Ana içeriğe atla

Sabancı Üniversitesi’nin 10 projesine TÜBİTAK ARDEB 1001 desteği

Sabancı Üniversitesi öğretim üyeleri ve araştırmacılarının 10 projesi, TÜBİTAK ARDEB 2021 yılı 2. dönem "1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı” kapsamında destek almaya hak kazandı.

TÜBİTAK ARDEB 2021 yılı 2. dönem "1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı” kapsamında desteklenen projeler

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) Yarı Zamanlı Araştırmacısı Ali Koşar’ın yürütücüsü olduğu ve Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) Tam Zamanlı 2 araştırmacısının ve 1 Teknik Uzmanının araştırmacı olarak görev aldığı “Küçük Ölçek Hidrodinamik Kavitasyonla Enerji Hasatlama ve Yeni Nesil Mikro Akışkan Enerji Hasatlama Cihazların Geliştirilmesi” başlıklı projesi,

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Doktora Sonrası Araştırmacısı ve Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) Yarı Zamanlı Araştırmacısı *Araz Sheibani Aghdam’ın yürütücüsü olduğu “Hidrodinamik Kavitasyon Mikroakışkan Sistem ve Co2-Filik Elektrodokunmuş Nanoliflerle Donatılmış Yüksek Performanslı Ayırma Cihazı ile Enerji Verimli Co2 Yakalama” başlıklı projesi,

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) Yarı Zamanlı Araştırmacısı *Bahattin Koç’un yürütücüsü olduğu “Yenilikçi 3B Hibrit Biyobasım Yöntemi ile Kıl Folikülü Gelişimini Destekleyen Deri Eşleniği Üretimi” başlıklı projesi,

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ezgi Karabulut Türkseven’in yürütücüsü olduğu “Paket Fiyatlandırma Problemine Ürün Değerlemelerini Öğrenen Makine Öğrenme Uygulamaları” başlıklı projesi,

Tümleştirilmiş Üretim Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (SU-IMC) Araştırmacısı Hatice Sinem Şaş Çaycı’nın yürütücüsü olduğu “Yeni Nesil Termoplastik Uzay ve Havacılık Kompozitlerinin Otomatik Fiber Serme Prosesi ile Üretimi: Yerinde Konsolidasyon ile Kompozit 4.0'a Doğru” başlıklı projesi,

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Hüseyin Özkan’ın yürütücüsü olduğu “Kullanışlı ve Yüksek Performanslı Beyin-Bilgisayar Arayüzleri İçin Gözetimsiz Derin Öğrenme ve Yenilikçi Bir Video Hedef İşaretleme ve Takip Uygulaması” başlıklı projesi,

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Junko Kanero’nun yürütücüsü olduğu “Robotlara ve Diğer Gruplara Yönelik Tutumların Geliştirilmesi: İnsanRobot Etkileşiminin Gruplararası Temas Açısından İncelenmesi” başlıklı projesi,

Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) Araştırmacısı *Morteza Ghorbani’nin yürütücüsü olduğu “Çip Üstü Pıhtı Modeli Kullanarak Hidrodinamik Kavitasyonla İndüklenen Trombolizin Deneysel ve Sayısal Çalışması ve Hidrodinamik Kavitasyon Destekli Kateter Yönlendirmeli Tromboliz Cihazı Prototiplenmesi” başlıklı projesi,

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Nur Mustafaoğlu Varol’un yürütücüsü olduğu “Kan-Beyin Bariyerinden Geçebilen Peptit Sekanslarının En Gelişmiş 3D In Vitro Organ Çip Modelleri Kullanılarak Seçilmesi ve NanoTaşıyıcı Sistemler ile Entegrasyonu” başlıklı projesi,

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Özge Kemahlıoğlu Bayer’in yürütücüsü olduğu “Seçmen Beklentilerinin Güncellenmesinde Bilginin Rolü” başlıklı projesi.

*MDBF Öğretim Üyesi Bahattin Koç, MDBF Doktora Sonrası Araştırmacısı Araz Sheibani Aghdam ve SUNUM Araştırmacısı Morteza Ghorbani’nin yürütücülüğündeki projeler Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde gerçekleşecektir.

Proje yürütücüsünün daha önce desteklenen projeleri kapsamında elde ettiği çıktı performansı, TÜBİTAK çağrı planlamasında yer alan öncelikli alan konularıyla uyum ve Teknoloji Hazırlık Seviyesindeki artış, Yeşil Mutabakata Uyum kapsamındaki öncelikli Ar-Ge ve yenilik konuları ile doğrudan ilişkili projeler, Ufuk 2020 Programı kapsamında doğrudan Avrupa Komisyonu hibeleriyle desteklenen programlara sunulan projelerde ilgili kurum/kuruluş adına proje yürütücüsü olmak, çok disiplinli/disiplinler arası projeler, proje önerisi kapsamında oluşturulmuş olan Üniversite-Üniversite iş birliği ve proje önerisi kapsamında oluşturulmuş olan Üniversite-Sanayi iş birliği gibi kriterler TÜBİTAK ARDEB 1001 programı kapsamındaki başvuruların değerlendirilmesinde ek puan verilerek dikkate alınmıştır.

SU Gender, Dicle Koğacıoğlu’nu Makale Ödülleri ile Anmayı Sürdürüyor

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi ‘nin (SU Gender) 2009 yılında aramızdan ayrılan akademisyen ve aktivist Dicle Koğacıoğlu anısına düzenlediği “Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülleri” bu yıl 12. kez sahiplerini buldu. 25 Aralık’ta çevrimiçi (online) yapılan konferansta bu yıl Dilan Alataş, Şehide Zehra Keleş Yüksel ve Gözde Cöbek’in makaleleri ödüle layık görüldü.

“Mor Sertifika,” “Cins Adımlar,” “Dönüştürücü Aktivizm,” “Cinsiyet Eşitliği” ve “Cinsiyet, Çeşitlilik ve Kapsayıcılık” gibi programlarıyla toplumsal cinsiyet alanında farkındalık yaratmayı hedefleyen SU Gender, Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülleri’ni Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nin desteğiyle 2010 yılından bu yana veriyor. Ödül programına Türkiye toplumu ve kültürü üzerine toplumsal cinsiyet odaklı araştırmalar yapan genç araştırmacılar başvuru yapabiliyor.

