Ana içeriğe atla

Melsa Ararat, Birleşik Krallık Başkonsolosluğu’ndaki Panelde Konuşmacı Oldu

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat, Birleşik Krallık Başkonsolosluğu’nda düzenlenen “Toplumsal Cinsiyet ve Yaş Çeşitliliğinin Artırılması ve Kurum Yönetim Kuruluna Dahil Edilmesi” başlıklı panelde konuşmacı oldu.

Melsa Ararat

Fotoğraf: Süreyya Uğurses, Melsa Ararat, Aslı Küçükgüngör, Umut Aydın, Sitare Sezgin

Chevening FCO Turkey mezunlarından Avukat Süreyya Uğurses’in moderatörlüğündeki panele ayrıca, SPK Başuzmanı Dr. Aslı Küçükgüngör, Knowledge Experts CEO’su Umut Aydın, AkÖde CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Sitare Sezgin konuşmacı oldular.

Melsa Ararat konuşmasında Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından hayata geçirilen ve yürütülen Bağımsız Kadın Direktörler Projesi’ni ve Türkiye Kampanyası Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından yürütülen Yüzde 30 Kulübü’nü anlattı.

Melsa Ararat, Bağımsız Kadın Direktörler Projesi kapsamında BIST şirketleri üzerinde çalıştıklarını belirten Melsa Ararat, BIST’teki şirketlerin yönetim kurullarındaki kadın oranları ve Türkiye’de halka açık şirketlerin yönetim kurullarındaki kadın üye oranları hakkında bilgi verdi.

Kadınların bağımsız üye olarak yönetim kurullarında bulunmalarının önemine dikkat çeken Melsa Ararat, Bağımsız Kadın Direktörler Projesi ve Yüzde 30 Kulübü Türkiye Kampanyası kapsamında, kadınların karar verici mevkilerde rol almaları için yaptıkları çalışmaları anlattı.

Melsa Ararat “Chevening bursları tüm dünyada kendi alanında liderlik sergileyebileceğine inandığı kişilere kariyerinin başında önemli bir maddi ve manevi destek sağlıyor.  Bu desteği alanların çoğu da kadın. Türkiye'de de oldukça başarılı bir kadın Chevening bursiyer profili var ve Kurumsal Yönetim Forumu ekibinde Chevening bursiyerleri yer almakta. Katılımcılardan gelen sorular ve tartışmaların derinliği programın başarısını gösteriyor. Çoğu başarılı profesyoneller ve yöneticiler olan kıdemli bursiyerlere çalışmalarımızı ve fikirlerimizi paylaşma fırsatı verdiği için FCO'ya teşekkür ederim.” dedi. 

 

"Sabır, ilgi ve merak hepsinin üstesinden geliyor"

#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Gülşen Demiröz oldu.  

Akademisyene Sor Gülşen Demiröz

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Gülşen Demiröz

CE-EM-ST-ŞŞE: Merhaba, üniversiteye başlamadan önce yazılım bilgisi olmayan bir öğrenci, üniversitede sıfırdan bilgisayar mühendisliğine başlarsa zorluk çeker mi?

G:D: Yazılım bilgisi olmayan bir öğrenci ilk derste biraz zorluk çekebilir, hatırlıyorum benim de üniversitede hiçbir bilgim yoktu ve zorluk çekmiştim. Ama sabırla ve biraz daha çok çalışarak, kısa sürede aradaki farkı kapatabilirler.

CE-EM-ST-ŞŞE: Bir üniversite öğrencisinin kendisini yazılım alanında geliştirmesi için neler yapması gerekiyor?

G:D: Derslerimiz zaten bütün spektrumda konularla ilgili sizi bilgilendirecektir. Yazılım teknolojileri sürekli değişiyor. Farklı teknolojiler ile erken vakitte dağılmanızı önermiyorum. İlk iki yıl derslerinize odaklanarak önce CS300, CS301 ona kadar olan core dersleriniz ile işin temelleri alın. Sonra biraz daha ilgi alanlarınıza yönelebilirsiniz. Oyun geliştirmek, user interface gibi konularla ve teknolojilerle ilgilenebilirsiniz.

"Sabır, ilgi ve merak hepsinin üstesinden geliyor"

CE-EM-ST-ŞŞE:  “Bilgisayar mühendisi olmak için dahi olmak gerekmez.” İfadesi sizce ne ölçüde doğrudur?

G:D: Benim de derslerde buna benzer kullandığım bir lafım vardır: “It’s not rocket science.” Amerikalı bir deyim bu. Gerçekten dahi olmanıza kesinlikle gerek yok. Sabır, ilgi ve merak hepsinin üstesinden geliyor. Gerçekten de süper bir zekâya gerek yok çünkü bilgisayar mühendisliği belli bir syntaxi olan, çok sınırları olan bir şey.  Ondan sonrası yaratıcılık. Yaratıcılık kısmı da hepinizde doğal olarak bir şekilde açığa çıkacaktır diye düşünüyorum.

CE-EM-ST-ŞŞE: Hayattaki motivasyon kaynağınız nedir?

G:D: Hayattaki motivasyon kaynağım; mutlu olmak, insanlara faydalı olmak ve sevgi alıp sevgi vermek.

CE-EM-ST-ŞŞE: Sizce yapay zekânın, üretim sektörüne uyarlamasındaki en büyük zorluk ne olacak?

G:D: Bence en büyük zorluk yapay zekâ yazılımlarının testi olacak. Beklenmedik hareketler yapacaklar ve bunun kontrolü giderek zorlaşacak. Hiç görmediğimiz corner caselerde sıkıntılar çıkabilecek, bence software testing yapay zekada daha da önem kazanacak.

CE-EM-ST-ŞŞE: Sıradan bir gününüzü nasıl geçirirsiniz?

G:D: Hafta içinden başlayalım. Hafta içiyse sabah erkenden uyanırım. Kahvaltımı evde yaparım.  Bir kaç e-mail bakmaya, cevaplamaya başlarım trafik açılsın diye. Sabah e-mailleri bittikten sonra evden çıkarım. Kampüse gelirim. Dersim varsa derse girerim, dersim yoksa da derslere hazırlık yaparım. Genelde öğrenciler gelir gider. Sınavlar varsa sınavlar yapılır. Dün sınav yaptık mesela gece 11’e kadar. Öğlen olduğunda hocalarla, arkadaşlarla yemek yeriz. Öğleden sonra da aynı tempoda devam eder. Akşam genelde eve giderim veya okulda kalırım.  Onun dışında hafta sonu genelde arkadaşlarla ormana gider yürüyüş yaparız, birlikte vakit geçiririz. Hafta sonu daha çok sosyal etkinliklerle yoğun geçer.

CE-EM-ST-ŞŞE: Koruncuk Vakfı’na katılmaya nasıl karar verdiniz?

G:D: Koruncuk Vakfı ile Adım Adım Koşu grubuyla tanıştım. Adım Adım Koşu grubu STK’lar için bağış toplayan bir yardım grubu. Koruncuk aslında bu gruba 7-8 yıl önce katıldı ama çok eski bir vakıfmış bizim daha yeni haberimiz oldu. İstanbul’daki vakfın köyüne ziyaret ettiğimizde orada kimsesiz çocuklara nasıl iyi bakıldığını gördük, vakfın çok iyi işlediğine şahit olduk. 20 yıl önceki çocuklarının iş bulduğunu gördük onlarla tanışma fırsatı yakaladık ve sonrasında desteklemeye başladık. Adım Adım koşu grubu koşarak arkadaşlarından bağış toplayan bir oluşum. Yani parayı hiç görmez, hiç dokunmaz. Siz direk Koruncuk Vakfı’na bağış yaparsınız. Bu oluşum o kadar gelişti ki şu anda Adım Adım’ın bünyesinde 30 tane STK var. Ben ilk koşmaya başladığımda 3 taneydi: TEGV, Koruncuk ve Omurilik Felçlileri Vakfı. Giderek olay büyüdü, çok güzel bir noktaya geldi. Koruncuk Vakfı’nı seviyoruz.

"Endüstri mühendislerinin de bilgisayar endüstrisine

çok katkı yapabileceğini düşünüyorum."

CE-EM-ST-ŞŞE: Bilgisayar mühendisliği lisansına sahip olmayan bir kişinin, yüksek lisansını bilgisayar mühendisliği üzerine yapması durumunda karşılaşabileceği zorluklarından bahsedebilir misiniz?

G:D: Açıkçası ben lisansta yeterince bilgisayar dersi alırlarsa, mekatronik ve elektronik gibi bölümleri okuyan kişilerin bilgisayar mühendisi olmakta zorlanacaklarını düşünmüyorum. Endüstri mühendisliğinin kendini biraz daha bilgisayar konusunda desteklemesi gerekebilir. Bilgisayar mühendisliğinin artık çok değişik master alanları var. Örneğin data science, yapay zeka veya information management. Bu tür konularda endüstri mühendisliğinin zorlanacağını düşünmüyorum. Benim bir arkadaşım Tuborg’un IT Genel Müdürü ve kendisi endüstri mühendisi. Endüstri mühendislerinin de bilgisayar endüstrisine çok katkı yapabileceğini düşünüyorum. Bence güzel bir kariyer olur ama çok teknik bilgisayar masterında zorlanabilirler.

