Ana içeriğe atla

Sabancı Üniversitesi 2011 Üniversiteler Sıralaması

Türkiye’de üniversitelerin sıralanması, hem üniversitelerarası şeffaf ve yapıcı rekabet, hem de hayati bir seçim yapacak öğrenci ve velileri doğru bilgilendirmek bakımlarından, çok önemlidir.

Üniversitelerin etkinliği, öğretim üyelerinin mesleki üretimleri ile bağlantılıdır. Bu bağlamda, Sayın Prof. Dr. Ural Akbulut’un başkanlığında oluşturulmuş Teknik Ekip ve Danışman Kurulunun çalışmaları sonucunda Türkiye’deki Üniversitelerin Akademik Performansları (University Ranking by Academic Performance - URAP) iki yıldır değerlendirilmektedir. 2011 yılı değerlendirme sonuçları 02 Temmuz 2011 tarihi itibari ile kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bu çalışmanın amacı, elde edilen veriler ile üniversitelerin akademik performanslarını diğer üniversitelerle karşılaştırabilmesine ve belirlenen kriterlere göre gelişmeye açık yanlarını belirlemeye yardımcı olmaktır. Bu kapsamda önemli bir çalışmadır.

Gerçekleştirilen bu çalışmanın içeriğinde Türkiye’deki tüm üniversiteler 9 farklı kriterle değerlendirilmiştir. Bu kriterlere ait verilerin ortak bir veri tabanı kullanılarak yapılmış olması çalışmanın değerini arttırmaktadır. Ancak bu çalışmadaki 9 kriterin 4’ü (toplam yayın, toplam atıf, toplam doküman ve toplam doktora öğrenci sayıları), üniversitelerin büyüklüğü ile ilgili olup direkt performans ölçütü olarak değerlendirilmesi güçtür. Örneğin, yılda toplam 500 yayın yapılması, 2000 öğretim üyesi olan bir üniversite için bir zayıflık göstergesi olurken, 200 öğretim üyesi olan bir üniversitede bir kuvvetlilik göstergesidir. Dolayısıyla, öğretim üyesi sayısına bölünmeden toplam sayıların kullanılması doğru değildir.

Performans ölçütü olarak ise diğer 5 kriterin (öğretim üyesi başına düşen yayın, atıf, doküman sayıları ile doktora öğrenci sayısının toplam öğrenci sayısına olan oranı ve öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı) özellikle 2000 yılından önce kurulan üniversitelerin karşılaştırmasında daha gerçekçidir. Sabancı Üniversitesi, bu esaslara dayalı objektif kriterlerle 2000 öncesi kurulan üniversiteler açısından yaptığı sıralanmayı kamu bilgisine sunmaktadır.

Bu sıralandırmalar ile 9 kritere göre yapılan değerlendirme sonuçlarında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Özellikle 2000 yılından önce kurulan üniversitelerin araştırma performansının karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesinde bu 5 kritere göre yapılan sıralandırmanın daha gerçekçi olacağını düşünüyoruz.

Ekte 2000 yılından önce kurulan üniversitelerin sıralandırma çalışmasını görebilirsiniz. Çalışma ilgili olan tüm basın mensupları ile paylaşılmıştır.

Not: Çalışmada kullanılan veriler, University Ranking for Academic Performance (URAP), Ankara’dan alınmıştır.

Sabancı Üniversitesi Öğrencileri çalışmalarını sergiliyor: “Düşlerinin İzinden 4” sergisi Sabancı Üniversitesi’nde

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programı öğrencilerinin çalışmaları, “Düşlerinin İzinden 4”  (Following Dreams 4) başlığı ile sergileniyor.  Düşlerinin İzinden 4 başlıklı sergi Sabancı Üniversitesi’nin Tuzla’daki kampüsünde 15 Temmuz - 28 Ağustos tarihleri arasında gezilebilecek.

 

Küratörlüğünü Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Wieslaw Zaremba’nın yaptığı sergide  Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programındaki öğrencilerin VA 204 'Çizim Dili II' ve VA 324 'İleri Çizim' derslerinin yılsonu sergilerinde sunulan işler modern yöntemlerle, geleneksel tekniklerin harmanlanması sonucu ortaya çıkıyor. VA 204 dersinde, öğrencilerden düşlerinin kağıtlara aktarılması isteniyor ve stüdyoda bulunan canlı modeller bu düşlerin kahramanları haline geliyor. Renkler dünyasına atılan adım ise, farklı materyallerin kullanılmasıyla bu hayallere hayat veriyor.

