Ana içeriğe atla

Şebnem Burcuoğlu ile medya ve iletişim üzerine

Kocan Kadar Konuş kitabının yazarı Şebnem Burcuoğlu 23 Kasım Pazartesi günü kampüsümüzde kitapseverlerle sohbet edecek.


İlk ve ikinci kitabıyla çok satanlar rafından inmeyen, BKM tarafından filme uyarlanarak çok beğenilen Kocan Kadar Konuş serisinin yazarı Şebnem Burcuoğlu, 23 Kasım 2015 Pazartesi günü saat 19.30'da sinema salonuna Medya Kulübü tarafından düzenlenen etkinlikte okurları ile buluşacak.

Yazarlık kariyerinin yanı sıra uzman bir kurumsal iletişimci olan ve son derece başarılı bir akademik geçmişe sahip Şebnem Burcuoğlu, Medya Kulübü tarafından düzenlenen etkinlikte 'medya ve kurumsal iletişim' üzerine merak edilenleri konuşacak, sorulara cevap verecek. Etkinlik sırasında açık olacak stand'tan kitap satışı yapılacağı gibi okurları Burcuoğlu'na kitaplarını imzalatma şansı da bulabilecek.

LYO Öğrencimiz Nazlı Yurdakul ve Rektörümüzün Çalışması

Lise Yaz Okulu öğrencimiz Nazlı Yurdakul, Rektörümüzle ortak makaleye imza attı

2015 Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu öğrencisi Robert Kolej'den Nazlı Yurdakul ve Rektörümüz Nihat Berker "A Comparative Study of Interdisciplinarity in Sciences in South Korea, Turkey, and USA" adlı bir makale yazdı. 


Nazlı'nın Rektörümüz Nihat Berker'le birlikte yazdığı makale, Güney Kore, Türkiye ve ABD'de yürütülen disiplinlerarası bilimsel çalışmalar arasında yaptıkları karşılaştırmalı analizleri içeriyor. 

Okumak için tıklayın

Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu öğrencilere akademik ve kültürel gelişim fırsatları sunuyor

Lise öğrencilerine gerçek bir üniversite deneyimi yaşatmayı amaçlayan Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu öğrencilerine dünya çapında başarılı olmuş akademisyen ve bilim insanları ile projeler geliştirmeleri için fırsat sunuyor. 

Program lise öğrencilerine fen bilimlerinden yönetim bilimlerine; sanattan sosyal bilimlere; dil eğitiminden meslekler ve üniversiteler hakkında bilgilendirici seminerlere uzanan zengin bir içerik sunuyor.

Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu’nda 2015 yılında Türkiye’den ve yurtdışından toplam 991 öğrenci eğitim görerek sertifikalarını aldı.

Sabancı Üniversitesi’nden Global Girişimcilik Haftası etkinlikleri

Sabancı Üniversitesi, tüm dünyada 16-23 Kasım 2015 tarihleri arasında kutlanacak Global Girişimcilik Haftası’na çeşitli etkinliklerle katılıyor. 

Sabancı Üniversitesi, Türkiye’de 16-23 Kasım 2015 tarihlerinde kutlanacak “Global Girişimcilik Haftası”na çeşitli toplantılar ile katılıyor. Sabancı Üniversitesi tarafından gerçekleştirilecek etkinlikler Sabancı Üniversitesi Girişimcilik Kurulu tarafından yürütülecek.

Global Girişimcilik Haftası kapsamında ilk olarak 17 Kasım 2015, Salı günü iki farklı etkinlik olacak. 17 Kasımda 2015 Salı günü düzenlenecek etkinliklerin ilkinde Dilek Çetindamar Sabancı Üniversitesi’ndeki “Teknoloji Yönetimi” dersinde “Teknoloji Yöneticileri İçin Fikri Mülkiyet Haklarını Koruma” konusunu ele alacak. Ders dili İngilizce olacak. Günün ‘Find Your Co-founder’ başlıklı ikinci etkinliğinde, önce Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ürünleri cerrahi operasyon çalışmalarında suni doku olarak kullanılan Surgitate'in kurucusu Özge Akbulut bir konuşma yapacak. Ardından, Sabancı Üniversitesi'ndeki start-up ve teknoloji meraklıları, tasarımcı, yazılımcı ve yönetici, potansiyel co-founderlar buluşturulacak.

