Ana içeriğe atla

Öğrencilerine tartışmayı öğreten eğitimci

Lanfranco Aceti: “Bir akademisyen olarak kendi adınıza yapacağınız şeyler kısıtlıdır. Çünkü en nihayetinde insan ömrü daha kısadır, ama bir kuruma bir miras bırakırsınız. Öğrencilerimi güçlendirmek, yani onları daha muktedir yapmak gibi bir amacım var.”

Genel sekreterimiz Haluk Bal seninle röportaj yapacağımı öğrenince bir düşüncesini paylaştı: ISEA2011 hazırlıkları sırasında Türkiye’ye, üniversitemize geleli henüz kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen son derece girişken ve pozitif kişiliğinle üniversite içinde ya da dışında bu büyük organizasyon için gerekenleri söke söke aldığını, “hayır” sözünü kabul etmediğini, zorluklarla karşılaşmana rağmen yılmadığını, aksine müthiş güler yüzlü olduğunu ve pozitifliğinden bir şey kaybetmediğini söyledi. 
Üniversitemizin genel sekreterinden bunu duymak benim için çok önemli ve çok güzel. Ve akademisyen olarak çok önemli.  Sabancı Üniversitesi’nin yapmak istediği şeyler var. Kurumların ömürleri, insanların ömürlerinden çok daha uzundur. Kurumlarla birlikte sizin de belli idealleriniz, fikirleriniz vardır, dünyanın nasıl olması gerektiğiyle ilgili hedefleriniz vardır ve konular aracılığıyla onları yaparsınız. Bir akademisyen olarak kendi adınıza yapacağınız şeyler kısıtlıdır. Çünkü en nihayetinde insan ömrü daha kısadır, ama bir kuruma bir miras bırakırsınız. Sabancı Üniversitesi’nin şu anda gençleri, genç öğrencileri desteklemesi onların yurt dışına gidip uluslararası çalışmalar yapmasını sağlaması ve döndüklerinde buraya katkıda bulunmalarını sağlaması gerekmekte. Dolayısıyla benim de öğrencilerimi güçlendirmek, yani onları daha muktedir yapmak gibi bir amacım var. Onları desteklemeyi, öğrencilerimi o şekilde yönlendirmeyi seviyorum. Fakültemizde görsel kültür alanında bir doktora programının açılmasının gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye’de bildiğim kadarıyla böyle bir doktora programı yok. Dolayısıyla uzun süre bizlerle çalışabilecek öğrencilerin de gelebilmesi için böyle bir doktora programının açılması çok faydalı olur.



Neden Sabancı Üniversitesi?
Biraz tesadüf eseri oldu. İngiltere’de Central Saint Martins’de tanıdığım bir Türk arkadaşım vardı. Birbirimizi uzun zamandır tanıyorduk. Türkiye’de böyle bir pozisyon açıldı başvurmak ister misin diye sordu? Ama çok komikti, çünkü önce Türkiye’yle ilgili bir problemin var mı diye sordu. Ben de: “Havası çok güzel, yemekleri güzel, deniz var, ne gibi bir problemim olsun ki Türkiye’yle?” dedim.  Arkadaşım, muhtemelen, biliyorsun işte oralar biraz karışık diyerek , Türkiye’nin İslami geleneğine gönderme yapıyordu, din faktörünü göz önünde bulunduruyordu. Ben de ona cevaben;  “Biz birbirimizi 10 yıldır tanıyoruz, bu kadar yıl boyunca birbirimizle bir problemimiz oldu mu, bir sorun yaşadık mı?” dedim. Hayır dedi. “O zaman niye benim senin ülken ile böyle bir problemim olsun ki?” diye cevap verip başvurmaya karar verdim. Daha sonra bana iş teklifi yapıldığında da tamam deyip buraya yerleştim.



Şu da önemli bir nokta, Türkiye’de bir yerlere gelebilmek için bazı kritik pozisyonlarda eşinin, dostunun, tanıdığının olması gerekiyor derler. Ama ilginç bir şekilde ben burada kimseyi tanımıyordum, kimse babamın oğlu değildi ve hiçbir şekilde böyle bir bağlantı olmadan başvurdum ve işe alındım. İtalya’dan da biliyorum ki işler orada da öyle inanılmaz bir şekilde tanıdık, hısım akraba aracılığı ile ilerliyor. Ancak burada şunu fark ettim, bazen gerçekten çok çalıştığınızda Haluk Bey’in de dediği gibi iş için gerekenleri söke söke alma imkanı tanınıyor ve ben burada içeride hiçbir tanıdığım olmamasına rağmen çok rahat bir şekilde gelip sadece bileğimin hakkıyla işi aldım. İtalya’da bir özdeyiş vardır, “Kalıcı olan terdir” denir. Yani bir işe emek vererek yaparsanız çok şey öğrenirsiniz ve terlerseniz o iş için elde ettiğiniz şey size kalıcı bir zanaat olarak geri döner. Doğru bağlantılarla tanıdık, eş, dost, ahbap usulü de bir yerlere varabilirsiniz ama o sizi çok öteye götürmez. Belli bir noktada durmak zorunda kalırsınız. Ama yaparak öğrendiğinizde, terleyerek öğrendiğinizde sizde kalan tecrübe ve bilgiyi hiç kimse hiçbir zaman elinizden alamaz ve hayatınız boyunca o sizde baki kalır.

Ve ciddi bir kazanım olur.
Ciddi bir kazanım olur evet.



İtalya’da doğdun, eğitiminin bir kısmını İtalya’da sonra İngiltere’de aldın. Akademik kariyerini İngiltere’de sürdürdün. Şimdi de Türkiye’de devam ediyorsun. Eğitim sistemi, günlük alışkanlıklar açısından baktığında bu üç ülke ile ilgili izlenimlerin nedir?
Üniversiteyi İtalya’da Urbino diye bir şehirde okudum ve orayı çok seviyordum. Bir Orta Çağ kasabası. Çok güzel bir müzesi var, ortasında  tda bir meydanı var. Müze’de Raffaello’nun La Muta adlı  bir eseri vardı.  Sık sık müzeye gider ve uzun uzun ona bakardım. Üniversitenin binaları kasabanın içine dağılmıştı. Kasabanın farklı yerlerinde iki tepe vardı. Bir bina bir tepede, başka bir bina öteki tepedeydi. Dolayısıyla iki ders arasındaki on  dakikalık boşlukta bütün kasabayı boydan boya geçip dersin olduğu diğer binaya koşmanız gerekiyordu. Yani, bir tepeden çıkarak aşağıya inip meydandan geçip tekrar bir tepeye çıkmanız gerekiyordu. Bu şekilde her gün dersten derse koşmaktan ben ve benim gibi bir sürü öğrencinin bacaklarında kas oluşmuştu. Kasabada yapacak hiçbir şeyiniz yoksa o meydanda oturup gelip geçen öğrencileri seyreder ve epey eğlenirdiniz.