 

VA 324 dersinde ise öğrencilerin, deneysel uygulamalarla, görsel sanatların olanaklarından, değişik malzeme ve araçlardan yararlanmaları bekleniyor. Geleneksel yöntemlerle tuvallerini resim yapmaya hazır hale getiren genç sanatçılar, daha sonra desen, fotoğraf ve photoshop gibi araçların içiçe geçtiği süreçlerde, resimlerini yapılmaya hazır hale getiriyorlar.

 

Bu derslerin sonunda, öğrenciler hayallerinden ve hafızalarından çizim yeteneklerini geliştiriyorlar. Projelerini büyük boyutta resme dönüştürebiliyorlar, önlerindeki her bir adımın nasıl atıması gerektiği konusunda bilgi sahibi oluyorlar ve insan vücudunu ve naturmort elemanları, dokularına ve formlarına göre tanımlayabiliyorlar. Son olarak, Güzel Sanatlar Akademilerine kabul edilebilecek ve yurtdışı değişim programlarına gidebilecek seviyeye ulaşıyorlar.

Katılanlar: Yasemin Duru, Başak Cansın Ersöz, Özgün Tandıroğlu, Ece İnal, Bahar Balık, Burcu Karadeniz, , Nil Şimşek, Ahmet Erşanlı, Nazlı Kubalaş, Naz Sirmen, Mine Sinal, Ebru Gümrükçüoğlu, Ayşe Melis Okay, Dilay Özgüven, Arda Aksoy, Dila Erdoğan, Ceylan Yıldız, Hande Yıldırım, Atahan Afşar, Özge Karagöz, Defne Camcıoğlu, Nursena Yılmaz, Farah Aksoy, Yankı Akoğlu, Melis Önalan, Cansu Erdinç, Cana Sakaoğlu, Çağla Şahin, Berk Ketenci, Sacit Sivri, Damla Köksalan, Beren Girit, Alican Afşar, Mina Peri Yormaz, Gülce Baycık, Berke Doğanoğlu, Cana Arican, Zeynep Selçuk, Sertaç Sekmen, Mert Süha Öner, Çağatay Tuna Özkan, İris Süloş, Ceren Paydaş, Gökçen Özdemir, Serkan Özdemir,Yaman Terzioglu, Selen Catalyurekli.

Küratör: Wieslaw Zaremba
Asistanlar: Ceren Paydaş, Cagatay Tuna Ozkan, Ceylan Yıldız

 

Foto Galeri

Sabancı Üniversitesi İslam Konferansı Örgütü Uluslararası İKO Modeli zirvesine evsahipliği yapıyor

Sabancı Üniversitesi, İslam Konferansı Örgütü Uluslararası Model Organizyonu’nun toplantısına evsahipliği yapıyor. Sabancı Üniversitesi’nin Tuzla’daki kampüsünde gerçekleşen toplantıya 57 ülkeden 200’ün üzerinde delege katıldı.

12 Temmuz Salı günü başlayacan toplantının açılışını; İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, ICYF-DC Genel Sekreteri Amb. Elshad Iskandarov, Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı, Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Berker ve CCSDC Direktörü Dr. Pakynam Elsharkawy yaptı.

Açılış töreninin ardından toplantının “Current situation of the Muslim World” başlıklı ilk oturumunda Amb. Elshad Iskandarov, Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Bülent Aras, Dr. Savaş Alpay ve Dr. Halid Eren konuşmacı oldu. “Muslim world in the International Order” başlıklı ikinci oturumda Dr. Nadia Mostafa konuştu. 

Öğle yemeğinin ardından, ICYF-DC Direktörü Nabat Karakhanova organizasyon ile ilgili bilgi verdi. Günün son oturumunda Ibrahim Ceesay (Gambia) “Advocacy and Lobbying Skills” başlıklı bir konuşma yaptı. 16 Temmuz tarihine kadar sürecek toplantı workshop çalışmaları ve panellerle devam edecek.


 

Düşle! Dümene Geç! Kendi Seçtiklerinle Yol Al!

Sabancı Üniversitesi’nin aday öğrencilere yönelik yeni tanıtım filmini şimdi izleyebilirsiniz.

Filmi sizler de sosyal ağlarınızda paylaşarak, tercih sürecindeki adaylara fikir vermesi için katkıda bulunabilirsiniz.

Filmi buradan izleyebilirsiniz.

Türkiye’nin ve bölgenin en gelişmiş Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi SUNUM Sabancı Üniversitesi’nde açıldı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 61. Hükümetin ilk açılış törenini Sabancı Üniversitesi’nde gerçekleştirdi.