“Kurumsal Şirketlerde ve Aile Şirketlerinde Girişimcilik” konusu, 18 Kasım 2015, Çarşamba günü Beyna Beyhan’ın Sabancı Üniversitesi’ndeki “Girişimcilik” dersi kapsamında işlenecek. Dersin dili İngilizce olacak.

Sabancı Üniversitesi Sinema Kulübü (SineK) ve SUCool Ön Kuluçka Merkezi, 19 Kasım 2015 Perşembe akşamı, Sabancı Üniversitesi kampüsünde Global Girişimcilik Haftası’na özel olarak seçtiği “Office Space” filmini gösterecek.

Sabancı Üniversitesi’nin TÜBİTAK ile birlikte hazırladığı Girişimcilik Okulu programı kapsamında, 20 Kasım 2015, Cuma günü “Etkili Sunum” konusu işlenecek. Global Girişimcilik Haftası kapsamında 20-21-22 Kasım 2015 tarihlerinde, Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü’nde MentorSEA projesi kapsamında “Mentor Eğitim Programı” gerçekleşecek.

Son olarak, 23-27 Kasım 2015 tarihleri arasında, Karaköy Minerva Palas’ta AKBANK Girişimci Geliştirme Programı düzenlenecek.

Global Girişimcilik Haftası kapsamındaki tüm etkinlikleri görmek için: http://www.globalgirisimcilikhaftasi.com/etkinlik-takvimi/

Kömür Raporu: İklim Değişikliği, Ekonomi ve Sağlık Açısından Türkiye’nin Kömür Politikaları

G20 ve COP21 yolunda Türkiye'nin kömür politikaları

Ümit Şahin (İstanbul Politikalar Merkezi), Ahmet Atıl Aşıcı (İstanbul Teknik Üniversitesi), Sevil Acar (İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi), Ali Osman Karababa (Ege Üniversitesi), Levent Kurnaz (Boğaziçi Üniversitesi) ve Pınar Gedikkaya Bal (Beykent Üniversitesi) tarafından kaleme alınan “Kömür Raporu: İklim Değişikliği, Ekonomi ve Sağlık Açısından Türkiye’nin Kömür Politikaları” raporunun tanıtımı 11 Kasım 2015, Çarşamba günü İstanbul Politikalar Merkezi, Karaköy Minerva Han’da gerçekleşti. 

30 Kasım-11 Aralık Paris İklim Zirvesi’nde Türkiye’nin taraf olacağı ilk İklim Antlaşmasının imzalanması bekleniyor. Ayrıca, 15-16 Kasım tarihlerinde Türkiye’nin dönem başkanlığını yürüttüğü G20 Liderler Zirvesi Antalya’da gerçekleşecek. Kömür Raporu, bu iki önemli zirve öncesinde, kömür meselesini farklı yönleriyle detaylı bir şekilde ele almayı amaçladı. Rapor kısaca, Türkiye’nin kömür politikalarını, sağlık üzerine etkilerini, elektrik üretiminde kömürün payının iklim ve ekonomi politikalarıyla ilişkisini ve temiz kömür tartışmasını ele alıyor.

Türkiye’de ulusal enerji stratejileri ve eylem planlarında, başta yerli kömür olmak üzere kömürün kullanımının ve enerji üretimindeki payının artırılması hedefleniyor. Türkiye’de, sera gazı emisyonunu birkaç katına çıkarabilecek 80’e yakın yeni kömürlü termik santralin kurulacak olması bu iki önemli Zirve öncesinde Ankara’nın tutarlı politikalar izleyip izlemeyeceğiyle ilgili soru işaretleri yaratıyor. Bu santralların inşası, ülkemizde iklim değişikliğiyle mücadeleyi imkansız hale getirebilir.

Kömür madenciliğinin Türkiye ekonomisinin toplam üretimi içindeki payının %1’in altında ve büyüme oranına katkısı görece çok az. Son yıllarda önceki dönemlere göre daha yoğun enerji kullanan ve daha çok kirleten fosil yakıtlara bağımlı sektörler eliyle büyüme yolunun seçilmesi, sera gazı salımında artışla birlikte, enerji ithalatının ve cari açığın büyümesine yol açıyor.