Konferansın açılışında konuşan Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Eren İnci, Türkiye'de toplumsal cinsiyet odaklı çalışmaları desteklemek için verilen bu ödül programının artık kendi alanındaki en prestijli ödül programlarından biri olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “12 yıldır konferans ve ödül, başarıyla devam ediyor. Ne mutlu ki aradan akıp geçen onca zamana rağmen Dicle Koğacıoğlu’nun adını yaşatmak için çaba sarf eden meslektaşları, arkadaşları, yakınları ve öğrencileri var. Bunun çok önemli bir şey olduğuna inanıyorum. Bunun çok anlamlı olduğuna inanıyorum. Dicle hukuk sosyoloji alanında ve de özellikle bu alanda toplumsal cinsiyet eşitliğinin rolü hakkında önemli çalışmalar yaptı. Dicle’nin yıllar öncesinde bahsettiği mekanizmaların nasıl bugüne de ışık tutabildiğini gördüm. Nasıl zamanın ötesinde ve üstünde cümleler yazdığını fark ettim. Ama aynı zamanda üzüldüm çünkü 2022’nin arifesinde yeni bir milenyumda hala toplumsal cinsiyet eşitliği yönünden istenilen düzeyde olmadığımızı bir kez daha anımsadım. Eminim yarınlar daha güzel olacak. Barış, huzur, refah içerisinde güzel günler yaşayacağız.”


Konferansın açılışında konuşan SU Gender Direktörü Hülya Adak, “Bugün yine ve yeniden hukuk sosyolojisi alanının Türkiye’de gelişimine ve toplumsal cinsiyetle kesişiminin önemine vurgu yapan sevgili meslektaşımız ve arkadaşımız Dicle bizi 12 yıldır düzenlediğimiz Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü ve Konferansta bir araya getirdi“ diyerek şunları söyledi:

2010 yılından beri sürdürdüğümüz bu gelenek sayesinde yıllar boyunca fakültemizin dekanları, öğretim üyeleri, Dicle’nin öğrencileri, arkadaşları, Dicle’yle çalışan veya çalışmalarından ilham alan tüm öğrenci ve araştırmacılar, sanatçılar ve yazarlar bu buluşmalardan esinlenerek yepyeni çalışma alanlarına yöneldi. Bu törenlerde bir araya gelen araştırmacılar makalelerini zaman içinde ve özellikle Dicle konferanslarından bize kalan tüm makaleleri Ayşecan Terzioğlu ve Cenk Özbay’ın derledikleri Türkiye’de Cinsiyet Kültürleri kitabında yayınlama imkânı buldu. 2020 yılında arkadaşları, meslektaşları, öğrencileri, ailesi ve onu tanıyan, çalışmalarından çok şey öğrenen araştırmacılar olarak Dicle üzerine bir video hazırladık, yayınladık. Yıllar geçtikçe Dicle Koğacıoğlu Ödül Töreni başka ödüllere ve törenlere de emsal oldu. Yıllardır sürdürdüğümüz bu buluşmalara 2017 yılında Şirin Tekeli Ödül Töreni eklendi. Bu sene de Mor Sertifika Programı kapsamında, ilkokul ve lise öğretmenlerine cinsiyet eşitliği ekseninde sürdürmekte oldukları olağanüstü ve sıra dışı sınıf içi pratikleri için ödül vermeye başladık. Bütün bu çalışmaların ilham aldığı buluşma noktası ya da başlangıç noktası yine Dicle Koğacıoğlu Konferanslarıydı.

BU ÖDÜL BİZİ YENİ DİCLE’LERLE TANIŞTIRIYOR

 

Dicle Koğacıoğlu’nun annesi Nevzat Süer Sezgin de törende başta Sabancı Üniversitesi ve Su Gender olmak üzere konferansa ve ödüle emeği geçenlere teşekkür ederek, “Bu çalışmalar bizi hayata bağlıyor. Bu ödül, Dicle‘nin ailesi olarak bizi hem çoğaltıyor hem ömrümüzü uzatıyor. Yepyeni Dicle‘ler tanıyoruz. Onların yaptıkları araştırmalar özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki bütün araştırmalar benim geleceğe umutla bakmamı sağlıyor “dedi.

Dicle Koğacıoğlu’nun babası Murat Koğacıoğlu da “Bir kaybın ardından yapılacak en güzel şeyi yaptı arkadaşları, hocaları, öğrencileri. Bu ödüller Dicle‘yi yaşatan çok önemli çalışmalar. Dicle’nin bizim için kaybından çok daha önemli hukuk sosyolojisi alanında yaşanan kayıp “diye konuştu.

Konferansın açılış sohbetine katılan yazar Necmiye Alpay ise Dicle Koğacıoğlu ile çok uzun yıllara dayanan dostluklarını ve birkaç anısını aktardı.

Açılış sohbetinin ardından kolaylaştırıcılığını Biray Anıl Birer ve Şeyma Gümüş’ün yaptığı iki ayrı panel gerçekleşti. Bu yıl ödül kazanan isimlerin araştırmalarını paylaştığı panellerde, Dilan Alataş, “Otizm Anneleri: Bakım Emeği ve Ebeveynliğin Eleştirel Tahayyülü”, Şehide Zehra Keleş Yüksel “Kamuyu Ağırlamak: Sosyal İnceleme Amaçlı Ev Ziyaretleri ve Ev Kadınlarının Kamusal Tahayyülleri”, Gözde Cöbek, “’Harry Sally ile (Uygulamadan) Tanışınca’: Türkiye’deki Heteroseksüel Çevrimiçi Flört Dünyası” başlıklı çalışmalarıyla yer aldı.

Konferans kapsamında Göksu Köktürk ise Post Feminizm ve Meta Feminizmi Bağlamında Femvertising'in Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ile İlişkisine Kadın Tüketiciler Üzerinden Bir Bakış” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.

MAKALE ÖDÜLLERİ:

1. Dilan Alataş,Otizm Anneleri: Bakım Emeği ve Ebeveynliğin Eleştirel Tahayyülü”

2. Şehide Zehra Keleş Yüksel, “Kamuyu Ağırlamak: Sosyal İnceleme Amaçlı Ev Ziyaretleri ve Ev Kadınlarının Kamusal Tahayyülleri”

3. Gözde Cöbek, “’Harry Sally ile (Uygulamadan) Tanışınca’: Türkiye’deki Heteroseksüel Çevrimiçi Flört Dünyası”

SU Gender'ın Dicle Koğacıoğlu için hazırladığı filme ve geçen yıl hazırlanan kitaba aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz. 

