Laboratuvarda 'cool' bilim

Laboratuvarda 'cool' bilim

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyemiz İlker Birbil'in 5 Ocak 2013 tarihi Radikal Hayat'da yayımlanan yazısı.

Bir dizinin etkisiyle artık laboratuvara girmek ineklik değil, 'cool' olmak demek. Varsın özentilik olsun. Hem dünyayı değiştirmeyi hem de 'cool' olmayı kim istemez?

Ders verme dışında, üniversitede günümün önemli kısmı masa başında geçiyor. Bazen kâğıt üzerinde bir şeyler karalıyorum. Çoğu zaman da bilgisayar karşısında yazı yazıyorum. Zaten kalan zamanım da tavana bakıp düşünmekle geçiyor. Hal böyle olunca önlüklerini giyip laboratuvarlarına giren diğer arkadaşları kıskançlıkla izliyorum. Koridorlarda ellerinde tüplerle dolaşıp deneylerinden, hücre kültürleri gibi acayip şeylerden bahsediyorlar. Fiyakalı mikroskopları ve özel kostümlerle girilen temiz odaları var. Kendimi siyahbeyaz bir film çekmeye çalışır gibi hissediyorum. Onlarsa, son teknoloji bir bilimkurgu filminde başrol oynuyorlar.

Yaşamın temel taşı

Laboratuvar ortamını görmeliyim diyerek Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Arzu Çelik'ten randevu aldım. Birlikte görme ve koku alma duyularının genetik şifreleri üzerine çalıştıkları laboratuvarlarını gezdik. Burası dünyanın önde gelen dergilerinde yayınlar yapılan bir laboratuvar. Hücre kültürü, tek bir hücrenin laboratuvar ortamında çoğaltılması ile elde edilen bir grup hücre demekmiş meğer. Bu kültürlere düzenli olarak gerekli besinler veriliyor ve ideal sıcaklıklarda bekletiliyorlar. Bana akvaryum bakımı gibi geldi açıkçası. Bu arada muradıma erdim ve iki ayrı mikroskoptan hücre kültürlerine baktım. Tüm yaşayan organizmaların temel taşına bakmak heyecan vericiydi. Ben bile iki dakikada havaya girdim. Bir de deney tasarlamak ve sonra da istenen sonuçları elde etmek var. İşte onun keyfi çok büyük olsa gerek. Tek bir hücrenin dünyası bizim gibi çok hücreli canlılardan farklı değil. Hücre dünyasında da besin depolanıyor, enerjiye dönüştürülüyor ve herkes işine koşuyor. Hepsinden önemlisi, gerekli görüldüğünde bir hücre bölünüp çoğalıyor. Bu çoğalma sırasında genetik bilgi, yani DNA, yeni hücrelere aktarılıyor. Hücreler de bir araya gelip dokuları, organlarımızı, kısacası bizi oluşturuyorlar. Her hücre zaman içinde uzmanlaşıyor. Hücrelerin bu görev tanımları genlerimize kodlanmış. Ancak hâlâ ayrıntıları gizemini koruyor. Bu uzmanlaşma ile ilgili çok ilginç deneyler var. Kalp hücreleri laboratuvar ortamında çoğaltıldıktan sonra hep birlikte tıpkı bir kalp gibi atmaya başlıyorlar. Benzer şekilde kas hücreleri yan yana gelince kasılma hareketi yapıyorlar. Bu deneylerin internet üzerindeki videolarını ağzım açık kalarak izlediğimi söylemeliyim.