İngiltere’deki hayatım İtalya’dakinden çok daha farklıydı. O ülkenin manzarasını çok sevdim. Gri gökyüzünü ve yeşilini. Çok parlak bir yeşili var İngiltere’nin. Yeşilin o tonuna bayılırdım. İngiltere’de beni en çok etkileyen şeylerden biri, kanunlara çok disiplinli bir şekilde uyulması oldu. Orada işleri yapmanın belli bir yöntemi vardı ve ona gerçekten uymanız gerekiyordu. Bundan ötürü, işlerin ne şekilde olacağını baştan bildiğim için kendimi çok rahat hissettim zira İtalya’da her zaman işler öyle yürümüyordu. İngiltere’de de çok sevdiğim yerler var. Örneğin bir botanik bahçesi var. Onun dışında galeriler, bir sürü sanat kurumları ve müzeler var, National Portrait Museum, Tate Modern gibi. Oralara gidip bir sürü sanatsal faaliyette bulunma imkanları var. İngiltere’deki uluslararası boyutta tanınan bu kurumların bazıları ile şu anda Kasa Galeri’deki bazı çalışmalarda işbirliği yapıyoruz. Royal College of Art, Goldsmiths' College gibi kurumlarla iş birliği yaparak Kasa Galeri’yi uluslararası platforma taşıyoruz.

Sabancı Üniversitesi’ndeki öğrencilere gelirsek, bu yıl müzeler ve güncel sanat dersinin öğrencileri yavaş yavaş küratörlüğün ne demek olduğunu öğreniyorlar, küratör olmak için ne kadar çok araştırma yapılması gerektiğini bir serginin içine ne kadar çok araştırma girdiğini vesaire görmeye başlıyorlar yavaş yavaş. Ben öğrencilerimin bunları fark etmesini istiyorum.

İtalya, İngiltere ve Türkiye’ye öğrenci davranışları açısından karşılaştırabilir misin?
Öğrenciler her yerde aşağı yukarı aynı çok büyük farklar yok aralarında. Yani öğrenci her yerde öğrenci. Yalnız derse katılım konusunda farklılıklar olabiliyor, belli ülkelerin gelenekleri biraz daha farklı . Öğrencilerin kendi aralarında tartışmaya girmeleri, hocayla nasıl tartışmaya gireceklerini bilmeleri önemli. Yani benim öğrencilerim şu anda burada nasıl söz hakkı alınacağını, ne zaman müdahale edileceğini, ne zaman nasıl tartışılacağını yavaş yavaş öğreniyorlar. Ama Amerika’da, İngiltere’de, Kanada’da biraz daha farklı yani bazı sınıflar daha sessiz, bazıları daha çok derse katılıyorlar böyle bir farklılıktan söz edebilirim. Özellikle İtalya’dan çok net örnekler verebilirim, zira bu biraz gelenekle ilgili. Biz lisedeyken Klasik Yunanca ve Latince öğrenirdik. Bir öğretmenimiz vardı, hepimizi görebilmek için sınıfta sandalyesi ve masası bir platformun üzerinde olurdu. Bütün öğrenciler ondan aşağıda dururduk, böyle tanrının gözü gibi bize bakar hepimizi görürdü ve masasına çağırıp bir saat boyunca sorgu adı verilen sınavı yapardı. Polis sorgusu olsa bundan çok daha kolay olurdu. Çünkü, Latince ya da Klasik Yunanca bir kitabı açıp çevirinin üzerini kapatıp bunu oku ve çevir derdi. Ya da bunu hangi yazar yazmıştır, bu yazar daha önce başka ne gibi eserler üretmiştir veya bir kelimeyi gösterip buradaki gramer olayı nedir bunun grameriyle ilgili detayları vesaire sorardı. Ve biz ancak ayakta onun yanında olurduk o platformun üzerinde, suratımız anca masanın hizasında olurdu.

Müthiş etkileyici bir görüntüymüş. Burada ne dersi veriyorsun, derslerin ismi nedir?
Görsel kültür , yeni medya, müzeler ve güncel sanat dersleri veriyorum. Onun dışında tez danışmanlıkları yapıyorum. 

Bu güzel sohbet için teşekkür ediyorum Lanfranco.

Burs Fonu için koşuyorlar

Spor sorumlusu Zuhal Tümay ve eşi Sami Tümay 20 Nisan 2013 Cumartesi günü İznik Maratonu'nda SÜ Burs Fonu yararına 42 KM dağ maratonu koşacak. Sizler de onlara SÜ Burs Fonu’na bağışlarınızla destek olabilirsiniz!



2012 senesi içinde SU Burs Fonu Yardım Koşuları sayesinde ihtiyaç sahibi Üniversite öğrencilerimize 2.645 TL burs desteği sağlandı. Sizlerin yardımıyla bu destek daha da arttabilir.

Küçük yardımlar büyük katkılar sağlıyor…
Küçük bir adım büyük bir fark yaratıyor!

Bağış yapmak isteyenler…

Kampanyaya katılarak Burs Fonumuzu desteklemek için, Üniversitenin kaynak geliştirme güvenli web sayfasından kredi kartınız ile veya havale/EFT bilgilerini kullanarak bankanız aracılığı ile bağışta bulunabilirsiniz:

http://giving.sabanciuniv.edu/bagis


10. yılında 'EİÖK'

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 2013’ü, 13 Nisan’da Sabancı Üniversitesi yerleşkesinde düzenledi. Konferansta, 1045 başvuru arasından seçilen 110 iyi uygulama ve materyal örneği yaratıcıları tarafından katılımcılarla paylaşıldı. Konferans “Eğitimi Dönüştürmek” temalı konuşmalarla açıldı ve iyi örnek sunuşlarının yanı sıra özel oturumlar ve çeşitli atölyelere ev sahipliği yaptı. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın açılışına Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da katılarak iyi örnekleri paylaşmanın önemli ve itici bir güç olduğunu söyledi.


Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) 2004’ten bu yana düzenlediği Eğitimde İyi Örnekler Konferansları, öğrenme süreçlerinde kilit role sahip eğitimcileri meslektaşlarıyla bir araya getirerek iyi uygulamaların paylaşılmasını ve yaygınlaştırılmasını amaçlıyor. Eğitimciler için alternatif bir öğrenme ortamı sunan konferanslar ve yerel çalıştaylarında bugüne kadar, başta öğretmenler olmak üzere aralarında Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), sivil toplum örgütleri ve özel sektörden temsilciler, akademisyenler, veliler ve öğrencilerin bulunduğu 15.000’i aşkın katılımcı, 1.000’i aşkın iyi uygulama ve materyal örneği etrafında bir araya geldi.

