Ana içeriğe atla

"21. Yüzyılda Çin: Ortak mı Rakip mi?" toplantısı gerçekleşti

Sabancı Üniversitesi - İKV işbirliği ve Friedrich Naumann Vakfı desteği ile “21. Yüzyılda Çin: Ortak mı Rakip mi?” toplantısı düzenlendi.

Bahri Yılmaz- Ayhan Zeytinoğlu - Ronald Meinardus

Sabancı Üniversitesi - İKV iş birliği ve Friedrich Naumann Vakfı desteğiyle 8 Kasım 2019 tarihinde “21’inci Yüzyılda Çin: Ortak mı Rakip mi?” başlıklı yuvarlak masa toplantısına ev sahipliği yaptı. İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bahri Yılmaz ve FNF İstanbul Ofisi Direktörü Dr. Ronald Meinardus’un açış konuşmasını yaptığı toplantıda dört tane panel düzenlendi. Söz konusu panellerde Çin’in küresel ekonomi ve siyasetteki rolünün yanı sıra AB, ABD ve Türkiye ile ilişkileri konunun uzmanları tarafından derinlemesine ele alındı.

FNF İstanbul Ofisi Direktörü Dr. Ronald Meinardus’un başkanlığında gerçekleşen “Küresel Ekonomide ve Siyasette Çin” başlıklı birinci oturumun konuşmacıları; OECD Küresel İlişkiler Sekreterliği Çin Birimi Başkanı Karim Dahou, Bilim ve Politika Vakfı (Stiftung Wissenschaft und Politik – SWP) Kıdemli Uzmanı Dr Gudrun Wacker ve Küresel Kaynaklar Anonim Şirketi (Global Resources Partnership) Kurucusu ve Başkanı Mehmet Öğütçü’ydü.

“AB-Çin İlişkileri” başlıklı ikinci oturumun başkanlığını Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Bahri Yılmaz üstlendi. Oturum konuşmacıları; SWP Araştırma Birimi Başkanı Dr. Hanns Günther Hilpert, Avrupa Dış İlişkiler Servisi (European External Action Service - EEAS) Asya-Pasifik Bölümü Stratejik Danışmanı George Cunningham ve Asya-Pasifik Alman İş Komitesi (APA) Genel Müdürü ve Koordinatörü ve Alman Endüstrileri Federasyonu (BDI) Asya, Afrika ve Dış Ticaret Tanıtım Bölümü Direktörü Friedolin Strack’tı. 

“Çin-ABD İlişkileri” başlıklı üçüncü oturumun başkanlığını Koç Üniversitesi Öğretim Görevlisi Fatih Oktay üstlendi ve oturumun konuşmacıları; Dışişleri Bakanlığı Emekli Büyükelçisi Selim Kuneralp, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) G20 Çalışmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Sait Akman ve DTÖ Ticaret ve Çevre Birimi eski Direktörü Vesile Kulaçoğlu’ydu.

İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas’ın moderatörlüğünü üstlendiği “Türkiye-Çin ilişkileri” başlıklı son panelin konuşmacıları; Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı, TFI-TAB Gıda Yatırımları CEO’su ve TÜSİAD Çin Network Başkanı Korhan Kurdoğlu ve Dışişleri Bakanlığı Doğu Asya Genel Müdür Yardımcılığı Daire Başkanı Mehmet Özgün Arman’dı.

Panel, soru-cevap bölümünün ardından katılımcılara İKV yayınları ve konuşmacıların son makalelerinin dağıtılmasıyla yuvarlak masa toplantısı sona erdi.

Yönetim Kurullarında Kadın Üyelerin Sayısı Artmaya Devam Ediyor

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından bu yıl 7.si düzenlenen ‘Türkiye Kadın Direktörler Konferansı’, 20 Kasım 2019, Çarşamba günü Garanti BBVA, IFC, Limak Holding ve Zorlu Holding sponsorluğunda, Zorlu PSM’de gerçekleşti. Bu yıl “Yönetim Kurullarına Aday Gösterilme Süreçleri ve Çeşitlilik” temasıyla düzenlenen konferansta “Türkiye’de Yönetim Kurullarında Kadın 2019” raporunun sonuçları kamuoyu ile paylaşıldı.

 Rapor sonuçlarına göre:

  • 2019 yılında BIST Yönetim Kurullarında yer alan kadınların oranı %15,2’den %15,9’a çıkarak % 3,3 oranında arttı.
  • Yüzde 30 Kulübü Türkiye kampanyasının odaklandığı BIST-100 şirketlerinde bağımsız yönetim kurulu üyeleri arasında kadın oranı %16,6’dan %17,7’ye çıkarak, 2018 yılındaki olumlu artışı takip etti.
  • Tüm BIST şirketlerinin sadece 36’sının yönetim kurulu başkanı kadın ve sadece 14’ünün yönetim kurulunda bir kadın CEO yer alıyor.

7. Türkiye Kadın Direktörler Konferansı

“Türkiye’de Yönetim Kurullarında Kadın 2019” raporunun sonuçları Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından bu yıl 7.si düzenlenen ‘Türkiye Kadın Direktörler Konferansı’nda kamuoyu ile paylaşıldı. 20 Kasım 2019, Çarşamba günü Garanti BBVA, IFC, Limak Holding ve Zorlu Holding ana sponsorluğunda Zorlu PSM’de gerçekleşen konferansın bu yılki teması “Yönetim Kurullarına Aday Gösterilme Süreçleri ve Çeşitlilik”ti.

Toplantının açılış konuşmasını, IFC Türkiye Ülke Müdürü Arnaud Dupoizat yaptı. Yüzde 30 Kulübü Kampanyası Global Yönlendirme Komitesi Üyesi Sarah Morris’in ana tema konuşmasını yaptığı konferansta, Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat “Türkiye’de Yönetim Kurullarında Kadın 2019” raporunu sundu.

Bağımsız Kadın Direktörler Konferansı Panel 

Soldan Sağa: Fatmanur Altun, Aslı Başgöz, Damla Birol, Kerrie Waring, Alissa Amico

Konferansta White&Case Turkiye Kurucu Ortağı Aslı Başgöz moderatörlüğünde gerçekleşen “Kim, Neden ve Nasıl Aday Gösteriliyor? Temel İlkeler, En İyi Uygulamalar ve Türkiye” başlıklı panele; ICGN CEO’su Kerrie Waring, GOVERN Genel Müdürü Alissa Amico, THY Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi Fatmanur Altun ve Türk Tuborg CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Damla Birol panelist olarak katıldı. Konferansta ayrıca “Kadınlarla Güçlendirilmiş Yönetim Kurulu” ödülleri de sahiplerini buldu.

Konferans Yüzde 30 Kulübü Türkiye Kampanyası Ülke Başkanı Ahmet Cemal Dördüncünün kapanış konuşmasının ardından düzenlenecek kokteylle son buldu.