2012 ve sonrası

Geçen yılın en önemli bilimsel gelişmelerinin büyük bir kısmı genetik ve hücreler ile ilgiliydi. Şimdiye kadar DNA'nın işe yaramaz diye dikkate alınmayan kısmının aslında genlerin çalışması açısından çok önemli bir rol oynadıkları keşfedildi. Yine geçen yıl, DNA şeridinin istenilen kısmını kesebilen bir protein bulundu. Tüm bu gelişmeler, ilerde hastalıkları daha iyi anlamamız ve etkin ilaçlar geliştirmemizin önünü açabilir. Türkiye'de maalesef sadece biyolojiye karşı değil, tüm temel bilimlere yönelik ilgide bir düşüş var. Mezuniyet sonrası iş bulma ile ilgili endişeleri anlıyorum. Ancak Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinde azımsanmayacak sayıda laboratuvar var. Önümüzdeki yıllarda bu laboratuvarların olgunlaşacaklarını ve daha da önemlisi, beraberlerinde endüstriyi de geliştireceklerini söylemek mümkün. O zaman temel bilim alanlarından mezun olanlara ihtiyaç artacak. Bir de genç arkadaşlara ulaşmak gerek sanırım. Örneğin bir grup genç fizikçinin başına gelenlerin anlatıldığı komedi dizisi 'Big Bang Theory' sayesinde Amerika'da fizik derslerine olan ilgi çok artmış durumda. Yani bir dizinin etkisiyle artık laboratuvara girmek ineklik değil, havalı ya da 'cool' olmak demek. Varsın özentilik olsun. Hem dünyayı değiştirmeyi hem de 'cool' olmayı kim istemez?

sibirbil@sabanciuniv. edu

“Gelecek” Poster Yarışması

“Gelecek” Poster Yarışması

Akademik Destek Programı “GELECEK” başlıklı ödüllü bir poster yarışması düzenliyor. Siz de GELECEK’e dair bakış açınızı bir poster üzerine tasarlayarak yarışmaya katılın. Kazanana 400TL ödül verilecektir.

Akademik Destek Programı

http://adp.sabanciuniv.edu

 Yarışmayla İlgili İpuçları:

-İnsanlığın “geleceği”

-Teknolojinin “geleceği”

-Ölümsüzlüğün “geleceği”

-Zekanın “geleceği”

YARATICI - ÖZGÜN ve ORİJİNAL OLUN!

Yarışma Kuralları

Poster dili İngilizcedir

Dosya formatı:

Program: Photoshop (.psd)

Boyut: A3

Çöznünürlük: 300 dpi

Dosya katmanlı olmalıdır

Elektronik ve basılı birer kopya hafta içi 16.30’dan önce Üniversite Merkezi (UC) 1004 no’lu odaya bırakılmalıdır.

Son Katılma Tarihi: 31 Ocak 2013

Bireysel ya da grup olarak katılabilirsiniz

Yarışma Sabancı Üniversitesi dışından katılımcılara açıktır.

 

Yarışmaya gönderilen tüm posterler yarışmanın amaçlarına uygun biçimde eser sahibinin adı belirtilmek koşuluyla ADP tarafından kullanılabilecektir.

İnsan Beyni Projesi

İnsan Beyni Projesi

Avrupa Komisyonu, AB 7.Çerçeve Programı ICT(Bilgi ve İletişim Teknolojileri) Alanı Kapsamında, İnsan Beyni Projesi’nin (Human Brain Project - HBP) iki FET Amiral Gemisi projesinden biri olarak seçildiğini resmen duyurdu. 


İnsan Beyni Projesi’nin Türkiye yürütücüsü Sabancı Üniversitesi olacak.

Sabancı Üniversitesi’nden Dr. Volkan Özgüz ve Prof. Yaşar Gürbüz önderliğindeki teknik ekip, TÜBİTAK desteği ile nörobenzetimli bilgi işlem mimarileri, çok düşük enerjilerle çalışan yeni bilgi işlem tüm devreleri ve donanım platformları geliştirerek, araştırmacıların insan beyninin mimarisine ve devre yapısına dayalı yeni bilişim sistemleri tasarlamasına ön ayak olacak.
Bu proje ile Sabancı Üniversitesi Türkiye’de insan beyninin anlaşılması, sağlık ve bilişim araştırmalarına yön vermesi ile ilgili bir platform oluşturarak, yeni katılımcıların Avrupa’daki ortaklara işbirliklerinin kurulmasında arabuluculuk yapacak ve Türkiye’nin uluslararası platformda adının duyurulmasını sağlayacak. Projeye katılım ile ülkemiz araştırmacıları da yüzyılımıza damgasını vuracak bu ileri düzeydeki araştırma faaliyetlerinin içerisinde yer alacak ve proje ortakları arasında bulunan Nobel ödüllü araştırmacılar ile bir arada çalışma fırsatı bulacak. Proje, 2013'ün son aylarında başlayacak.