2050’ye kadar 0 yenilenebilir enerjiye geçiş mümkün. İlk aşamada, Ekim ayında açıklanan Türkiye’nin sera gazı azaltım hedefiyle ilgili İklim Değişikliği Ulusal Katkı Niyet Beyanı (INDC) güncellenmeli. Ayrıca, Türkiye’nin 2023 Hedefleri’ne emek ve doğa haklarına saygılı bir büyüme patikası ile ulaşması için, yerli linyit madenciliği yatırım planlarının güncellenmesi ve fosil yakıt teşviklerinin iptal edilmesi gerekiyor.

Türkiye, Çin, Hindistan ve Rusya’dan sonra dünyada termik santral yapımında 4. sırada. Türkiye’nin yeni termik santrallar yapmak yerine, yüzünü fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına çevirmesi gerekiyor. Bu aynı zamanda Avrupa Birliği’ne giriş süreci uyum kriterleri için de önemli.

İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı ve İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin, Antalya’da gerçekleşecek G20 Liderler Zirvesi ve Paris COP21 İklim Zirvesi öncesinde karar alıcıları uyararak küresel ölçekte mevcut karbon salımı devam ettiği takdirde atmosfere salabileceğimiz maksimum karbon miktarını 20 sene içerisinde aşacağımızı vurguladı.

“Kömür Raporu: İklim Değişikliği, Ekonomi ve Sağlık Açısından Türkiye’nin Kömür Politikaları”na ulaşmak için tıklayınız

İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından hayata geçirilen İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı (Business Against Domestic Violance -BADV) Projesi kapsamındaki “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle İlgili İşyeri Politikaları Geliştirme ve Uygulama Rehberi Taslak Değerlendirme Çalıştayı” 4 Kasım 2015, Çarşamba günü Sabancı Center’da gerçekleşti.

kadına yönelik aile içi şiddet çalıştayı-sabancı üniversitesi

30 farklı kurumdan 41 temsilci katılan çalıştayın açılış konuşmasını Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat yaptı. Melsa Ararat konuşmasında çalıştayın amacına dikkat çekerek “Kadın çalışanların ve şirketlerin şiddetten etkilenmemesini sağlamak ve kadın mağdur edilmeden politikalar geliştirilmesini sağlamayı amaçlıyoruz” dedi. Melsa Ararat, çalıştay programı hakkında bilgi verdikten sonra rehberin 15 Aralık 2015 tarihinde kamuoyuna duyurulacağını ekledi.

melsa ararat-sabancı üniversitesi

Çalıştayda ayrıca, Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu’ndan Ayşe Yüksel, BM Nüfus Fonu ve TÜSİAD ve şirket temsilcileri de rehberin taslağını gözden geçirerek kendi önerilerini ilettiler.

Belgesel gösterimi: 650 Wörter/ Words/ Kelime

İstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi ve SALT sizleri 650 Wörter/ Words/ Kelime belgesel gösterimine davet ediyor.

Yönetmen: Martina Priessner (2014/15 Mercator-İPM Araştırmacısı, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi)

Tarih: 13 Kasım 2015, Cuma

Saat: 18:00-20:00

Yer: SALT Beyoğlu İstiklal Cd. No:136

 

650 Kelime/Wörter/Words from Istanbul Policy Center on Vimeo.

650 Kelime konusu

650 Kelime, tek arzusu Almanya’daki sevdiklerine kavuşmak olan Türkiye’nin değişik kesimlerinden gelen sekiz kişinin hikâyesini anlatıyor. Almanya’daki sevdiklerine kavuşmak isteyen bu kişilerin ilk yapması gereken şey ise aile vizesinden yararlanmalarının zorunluluklarından olan “Start Deutsch” (Almanca’ya Başla) adlı Goethe Sertifikasını kendi ülkelerinde elde etmeleridir. Bu yabancı dil testini geçebilmek için 300 etken ve 650 edilgen Almanca sözcük dağarcığına sahip olmak gerekmektedir. Eğer adaylar sınavlarda başarısız olurlarsa vizeleri reddedilecektir. İster kısa zamanlığına ya da temelli gidiyor olun, eğer Almanya’da yaşayan aileniz sizi bekliyorsa, ya da kendi dilinizde zorluk çekiyor bile olsanız hatta sizi orada yeni evlendiğiniz eşiniz beklese bile eğer bu sertifikaya sahip değilseniz vize başvurusu yapamazsınız. Bazen, sınavda başarılı olsanız bile, aile birleşimi konusundaki vize başvuruları reddedilebilir. 

