dilek Çilingir takdim etti. 

1. Üniversite-Sanayi İşbirliği ödülü

1. Üniversite-Sanayi İşbirliği ödülü

Sabancı Üniversitesi 1. Üniversite-Sanayi İşbirliği Zirvesi’nde  "Üniversite-Sanayi İşbirliği" Ödülü aldı.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından ilk defa düzenlenen Üniversite-Sanayi İşbirliği Zirvesi’nde, 2012 yılında SAN-TEZ Programı’ndaki başarısı ile Sabancı Üniversitesi, "Üniversite-Sanayi İşbirliği" ödülünü Bakan Nihat Ergün’ün elinden aldı.

Sabancı Üniversitesi Rektörü Nihat Berker, "Üniversite-Sanayi İşbirliği" ödülünü almaktan dolayı çok gururlu olduklarını; üniversite-sanayi işbirliğini daha da üst seviyelere taşıyabilmek için, girişimci ve yenilikçi bir üniversite olan Sabancı Üniversitesi’nin, çalışmalarına paydaşları ve diğer tüm üniversiteler ile birlikte devam edeceğini belirtti.

Kamu ve özel sektör kuruluşları ile üniversite temsilcilerinin geniş katılımıyla İstanbul’da düzenlenen 1. Üniversite – Sanayi İşbirliği Zirvesi’nin açılış konuşmaları; TÜBİTAK Başkanı Yücel Altunbaşak, YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün tarafından gerçekleştirdi.



TÜBİTAK Başkanı Yücel Altunbaşak, üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek amacı ile öğretim üyelerine yönelik olarak yeni kurguladıkları "Proje Performans İkramiyesi" ile ilgili bilgi verirken;akademik yükseltme kriterlerinde şirket kurmak, patent almak gibi kriterlerin de yer alması gerektiği yönündeki görüşünü paylaştı.

YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya ise küresel rekabet içerisinde ön sıralarda yer alabilmek için ülkelerin kendi teknolojilerini üretmesi gerektiğini belirtirken girişimci ve yenilikçi üniversitelerin sanayi ile kuracakları işbirliklerinin, Türkiye’nin geleceği için en önemli adımlardan biri olacağını söyledi.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, San-Tez projesi ile üniversite-sanayi işbirliğinin kurumsallaştırılması ve üniversitelerde yapılan bilimsel çalışmaların ticarileştirilerek Türkiye’ye katma değer yaratacak, uluslararası pazarlardaki rekabet gücünün arttırılmasına katkı sağlayacak yeni ürün ve üretim yöntemi geliştirilmesinin desteklendiğini söyledi. Bu sene ilk defa gerçekleştirdikleri girişimcilik ve yenilikçilik endeksi çalışması ile de üniversiteler arasında bir yarış başlattıklarını belirten Bakan Ergün, üniversitelerin Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşma yolunda başrol oynayacaklarının altını çizdi.

Açılış konuşmalarının ardından YÖK ile Türk Patent Enstitüsü arasında işbirliği protokolü imzalandı ve 2012 yılında en fazla SAN-TEZ projesi desteklenen üniversitelerden Sabancı Üniversitesi ile Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve İstanbul Teknik ÜNiversitesi’ne; ayrıca firmalardan Aselsan, Havelsan, Roketsan, Arçelik ve YünSA’ya, üniversite sanayi işbirliğine yaptıkları katkılardan dolayı, ödülleri Bakan Nihat Ergün tarafından takdim edildi. Bakan Ergün, toplantının ardından SAN-TEZ programı kapsamında ortaya çıkan 30 değişik projenin örnekleriyle tanıtıldığı sergi alanını gezerken Sabancı Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği projeleri inceleyerek, öğretim üyelerinden bilgi aldı.



Mezunlar tecrübelerini öğrencilerle paylaştı

Mezunlar tecrübelerini öğrencilerle paylaştı

Endüstri Mühendisleri Topluluğu ve Kariyer Ofisi olarak ortaklaşa düzenlenen ve bu yıl beşincisi gerçekleşen 'Mezunlarla Kariyer Sohbetleri' ilk dönemde Finans & Danışmanlık ve Pazarlama & Satış olarak iki farklı başlıkta gerçekleşti.

Toplam yirmi mezunumuzun desteklediği ve öğrenciler ile tecrübelerini paylaştığı sohbetlere çok sayıda öğrenci katıldı. Mezunlarımız okul hayatlarını, iş hayatına nasıl geçiş yaptıklarını, tavsiyelerini paylaştı, öğrenciler kariyer planlamalarını yaparken akıllarına takılan soruları sordu, mezunların çalıştıkları sektörler, firmalar ve alanlarla ilgili bilgi edindi.

Mezunlarla Kariyer Sohbetleri etkinlikleri ikinci dönemde farklı başlıklarda devam edecek.