CE-EM-ST-ŞŞE: Yapay zekâ, makine öğrenmesi ve yazılım arasındaki farklar nelerdir?

G:D: Aslında yazılım her şeyin içinde. Yani yazılımsız bir bilgisayar mühendisliği ya da yazılımsız bir ürün olamaz. Yapay zekâ dediğimiz şey yaklaşık 50 yıl önce ortaya atılmış, insansı bir robot nasıl yaparız diye başlayan çok uzun bir akım aslında. Machine learning, yapay zekâ şemsiyesi altında bir alt alan olarak başlamıştı. 20 yıl önce benim master tezimdi zaten. Makine öğrenmesi o zamanlar, bir şeyi makine insan gibi nasıl öğrenebilir mi diye düşünürken,makinenin insandan daha farklı öğrenebileceği ortaya çıktı çünkü çok fazla processing gücü olduğu için Watson gibi makineler yapılmaya başladı. Makine öğrenmesi bizden daha iyi cevaplar vermeye başladı, öyle popülerleşti.

Sonra yirmi yıl bir donma oldu, pek bir şey duymuyorduk. Şimdi artık aynı şeyi, makine öğrenmesini derin öğrenme olarak duyuyorsunuz çünkü o neural networks idi şimdi adı derin öğrenme oldu. Bu kavramlar hep aynı şeyler. Temelinde istatistik var. Yapay zekayı da endüstri kullanmaya başladı. Aslında yapay zekâ dedikleri şey, hepsi derin öğrenme yapıyor. Data science da buradan çıktı. Daha popülerleşen ve her şeye uygulanan makine öğrenmesinin adı data science oldu. Dolayısıyla bunlar hep aynı kavramlar ve günümüzde kullanılmaya başlanması da bunun ne kadar yaygınlaştığını ve mainstream hale geldiğini gösteriyor. Herhangi birinde çalışma yapabilirsiniz ve hepsinin dönüp dolaşıp geldiği nokta aynı. Yapay zekayı şemsiyenin büyük adı gibi düşünebilirsiniz, makine öğrenmesi altındaydı, onun altından da data science çıktı gibi. Sonrasında data science da en popüler dal oldu. 

"Öğrencilerimiz özgür bir şekilde

istedikleri dersleri ve bölümleri seçebiliyorlar"

CE-EM-ST-ŞŞE: Bir öğrenci neden Sabancı Üniversitesi’ni tercih etmeli?

G:D: Sabancı Üniversitesi bir kere özgür bir ortam; öğrencilerimiz burada gerçekten çok özgür bir şekilde istedikleri dersleri ve bölümleri seçebiliyorlar. Onun dışında, öğretim üyeleri ile iletişimleri çok pozitif bence, çok açık bir ilişkileri var. Çok değişik spektrumda dersler alabiliyorlar, alanları konusunda ilerleyebiliyorlar. Yurt dışı olanakları çok fazla; hepsi yüksek lisansa ya da çalışmak ve staj yapmak istedikleri yerlerde yurt dışında olanaklar bulabiliyorlar. Yani gerçekten bence çağın üniversitesi diye düşünüyorum.

Akademisyene Sor ekibi ve Gülşen Demiröz

Akademisyene Sor: Gülşen Demiröz


Gülşen Demiröz Kimdir? 

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Gülşen Demiröz hakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın 

#AkademisyeneSor nedir?

Öğretim üyelerimizin kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtladığı #AkademisyeneSor  Projesi Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 2019 mezunumuz Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 2019 mezunumuz Ecem Dinçdal tarafından hayata geçirildi. #AkademisyeneSor’un yeni döneminde Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Programı 3.sınıf öğrencisi Cenk Eligüzeloğlu ve Güren İçim ile Endüstri Mühendisliği Programı 3.sınıf öğrencisi Şebnem Şevin Eraslan görev alıyor.

Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.

 

Aralık ayı gösterilerinin bilet satışı başladı

Sanata zaman ayırın. Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi (SGM) sanatseverlere Aralık ayında da renkli ve keyifli bir program sunuyor.

SGM Aralık 2019 Programı

SGM ARALIK 2019 PROGRAMI

03  Aralık     FİLM MÜZİKLERİ KONSERİ (SİNEMA SENFONİ ORKESTRASI)

10  Aralık      KADER APARTMANI NO:3  (ÇOLPAN İLHAN - SADRİ ALIŞIK TİYATROSU)

12  Aralık      İKİ BEKAR (DURU  TİYATRO)

19 Aralık       OYUNUN OYUNU (SU OYUNCULARI) - Ücretsiz!

22 Aralık       KIŞ GÜNEŞİ (CIP KAPANIŞ ETKİNLİĞİ) – Ücretsiz!

FİLM MÜZİKLERİ KONSERİ (SİNEMA SENFONİ ORKESTRASI)

03 Aralık 2019, saat: 20:00

Şef: Hakan Şensoy

Sadece film müzikleri, müzikaller ve dinleyeni bambaşka bir hayal dünyasına götürebilecek olan bir orkestra ''Sinema Senfoni''.

Ülkemizdeki birçok müzisyeni kendi sanatçı havuzunda bulunduran orkestra, yurtiçi ve yurtdışında konserler vermiştir ve vermektedir.

Repertuvarında yerli yabancı film müzikleri,müzikaller ve populer eserlerin senfonik tarzda sunumları olan Sinema Senfoni Orkestrası,profesyonel anlamdaki Avrupa'nın  ve ülkemizin ilk pop senfonik orkestrasıdır.

Sinema Senfoni Orkestrası, ailesinde bulunan,aranjörler,orkestra şeflerinin yanı sıra,dünyaca ünlü şeflerle de çalışmalarını sürdürmektedir.

Avrupa ya da Dünya’da çok az rastlanabilecek bir orkestra olma yolunda ilerlemek isteyen Sinema Senfoni Orkestrası, bir çok ünlü sanatçıya ( Metin Şentürk ,Emre Kınay,Zuhal Olcay,Halit Ergenç,Monica Molina,Göksel,Neco,Emre Altuğ vb. )eşlik etmiştir.

Repertuvarında siz sanatseverlere izlediğiniz ve unutamadığınız filmlerin aklınızda kalan melodilerini duyuracak, bazen görsel olarak filmlerden kareler izlettirecek ve görsellikle işitselliği bir bütün haline getirecektir.

KADER APARTMANI NO:3  (ÇOLPAN İLHAN - SADRİ ALIŞIK TİYATROSU)

10 Aralık 2019, saat: 20:00

Yazan: Deniz Uğur

Yöneten: Melda Narin Güler

Koreografi: Ziver Armağan Açıl

Ses – Efekt Tasarım: Fırat Deniz Haznedaroğlu

Dekor Tasarım: Dilek Kaplan

Işık Tasarım: Murat Yılmaz

Asistanlar: Sude Nur Yazıcı, Esra Ekinci, Serkan Beşiroğlu, Ferdi Taşkın

Oynayanlar: Deniz Uğur, Emre Koç, Gamze Uçar, Yiğit Pakmen

 

Sevgi, affetme ve çelişkiler üzerine… 

Aldatılan, dolandırılan, terk edilen bir kadın... Ve karısının intikamına maruz kalan bir koca... Erkeklerden nefret eden bir kız arkadaş... Ve her kadının aşık olacağı, kahraman ruhlu bir erkek... Evrene gönderilen yanlış bir mesaj, bu dört kişiyi içinden çıkılamayan bir kaosa sürükler... Ve sorunun yanıtı kimsede yoktur: Bir adam kaç kez öldürülebilir ki?

İKİ BEKAR (DURU TİYATRO)

12 Aralık 2019, saat: 20:00

Yazan: Sam Bobrick

Çeviren: Ekin Tunçay Turan

Yöneten: Emre Kınay

Müzik: Serdar Aslan

Dekor: Saldıray Çakar

Ses ve Işık: Erkan Kalkan

Dramaturg: Ayşegül Hardern

Oyuncular: Emre Kınay – Evrim Alasya

DuruCazz Orkestrası: Serdar Aslan – Zafer Aslan – Tarkan Tekyıldız

Shanette ile Jack'in komik hikayesini anlatan "İki Bekar" tiyatro oyunu, Duru Tiyatro'da izleyicisi ile buluşuyor.

Arkadaşlarının çöpçatanlığıyla düğün davetinde aynı masaya oturunca başlıyor Anette olan Shanette ile Jack'in komik hikayesi...

Shanette adım adım izliyor Jack'i.. Jack, ilişkiden, bağlanmaktan, terkedilmekten, aldatılmaktan ve soyulmaktan korkuyor. En çok da deli olduğu kadar çatlak Shanette'ten korkuyor. Ama Shanette kararlı ve ısrarcı... Vazgeçmeye hiç niyeti yok.

Duru Tiyatro'nun 10. yılında Amerikan Tiyatrosu'nun en ünlü komedi yazarlarından Sam Bobrick'in yazdığı oyunu Emre Kınay sahneye koyuyor. Emre Kınay Jack Fisher'ı; Evrim Alasya pırıl pırıl enerjisiyle Shanette Millburn'u canlandırıyor. Oyunun müziklerini Gökhan Türkmen, Gökhan Tepe, Keremcem gibi daha birçok popüler sanatçıya besteler veren oyuna özel bir titizlikle Serdar Aslan besteledi.