Kadınlarla Güçlendirilmiş Yönetim Kurulları Endeksi’ne göre Ege Profil, Kadınlarla Güçlendirilmiş Yönetim Kurulları özel ödüllerine göre ise Marshall Boya, Tekfen, İş Yatırım Menkul Değerler, Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları, Doğuş Otomotiv, Ege Seramik, Kent Gıda ve Bosch Fren Sistemleri bu sene ödül alan şirketler arasında yer aldılar.

“Kadınlar yönetim kurullarının etkinliğini artırıyor” 

Melsa Ararat

Melsa Ararat

Konferansta konuşan Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat, ülkelerin Kurumsal Yönetim kalitesiyle ekonomik kalkınma seviyesi arasında kuvvetli bir ilişki olduğunun çoktan kanıtladığına dikkat çekti ve Yönetim Kurullarının yetkinliği ve etkinliğinin Kurumsal Yönetim kalitesini belirleyen en önemli unsurlarından birisi olduğunun altını çizdi. Ararat sözlerini şöyle sürdürdü: “Bilimsel araştırmalar kadınların Yönetim Kurullarının etkinliğini artırma ve yetkinlik havuzuna özgün katkılar yapma potansiyeli taşıdığını kanıtladı.  Türkiye üzerine yaptığımız araştırmalar özellikle Yönetim Kurulu Komitelerinde kadın oranı ile şirketlerin piyasa değeri arasında olumlu bir sebep sonuç ilişkisi olduğuna dair ikna edici kanıtlar sunuyor. Dahası kadınların yönetim kurullarında nicelik olarak daha güçlü olduğu şirketlerin finansal kırılganlıkları daha düşük. Ancak Türkiye'de tüm çabalara rağmen şirket karar mekanizmalarında kadın oranı çok yavaş ilerliyor. Hala yönetim kurullarında kadın olmayan çok sayıda şirketimiz var. 2020'de tüm şirketlerin genel kurullarında daha fazla kadın adayın yönetim kurullarına aday gösterilmesini bekliyoruz. Talepte bulunan şirketlere uygun adaylar bulma konusunda ücretsiz olarak destek olmaya devam edeceğiz.”

Sarah Morris

Sarah Morris

Yüzde 30 Kulübü Global Yönlendirme Komitesi Üyesi Sarah Morris, yönetim kurullarında daha fazla kadının yer almasının dünyanın çehresini değiştireceğini ve sonuçta insan hayatında olumlu bir değişime yol açacağını anlattı ve şöyle dedi: “McKinsey’in bir araştırması, her ülkenin cinsiyet eşitliği konusunda en hızlı yol kat eden komşusuna eş bir ilerleme kaydetmesi durumunda 2025 yılına gelindiğinde global Gayrisafi Milli Hasıla’nın 12 trilyon dolar artacağını ortaya koyuyor. Dünya Bankasının Oliver Wyman’la birlikte gerçekleştirdiği bir araştırma da, yönetim kurulunda yüzde 30’un üzerinde kadın üyenin bulunduğu şirketlerin iflasla karşılaşma olasılığının beş kat daha az olduğunu ve risk kararları almada dört kat daha başarılı olacaklarını göstermiştir.

Arnaud Dupoizat

Arnaud Dupoizat

IFC Türkiye Ülke Müdürü Arnaud Dupoizat ise “Türkiye’de finansman sağladığımız şirketlerin yönetim kurullarına önerdiğimiz direktör adaylarının üçte biri kadındır. Gerek Türkiye’de, gerekse global ölçekte tam bir eşitliğin sağlanması için çalışmaya devam edecek ve bunu sağlayacağız; çünkü bu şirketlerin yararınadır” şeklinde konuştu.

Ahmet Cemal Dördüncü

Ahmet Cemal Dördüncü

Toplumsal cinsiyet dengesinin iyileştirilmesi hedefine ulaşmak için önlerinde uzun bir yol olduğunun farkında olduklarını söyleyen Yüzde 30 Kulübü Türkiye Kampanyası Ülke Başkanı Ahmet Cemal Dördüncü, “Araştırmalar, kadın üye oranındaki artış rakamları değişmediği sürece yönetim kurullarında %30 oranına ulaşmak için 15 yıla daha ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Yani 2034 yılı. Ancak bu güzel günün sonunda, bir aradaysak ve çaba gösteriyorsak bunu çok daha erkene çekebileceğimize gönülden inanıyorum. Bunca yıllık iş hayatımda şunu anladım ki; yönetim kurulları iki önemli niteliğe sahip olmalı; İlki çeşitliliğe verdikleri önem, ikincisi ise üyelerini özgür bırakan bir sisteme sahip olmaları. Fikir, eğitim, uzmanlık alanları gibi farklılaşmalar yönetim kurulları için ne kadar önemliyse, yönetim kurullarında kadın – erkek dengesinin sağlanması da aynı şekilde önem taşıyor. Çünkü iş dünyasında cinsiyet dengesinin kurulması şirketleri daha başarılı, yönetim kurullarını da daha etkin bir duruma getiriyor. Biz yüzde 30 kulübü olarak her zaman olduğu gibi, yönetim kurullarına atanma süreçlerinde, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kurumsal yönetim temelli yaklaşımların yaygınlaşması konusunda çalışmaya var gücümüzle çalışmaya devam ederek bu konudaki desteğimizi sürdüreceğiz” dedi.

Arvid Tuerkner

 Arvid Tuerkner

Türkiye’de Yönetim Kurullarında Kadın 2019 raporu: ‘Yönetim Kurullarında kadın sayısı artmaya devam ediyor’

Konferansta açıklanan “Türkiye’de Yönetim Kurullarında Kadın 2019” raporu sonuçlarına göre, 2019 yılında BIST Yönetim Kurullarında yer alan kadınların oranı %15,2’den %15,9’a çıkarak % 3.3 oranında arttı. BIST-100 şirketlerinde ise 2018 yılında %14,2 olan yönetim kurullarındaki kadın oranı %13,8’e düştü.

Yüzde 30 Kulübü Türkiye kampanyasının odaklandığı BIST-100 şirketlerinde bağımsız yönetim kurulu üyeleri arasında kadın oranının %16,6’dan %17,7’ye çıkarak, 2018 yılındaki artışı olumlu şekilde takip ettiği görüldü.

Raporda ayrıca SPK’nın önerdiği minimum kadın üye oranı olan %25’i yakalayan 108 şirketin tüm şirketlerin sadece %26’sını oluşturduğu belirtiliyor.

Şirketlerin sadece %10,4’ünü oluşturan 42 şirket eşik seviye olan 3 kadın yönetim kurulu üyesine sahip. 360 şirketin henüz karar mekanizmalarında etkin toplumsal cinsiyet çeşitliliğini sağlayamamış olduğu görülüyor.

Tüm BIST şirketleri içinde 152 şirket, BIST-100 içinde 35 şirket hala tamamı erkeklerden oluşan kurullar tarafından yönetiliyor.

Tüm BIST şirketlerinin sadece 36’sının yönetim kurulu başkanı kadın ve sadece 14’ünde kadın CEO’lar yönetim kurullarında yer alıyor.