Yeni proje, modern bilimin en büyük hedeflerinden biri olan insan beynini anlama amacı doğrultusunda Avrupa genelinde yapılan çalışmaları bir araya getirecek.
İnsan Beyni Projesi’nin amacı, beyin hakkında bildiğimiz her şeyi bir araya getirerek süper bilgisayar tabanlı modeller ve simülasyonlarla parça parça beyni yeniden kurmak.  Modeller insan beynine ve beyin hastalıklarına dair yeni bir anlayış getirmenin yanında, yepyeni bilgisayar ve robotik teknolojilerini de kapsıyor.  Avrupa Komisyonu, 28 Ocak tarihinde bu vizyonu desteklediğini gösterdi ve FET Amiral Gemisi Programı kapsamında desteklenecek iki projeden biri olarak İnsan Beyni Projesi‘nin (HBP) seçildiğini duyurdu. Projede insan beyninin temel çalışma mekanizmalarının anlaşılması ve bilişim sistemleri kullanılarak edinilen bilgilerin geleceğin sağlık ve bilişim araştırmalarına yön vermesi beklenmektedir.

80’den fazla Avrupalı ve uluslararası araştırma kurumunu bir araya getiren İnsan Beyni Projesi’nin on yıl (2013-2023) sürmesi planlanıyor. Projenin Kuzey Amerika’dan da önemli destekçileri bulunmaktadır. Projenin tahmini maliyeti 1,19 milyar Avro olacaktır. Proje, İsviçre’nin Lausanne Federal Teknik Üniversitesi’nden (EPFL) nörobilimler uzmanı Prof.Henry Markram koordinatörlüğünde, Almanya Heidelberg Üniversitesi’nden Karlheinz Meier ile Lausanne Üniversitesi (UNIL) ve Vaudoise Üniversite Hastanesi’nden (CHUV) Richard Frackowiak’ın katkılarıyla yürütülecektir.

İnsan Beyni Projesi,aday olarak yarışan 6 proje arasından, Avrupa Komisyonu tarafından oluşturulan  geniş ve bağımsız bir jürinin titiz değerlendirmesinin sonucu FET Amiral Gemisi  projesi olarak seçildi.  Ortaklar önümüzdeki aylarda iki buçuk yıllık (2013-2016 ortası) operasyon süreci için Avrupa Komisyonu ile kapsamlı bir sözleşme için masaya oturacak.  Proje, 2013'ün son aylarında başlayacak.

İnsan Beyni Projesi’nin bilimsel portresi
İnsan Beyni Projesi, beyni ve beynin temel mekanizmalarını daha iyi anlayarak bu bilgiyi tıp ve bilişim alanlarına uygulamayı hedefliyor.

İnsan Beyni Projesi’nin merkezinde Bilişim ve Bilgi işlemeTeknolojileri (BİT) yatıyor.  Projeyle geliştirilecek nöro-bilişim, beyin simülasyonu ve süper bilgisayar uygulamaları için BİT platformları, dünyanın her yerinde üretilen nörobilim verilerinin toplanmasını, birleştirici modeller ve simülatörler üzerinde bütünleştirilmesini, biyolojiden elde edilen verilerle karşılaştırılarak kontrolünü ve bilim dünyasına açılmasını kapsıyor.  Projenin nihai hedefi, bilim insanlarının genler, moleküller ve hücrelerden yola çıkarak insanın bilişsel yeteneklerine ve davranış modellerine ulaşması.

Geliştirilecek özel tıbbi bilişim platformu ile dünyanın her yerinden klinik veriler bir araya getirilerek, tıp araştırmacılarının klinik açıdan değerli bilgileri elde etmesi ve hastalıkların bilgisayarda oluşturulan modellerine bu verilerin entegrasyonu sağlanacaktır.  Amaç, beyin hastalıklarının nesnel tanısı için yeni teknikler geliştirerek hastalıkların temelinde yatan mekanizmaların anlaşılması ve yeni tedavilere yönelik çalışmaların hızlandırılmasıdır.

Son olarak HBP, “nörobenzetim  bilişim” ve “nörorobotik” alanlarında yeni platformlar geliştirerek araştırmacıların insan beyninin mimarisine ve devre yapısına dayalı yeni bilişim sistemleri tasarlamasına önayak olacak.  Yeni sistemler beyne dair tüm bilinenleri kullanarak bilişim teknolojilerinin gelecekteki sorunları olan enerji verimliliği, güvenilirlik ve çok karmaşık sistemlerin programlanmasındaki muazzam zorluk gibi konuları ele alacak.