Başbakan Erdoğan; SUNUM, çevreye duyarlı, bilim dünyasında ve coğrafyamızda lider bir merkez olması açısından ilkler arasında yerini almıştır. Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi SUNUM’un ülkemizdeki nanoteknoloji alanındaki gelişmelere öncülük edecektir” dedi.

Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı: “Sabancı Üniversitesi olarak genç yaşımıza rağmen çalışmalarımızla bir örnek oluşturmaktayız. Ülkemizin ve bölgemizin en gelişmiş disiplinlerarası nanoteknoloji merkezini üniversitemizde açmaktan mutluyuz. SUNUM’dan çıkacak tüm nanoteknoloji araştırma ve uygulamalarının ülkemizin gururu olmasını diliyoruz” dedi.

Sabancı Vakfı ve DPT desteğiyle 2009 yılında kuruluş çalışmaları başlayan Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi SUNUM’un açılışı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün katılımıyla gerçekleşti. Sabancı Üniversitesi’nin Tuzla’daki kampusünde, 9 Temmuz 2011 tarihinde gerçekleşen törenin evsahipliğini Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Rektör Prof. Dr. Nihat Berker ve SUNUM Direktörü Dr. Volkan Özgüz yaptı.

SUNUM’un açılışı nedeniyle düzenlenen törende Başbakan Erdoğan, Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Rektör Prof. Dr. Nihat Berker konuşma yaptılar.

Güler Sabancı: “SUNUM’dan çıkacak tüm nanoteknoloji araştırma ve uygulamalarının ülkemizin gururu olmasını diliyoruz.”

Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı,  61.hükümetin ilk açılış törenine katılan Başbakan Erdoğan’a teşekkür ederek, “ülkemizin ilerlemesinde çok stratejik bir rolü olduğuna inandığımız nanoteknoloji alanındaki çalışmalara verdiğiniz destek ve bu çerçevede yapılan atılımlar ve gelişmeler, bizim de önümüzü açmıştır” dedi. Güler Sabancı, Sabancı Üniversitesi’nin kuruluşundan itibaren disiplinlerarası araştırmaya uygun alt yapısı ile belli boyutlarda nanoteknoloji araştırmaları yapıldığının altını çizdi. Sabancı, üniversitenin elde ettiği birikim ve yetkinliği temel alarak; 2009 yılında üniversitede yapılan bir arama konferansı sonrasında Türkiye’nin ve bölgemizin en gelişmiş disiplinlerarası nanoteknoloji araştırma ve uygulama merkezini kurma çalışmalarına başladıklarını belirtti. Bu projenin temel amacının ülkenizin gelişimine katkı sağlamak, yeni değerler üretmek ve küresel rekabet ortamında gücünü artırmak olduğunu belirten Güler Sabancı, SUNUM’un iki yıldan daha az bir zamanda açılıyor olmasından mutlu olduğunu vurguladı.



Güler Sabancı konuşmasında, projeye, öncelikle DPT tarafından 27 milyon TL. lik destek görmesi ve Sabancı Vakfı’nın da katkılarıyla toplam 50 milyon TL’yi aşan yatırım yapıldığını belirtti.

Prof. Dr. Nihat Berker:  “SUNUM ile   “inovasyon kampüsü” modeli oluşturma yolundayız.”
Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Berker, “21. yüzyıl başının sanayi devrimi olarak değerlendirilen “Nanoteknoloji”, farklı disiplinlerdeki araştırma ve uygulama alanlarını aynı çatı altında toplamaktadır.   Sabancı Üniversitesi, kuruluş felsefesindeki disiplinlerarası yaklaşımla, hali hazırda nanoteknoloji alanında dünyada öncü araştırmalarını devam ettirmektedir.  SUNUM sayesinde, Türkiye ve bütün dünyadan araştırmacılar, nanoteknoloji çalışmalarımızı pekiştirecekler, güçlenerek artmasına ve ürüne dönüşmesine katkı sağlayacaklar.” dedi. 

Nihat Berker konuşmasında ayrıca, “Araştırmalarımız ilerlerken, bütün Türkiye’den ve bütün dünyadan araştırmacılar ve sadece lisansüstü değil, üniversite hayatlarının ilk yıllarından itibaren lisans öğrencilerimiz, beraber çalışacaklar.  Günümüzün üniversite eğitimi şartı ve toplumsal beklenti budur.   SUNUM ile birlikte, temel bilimler, eğitim, araştırma, üretime geçiş ve teknoloji transferi öğelerini, yeni ve faydalı ürünler için birleştirecek bir “inovasyon kampüsü” modeli oluşturma yolundayız.” dedi. 