En az bir kadın üyesi bulunan yönetim kurulu sayısında olumlu değişim

Türkiye’de Yönetim Kurullarında Kadın 2019 raporunda 402 şirketin 152’sinin yönetim kurullarının tamamı erkeklerden oluştuğu belirtiliyor. Bu sayı tüm şirketlerin %37’sine karşılık gelmekte.

2012-2019 yılları arasında yönetim kurullarında en az bir kadın üyesi olan şirketlerin oranında 2018 yılında olduğu gibi yavaş ama olumlu bir değişim gerçekleştiği görülüyor. 2019 yılında yönetim kurularının tamamı erkek olan şirketlerin oranı %37,8’e düşmüş durumda. Yine rapora göre, 2019 yılında yönetim kurullarındaki bağımsız kadın üye oranı, yönetim kurullarındaki kadın üye oranına kıyasla daha fazla artış gösterdi. 2019 yılında bağımsız yönetim kurulu üyeleri arasındaki kadınların oranı toplamdaki kadın üye oranını geçerek %17,6’ya yükseldi.

BIST-100 Endeksi’nde BIST’de işlem gören en büyük ve ekonomik açıdan en önemli şirketler yer alıyor. BU şirketlerin yönetim kurullarının daha kemikleşmiş olduğu raporlanıyor. 2018 yılında BIST 100 şirketlerinde yönetim kurulundaki kadın oranı 2018’de  %14,2 iken 2019 yılında bu oran %13,7’ye düştü, ancak bağımsız kadın yönetim kurulu üyesi oranı %17,7’ye yükseldi. 2019’da BIST 100’de yer alan 35 şirketin yönetim kurullarının tamamını erkekler oluşturdu.

2019’da BIST şirketlerinde görevli 340 kadının paylaştığı 435 kadın yönetim kurulu üyeliğinin %43’ü hâkim ortak olan ailelerin üyeleri tarafından dolduruldu. Cam tavanı kırarak yönetim kurullarına seçilen kadınlar ise yönetim kurulu üyeliklerinin sadece %8,9’unu oluşturdu.

Subject-Based Discussions devam ediyor

Subject-Based Discussions, İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) Proje Koordinatörü Ümit Şahin'in "Our House Is On Fire: How To Come Out Of The Climate Crisis?" konulu semineri ile devam ediyor.

Subject-Based Discussions Ümit Şahin

"Our House Is On Fire: How To Come Out Of The Climate Crisis?" konulu seminer 21 Kasım 2019, Perşembe günü saat 12:40'ta FENS L063 numaralı odada gerçekleşecek. 

Subject-Based Discussions

Subject-Based Discussions'ın 2019-2020 güz dönemi programı aşağıdaki gibidir:

21 Kasım 2019 – Ümit Şahin – Our House Is On Fire: How To Come Out Of The Climate Crisis?

11 Aralık 2019 – Bahri Yılmaz – Why Has China Succeeded? Does China’s Success Contradict Acemoğlu and Robinson’s Thesis In “Why Nations Fail?”

Bütün seminerler İngilizce yapılmaktadır ve Sabancı Üniversitesi'ndeki bütün lisans ve lisanüstü öğrencilere ve çalışanlara açıktır.  

7. Türkiye Kadın Direktörler Konferansı

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından bu yıl 7.si düzenlenecek ‘Türkiye Kadın Direktörler Konferansı’, 20 Kasım 2019, Çarşamba günü Garanti BBVA, IFC, Limak Holding ve Zorlu Holding sponsorluğunda, Zorlu PSM’de gerçekleşecek. Bu yıl “Yönetim Kurullarına Aday Gösterilme Süreçleri ve Çeşitlilik” temasıyla düzenlenecek konferansın açış konuşmasını IFC Türkiye Ülke Müdürü Arnaud Dupoizat yapacak.

Bağımsız Kadın Direktörler Projesi 

Etkinliğin ana tema konuşmacısı, Yüzde 30 Kulübü Birleşik Krallık Yönlendirme Komitesi Üyesi Sarah Morris,Yönetim Kurullarında Çeşitlilik başlığıyla bir konuşma yapacak.

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat’ın “Türkiye’de Yönetim Kurullarında Kadın 2019” raporu sunumunun ardından, White&Case Turkey Kurucu Ortağı Aslı Başgöz moderatörlüğünde gerçekleşecek panele geçilecek. Panelde, ICGN CEO’su Kerrie Stevenson, GOVERN Genel Müdürü Alissa Amico ve THY Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi Fatmanur Altun ile birlikte ‘Kim niçin ve nasıl? Yönetim Kurulu’nda İlkeler ve İyi Uygulamalar” konusu tartışılacak.

EBRD Ülke Başkanı Arvid Tuerkner’in katılımıyla gerçekleşecek olan “Kadınlarla Güçlendirilmiş Yönetim Kurulu” ödül töreninin ardından Yüzde 30 Kulübü Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Cemal Dördüncü’nün kapanış konuşmasını yapacak.

Etkinlikte size de aramızda görmekten mutluluk duyacağız.

Program:

Tarih: 20 Kasım 2019, Çarşamba

Saat:    16:00 – 20:00

Yer:     Zorlu PSM

 

 

 

“Feminist Pedagoji: Müzeler, Hafıza Mekânları ve Hatırlama Pratikleri” Kitabı Tanıtıldı

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi'nin (SU Gender), İstanbul Kadın Müzesi ile birlikte geçtiğimiz yıl düzenlediği “Feminist Pedagoji: Müzeler, Hafıza Mekânları ve Hatırlama Pratikleri” konferansı kitaplaştırıldı.

Feminist Pedagoji: Müzeler, Hafıza Mekanları ve Hatırlama Pratikleri

İstanbul Kadın Müzesi Küratörü Meral Akkent ve Nehir Kovar tarafından hazırlanan kitabın tanıtım toplantısı 11 Kasım 2019, Pazartesi akşamı Karaköy Minerva Palas’ta düzenlendi. Tanıtım toplantısının açılış konuşmalarını SU Gender Koordinatörü Begüm Acar ve İstanbul Kadın Müzesi taşıyıcı vakfı İstanbul Kadın Kültür Vakfı Başkanı Gülümser Yıldırım yaptı. İstanbul Kadın Müzesi Küratörü ve kitabın editörlerinden Meral Akkent kitabın içeriği, hazırlanma nedenleri, müzeler ve hafıza mekanlarında feminist pedagojinin açtığı alanlar hakkında bir konuşma yaptı. Kitap uluslararası hedef kitlesi nedeniyle Türkçe ve İngilizce olarak hazırlandı.

Tanıtım toplantısına elektrik gitarist besteci, yazar, çevirmen, ses teknisyeni, Reçel Blog’un kurucularından, Havle Derneği kurucularından Rümeysa Çamdereli müzikleriyle eşlik etti.