Ulaşmak ve ulaşılır olmak

Ulaşmak ve ulaşılır olmak

Sabancı Üniversitesi Öğrenci Birliği seçimleri 29 Kasım Perşembe günü yapılacak. Öğrenciler temsilcilerini seçmek üzere sandık başına gidecek. Öğrencimiz Canan Karabağlı ÖB seçimlerine özel tüm adaylarla röportajlar gerçekleştirdi.

İkinci röportaj: Çağlar Genç, Taha Özkan, Saime Aslan, İbrahim Nalçacı, Yasemin Sucu'dan oluşan grup ile devam ediyor.


İbrahim Nalçacı ve Yasemin Sucu seçim sürecinde yoğun oldukları için maalesef röportajımıza katılamadılar.

Öncelikle kendinizi tanıtmanızla başlayalım

Çağlar: Ben Çağlar Genç. Endüstri Mühendisliği öğrencisiyim. Dört yıldır CIP için çalışıyorum, bu yıl danışman oldum. 

Taha: Adım Taha Özkan. Endüstri Mühendisliği öğrencisiyim. 

Saime: Ben Saime Aslan. Okulda üçüncü senem.  

Öğrenci birliği olgusu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çağlar: Bizce öğrenci birliği gerçek anlamda “öğrenci birliği” olmalı. Biz de yola bu amaçla çıktık. Biz on beş kişilik ekiple yola çıkarken bizim birbirimizi tanıma oranımız on beşin ikili üçlü kombinasyonları gibiydi. Ben Taha’yla çalışıyordum ama onun dışında Saime ile sadece bir kere görüşmüştük. Gerçek bir öğrenci birliği oluşturmak için herkese hitap eden, her kulüpten birileri olsun istedik. Benim için öğrenci birliğinin herkese hitap etmesi lazım. 

Taha: İkinci aşama tabii ki çalışkan bir ekip olmasıydı. Üretken ve çalışkan insanları bulmaya çalıştık. 15 kişiden bir kişi için bile çalışmaz denemez. Güzel bir ekip kurduk.

Saime: Aynı zamanda grubun iletişim dinamiği de çok önemliydi bizim için. Bunu da çok iyi sağladığımıza inanıyorum. Aynı zamanda herkes projeler konusunda çok yaratıcı. Çünkü herkesin farklı deneyimleri olmuş okul konusunda. 

Peki sizce bu okuldaki öğrenciler için öğrenci birliği ne ifade ediyor?

Saime: Ben hazırlıktayken ÖB'nin hiç çalışmadığını düşünüyordum.  Daha sonra tanıdıkça yaptıklarını görmeye başladım. 

Çağlar: Görev süresinin iki yıla uzatılması çok iyi oldu, çünkü seçimler kasımda yapılıyordu görev haziranda bitiyordu ve bu kısa sürede insanlar fazla bir şey yapamıyordu.  Ben her zaman şunu savunuyorum ki eğer herkes tanıdıkları yerine iş yapacak olanlara oy verirse okul için çok daha iyi olur. 

Sizce öğrenciler öğrenci birliği hakkında ne düşünüyorlar? Öğrenci birliğini şikayet hattı gibi mi görüyorlar?

Çağlar: Tecrübelerimize göre öyle. Eski ÖB'den bir arkadaşım vardı o anlatmıştı. Birgün bir öğrenci çevirip ona okula neden zam geldiğini bile sormuş. Bu konuda sıkıntı yaşıyoruz. 

Öğrenci birliği ile öğrencilerin ilişkisi nasıl?

Taha: O aslında biraz da öğrenciye bağlı çünkü mutlaka öğrencilerin YK’dan tanıdıkları en az bir kişi oluyor. Çünkü zaten seçilen insanlar popüler insanlar. 

Saime: Zaten şuana kadar okulda öğrenciler toplanıp hep beraber bir şeyden şikayet ettiklerine rastlamadık. Herkes şikayetlerini bireysel iletiyor. 

Öğrenci birliğinin amacı nedir, sistem nasıl işler?

Çağlar: Bugüne kadar hep yönetim ve öğrenci arasında köprü olduğu söyleniyordu. Biz bunu yıkmak istiyoruz. Elimizden geldiğince masaya yumruğumuzu vurmak, sonuna kadar çabalamak istiyoruz. Biz hiçbir şey yapmaya söz vermiyoruz ama istekleriniz için çaba göstermeye söz veriyoruz. Bizim için öğrenci birliği böyle olmalı. 

Taha: Öğrencinin sesi olarak görünüyor ama biz cılız değil, kararlı ve kendinden emin bir ses olmak, yönetimi harekete geçirmek istiyoruz.

Saime: En önemlisi ulaşılabilir olması gerekiyor. Ulaşılabilir olduktan sonra herkes şikayetlerini rahatça dile getirebilir. Ve böylelikle herşey daha kolay çözülür.

Peki sistem nasıl ilerliyor?