HBP, bağımsız bilim insanlarının proje ile oluşturulacak yeni platformları kendi araştırmaları doğrultusunda kullanmaları için maddi destek sağlayacak ve bütçesinin önemli bir bölümünü buna ayıracak.  Kısaca ifade etmek gerekirse HBP, beynin CERN'i olacak.

Tarihinin en büyük araştırma ödülü

Tarihinin en büyük araştırma ödülü

Grafen Projesi (Graphene Project) Geleceğin Yükselen Teknolojisi  Projesi seçildi

Avrupa Komisyonu, AB 7.Çerçeve Programı ICT (Bilgi ve İletişim Teknolojileri) Alanı Kapsamında, Grafen Projesini Avrupa’nın ilk 10 yıllık, 1 milyar Avro’luk iki FET Amiral Gemisi Projelerinden biri olarak seçti. 


Grafen Projesi, grafen ve grafenle ilgili katmanlı malzemeleri akademik laboratuarlardan topluma taşıyarak pek çok sektörde çığır açmayı, Avrupa genelinde ekonomik büyüme ve istihdam sağlamayı amaçlıyor.

Grafen Amiral Gemisi Projesi, 30 aylık hazırlanma süreci boyunca iletişim alanına odaklanarak bilişim ve bilgi işlem teknolojileri, ulaşım sektörü ve enerji teknolojisi ile sensörler alanlarında bunları destekleyen uygulamalara yoğunlaşacaktır.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) da, Grafen Projesi’ne katılım için Avrupa Komisyonu tarafından beklenen ulusal desteği projenin her aşamasında sağlamış ve AB Nezdinde lobi faaliyetleri gerçekleştirmiştir.

Sabancı Üniversitesi, Grafen Projesi’ne Türkiye’den katılan tek kurum oldu.

Doç. Dr. Selmiye Alkan Gürsel’in yürütücü ve Dr. Burcu Saner Okan’ın araştırmacı olduğu ekip, grafenin enerji uygulamaları, özelikle de grafenin yakıt pillerindeki kullanımları konusunda yapacağı araştırma çalışmaları ile projeye katkı sağlayacaktır. Yakıt pili konusundaki konsorsiyumda Türkiye tek ortak olduğundan, projeden çıkacak sonuçlar ülkemizin bu alandaki hem bilimsel hem de teknolojik açılardan gelişimine katkıda bulunacaktır. Bu proje, Sabancı Üniversitesi’nin grafen alanındaki mevcut çalışmalarına katkı sağlayarak, bu alanda bir yetkinlik merkezi oluşturacaktır ve yeni ortaklıkların oluşturulmasına da imkan sağlayacaktır. Ayrıca, Türkiye’de grafen ile ilgili oluşturulacak konsorsiyumların projede yer alan Avrupa’daki ortaklara işbirliklerinin kurulmasında arabuluculuk yapabilecek ve Türkiye’nin uluslararası platformda adının duyurulmasını sağlayacaktır.

Henüz on yaşına bile basmayan ve mucitleri Manchester Üniversitesi öğretim üyeleri Profesör Andre Geim ve Profesör Kostya Novoselov’a 2010 Nobel Fizik Ödülü’nü kazandıran grafen adlı malzeme, bilim çevrelerinin yoğun ilgisini çekmektedir. Grafende bir araya gelen benzersiz üstün özellikler, bu malzemenin çok çeşitli alanlarda çığır açıcı teknolojiler için başlangıç noktası olarak kullanılabileceğine işaret etmektedir.

Bugünkü açıklamayla birlikte Avrupa’da yeni ve benzeri görülmemiş ölçekte ortak, eşgüdümlü bir proje başlatılıyor.  Grafen Amiral Gemisi çatısı altında, teknolojik yenilikçilikte çığır açmayı hedefleyen bir akademi-endüstri konsorsiyumu kurulacaktır.  Çalışmalar, malzeme üretiminden bileşenlere ve sistem entegrasyonuna kadar tüm değer zincirini kapsayarak grafenin benzersiz özelliklerinden yararlanan bir dizi somut hedefe yönelik ilerleyecektir.