Begüm Acar

Begüm Acar kitap tanıtım etkinliğini Minerva Palas’ta yapmanın çok anlamlı olduğunu dile getirerek sözlerine başladı. Geçtiğimiz sene düzenlenen “Feminist Pedagoji: Müzeler, Hafıza Mekânları ve Hatırlama Pratikleri” konferansının etkinlik mekanlarından biri olduğunu sözlerine ekledi. Konferansın farklı ve öğretici bir deneyim olduğunun altını çizen Begüm Acar, “Konferansın hem hazırlık sürecinde hem de konferansın içerisindeki atölyeler, paneller, etkinlikler organize edilirken bu feminist pedagojiyi nasıl hayata geçirebileceğimize dair uzun tartışmalar yürüttük. Bizim için çok önemli bir deneyim oldu. Farklı etkinlikleri planlarken de dönüp bu konferanstaki deneyime bakıyoruz. Konferansta konuşulan konulara dönüp bakabilmek adına da bu kitap ayrıca önemli.” dedi.

Gülümser Yıldırım

Gülümser Yıldırım, İstanbul Kadın Kültür Vakfı’nın 2700 yıllık İstanbul kent kültürü ve tarihine ışık tutacak bir proje olarak İstanbul Kadın Müzesi’ni gerçekleştirmek için 2011 yılında kurulduğunu söyledi. Kurumsal ideali kapsayıcılık olan İstanbul Kadın Müzesi’nin ise 2012 yılında kurulduğunu ekledi. Gülümser Yıldırım “Bu müze 7 yıldır kadın tarihinde dışlanan, görmezden gelinen, unutulan birey ya da grupların görünürlüğü için alanlar yaratmaya çalışıyor. Bu kitap da İstanbul Kadın Müzesi’ni bu çalışmaları kapsamında hazırlanmıştır.” dedi.

Meral Akkent

Meral Akkent kitapta; “toplumsal hafızanın dönüşmesinde feminist pedagojinin rolü nedir? Feminist kuram ve feminist hareketin tartışmaları toplumsal hafıza alanına nasıl yansıyor? Kadın ve toplumsal cinsiyet müzelerinde ve hafıza mekanlarında hangi feminist pedagojik yaklaşımlar geliştiriliyor ve uygulanıyor? Kitabın içeriğini bu ve benzer sorular oluşturuyor. 11 ülkeden örnekler incelendi. Bu örneklerle unutmak, hatırlamak ve kapsayıcılık arasındaki ilişkilerde kadın müzelerinin rolü nedir?”  sorularına cevaplar arandığını söyledi. Kitapta bu ve benzeri sorulara cevap arayan 26 örnek bulunduğuna işaret eden Meral Akkent,  kadın müzelerinin alternatif hafıza alanları olduğunu ve müzelerin iletişim kurumları olduğunu sözlerine ekledi.

İstanbul Kadın Müzesi’nin kadın ve müze içerikli ikinci kitabı olan bu kitabın üç amacını da şöyle açıkladı:

  1. Hatırlama pratikleri alanında çalışanlar için feminist hikaye anlatıcılığı içeren bir kaynak oluşturmak.
  2. Müze ziyaretçilerini, ziyaret ettikleri kurumlara eleştirel bakış açısıyla yaklaşabilmelerin için desteklemek.
  3. Müze bilimi öğrencileri için yeni bir kaynak kitap oluşturmak.

Fazilet Vardar Sukan Bilime Katkı Ödülü’nün sahibi oldu

Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) Direktörü Fazilet Vardar Sukan, “Bahattin Tatış Yarınlarda Var Olmak Bilime Katkı Ödülü”nün sahibi oldu. 

Fazilet Vardar Sukan

İzmir Özel Türk Koleji’nin kurucusu, eğitimci, merhum Bahattin Tatış’ın değerleri ve ilkelerini yaşatmak, kendi alanında başarı gösteren ve yarattığı değerlerle gelecek nesillere ışık tutan kişileri onurlandırmak amacıyla düzenlenen “Bahattin Tatış Yarınlarda Var Olmak Ödülleri”, 2011 yılından bu yana Sanatta Başarı, Sporda Başarı, İş’te Başarı, Bilime Katkı, Eğitime Katkı ve Yaşama Katkı alanlarında veriliyor.

Eğitimin, Atatürk ilkeleri doğrultusunda gelişmesi ve yaygınlaşması, Türkiye’nin ve Türk ulusunun, İzmir ve Ege’nin kalkınması ve değerlerinin yükseltilmesi için çalışmış, bilim, sanat, spor ve iş hayatında yeni nesillere ışık tutup yol gösteren çalışmalara ve başarılara imza atmış kişilere verilen “Bahattin Tatış Yarınlarda Var Olmak Ödülleri” İzmir Özel Türk Koleji’nde gerçekleşen tören ile sahiplerini buldu.

2019 Bilime Katkı Ödülü’ne layık görülen SUNUM Direktörü Fazilet Vardar Sukan ödül töreninde yapmış olduğu konuşmasında “Hayatta hepimiz bir şeyler yapıyoruz. Ben de bugüne kadar yaptığım işi gönlümü vererek, zevkle ve eğlenerek yaptım. Bunun sonunda ilimize, Türkiye’ye bir katkı verebildiysem benim için ne mutlu. Bu noktaya gelmemde tabii ki Mustafa Kemal Atatürk’ün bize gösterdiği yol ve çağdaş Türkiye’nin ilkelerinin önemi çok büyük. Bu ödülü aynı zamanda bana bu fırsatı tanıyan ve tüm eğitim yaşantım boyunca bana ön ayak olan ve beni teşvik eden anne ve babam Prof. Dr. Yusuf Vardar ve Feriha Vardar için almak istiyorum.” dedi.

Eğitim İzleme Raporu 2019’un üçüncü dosyası yayımlandı

Eğitim İzleme Raporu 2019’un üçüncü dosyası olan “Öğrenciler ve Eğitime Erişim” bugün düzenlenen panelle kamuoyuna duyuruldu. Panelde, rapor sunumunun yanı sıra eğitime erişim ile ilgili gelişmeler çocuk hakları ile kapsayıcı eğitim alanlarına odaklanarak tartışıldı.

Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) 2007’den bu yana yayımladığı Eğitim İzleme Raporları, bu yıldan başlayarak farklı dosyalar halinde yayımlanıyor. Eğitim İzleme Raporu 2019’un “Öğrenciler ve Eğitime Erişim” başlıklı üçüncü dosyası bugün gerçekleşen panelle kamuoyuna duyuruldu. ERG Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık’ın açış konuşmasıyla başlayan panelde, raporun sunumu ERG Araştırmacısı Gözde Ertekin tarafından gerçekleştirildi. Ardından, Melisa Soran (SEÇBİR) ve Sayın Seda Akço Bilen (Hümanist Büro) eğitime erişimde yaşanan gelişmeleri eğitim ortamında ayrımcılık ve eğitime erişimi çocuk hakları çerçevesinden ele alarak değerlendirdi.