Saime: Biz zaten şimdiden okuldaki belli başlı konuları ele almaya başladık. Öncelikle konuyla ilgili kişiye sorunu ilettik. Neden çözülemediğini ve çözülürse nasıl çözülebileceğini konuştuk. 

Taha: Tabii ki en önemli olan ilk adım yetkili kişiye gitmek. O yetkili kişi de başka birisine yönlendirebiliyor bizi. Burada amaç çözüme ulaşmak. 

Neleri değiştirmek ve okula neler eklemek istiyorsunuz?

Saime: Benim en önemli gördüğüm projeyle başlayalım. Amerikada şuan kullanılan bir Carpooling sistemi var. Bu sistem aracı olmayan kişinin aynı yöne giden bir araç sahibine ulaşıp beraber yolculuk etmesidir. Kazan kazan kuralıyla işliyor hem benzin masrafı azalmış oluyor hem de trafik için büyük bir avantaj.

Çağlar: Biz üstümüze aldığımız bütün projeleri seçilsek de seçilmesek de okula armağan etmiş durumdayız. Şubatta Carpooling mutlaka açılıyor. Ayrıca Carpooling’in sitesi ve bütün aplikasyonları Yağız Nizipli tarafından hazırlanmıştır bunu da yeri gelmişken ekleyelim. 

Anladığım kadarıyla çevreci bir proje bu

Çağlar: Çevreci olması şurdan geliyor aynı yöne dört farklı araçta birer kişi gideceğine dört kişi bir araçta gidiyor. Hem benzinden tasarruf ediyoruz hem de doğayı daha az kirletiyoruz. 

Taha: Bunun gibi ilk adımı attığımız başka projelerimiz de var. Bunlardan biri yurtlardaki mutfakların yenilenmesi ve fırın konması. 

Çağlar: Bizim yurtlar için iki önemli projemiz vardı aslında. Yurtlara fırın ve geri dönüşüm kutusu koydurmak istiyoruz. Bu geri dönüşüm kutuları ile toplanan atıkları satıp burs fonuna katkı sağlamak istiyoruz. Ama geri dönüşüm kutularıyla ilgili olumsuz geri dönüşler aldık. Danıştığımız insanlar öğrencilerin o kutuları yaktığını söylüyorlar. Ben bunu çok saçma buluyorum çünkü kutuyu yakan koltukları, televizyonu da yakar. En sonunda kameranın gördüğü açılara koymaya karar verdik. 

Misyonunuz, odak noktanız ne?

Taha: Bizim odak noktamız herkese ulaşabilmek. Biz on beş kişiyle farklılıklar yarattık. Bu on beş kişi farklı kulüplere sınıflara ulaşabilen bir on beş kişi. 

Saime: Aslında bizim amacımız hep beraber çalışmak. Bu okulda sadece öğrenci birliği için çok fazla yük var ama biz bu yükün altından hep beraber kalkabiliriz. 

Çağlar: Okuldaki Erasmus öğrencileri oy kullanamıyorlar. Biz bunun çok saçma olduğunu düşünüyoruz. Bu okulda öğrenci ID’si olan herkes oy kullanabilmeli çünkü onlar da bizle aynı yemekleri yiyor, aynı servise biniyor, aynı IC’yi kullanıyorlar. Buna bağlı olarak oy kaygısı olmadan yapacaklarımızı İngilizce'ye çevirdik, Almanca ve Fransızca'ya da çevireceğiz. Bunun gereksiz olduğunu söyleyen arkadaşlarım oldu ama önemli olan benim için mümkün olduğunca çok kişiye ulaşmak. Bizim amacımız bu.

Son olarak biz sizi neden seçelim?

Çağlar: Birincisi biz bu okulda sizinle birliğiz. İkincisi yaptığımız hiçbir projeyi oy kaygısı için yapmıyoruz. Seçilsek de seçilmesek de bu projeler artık ortaya çıktı, okulumuza armağanımızdır. Biz bu okuldaki herkese ulaşmak istiyoruz. Ayrıca somut adımlarla ilerliyoruz. 

Taha: Çalıştığımızı göstermek istiyorduk, şimdi gösterdiğimizi düşünüyorum. Biz çeşitliliği sağladık, eğer 2000 kişiyle seçilirsek yönetime de isteklerimizi daha kolay kabul ettirebiliriz. 

Çağlar: Güç öğrenci birliğinde olmalı bence üniversitede. Biz -belki kaba bir tabir olcak ama- masaya yumruğumuzu vurmaya geliyoruz. 

Saime: Boş vaatler veren bir grup olmadığımız için. Gerçekten çalıştığımız için ve bunu ispatladığımız için bizi seçebilirler. Şu anda bu kadar çalışıyoruz seçilince daha da fazla çalışacağız

Taha: Hepimiz yönetim konusunda da tecrübeliyiz. Hepimizin daha önceden farklı kulüplerin yönetiminde tecrübeleri var.

Bence bu ekip birleşince çalışan bir ekip olacaktır.