Duru Tiyatro'nun yeni kurulan orkestrası Durucazzz'ın canlı performans müzikleriyle müzikal tadında bir oyunla eğlenceli kahkahalı 2 saat sizi bekliyor. Geç kalmadan yerlerinizi hemen ayırtın. Bizden söylemesi..."

OYUNUN OYUNU (SU OYUNCULARI)

19 Aralık 2019, saat: 20:00

Yazan: Michael Frayn

Yönetenler: Pamir Şen, Emre Kaygısız

Reji Asistanı: Baran Melih Çelik

Sanat Yönetmeni: Ecem Güleç

Oyun süresi: 110 dakika / 2 perde

Oyuncular: Baran Melih Çelik, Begüm Çelik, Burak Almaç, Deniz Aslan, Emre Kaygısız, Gülnaz Erol, İdil Erdoğan, Mısra Karallı, Pamir Şen

''Çırılçıplak'' adlı oyunu sahnelemek üzere provaya başlayan bir tiyatro grubunun, bu süreçte yaşadıkları zorlukları, terslikleri, sıkıntı ve sevinçleri anlatan oyun, türünün en iyi örneklerinden biri olarak seyirciyle buluşuyor.

KIŞ GÜNEŞİ (CIP- KAPANIŞ ETKİNLİĞİ)

22 Aralık 2019, saat: 10:00 -15:00

Sabancı Üniversitesi'nin kuruluşundan bu yana sürdürülen Toplumsal Duyarlılık Projeleri, öğrencilerle birlikte, sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı gruplarla yıl boyunca 70 farklı sosyal sorumluluk projesi hayata geçiyor. Bu projeler kapsamında her hafta çocuk yetiştirme yurtlarında, ilk ve ortaokullardaki çocuklarla, engelli destek projesi kapsamında ise iyileştirme merkezlerindeki engelli çocuklarla çalışılıyor. Her grubun ihtiyacına yönelik farklılaşmakla birlikte; her hafta sürdürülen projelerde sanat ve yaratıcılık, yazma becerileri, eğitsel drama, bilimsel deneyler ve sayısal beceriler gibi çok geniş bir yelpazeye yayılan etkinlikler uygulanıyor.

Her dönemin sonunda,  bu projeler kapsamında dönem boyu çalışılan 1100 kişilik davetli grubu için Sabancı Üniversitesi Tuzla kampüsünde, gönüllü öğrencilerle birlikte unutulmaz bir kapanış şenliği düzenleniyor.


Bilet Fiyatları:

Sabancı Üniversitesi Öğrenci:        12.50 TL.

Sabancı Üniversitesi Çalışan:         25 TL

Tam:                                           35 TL

           

Birbirinden keyifli bu etkinliklerin biletleri hafta içi Akbank karşısındaki  "SGM Gişe"den ya da biletix kanalından temin edilebilir.

 

https://sgm.sabanciuniv.edu/

https://www.facebook.com/SabanciGosteriMerkezi

https://twitter.com/GosteriMerkezi

https://www.instagram.com/SabanciGosteriMerkezi/ 

Dünya Bankası Baş Ekonomisti CEF’in Seminer Konuğu Oldu

Dünya Bankası'nın Avrupa ve Orta Asya Bölgesi Baş Ekonomisti Aslı Demirgüç-Kunt, Sabancı Üniversitesi Center of Excellence in Finance’in (CEF) konuğu olarak 15 Kasım’da Sabancı Center’da “Bankacılık Düzenlemeleri ve Denetim: Küresel Mali Krizden Sonraki On Yıl” başlıklı bir seminer verdi.

Aslı Demirgüç-Kunt

Aslı Demirgüç-Kunt, Özgür Demirtaş

Sabancı Üniversitesi’nin, Akbank’ın kurucu sponsorluğunda hayata geçirdiği, “Sabancı Üniversitesi Center of Excellence in Finance”in (CEF) Kasım ayındaki seminer konuğu Dünya Bankası'nın Avrupa ve Orta Asya Bölgesi Baş Ekonomisti Aslı Demirgüç-Kunt oldu. 15 Kasım’da Sabancı Center’da yapılan seminerde Demirgüç-Kunt; “Bankacılık Düzenlemeleri ve Denetim: Küresel Mali Krizden Sonraki On Yıl” başlığı altında bir de sunum gerçekleştirdi. 

Aslı Demirgüç-Kunt, "Küresel finansal kriz gerçekten de çok yoğun bir yeniden düzenleme sürecini beraberinde getirdi. Bu hem yüksek gelirli ülkelerde hem de gelişmekte olan ülkelerde karşımıza çıkıyor." dedi. Demirgüç-Kunt, ekonomik krizden sonraki on yıldan gelinen sürece ve bu konuda hazırlanan bir rapora değindi. 

Küresel ekonomik krizin oldukça fazla reform çalışmalarına da yol açtığını belirten Demirgüç-Kunt, bu reformların bankacılık denetleme ve düzenleme çalışmalarında görüldüğünü dile getirdi.

Ekonomik krizden sonra yaklaşık 10 yılın geride kaldığını ve krizin etkilerini bazı raporlar hazırlayarak araştırdıklarını aktaran Demirgüç-Kunt, "Ekonomik kriz yüksek geliri olan ekonomilerde gerçekleşmişti. Bu yüzden bu ekonomilere daha fazla odaklandık. Bir de gelişmekte olan ülkelerdeki etkisine değinmek istedik. Bu raporlarla da birlikte banka denetlemeleri ve düzenlemeleriyle ilgili olarak büyük bir veri raporu sunabildik. Bu veri tabanı krizden sonraki dönemi de kapsayan anketleri içeriyor. Yani krizden bu yana krizin etkileri nasıl dönüştüğü ve değiştiğini de inceledik. Yeni veri analizleri, araştırmalar politikayla ilgili tartışmalarımıza da katkıda bulunuyor." dedi. 

Finans sektörü temsilcileriyle banka denetleme ve düzenlemelerine ilişkin yapılan bir araştırmanın sonuçlarını paylaşan Aslı Demirgüç-Kunt, "Katılımcıların yaklaşık yüzde 80'i kriz sonrası finans düzenlemelerinin uluslararası şokların azaltılmasında gerekli ve faydalı olduğunu söyledi. Yaklaşık yüzde 60'ı ise reformların yol açtığı düzenlemelerden kaynaklanan riskler ve bankacılıkla ilgili risklere değindiler." diyerek devam etti.

Düzenleyici reformların toplam etkisini de ele aldıklarını belirten Demirgüç-Kunt, "Reformların gelişmekte olan ülkelerdeki etkisine baktık. Yalnızca yüzde 45 oranında katılımcı bu etkilerin pozitif olacağını söylerken, geri kalanı ya bir etkisi olmayacağını ya da negatif bir etkisi olacağını düşünüyordu. Aslında çok farklı görüşler de var. Bu çeşitlilik ve farklılık çok az sayıda veri ve analiz olduğunu da gösteriyor." diye konuştu.

"İnsanların kriz hafızaları geride kalıyor"

Aslı Demirgüç-Kunt, küresel finansal krizin çok yoğun bir yeniden düzenleme sürecini de beraberinde getirdiğine dikkat çekti. "Bu, hem yüksek gelirli ülkeler hem de gelişmekte olan ülkelerde karşımıza çıkıyor. İnsanların kriz hafızaları yavaş yavaş geride kalıyor. Düzenleyici kuruluşlar olsun, devletler, hükümetler düzenlemeler konusunda belki daha çekimser bir tavır sergiliyorlar. Çünkü insanlar krizi yavaş yavaş unutmaya başladı."  dedi.

Genel olarak daha fazla adım atılması gerektiği kanısına vardıklarını bildiren Aslı Demirgüç-Kunt, "Piyasa disiplini ve sermaye gereksinimleri açısından sonuçlar sevindirici. Gayet güzel çalışmalar yapıldı ama şunu da biliyoruz ki krizin çözümü sonuçta birçok kurtarma paketine sebebiyet verdi." şeklinde devam etti.

Aşırı risklerin engellenmesi için uygulamaya konulan reformların yeterince etkili olup olmadığını henüz göremediklerini belirten Aslı Demirgüç-Kunt, piyasa disiplininin de henüz arzu edilen kadar iyileşmediğini, sermaye gereksiniminde ise karma sonuçlar görüldüğünü söyledi. 

Çok uzun yıllardır farklı ülkelerde farklı alanlarda çalışmalar yaptıklarını anlatan Aslı Demirgüç-Kunt, tek bir çözümün her ülke için uygun olamadığını ve gelişmekte olan ülkelerde de her zaman her çözümün işe yaramayabileceğini ifade etti. 

"Teknolojinin gelişmesi birçok riski de beraberinde getiriyor"

Şeffaflığa önem verilmesi ve bilgi paylaşılması konularında çalışmalar yapılmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Demirgüç-Kunt, "Düzenleyici kuruluşların ve denetim kuruluşlarının işi önümüzdeki günlerde daha da zorlaşacak; çünkü küreselleşme ve teknolojik gelişmeler devam ediyor. Sonuçta her şey belki de daha zor olacak. Teknolojinin gelişmesi ve değişmesi bir takım fırsatların yanında birçok riski de beraberinde getiriyor." diyerek sözlerine son verdi.