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün; “Birçok sektörle ilişkili olarak Nanoteknolojinin hayatımıza yansıması daha hızlı olacak.”
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün törende yaptığı konuşmada; nanoteknoloji devriminde yeni bir çağa doğru ilerlerken ülkemizde de SUNUM gibi önemli bir araştırma merkezi açılmasını heyecanla karşıladıklarını belirtti. Ergün konuşmasında özellikle SUNUM gibi merkezlerde üretilecek teknolojilerle yapılacak çalışmaların birçok sektörü doğrudan etkileyeceğini ve özellikle nanoteknoloji alanında yapılacak çalışmaların hayatımızdaki değikliklere daha hızlı yansıyacağının altını çizdi.

Başbakan Erdoğan; SUNUM çevreye duyarlı, bilim dünyasında ve coğrafyamızda lider bir merkez olması açısından ilkler arasında yerini almıştır.” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan SUNUM için; “Sabancı Üniversitesi ve Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) öncülüğünde 50 milyon liralık bir yaptırımla hayata geçen bu merkez çevreye duyarlı, bilim dünyasında ve coğrafyamızda lider bir merkez olması açısından ilkler arasında yerini almıştır.” dedi. 21. yüzyılın sanayi devrimi olarak tanımlanan nanoteknoloji alanında dünyada rekabet gücümüzü artırmak için yapılan çalışmaların önemine dikkat çeken Başbakan Erdoğan; açılacak bu tür merkezlerle Türkiye’nin bilim ve teknolojide taklit eden değil takip edilen bir ülke olacağını söyledi.

SUNUM; Aynı anda iki yeşil sertifikalı Türkiye’deki ilk bina
SUNUM hem çevresiyle hem de var olan altyapı ile uyumlu, yüksek yapı teknolojileri ile yapılmış, cevre dostu olarak en az seviyede enerji tüketen, en az seviyede atık salan yenilikçi bir merkez. Bina toplam  7368 metrekare içinde, toplam 1500 metrekarelik 12 adet  laboratuar, 800 metre kare civarında bir temiz oda,  ve 2400 metre kare ofis ve ortak kullanıma açık alanlardan oluşuyor. Merkez ayrıca yeşil binalarla ilgili Amerika’dan LEED ve Avrupa’dan BREEAM sertifikalarına aynı anda sahip olan Türkiye’deki ilk bina olma özelliğini taşıyor.

DAVET: Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi -SUNUM- Açılışı

Sabancı Üniversitesi’nde Nanoteknoloji konusunda Türkiye’nin ilk ‘Disiplinlerarası’ İleri Araştırma Merkezinin Açılış Töreni, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirilecek

Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin -SUNUM- Açılış Töreni, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla, Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı,  Rektör Prof. Dr. Nihat Berker ve SUNUM Direktörü Volkan Özgüz’ün evsahipliğinde, 9 Temmuz Cumartesi günü saat 14.00'te, Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi -SUNUM- önünde gerçekleşecek.

Tören çerçevesinde katılımcılara, dünyada ve Türkiye’de nanoteknoloji alanındaki son gelişmeler, Sabancı Üniversitesi’nin nanoteknoloji alanındaki faaliyetleri ve Araştırma Merkezi hakkında bilgi verilecek.

Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi SUNUM’un Açılış Töreni’ne tüm Sabancı Üniversitesi ailesi davetlidir.

Tarih: 9 Temmuz 2011, Cumartesi
Saat: 14:00
Yer: Sabancı Üniversitesi Kampusu Orhanlı - Tuzla

VİDEO: SUNUM'u yakından tanıyın

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi ile Mercator Vakfı Stratejik ortaklık anlaşması basının gündeminde

Sabancı Üniversitesi’nden Dünya Üniversitesi Olma Yolunda Bir İmza Daha…

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi ile Mercator Vakfı Stratejik ortaklık anlaşması imzaladı

Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı Mercator Vakfı yıllık konferansı’nın ana konuşmacısı oldu.


Güler Sabancı: “MIT’den sonra Mercator Vakfı ile de yapılan bu uzun vadeli stratejik ortaklık anlaşması üniversitemizi global arenaya taşıyacaktır.“

“Günümüz Türkiyesi, Avrupa için önemli bir ortaktır”
“Dünya üniversitesi olma” vizyonuyla çalışmalarını sürdüren Sabancı Üniversitesi,  geçtiğimiz Ocak ayında da dünyanın en saygın eğitim kurumlarından MIT Sloan School ile yaptığı uzun vadeli işbirliği anlaşmasının ardından şimdi de Mercator Vakfı ile stratejik bir ortaklığa imza attı.



Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi ile Mercator Vakfı arasındaki stratejik ortaklık alanlarını tanımlayan çerçeve anlaşması Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ve Mercator Vakfı Başkanı Bernhard Lorentz tarafından Alman iş, siyaset ve sivil toplum çevrelerinin önde gelen temsilcilerinin yer aldığı, Mercator Vakfı’nın Essen’deki Yıllık Konferansı’nda imzalandı.

İstanbul Politikalar Merkezi’nin Mercator Vakfı’yla yapacağı beş yıllık stratejik ortaklık; iklim değişikliği, Avrupa Birliği-Türkiye ilişkileri ve eğitim alanlarında ortak araştırma ve kamu politikaları oluşturma çalışmalarını hedef alıyor.  Özellikle iklim değişikliği üzerine yapacağı kapsamlı araştırmalarla ve toplum bilincinin güçlendirilmesine sağlayacağı katkılarla, bu işbirliği Türkiye için bir ilk olacak.  İstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi-Mercator Vakfı girişiminin,  AB-Türkiye ilişkilerine yaklaşımı ve diğer alanlarda sergileyeceği, eşit temeller üzerine kurulu Türk-Alman ortak vizyonuyla bir araştırma ve kamu politikası kurumu olması amaçlanıyor.

İmza töreninin ardından Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı Mercator Vakfı Yıllık Konferansı’nda bir de konuşma yaptı. 

“Küresel Sorunlara Ortak Yaklaşımlar” başlıklı konuşmasında Sabancı şunları kaydetti: “Almanya ile Türkiye arasındaki yakın işbirliği ve dostluk ilişkileri bir asırdan uzun bir geçmişe sahiptir.  Almanya, Türkiye’nin en önemli ticaret ortağıdır ve 1980'den itibaren yaklaşık 8,5 milyar doları bulan yatırımla Türkiye'deki en büyük yabancı yatırımcıdır. Karşılıklı ticaret 2010 yılında yaklaşık 26 milyar Avro'ya ulaşarak yeni bir rekor kırmıştır.”

-KÜRESEL SORUNLARA ORTAK YAKLAŞIM-
Sabancı sözlerine şöyle devam etti: “Hem Türkiye hem de Almanya, küresel sorunların çözülmesinde daha da etkili olması gereken bir yapı olan G-20 üyesidir. Almanya ve Türkiye, karşılıklı kalkınma işbirliğinde sağladıkları başarının 50. yılını 2009'da birlikte kutlamıştır. Günümüzde, 3900'den fazla Alman şirketi Türkiye'de iş yapmaktadır, ki bu sayı diğer tüm ülkelerden fazladır. Demografik verilere göre, Almanya'da Türk kökenli yaklaşık 2,7 milyon kişi yaşamaktadır ve bunların 700.000'den fazlası Alman vatandaşıdır. Bu nüfus, Türkiye dışındaki en büyük Türk topluluğunu oluşturmaktadır.  Almanya'da yaklaşık 100.000 Türk girişimci, ülkede yaklaşık 400.000 kişiyi istihdam etmektedir.  Toplam yatırımları yaklaşık 10 milyar Avro değerindedir.  Her yıl dört milyon Alman, tatilini Türkiye'de geçirmektedir.  Bu güçlü bağlar sayesinde, Türkiye ve Almanya günümüzün küresel sorunlarına karşı ortak bir yanıt geliştirmek için emsallerine göre daha iyi bir konumdadır. Bu küresel sorunlar üç geniş kategori altında özetlenebilir: iklim değişikliği, çalkantılı küresel ekonomi ve aynı zamanda AB'nin hinterlandı olan bu bölgedeki siyasi istikrarsızlık.

Mevcut küresel enerji tablosu, sürdürülebilir görünmemektedir. Dünyanın hızla artan talebini karşılamak için enerji kaynaklarımızı artırma konusundaki zorluklar, tek bir kaçınılmaz gerçekte özetlenebilir: Yaşam koşullarımızı değiştirecek ciddi bir sıcaklık artışına doğru sürüklenmekteyiz. Gezegenimiz, hızlı ekonomik büyümenin yan etkilerinin üstesinden gelmek için mücadele vermektedir.   Ancak, Almanya istisna olmakla birlikte, hükümetler, sürdürülebilir enerji politikaları geliştirmeye giderek daha az finansal ve entelektüel sermaye aktardığından, iklim değişikliğinin gidişatını değiştirme şansımız kaybolmaktadır. 