Konferansın 10. yılında katılımcılar, “Öğrenme Süreçlerinde Öğretmen Yaklaşımları”, “Kaynaştırma ve Özel Eğitim”, “Sürdürülebilir Kalkınma için Eğitim”, “Erken Çocukluk Eğitimi”, “Okul Yönetiminde Katılımcılık ve Liderlik” ile “Meslek Eğitimi” ve “Eğitim ve Sanat” alanlarında 110 iyi uygulama ve materyal örneğine ilişkin bilgi edinme şansı buldu. Sabancı Üniversitesi’nin katkılarıyla gerçekleştirilenkonferansa Türkiye’nin dört bir yanından 1.000 dolayında öğretmen, akademisyen, sivil toplum örgütü, kamu kuruluşu ve özel sektör temsilcisi katıldı.

Açış paneli: “Eğitimi Dönüştürmek”
Geçtiğimiz dönemde eğitim politikalarında yaşanan köklü değişikliklerin Türkiye’de tüm çocukların öğrenme deneyimlerine katkı yapabilmesi için tartışılması gereken pek çok konu ve atılması gereken birçok adım bulunuyor. Eğitimin kalitesini güçlendirmek için bürokraside, okulda ve öğretmenler nezdinde anlayış ve yaklaşım dönüşümüne olan güçlü gereksinime işaret eden ERG, eğitimde tüm sınırlılıklara rağmen iyi örnekler aracılığıyla kendini ve eğitimi geliştirmeye gönüllü ve kararlı yüzlerce eğitimcinin bir araya geldiği İÖK’ün bu dönüşümün bütüncül bir açıdan tartışılması için önemli bir fırsat sunduğuna inanıyor. Bu nedenle konferansın odağında “Eğitimi Dönüştürmek” teması yer aldı ve açış oturumunda eğitimin farklı boyutlarına ilişkin uygulama örnekleri bir araya getirildi. Açış konuşmaları, ABD’de yerleşik uluslararası mimarlık firması Cannon Design’dan Trung Le, TED Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Petek Aşkar, İngiltere’deki Creativity, Culture and Education’in kurucusu Paul Collard ve Başka Bir Okul Mümkün Derneği’nden Burak Ülman tarafından gerçekleştirildi. Konuşmacılar ayrıca gün boyu devam eden “Eğitimi Dönüştürmek Özel Oturumları”na katılarak katılımcılar ile birebir tartışma fırsatı buldu.

İKSV işbirliği ile Eğitim ve Sanat Özel Oturumu
Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 2013, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) işbirliğinde Eğitim ve Sanat Özel Oturumu’na ev sahipliği yaptı. Özel oturum kapsamında, Eğitim ve Sanat alanından seçilen iyi örnek uygulamalarının yanı sıra çeşitli atölye çalışmaları da düzenlendi.

TÜSİAD işbirliği ile Meslek Eğitimi Özel Oturumu
Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nda üçüncü kez, TÜSİAD işbirliği ile meslek eğitimi ile ilgili bir özel oturum yer aldı. Tüm güne yayılan bu özel oturum kapsamında, MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü’nün de katılımıyla gerçekleştirilen “Mesleki Eğitimde Güncel Gelişmeler ve Beklentiler” Paneli’nin ardından meslek liseleri, sivil toplum örgütleri ve özel sektörün meslek eğitiminde teorik ve uygulamalı iyi uygulama örnekleri paylaşıldı.

Konferans kapsamındaki yan etkinlikler
Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 2013, ana etkinliklere ek olarak birçok seminer ve atölye çalışmasına ev sahipliği yaptı. Edebiyattan görsel sanatlara, ekolojiden oyunlarla matematiğe, toplumsal cinsiyetten eleştirel düşünmeye birbirinden farklı birçok alan ve konunun eğitim ortamlarında ele alınmasına ilişkin gerçekleştirilen atölye çalışmaları da konferansın yan etkinlikleri arasında yer aldı.

Konferansa ilişkin ayrıntılı bilgi için: www.egitimdeiyiornekler.org

I. Sabancı Girişimcilik Zirvesi'nden

“I. Sabancı Girişimcilik Zirvesi”nin ilki Adana’da gerçekleşti

Sabancı Üniversitesi MBA Kulübü, girişimcilik vizyonunu tüm Türkiye’ye yaymak amacıyla “Anadolu’da Girişimcilik Seminerleri”ne başladı. Türkiye’nin en başarılı girişimcilerinden Sakıp Sabancı anısına düzenlenen dizinin ilk etkinliği, Çukurova Üniversitesi Sinerji Kulübü işbirliğiyle 11 Nisan 2013, Perşembe günü, Adana’da gerçekleşti.



Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Türkiye’de ilk kez hazırlanan “Üniversitelerarası Girişimcilik ve Yenilikçilik Endeksi”nde birinci sırada yer alan Sabancı Üniversitesi’nin MBA Kulübü, 11 Nisan 2013 Perşembe günü, Adana’da Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hipokrat Konferans Salonu’nda “I. Sabancı Girişimcilik Zirvesi”ni düzenledi. Sabancı Vakfı’nın desteğiyle düzenlenen zirve, girişimcilik vizyonunu bütün Türkiye’ye yaymayı ve ülke çapında birçok genci girişimciliğe teşvik etmeyi amaçlıyor.

Çukurova Üniversitesi Sinerji Kulübü öğrencileriyle işbirliği içinde gerçekleştirilen etkinlikte; Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Selim Balcısoy “Girişimcinin Yol Haritası”, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Genel Sekreteri Mete Çakmakçı “Girişimciliğin DNA’sı”, Galata Business Angels’tan Serhat Görgün “Yatırımcıların Gözünden Girişimcilik” ve Yemeksepeti.com Kurucusu Melih Ödemiş “2000’den Bugüne Türkiye’de İnternet Girişimciliğinin Hikayesi: Yemeksepeti.com” başlıklı konuşma yaptılar.

“Hergün yeniden başlamaya hazır olun”
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Selim Balcısoy “Girişimcinin Yol Haritası” konuşmasında girişimciliğin para için yapılmayacağını, yapılan işten zevk almanın, fikrin insanların hayatını manalandırmasının önemine vurgu yaptı. Yeni kurulmuş şirketlerde çalışmanın önemine değinen Dr. Balcısoy, oradaki dinamikleri anlamanın çok önemli olduğunun altını çizdi. Gençlere hızlı olmaları konusunda tavsiyede bulunan Dr. Selim Balcısoy; “Kaybetmek bu işin doğasında var, hergün yeniden başlamaya hazır olun” dedi.

Başarılı girişimcilerin özellikleri
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Genel Sekreteri Mete Çakmakçı “Girişimciliğin DNA’sı” başlıklı konuşmasında girişimciliğin kişilik yeteneklerinin gelişmesiyle gelişen bir formasyon olduğunu söyledi. Girişimciden beklenenin, doğru ürünü / hizmeti, doğru yer ve doğru zamanda sunma ve yönetme yetisi olduğunu belirtti. Mete Çakmakçı girişimcinin, ulaşabileceği araç ve olanakları yeni değer yaratmak üzere hareke geçirmek ve yönetmek yetisi ve motivasyonu olan kişiler olduğunu söyledi. Mete Çakmakçı, başarılı girişimcilerin özelliklerini şöyle tanımladı: Öz farkındalık yeteneği, merak, dinleme yetisi, hikaye anlatma yeteneği. Bunlara soru sorma ve organizasyon yeteneklerini de ekledi.