https://gazetesu.sabanciuniv.edu/toplum-ve-bilim/turkiyede-cinsiyet-kulturleri-dicle-kogacioglu-kitabi 

https://www.youtube.com/watch?v=R6cwLUQBVIY&t=1514s

 
Dicle Koğacıoğlu Hakkında:
Dicle Koğacıoğlu 1972 yılında İzmir’de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden mezuniyetinin ardından doktora çalışmalarına Stony Brook Üniversitesi’nde (SUNY Stony Brook) sosyoloji ve kadın çalışmaları alanlarında devam etti. 1997-98 yıllarında "Anayasa Hukuku ve Müslüman Orta Doğu'da Siyasal Kurumların Modernizasyonu" başlıklı uluslararası projede araştırma görevlisi olarak çalıştı. Aynı yıl İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) "Türkiye'de Düşünce Özgürlüğü " projesinde danışman ve çevirmen olarak yer aldı. 1999'da Boğaziçi Üniversitesi'ne döndü ve Sosyoloji bölümünde öğretim görevlisi olarak bulundu. Marmara depremi sonrası İzmit Doğukışla Rehabilitasyon Merkezi'nde Kadının İnsan Hakları Projesi'nin travma yaşamış çocuklara yönelik çalışmasında proje koordinatörlüğü yaptı. Aynı dönemde, Müslüman Toplumlarda Kadın ve Cinsellik kitabının editör yardımcılığını yürüttü. 2002-2004 yılları arasında Columbia Üniversitesi ve Brown Üniversitesi
Pembroke Kadın Araştırmaları Merkezi’nde doktora sonrası araştırmalarına devam etti. 2005 yılında Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Kültürel Çalışmalar lisans ve yüksek lisans programlarının ve toplumsal cinsiyet çalışmalarının geliştirilmesine önemli katkılarda bulundu. Aynı zamanda Tuzla tersanelerinde yaşanan ölümlere, taşeron sisteminin üniversite dahil hayatın her alanında yarattığı sorunlara ve her alanda yaşanan eşitsizliklere ve adaletsizliğe dikkat çeken çalışmalar yürüttü. 
Türkiye’de hukuk sosyolojisi alanının gelişmesine ve toplumsal cinsiyetin bu alandaki öneminin fark edilmesine önemli katkılarda bulunan Dicle Koğacıoğlu’nun doktora tezi "Türkiye'de Vatandaşlık Bağlamı: Uygulamalar ve Anlamlar" Ortadoğu Ödülleri’ne ve Lübnan Politika Çalışmaları Merkezi’nin Ortadoğu Araştırma Yarışması Ödülü'ne hak kazandı. Namus cinayetleri üzerine hukuk ve devletin belirleyici rollerinin altını çizen makaleleri hem uluslararası akademik çalışmalarda hem de Türkiye’de yaygın olarak kullanılmaya devam ediyor. Koğacıoğlu, 2009 yılında aramızdan ayrıldığında, adalete erişim süreçleri üzerine bir alan araştırması yürütüyor, aynı zamanda 12 Eylül darbesinin hukukçular tarafından nasıl algılandığını ve anlatıldığını inceliyordu.

 

 

Emeritus Öğretim Üyesi Sabri Sayarı, Siyaset İlimi Türk Derneği Başkanlığına seçildi

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Emeritus Öğretim Üyesi Sabri Sayarı, Siyaset İlimi Türk Derneği (Turkish Political Science Association) Başkanlığına seçildi. Sabri Sayarı’nın başkanlığında yeni oluşturulan derneğin yönetim kurulunda SSBF Öğretim Üyesi Berk Esen de yer alıyor.

Sabri Sayarı

Siyaset Bilimi’nin gelişmesine ve toplumda tanınmasına yönelik faaliyetlerde bulunmak ve üniversitelerde siyaset bilimi alanında çalışan akademisyenler arasında yardımlaşma, işbirliği, ve bilgi akışı sağlamak amacı ile kurulan  Siyaset İlimi Türk Derneği’nde başkanlık unvanı SSBF Emeritus Öğretim Üyesi Sabri Sayarı’ya geçti. Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Profösör Füsun Türkmen’den başkanlık görevini devralan Sabri Sayarı, derneğe daha fazla bilinirlik ve görünürlük kazandırmaya çalışacağını söyledi. Dernek olarak, uluslararası konferanslara katılımlarını devam ettireceklerini belirten Sayarı, yurt içi seminerler, konferanslar ve toplantılar düzenlemeyi de sürdüreceklerini ifade etti.

Türkiye siyaseti, Türk Dış politikası, ve karşılaştırmalı siyaset konularında yaptığı araştırmalar ve yayınlarıyla  tanınan Sabri Sayarı, ABD'nin Columbia Üniversite'sinde ekonomi ve siyaset bilimi alanlarında lisans ve doktora dereceleri aldı. 1971 ve 1973 yılları arasında Rutgers Üniversitesi'nde öğretim üyeliği görevinde bulundu. 1974-1984 yıllarında Boğaziçi Üniversitesi'nde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde  öğretim üyeliği yaptı. 1994 -2005 yılları arasında Georgetown Üniversitesinin Uluslararası İlişkiler Fakültesinde öğretim üyesi olarak çalıştı ve aynı üniversitedeki Institute of Turkish Studies’in direktörlüğünü üstlendi. ABD’de Columbia, George Washington ve California (Irvine) Üniveritelerinde, Danimarka’da Aarhus Üniversitesinde konuk öğretim üyesi olarak ders verdi.

Dünyada çok az sayıda ülkenin ürettiği Borofen, artık SUNUM’da da üretiliyor

Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) bor mineralinden elde edilen bir madde olan Borofen’in üretimine ev sahipliği yapıyor. Dünyada çok az sayıda ülkenin ürettiği Borofen, artık SUNUM’da da üretiliyor.

Mert Umut Özkaynak

Dijitalleşen dünyada teknolojinin kullanıldığı elektronik cihazların uzun süreli kullanımını sağlayacak bataryalara ihtiyaç duyuluyor. Bu nedenle dünyanın en önemli konu başlıklarından biri hızlı bir şekilde şarj olan ve kullanım süresi uzayan bataryalar üretmek. Bilim dünyası, Borofen’i yeni bir çözüm noktası olarak gösteriyor. Süper malzeme olarak adlandırılan Borofen, dünyada Türkiye’nin de aralarında yer aldığı çok az ülkede üretiliyor.

SUNUM Strateji ve İş Geliştirmeden Sorumlu Direktör Yardımcısı Mert Umut Özkaynak, laboratuvarlarda ürettikleri Borofen ile ilgili olarak, “Türkiye’nin sahip olduğu en değerli elementlerden biri olan bor son derece önemli. SUNUM araştırmacıları ile bordan üretebileceğimiz ve dünya pazarında adımızdan söz ettireceğimiz bir ürün arayışına girdik ve Borofen üretmeye karar verdik.” dedi.

Özkaynak, 2025 yılında enerji bataryalarının pazar büyüklüğünün 105 milyar dolar olacağını ifade ederek, “Bu pazardan Borofen teknolojileriyle pay almak ve Türkiye’nin bu alanda dışa bağımlılığını azaltmayı hedefliyoruz. Çalışmalarımızı ilerlettikçe enerjinin yanına savunma, otomotiv, kompozit gibi farklı alanları da ekledik ve ürünü çeşitlendirdik.” diye konuştu.

SUNUM’un İş Geliştirme Sorumlusu Özgür Ekin Felek ise Borofen üretiminde Türkiye’nin böylesine önemli bir teknoloji alanında başı çeken ülkelerle aynı seviyede olmasının son derece değerli olduğunun altını çizdi.