-“ŞİMDİ BİRAZ EYLEM”-
Hem Türkiye hem de Almanya iklim değişikliği konusunu son derece ciddiye almaktadır.  Ancak, Goethe'nin sözleriyle, “Yeterince söz söylendi;Şimdi biraz eylem görmek istiyorum!” Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi ile Mercator Vakfı arasındaki işbirliği, iki ülkenin iklim değişikliğini durdurmak için gerekli eylemleri koordine edebileceği ilk adımlardan biridir.

Türkiye, Avrupa’nın enerji güvenliği için yaşamsal öneme sahip bir ülkedir. Bunun nedeni, sadece Türkiye'nin bölgesinde bir “istikrar adası” olması değil, aynı zamanda bölgesini etkileyebilmesi ve her an patlama ve çatışmalara yol açabilecek gerilimi azaltmada bir faktör olmasıdır.
Avrupa Birliği şu tehditlerle karşı karşıyadır: gaz ve petrol ithalatına yüksek seviyede ve artan bağımlılık; tamamen entegre bir enerji pazarı oluşturma çabaları; tedarikçi ülkelerdeki siyasal huzursuzluk ve ekonomik durgunluk ve temiz teknolojiye geçme gereksinimi. Enerji kaynaklarını güvence altına almak için, AB'nin tedarikçilerini ve transit yollarını çeşitlendirmesi ve üretici ve transit bölgeleriyle daha yakın bir diyalog geliştirmesi gerekmektedir. Potansiyel bir ana merkez olarak Türkiye'nin buradaki rolü nedir?

“AB GÜVENLİĞİNE KATKI”
Türkiye, dünyanın kanıtlanmış gaz ve petrol rezervlerinin %70'i ile komşudur ve bu sayede Orta Asya, Hazar Havzası, Orta Doğu ve Afrika'daki üreticilerle Avrupa arasında doğal bir köprü oluşturmaktadır. Türkiye, stratejik konumunun avantajlarını kullanarak AB'nin enerji güvenliğine önemli ölçüde katkı sağlayabilir.  Orta Doğu ve Orta Asya'dan gelen malzemeler için transit ülke olmakla birlikte, Rusya kaynakları için de alternatif bir rotadır. AB, kazançlı Güney Amerika pazarlarından İspanya ve Portekiz'in katılımıyla birlikte faydalanabilmiştir.  Benzer şekilde, Türkiye'nin Orta Doğu, Orta Asya, Hazar bölgesi ve Kafkasya ile güçlü bağları ve bu bölgelerdeki etkisi sayesinde, Türkiye'nin AB'ye kabul edilmesi, AB'nin bu bölgelerde de aynı faydaları sağlamasına olanak tanıyacaktır.

Türkiye güvenli ve istikrarlı bir ülkedir, laik sisteme sahip bir demokrasidir ve uzun süredir NATO üyesidir. Bölgedeki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında bunlar önemli değerledir. Türkiye, AB'nin sadece Orta Doğu'ya değil Hazar ve Kafkasya bölgelerine de istikrar getirmesine yardımcı olabilir. Türkiye, kaynakları bu bölgelerden Batı pazarlarına ileterek, bu pazarların zenginliğinin artmasına ve böylece siyasi ve ekonomik istikrarın gelişmesine yardımcı olabilir. Güneydeki komşularımızda, uzun zamandır eşitsizlik ve otoriter rejimlerin kurbanı olan halklar tarafından yürütülen emsalsiz bir isyan dalgasına şahit olduk.  Zenginliğin eşitsiz dağılımı ve en temel hakların baskı altına alınması, Arap bölgesinde ve Orta Doğu'nun diğer bölgelerinde daha çok insanı birer birer baskıcı hükümetlere karşı büyük protestolar yapmaya zorluyor. 

-ALMANYA VE TÜRKİYE İKİ İSTİKRAR ADASI-
Yolculuk bitmedi.  Arap Baharı devam ediyor.  Henüz yeni başladı ve demokratikleşme ve özgürleşme süreci on yıllar sürecek.  Bu zor zamanlarda, Türkiye önemli bir destek kaynağı olarak hareket edebilir.

Konuşmamın başında Türkiye'nin bölgesinde bir istikrar adası olduğunu söylemiştim.  Almanya da ekonomik kriz süresince Avrupa'da bir istikrar adası olmuştur.  Ekonomisi sağlamdır, sanayisi büyümektedir ve başarı şansı büyüktür.  Almanya ve Türkiye, bölgelerindeki iki istikrar adasıdır.  Ve iki ülke arasında işbirliği mutlaka her iki taraf için de faydalı olacaktır. Doğu ve güney Akdeniz'deki birçok sorunun, bölgesel ve küresel çözümler gerektiren küresel sorunlar olduğunun farkındayız. Bu bağlamda, Türkiye ile Almanya arasında ortak bir yaklaşım büyük öneme sahiptir.