Güçlü yatırımcıların özellikleri
Galata Business Angels’tan Serhat Görgün “Yatırımcıların Gözünden Girişimcilik” başlıklı konuşmasında girişimcilerin finansmana ve yatırımcılara ulaşma yollarını anlattı. Serhat Görgün, girişimcilerin yatırımcılarla iletişim kurarken dikkat etmesi gereken noktaları da konuşmasında anlattı. Yatırımcıların girişimcileri nasıl değerlendirdiği konusunda bilgi veren Görgün, girişimcilerin de yatırımcıları nasıl değerlendireceği konusunda da bilgiler verdi. Serhat Görgün güçlü yatırımcıların özelliklerini şöyle sıraladı: Trende değil insana yatırım yapar; büyük fikir arayışı ile harekete geçer; başarısızlıktan korkmaz; portfolyo yönetimi ve portfolyo şirketlerine desteği iyi bilir; iyi bir koçtur; diğer yatırımcıların öncü olmasını beklemez.

Yemeksepeti.com’un başarı hikayesi
Yemeksepeti.com Kurucusu Melih Ödemiş “2000’den Bugüne Türkiye’de İnternet Girişimciliğinin Hikayesi: Yemeksepeti.com” başlıklı konuşmasında Yemeksepeti.com’un elde ettiği başarıyı kuruluşundan bugüne edindikleri tecrübeleri gençlerle paylaştı.

Konuşmaların ardından soru- cevap paneline geçildi. Etkinliğin sonunda katılımcılara sertifika verildi.

Eğitimde İyi Örnekler

Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 10. Yılında 13 Nisan’da Sabancı Üniversitesi’nde!

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 2013’ü, 13 Nisan’da Sabancı Üniversitesi yerleşkesinde düzenliyor.

Konferansta, 1045 başvuru arasından seçilen 110 iyi uygulama ve materyal örneği yaratıcıları tarafından katılımcılarla paylaşılacak. Konferans “Eğitimi Dönüştürmek” temalı konuşmalarla açılacak ve iyi örnek sunuşlarının yanı sıra özel oturumlar ve çeşitli atölyelere ev sahipliği yapacak. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın açılışına Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da katılacak.
Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) 2004’ten bu yana düzenlediği Eğitimde İyi Örnekler Konferansları, öğrenme süreçlerinde kilit role sahip eğitimcileri meslektaşlarıyla bir araya getirerek iyi uygulamaların paylaşılmasını ve yaygınlaştırılmasını amaçlıyor. Eğitimciler için alternatif bir öğrenme ortamı sunan konferanslar ve yerel çalıştaylarında bugüne kadar, başta öğretmenler olmak üzere aralarında Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), sivil toplum örgütleri ve özel sektörden temsilciler, akademisyenler, veliler ve öğrencilerin bulunduğu 15.000’i aşkın katılımcı, 1.000’i aşkın iyi uygulama ve materyal örneği etrafında bir araya geldi.

Konferansın 10. yılında katılımcılar, “Öğrenme Süreçlerinde Öğretmen Yaklaşımları”, “Kaynaştırma ve Özel Eğitim”, “Sürdürülebilir Kalkınma için Eğitim”, “Erken Çocukluk Eğitimi”, “Okul Yönetiminde Katılımcılık ve Liderlik” ile “Meslek Eğitimi” ve “Eğitim ve Sanat” alanlarında 110 iyi uygulama ve materyal örneğine ilişkin bilgi edinme şansı bulacak. Sabancı Üniversitesi’nin katkılarıyla gerçekleştirilecek konferansa Türkiye’nin dört bir yanından 1.000 dolayında öğretmen, akademisyen, sivil toplum örgütü, kamu kuruluşu ve özel sektör temsilcisinin katılmasını bekleniyor.

Açış paneli: “Eğitimi Dönüştürmek

Geçtiğimiz dönemde eğitim politikalarında yaşanan köklü değişikliklerin Türkiye’de tüm çocukların öğrenme deneyimlerine katkı yapabilmesi için tartışılması gereken pek çok konu ve atılması gereken birçok adım bulunuyor. Eğitimin kalitesini güçlendirmek için bürokraside, okulda ve öğretmenler nezdinde anlayış ve yaklaşım dönüşümüne olan güçlü gereksinime işaret eden ERG, eğitimde tüm sınırlılıklara rağmen iyi örnekler aracılığıyla kendini ve eğitimi geliştirmeye gönüllü ve kararlı yüzlerce eğitimcinin bir araya geldiği İÖK’ün bu dönüşümün bütüncül bir açıdan tartışılması için önemli bir fırsat sunduğuna inanıyor. Bu nedenle konferansın odağında “Eğitimi Dönüştürmek” teması yer alıyor ve açış oturumunda eğitimin farklı boyutlarına ilişkin uygulama örnekleri bir araya getiriliyor. Açış konuşmaları, ABD’de yerleşik uluslararası mimarlık firması Cannon Design’dan Trung Le, TED Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Petek Aşkar, İngiltere’deki Creativity, Culture and Education’in kurucusu Paul Collard ve Başka Bir Okul Mümkün Derneği’nden Burak Ülman tarafından gerçekleştirilecek. Konuşmacılar ayrıca gün boyu devam edecek “Eğitimi Dönüştürmek Özel Oturumları”na katılarak katılımcılar ile birebir tartışma fırsatı bulacaklar.

İKSV işbirliği ile Eğitim ve Sanat Özel Oturumu
Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 2013, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) işbirliğinde Eğitim ve Sanat Özel Oturumu’na ev sahipliği yapacak. Özel oturum kapsamında, Eğitim ve Sanat alanından seçilen iyi örnek uygulamalarının yanı sıra çeşitli atölye çalışmaları da düzenleniyor.

TÜSİAD işbirliği ile Meslek Eğitimi Özel Oturumu
Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nda üçüncü kez, TÜSİAD işbirliği ile meslek eğitimi ile ilgili bir özel oturum yer alacak. Tüm güne yayılan bu özel oturum kapsamında, MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü’nün de katılımıyla gerçekleştirilecek “Mesleki Eğitimde Güncel Gelişmeler ve Beklentiler” Paneli’nin ardından meslek liseleri, sivil toplum örgütleri ve özel sektörün meslek eğitiminde teorik ve uygulamalı iyi uygulama örnekleri paylaşılacak.

Konferans kapsamındaki yan etkinlikler
Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 2013, ana etkinliklere ek olarak birçok seminer ve atölye çalışmasına ev sahipliği yapıyor. Edebiyattan görsel sanatlara, ekolojiden oyunlarla matematiğe, toplumsal cinsiyetten eleştirel düşünmeye birbirinden farklı birçok alan ve konunun eğitim ortamlarında ele alınmasına ilişkin gerçekleştirilecek atölye çalışmaları da konferansın yan etkinlikleri arasında yer alıyor.