Filmde önceden görüşülen Ayşe, İbrahim, Nur, Soner, Hayriye, Halil, Zelal ve Naime’nin eşlerine kavuşmak için göze aldıkları dil kursu yolculuğuna tanık oluyoruz. Bazıları dil kursuna gidebilmek için İstanbul’a taşınmak, bazıları işlerini bırakmak, bazıları ise okumayı ve yazmayı öğrenmek zorunda kalmış. Film boyunca bu sekiz kişi, hayatlarından, eşleri ile nasıl tanıştıklarından ve Almanya’da sevdikleri ve aileleri ile yaşayacakları hayatlarına dair umutlarını paylaşıyorlar. Film boyunca paylaşılan geçmişten hikâyeler, geleceğe dair umutların resmedildiği düşler, bu yolda kaybedilenlerin hikâyesi ve birbirinden eşsiz hikâyelerin oluşumu ile karşılaşacak ve Almanya Türkiye arasındaki karmaşık ilişkinin izini süreceğiz.

46 dakika 35 saniye olan belgeselin yönetmeni 2014/15 Mercator- Sabancı Üniversitesi İPM Araştırmacısı Martina Priessner. Belgesel, Mercator-İPM Burs Programı kapsamında gerçekleştirildi. Mercator-İPM Burs Programı, İstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi’nin bir parçasıdır. 

Film gösteriminin ardından tartışma Türkçe gerçekleşecek. Belgeselin dili Türkçe olup İngilizce altyazı sağlanacaktır. 


Şimdi sırada farklı bir amaç uğruna koşmak var…

Sabancı Üniversitesi ailesi olarak biz her yıl başarılı ancak maddi imkanları kısıtlı öğrencilerimize destek olabilmek adına İstanbul Maratonu'nda Sabancı Üniversitesi Burs Fonu için yardıma koşuyoruz!

Bu yıl 15 Kasım Pazar günü gerçekleşecek İstanbul Maratonu'nda Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Ekonomi programı mezunumuz Sevgi Ceyda Şairoğlu da bizimle birlikte koşuyor. Sevgi, daha öğrenciyken başladığı maraton koşularında bu yıl ilk farklı bir amaç için koşmanın heyecanını yaşıyor. Bu heyecan ve anlamlı amacını blog yazısında şöyle dile getirmiş:

"Beni bilen bilir… :) 2010 yılından beri koşturuyorum. Sabancı Üniversitesi öğrencisiyken katıldığım İstanbul Maratonu 8K Halk Yürüyüşü ile başladım koşturmaya. 8K oldu, 10K, sonra 15K… Ne kalmıştı yarı maratona. Antalya yarı-maratonu, Frig 29K derken 2 hafta önce kendimi Kapadokya Ultra Maratonu 36K parkurunda buldum. Minik adımlarla kendimi geliştiriyorum… Hızlanmıyorum, derecelerim artmıyor, kupalar kazanmıyorum…

Ama kendimi geliştiriyorum, sınırlarımı zorluyorum, yeni yerler görüyorum ve güzel dostluklar kazanıyorum.

Bu zamana kadar hep kendim için koştum…

Şimdi sırada farklı bir amaç uğruna koşmak var…

15 Kasım’da İstanbul Maratonu’nda Sabancı Üniversitesi Burs Fonu yararına koşacağım.

15K koşumda her adımımı mezunu olduğum okulumun kaliteli eğitiminden; daha fazla sayıda başarılı ve maddi olanakları kısıtlı öğrencimizin faydalanabilmesi için atacağım.

Sen de dilediğin miktarda bağış yaparak beni bu çabamda destekleyebilir, maddi desteğe ihtiyaç duyan başarılı öğrencilerimize  katkı sağlayabilirsin.

ONLINE BAĞIŞ İÇİN TIKLAYINIZ

Bağış Tipi: Diğer

Bağış Yapılacak Fon: İstanbul Maratonu

Açıklama: İstanbul Maratonu / Sevgi Şairoğlu

HAVALE/EFT İÇİN
Banka adı: Akbank
Şube: Sabancı Üniversitesi Şubesi
Şube Kodu: 713
Hesap No: 30727
IBAN: TR87 0004 6007 1388 8000 0307 27
Açıklama: İstanbul Maratonu / Sevgi Şairoğlu

Dilediğin miktarda bağış yapabilirsin.