Çok teşekkürler arkadaşlar zaman ayırdığınız için, seçimlerde bol şans! 

Canan Karabağlı

SU'ya yön verelim

SU'ya yön verelim

"Bizim misyonumuz SU öğrencisi ve mezunu sıfatını okul içi ve okul dışı her alanda elimizden geldiğince iyi temsil etmek, ortak sorunlarımıza beraberce çözüm bulmak ve yeni ÖBYK’ya erişilebilir ve birliktelikten yana bir profil kazandırmaktır. Bu konuda odak noktamız arkadaşlarımızdır. "

Sabancı Üniversitesi Öğrenci Birliği seçimleri 29 Kasım Perşembe günü yapılacak. Öğrenciler temsilcilerini seçmek üzere sandık başına gidecek. Öğrencimiz Canan Karabağlı ÖB seçimlerine özel tüm adaylarla röportajlar gerçekleştirdi.

Son röportaj: Kenan Demirbilek, Melis Yazıcıoğlu, Elçin Kaya, Alihan Dikel, Yiğitcan Yıldız'dan oluşan grup ile yazı dizisi sona eriyor.

Kenan Demirbilek seçim sürecinin yoğunluğu sebebiyle röportajımıza malesef katılamamıştır.

Öncelikle kendimizi tanıtarak başlayalım

Melis Yazıcıoğlu. 3.sınıf Üretim Sistemleri öğrencisiyim. 

Elçin Kaya. Okuldaki 4. yılım. Üretim Sistemleri Mühendisliği okuyorum. 

Alihan Dikel. Yönetim bilimleri okuyorum. 

Yiğitcan Yıldız. Ben de Ensütri Mühendisliği 3. sınıf öğrencisiyim.

Öğrenci birliği olgusu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Elçin: Öğrenci birliği dendiğinde aklıma ilk gelen şey bütün öğrencilerin aynı çatı altında toplanması. ÖB yönetim kurulu üyelerinin de bence diğer öğrencilerden hiçbir farklı yok, sadece sorumlulukları var. Bu sorumluluklar da diğer arkadaşlarını dinleyip okul yönetimine iletmek. Köprü görevi üstleniyorlar. 

Alihan: Bana göre ÖB Elçin’in de dediği gibi bütün öğrencilerin aynı çatı altında toplanması. Ve bu çatı altında olan herkesin katılımcı olması gerekiyor. Sonuçta tek bir ses olacaksak, herkesin sesinin çıkması gerekir. Bu sesler tabii ki farklı olabilir ama bu bizim ne kadar renkli bir üniversiteye sahip olduğumuzu gösterir. Bunun yanında gerekli duruşlara sahip olabilmeliyiz. Ve bu duruşlar ÖB çatısı altında ortak bir duruşa dönebilir. 

Sizce öğrenciler öğrenci birliği hakkında ne düşünüyorlar? 

Melis: Ben ÖB ne iş yapar, kimdir, nedir, diye çok soru aldım. Zaten öğrencilerle konuşurken ilk önce ÖB'yi tanıtmayı hedefliyoruz. Çünkü öğrenci birliğinin ne yaptığını bilenler, yönetim kurulundaki öğrencileri tanıyanlar bile onlarla nasıl iletişime geçeceklerini bilemiyorlar. Benim gözlemlediğim kadarıyla okulun öğrenci birliğine hakimiyeti çok düşük. 

Elçin: Bence okul öğrenci birliğinin sürekli tanıtımını yaparak ve görevlerini sürekli sorgulayarak öğrencilere öğrenci birliği olgusunu aşılamalı. Çünkü okulumuzda 3000 kişi varken geçen sene sadece 1000 küsür kişi oy kullandı. Bu çok az bir katılım. 

Sizce Sabancı Üniversitesi'nde Öğrenci ve Öğrenci Birliği arasındaki iletişim nasıl?

Melis: Bence öğrenciler şikayetlerini dile getirmeye çekiniyorlar. Öğrenci birliğinin görevlerinin farkında olan insanlar bile onlara ulaşıp sorunlarını dile getirmiyorlar. Biz websitesi yoluyla öğrencilerin bize ulaşmasını bekliyoruz. Yani bize ulaşmalarını kolaylaştırıyoruz

Alihan: Sonuçta hepimiz öğrenciyiz ve eşitiz. Herhangi bir sıkıntısı olan arkadaşlar bizi yolda gördüğünde kolumuzdan tutup bu sıkıntıyı dile getirmekden çekinmemeli. Bu samimiyeti sağlamaya çalışıyoruz. 

Öğrenci birliğinin amacı ne, sistem nasıl işler?

Yiğitcan: Öğrenci birliğinin amacı bize göre her ortamda Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin seslerini en güçlü şekilde duyurmak. Okul ile öğrenci arasında bir köprü görevinden çok öğrencilerin tam olarak seslerini duyurmalarını sağlamaktır. 