Tarih: 13 Nisan 2013, Cumartesi
Saat: 09.00-18.15
Yer: Sabancı Üniversitesi Orhanlı - Tuzla
Konferansa ilişkin ayrıntılı bilgi için: www.egitimdeiyiornekler.org

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Hakkında
2003 yılında Sabancı Üniversitesi bünyesinde yaşama geçen ERG, Türkiye’de eğitim politikalarının iyileştirilmesine yönelik araştırma, savunu ve eğitim çalışmalarını “herkes için kaliteli eğitim” vizyonu doğrultusunda sürdürüyor.
ERG, Anne Çocuk Eğitim Vakfı, Aydın Doğan Vakfı, Bahçeşehir Üniversitesi, Borusan Kocabıyık Vakfı, Elginkan Vakfı, Enerji-Su, Enka Vakfı, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, Kadir Has Vakfı, Mehmet Zorlu Vakfı, MV Holding, Nafi Güral Eğitim Vakfı, Sabancı Üniversitesi, The Marmara Hotels and Residences, Tüm Özel Eğitim Kurumları Derneği, Türkiye Vodafone Vakfı, Vehbi Koç Vakfı ve Yapı Merkezi tarafından destekleniyor.

Mor ve Ötesi geliyor!

Mor ve Ötesi, uzun bir aradan sonra bir kez daha Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi (SGM) sahnesinde konser veriyor...



Grup büyük beğeniyle karşılanan albümü "Güneşi Beklerken" özel konserleriyle kampüsümüzü taçlandırıyor, üstelik konuk müzisyenlerin da katılımıyla çalınacak olan albümün tamamının yanı sıra mor ve ötesi’nin klasik repertuarı ve hit şarkılarıyla dopdolu bu konserde siz de olmak istiyorsanız biletlerinizi erkenden almayı unutmayın.

Konser tarihi: 16 Nisan 2013 salı,
Saat: 20:00
Yer: SGM
Biletler: SGM Bilet Satış Gişesi
Bilet Fiyatları: SU Öğrenci 7 TL , Öğrenci 17 TL

Liseli dansçılar yarıştı

Sabancı Üniversitesi Dans Kulübü SUdance liseli dans gruplarını yarıştırdı.

Sabancı Üniversiresi Dans Kulübü SUdance tarafından bu sene ikinci kez düzenlenen, Sabancı Üniversitesi 2.Liselerarası Dans Yarışması 11 Nisan Perşembe Günü saat 16.00'da Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezinde gerçekleşti.

İstanbul'dan çok sayıda lisenin katıldığı yarışmada gerek kostüm gerekse koreografileri ile birbirinden başarılı gösteriler sunan liseli gruplar jüri üyelerini zorladı izleyenlere ise dans şöleni yaşattı.

Yarışmanın sonunda ise kazan gruplar şöyle:

Üçüncülük ödülünü MEF Okulları ve Darüşşafaka Lisesi paylaştı.

İkincilik ödülünü Cağaloğlu Anadolu Lisesi aldı. Aynı grup geçen yıl Sabancı Üniversitesi 1.Liselerarası Dans Yarışmasında birinci olmuştu.

Birinci olan grup ise Florya Anadolu Lisesi oldu.

Florya Anadolu Lisesi önümüzdeki günlerde düzenlenecek üniversitelerarası dans yarışmasında da sahne alacak.

 

Saygıyla Anıyoruz...

Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Onursal Başkanı merhum Sakıp Sabancı'yı saygıyla anıyoruz...

Sakıp Sabancı Anısına Zirve

“I. Sabancı Girişimcilik Zirvesi”nin ilk durağı üniversitemizin Mütevelli Heyeti Onursal Başkanı merhum Sakıp Sabancı anısına Adana'da gerçekleşecek.

Sabancı Üniversitesi MBA Kulübü, girişimcilik vizyonunu tüm Türkiye’ye yaymak amacıyla “Anadolu’da Girişimcilik Seminerleri”ne başlıyor.

Türkiye’nin en başarılı girişimcilerinden Sakıp Sabancı anısına düzenlenen dizinin ilk etkinliği, Çukurova Üniversitesi Sinerji Kulübü işbirliğiyle 11 Nisan 2013, Perşembe günü, Adana’da gerçekleşecek.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Türkiye’de ilk kez hazırlanan “Üniversitelerarası Girişimcilik ve Yenilikçilik Endeksi”nde birinci sırada yer alan Sabancı Üniversitesi’nin MBA Kulübü, 11 Nisan 2013 Perşembe günü, Adana’da Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hipokrat Konferans Salonu’nda “I. Sabancı Girişimcilik Zirvesi”ni düzenleyecek.

Hacı Ömer Sabancı Vakfı’nın ana sponsorluğunda düzenlenecek zirve, girişimcilik vizyonunu bütün Türkiye’ye yaymayı ve ülke çapında birçok genci girişimciliğe teşvik etmeyi amaçlıyor. Zirve kapsamında, Türkiye’nin en genç girişimcileri hikayelerini paylaşacak, Türkiye’nin en başarılı girişimcileri gençlere tavsiyelerde bulunacak, girişimcilere destek olan firmalar teşviklerinden bahsedecek ve gençler konuşmacılarla birebir tanışma fırsatı bulacak. 

Çukurova Üniversitesi Sinerji Kulübü öğrencileriyle işbirliği içinde gerçekleştirilecek etkinlikte; Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Selim Balcısoy “Girişimcinin Yol Haritası”, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Genel Sekreteri Mete Çakmakçı “Girişimciliğin DNA’sı”, Galata Business Angels’tan Serhat Görgün “Yatırımcıların Gözünden Girişimcilik” ve Yemeksepeti.com Kurucusu Melih Ödemiş “2000’den Bugüne Türkiye’de İnternet Girişimciliğinin Hikayesi: Yemeksepeti.com” başlıklı konuşma yapacaklar. Konuşmaların ardından soru- cevap paneline geçilecek. Ücretsiz ve herkese açık düzenlenecek etkinliğin sonunda katılımcılara sertifika verilecek.

“I. Sabancı Girişimcilik Zirvesi”nde sizi aramızda görmekten mutluluk duyacağız.

Program:

Tarih: 11 Nisan 2013, Perşembe
Yer: Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Hipokrat Konferans Salonu
Saat: 12.30-12.40 Açılış Konuşması (SU MBA Kulübü Başkanı)
12.40-13.20 Selim Balcısoy, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi
13.20-13.30 Ara
13.30-14.10 Mete Çakmakçı, TTGV Genel Sekreteri
14.10-14.20 Ara
14.20-15.00 Serhat Görgün, Galata Business Angels Kurucu Üye
15.00-15.10 Ara
15.10-15.50 Melih Ödemiş, yemeksepeti.com Kurucusu
15.50-16.00 Ara
16.00-17.00 Soru-Cevap Paneli
17.00 Çekiliş sonucu ve hediye verilmesi

Sakıp Sabancı Anısına Zirve

“I. Sabancı Girişimcilik Zirvesi”nin ilk durağı üniversitemizin Mütevelli Heyeti Onursal Başkanı merhum Sakıp Sabancı anısına Adana'da gerçekleşecek.