Panelin açış konuşmasını yapan Arık, “Erişilebilirlik, ayrımcılık olmaksızın herkes için eğitim olmasına işaret eder. Eğitim hakkı, eğitimin zorunlu ve ücretsiz olmasının yanında, nitelikli ve kapsayıcı olmasını da içerir.” dedi ve izleme çalışmalarının devamlılığının önemini dile getirdi. 

Raporun sunumunu gerçekleştiren ERG Araştırmacısı Gözde Ertekin ise okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim kademelerinde çocukların eğitime erişimi, öğrencilerin program türlerine göre dağılımı, devamsızlık, sınıf tekrarı, eğitimden erken ayrılma gibi  pek çok veriyi paylaştı. Bunun yanı sıra özel gereksinimli, geçici koruma altındaki ve çalışan çocukların eğitime erişimine de dair de mevcut durumu değerlendirdi. Ertekin, “12 yıl zorunlu eğitimde net okullulaşma oranı yüzde 90. Okul öncesi kademesinde eğitime erişimde son 3 yılda 5 yaş için net okullulaşmaya baktığımızda çok ciddi  artış olduğu görülüyor. Ancak okul öncesi eğitimin parasız ve zorunlu olmadığı düşünüldüğünde okul dışında kalanların kimler olduğu üzerine düşünmek gerekiyor.  İlkokul çağındaki çocukların ise  %1,7 si eğitim dışında.” diye konuştu. Ertekin sözlerine, “Ortaöğretim kademesinde net okullulaşma oranı eğitim 12 yıl zorunlu olmasına ve açıköğretim de net okullulaşmaya dahil olmasına  rağmen yüzde 84,2. Ortaöğretimde net okullulaşmada kız ve oğlanlar açısından bölgesel farklar var. Bölgeler ayrımında net okulluşma oranına baktığımızda, ülke genelinde 0,6 yüzde puan olan farkın Güneydoğu Anadolu’da 3,7 yüzde puan olduğunu görüyoruz. ” diyerek devam etti. 

ERG Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık ise oğlanların ve kızların eğitimden erken ayrılma nedenleri arasında farklar olduğunu vurguladı: “Kızlar aile ile ilgili nedenlerle okuldan ayrılırken oğlanlar için bu neden daha çok çalışma. 15-17 yaş çocuk istihdam oranı oğlanlarda daha fazla, kızlar ise bakım ve hane içi emek faaliyetlerine oğlanlardan daha fazla katılıyor.  Çocuk işçiliği, çocuğun çocukluğunu yaşamasına engel olan; fiziksel, bilişsel ve ruhsal olarak sağlıklı gelişimini zedeleyen her aktiviteyi içerir. BM Kalkınma Programı’nın 2015’te ilan edilen Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nden bir tanesi 2025 yılına kadar çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılmasıdır.”

Rapor sunumunun ardından gerçekleşen panelde konuşan Melisa Soran, erişimin yanı sıra kapsayıcı eğitimin önemine değindi. Soran, “ Kapsayıcı eğitim, ayrımcılığı azaltmayı, öğrenmeyi artırmayı sağlar. Engelliler ve mülteciler hangi haklar olursa olsun çok kolay vazgeçtiğimiz grup. Eğitim sistemine tanı ile gelen özel gereksinimli çocuklar için tanı hakkını almayı sağlamıyor, etiket oluyor. Suriyeli olmak da engelli olmak gibi bir etiket okullarda. Roman öğrenci vardı, engelli öğrenci vardı, şimdi de Suriyeli öğrenci var, çok sık duyduğumuz bir söylem.” diye konuştu.

Soran’ın ardından konuşan Seda Akço Bilen, okullulaşmanın dışında kalan çocuklar oransal olarak az görülse de çocuk nüfusu göz önüne alındığında bu oranın hiç de az olmadığını vurgulayarak, “Eğitime erişimin okullulaşma üzerinden tartışılmasını eksik buluyorum. Okullulaşmak demek eğitime erişmek demek mi?” diye sordu.

Eğitim alanındaki önemli gelişmeleri izleyerek değerlendiren Eğitim İzleme Raporu 2019’un “Öğrenciler ve Eğitime Erişim” başlıklı dosyasında, tüm kademelerde çocukların eğitime erişimi ile özel gereksinimli, geçici koruma altındaki ve çalışan çocukların eğitime erişimiyle ilgili yaşanan gelişmelere odaklanılıyor. Son olarak eğitime erişimde çocuk hakları ve kapsayıcı eğitimin önemi vurgulanıyor.

ERG’nin tüm Eğitim İzleme Raporlarına ulaşmak için lütfen tıklayın

Ekonomi için yeşil ışık: Yenilenebilir Enerji

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), “Yenilenebilir Enerjinin Sosyal ve Ekonomik Faydaları” başlıklı konferansa ev sahipliği yaptı. Yenilenebilir enerjinin Türkiye'de istihdam, endüstriyel gelişim, hava kalitesi ve enerji arz güvenliğine etkileri ile ilgili yapılan araştırmaların ilk sonuçlarının paylaşıldığı konferansta, Türkiye güneş enerjisi sektörünün 2028'e kadar 1,36 milyar dolar, rüzgâr enerjisi sektörünün ise 33,3 milyar dolar değerinde sanayi üretimi sağlayacağının öngörüldüğü ifade edildi.

İPM COBENEFITS 

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ve Potsdam İleri Sürdürülebilirlik Çalışmaları Enstitüsü (IASS) iş birliğiyle “Yenilenebilir Enerjinin Sosyal ve Ekonomik Faydaları” başlıklı konferans Minerva Han’da yapıldı. İPM’de yürütülen "COBENEFITS: Yenilenebilir Enerjinin Sosyal ve Ekonomik Faydalarının Tespiti ve Yaygınlaştırılması" adlı uluslararası proje kapsamında, İPM – IASS iş birliğiyle Türkiye'ye özel dört öncelikli alanda; yenilenebilir enerjinin Türkiye'de istihdam, endüstriyel gelişim, hava kalitesi ve enerji arz güvenliğine etkileri ile ilgili yapılan araştırmaların ilk sonuçları paylaşıldı. 

İPM’den Ümit Şahin ve Pınar Ertör Akyazı ile IASS’tan Sebastian Helgenberger’in yaptığı açış konuşmaları ile başlayan konferansta şu konulara yer verildi: 

- Türkiye güneş enerjisi sektörünün 2028'e kadar 1,36 milyar dolar, rüzgar enerjisi sektörünün ise 33,3 milyar dolar değerinde sanayi üretimi sağlayacağı öngörülüyor. 

-"İklim Değişikliği Azaltımı Yan Faydalarının Kamu Kurumlarında Kapasite Geliştirme Aracılığıyla Yaygınlaştırılması" (COBENEFITS) projesi kapsamında hazırlanan rapora göre, Türkiye enerji üretiminde yenilenebilir kaynakların payını yükselterek sanayi üretim değerini artırabilecek. 

-Değer zincirindeki toplam üretim değeri 2016'da 88 milyon dolar olarak hesaplanan güneş enerjisi sektöründe, mevcut yenilenebilir enerji politikalarının izlenmesine devam edilmesi halinde 2028'e kadar 1,36 milyar dolar değerinde sanayi üretimi sağlanması öngörülüyor. 