Özgür Ekin Felek, “Standard bir grafit temelli batarya sistemine %3 oranında uygun borofen eklendiğinde, spesifik kapasitenin %20 ile %30 oranında arttığını,  bir süperkapasitöre %10 oranında uygun borofen eklediğimizde,  spesifik kapasitenin %75’e kadar arttığını kayıt altına aldık. Aynı zamanda şarj süresini  hatırı sayılır oranda azaltırken, deşarj süresini de uzatmaktadır”. dedi.

İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisi’nin yeni konuğu Erdir Zat

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) İstanbul kültür-sanat hayatının şekillenmesinde etkin rol oynamış aktörlerle izleyicileri buluşturan "İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisi"nin bu dönemdeki ikinci etkinliğinde Erdir Zat’ı ağırlıyor.

İstanbulPerspektifleri-30Aralık

Asuman Suner’in girişimiyle 2018-20 dönemlerinde gerçekleştirilen “İstanbul Perspektifleri” başlıklı söyleşi serisi Gazeteci-Yazar Erdir Zat ile devam ediyor. “Salgınla Dönüşen Eğlence Hayatı” başlığındaki yeni dönemin ikinci buluşması, Asuman Suner’in moderatörlüğü ve Erdir Zat'ın katılımıyla 30 Aralık 2021 Perşembe günü saat 17.00’de Sabancı Üniversitesi Dijital Kampüs, Altunizade’de gerçekleşecek.

İSTANBUL PERSPEKTİFLERİ SÖYLEŞİ SERİSİ

“Salgınla Dönüşen Eğlence Hayatı”

Tarih: 30 Aralık 2021, Perşembe

Saat: 17:00-19:00

Yer: Alt 202 - Sabancı Üniversitesi Dijital Kampüs, Altunizade

Etkinlik, Zoom üzerinden eş zamanlı canlı yayınlanacaktır. Katılmak için lütfen tıklayınız.

*Dijital Kampüse girişler çift aşı kaydı veya negatif PCR testiyle yapılmakta ve içeride sosyal mesafe ve maske kullanım kuralları uygulanmaktadır.

 

IICEC'ten “Dünyada ve Türkiye'de Elektrikli Araçlar Görünümü" Konferansı

Dünya ve Türkiye gündeminin ilk sıralarında yer alan enerji dinamikleri ve iklim açısından büyük önem taşıyan elektrikli araçlar konusu, Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından İstanbul’da düzenlenen “Dünyada ve Türkiye’de Elektrikli Araçlar Görünümü” başlıklı konferans ve panelde ele alındı. Elektrikli araçların, enerji ve iklim geleceğindeki rolünün ve gelişim perspektiflerine ilişkin öngörülerin paylaşıldığı konferansta, ayrıca IICEC tarafından Türkiye’de bir ilk olarak gerçekleştirilen, “Türkiye Elektrikli Araçlar Görünümü” raporunun lansmanı da yapıldı.

IICEC Konferansı 28 Aralık-1

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol, “Dünyada elektrikli araçlar konusunda hızlı bir gelişim görülüyor. 2018-2019 döneminde dünyada satılan her yüz arabanın iki tanesi elektrikli arabaydı. Bugün bunun yüzde 2’den yüzde 10’lara yaklaştığını görüyoruz. Elektrikli otomobil üretimindeki en önemli kalemlerden biri de batarya. Mevcut kapasitede 2030 yılına kadar 10 katı kadar bir büyüme bekleniyor” dedi.

TOGG CEO’su Gürcan Karakaş da “Dünyada oyunun kuralları değişiyor. Özellikle enerji sektörü, otomobil dünyası ve teknoloji dünyası üçgeni arasında kurallar değişmekte. TOGG olarak, olaya bütünsel bakıyoruz. Çünkü otomobilden fazlasını yapmak üzere geldik. 2023’ün ilk çeyreğinde seri imalatımıza ve pazar lansmanımıza başlıyoruz.” diye konuştu.

Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Başkanı Haydar Yenigün, “Yeşil Mutabakat bize net bir tarif yapıyor ve ülkeler de bunun altına imza atıyorlar. Aslında OSD üyelerinin birçoğu 2030 yılı geldiğinde otomobil üretimlerinin neredeyse tamamını elektriğe çevirmiş olacaktır. Çünkü Türkiye otomotiv sanayi, yüzde 85’in üzerinde Avrupa’ya ihracat yapıyor. Önce otomobiller, hemen ardından hafif ticari araçlar, hemen ardından da kamyonlar ve otobüsler gelecek” şeklinde konuştu.

IICEC Direktörü Bora Şekip Güray, Türkiye Elektrikli Araçlar Görünümü raporunda yer alan Yüksek Büyüme Senaryosuna göre; 2030 yılında elektrikli araçların yeni satışlarda üçte birin üzerinde paya ve toplam elektrikli araç parkının 2 milyona ulaşması durumunda, Türkiye’nin petrol faturasında 2,5 milyar dolar tasarruf sağlanabilmesinin mümkün olabileceğini söyledi.

Elektrikli araçların, enerji ve iklim geleceğindeki rolü ile gelişim perspektifleri, Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından İstanbul’da düzenlenen “Dünyada ve Türkiye’de Elektrikli Araçlar Görünümü” başlıklı konferans ve panelde ele alındı. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol, TOGG CEO’su Gürcan Karakaş ve Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Başkanı Haydar Yenigün’ün konuşmacı olarak yer aldığı konferansta, IICEC tarafından Türkiye’de ilk olarak gerçekleştirilen “Türkiye Elektrikli Araçlar Görünümü” raporunun lansman sunumu da IICEC Direktörü Bora Şekip Güray tarafından yapıldı.

IICEC Konferansı 28 Aralık-2

Elektrikli araçlarda hızlı bir gelişim görülüyor

Canlı yayınla online olarak gerçekleştirilen konferansın açılışında konuşan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol, Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi’nin (IICEC) bir yıl kadar kısa süre içerisinde çok önemli bir çalışmaya imza attığına vurgu yaptı. Konuşmasında enerji ve iklim, yeni enerji teknolojileri ve elektrikli araçlarda dünyadaki durum ile dünya enerji piyasaları hakkında detaylı bir sunum yapan Fatih Birol özetle şunları kaydetti:

“İklim sorununu çözmenin ana yolu, enerji sektörünü temiz bir hale getirmek. Bu konuda önemli adımlar atılıyor. En önemli adım geçen ay Glasgow’da neticelendi. Tüm ülkeler önümüzdeki yıllarda emisyonları sıfıra getirmek için taahhütte bulundular. Dünyada yeni bir enerji sistemi ufukta görüldü. Yeni bir enerji sistemi kuruluyor. Yenilenebilir enerji hidrojen, elektrikli arabalar, dijitalleşme, nükleer. Bunların hepsinde önemli adımlar atılıyor.  