Türkiye, geçtiğimiz on yılda, gelişmekte olan daha dinamik ekonomilerden biri olarak öne çıkmıştır. Türkiye'nin bu yılın ilk çeyreğindeki büyüme hızı yüzde 11 gibi inanılmaz bir rakamdır. Geçtiğimiz yılda ise büyüme yaklaşık yüzde 9 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye'nin dayanıklılık ve dinamizmi, Almanya ile Türkiye arasında, geçmişe oranla daha eşit ve dengeli olabilecek yeni bir ortaklık olasılığının sinyallerini vermektedir. Bugün, iki ülke de işler görünen ve başkalarına örnek teşkil edebilecek ekonomileriyle "başarılı ülkeler" olarak algılanmaktadır. Böyle bir performansla gurur duymamız gerekmektedir ancak tarihin bize öğrettiği üzere, başarı, aşırı özgüven tehlikesini de beraberinde getirmektedir. Bugün itibarıyla Türkiye'ye baktığımızda, zor reformların gerçekleştirilmesi, mali politikaların sıkılaştırılması, cari işlem açığının düşürülmesi ve gerçek bir sürdürülebilir büyümenin temellerinin atılması gereken, nispeten iyi bir zaman olduğunu görüyoruz.

Almanya'ya baktığımızda, Alman ekonomisinin gücü ve Alman sanayisinin dünya pazarlarındaki performansı, hem Avro bölgesi yükümlülüklerini yerine getirme bakımından her bir ülkenin taşıdığı daha büyük sorumluluğa hem de aynı para birimini ve kaderi paylaşan ülkeler arasında politikaların daha fazla koordinasyonuna ve dayanışmaya dayalı olarak, 2020 Avrupa'sının inşasında, Almanya'ya liderlik görevini üstlenme imkanı tanımalıdır.

Karşılıklı bağımlılık çeşitli şekillerde arttığından, dünya ekonomisindeki sistemik risk daha karmaşık hale gelmiştir. Komşumuz Yunanistan örneğine bakalım.  Yunanistan'ın GSMH'si, dünya GSMH'sinin yaklaşık yüzde birinin yarısı. Dünya GSMH'si veya dünya ticareti ya da aslında dünya finansal varlıkları açısından çok küçük bir ekonomi. Ancak Yunanistan'daki durum kısa sürede çözümlenmezse, sadece Avrupa Birliği için değil dünya ekonomisi için de gerçek bir tehdit haline gelebilir.

 

Çeşitli finansal türev ürünler, Yunanistan'ın borcunu dünya finans sistemine bağlamaktadır. Ayrıca, Yunanistan'da olanlar emsal oluşturabilir.  Çok daha düşük borç-GSMH oranına sahip ülkeler dahi savunmasız hale gelebilirler. Yayılma korkusunun nedeni budur. 

Hepimiz, yirmi veya otuz yıl öncesine göre çok daha fazla birbirimize bağımlı hale geldik. Ne Almanya ne de Türkiye doğrudan tehdit altında olsa dahi, Yunanistan'ın durumunun düzelmesi her iki ülkenin de çıkarınadır. Çünkü Avrupa ve tüm dünya ekonomisi tehdit altında kalabilir ve bu da tabii ki hepimizi etkileyecektir.  Günümüz Türkiye'si Avrupa için önemli bir ortaktır.  Türkiye, Avrupa dahilindeki geleceğinde ısrarlı olmaya devam etmekle beraber, demokrasisinin temellerini sağlamlaştırırken, halihazırda Akdeniz ve küresel enerji alanındaki sorunların çözümünde Avrupa'nın ortağı olacak konumdadır.

Türkiye, bölgesindeki tek istikrarlı ülke olarak gelişimini sürdürmektedir.  Laik demokrasisi, hızla büyüyen ekonomisi ve güçlenen sivil toplumuyla, komşuları için iyi bir örnek olmaya devam edebilir. 

Avrupa Birliği çeşitlilik, barış ve işbirliği ilkeleri üzerine kurulmuştur.  Türkiye ile ilgili konular üzerinde, özellikle de üyeliği hakkında konuşurken, aynı zamanda Avrupa'nın kuruluş ilkeleri olan kültürel çeşitlilik, barış bölgesini genişletme ve birlikte uyum içinde yaşama ilkelerini de konuşuyor oluruz.  