Elçin: Sistemde şu şekilde işliyor. İlk olarak genel şikayet öğrenci birliği tarafından üniversitenin ilgili kurumuna iletiliyor, oradan gelecek olan cevaba göre çözüm üretiliyor veya üniversite olumsuz bir cevap verirse sorunun çözümü için okuldaki daha büyük kitlelerle iletişime geçiliyor. Ayrıca öğrenci birliği sadece gelen şikayetlerle yükümlü değildir, ayrıca rutin bir şekilde toplanıp meclislerde konuşulan sorunları da analiz etmelidir.

Melis: Daha önce olağanüstü hallerde toplanan öğrenci meclisini sıklaştırıp, rutin bir şekilde toplayarak arkadaşlarımızın sorunlarını dinleyip bu sorunların çözümü olmak için çabalayacağız. Bunun amacı da var olan sistemi daha verimli bir hale getirmektir.

Peki okulda neler yapmak istiyorsunuz?

Melis: ilk hedefimiz arkadaşlarımızla daha güçlü bir iletişim kurup, ÖBYK asli görevini sağlamaktır. 

Yiğitcan: Bu amaçla suplatform.com’u kurduk. Bu platform sayesinde öğrenciler sıkıntılarını bize daha kolay iletebilcek ve bu sayede biz projelerimizi arkadaşlarımızın şikayetleri ve talepleri üzerinden yönetebileceğiz.

Alihan: Bunun yanı sıra kampüs gelişim komitesini oluşturmayı planlıyoruz. Bu komite okulda var olan çeşitli aksaklıkların kısa yoldan öğrenci birliği çatısına iletilebilmesi, komite üyelerinin ve öğrenci birliğinin bunları gerekli mercilere iletip sorunu en kısa yoldan çözmesini amaçlıyor. Bu komite suplatform.com’u da iletişim kanallarından biri olarak aktif bir şekilde kullanacaktır.

Elçin: Okuldaki en büyük ortak sorunlarımızdan biri de ulaşım ve ring seferleri. Servis fiyatlarındaki sürekli artışı engellemek için okulda bir duyarlılık yaratmak istiyoruz. Bunun ancak ortak bir çalışmayla mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Ayrıca ring seferleri için diğer bir projemiz ring durak yerlerinin yeniden belirlenmesi ve bu duraklara ring saatlerinin yazılı olduğu tabelalarının eklenmesidir.

Melis: Diğer konu da ders aralarında sıkça kullandığımız otomatlarda bozuk para arayışına sok vermektir. Kolayca eklenebilecek manyetik bir sistem sayesinde artık alış verişimizi su kart ile yapabiliyor olacaz. 

Yiğitcan: Okulumuzda düzeltmek istediğimiz bir konu da burslar konusu. Değişen yönetmelik yüzünden burslar konusunda yaşanan mağduriyetleri engellemek adına yapılacak değişikliklerin güz dönemi başından veya bahar dönemi sonunda yürürlüğe geçmesini sağlamak.

Alihan: Ayrıca takım sporlarına eş veya oyuncu ararken kolaylık olması için ilan verebileceğimiz bir sayfayı mySU spor etkinlikleri butonunun altına eklemeyi hedefliyoruz.

Misyonunuz veya odak noktanız nedir?

Melis: Öncelik arkadaşlarımızla var olan samimiyeti güçlendirmek ve herzaman erişilebilir olmaktır. Bir birlik oluşturarak bulunduğumuz ortamda daha uygun koşullarda yaşamak istiyoruz. Bunun için de birliktelik gerçeğe bizi daha çabuk yakınlaştırcaktır.

Elçin: Bizim misyonumuz SU öğrencisi ve mezunu sıfatını okul içi ve okul dışı her alanda elimizden geldiğince iyi temsil etmek, ortak sorunlarımıza beraberce çözüm bulmak ve yeni ÖBYK’ya erişilebilir ve birliktelikten yana bir profil kazandırmaktır. Bu konuda odak noktamız arkadaşlarımızdır. 

Yiğitcan: Ama en önemlisi bizim asıl amacımız okulda azınlığın değil çoğunluğun sesi olabilmektir.

Son olarak biz sizi neden seçelim?

Yiğitcan: Bizim en büyük farklılığımız samimi olmamız, arkadaşlarımızla aramıza bir duvar koymamamız ve bu şekilde arkadaşlarımızın gerçek muhattabı olmamızdır. Çünkü biz şuna inanıyoruz eğer seçilen ÖBYK ekibi okul arkadaşlarına karşı gerçekten samimi olamazsa ne güçlü bir iletişim kurabilir ne de önemli sorunların farkına varabilir. 

Elçin: Ben ve grup arkadaşlarım ÖB yönetim kurulu ekibi olmanın getirdiği sorumlulukların farkındayız. Ve bu görevi en iyi şekilde yapabileceğimize inanıyoruz. Bunun ancak dayanışma ve ortak çalışmayla gerçekleştirilebileceğinin farkındayız ve destekleyecek ya da desteklemeyecek tüm öğrencilerin yukarıda saydığımız amaçlar için 29 Kasım Perşembe günü oy kullanmalarını ve seslerini duyurmasını istiyoruz.