Bu malzemenin kullanılabileceği önemli uygulama alanları arasında hızlı elektronik ve optik cihazlar, işlevsel hafif bileşenler ve gelişmiş piller yer almaktadır. Grafen teknolojilerinin mümkün kılabileceği yeni ürünlerden bazıları, elektronik kağıt ve bükülebilir kişisel iletişim cihazları gibi hızlı, esnek ve sağlam tüketici elektroniği ürünleri ve enerji verimliliği yüksek uçaklar olarak sayılabilir.  Grafenin uzun vadede yeni bilgisayar paradigmalarını ve yapay retina gibi çığır açan tıbbi uygulamaları doğurması da beklenmektedir.

2013 yılında başlayacak olan Grafen Amiral Gemisi Projesi, ilk 30 ay için 54 milyon Avro bütçeyle 17 Avrupa ülkesinden 126 akademik ve endüstriyel araştırma grubunu bir araya getirecektir. Girişimin başlamasından kısa süre sonra yapılacak açık çağrıyla 20-30 grubu daha bünyesine katarak genişleyecek olan proje, bu şekilde mühendislik bakımından da daha sağlam bir yapıya kavuşacaktır.

Proje, İsveç’in Göteburg kentinde bulunan Chalmers Teknik Üniversitesi eşgüdümünde yürütülecektir. Proje direktörü Profesör Jari Kinaret, 15 çalışma paketinin başkanlarıyla birlikte araştırma faaliyetlerinin yönetimini üstlenecektir. Yönetim ekibine, Nobel Ödüllü bilim insanları Sir Andre Geim (başkan), Albert Fert, Klaus von Klitzing ve Sir Kostya Novoselov ile Nokia ve Airbus’tan sektör temsilcileri ve global grafen araştırma topluluğundan iki temsilcinin bulunduğu Bilimsel Danışma Kurulu destek verecektir.

Chalmers Teknik Üniversitesi öğretim üyesi ve proje direktörü Profesör Jari Kinaret, “Proje çok kapsamlı olsa da her alana uzanmayacak” diyor.  “Örneğin grafen ekran konusunda Kore ile rekabet etmeyi planlamıyoruz.  Ancak grafen üretimi elbette projemizin merkezini oluşturuyor” diyor.

Graphene Projesi daha sonra kapsamını genişleterek birçok yeni grubu ve faaliyeti bünyesine katacaktır.  Uygulamanın hazırlanma aşamasından sonraki bölümleri henüz kesinleşmemiş olduğundan, Avrupa Birliği Horizon 2020 araştırma programının önemli tartışma başlıklarından birini oluşturmaktadır.

AB Geleceğin Yükselen Teknolojisi FET Amiral Gemisi Programı hakkında bilgi için :

http://cordis.europa.eu/fp7/ict/programme/fet/flagship/home_en.html

Haber: Melek Sarı

Gül'ün şiirleri Acının Rüyaları Beyaz’da...

Gül'ün şiirleri Acının Rüyaları Beyaz’da...

2004 Ekonomi mezunumuz Gül Yanık ile yeni şiir kitabı ‘Acının Rüyaları Beyaz’ ve Gül’ün yazarlık macerası üzerine konuştuk…



Gül Yanık kimdir?
1981 İstanbul doğumluyum. İlk kitabım Kayıp Cennetin Masalı 1999’da henüz liseden mezun olmak üzereyken yayınlandı. Aynı yıl Doğuş FM’de radyo program yapımcılığına başladım. Üniversite yıllarını da içine alan ve belirli aralıklarla devam eden 7 senelik bir radyoculuk geçmişim oldu. Sabancı Üniversitesi’nde ekonomi okurken radyoculuğun yanı sıra 2 sene kadar da tiyatroculuk eğitimi aldım. Ayrıca hentbol oynadığım 9. seneye de girmiştim o dönem. Şöyle söyleyeyim: dersten çıkıp antrenmana, antrenmandan çıkıp radyoya, radyodan çıkıp okuldaki tiyatro provasına koşturan, bir yandan da harıl harıl vizelere, finallere hazırlanan, tüm bunlar yüzünden de gezmeye tozmaya pek de vakit bulamamış bir öğrenciydi Gül.