Avrupa Birliği bir müze olmayı göze alamaz.  Uluslararası siyaset alanında aktif bir oyuncu olmalıdır.  Kısacası, Türkiye ve AB'nin birbirine ihtiyacı vardır.  Ve AB, Türkiye'nin kaderidir.  Türkiye’nin AB'ye girmesi, hem Türkiye hem de AB için bir devrimdir.  Hükümetler gelip geçicidir.  Kalıcı olan ilişkilerdir.  Ve ilişkiler iyiye gitmektedir.  Yolculuğun kendisi varılacak yerden daha önemli olsa da, Türkiye'nin er ya da geç AB'nin tam üyesi olacağına dair umudumu asla yitirmiyorum.

Türkiye kolu olan Avrupalı sivil toplum kuruluşlarının sayısı son on yılda ikiye katlanmıştır.  Friedrich Naumann Vakfı, Konrad Adenauer Vakfı ve Heinrich Boll Vakfı gibi prestijli Alman düşünce kuruluşlarının Türkiye'de temsil edilmesiyle birlikte, Almanya'nın bu inisiyatifin başını çektiğini görmekten mutluluk duyuyorum. 

Bugün, bu olumlu gelişmelerin ışığında, Alman dostlarımızla bir başka önemli ortaklığı başlatmak üzere burada bulunuyoruz.  Mercator Vakfı ve Sabancı Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi tarafından uygulanacak stratejik ve uzun vadeli bir işbirliğini faaliyete geçirmeye karar vermiştir.

İstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi- Stiftung Mercator Vakfı, hem Avrupa ve geleceği hem de küresel sorunlar üzerine Alman ve Türk perspektiflerini araştıracak ve geliştirecektir.  Ortaklık, şu üç ana alan üzerine odaklanacaktır: iklim değişikliği, Avrupa'nın geleceği ve AB-Türkiye ilişkilerine ortak bir Alman-Türk yaklaşımı ve eğitim. 

Almanlar ve Türkler, bu küresel sorunu nasıl algılıyor ve bu soruna nasıl yaklaşıyor? Bu sorun ekonomi ve enerji politikalarını nasıl etkileyebilir? Almanya ve Türkiye, G20 toplantılarında konuya nasıl yaklaşacak? Türkler ve Almanlar, bu konuda birlikte neler yapabilir?  İklim değişikliği söz konusu olduğunda, Almanya ve Türkiye, Çin ve ABD gibi diğer büyük oyuncuların konumunu nasıl algılıyor?  Önümüzdeki beş yılda bunlara ve başka sorulara yanıtı arayacağız.  Türkiye ve Almanya'nın birbirlerini başka bir gözle görmeye başlayacaklarını umuyoruz.  Zihniyetleri değiştirmek için buradayız.”

Mezunlar SU’ya geri döndü…

Sabancı Üniversitesi Mezunlar Buluşması & Reunion etkinliği, 2-3 Temmuz’da sayıları 200’ü aşan mezunun ve misafirlerinin katılımıyla gerçekleşti.

Tüm mezunların davetli olduğu Cumartesi günü Rektörümüz Nihat Berker’in açılış konuşmasıyla başladı, Tosun Terzioğlu’nun dersi ve Nakiye Boyacıgiller’in moderatörlüğünü üstlendiği Mezunlar Paneli ile devam etti.

Sinema Salonu’nu dolduran ders ve paneller serisi Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray’ın söyleşisi ile son buldu. Yoğun ve eğlenceli programın detaylarını görmek için tıklayınız.

Mezunlarımızın Göl Başı’nda verdiği perküsyon konseriyle geceye bağlanan buluşma MAN ’10 ve MIF ’11 mezunu Alper Baltalı konseriyle sürdü. Gelenekselleşen Luxus performansı ardından, geliri Burs Fonu’na aktarılan hediye çekilişi yapıldı. Büyük ödül olan Halil Hocamızın Yale tişörtü ve şapkasını, 25 bilet satın alan Onur Sarkan (BSTE ‘2010) kazandı. Gece SUMED’in kokoreç partisi ile son buldu.

3 Temmuz Pazar günü Hangar Cafe’de gerçekleşen brunch mezuniyetinin 10. ve 5. yılını geride bırakan 2006 ve 2001 mezunlarına özeldi. Hafızaları zorlayan ödüllü yarışmada “favorileri en uzun olan hocamız” gibi zor sorular bile cevabını buldu.

“Mezunlar SU’ya geri dönüyor” sloganıyla yola çıkan Mezunlar Buluşması & Reunion; SU Mezunlar Ofisi ve SUMED işbirliğiyle mezunlarımızı üçüncü kez kampüse geri çağırdı.

Abone ol