Melis: Kurduğumuz bu ekipte en sağlam bağ güvenilirlik. Bu güvenilirliği yapabileceğimiz çalışmalarla size de kanıtlamayı hedefliyoruz. Bizim en önemli amacımız içinde bulunduğumuz okulumuzu daha da ileri taşımaktır. Oluşturacağımız beraberlikte güven ve samimiyetle aşamayacağımız hiçbir engel olmayacaktır.

Çok teşekkürler arkadaşlar zaman ayırdığınız için, seçimlerde bol şans! 

Canan Karabağlı


Farklı yönleriyle bağımlılık tartışıldı

Farklı yönleriyle bağımlılık tartışıldı

Sabancı Üniversitesi Bireysel ve Akademik Gelişim Merkezi’nin (BAGEM) rehber öğretmenlere yönelik düzenlendiği “Bağımlılık Sempozyumu”, 21 Kasım 2012, Çarşamba günü, üniversitenin Tuzla’daki kampüsünde gerçekleşti.

Dr. Murat Dokur, Doç. Dr. Gül Şendil ve Uzman Psikolog Ceyda Yılmazçetin Eke’nin konuşmacı olduğu sempozyumun ikinci bölümü atölye çalışmalarıyla devam etti. Sempozyuma, İstanbul’dan 65 liseden rehber öğretmenler davet edildi. Sempozyumun açış konuşmasını BAGEM Direktörü Neyyir Berktay yaptı.

Dr. Murat Dokur “Bağımlılığın Ailedeki Yansımaları” başlıklı konuşmasında; bağımlılığın kendi başına zor ve karmaşık bir olduğunu ifade etti.  Doç. Dr. Gül Şendil, “Bağlanma ve Yetişme Biçimi Açısından İlişki Bağımlılığı” başlıklı bir konuşma yaptı. “İnternet Bağımlılığı” konusunu ele alan Uzman Psikolog Ceyda Yılmazçetin Eke, internet ve bilgisayar bağımlılığının ne olduğu ve nasıl geliştiği üzerinde durdu. Ergenlerde internet bağımlılığı için risk faktörlerinin neler olduğu, nasıl geliştiği, bağımlı olmaya geçiş kriterleri ve okul hayatına nasıl yansıdığı konularına değindi.

Sempozyumun ikinci yarısında atölye çalışmalarına geçildi

Atölye çalışmalarında ise; Doç. Dr. Gül Şendil yönetiminde “Bağlanma ve Yetişme Biçimi Açısından İlişki Bağımlılığı”,  Uzman Psikolog Ceyda Yılmazçetin Eke yönetiminde “Bağımlılıkla Çalışmak” ve Doç. Dr. Aysun Doğan ve Uzman Psikolog Pınar Engin Fidancı yönetiminde “Sanal Zorbalık” başlıklı atölyeler düzenlendi.

ÖBYK 'yı adaylar anlatıyor!

ÖBYK 'yı adaylar anlatıyor!

Sabancı Üniversitesi Öğrenci Birliği seçimleri 29 Kasım Perşembe günü yapılacak. Öğrenciler temsilcilerini seçmek üzere sandık başına gidecek. Öğrencimiz Canan Karabağlı ÖB seçimlerine özel tüm adaylarla röportajlar gerçekleştirdi.

İlk röportaj: “Sizin İçin Bir Sabancı Hayalimiz Var!” diye yola çıkan; Ömer Mutçalı, Bengisu Yılmaz, Selçuk Çaşur, Emre Özdemir, Mert Çulha ile başlıyor.

Öncelikle kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
Bengisu Yılmaz, 3. sınıf öğrencisiyim. Mekatronik Mühendisliği okuyorum.
Emre Özdemir, Endüstri Mühendisliği 3. sınıf öğrencisiyim, bu okulda 4. yılım ve başkanlığa aday olmaya karar verdim.
Selçuk Çaşur, Üretim Sistemleri Mühendisliği okuyorum. 2. sınıfım.
Mert Çulha okuldaki 2. yılım, Üretim Sistemleri Mühendisliği okumak istiyorum.