  • 30 TL’lik 100 bağış bir öğrencinin yıllık ulaşım masraflarını
  • 60 TL’lik 10 bağış bir öğrencinin aylık yemek ihtiyacını
  • 100 TL’lik 7 bağış bir öğrencinin kitap ücretini karşılıyor  

Desteğin için teşekkür ederim!"

Tüm Sabancı Üniversitelileri ve dostlarını koşsun ya da koşmasın desteğe davet ediyoruz! 

Uluslararası Sempozyum: Toplumsal Cinsiyet ve Sanat

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu, 6-7-8 Kasım 2015 tarihlerinde “Uluslararası Toplumsal Cinsiyet ve Estetik: Sanat, Film ve Edebiyat” başlıklı bir sempozyum düzenledi. 


Karaköy Minerva Palas’ta gerçekleşen sempozyumun açılış konuşmasını Banu Karaca yaptı. Banu Karaca “Savaş, Toplumsal Cinsiyet ve Görsel Okur Yazarlık” başlıklı bir konuşma yaptı. Banu Karaca, savaşın bizim için uzak bir ihtimal olmadığını dile getirdi ve Ortadoğu’da bir savaş yaşandığının altını çizerken, bizim de her gün gelen ölüm haberlerine dayanarak bir savaş yaşadığımızı ifade etti.

Banu Karaca, “Doğrudan doğruya savaş bölgesinde değilsek savaşı gelen tabutlardan izleriz. Tarih imajlardan oluşur ifadesinin kanıtını yaşıyoruz. İmgelere aşırı değer vermekle vermemek arasındaki gidiş gelişler imaj imge her zaman eleştirildi. Bu eleştirilerden biri de görselliğin sınırları hakkındadır” dedi. 

Bazılarının savaş imajlarının nasıl üretildiği ve tüketildiği üzerine durduğuna dikkat çeken Karaca, savaş imajlarının sınırları üzerine durulması gerektiğini savundu.

Banu Karaca, “Angela Davis, bu tür imajlar son derece karmaşıktır, bir imgenin dolaysız gerçeği temsil ettiğini düşünmek imkansız" der. Davis burada bütün görüntülerin belli bir ekonomi içinde oluştuğunu ve okunduğunu söyler. Görsel okuryazarlık olmamasının işkence ve cinsel istirmar konusunda işe yaradığını söylemiştir. Bu algının belli bir biçimde çerçevelenmesi ve sınırlarının oluşmaması sıkıntı yaratır. Görmek istemediğini görmez” diyerek Angela Davis’e atıfta bulundu. 

Karaca konuşmasında Susan Sontag’ın da  “Fotoğraf olmadan savaş olmaz. Buna paralel olarak fotoğraf makinesi ve tüfek olmadan savaş olmaz” sözlerine yer verdi.” Teknolojik aletler savaşı yaygınlaştırır. ABD iç savaşındaki fotoğraflardan günümüzdeki uydu fotoğraflarına bütün fotoğraflar buna örnektir” dedi. Benzer bir durumun toplumsal cinsiyete yönelik şiddette de görüldüğüne dikkat çeken Karaca, teknolojiler devlet şiddetini yaygınlaştırmasını sağlayabileceğini ifade etti. Karaca, “Buna rağmen biri savaşın temsili diğeri savaşın nasıl temsil edileceğine dair savaş. Bu iki savaş iç içe geçiyor” dedi.

“Savaşların neticesinde, merkezinde toplumsal cinsiyet bulunan, sosyal ve politik bir karmaşa olur”

Savaşın görselleştirilmesinde kadınların nasıl kurban olarak gösterildiğini söyleyen Banu Karaca, kadınların da aslında savaş zamanlarında seferber olduğuna dikkat çekti. Kadınların bu zamanlarda savaş alanlarında ve fabrikalarda var olduğunun altını çizen Karaca, “Savaş biter bitmez toplumsal hayattan soyutlanır. Onların deneyimi susturulur ve görünmez kılınır. Hiçbir zaman savaşçı olarak görülmez, eş ve anne olarak tasvir edilir” dedi.