Aslı Demirgüç-Kunt Hakkında

Dünya Bankası'nın Avrupa ve Orta Asya Bölgesi Baş Ekonomisti olan Aslı Demirgüç-Kunt, Dünya Bankası'ndaki 30 yıllık kariyeri boyunca, Araştırma Direktörü, Kalkınma Politikası Direktörü ve Finans ve Özel Sektör Geliştirme Ağı Baş Ekonomisti olarak finansal ve özel sektör gelişimi konularında araştırmalar ve danışmanlık yaptı.

Küresel Finansal Kalkınma Raporu serisi ve Küresel Findex finansal katılım veri tabanını da oluşturan Demirgüç-Kunt, Uluslararası Atlantik Ekonomi Topluluğu Başkanı (2013-14) ve Batı Ekonomi Derneği Direktörü (2015-18) olarak da görev yaptı ve çeşitli mesleki dergilerin yayın kurullarında yer alıyor.

Dünya Bankası’nda çalışmaya başlamadan önce, Cleveland Merkez Bankası’nda (Fed) ekonomist olan Demirgüç-Kunt’un Ohio Eyalet Üniversitesi'nden iktisat alanında yüksek lisans ve doktora dereceleri var.

Sabancı Üniversitesi 5. ÜSİMP Ulusal Patent Fuarı’nda

Üniversite-Sanayi İşbirliği Merkezleri Platformu – ÜSİMP tarafından düzenlenen ‘5. ÜSİMP Ulusal Patent Fuarı ve Üniversite Sanayi İşbirliği Ulusal Kongresi’ 27-28 Kasım 2019 tarihlerinde Harbiye Askeri Müzesi’nde gerçekleşiyor.Üniversite-Sanayi İşbirliği Merkezleri Platformu -ÜSİMP

Sabancı Üniversitesi’nin de standının yer alacağı 5. ÜSİMP Ulusal Patent Fuarı’nın bu yılki teması “Toplumsal fayda için üniversite-sanayi işbirliğinde arayüzlerin rolü”. 

Sabancı Üniversitesi, tüm sanayi paydaşlarını üniversitede geliştirilen teknolojileri incelemek ve teknoloji transfer uzmanları ile tanışmak için ÜSİMP Ulusal Patent Fuarı'na davet ediyor. 

Yayınlanan patentleri incelemek ve B2B toplantı talebi göndermek için http://usimppatentfuari.org.tr/patentler adresi incelenebilir. 

Etkinlik programına http://usimppatentfuari.org.tr/program bağlantısından ulaşılabilir. 

5. ÜSİMP Ulusal Patent Fuarı’na katılım ücretsizdir. 

Kayıt olmak için tıklayın.

Sabancı Üniversitesi, EDU’dan zengin eğitim programı

Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi, EDU, Aralık ayında da iş hayatında öne çıkmak isteyen profesyonellere yönelik dolu bir eğitim programı sunuyor. Açık Eğitimler kapsamında Aralık ayında, stratejik pazarlama yönetiminden değişim yönetimine geniş yelpazede zengin eğitim programları bulunuyor.

EDU Açık Eğitimler Aralık

Stratejik Pazarlama Yönetimi Eğitimi

4-5 Aralık 2019 tarihlerinde Point Hotel Barbaros’ta düzenlenecek Stratejik Pazarlama Yönetimi Eğitimi, stratejik yönetim konusuna 360 derece bir bakış açısı getirip, stratejiyi oluşturan tüm öğeleri bütünsel olarak incelerken oldukça teorik olabilecek bir konuyu farklı zamanlardan, farklı sektörlerden ve farklı ülkelerden sayısız örnekle ve bir vaka çalışması ile  pratik, uygulanabilir bir boyuta indirgiyor.  Böylelikle katılımcıların sunduğu ürün, marka ya da hizmetin bütünsel stratejik bir bakış açısıyla yönetilmesini sağlayıp; rekabete karşı değer kazandıracak alt yapıyı oluşturmayı hedefliyor.

Eğitim kapsamında; Stratejinin Temelleri, Durum Analizi, Stratejik Ürün / Marka Yönetimi, Fiyatlandırma Stratejileri, Dağıtım ve Kanal Stratejileri, İletişim Stratejileri, Büyüme Stratejileri ve Örnek Olay Çalışması ile Stratejik Plana Giriş alt başlıkları üzerinde durulacak.

Satışta Başarı Eğitimi

5-6 Aralık 2019 tarihlerinde, Point Hotel Barbaros’ta düzenlenecek eğitim; satışın planlanması, müşteri analizi, danışmanlık noktasında güvenilir olmak, fiyat-değer arasındaki ilişkide karlı satış yapabilme konularında katılımcıların becerilerini ve yeni satış kavramları geliştirmeye yönelik  beceri kazandırmayı hedefliyorr.

Eğitim kapsamında; satışta kişisel iş felsefesi yönetiminin önemi, yeni yüzyılda müşteri tipleri ve yönetimi, satışta sunulan hizmet kalitesi ile yaratılan müşteri memnuniyeti, satışa geçiş ve satışı gerçekleştirme becerisi, satışın basamaklarını doğru zamanda kullanma konularına ışık tutulacak.

Yalın 6 Sigma Sarı Kuşak Sertifika Programı

Yalın 6 Sigma Sarı Kuşak Sertifika Programı, günümüzde ‘’Operasyonel Mükemmellik’’ alanında işletmelerin en çok karşılaştıkları konuları çözebilmeleri hedefiyle tasarlandı. 6-7 Aralık 2019 tarihlerinde Sabancı Üniversitesi’nde düzenlenecek eğitim sertifika programı; Sarı Kuşak problem çözme araçlarını kullanarak, kuruluşların karlılıklarına olumsuz etki eden verimlilik, kalite ve değişkenlikle ilgili konuları iyileştirebilecek seviyede araçları kullanmada katılımcılara beceri kazandırmayı amaçlıyor. Yeşil Kuşak programının en çok kullanılan araçları geliştirilerek tasarlanan bu metodolojide, katılımcılara aktarılan araçlar işletmelerdeki kalite, verimlilik gibi konuların çözümünde son derece önemlidir. Eğitimde ayrıca Operasyonel Mükemmellik’ten ayrı düşünülemeyecek Dijital Dönüşüm örnekleri de paylaşılacak.

Eğitim tamamlandıktan sonra katılımcılara eğitimden 2 hafta sonra 1,5 saatlik online birebir koçluk hizmeti verilecek. Bu koçluk hizmeti katılımcının Yalın 6 Sigma araçlarını kendi başına bir proje üzerinde doğru ve yerinde kullanmasını sağlatmayı amaçlıyor.

Veriye Dayalı Karar Verme

Eğitim, katılımcıların karar verirken veriye dayalı analizi hızlı ve doğru şekilde oluşturmaları, büyük veri setlerinin analizi, optimizasyon, simülasyon ile risk analizi, istatistiksel modelleme ve tahmin modelleri geliştirmeleri gibi konuların odağında sürdürülecek. 

Eğitim süresince katılımcıların, tüm bu kavramları excel kullanarak sağlayabilmede yetkinlik kazanmaları hedefleniyor. Excel modellerini hızlı oluşturmak, bu modelleri tasarlamak gibi noktalarda rehberlik yapılırken, “Excel mühendisliği” prensip ve yöntemlerine de ışık tutulacak.

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Can Akkan tarafından verilecek eğitim 5-6 Aralık 2019 tarihlerinde, Point Hotel Barbaros’ta düzenlenecek.

Veri Analitiği ve Big Data

Tüm sektörlerde rekabet sürekli artıyor; kazanmak ile kaybetmek arasındaki sınır daralıyor. Özellikle hızlı değişen pazarlarda, kar marjlarının gittikçe küçüldüğü alanlarda yaratıcı hamleler yapabilmek ve öngörü gittikçe daha değerli hale geldi. Bu noktada verileri değerlendirebilmek, anlamak ve yaratıcı hamleler, doğru stratejiler kurgulamak için kullanabilmek çok daha önem kazanmış durumda. Veriler, hızla değişen pazarlarda aynı hızla gelişen teknoloji ve analiz yöntemleri ile kurumlara önemli katma değer katacak hamleleri yapabilmek, yorumlayabilmek ve aksiyon alabilme gücünü veriyor.

12 Aralık 209 tarihinde, Point Hotel Barbaros’ta düzenlenecek eğitim, veriden katma değer yaratmak için yapılması gerekenleri, kurumsal yol haritası üzerinden katılımcılarına aktarıyor.

Değer Odaklı Fiyatlandırma

Eğitim, fiyatlandırma konusuna değer odaklı ve stratejik bir akış açısıyla yaklaşarak; sürekli değişen iş dünyası dinamiklerinde farklı ve etkin fiyatlandırma stratejileri hakkında rehber olmayı amaçlıyor.

Eğitimde katılımcılara, fiyatlandırma konusunda göz önüne alınması gereken noktalar, fiyatlandırma süreçleri ve organizasyonel yaklaşımlar gibi konular aktarılacak.

Sunulan ürün ya da hizmet fiyatı ile taktiksel kampayaların belirlenmesi, düzenlenmesi ve değiştirilmesi aşamalarında karar verme ve uygulama süreçlerine stratejik yaklaşım konuları üzerinde durulacak. Fiyatlandırmayı orta-uzun vadeli ve stratejik bir süreç olarak ele alıp ürün ya da hizmetlere hak ettiği değerin verilmesi ile temel fiyatlandırma stratejilerine ışık tutulacak.