Öğrenci Birliği olgusu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mert: Öğrenci birliği okuldaki aksayan ve daha iyi yapılması gereken işler için öğrenci ve yönetim arasında köprü oluşturan birimdir bence.
Emre: Bazı işlerin daha yapılması için çalışan birimdir; çünkü birçoğumuzun okuldaki eksiklik ya da değişmesi gereken konularla ilgili bir fikri var. Ve bu sorunlar üzerinde en rahat çalışabilceğimiz yer öğrenci birliği.
Mert: Zaten bizim ÖB adayı olmamızın en önemli sebebi okuldaki eksiklikleri gidermek ve okulumuzu daha iyi bir yere taşımak, daha yaşanılır bir Sabancı Üniversitesi sağlamak.
Bengisu: ÖB’ye girmiş olmamın en önemli sebebi;  üniversite seçimleri sırasında en çok istediğim yer Sabancı Üniversitesi’ydi.  Okula geldikden sonrada burayı hep çok sevdim, hala çok seviyorum. Ama içindeki pürüzleri düzeltebileceğimize de inanıyorum.
Selçuk: Ben de lise 2’den beri Sabancı Üniversitesi’ne gelmek istiyorum. Buraya geldikden sonra da bu okula ait olmak, bu okulda değişiklikler yaratabilcek olmak beni çok mutlu ediyor. 
Emre: Şunu belirtelim bizim okulun kötü bir durumda olduğunu kesinlikle düşünmüyoruz.  Bu okuldan çok memnunuz. Biz sadece bu okulu daha da iyi duruma getirebilceğimizi düşünüyoruz ve bu konuda bir şeyler yapmak istiyoruz.

Sizce öğrenciler Öğrenci Birliği hakkında ne düşünüyor?
Bengisu: Ben bundan önceki ÖB’deydim, sözcü olarak, bir yıl boyunca ÖB organizasyon komitesiyle çalıştık, organizasyonlar yaptık.  ÖB’deyken kendimi başka bir yerde görmüyordum, hala öğrenciydim ve arkadaşlarımın bana gelip aktardıkları eleştirileri de asla şikayet olarak görmedim.  Ve onların da ÖB’yi şikayet mekanizması olarak kullandıklarını düşünmüyorum.
Mert: ÖB sonuç olarak okulda öğrenci odaklı çalışan bir olgu. Bu nedenle de bunun öğrencilerin istekleri ve şikayetleri doğrultusunda çalışması gerektiğini düşünüyorum. Gerektiği zaman tabii ki bu şikayetlerin iletilmesi gerekiyor. Sabancı Üniversitesi öğrencileri de bu konuda bence bilinçliler.

Sizce Sabancı Üniversitesi’nde Öğrenci ve Öğrenci Birliği arasındaki iletişim nasıl?
Bengisu: Sürekli bir iletişim var aslında. ÖB’nin bir mail adresi var ve öğrenciler bu mail adresine küçük büyük bütün sıkıntılarını yazabiliyorlar. Bu platform dışında öğrenci birliğinin facebook ve twitter sayfasından da üyelere ulaşabilirler. ÖB dediğimiz şey 10 sözcü 3 denetim ve 5 YK’dan oluştuğu için tüm öğrencileri temsil ediyor.
Emre: Ben açıkcası yeterli görmüyorum. Bu ilişkinin daha ileriye taşınabilceğini düşünüyorum.  Mesela öğrenci meclisine katılım inanılmaz az seviyede. Sorunları olduğunda ya da memnun oldukları şeyleri söylemekten çekinmiyorlar ama kendilerini fiziksel anlamda göstermeleri gereken yerlerde gösterdiklerini düşünmüyorum. Biz bu ilişkiyi ilerletebiliriz bence.  Bu konudaki en basit örnek de kazanan ÖB en fazla 200 civarı oyla kazanıyor ve okulumuz yaklaşık 3000 kişi.
Mert: Ben de Emre’yle benzer düşüncelerdeyim. Öğrenci ve ÖB arasındaki ilişki kopuk değil ama daha da güçlü olabilir. Hatta bizim bu yönde çalışmalarımız da var. Biz alt komiteler oluşturmayı düşünüyoruz  böylelikle öğrencilerin de daha güçlü bir Sabancı Üniversiteli olma kimliği kazanabilceklerini düşünüyoruz.
Selçuk: Ben de Emre ve Mert’e katılıyorum bu konuda. ÖB yaptığı işleri öğrencilere yeterince duyuramıyor. ÖB’nin yaptığı birçok şey var ama malesef öğrenciler bunlardan haberdar olmuyor, biz bunu değiştirmek istiyoruz.
Bengisu: ÖB çalışıyor birşeyler üretiyor ama eğer bunları insanlara anlatmazsan, her gittiğin projenin, her yaptığın toplantının ardından birşeyler açıklamazsan öğrenciler ÖB’nin çalışmadığını düşünür. Böyle yorumlar alıyoruz; ÖB’ye  gelince çalışmayacak mısınız, hayır çalışacağız elbette.  Her etkinliğimizin raporlarını da insanlarla paylaşacağız.
Selçuk: Mesela geçen sene okulda ücret arttırımı oldu. Bu durum insanların gözünde ÖB’yi çalışmıyor yaptı ve yaptıkları birçok iyi şeyi de unutturdu. Bu genelleme çok yanlış.
Emre: Öğrencilerin bu şekildeki eleştirilerini engellemek adına şunu iletmek isteriz ki; biz de özel insanlar değiliz. Siz de bu işin içindesiniz. Bu nedenle alt komiteler kurmak istiyoruz. Eğer bu şekilde bir sistem kurarsak öğrenciler de kendilerini ÖB’nin bir parçası olarak görürler ve bu tarz suçlamalar ortadan kalkar. Ayrıca kendimizi duyurma konusunda da sıkıntı yaşamayız.
Öğrenci birliğinin amacı ne, sistem nasıl işler?
Bengisu: Öğrenci birliğinin amacı okulu daha güze, yaşanılabilir bir hale getirmek ve SU aidiyetini verebilmek. Biz bu okulda evet hepimiz ayrı birer karakteriz, ayrı ayrı özel insanlarız ama aynı zamanda SU kimliğimiz de var.
Mert: Ben Sabancılı olma konusunda şöyle bir örnek vermek istiyorum. Dönem başında Can Bonomo konseri gerçekleşti okulda. Üç SU mezunu vardı. Onlarla röportaj yapmıştık ve onların SU’dan övgüyle ve özlemle bahsetmeleri beni çok mutlu etmişti. Bu nedenle SU öğrencilerinin ve mezunlarının bu aidiyet duygusuna sahip olmaları lazım. Bizim diplomalarımızı daha değerli kılmamız lazım.