Sabancı Üniversitesi MBA Kulübü, girişimcilik vizyonunu tüm Türkiye’ye yaymak amacıyla “Anadolu’da Girişimcilik Seminerleri”ne başlıyor.

Sabancı Vakfı’nın desteğiyle düzenlenecek zirve, Türkiye’nin en başarılı girişimcilerinden Sakıp Sabancı anısına düzenlenen dizinin ilk etkinliği, Çukurova Üniversitesi Sinerji Kulübü işbirliğiyle 11 Nisan 2013, Perşembe günü, Adana’da gerçekleşecek.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Türkiye’de ilk kez hazırlanan “Üniversitelerarası Girişimcilik ve Yenilikçilik Endeksi”nde birinci sırada yer alan Sabancı Üniversitesi’nin MBA Kulübü, 11 Nisan 2013 Perşembe günü, Adana’da Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hipokrat Konferans Salonu’nda “I. Sabancı Girişimcilik Zirvesi”ni düzenleyecek.

Hacı Ömer Sabancı Vakfı’nın ana sponsorluğunda düzenlenecek zirve, girişimcilik vizyonunu bütün Türkiye’ye yaymayı ve ülke çapında birçok genci girişimciliğe teşvik etmeyi amaçlıyor. Zirve kapsamında, Türkiye’nin en genç girişimcileri hikayelerini paylaşacak, Türkiye’nin en başarılı girişimcileri gençlere tavsiyelerde bulunacak, girişimcilere destek olan firmalar teşviklerinden bahsedecek ve gençler konuşmacılarla birebir tanışma fırsatı bulacak. 

Çukurova Üniversitesi Sinerji Kulübü öğrencileriyle işbirliği içinde gerçekleştirilecek etkinlikte; Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Selim Balcısoy “Girişimcinin Yol Haritası”, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Genel Sekreteri Mete Çakmakçı “Girişimciliğin DNA’sı”, Galata Business Angels’tan Serhat Görgün “Yatırımcıların Gözünden Girişimcilik” ve Yemeksepeti.com Kurucusu Melih Ödemiş “2000’den Bugüne Türkiye’de İnternet Girişimciliğinin Hikayesi: Yemeksepeti.com” başlıklı konuşma yapacaklar. Konuşmaların ardından soru- cevap paneline geçilecek. Ücretsiz ve herkese açık düzenlenecek etkinliğin sonunda katılımcılara sertifika verilecek.

“I. Sabancı Girişimcilik Zirvesi”nde sizi aramızda görmekten mutluluk duyacağız.

Program:

Tarih: 11 Nisan 2013, Perşembe
Yer: Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Hipokrat Konferans Salonu
Saat: 12.30-12.40 Açılış Konuşması (SU MBA Kulübü Başkanı)
12.40-13.20 Selim Balcısoy, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi
13.20-13.30 Ara
13.30-14.10 Mete Çakmakçı, TTGV Genel Sekreteri
14.10-14.20 Ara
14.20-15.00 Serhat Görgün, Galata Business Angels Kurucu Üye
15.00-15.10 Ara
15.10-15.50 Melih Ödemiş, yemeksepeti.com Kurucusu
15.50-16.00 Ara
16.00-17.00 Soru-Cevap Paneli
17.00 Çekiliş sonucu ve hediye verilmesi

Akıntıya Karşı Yüzen Alabalık: Lanfranco Aceti

Lanfranco Aceti: “Basmakalıp fikirlere ve tiplere inanmayan bir insanım. Bazen genel kanının doğruluğuna inanmıyorsam, tam tersini yapıp onun yanlış olduğunu ortaya çıkarmaya çalışırım.”


Lanfranco Aceti, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi öğretim üyelerimizden.  Çağdaş sanat ve dijital kültür alanlarında dersler veriyor. Sanatçı, küratör, akademisyen, araştırmacı, uluslararası tanınırlığı olan bir kişi. Çalışmaları Londra’daki Institute of Contemporary Art (ICA), TATE Modern, Venedik Bienali, MoMA’da sergilenmiş. Karaköy’deki binamızda bulunan Kasa Galeri’nin direktörlüğünü de yapıyor. MIT yayınlarından Leonardo Electronic Almanac’ın Genel Yayın Yönetmenliğini de yürütüyor. Aynı zamanda Goldsmiths College, University of London'da konuk öğretim üyeliği de yapıyor. 

Aynı anda bu kadar çok görevi yürüten Lanfranco Sabancı Üniversitesi’ne geldikten 4 ay gibi çok kısa bir zamanda dünyanın en büyük elektronik sanat festivali ISEA’yı İstanbul’a Türkiye’ye kazandırdı. Lanfranco ile ISEA2011 hazırlık sürecinde yaşadıklarını, İtalya ve İngiltere’deki deneyimlerini konuştuk.



Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim üyesi Lanfranco Aceti ile birlikteyiz. Merhaba Lanfranco, ne kadar oldu Türkiye’ye geleli? İstanbul ile ilgili ilk izlenimlerini bizimle paylaşır mısın?
 4,5 yıl önce, 2008 yılının Ağustos ayında geldik. İlk geldiğimizde biz de herkesin yaptığı gibi bir turistik gezi yaptık ve önce Sultanahmet’e gittik. Ama kampüse taşınacağımız zaman bizi neyin beklediğini bilmediğimiz için Sultanahmet’te yastık, çarşaf gibi malzemeler aramaya başladık. Tabii turistik bir mekan olduğu için de kolay kolay bulamayıp Kapalıçarşı’ya gittik ve kaybolduk. Kapalıçarşı’da geleneksel yorgan işi yapan birini gördük ve yanına gittik, o da sağ olsun bize yardımcı oldu. Yastığın içine konan malzemeyi verdi. Elimde kocaman plastik bir poşet taşıyıp getirdim, yorgancı Kapalıçarşı’dan Tuzla’ya kampüse kadar bizi getirmesi için bir araç da ayarladı. Bizimle birlikte Kapalıçarşı’dan kampüse kadar geldi. Yolda gelirken arabada çok güzel, neşeli bir müzik de vardı, çok mutlulukla hatırlıyorum o seyahati. İstanbul’a ilk kez gelmiştim ve şehir merkezinden araba ile kampüse doğru geliyorduk. Arabada giderken “Tanrım ne kadar büyük bir şehir, gidiyorsunuz gidiyorsunuz asla bitmiyor” dile düşünmüştüm. Şehrin merkezinden ve bir sürü değişik yer var ve uzanıyor şehir bu yöne doğru diye düşündüm. İnsanlar çok yardımsever, insanlar size yardım etmek için yollarını değiştirebilirler, size ellerinden geleni yaparlar. Eskiden Avrupa’da da biraz böyleydi ama, son zamanlarda değişiyor. İnsanlar çok yardımsever ve aynı zamanda çalışkan da. Yalnız bürokrasi o kadar fazla ki ne kadar çok saat çalışılsa da üretim aynı oranda olmuyor. Bu kadar bürokrasi olmasa o kadar çok çalışmaya çok daha üretken olunabilir bence.