Eğitim 12 Aralık 2019 tarihinde, Point Hotel Barbaros’ta düzenlencek.

İnsan ve Sonuç Odaklı İşbirliği Yönetimi

13-14 Aralık 2019 tarihlerinde Sabancı Üniversitesi Kampüsü’nde gerçekleşecek, İnsan ve Sonuç Odaklı İşbirliği Yönetimi, binlerce kişiye katkı sağlamış uluslararası İnteractifs® öğretisi temelinde yılların yönetim deneyimiyle ülkemiz yönetici ve çalışanları için oluşturuldu.

Program kişinin, işini ve kendini nasıl daha doğal, daha güçlü, daha farklı yönetip, daha etkin sonuçlar elde edebileceğini keşfettirmeyi amaçlıyor. Profesyonel iş hayatının deneyimlerinin paylaşımı ve güncel örneklerle, hem iş hem de özel yaşamın her alanında kolaylıkla uygulanabilecek, sürdürülebilir kazanımlar sağlıyor.

Programda sınıf içinde etkileşimli; video destekli uygulama ve canlandırmalarla, grup halinde farkındalık yaratılıyor. Konular hayatın içinden somut örnekler sunularak keyifli bir yaklaşımla paylaşılıyor. Programda her katılımcının, iş ve ekip yönetme becerisini geliştirme konusunda bilinçli bir doğallık ve yalınlık kazanıp aşama kaydetmesini sağlamak amaçlanıyor.

Program, paylaşılan tecrübelerin daha iyi benimsenmesini sağlamak adına, katılımcılara özel birebir koçluk çalışması ile tamamlanıyor. Bu sayede katılımcılar kendi kişisel örneklerinde nasıl etkinlik kazandığını deneyimleyip pekiştirebiliyor.

Değişim Yönetimi

19 Aralık 2019 tarihinde, Point Hotel Barbaros’ta düzenlenecek eğitim, değişimi yönetme sorumluluğu olan lider yöneticilere, kurum kültürünün farkında olarak, değişim sürecini etkin şekilde yönetebilmeleri için gereken bilgi ve becerilerin aktarılmasını hedefliyor. Eğitimde, bilgi ve becerilerin bireysel değişimden başlayarak uygulama motivasyonunu artırmak amaçlanıyor.

Müzakere ve İkna Yönetimi

Müzakere ve İkna Yönetimi Eğitimi, 19-20 Aralık 2019 tarihlerinde, Point Hotel Barbaros’ta Müzakere ve İkna Yönetimi Eğitimi düzenliyor. Eğitim, yöneticilerin iletişim ve müzakere becerilerinin 360 derece gelişimini amaçlarken, katılımcıların kurumun belirlediği amaç doğrultusunda yapılması gereken faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde bireysel davranış ve yetkinlikleri üst düzeye çıkarabilmeleri için önemli bir fırsat sunuyor.

Kurumlar, belirlemiş oldukları amaçlar doğrultusunda kişisel iletişimi etkin kullanarak iç müşteriler, dış müşteriler ve çözüm ortaklarında iz bırakmayı hedeflerler. Müzakere teknikleri bu noktada hedef kitleleri etkilemek üzere kullanılan etkin bir araçtır.

Eğitimde iç iletişim ve araçları, hedef kitleleri çözümleyici parametreler, müşteri bilgisi toplama ve kaynakları kullanabilme, rekabette müzakere süreci ve müşteriler ile takımdaşlık noktalarına detaylı bir şekilde ışık tutulacak. 

Bu doğrultuda katılımcılara planlama parametreleri, bireysel güç alanları, iletişim modelleri, müzakere matematiği gibi alanlarda detaylı bir yetkinlik yelpazesi kazandırılması hedefleniyor.

Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi – EDU Açık Eğitimler

Bireysel katılıma açık eğitim programlarında Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinin yanı sıra en güncel araştırmalara ve trendlere hakim, akademik ve profesyonel dünyadan gelen konu uzmanları eğitim vermekte. Eğitimlerde alanlarında uzman kişiler ile katılımcıları buluşturarak “bilgi”nin pratik iş süreçlerine yansıtılmasında verimli bir öğrenme platformu oluşturmak amaçlanıyor. Eğitimler sırasında öğrenmeyi pekiştirmek için, vaka çalışmaları, hazırlık çalışmaları, ödevler, forumlar, simülasyonlar, grup çalışmaları, rol play’ler vb gibi çeşitli öğrenme araçları kullanılıyor.

Detaylı bilgi ve kayıt için: https://edu.sabanciuniv.edu/tr/acik-egitimler

 

İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisi"nin Kasım ayı konuğu Ali Akay oldu

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) İstanbul kültür-sanat hayatının şekillenmesinde etkin rol oynamış aktörlerle izleyicileri buluşturan "İstanbul Perspektifleri" söyleşi serisinin 9’uncusuna sosyolog, küratör Ali Akay konuk oldu. Akay, son dönemde İstanbul’da kadın sanatçıların kuvvetli birer öncü olduğuna dikkat çekti. 

İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisinin konuğu Ali Akay

İstanbul’un kültürel dokusunun 1980’lerden bu yana nasıl şekillendiğini ve dönüştüğünü öznel hikayeler üzerinden anlamlandırabilmeyi mümkün kılacak bir tartışma platformu yaratmayı amaçlayan "İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisi"nin 9’uncusunda sosyolog, küratör Ali Akay ağırlandı. Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) İstanbul kültür-sanat hayatının şekillenmesinde etkin rol oynamış aktörlerle izleyicileri buluşturan söyleşilerde; kentin kültürel dokusunun dönüşümü, mimarlık, görsel sanatlar, sanat piyasası, festival kültürü, sahne sanatları boyutlarını içeren farklı perspektiflerden ele alınıyor. 

 “İstanbul’da Çağdaş Sanat: Yapılar, Süreçler” başlıklı İstanbul Perspektifleri buluşmasında 10 yıllık dönemler itibariyle dünyadaki sanat akımlarına değinen Akay, şöyle konuştu:

“İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1950’lerde dünyada Paris’in yerini alan New York merkezli bir sanat merkezli bir sanat dünyası hakim olmaya başladı. 1964 yılında Venedik Bienali’nde ilk defa ABD’li bir sanatçı ödül alınca çağdaş sanat dünyasında ABD hakimiyeti belirginleşmeye başladı. Aynı zamanda şunu söylemek gerek: Modern dönem içinde yeni bir modernite ortaya çıkmıştır. Örneğin Pop -Art kendinden önce gelen maço sanat dünyasıyla oldukça farklıdır. Andy Warhol yüksek sosyete ile çağdaş sanatı birleştirdi. İstanbul’da ise Safran Beyoğlu’nda benzer bir işlemi gerçekleştirmişti.” 

Sanatta Batıdan Gelme Diye Bir Şey Yoktur 

Sanatın globalliğine vurgu yapan Akay, “Modern sanatlar Japon estampları, Tahiti yerli resimleri, eski Mısır ve Afrika ilkel sanatları ile beslenmiştir. Çağdaş sanat ise yine primitivizme dönerek Kızılderili ritüellerinden etkilenmiştir. Sanat asla Batı merkezli olmamıştır bu anlamda. Kavramsal sanat fikri öne çıkarmıştır; eserin bir nesne olarak yapılıp yapılmaması önemli değildir. Beşeri bilimler, doğa bilimleri, jeoloji, fizyoloji, antropoloji, sosyoloji ve siyasetin yan yana gittiği bir dünya içindeyiz. 17. Yüzyıl tabiat bilimine bakar gibi sosyolojiye bakmaya başladık. Sanat da gündelik yaşamın bir parçası olduğu için doğal olarak içinde yaşamış olduğu zamanın etkilerini alıyor” dedi. 

İstanbul’da Kadın Sanatçılar Çok Kuvvetli 

Türkiye’de sanata yaklaşımı da değerlendiren Akay, sözlerini şöyle sürdürdü:

Modernden çağdaşa, çağdaştan da kavramsala evrilen sanat Türkiye’de “güncel sanat” betimlemesini alır. Türkiye, her şeyi birbirine karıştıran, zamanında değil ama aklı sonradan gelen ve bütün batıdaki tarih boyunca gerçekleşen sanatsal akımları sanki aynı anda oluyormuşçasına aynı anda düşündüğü için bunları çizgisel anlamda aynı çizgide algılayan bir sanat ortaya çıkar. Tarihi boyunca görsel bir şekilde alır düşünsel şekilde almaz. O yıllarda sanat okuyan çoğu öğrenci yurtdışına gidemez ve hocaların bile bazen şaheserleri boyutları ve renkleri ile değil iki boyutlu basılmış broşürlerden anlamaya çalışır. Kabiliyetleri de bu kadar kısıtlı imkanlara rağmen iyidir ve bence en çok takdir edilmesi gereken tüm imkansızlıklara rağmen bu yaratma arzusudur. Aynı felsefede olduğu gibi sanat okuyan kişiler yurtdışına gittiklerinde kafalarındakini buldukları zaman ancak 30 yıl geriden takip etmiş olabiliyor. Aradıkları hep  Türkiye de duydukları geçmiş olmaktaydı. Bugün bu durum azaldı ve hatta bitti. Türkiye’de tıpkı kaç-kaç oyununa benzeyen bir sanat tarihi var. Tam yakalamış gibiyken güncel akımları o kaçıp başka yere gidiyor. 90’larda bienallerde gerçek görünmeye başlıyor. 2000’lerde ekonominin yükselişe geçmesiyle sanatçılar da daha eğitimli olmaya ve sanat dünyası da yükselişe geçmeye başladı. 2000’li yıllarda çağdaştan ziyade “güncel sanat” betimlemesi oluştu. Bu yaklaşım, sanattan öte daha siyasi bir konudur. 2014-2015 yılına kadar büyüyen sanat dünyası ekonomik krizle birlikte sıkıntılı bir alan haline geldi. Ancak diğer taraftan 2019 yılına geldiğimizde galerilerde gayet iyi sergilerin kadınlar tarafından yapılıyor olması ve hepsinin birbirinden kuvvetli bir şekilde kendilerini göstermesini gördük.” 