Peki sistem nasıl ilerliyor?
Bengisu: Öncelikle gelen şikayet sınıflandırılıyor. Sonra ilgili birime biz maili yönlendiriyoruz. Ama daha büyük problemlerde mütevelli heyetiyle görüşmeye kadar gidiyor.
Mert: Yani sorunların çözümü bir mail yönlerdirmeden mütevelli heyetine gitmeye kadar değişebiliyor.

Ne gibi projeleriniz var?
Mert: Genel olarak amacımız SU’da hem sosyal hem de akademik yaşantımızı güzelleştirmek ve daha iyi bir hale getirmek. Bunlar için çeşitli projelerimiz var. Gerek yurtta kalan gerek Erasmus yapmak isteyen öğrenciler için kolaylık sağlanmasını umduğumuz projelerimiz var. Örnek vermek gerekirse okul yaşamında hayatımızı kolaylaştırcak bir ID kart projemiz var. Şu anda ulaşım, yemekhane hesaplarımız ayrı. Bunları bir hesapta birleştirip öğrencilere kolaylık sağlamak istiyoruz. Bizim yapmak, geliştirmek istediğimiz projelerimizin hepsi öğrenci odaklı.
Emre: Mesela ringlerimizde problem olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar 20 dakikada bir geleceği de söylense bu süre hiçbir zaman 20 dakika olmuyor. Bu konuda da belli başlı düzenlemeler ve kurallar getirilmesi gerekiyor. Bu arada düşündüğümüz bütün fikirler için de bir çözüm yolumuz var. Hepsi üstünde uzun uzun düşünülmüş projeler.  Zaten bizim projelerimizin en önemli ortak noktası da yapılabilir şeyler olması.
Selçuk: Ve bunu öğrenci birliği olarak değil hep beraber öğrencilerle yapmak istiyoruz. Bizim bunları

Son olarak biz sizi neden seçelim?
Bengisu: Bizim sizin için bir hayalimiz var ve bu hayali gerçekleştirmek istiyoruz. Bu hayaller imkansız değil hepsi gerçekleştirilebilir şeyler.
Mert: Ben herzaman şuna inanıyorum. Bir insan hayallerini kaybettiğinde tüm umudunu kaybetmiştir. Hayalleri olmadan bir insan yaşayamaz ve başarılı olamaz. Biz hayallerimizden yola çıktık gerçekleri başarmak istiyoruz. Bizim ekip olarak tüm amacımız SU  öğrencisi için daha iyi bir yaşam, daha iyi bir eğitim. Biz bütün iletişim çalışmalarımızda öğrenci- öğrenci birliği diye bir tabir kullandık. Biz bunu özellikle kullandık. Öğrenciyi öğrenci birliğinden ayırdığımız için değil kopukluğu gidermek için yaptık. Biz şeffaf bir birim olarak yolumuza devam etmek istiyoruz.
Selçuk: Biz sizin için bir köprü olmak istiyoruz. Bu amaçla yola çıktık bu amaçla toplandık. Bu yüzden de bütün SU öğrencilerinin desteklerini bekliyoruz. Aynı zamanda benim bir isteğim daha olacak biz bütün aday arkadaşlar olarak öğrencilerin hepsinden oy kullanmalarını istiyoruz.
Emre: Evet vermemiz gereken belki de en önemli mesaj bu. Bize oy verin değil, oy verin! Bir fikriniz varsa bunu söyleyin.

Ömer Mutçalı seçim koşuşturmasından dolayı rahatsızlandığı için malesef röportajımıza katılamadı.

Zaman ayırdığınız için çok teşekkürler, seçimlerde bol şans!

Canan Karabağlı

Abone ol