Mezun olduktan sonra alanımla ilgili daha da uzmanlaşmak yerine, gitar kursuna gittim. Bir arkadaşım var, Ahmet Korukçu. Ben ona şarkı sözü yazdım, o besteledi. Gitar çalmayı öğrendikten sonra kendi bestelerimi de yapmaya başladım. Ahmet’in ayrıca çok güzel bir sesi ve müzikal yeteneği var. Önümüzdeki aylarda ilk stüdyo albümü çıkacak. O albümde bana ait olan pek çok şarkı sözünü de yayınlama fırsatı bulacağız.
İlk kitabım çıktığından beri farklı farklı alanlarda çalışmalarım olmuş olsa da asla şiir yazmaktan vazgeçmedim ve ikinci kitabım Acının Rüyaları Beyaz bu sene Ekim ayında yayımlandı.

Anladığım kadarıyla hayatınız boyunca hep bir şeyler yazmışsınız, bu yazma merakı nereden geliyor?
İnanın bunun çok belirgin bir nedeni yok… Bir an bir kapı aralanıyor sanki ve büyülü bir ses beni çağırıyor, o sese kulak vermemem imkânsız. Adına ilham deniyor.

İlk kitabınızı çıkardığınızda çok gençmişsiniz, bu kazandığınız erken tecrübe için düşünceleriniz nelerdir?
Bu biraz 17 yaşındaki bir kız çocuğunun bebek doğurması gibi… Bir çocuğun bebeği olduğunda onu nasıl elinde tutacağını bile bilemez ya hani. Ne yapacağını şaşırır. Benimki de biraz öyleydi. Ne yapacağımı bilemedim. Bunu olumsuz anlamda söylemiyorum. Hani, o kadar şaşırdım yani. Kitabımın adı gibi, benim için de bir masaldı o yaşlarda kitabı yayınlanmış bir yazar olmak.

İkinci kitabınız “Acının Rüyaları Beyaz” nasıl ortaya çıktı?
Uzun yıllara yayılmış bir proje benim için. Kitapta 10 sene önce yazdığım şiir de var 5 ay önceki de… Aslına bakarsanız aynı anda bu kadar çok şeyle uğraşmamış olsaydım çok daha önceden çıkardı, fakat o kitap daha farklı olurdu. Ben bunun kurgusal bir şiir kitabı olmasını istedim ve son 3-4 senedir kurgusuna çok emek verdim. Düz yazı yerine şiirlerle bir roman yazmak istedim. Bu kitap 5 bölümden oluşan bir dönüşüm hikâyesi. Acının insanla değil; insanın acıyla sorunu olduğunu vurgulayan…

Acı ile mutluluğun çok iç içe olduğunu gördüm hayatta. Tam olarak acının ya da mutluluğun bir türlü tarif edilemeyişi beni bu kitabı yazmaya sürükledi. Çünkü bazen bu iki duygu birbiriyle o kadar aynı ki ilk önce acı mı mutluluğu, yoksa mutluluk mu acıyı doğurdu bunu sorgulamaya başladım.

Zaman içerisinde yaşayarak, görerek, algılayarak bir sonuca ulaştım. O sonuca ulaşana kadar da kitabın kurgusu tamamlanamamıştı. Bir insan canı yanarken, neden o acıyı dünyanın merkezine koyar, bunu sorguladım. Birini ağlatan diğerini güldürebiliyorsa acının gerçekten var olup olmadığını sorguladım. Eğer acı yoksa canımız neden bu kadar yanıyor onu sorguladım. Acıdan insan nasıl sıyrılır ya da acı bu kadar korkulacak bir şey midir, bunu sorguladım.

Zamanla, hazmederek, sürekli düşünerek bir sonuca ulaştım: Acı aslında suçsuz. Acı bile aslında insanın şefkatine, merhametine muhtaç. Önyargılar, asılsız ihbarlar yüzünden kötü bir üne sahip. Hani Özdemir Asaf, Jüri isimli şiirinde: “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler” demiş ya, bütün duygular aynı hızla kirleniyor ama birinciliği acıya vermişiz işte…



Yazılarınızı çevrenizdeki olaylardan ilham alarak mı yoksa hayal dünyanızdan oluşturarak mı yazıyorsunuz?
Ben yaşamadığım veya hissetmediğim hiçbir şeyi yazamıyorum.
Bende bir şey uyandırması, benim içimde bir yerlere değmiş olması gerekiyor yazabilmem için. Ancak bu sayede samimi olabiliyor zaten yazdığınız bir şey ve ancak o zaman sizden çıkıp başkalarının da olabiliyor.