Batı sahne sanatında erkeğin özne olduğunu ve kadınların onların çevresinde görüntü olarak var olduğunu söyleyen Karaca, kadınların görünürlüğünün savaşı meşrulaştırmak için kullanıldığını söyledi. Banu Karaca, “Hırvatistan’da tam savaş arifesinde güzel ve genç kadınların üniforma ile gösterilmesi savaş çığırtkanlığı olarak görülmektedir. Burada kadınları koruma çağrısı vardır. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet her savaşta görülür. Kadın savaşçıların hepsi aynı olumsallığın parçasıdır. Kadınların güç için sembol olarak kullanılması zamanla sınırlıdır. Esas olarak onların sonu bir şekilde kendilerini feda etmek olur” dedi. 

Savaşların neticesinde, merkezinde toplumsal cinsiyet bulunan, sosyal ve politik bir karmaşa olduğunu söyleyen Banu Karaca, maskülenite ile ilgili sorunların da ortaya çıktığını belirtti. 

Terörizme savaş denen şey imajlar üzerine savaşlar yarattığına vurgu yapan Banu Karaca, “Afganistan ve Irak savaşlarında görsel alanında düzenlemeler var. Cesetlerin dönüş görüntüleri hiç gösterilmedi. Çünkü bu tarz görseller, Vietnam Savaşı sonrasında, savaş karşıtları tarafından kullanıldı. Savaş geçmişte ve bugünde en direnilmez resim türüdür” diyerek sözlerine devam etti. 

Savaş karşıtı belgeseller de savaş janrının dışına çıkamadığının altını çizen Karaca, “Görsel okuryazarlık görsel temsilin neler yapabileceği ile ilgilidir. İmaj yaratmanın bir karşılaşma etiği ile ele alınması önemli. İmajların çok canlı olmasından kaçınılmalı” diyerek konuşmasını bitirdi.

“Kız kardeşlik hikaye anlatımının en elzem merkezidir”

Sempozyumun kapanış konuşmasını ise Bilgi Üniversitesi'nden Feride Çiçekoğlu gerçekleştirdi. “Beş Kız Kardeş ve Bay Darcy Yok” başlıklı bir konuşma yapan Çiçekoğlu konuşmasında, beş kız kardeşin hikayelerinin anlatıldığı üç ayrı edebiyat ve sinema eseri üzerinde durdu.

Feride Çiçekoğlu kız kardeşlik hikaye anlatımının en elzem merkezi olduğunu söyledi ve konuşmasında Jane Austin ele alana kadar gerçekliğin hiç uğranılmayan bir alan olduğuna dikkat çekti. Konuşmasında asıl ele almak istediği konunun ise bir hikayeye başlarken ana karakterin kim olduğu, hikayenin kimin bakış açısıyla anlatıldığı olduğunu söyledi. 

Austin’in “Gurur ve Önyargı” romanındaki örüntünün birçok Hollywood filminde de kullanıldığını söyleyen Çiçekoğlu kitap ve filmlerdeki konuyu ele alış farklılıklarını dile getirdi. “Filmde hikayenin ana karakteri olan Elisabeth ilk sahnede ortaya çıkıyor ve hikayenin onun bakışından aktarıldığını görüyoruz” dedi.

Feride Çiçekoğlu ikinci eser olarak “Masumiyetin İntiharı” isimli kitap ve film uyarlamasını ele aldı.  Lizbon ailesinin beş kızından bahsedilen hikayede, olaydan 25 yıl sonra bir grup genç erkek tarafından anlatılıyor ama kahramanlar kızlar. Feride Çiçekoğlu bu durumun “En başından itibaren hikayenin kahramanının kim olduğu konusunda bir kafa karışıklığı yaratıyor. Kimin hikayesi ve hikayeyi anlatan kim? Hikaye başkalarının bakış açısıyla anlatılıyorsa biz kahramanların neden mağdur olduğunu biliriz? Ama biz burada neden kahramanların sesini duymuyoruz?” sorularına cevap aradı.  

Feride Çiçekoğlu son olarak “Mustang” filmini ele aldı. Çiçekoğlu, beş kız kardeşin hikayesinin anlatıldığı filmde hiçbir erkek özne olmadığına dikkat çekti.  Yönetmen Deniz Gamze Ergüven’in ilk filmi olduğunu söyleyen Çiçekoğlu, Mustang’ın adına uygun bir film olduğunu belirtti. Çiçekoğlu filmi değerlendirirken “Yönetmen kadınların özne olma haline büyük bir tuttu ile tutunur. Burada kadınlar hem hayatta kalmak istiyorlar hem de özgür olmak istiyorlar” dedi.  