Dünyada elektrikli araçlar konusunda hızlı bir gelişim görülüyor. 2018-2019 yılında dünyada satılan her yüz arabanın iki tanesi elektrikli arabaydı. Bugün bunun yüzde 2’den yüzde 10’lara yaklaştığını görüyoruz. Benim hem ABD Enerji Bakanı, hem Ulaştırma Bakanı hem de oradaki bütün büyük CEO’ları ile konuşmalarımdan anlaşılan; bunun dalga dalga geleceği yönünde. Birkaç hafta önce dünyanın en büyük 20 araba üreticisinin CEO’larıyla yaptığım toplantıda 18 tanesi 2030 itibariyle elektrikli arabaların esas ana üretim alanı olacağını düşünüyorlar.

En önemli konu batarya teknolojisi

Elektrikli otomobil üretimindeki en önemli kalemlerden birinin batarya. Mevcut kapasitede 2030 yılına kadar 10 katı kadar bir büyüme bekleniyor. Özellikle lityum iyon bataryalarda Avrupa’dan Asya’ya, Asya’dan Amerika’ya kadar ciddi bir artış var. Kritik madenlere imalat sırasında ihtiyaç var. Lityum bunlardan. Bir tanesi magnezyum, kobalt bunların hepsi dünyanın birçok yerine dağılmış durumda. Ama dörtte üçü sadece birkaç ülkede odaklanmış durumda. Bunu nasıl enerji arz güvenliğinden ayrı tutabiliriz mümkün değil. Kritik minerallere bağımlılık bu ciddi bir sorun. Ve sadece minerallerin nerede olduğu değil nerede işlendiği de önemli. Şu anda rafine kapasitesinin yüzde 90’ı tek bir ülkede; yani Çin’de. Birçok ülke, Uluslararası Enerji Ajansı önderliğinde yeni bir kritik enerji arz güvenliği sistemi kurmak için birbirleri ile müzakere ediyorlar.

Geçmişte her yeni enerji teknolojisi gündeme gelirken, hükümetlerin desteği olmadan bu teknolojilerin birdenbire hayata geçmesi de mümkün görünmüyor. Enerji sektöründe, en azından özellikle emekleme çağında bunlara ihtiyaç var. Hereksin gıpta ile beğenerek takip ettiği Tesla hikayesi, 2008-2009 finansal kriz sonrası toparlanma fonundan çok büyük destek alarak başladı. Yarım milyar dolar civarında. Bu ilk destek, bugünkü Tesla başarısında çok büyük rol oynadı.

Eğer ülkeler iklim değişikliği taahhütlerini yerine getirirse lityum talebi 10 yıl içince 7 misli artacak. Bu muazzam bir artış ve fiyatlar da yukarıya doğru gidecek. Birçok ülkenin kritik mineraller rezervleri var, ama şimdiye kadar hiç üzerinde çalışmamışlar. Kanada ABD, Avrupa, Avustralya gibi ülkeler yeni kanunlar çıkartıp, bu lityum madenlerini ya da nikel madenlerini hepsini çıkartmaya çalışıyorlar. ABD’de çıkmak üzere olan ama hala çıkmayan yeni ikinci ekonomik toparlanma yasası çıkarsa, elektrikli araba talebinde de çok hızlı bir artış olacak. Bu da lityum ve diğer kritik mineraller konusunda yukarı doğru baskı yaratabilir. Yeni arz politikaları üretim politikaları ile talep arasında zamanlama sorunu olabilir. Talep biraz daha yüksek olup fiyatları yukarı çıkartabilir. Böyle bir riski şu anda ön görmek mümkün.”

“Dünyada oyunun kuralları değişiyor”

TOGG CEO’su Gürcan Karakaş da elektrikli araçlara dünyanın bakışını ve TOGG’da yaptıkları çalışmalar konusunda şunları kaydetti:

“Dünyada oyunun kuralları değişiyor. Özellikle enerji sektörü, otomobil dünyası ve teknoloji dünyası üçgeni arasında kurallar değişmekte. Teknoloji olarak, elektrikli araçları ilgilendiren kısmında bazı kaygı ve sorunlar çözülmüş durumda. Maliyetler hızla düşüyor, menzil kaygısı çözülmüş durumda. Ayrıca hızlı şarjla artık, yarım saatin altında bataryanın yüzde 80’nini rahatlıkla şarj edebiliyoruz. Bununla birlikte sektörün cirosu da karlılığı da büyümeye devam ediyor. 2035’e baktığımızda, yeni nesil araçlarla ortaya çıkan veri bazlı iş modelleri ile büyüyen bir karlılık alanı var. Bugünden yüzde 40’lık alan için ürün geliştirmeye başlamazsak, oradaki yerimizi almaya hazırlanmazsak, karlılığımız açısından sıkıntıya gireceğiz demektir. Burada devletlerin rolü büyük önem taşıyor. Tüm dünyada baktığımızda bunu en erken görenler, bize göre Çinliler oldu. Ama ülkemizde de devletimizin desteğiyle ve elektrifikasyona geçiş vizyonu ile hızlı bir şekilde biz de ilerliyoruz.

IICEC Konferansı 28 Aralık-3

TOGG’a gelirsek; biz, olaya bütünsel bakıyoruz. Otomobilden fazlasını yapmak üzere geldik. Bunun içinde başından itibaren tasarladığımız aracı hem bataryanın etrafından hem akıllı bir cihaz olarak tasarlamamız gerekiyor. Bunu, yeni nesil elektrik elektronik mimarisi çerçevesinde yapıyoruz. Yarından sonra beygir gücü değil, yazılım gücü fark yaratacaktır. Geleceğin dünyası artık merkezi bilgisayarın olduğu bir dünya. Gelecek buna doğru gidiyor. Merkezi bilgisayarı dörde böldük. Çünkü, şu an zamana karşı yarışıyoruz. Biz, 2023’ün ilk çeyreğinde seri imalatımıza ve pazar lansmanımıza başlıyoruz. 2026-2027 yıllarında kendi merkezi bilgisayarımızı tamamıyla tasarlamış ve sanayileştirmiş olacağız. Burada aynı zamanda çevreye duyarlılık da büyük önem taşıyor. Biz de hem buraya uyum sağlamak için hem çevre duyarlılığımızı da ön planda tutmak için ülkemizin hatta Avrupa’nın Çin’i tam bilmemekle birlikte kuvvetle muhtemel dünyanın en temiz tesisini şu an Gemlik’te kuruyoruz. Çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ocak ayında ise, Las Vegas’ta dünya lansmanımızı yapacağız.”

Yeşil mutabakatla birlikte net bir tarif yapıldı

Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Başkanı Haydar Yenigün, Pandemi koşulları nedeniyle sıkıntılı bir süreçten geçen otomotiv sektörüne Yeşil Mutabakatla birlikte net bir tarif yapıldığını belirtti ve sektörde enteresan gelişmelerin görüleceği bir sürece girildiğini kaydetti.