Ekonomist olduğunuzu biliyoruz, kariyerinize yazar olarak mı devam etmeyi düşünüyorsunuz yoksa okuduğunuz mesleği de yapmak istiyor musunuz?
Ben yazarlığı hiçbir zaman “iş” olarak görmedim. Belki de bu yüzden ekonomi okudum. Yazmak benim için nefes almak demek. Ben para kazanmak için yazmamalıyım. Çünkü eğer sırf bu yüzden yazmam gerekirse, o kendiliğinden gelen ilhamı kaybedebilirim. Bu da satırlarda samimiyeti kaybetmek demek… Öte yandan hiçbir zaman hayata ekonomist olarak devam etmek gibi bir hayalim yok o ayrı.

Şunu da belirteyim, şu anki mesleğim satın alma müdürlüğü. Fakat bu beni yazmaktan, üretmekten alıkoyamıyor. Çünkü insan eğer isterse hayatındaki her şeyi uzlaştırabilir. Zamansızlıktan en çok şikâyetçi olanlardan biriydim. Fakat buna rağmen kendi mucizemi yaratabildiğimi gördüm ve anladım ki insan istedikten sonra her şeye vakit var.

www.fgulyanik.com

 Röportaj: Canan Karabağlı

Monet'nin Bahçesi için son günler

Monet'nin Bahçesi için son günler

SSM'de devam eden Monet'nin Bahçesi sergisi 6 Ocak Pazar günü sona eriyor. Sergiyi gezmek için son günleri değerlendirin.

Cumhuriyet: 'Monet'nin Bahçesi kapanmadan' haberi okumak için tıklayın.

Sabancı Üniversitesi 2012 Almanak

Sabancı Üniversitesi 2012 Almanak

Dünya çapındaki başarıları, ödülleri, önemli işbirlikleri ve etkinlikleri ile sıkça ülke ve dünya gündeminde yer bulan üniversitemizin son bir yılı 'Sabancı Üniversitesi 2012 Almanak'ta.

Aynı anda  #SU2012almanak hashtag'i ile Twitter'da,

Sabancı Üniversitesi 2012 Almanak adlı albüm ile SUSocialda paylaşımlara açıktır.

Sabancı Üniversitesi'nde 2012 turuna başlayın...


Ali Koşar'a TÜBİTAK Teşvik Ödülü

Ali Koşar'a TÜBİTAK Teşvik Ödülü

MDBF Öğretim Üyemiz Ali Koşar'a Mikro ölçekte faz değişimi ve uygulamaları alanında, kaynama ısı transferi ve kavitasyon konularındaki uluslararası düzeyde üstün nitelikli çalışmaları nedeniyle 2012 Yılı TÜBİTAK Teşvik Ödülü verildi.

Çankaya Köşkü'nde 27 Aralık 2012'de gerçekleşen ödül töreninde Ali Koşar'a ödülü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından verildi.


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün evsahipliğinde, Çankaya Köşkü’nde düzenlenen törenle; uluslararası düzeyde bilime üstün nitelikli çalılmaları ile katkı sağlamış 40 yaşın altındaki genç bilim insanları "2012 Yılı TÜBİTAK Bilim, Özel, Hizmet ve Teşvik Ödülleri ile TÜBİTAK-TWAS Teşvik Ödülü" ile ödüllendirildi.

Ali Koşar geçtiğimiz yıl Türkiye Bilimler Akademisi Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı Ödülü'ne ve ODTÜ Mustafa N.Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfı, Araştırma Teşvik Ödülü'ne ve geçtiğimiz aylarda da Feyzi Akkaya Bilimsel Etkinlikleri Destekleme Fonu Eser Tümen Üstün Başarı Ödülü'ne layık görüldü.

Dünyanın en kaliteli müzik sistemlerini kuran SU Mezunu

Dünyanın en kaliteli müzik sistemlerini kuran SU Mezunu

Dünyanın en kaliteli müzik sistemleri olan "Absolare" markasını yaratan 2001 Executive MBA mezunumuz Kerem Küçükaslan'ın başarı hikayesini Haber Türk yazarı Fatih Altaylı kaleme aldı.

haberi okumak için tıklayınız.

Abone ol