Sempozyum kapsamında düzenlenen panellerde, sinemadan plastik sanatlara kadar uzanan bir yelpazede sanatın çeşitli dallarında toplumsal cinsiyet, kadın ve erkek algısı ele alındı.

Sempozyum boyunca; “Feminist Bilginin Felsefesi”, “Toplumsal Cinsiyet ve Ulusların Kurgu Edebiyatı”, “Edebiyatta Erillik”, “Sınıf ve Tür Ekseninde Toplumsal Cinsiyet ve Cinsellik” “Arzunun Estetiği”, “Edebiyatta Kadın Sesleri” ve “Toplumsal Cinsiyeti Yeniden Üretmek” başlıklı paneller düzenlendi. 

Türkiye’den ve yurtdışından alanında tanınmış akademisyenler ve sanatçılar sempozyuma panelist olarak katıldılar.

Atatürk'ü Anma ve Anlama töreni gerçekleşti

Atatürk: “Ulusun yaşamı tehdit edilmedikçe savaş cinayettir”

Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi'nde sabah saat 08.45'te başlayan Atatürk'ü Anma ve Anlama töreninde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü andık.

Öğrencilerimiz, akademisyenlerimiz ve çalışanlarımızın katıldığı  törende, Ata'ya saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından tören Rektörümüz Prof. Dr. Nihat Berker ve bu yılın konuşmacısı Emeritus Profesörlerimizden Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Korel Göymen’in konuşmaları ile devam etti.

Nihat Berker: “Atatürk İstiklal Savaşı'nı değil İstiklal Barışı'nı kazandı”

Rektörümüz Nihat Berker konuşmasında Atatürk'ün vizyoner ve girişimci liderlik özelliklerinin yanı sıra öne çıkan farklı bir takım özellikleri üzerine durdu. Bunu şöyle açıklayan Nihat Berker; Atatürk’ün mazeret uydurmama, mağduriyet edebiyatı yapmama, cesaret sahibi olma, barışçıl olma özelliklerinin yanı sıra, olumsuzluk onun hiç bir söyleminde yer bulmamıştır, bütün mesajları iyimserdi, dedi. Konuşmasında barışa vurgu yapan Nihat Berker bana göre Atatürk, İstiklal Savaşı'nı değil İstiklal Barışı'nı, Kurtuluş Savaşı'nı değil Kurtuluş Barışı'nı kazandı, dedi.

nihat berker

Nihat Berker konuşmasının ardından sözü Korel Göymen’e devretti. Korel Göymen konuşmasında Mustafa Kemal Atarürk’ün çok yönlü kişiliğinden yola çıkarak barışa bakışını irdeleyen bir konuşma yaptı.

Korel Göymen: “Atatürk zafer kazanan asker kimliği yerine yeni bir ulusun kuruçusu olmayı seçti”

“Kurtuluş savaşından sonra Misak-ı Milli sınırlarının ötesine geçmek Mustafa Kemal’e cazip gelebilirdi. Ortam çok uygundu. Fakat O bir maceraya atılmak yerine ülkeyi yıkıntılarından kurtarıp yeni bir devlet ve toplum yaratmayı seçti. Mustafa Kemal ile İttihat Terakki’nin diğer önderleri arasındaki büyük fark buydu; serüvenden uzak olmak, gerçekçi olmak, uzun erimli düşünmek.”

 korel göymen

“Atatürk, mantıklı bir milliyetçiydi, duygusal bir milliyetçi değildi.”

Korel Göymen’in konuşmasının tam metni için tıklayın.

10 Kasım Atatürk'ü Anma Töreni Programı

10 Kasım Atatürk'ü Anma Töreni Programı Gösteri Merkezi'nde yapılacaktır.

Tarih: 10 Kasım Salı

Saat: 08:45 - 10:30

Yer: Gösteri Merkezi

10 Kasım Atatürk'ü Anma Töreni Programı:

08:45 Tören Başlangıcı 

08:45 Slayt Gösterimi 

09.05 Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı 

09:10 Anma Konuşması: Korel Göymen

Tören dolayısıyla üniversitemizde 08:40 - 10:30 arasında ders yapılmayacaktır.

Abone ol