IICEC Konferansı 28 Aralık-4

Otomotiv sektörünün Türkiye’de milli gelirin yüzde 5’inden fazlasını ürettiğini belirten Haydar Yenigün şöyle konuştu:

“2 milyon civarında kapasite var ki önümüzdeki 1-2 yıl içinde bunun 2,5 milyona çıkacağını öngörüyoruz. Bizim bu kurulu olan 2 milyon kapasitemizin yüzde 85’i ihraç ediliyor. 6,8 milyar dolarlık bir dış ticaret fazlası veriyoruz. Bunu sürdürebilmek için de AR-GE yatırımların olmazsa olmaz olduğunu söylemem gerekiyor. Devletin son 10 yıldır özellikle teşvik ettiği bu AR-GE yatırımları, sektörden çok net şekilde cevap buldu. 157 AR-GE merkezimizde 4 binin üzerinde çalışan var. Peki bu rakamlar bunca emek Türkiye’yi nereye getiriyor. Avrupa’ya otomobilde üretim açısından 6’ncı ticari vasıtaya baktığınızda 2’inci, yani toplamda Avrupa içinde 4’üncü sıradayız.

Elektrikli araçlara geldiğimizde ise ortaya iki resim çıkıyor. Artık müşteriler, dünyamızı korumayı öncelikli bir madde olarak biz üreticilerin önüne koyuyor. Ayrıca bağlantılı araçlar, otonom araçlar ve aynı zamanda paylaşıma uygun araçlar, dolayısıyla elektrikli araçlar istiyorlar.

2030 yılına geldiğimizde bunların tamamı hayata geçmiş olmak zorunda. Çünkü Yeşil Mutabakat bize net bir tarif yapıyor ve ülkeler de bunun altına imza atıyorlar. Aslında OSD üyelerinin birçoğu 2030 yılı geldiğinde otomobil üretimlerinin neredeyse tamamını elektriğe çevirmiş olacaktır. Çünkü Türkiye otomotiv sanayi, yüzde 85’in üzerinde Avrupa’ya ihracat yapıyor. Bu, bizim için olmazsa olmaz. Otomobiller en erken, hemen ardından hafif ticari araçlar, hemen ardından da kamyonlar ve otobüsler gelecek. Onların işleri ise biraz daha sıkıntılı. Biraz daha hidrojenin sisteme girmesini beklemek durumunda. Neticede nötr olma hedefleri üç aşağı 5 yukarı 2040 yılında bitecek.

Türkiye’nin hedeflediği tarihin çok öncesinde otomotiv sektörü olarak bunu gerçekleştirmiş olacağız. Bizimle doğrudan ilgili olan konu da şarj istasyonları. Neredeyse otomotiv endüstrisinin teknolojisi kadar enteresan bir teknolojik gelişim var.

Burada dijital teknolojilere ihtiyacımız var. Ayrıca, blockchain olamadan bu döngüsel ekonomiyi kontrol etmeniz mümkün değil. Yani bir pili bataryayı ürettiğiniz zaman onu takip etmeyi sağlarsanız, döngüsel ekonominin doğru çalışmasını sağlayabilirsiniz.

Tüm bunlar için mevzuatın değişmesi, geçiş planımızın olması, teşvik mekanizmaları ve Türkiye’ye özgü olarak söyleyeceğim vergi politikasının ciddi şekilde yeniden yapılandırılmasından bahsediyorum. Bunların hepsi ciddi şekilde kanun koyucular tarafından yönlendirilmesi gereken konular.”

IICEC Konferansı 28 Aralık-5

“2030’a kadar petrol faturasında 2,5 milyar dolar tasarruf mümkün”

Konferansta IICEC tarafından uzun araştırmalar sonucu hazırlanan “Türkiye Elektrikli Araçlar Görünümü” raporunun sunumunu yapan IICEC Direktörü Bora Şekip Güray, elektrikli araçların bugünü ve geleceği için analitik bir bakış iiçeren raporun Türkiye’de bir ilk olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:

“Elektrikli araçlarda büyümenin Türkiye’nin enerji dengelerine ve çevresel performansa önemli katkılarının sayısal olarak gösterdiğimiz bu çalışmada IICEC olarak geliştirdiğimiz modelleme altyapısı ve senaryo bazlı analizleri esas aldık. Buna göre; 2030 yılında elektrikli araçların yeni satışlarda üçte birin üzerinde paya ve toplam elektrikli araç parkının 2 milyona ulaştığı Yüksek Büyüme Senaryosunda; elektriğin petrolü ikamesiyle petrol faturasında 2021 fiyatlarıyla 2,5 milyar dolar tasarruf sağlanabiliyor. Petrol tüketiminde temiz elektrik ile sağlanan bu tasarruf, Türkiye’nin büyük oranda ithalatçı olduğu petrol arzında, fiyat dalgalanmalarından kaynaklı riskleri azalttığı gibi enerji güvenliğini güçlendirme hedeflerini de destekliyor. Bu senaryoda, aynı zamanda Türkiye emisyon envanterinde ikinci sırada bulunan karayolu ulaşımı emisyonları da 2030 yılından önce düşmeye başlayarak, net-sıfır emisyona sahip bir enerji geleceği vizyonunu ve temiz enerji dönüşümü perspektifini destekler hale geliyor.
Dünyadaki iyi uygulama örneklerini, küresel ve bölgesel trendleri, Türkiye’nin bu alandaki yüksek gelişim potansiyelini ve fırsatlarını analitik bir yaklaşımla inceleyen bu çalışmada, E-mobilite ekosisteminin paydaşları için 5 somut öneri sunuyoruz.”

5 somut öneri

  1. 2053 net-sıfır hedefi ve temiz enerji dönüşümü ekseninde, somut, gerçekçi ve ulaşılabilir politika hedeflerinin belirlenmesi, yönlendirici ve destekleyici mekanizmaların uygulanması;
  2. Bu dönüşümün sürdürülebilirliğinin, yeşil enerji kaynaklarının gelişimi yoluyla güvence altına alınması;
  3. Çevreyi ve teknolojiyi eksenine alan, bütüncül bir E-mobilite ekosisteminin, kamu, özel sektör, akademi iş birlikleri ve eşgüdüm içerisinde, azami toplumsal fayda ekseninde geliştirilmesi;
  4. Dijitalleşme, akıllı sistemler, enerji depolama gibi yüksek değer önermesi sunan teknolojilerde Ar-Ge ve yerli üretime hız verilmesi;
  5. Bireysel ve kurumsal girişimcilik ekosisteminin ve insan kaynakları potansiyelinin, bölgesel ve küresel aktör olarak konumlanmayı destekleyecek şekilde güçlendirilmesi.