Güncel Sanat: Sanatın Malzeme Olması 

Sanatın sosyal ve siyasi değil düşüncede bir malzeme olmaya başladığının altını çizen Akay, şöyle konuştu:

“Dilde ve kültürde sanatın kimlikçi olması güncel sanatın belirleyici ögesi oldu. Hatta siyasi bir konu yoksa malzemenin önemi yoktur gibi bir algı oluşmaya başladı. Halbuki sanatın ve siyasetin kendi dili var. Türkiye kimlikçi siyasete yaslandığında sanat kısmı eksik kaldı. Konu ve siyaset kısmı öne çıktı. Son 20 yılda sanat enformasyon olarak işlemeye başladı, halbuki sanatta yaratı öne çıkmaktadır ama sanat bugüne kadar asla iletişim değildi. Ama iletişim haline gelmesi ve bir konuyu iletmeye başlaması sadece Türkiye’de değil dünyada da bunu yapması söz konusu oldu. Ancak şunu söylemem gerek bence sanat son dönemlerde siyasi olan bakıştan ve konudan bıktı. Bunun sonucu olarak, sanat tekrar kendi ögeleri üzerinden sanat yapmaya dönüş yollarını aramaya başladı.” 

Söyleşinin moderatörlüğünü gerçekleştiren Asuman Süner, sanatın tarihsel derinliğinin yanı sıra kavramsal çerçevede de anlamaktan dolayı çok memnun olduklarını ifade ederek Aralık ayı “İstanbul Perspektifleri” konuğu olarak Bilgi Üniversitesi’nden Asu Aksoy’u ağırlayacakları duyurusunu yaptı.

kadinlarinelinden.com ile doğal yaşamı deneyimlemeye hazır mısınız?

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Mikroelektronik Mühendisliği 2005 lisans, Sanayi Liderleri Elektronik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimi 2007 yüksek lisans mezunumuz, MBA/EMBA Öğretim Görevlisi Ergi Şener, girişimci öğrencimiz Mustafa Alp Dumrul ile röportaj yaptı. Ergi Şener’in yazısını aşağıda okuyabilirsiniz. 

Mustafa Alp Dumrul

“Bir gün bir geziye çıksanız ve sırayla farklı illerdeki köylere gitseniz ve oradaki yaşantıyı ele alsanız;

yaşamların, doğası gereği tüketilen gıdaların, geçirilen bir günün

yöreden yöreye değişiklik gösterdiğini göreceksiniz.

Biz çeşitli yörelerdeki doğal yaşamı, başta o yöredeki gıdalarla evlerimize ulaştırıyoruz;

ulaştırırken de günlük hayatlarındaki hikâyeleri ürünlerle anlatıyoruz.

Böylelikle, siparişlerinizde size sadece bir gıda ulaşmış olmuyor,

o gıdanın yöresine, hikâyesine, yaşantısına da ulaşmış oluyorsunuz…” 

Benim girişimcilik yolculuğumda Sabancı Üniversitesi’nin katkısı büyüktür.  Öyle ki mezuniyetimin ardından iş hayatıma, üniversite yatırım fonu tarafından desteklenen bir şirket kurarak başladım (bu noktada üniversitemizin kurucularından, çok değerli iş insanı, rahmetli Sn. Sakıp Sabancı’yı da anmadan olmaz. Sn. Sabancı Üniversite’nin en büyük misyonlarından birinin kendi şirketlerini, girişimlerini kuran mezunlar yetiştirmek olduğunu sıkça vurgulardı. Bizimle gerçekleştirdiği sohbetlerde, görüşmelerde de bu konuda hayat boyu unutmayacağımız, ders niteliğinde, çok önemli tavsiyeler paylaşırdı…). Aradan geçen zamanda, önce kurumsal deneyimim, ardından tekrar kendi start-up larımın ve global bir kuluçka merkezinin yönetimini sürdürmekte olduğum dönemde üniversite ile ilişkimiz hep devam etti. Bu süreçte, edindiğim deneyimleri, tecrübelerimi, hatalarımı, hatalardan edindiğim çıkarımları, üniversitenin bana kattıklarının daha fazlasını, her zaman yeni kuşaklarına, gençlere aktarmaya çalıştım; halen de bu alandaki çalışmalarıma oldukça önem vermekteyim ve çok da büyük keyif almaktayım. Son dönemlerde, Sabancı Üniversitesi için tasarladığım “Teknoloji Farkındalığı ve Yeni Teknolojilerin İş Hayatına Etkileri” dersini vermeye başlamam ve farklı derslere, seminerlere konuk olarak katılmam, Sabancı Üniversitesi’nde filizlenmekte olan ya da fikir aşamasında olan start-up lar ile tekrar yakınlaşmama vesile oldu. 

Bunlardan biri ile 16 Eylül akşamı, bir iş görüşmesi için Dubai’ye uçmakta iken aldığım bir mesaj ile tanıştım. Mesaj, Alp Dumrul’dan geliyordu: “Merhabalar, Sabancı Üniversitesi 4. sınıfta okuyan bir girişimciyim. Anadolu’daki kadın üreticilerin ürettiği doğal organik ürünleri büyük pazarlarla buluşturduğumuz bir girişimimiz var; kadinlarinelinden.com. Şu ana kadar sadece okuldan 2 parçada 100.000₺ lik hibe aldık, yatırımcıya hiç açılmadık. Temmuz 2018’den bugüne çalışıyoruz ve pazarda 100.000 kullanıcıya ulaştık. Sizinle görüşmek anlatmak tanışmak çok istiyoruz…” Bu mesajın ardından, Mustafa Alp Dumrul ile kısa bir yazışmamız oldu. Benim çok inandığım bir alan olmasına rağmen; ülkemizde de oldukça büyük gruplar tarafından denenen, ancak şu ana kadar somut bir başarı örneği çıkaramayan bir alanda, oldukça kısa bir sürede ve kimseden destek almadan çok önemli bir ivme yakalamayı başarmıştı bu gençler. O uçak yolculuğunda, Alp’in sorularıma çok hızlı, tutarlı ve vizyoner yanıtlar vermesi hoşuma gitti, dönüşte hemen bir görüşme organize ederek Alp ve kurucu kadro ile tanıştım. Sonrasında da elimden geldiğince bu gençlere mentörlük yapmayı ve girişimlerini doğru bir şekilde büyütmeleri için destek olmayı sürdürüyorum. Alp’in liderliğinde Kadınların Elinden hızla büyüyor, çok büyük kurumsal firmalar ile işbirlikleri gerçekleştiriyor. İşin ticari başarısı yanında, beni en çok etkileyen konulardan biri de bu girişimin aynı zamanda bir sosyal girişim özelliği olması ve gittikçe yok olmaya başlayan yöresel tarımı destekleyerek ülkemiz için de fayda sağlaması… 

Bu güzel girişimin kurucusu, değerli genç arkadaşım Alp ile sizi tanıştırmak istedim… 

kadinlarinelinden.com ile doğal yaşamı deneyimlemeye hazır mısınız?

Ergi Şener:  Seni tanıyabilir miyiz? Eğitimin ve geçmişine yönelik bizi bilgilendirir misiniz? 

Alp: Ben Mustafa Alp Dumrul, Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. Sınıf öğrencisiyim. Düz bir lisede başlayan ve birçok başarısızlıkla demlenen bir lise eğitimim oldu. Beraberinde Yaşar Üniversitesi’ni kazandım ve 2 sene orada okudum. Hayallerim ve yapmak istediğim girişimleri yapabileceğim bir atmosfer gerekliydi bana, bu sebeple not ortalamamı yükselterek, 2. sınıfta Sabancı Üniversitesi’ne yatay geçiş yaptım. Artık Sabancı Üniversitesi’ndeydim ve hayallerime bir adım daha yakındım.  

Öncelikle Sabancı Üniversitesi’nde yakın arkadaşım Atakan Demir ile “Creatiful Minds” adında, şirketlere ters mentörlük gerçekleştiren bir ekip kurduk. Bizim düşünce tarzımıza yakın, Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden arkadaşlarımızla yaratıcı fikirler üretmeye çalıştık. Bu sırada şirketlerle olan bağlarımız ve bağlantılarımız kuvvetlendi ve girişimcilik ekosistemine daha yakın bir konuma geldim. Bir “Creatiful Minds” projesi için gittiğim İsviçre’deki yaz stajımda “tarım”la tanıştım. 