- Gelecek 10 yılda güneş enerjisi alanında yapılabilecek 15-25 gigavatlık kurulu güç artışının ise üretimi 6,8-11,3 milyar dolar artırması bekleniyor.

- Değer zincirindeki toplam üretim değeri 2016'da 25,3 milyar dolar olarak hesaplanan rüzgar enerjisi sektöründe ise 2028'e kadar 33,3 milyar dolar değerinde sanayi üretimine ulaşılması öngörülüyor.

-Söz konusu dönemde, rüzgar enerjisinde 13,3-23,3 gigavatlık ek kurulu güç için beklenen değer artışının 47,6-83,5 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. 

Güney Afrika, Meksika, Vietnam ve Hindistan’la eşzamanlı olarak projedeyiz 

COBENEFITS Türkiye Proje Koordinatörü Pınar Ertör Akyazı, “Proje; Güney Afrika, Meksika, Vietnam ve Hindistan'da yürütülüyor. Biz de bir yıldır Türkiye’de yenilenebilir enerjinin sosyal ve ekonomik faydaları alanında araştırma çalışmaları yapıyoruz. Yenilenebilir enerjinin sanayi gelişimi ve ticarete, hava kalitesi ve sağlığa, istihdam ile enerji arz güvenliğine etkileri alanlarında çalışıyoruz. Sanayi gelişimi ve istihdama ilişkin çalışmalarımızda, yenilenebilir enerjinin değer zincirini ortaya koyuyoruz ve 2028'e ilişkin öngörüler içeren dört yenilenebilir enerji senaryosunu temel alıyoruz. Bugün yayınladığımız rapor,  bu senaryolar doğrultusunda sanayi gelişiminin nasıl artacağı, dış enerji açığını azaltmak için ne gibi Ar-Ge, inovasyon ve yatırımlar yapılabileceği konularında somut veriler sunmaya çalışıyor. Ayrıca Şubat 2020’ye kadar, istihdam, hava kalitesi ve sağlık, enerji arz güvenliği alanlarında üç rapor daha paylaşılacak” dedi. 

Enerji dönüşümü ve planlaması bütünsel yapılmalı 

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Değer Saygın ve Türk Tesisat Mühendisleri Derneği (TTMD) Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Gani Bayraktar konferansta “Türkiye’de enerji dönüşümü ve yenilenebilir enerji sektörü” başlığı altında konuştu. Yenilenebilir enerji sektörünün teknolojiyle iç içe durumuna değinen Değer Saygın, “Artık sektörü teknolojiden bağımsız düşünemeyiz. Yeni elektrik yatırımlarının %90’ı güneş ve rüzgardan geliyor. Bunun sosyal ve ekonomik faydalarının harekete geçirilmesi için planlama yapılması da önemli” dedi. İklim değişikliğinin içerdiği tehditlerin yanı sıra fırsatları da barındırdığını ifade eden Kemal Gani Bayraktar ise şöyle konuştu: 

“Türkiye ekonomisinin genç nüfusta işsizlik oranının çok yüksek olduğundan hareketle daha katma değerli malzeme üretip dünyanın karbonsuzlaşma hedefine hizmet etmemiz gerekir. Şehirlerimizin %100 enerji geçişini yapacak şekilde tasarlanması gerekir. Binaları da gözeten yeni mimari ve mühendislik anlayışlarının devreye alınması ve enerji sistemlerini de gözeten bütünleşik yapıların üretilmesi önemlidir” dedi. 

Çalışma, yenilenebilir enerjinin değer zincirini ortaya koyuyor 

Endüstriyel gelişim ve istihdam konusunda araştırmalar yürüten ve Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığının artabileceğine dikkat çeken Bilkent Üniversitesi’nden Bengisu Özenç konuşmasında şunları söyledi:

Türkiye’nin ithal enerji kaynaklarına ilişkin ekonomik kırılganlığı her geçen gün artıyor. TÜİK raporuna göre Türkiye’nin 2017 yılında %75,7 enerji sektöründe dışa bağımlılığı var. Doğrudan ve dolaylı üretim değerinin, dış ticaret akımlarının, Türkiye’de Ar-Ge faaliyetlerinin ve küresel değer zincirindeki konumun belirlenmesi, Girdi-Çıktı ilişkilerinin Sanayi Bakanlığı’nın Girişimci Bilgi Sistemi veri seti kullanılarak değer zinciri oluşturulması ve farklı yenilenebilir enerji senaryoları altında doğrudan ve dolaylı istihdam potansiyelinin, meslek ve yeteneklerin belirlenmesi çalışma akışımın temelini oluşturuyor. Proje kapsamında kayıtlı yenilenebilir enerji üreten şirketlerin verilerine dayanarak bir değer zinciri haritalandırılması yaptık. Yenilenebilir enerji yatırımlarının artması istihdamda artış anlamına gelmektedir. Yerli üretim imkanlarının geliştirilmesiyle birlikte, bu etkinin daha da artması beklenmektedir. Mevcut sanayi üretim yapısı ve teknoloji içeriği çerçevesinde yaratılan istihdamın büyük bir bölümü orta seviye beceri gerektiren mesleklerde ortaya çıkmaktadır. Yüksek katma değerli bileşenlerin üretimine yapılacak yatırımın yüksek becerili mesleklere olan talebi artırması beklenmektedir.” 

Yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak tasarruf anlamına gelir 

Türkiye’nin artan fosil yakıt ithalatı ve bu durumun Türkiye'nin cari açığı üzerindeki etkilerini vurgulayan Mühendislik, Satın Alma, Araştırma ve Analiz’den (EPRA) Saeed Teimourzadeh, sözlerini şöyle sürdürdü: 

Türkiye, yenilenebilir enerji üretimini destekleyerek enerji arz güvenliğini ve enerji bağımsızlığını artırma fırsatına sahiptir. Yenilenebilir enerji ile Türkiye, fosil yakıtlara olan talebini ve dolayısıyla fosil yakıt ithalatını önemli ölçüde azaltabilir. 2028 yılı itibariyle 32 GW yenilenebilir enerji kurulu gücü için fosil yakıtların payını %5, 40 GW için %8 ve 60 GW için %15 düşürülebilir. Türkiye, bu bahsi geçen yenilenebilir enerji senaryoları altında sırasıyla 728 milyon dolar, 1,1 milyar dolar ve 2,1 milyar dolar tasarruf edebilir.” 