Güray raporda Türkiye için çok kritik olan otomotiv endüstrisinin rekabetçi dönüşümü için teknoloji odaklı fırsatların değerlendirilmesi, şarj noktalarının ve elektrik dağıtım şebekelerinin en verimli şekilde planlanması ve işletilmesi, yenilikçi finansmanın ve yeni nesil iş modellerinin yaygınlaştırılması gibi önemli mesajlara da yer verildiğinin altını çizdi.

PANEL

Konferansın ardında da Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Enerji Sektörü Ülke Bölüm Müdürü Mehmet Erdem Yaşar’ın moderatörlüğünde Zorlu Enerji CEO’su Sinan Ak, Shell Ülke Başkanı Ahmet Erdem, Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) Genel Sekreteri Özge Özden, SiRo Genel Müdürü Özgür Özel ile EUROGIA ve Eşarj’da Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini yürüten Murat Pınar’ın konuşmacı olarak yer aldığı panele geçildi. Panelde, elektrikli araçların enerji dinamikleri ve iklim açısından önemine vurgu yapan katılımcılar şunlardı söylediler;

IICEC Konferansı 28 Aralık-6

“Shell olarak 2025’e kadar 250 bin, 2050’de de 5 milyon şarj noktası kurma hedefimiz var”

Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem:
“2021’in en önemli olaylarından bir tanesi hiç şüphesiz Paris Antlaşması’nın TBMM’de kabul görmesi ve yeşil mutabakat metninin yol haritasının Meclis’te çizilmesi oldu. Önümüzdeki yıl için de beklenti, 2053 net karbon sıfır yolculuğunun yol haritasını belirleyecek çalışmaları olacaktır. 1990’lı yılların ortasından bu yana bu konuda çalışmalar yürüten bir şirket olarak, çok net şekilde Paris Antlaşması çerçevesinde 2050 yılında net karbon sıfır gerekliliğini destekliyoruz. Bunu yaparken de öncelikle 2030’a kadar kendi operasyonlarımız, dışardan aldığımız enerji kaynaklarımız ve tabi ki tüketicilere sunduğumuz enerjinin kullanımından kaynaklı karbon salımının hepsini yarıya ve 2050’de de sıfıra indirecek şeklide planımız var. Yeni ürünler noktasında da hidrojen, biyo yakıtlar gibi alanlarda çalışmalarımıza başladık. Shell’in, 15 büyük rafinerisinin 6 tanesini enerji parkına çevrime planı var. Bu çerçevede 2025’e kadar rafine edilmiş ürün üretimimizi yüzde 55 kadar azaltacağız. Shell’in büyük yatırımlarından bir tanesi de yenilenebilir enerji kaynakları üzerinedir. Özellikle araç şarjı konusunda kendi istasyonlarımıza kurduğumuz tesisler var. Shell olarak, çok sayıda ortaklık ve satın alma operasyonları da yürütüyoruz. 2025’e kadar 250 bin şarj noktası 2050’de de 5 milyon şarj noktası kurma hedefimiz var.”

“Regülasyon adımlarının tamamlanması durumunda yatırımların hızlanacağını düşünüyorum”

Zorlu Enerji CEO’su Sinan Ak:
“Bugünkü şartlarda benzinli araçlarla seyahat etmek için benzin istasyonlarına gidip, 5-10 dakikada benzininizi alıyorsunuz ve yolunuza devam ediyorsunuz. Ama elektrikli araçlarda geçtiğiniz zaman bu işi evlerde, işyerlerinde ve alışveriş merkezlerinde yapıyor olacağız. Bu işi daha yaygınlaştırmak ve halka yaymak istediğiniz zaman özellikle belediyelere ait yerlerde ciddi anlamda yatırım yapılması lazım. Asıl zor olan kısım bu gibi gözüküyor. Gördüğümüz kadarıyla belediyeler birtakım atılımlar yapmaya çalışsalar da bu işin şu an için çok gerisindeler. Düşünme mantalitelerinin değişmesi gerekiyor. Burada önemli olan regülasyonun hala tamamlanmamış olmasıdır. Bu sürece tüm paydaşların da katılımında fayda var. Regülasyon adımlarının atılması durumunda yatırımların hızlanacağını düşünüyorum. Elektrikli araçlarda menzil 500 kilometre ama yollarda hız da hesaba katıldığında bu şarj yerleri ile ilgili altyapının hızlandırılması lazım. Devletin birtakım teşvik mekanizmalarının da olması gerektiğini düşünüyoruz. En önemli konu ise şehirlerarası yollarda özellikle sirkülasyonun yoğun olduğu dönemlerde altyapının teşvik edilmesi gerekiyor.”

“Dağıtım şirketleri önemli rol oynayacak”

Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) Genel Sekreteri Özge Özden:
Yerli trendlere baktığımızda TOGG’un yatırımları var, Zorlu Grubu gibi şirketlerimiz de şarj ünitelerini halihazırda üretiyorlar. Dolayısıyla ulusal boyutta sanayi, teknoloji, istihdam ve büyüme gibi çok boyutlu bir etki alanında söz etmemiz gerekiyor. 12 Mart 2021 tarihli Ekonomi Reformları Eylem Planı’nda bu yıl sonuna kadar elektrikli araç şarj altyapısının hayata geçirilmesi ile ilgili bir hedef hükümetçe belirlendi. Tüm trendleri topladığımız bir ana hedef var; o da Türkiye’nin her bir noktasını ayırmadan en kısa bir elektrikli araç şarj altyapısını hayata geçirmek. Bu noktada gerek teknolojik maliyetler gerekse de ülkemize özgü koşullar nedeniyle de bunun sadece piyasa dinamikleri ile gerçekleştirilmesi önünde bazı zorluklar var. Halihazırda üretim maliyetleri nedeniyle yatırımların geri dönüşü uzun görünüyor. Bunun yanında yayılım noktasında sıkıntılar var. Bunların aşılmasında elektrik dağıtım şirketlerinin rol alabileceğini düşünüyorum.”

“2026’ya kadar Türkiye’de geliştirilmiş batarya hücresinin yerli üretimine girmeyi hedefliyoruz”

SiRo Genel Müdürü Özgür Özel:
“TOGG olarak, dünyanın önde gelen batarya üreticileri ile görüşüyoruz. Bu konuda detaylı kriter setimiz vardı. Bunlardan bir tanesi enerji yoğunluğudur, bir diğeri de maliyet ve lojistiktir. Türkiye’de üretim yapma garanti koşulları sağlamlık ve güvenlik gibi kriterler arasında bize en uygun olan Farasis’i seçtik. Farasis, rakiplerine göre, yüzde 15-25 arasında enerji yoğunluğu konusunda avantaj sağlayan teknolojiye sahip. Stratejik ortaklık görüşmelerine de başladık. Bunu yaparken de amacımız bir yandan Türkiye’de üretim yapmak, diğer yandan da işin ana teknolojisine kadar girmekti. Öncelikle üretim tesisimizi önümüzdeki sene hazır etmek istiyoruz. TOGG’un üretim planını destekleyecek şekilde üretimimizi organize etmek istiyoruz. AR-GE’mizi geliştirmek, ekibimizi hızlı şekilde büyütmek ve 2026 yılında da Türkiye’de geliştirilmiş hücrenin yerli üretimine girmeyi hedefliyoruz. Bu sadece TOGG’dan da ibaret de değil. Nasıl ki, elektrikli araçlarda fırsat penceresi var, aynı fırsat penceresi batarya konusunda da var. Özetle; doğru zamanda doğru işi yaptığımızı düşünüyoruz. Tüm bunu yaparken de 30 milyar TL’lik yatırım planımız var. Bunun da ülkemize, GSMH’ya katkısı, hesaplarımıza göre; 2032 yılına kadar 30 miyar Euro, cari açığı azaltma açısında da yine 10 milyar Euro’luk bir etkisi olacağını öngörüyoruz.”