Peki Kadıların Eli'nden fikri nasıl doğdu? 

Az önce bahsettiğim gibi “tarım” İsviçre’de tanıştığım ve teknoloji ile birlikte Türkiye'de derhal yapılması gereken bir olgu olarak hayatıma girdi. kadinlarinelinden.com böylelikle başladı. Büyük bir baraj diye nitelendirdiğim “tarım” yerine; önce gıdayı, pazarı, üreticiyi, hepsinden önemlisi üretim olgusunu öğrenmek için bir kanal kuralım ve bu kanalda uygun ve büyük pazarlar bulamayan Anadolu’daki kadın üreticilerin ürünlerini geniş kitlelere ulaştıralım diye yola çıktık. Tarım alanlarının hızla yok olmaya başladığı ülkemizde, böylelikle tarımı tekrar kurgulayarak, bu sektöre yönelik hem bilgi hem de maddi yatırım toplayalım istedik. 

"Girişimcilik atmosferine yenilikçi bakış açısı katan ve daima destekleyen bir kurum"

Sabancı Üniversitesi'nin girişimcilik kültürü oldukça bilinen bir gerçek, son yıllarda girişimcilik ve yenilikçilik endeksinde hep ilk sıralarda yer almakta. Sabancı'da okumanın girişimcilik çalışmalarına faydası oldu mu?

Zaten Sabancı Üniversitesi’ne gelmemdeki yegâne amacım; girişimcilik atmosferine yenilikçi bakış açısı katan ve daima destekleyen bir kurumun bünyesinde olmak istememdi. 

Sabancı Üniversitesi, henüz o zamanki ismi “tarhana.co” şimdiki “kadinlarinelinden.com” fikrini henüz sadece fikir aşamasındayken destekleyen, Türkiye’yi gezip  üreticilere ulaşmamızı sağlayan, şirketimizin ve web sitemizin kurulması için bize geri ödemesiz proje hibesi veren muhteşem bir üniversite.

Sabancı Üniversitesi Collobration Space (Maker Atölye)’nin bünyesindeki SU ASSET projesinden 2 yılda toplamda 100.000₺ lik geri ödemesiz hibe ve mentörlük desteği aldık. Bende "girişimcilik ruhu" ve “heyecan" çok fazlaydı, Sabancı bana başta vizyon ve girişimcilik kültürü kazandırdı. Ulaşılamayacak hiçbir yer/bağlantı olmadığını gösterdi ve girişimciliğin en önemli ayağı, ekibimiz için çalışma arkadaşları bulmamamı sağladı. Ayrıca, hem girişimcilikte kendini kanıtlamış, ülkemizde bu alanda hep örnek gösterilen başarılı ve örnek bir mezun, hem de sevilen bir öğretim görevlisi olan sizin gibi kişiler ile tanışmamızı ve sizlerden mentörlük, yönlendirme almamızı sağlayan bir köprü oldu.

Son dönemde Kadınların Elinden emin adımlarla ilerliyor, sence başarının arkasında yatan temel etmenler neler?

Temel etmenlerden biri, kadın üreticilerimiz için sadece bir pazar yeri olmaktansa, onları sürekli desteklememiz. Üretim aşamalarını, hammadde ihtiyaçlarını, bireysel ve kooperatif deneyimlerini artırmaya yönelik planlama doğrultusunda sürekli çalıştık.  

Ayrıca, işe masanın başında değil sahada başladık. Girişimcilik ruhuyla, bulduğumuz her şirkette, pazarda, markette kendimizi tanıtan "Doğal Yaşam Deneyim Şölenleri" düzenledik. Stantlar kurduk, tadımlar yaptık ve iş ortağımız olarak nitelendirdiğimiz üretici kadınlarımızın hikâyelerini her bulduğumuz fırsatta paylaştık. Büyük bir eksiği neden doldurduğumuzu anlattık, bu sebeple kazandığımız müşterilerimizin çoğu sadık müşterimiz haline geldi.

Şu anda ne aşamadasınız ve hedefleriniz neler?

Şu anda aktif olarak 250.000’den fazla kullanıcıya ulaştık. Online marketimizde, Gurme Market zincirlerinde ve beraberinde şirketlerde kurduğumuz stantlarda çalışmalarımıza devam ediyoruz. Restoran zincirlerinin menülerinde yer aldığımız birçok kalem ürünle ulaşılabilirliğimizi çeşitlendirdik.

Eylül 15 itibariyle başlattığımız hızlı teslimatla birlikte; örnek vermek gerekirse İzmir’den gelen tulum peynirini, Hatay’dan gelen salçayı, Kastamonu’dan gelen siyah sarımsağı maksimum 3 saat içerisinde İstanbul’un her yerine ulaştırıyoruz. Şu anki hedeflerimiz arasında bireysel kullanıcılara ulaşacağımız kanalları arttıracak pazarlar yaratmak ve beraberinde tanınırlığımızı güçlendirecek çalışmalar var. 

Kadınların Elinden'e benzer doğal ve yöresel ürün tedariğine yönelik son zamanlardan pek çok rakip çıktı. Kadınların Elinden’i farklılaştıran özellikler neler?

En başta Kooperatiflerle iç içe olan yakın ilişkimiz ve bunu sürdürülebilir hale getirebilmemiz. Bugün baktığımızda faaliyetlerine devam etmeyen/edemeyen  benzer girişimlerin yanıldığı ve atladığı nokta bu ilişkilerin çok sıkı kurulmamış olması bizce. Bunun yanında bizi farklılaştıran özellik, gıdayı sadece doğru coğrafyadan ve doğru zaman almamız. Ayrıca kadın üreticilerimizin ürettiği doğal ve organik ürünleri onların markasını koruyarak 3 saat gibi etkili bir hızda son kullanıcıya ulaştırmamız.

 Peki, Kadınların Elinden bir dünya markası olabilir mi?

Bu soruyla karşılaştığımda durup şunu söylüyorum her zaman, “Bir gün Kastamonu’daki bir kadın üreticinin ürettiği doğal ve özel bir ürünü ihracat gerçekleştirecek şekilde geliştirmeliyiz her üreticiyi ve tüm süreçleri.” Bu aşamada Türkiye İhracat Meclisi’nin bildirdiği gerekliliklerin birçoğunu tamamladığımız üretici kooperatiflerimiz var. En kısa sürede tüm süreçleriyle hazır olduğumuzda bir dünya markası olacağız.

"Doğal yaşamı deneyimle" şeklinde bir motto ile ilerliyorsunuz, bunu biraz açıklayabilir misin?

Doğallık dediğimizde öncelikle yapay olmayan şeyler canlanıyor kafamızda, bir gün bir geziye çıksanız ve sırayla farklı illerdeki köylere gitseniz ve oradaki yaşantıyı ele alsanız; yaşamların, doğası gereği tüketilen gıdaların, geçirilen bir günün yöreden yöreye değişiklik gösterdiğini göreceksiniz. Biz çeşitli yörelerdeki doğal yaşamı, başta o yöredeki gıdalarla evlerimize ulaştırıyoruz; ulaştırırken de günlük hayatlarındaki hikâyeleri ürünlerle anlatıyoruz. Böylelikle, siparişlerinizde size sadece bir gıda ulaşmış olmuyor, o gıdanın yöresine, hikâyesine, yaşantısına da ulaşmış oluyorsunuz… Bunu paketlerimize yerleştirdiğimiz küçük mektuplar, sosyal medya paylaşımlarımızla sık sık vurguluyoruz.

Bodrum'un en ünlü peynir gurmesi Metin Çıngıloğlu ile de bir işbirliğiniz bulunuyor ve artık Çıngıloglu peynirleri İstanbul’da sadece Kadınların Elinden üzerinden satılabilecek. Bu işbirliğinden de bahsedebilir misin?

Geçtiğimiz yaz başında İstanbul’da istediğimiz ve hedeflediğimiz kullanıcı kitlesine en kolay nerede ulaşabiliriz diye düşündük ve girişimimizi Bodrum’a taşıma kararı aldık. Bodrum'da Metin Çıngıloğlu Peynir Gurmesi ile çalışmaya başlayacağımız günden itibaren danışma kurulumuzda da yer alan Metin Bey’den sonsuz destek gördük. Tüm yaz yaptığımız düzenli stant çalışmalarıyla birçok Metin Çıngıloğlu kullanıcısına projemizi anlattık ve daha önce hiç yapmadığımız kadar satış gerçekleştirdik.

Metin Çıngıloğlu

Kullanıcılarının %80'i İstanbul’da olan ve bizim hedef kitlemizdeki neredeyse herkesi barındıran bu güçlü markayla, peynir ve zeytinlerin İstanbul’da satış projesini başlattık. Bu proje kapsamında Metin Çıngıloğlu gibi yerel ve sıfırdan kurulmuş güçlü bir markanın ürünleri İstanbul’un her yerine 3 saatte bizim tarafımızdan ulaştırılacak. Bu ortaklıkla birlikte satışlarımız neredeyse 3 kat arttı.

Kadınların Elinden'i nerede görüyorsun? Bu girişim ile hedefleriniz neler?