Sessiz Katil: Hava Kirliliği 

Yenilenebilir enerjinin arttırılmasının hava kalitesi ve insan sağlığı üzerindeki etkisini anlatan Boğaziçi Üniversitesi’nden Nadim Copty ise şöyle konuştu: 

Bu çalışma Türkiye'nin elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payının artırılmasının hava kalitesi ve insan sağlığı üzerindeki potansiyel yararlarını değerlendirmeyi hedeflemektedir. Fosil yakıtlı termik santrallerden kaynaklanan hava kirletici emisyonların 2017 yılında 2.103 ölüm vakasına neden olduğunu tahmin etmekteyiz. Mevcut politikalar izlendiğinde bu sayı 2028 yılında 2.333’e yükselecektir. Daha iddialı yenilenebilir enerji politikaları izlenirse, yıllık ölüm vakalarının 2028’de 1.564’e düşmesi beklenmektedir. 2028’de sağlık maliyetlerinden 700 milyon eurodan fazla tasarruf edilmesi de bu şekilde mümkün olacaktır. Benzer ulusal modelleme çalışmalarını ve karar verme süreçlerini desteklemek için   Sağlık Bakanlığının ölüm ve hastalık oranı istatistikleri ile ilgili çalışmalar yapması çok önemlidir.”

Ocak 2020’ye kadar devam eden ve RENAC (Yenilenebilir Enerji Akademisi) tarafından verilen online yenilenebilir enerji eğitimleri için https://www.renac.de/projects/current-projects/cobenefits/online-trainings/ adresinden başvuru yapılabileceği ifade edildi. 

Konferans, Ümit Şahin moderatörlüğü ile Bengisu Özenç, Nadim Copty, Saeed Teimourzadeh, Funda Gacal ve Sebastian Helgenberger’in katılım sağladığı “Türkiye’de yenilenebilir enerjinin sosyal ve ekonomik faydaları ne şekilde yaygınlaştırılabilir” konulu panelle sona erdi. 

Melsa Ararat Beijing 25+ Toplantısında Konuştu

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat, UN Women ve UN ECE (Economic Commission for Europe) tarafından 29 Ekim 2019 tarihinde Cenevre’de düzenlenen Beijing 25+ toplantısında panelist oldu. Genç cinsiyet eşitliği savunucularından, üst düzey hükümet yetkililerine, 700'den fazla paydaş, cinsiyet  eşitliği konusunda en vizyoner gündem olan ve yaklaşık 25 yıl önce kabul edilen Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu taahhütlerinde kaydedilen ilerlemeyi gözden geçirmek üzere, 29 – 30 Ekim 2019 tarihlerinde toplandı.

Melsa Ararat

Melsa Ararat üç saatlik panelde Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından, TÜSİAD’ın işbirliği ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ile Sabancı Vakfı’nın desteği ile şirketlerin, çalışanlarının yakın ilişkide maruz kaldıkları şiddete karşı harekete geçmelerini sağlamaya yönelik başlatılan “İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi”ni anlattı. 

Melsa Ararat ‘Sosyal norm ve değerleri değiştirmek zordur ve zaman alır. Devlet  bu değerler ve normlardan bağımsız değildir. Pek çok devlet, politikalarını geliştirirken bir birey olarak kadının  insan haklarını korumak  ile kadını ailenin temel bir unsuru olarak görmek ve  “aile birliği” ni korumak arasında bocalamaktadır. Ve bu nedenle, birçok ülkede kadınlar, özü itibarıyla eril olan devletin kendilerini koruyacağına  güvenmemektedirler. İşverenler, iş kuruluşları, özellikle sendikaların etkisiz olduğu ülkelerde bu güven eksikliğini gidermede önemli bir rol oynayabilir ve dengeleri bir birey olarak kadın lehine etkileyebilir. Bu konuda   2019'da kabul edilen ve özel sektörün aile içi şiddet de dahil olmak üzere toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı mücadeledeki rolünü ve sorumluluklarını tanımlayan  yeni ILO sözleşmesi çok önemli bir adım’ dedi.

UNECE ve UN Women tarafından ortaklaşa düzenlenen Pekin + 25 Bölgesel İnceleme Toplantısı’nda, kadınları yaşamın tüm alanlarına eşit katılımdan geri getirmesini engelleyen yapısal engellerin kaldırılmasına yardımcı olabilecek pratik politika yaklaşımlarını göstererek, kaydedilen ilerlemeyi ve devam eden zorlukları gözden geçirildi. Eşit ücret, ücretsiz bakım ve ev işlerinde eşit paylaşım, ebeveyn izni politikaları, her türlü toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin sona ermesi ve karar alma sürecine eşit katılım dahil olmak üzere kilit meselelerdeki işbirlikçi çabaları teşvik edilmesi amaçlanıyor. Ayrıca, 2030 yılına kadar sürdürülebilir kalkınmanın kritik bir temeli olarak cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 5’in, Pekin Deklarasyonu'ndaki hükümetlerin taahhütlerini yerine getirme yönünde nasıl ilerleme kaydettiğini tartışmak için bir platform sağladı.

Konuşma metnine ulaşmak için tıklayın.

Bilim insanları ve STK’ların katılımıyla “Türkiye’de HIV” belgeseli çekildi

Sabancı Üniversitesi ve Gilead Sciences Türkiye iş birliğiyle ‘Birlikte HIV’den Güçlüyüz’ temasıyla gerçekleştirilen IV.Ulusal Duyarlılık Konferansı’nda “Türkiye’de HIV” belgeselinin ilk gösterimi yapıldı. HIV/AIDS hakkında bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen belgesel ile toplumun bilgilendirilmesi ve toplumsal farkındalığın artırılması hedefleniyor.

Ulusal Duyarlılık Konferansı

Konferans kapsamında düzenlenen panele katılan bilim insanları, HIV/AIDS’in ölümcül bir hastalık olmadığına işaret ederek, tanı ve teşhis konulduğunda tedaviden sonuç alma başarısının Türkiye’de çok yüksek olduğunu belirttiler.

Sabancı Üniversitesi ve Gilead Sciences Türkiye iş birliğiyle ‘Birlikte HIV’den Güçlüyüz’ temasıyla düzenlenen IV.Ulusal Duyarlılık Konferansı’nda “Türkiye’de HIV” belgeselinin ilk gösterimi gerçekleştirildi. Belgesel, Gilead Sciences Türkiye’nin desteği ile 5N1K yapımcısı Cüneyt Özdemir ve ekibi tarafından Türkiye’de toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla hayata geçirildi.

Belgeselin yapımcısı Cüneyt Özdemir, filmin gösterimi öncesinde yaptığı konuşmada, “Türkiye’de ilk kez böyle bir belgesel hazırlamak için işin içine girdiğimizde ne kadar önemli olduğunu kavradık. 90’larda büyüyen kuşaklar için HIV/AIDS korku filmi gibiydi. Yaşadıkları toplumdan izole edildikleri için hastalıkla baş başa kalıyorlardı. Bunun en önemli nedenlerinden biri bilgi eksikliğiydi. Bu konuda sadece bilmek yetmiyor, bilginin yaygınlaştırılması ve farkındalık yaratılması da çok önemli. Bu belgesel önemli bir adım ama tabii ki yetmez. STK’lar, özel sektör ve devletin bu konuda birlikte hareket etmesi gerekli.” dedi.