Türkiye’ye Sabancı Üniversitesi’nde çalışmaya başlamadan önce geldin mi?
Evet. 18 yaşındayken ilk kez Türkiye’ye geldim.

Lanfranco İtalyan asıllı, İngiliz vatandaşısın. İki vatandaşlığın var, hem İtalyan, hem İngiliz vatandaşı. Lanfranco Aceti, sanatçı, küratör, akademisyen. Sabancı Üniversitesi’ne akademisyen olarak geldin değil mi?
Evet.

Sabancı Üniversitesi’ne geldiğin zaman büyük bir uluslararası organizasyon kazandırdın diye biliyorum Lanfranco. Dünyanın en büyük elektronik sanat festivali olarak tanımlanan ISEA (Inter-Society for the Electronic Arts) “Uluslararası Elektronik Sanatlar Sempozyumu”nu İstanbul’a, Türkiye’ye kazandırdın. Bu süreci anlatır mısın?
İstanbul’a ilk taşınmaya karar verdiğimde bazı akademisyen arkadaşlarım bunun çok heyecanlı bir şey olduğunu, İstanbul’da çok fazla şey yapılabileceğini vesaire söylediler. Ama bir kısım akademisyenler ise bu kadar olumlu karşılamadı ve tam olarak bana kariyerimi öldüreceğimi söylediler İstanbul’a taşınarak. Ama ben basmakalıp fikirlere ve tiplere inanmayan bir insanım. Bazen genel kanının doğruluğuna inanmıyorsam, tam tersini yapıp onun yanlış olduğunu ortaya çıkarmaya çalışırım.



Mücadeleci bir kişiliğin var. 
Kesinlikle, evet. Uzun zamandır akıntıya karşı yüzen yaşlı bir alabalığım ben. Buraya taşındığımda ISEA2011’i organize etme fikri aklımdaydı. Bunun dışında da MIT’nin sanat, bilim, teknoloji alanında uluslararası akademik bir yayını olan Leonardo Electronic Almanac’ın  yayın yönetmeni ayrılıyordu ve dergiye yeni bir yönetmen arıyorlardı. Ben her ikisini de almak istedim ve ikisine de başvurdum. Hem ISEA2011’i İstanbul’a aldık, hem de Leonardo Electronic Almanac’ın genel yayın yönetmeni oldum. İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz ISEA2011 bu organizasyonun 17.si oldu. Bu yıl ISEA’nın 19.su Sidney’de gerçekleşiyor, ama bu etkinliği organize eden bazı insanlar birden fazla görev aldıkları için şu anda  “ISEA Başkanı” unvanını taşıyan 15 akademisyen var tüm dünyada.  Bu unvan sanat yönetmenliği ve konferans başkanlığını içeriyor. Dünyada ISEA’yı organize etmiş akademisyen sayısının 15 olması, onun ne kadar büyük bir konferans olduğunu gösteriyor.
2011 Eylül’ünde ISEA’yı burada gerçekleştirdik. Zordu, ama üniversitemiz için çok önemli bir organizasyon oldu. Bundan ötürü Sabancı Üniversitesi’nin, uluslararası platformda, medya, sanat, sanat bilim teknoloji ilişkileri konusunda çalışmalar yürüten bir üniversite olarak bilinirliği çok arttı. Sidney Üniversitesinden, MIT’ye, Sorbonne’dan Tokyo’ya kadar birçok akademisyen artık Sabancı Üniversitesi’nin adını bu alanda da biliyor, tanıyor. ISEA’nın hem öncesindeki hazırlık sürecinde hem de organizasyon sırasında çok sıradışı öğrencilerim oldu.

Özden Şahin, Deniz Cem Önduygu, Mehveş Çetinkaya gece gündüz çalışarak bu etkinliğin gerçekleşmesini sağladılar, onlar olmasaydı gerçekleşmezdi bu etkinlik. Özden Şahin konferans ve program direktörlüğünü yaptı. Deniz Cem Önduygu tüm etkinliğin tasarım işlerini yaptı. Son 6 ayda ekibimize katılan eski bir Sabancı öğrencisi olan  Mehveş Çetinkaya da konferans ve sergi organizatörlüğünü yaptı. Ve buradan da anladık ki sanılanın aksine İstanbul’a gelmek kariyer öldürmek değil tam tersine çok daha güzel fırsatların kullanılabileceği bir şey olabilir.

Belki biraz da heyecanlı.
Evet.

Zor, mücadele ve heyecan, adrenalin.
Güzel yemek.

Evet, yemekler güzel, heyecan var, rutin değil.
Evet.

Peki, ISEA2011’in Sabancı Üniversitesi tarafından İstanbul’da yapılması kesinleştikten sonra hazırlıklar için kollar sıvandı. İstanbul’da nerede ne yapılacağı zaten daha önceden planlanmıştı sanırım. İşbirliği yapılacak ya da mekanları kullanılacak belediye, şehirhatları gibi kurumlar ile görüşülmeye başlandı değil mi?Ne kadar sürdü bu hazırlıklar?
2009’un bahar mevsiminde ISEA’ya olan başvurumuz kabul edildi. Ben buraya 2008’de geldim, gelir-gelmez çalışmalara başladım. 2009 baharında da kabul edildi. Yani Türkiye’ye gelip Sabancı Üniversitesi’nde çalışmaya başladıktan dört ay sonra ISEA2011’i almıştık. Bu süreç bir sömestr sürdü diyebiliriz. Ama ne yapmak istediğimi önceden biliyordum.



Ne yapmak istediğini biliyordun, bilerek geldin ve yine de bir 4 ay sonra kolları sıvadın ve işe giriştin, kültürünü bilmediğin insanlarla muhatap olup, bürokrasi çemberinden geçip bazı kamu kurumlarına planlanan çalışmaları anlatmak ve onları birlikte çalışmaya ya da bazı hizmetleri ile mesela belediye mekanlarını, Şehir Hatları vapurlarını sergi mekanı olarak kullanmalarına izin vermek gibi ISEA’ya destek olmaya ikna etmek durumunda kaldın. Nasıl yürüttün bu süreci?
Türk bürokrasisi zor, ama Fakültemizde çalışan idari kadromuz Viket Galimidi, Sumru Şatır, İnci Ceydeli, Tuğcan Başaran, onlar bürokrasiyi kolaylaştırmak için çok uğraştılar, çok fazla çalışarak insanların işlerinin rahat yürümesini sağladılar.