Hedeflerimin arasında her bir kadın üreticinin ürünlerini, üretim koşullarını ve lojistik sistemlerini ihracata hazır hale getirene kadar geliştirmek var. Çünkü Türkiye aslında, organik tarım ihracatında önemli bir konumda, ama bu çok daha artabilir. Bu dilimdeki yerimizi artırmak hedeflerimin arasında ilk sırada yer alıyor.

İkinci olarak, doğal yaşamı yerinde görmek isteyen, üretimi deneyimlemek, üreticilerimizle, tarlada, bağda, bahçede vakit geçirmek isteyen tüm kullanıcılarımıza "doğal yaşam deneyimini" yerinde yaşatmak üzere kooperatiflerimize geziler düzenlemek ve "üretim turizmini  başlatmayı hedefliyoruz.

Son olarak da tüm tedarik zinciri sürecini, üretimden son kullanıcıya kadarki tüm süreci şeffaflaştıracak, blockchain teknolojisini inşa ederek, bu alanda da öncü olmayı hedefliyoruz.

Genç ve başarılı bir girişimci olarak, Türkiye'de girişimci ekosistemini nasıl değerlendiriyorsun? Eksikler neler, hangi konularda desteğe ihtiyaç olduğunu düşünüyorsun?

Türkiye’deki girişimcilik ekosistemini birincil olarak girişimci, ikincil olarak da girişimcinin ihtiyaç duyduğu kişiler (yatırımcı, mentor, sponsorlar) olarak ikiye ayırıyorum. Birincil olan herkesin ikincillere danışması, düzenli akıl hocalığı alması gerekiyor. İkincil olan herkese ulaşılması konusunu ve 1)Neyi, 2)Nasıl, 3) Ne zaman isteyeceğimizi girişimcilik eğitimlerine koymalıyız.

Kendi girişimlerini kurmak isteyen gençlere önerilerilerin neler? Daha az hata yapmaları, doğru yönde ilerlemeleri adına tavsiyelerin ne olur?

Çok sıkı çalışılmasını, hesaplarını doğru yapmalarını, ilk başta tek bir odak işle uğraşmadan başarılı olunamayacağını paylaşmak istiyorum. Bir de biz çok akıl hocalığı aldık ancak, bunları kendi yorumumuzla evirdik, herkesin kendi yorumu ile özgün işler gerçekleştirmesini tavsiye ediyorum…

İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisi’nin yeni konuğu Ali Akay

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) İstanbul kültür-sanat hayatının şekillenmesinde etkin rol oynamış aktörlerle izleyicileri buluşturan "İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisi" dokuzuncusunda Sosyolog ve Küratör Ali Akay'ı ağırlıyor.

Ali Akay

2018-2019 döneminde düzenlenen söyleşilerin amacı, İstanbul’un kültürel dokusunun 1980’lerden bu yana nasıl şekillendiğini ve dönüştüğünü öznel hikayeler üzerinden anlamlandırabilmeyi mümkün kılacak bir tartışma platformu yaratmak. Söyleşilerde; kentin kültürel dokusunun dönüşümü, mimarlık, görsel sanatlar, sanat piyasası, festival kültürü, sahne sanatları boyutlarını içeren farklı perspektiflerden ele alınıyor.

21 Kasım 2019, Perşembe günü, saat 17.00’de gerçekleşecek ve Sosyolog, Küratör Ali Akay’ın ağırlanacağı “İstanbul’da Çağdaş Sanat: Yapılar, Süreçler” başlıklı dokuzuncu İstanbul Perspektifleri buluşması tüm Sabancı Üniversitesi mensuplarının katılımına açıktır. 

 

İSTANBUL PERSPEKTİFLERİ SÖYLEŞİ SERİSİ

“İstanbul’da Çağdaş Sanat: Yapılar, Süreçler”

Katılımcı: Ali Akay, Sosyolog, Küratör

Moderatör: Asuman Suner

Tarih: 21 Kasım 2019, Perşembe

Saat: 17:00-19:00

Yer: Sabancı Üniversitesi Minerva Palas, Bankalar Caddesi No:2 Karaköy

 

Prof. Dr. Ali Akay 

Paris’te 1976-1990 yılları arasında Sosyoloji, Felsefe ve Siyaset Bilimi okudu. 1986 yılında “Türklerde Devletçi İktidarın Oluşumu” adlı doktora tezini savundu.  Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Bölüm Başkanı olan Akay, aynı zamanda sergi küratörlüğü yapmaktadır. Çeşitli dergilerde sanat, sosyoloji ve felsefe alanlarında makaleleri ve kitapları yayımlanan Ali Akay’ın “Unleached Turkish Contemporary Art”, “Dumezil’in Ders Notları” ve “Postmodernisme et Après” başlıklı kitaplarda makaleleri yayımlandı. Son sergileri arasında “Sürekli Çeşitlenmeler”, “Arşiv I – İkilikler”, “Societe Realiste – Duvarların Arasındaki Şehir”, “Mounir Fatmi – Megalopoller”, “İstanbul, Passage de Retz, Paris”, “Variations Continues, Credac, Paris” yer alıyor. Prof. Dr. Ali Akay, Sanatın Sosyolojik Gözü, Minör Polika, Tekil Düşünce, Sanatın Gramları, Birleşmeyen Sentez, Postmodernizmin ABC’si, Akbank Sanat Antolojisi, Gerilim İmgeleri kitaplarını yazdı. Paris VIII, İNHA üni­versitelerinde Paris’te, Humboldt Üniversitesinde Berlin’de dersler vermiştir. Paris Jeu de Paume Müzesinde 2009-2010 yılı boyunca seminerler yapmıştır. Toplumbilim (1992-2011) ve Plato Çağdaş Sanat Dergisi (2005-2007) dergilerinin kurucusudur. Son olarak da Teorik Bakış dergisinin kurucusudur.  Yazıları ve ortak yazarlı kitapları birçok dilde yayımlanmıştır. 

"21. Yüzyılda Çin: Ortak mı Rakip mi?" toplantısı gerçekleşti

Sabancı Üniversitesi - İKV işbirliği ve Friedrich Naumann Vakfı desteği ile “21. Yüzyılda Çin: Ortak mı Rakip mi?” toplantısı düzenlendi.

Bahri Yılmaz- Ayhan Zeytinoğlu - Ronald Meinardus

Sabancı Üniversitesi - İKV iş birliği ve Friedrich Naumann Vakfı desteğiyle 8 Kasım 2019 tarihinde “21’inci Yüzyılda Çin: Ortak mı Rakip mi?” başlıklı yuvarlak masa toplantısına ev sahipliği yaptı. İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bahri Yılmaz ve FNF İstanbul Ofisi Direktörü Dr. Ronald Meinardus’un açış konuşmasını yaptığı toplantıda dört tane panel düzenlendi. Söz konusu panellerde Çin’in küresel ekonomi ve siyasetteki rolünün yanı sıra AB, ABD ve Türkiye ile ilişkileri konunun uzmanları tarafından derinlemesine ele alındı.

FNF İstanbul Ofisi Direktörü Dr. Ronald Meinardus’un başkanlığında gerçekleşen “Küresel Ekonomide ve Siyasette Çin” başlıklı birinci oturumun konuşmacıları; OECD Küresel İlişkiler Sekreterliği Çin Birimi Başkanı Karim Dahou, Bilim ve Politika Vakfı (Stiftung Wissenschaft und Politik – SWP) Kıdemli Uzmanı Dr Gudrun Wacker ve Küresel Kaynaklar Anonim Şirketi (Global Resources Partnership) Kurucusu ve Başkanı Mehmet Öğütçü’ydü.

“AB-Çin İlişkileri” başlıklı ikinci oturumun başkanlığını Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Bahri Yılmaz üstlendi. Oturum konuşmacıları; SWP Araştırma Birimi Başkanı Dr. Hanns Günther Hilpert, Avrupa Dış İlişkiler Servisi (European External Action Service - EEAS) Asya-Pasifik Bölümü Stratejik Danışmanı George Cunningham ve Asya-Pasifik Alman İş Komitesi (APA) Genel Müdürü ve Koordinatörü ve Alman Endüstrileri Federasyonu (BDI) Asya, Afrika ve Dış Ticaret Tanıtım Bölümü Direktörü Friedolin Strack’tı. 

“Çin-ABD İlişkileri” başlıklı üçüncü oturumun başkanlığını Koç Üniversitesi Öğretim Görevlisi Fatih Oktay üstlendi ve oturumun konuşmacıları; Dışişleri Bakanlığı Emekli Büyükelçisi Selim Kuneralp, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) G20 Çalışmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Sait Akman ve DTÖ Ticaret ve Çevre Birimi eski Direktörü Vesile Kulaçoğlu’ydu.

İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas’ın moderatörlüğünü üstlendiği “Türkiye-Çin ilişkileri” başlıklı son panelin konuşmacıları; Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı, TFI-TAB Gıda Yatırımları CEO’su ve TÜSİAD Çin Network Başkanı Korhan Kurdoğlu ve Dışişleri Bakanlığı Doğu Asya Genel Müdür Yardımcılığı Daire Başkanı Mehmet Özgün Arman’dı.

Panel, soru-cevap bölümünün ardından katılımcılara İKV yayınları ve konuşmacıların son makalelerinin dağıtılmasıyla yuvarlak masa toplantısı sona erdi.

Abone ol