Konferansın açış konuşmasını yapan Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fuat Keyman, Sabancı Üniversitesi’nin bu yıl kuruluşunun 20’nci yılını kutladığını belirterek, şunları söyledi: “Üniversitenin kuruluşunda aldığı çok önemli kararlardan biri üniversite olarak akademik anlamda başarılı ve donanımlı bireyler yetiştirmenin yanı sıra, aynı zamanda iyi öğrenci ve iyi vatandaşlar yetiştirmekti. Zorunlu Toplumsal Duyarlılık dersini iyi ki yaratmışız. Topluma duyarlı olmak, toplumsal sorunların çözümüne dahil olmak çok önemli. Bugüne kadar 15 bine yakın öğrencimiz bu alanlarda çalıştı. Her yıl 80 proje gerçekleştiriliyor. 1200’e yakın öğrenci projelerde görev alıyor. Üniversite olarak önce kadın, sonra gençlik ve ebeveynlik üzerine toplumsal duyarlılık konferansları gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, “Bugün de HIV üzerine konuşacağız. Birlikte HIV’den daha güçlüyüz diye çok doğru bir slogan seçilmiş. Gilead Sciences Türkiye’ye bu konuda Sabancı Üniversitesi ile birlikte çalıştığı için çok teşekkür ederim” dedi. 

HIV artık ölüm fermanı değil, hep birlikte sonlandıracağız

“Türkiye’de HIV konusunda neredeyiz?” konulu panele katılan Uluslararası AIDS Sağlık Hizmeti Sağlayıcıları Derneği (IAPAC) Başkanı Dr. Jose M. Zuniga, Türkiye’nin teşhis ve tedavide çok başarılı olduğunu ancak tanı konulma aşamasında bu başarıyı yakalayamadığını söyledi. IAPAC’ın 2014 yılında 26 şehrin Paris’te oluşturulan Fast Track Cities girişimine destek verdiğini hatırlatan Dr. Zuniga, “HIV konusunda belirlenen 90-90-90 (%90 tanı, yüzde 90 tedavi, yüzde 90 Baskılanma) ve sıfır stigma hedeflerine ulaşılması için bu girişimi başlattık. İstanbul ve diğer illerin de bu girişime katılmasını ümit ediyoruz” dedi.

Dr. Zuniga, girişimin dünya çapında 300’den fazla şehre ulaştığını ifade ederek, “Bu şehirler eksiklerini gidermede ve sosyal eşitsizlikler karşısında HIV’le mücadelede birbirlerine destek oluyor. Bir belediye başkanının bu girişime imza atması kadar kurumun buna kendisini adaması çok önemli. Dünya çapında HIV yükünün yüksek olduğu yerlere odaklanırsak HIV salgını daha düşük olur. Artık 90-90-90 hedeflerinin de ötesine geçildi. Hedeflerimiz sıfır stigma, sıfır ölüm. HIV eskiden ölüm fermanıydı bugün değil. Hala ölüm fermanı olarak gören ve tedavi almayan bireyler var. Bunu hep birlikte sonlandıracağız” dedi. 

Son 10 yılda hasta sayısı yüzde 465 arttı

Panele katılan Prof. Dr. Deniz Gökengin, HIV’le mücadelede küresel anlamda yüzde 23 azalırken, Türkiye’de son 10 yılda ciddi sayıda hasta artışı olduğunu belirtti. Dünyanın bazı bölgelerinde Doğu Avrupa, Orta Asya ve Orta Avrupa ülkelerindeki hızlı artışın devam ettiğini söyleyen Prof. Dr. Gökengin, “Türkiye’de her yıl 3-4 bin arasında yeni vaka ekleniyor. Biz aslında HIV’le yaşayan hastaların sadece yarısına tanı koyabiliyoruz, bir bu kadar daha HIV’le yaşayan hasta olduğunu tahmin ediyoruz. Uzun yıllardır Türkiye’deki hasta sayımız düşüktü. Ancak uzun yıllardır ihmal edilen bölgelerde bu artış kaçınılmazdı, bizde de yayılıyor” dedi.

Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Serhat Ünal ise Türkiye’de HIV’li hasta sayısının 10 yılda yüzde 465 arttığına dikkat çekerek, şöyle konuştu:

“Türkiye’de anonim test merkezlerinin yaygınlaştırılması önemli. Asıl vakaları böyle yakalarsınız. Ne yazık ki farkındalık konusunda ilerleme kaydedilemiyor. Bugün 20 bini kişi HIV’li, yarın 40 bin olur gider. Oysa tedavilerin hepsine sahibiz. Bu sadece tıbbi bir sorun değil. Çağın veremi oldu hatta onu geçti bile. Ama ilerde daha çok hayat kaybetmemek için bunun eğitiminin bir yolunu bulmamız lazım. Bu konudaki önyargıları aşmak lazım.”

Gilead Sciences Türkiye Medikal Direktörü Dr.Tahsin Gökçem Özçağlı ise “Epidemiyi kontrol altına alabilmek için pek çok paydaş var. Birini dışlayarak bir şey yapma şansınız yok. Devletin politikaları oluşturması lazım. Sadece tedavi değil önleme korunma konularında da yeni yaklaşımlar geliştirilmeli. Örneğin Gilead Sciences, Elton John Vakfı ile pilot bir çalışma yapıyor Kazakistan’da. Ayrıca “Sıfıra Ulaşmak İçin” diye yeni bir proje başlattık. 100 bin Pound’a kadar proje desteği sağlayacağız” dedi.

Pozitif-iz Derneği Başkanı Çiğdem Şimşek de “Bu bir eşcinsel hastalığı değildir, kadın ve çocukları, gençleri de etkiliyor. Biz ağırlıklı gençlerle çalışıyoruz Konuyu multidisipliner bir şekilde ele almak gerekiyor. Önyargıyı engellemekte de toplumun tüm kesimlerine görev düşüyor. Önyargı ve ayrımcılık yüzünden çok yanlış bilinenler var” dedi.

Konferansın “Üniversitelerde HIV/AIDS Eğitimi Konusunda İyi Uygulama Örnekleri” başlıklı bölümünde ise Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri Yöneticisi Zeynep Bahar Çelik, üniversitenin bu konudaki projelerini anlattı. Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Eğitim Koordinatörü Pelin Anılan Sabancı Üniversitesi ile ortak yürütülen Akran Eğitim Projesi’ni katılımcılarla paylaştı. Başkent Üniversitesi’nden Prof. Dr. Simten Malhan da üniversitenin HIV farkındalık projelerini anlattı. Prof. Dr. Malhan, “Başkent ve Hacettepe Üniversitesi’nin birlikte yürüttüğü dünyanın en büyük HIV/AIDS Farkındalık Araştırması sonuçlarına göre, toplumumuzun %77 gibi büyük bir kısmı bu konuda bilgi sahibi değil. Yine toplumun %75’i HIV pozitif bireylerin normal bir yaşam yaşayabileceği bilgisine sahip değil. Bu durum da toplum açısından ciddi bir risk oluşturuyor” dedi. 

Ulusal Duyarlılık Konferansı

Abone ol