Bu arkadaşlarımız fakültemizin omurgası ve onlar sayesinde işler çok güzel yürüyor. Üniversite dışındaki kurumlarla yaptığımız çalışmalarda bazı şeyler  zor oldu hatta imkansızdı diyebilirim ama bazı şeyler de çok kolay oldu. Örneğin İDO’dan, daha doğrusu Şehir Hatlarından iki tane vapur sponsorluğu aldık ISEA için ve konferansımızın bir bölümünü vapurda yaptık iki gün boyunca. Ve bunun için hiçbir ücret ödemedik. Dünyanın bir sürü yerinde böyle bir imkanı size sağlamazlar. Dolayısıyla, çok cömertlerdi ve çok güzel oldu böyle bir etkinlik. Onun dışında Belediyeden Sanat Galerisini aldık, bazı etkinliklerimiz, kamusal alanda yapılan performanslar için Taksim Meydanı’nın bir kısmını kullandık ki bu da çok önemliydi bizim için, etkinliğe çok güzel bir katkıda bulundu. Ancak, bazı müze direktörleri, devlet kurumları zorluk çıkardılar. Örneğin Galata Mevlevihane Müzesiyle çalışamadık, çünkü direktör önce başta talebimize sıcak baktı, olur yaparız dedi, sonra, belki olur bilemem dedi, ama biz yurt dışından Avustralya’dan, Amerika’dan, Uzak Doğu’dan sanatçılar çağırıyorduk ve sanatçılarımızın önceden sergi mekanını bilmesi gerekiyordu. İşlerini mekana göre hazırlayacaklar ve biz de ona göre mekanı düzenleyecektik. Bu nedenle, bizi son dakikaya kadar bekleten bu kurumlarla çalışamayacağımızı fark edip rotamızı başka mekanlara çevirdik.



Bu kurumlar ile görüşürken enteresan bir olay yaşadın mı?
Evet, bir müze müdürü Türkiye’de işlerin değişik işlediğini, Bizans oyunları olduğunu söyledi. Bu nedenle bazı şeylerin yapılamayacağını, özellikle çok yenilikçi çalışmaların yapılamayacağını ima etti. Ama ben tam tersini düşünüyorum . Biz ne istediğimiz konusunda çok çok nettik, açık açık ne istediğimizi söyledik ve böylece istediğimiz şeyleri de alabildik. Ve ben o müze müdürüne; “sizin gibi insanlar yüzünden gençler atak olamıyorlar, bir şeyler yapmak istemiyorlar, çünkü durdurulacaklarını biliyorlar” dedim.

Bu süreçte değişik kurumlarda farklı yapılarda insanlarla muhatap olmuşsun, doğal olarak.  Sen hep gülümseyen bir insansın ama ISEA hazırlıkları için koştururken yaşadığın şimdi düşündüğünde seni gülümseten anılar var mı?
ISEA sırasında hazırlıklar için Özden ile birlikte sabah en erken servisle kampüsten ayrılıyorduk. Sabah 06:00 servisine yetişebilmek için 05:00’te uyanıp, gece 23:00’deki son servisle geri geliyorduk ve bütün gün boyunca çalışıyorduk şehirde. Bu tempo tüm hafta boyunca kesintisiz bu şekilde devam ediyordu, gece en son servisle gelip sabah aynı şekilde en erken servisle çıkıp gidiyorduk. Performanslarımız  ve başka etkinliklerimizde Taksim Meydanını kullanabilmek için zabıtadan izin almamız gerekiyordu. Bu nedenle birkaç hafta peş peşe, haftada bir gün Tuzla’dan kalkıp Topkapı’ya zabıta merkezine  gittik. Özden ile birlikte sabah çok erken saatlerde gittik. Çünkü, merkezde belli bir randevu saati vardı, onu kaçırdığınızda çok kalabalık oluyordu. İstanbul gibi kalabalık bir kentte bir sürü insan zabıtaya başvurduğu için oluşan kalabalıktan ötürü daha geç saatlerde içeri girmek mümkün olmuyordu. Zabıta merkezine ilk gittiğimizde bir kantin gördük, orada çalışan işçiler, zabıtalardan oluşan kalabalık topluluk kahvaltı ediyorlardı. Biz de sandviç alalım dedik, kocaman bir tam ekmek boyutunda birer sandviç verdiler bize. Çok şaşırdık ilk başta, çok da ucuzdu yani, 2-3 liralık bir sandviç, ama dev gibi ekmekler düşün. Canlı, cıvıl cıvıl bir ortamdı, biz de çok eğlendik tabii ondan sonra her gittiğimizde çevremizde işçilerle, zabıtalarla beraber orada yemeğe başladık. İzin almak için görüştüğümüz zabıtaların müdürü ya da şefi mi desem? Yani izin belgesine son imzayı atacak kişi ne istediğimizi anlamadı. Sonra Özden Türkçe olarak ne istediğimizi tarif etti ama şef pek de dinliyor gibi değildi. Ancak evraklarımız arasında belediyenin Taksim Meydanı’ndaki Cumhuriyet Sanat Galerisi ile ilgili imzalanmış izin belgesini görünce ikna olup tamam dedi. Zabıta şefi daha sonra o izin belgesini görene kadar bize pek kulak asmadığını kendisi itiraf etti. Sonra bir şekilde sohbet, şefin masa tenisi sevdiğine geldi. Biz de o sırada ISEA’da sergilemek için robot getirmek istiyorduk. İki tane uçabilen ve tenis topunu birbirine atarak tenis oynayabilen robot vardı, İsviçre’deki bir üniversiteden, onu getirecektik. Biz de ondan bahsettik, fikir çok hoşuna gitti ve imzaladı iznimizi.


Çok güzel, yani zabıtaların şefi tenisi sevdiği için hayatınız kolaylaştı. 
Hatta sanat, bilim, teknoloji etkinliği dediğimde, ben de hep bilim insanı olmak istiyorum dedi yanlış hatırlamıyorsam, TÜBİTAK ödüllerim var benim diye de birazcık paylaştı. Ama kimse o merkeze gidip gelmelerimiz, beklemelerimiz sırasında Özden ile benim orada ne yaptığımızı anlamadı ve bunlar buraya acaba nereden düştü diye herkes merakla baktı bize. Çok değişik gördüler, epey dikkat çektik orada.

Bu kadar büyük bir organizasyonu çok küçük bir ekip ile gerçekleştirdin. Fakültedeki dört kişilik idari kadronun desteği dışında sahada yalnızca   4 kişiydiniz.  Diğer ISEA organizasyonlarında durum nedir?

Biz den bir önce ki ISEA2010, Avrupa kültür başkentinden destek aldığı için Almanya Ruhr Bölgesinde düzenlenmişti ve 60 kişilik bir kadroları vardı. Bizimkine dinleyici ve konuşmacı olarak 1400 kişi katıldı. Dünyanın çeşitli bölgelerinden 1400 kişinin katıldığı uluslararası bir organizasyonu çok küçük bir kadro ile gerçekleştirdik. Evet, hatta aramızda espri yapıyorduk bir Türk ve bir İtalyan 60 Almanın işini üstlendi diye.


Devam edecek…


Abone ol