“Esasında hepimiz yeni bir hayat tarzı üzerinde çalışıyoruz”

EUROGIA ve Eşarj’da Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini yürüten Murat Pınar:
“Elektrikli araçlar derken, teknolojisini evet batarya etrafında ama genel olarak da insanın etrafında tasarlamamız lazım. Bugün hala Amerikan hikayesindeki 4 kişilik arabalardan bahsediyoruz. Gelişime bakarken aslında bununla bakmamız lazım. Gerçekten herkes 4 kişilik araba istiyor mu, yoksa mikro mobilite daha mı öne çıkacak? Baktığımızda araç üretiyorsunuz. İnsan etrafında odakladınız. Çünkü içinde hayatını geçirecek. Ama orada insana odaklılık ne olacak? Artık ‘a’ noktasından, ‘b’ noktasına gitmiyoruz. Üzerinde bilgisayar var, internete bağlanıyorsunuz. Bununla da hayata bağlı kalıyorsunuz. Bunun yanında aktif bir şebeke ile bağlı artık. Yani yürüyen bir jeneratör ve elektrik kesildiğinde bunu rahatlıkla kullanabileceksiniz. Artık o tanımların içerisinden yeni istekler de geliyor. Eninde sonunda hepsini birleştiriyorum. Esasında hepimiz yeni bir hayat tarzı üzerinde çalışıyoruz. Tabi, önce geleceğin hayat stilini değiştireceksek, gelecek nesillere onlara sormamız da önem taşıyor. Dolayısıyla onlara sorup ve gelecekte ne olacağının cevaplarını da alıp ona göre, hazırlanmakta fayda var diye düşünüyorum”

The Future Seminar Serisi’nin yeni konuğu Ersin Göğüş

Akademik Destek Programı tarafından organize edilen The Future Seminar Series, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ersin Göğüş’ün “Notes From Deep Space” konulu semineri ile devam ediyor.

Akademik_Destek_Programı_ErsinGöğüş

“Notes From Deep Space” konulu seminer 29 Aralık Çarşamba günü saat 18.30'da online olarak gerçekleşecek.

Etkinliği takip etmek için;

Zoom Meeting ID: https://sabanciuniv.zoom.us/j/91890193481

IICEC'ten “Dünyada ve Türkiye'de Elektrikli Araçlar Görünümü" Konferansı

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC), “Dünyada ve Türkiye'de Elektrikli Araçlar Görünümü” başlıklı bir konferans düzenliyor.

IICEC Konferansı 28 Aralık

28 Aralık Salı günü saat 10:30’da gerçekleştirilecek konferansın açılış konuşmasını Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol yapacak. Konferansın konuk konuşmacıları TOGG CEO’su Gürcan Karakaş ve Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Yenigün olacak. Konferansta IICEC Direktörü Bora Şekip Güray, IICEC “Türkiye Elektrikli Araçlar Görünümü 2021” Raporunun lansman sunumunu gerçekleştirecek.

Konferansın devamında bir panel düzenlenecek. Moderatörlüğünü EBRD Türkiye Enerji Sektörü Ülke Bölüm Müdürü Mehmet Erdem Yaşar’ın yapacağı panelin konuşmacıları Zorlu Enerji CEO’su Sinan Ak, Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem, Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) Genel Sekreteri Özge Özden, SIRO Genel Müdürü Özgür Özel, EUROGIA Yönetim Kurulu Başkanı ve Eşarj Yönetim Kurulu Başkanı Murat Pınar olacak.

Pandemi koşulları nedeni ile, sadece konuşmacı ve panelistlerin fiziki olarak sahnede yer alacakları konferans, 10:30-12:30 arasında online olarak canlı yayınlanacaktır. Canlı yayını izlemek için kayıt olmanız gerekmektedir. Kayıt olmak için tıklayın

İPM’den “Salgın ve Toplum” webinar serisi: “Almanya nasıl vatan oldu?”

İstanbul Politikalar Merkezi (İPM)’nin, koronavirüs salgını sebebiyle bu süreçte karşılaşılan sorunlara birlikte çözüm bulmak, olası ortak zeminleri analiz etmek ve akademik araştırmalarla desteklenen fikir alışverişi için başlattığı “Salgın ve Toplum” webinar serisi devam ediyor.

salgın_ve_toplum_28Aralık

28 Aralık Salı günü saat 15.00'te yapılacak webinar toplantısının bu bölümünün başlığı: “Almanya nasıl vatan oldu?”

Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İPM Direktörü Fuat Keyman’ın moderatörlüğünde gerçekleşecek webinarın bu bölümünde Alman Federal Meclisi eski milletvekili ve Yeşil Parti üyesi Özcan Mutlu yer alacak.

Federal Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier´ın önsöz yazdığı "Almanya Nasıl Vatan Oldu?" başlıklı kitap, BIONTECH kurucularının hayat hikayeleri dahil birbirinden renkli 27 göç biyografisi içermektedir.

Webinarda "Almanya Nasıl Vatan Oldu?" kitabı, 60.yılında olan Almanya-Türkiye göç anlaşması ve Almanya'da kurulan yeni hükümetin Türkiye-Almanya ilişkilerine etkisi konuşulacaktır.

İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), 2001 yılından bu yana küreselleşmenin çoklu krizlerinin tartışılması amacıyla iklim değişikliğinden kutuplaşmaya, göçten çatışma çözümüne, demokratikleşmeden transatlantik ilişkilere kadar birçok alandaki soru ve sorunları ele almak amacıyla nitelikli ve kanıta dayalı araştırmalar gerçekleştiriyor. Bu çalışmalar ışığında akademisyenler, uzmanlar, STK’lar ve öğrencilere yönelik bir tartışma platformu sağlamak, topluma ve karar alıcılara sağlam politika önerileri sunmak için bağımsız çalışmalar yürütüyor.

Kayıt linki: https://event.webinarjam.com/register/203/7vwgqal1

Abone ol