Ana içeriğe atla

Kompozit Teknolojileri Mükemmeliyet Merkezi devletin zirvesini ağırladı

Kompozit teknolojileri alanında öncü bir iş modeli olarak Sabancı Üniversitesi ile Kordsa iş birliğiyle Teknopark İstanbul’da kurulan “Kompozit Teknolojileri Mükemmeliyet Merkezi” devletin zirvesini ağırladı. Türkiye’den dünyaya teknoloji ihraç eden merkezi ziyaret eden, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, AK Parti İzmir Milletvekili Binali Yıldırım, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, TÜBİTAK Başkanı Hasan Mandal’a; Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ve Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper, Kordsa CEO’su Ali Çalışkan, Sabancı Üniversitesi Rektörü Yusuf Leblebici, Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Mehmet Yıldız, Sabancı Üniversitesi Genel Sekreteri Rasim Karas ile SU-IMC Direktörü Bahattin Koç eşlik etti.

 

Havacılık ve Uzay alanında üretim kalite standardı olan AS9100 sertifikasyonu ve ISO 17025 test akreditasyonuna sahip nadir merkezlerden olan Kompozit Teknolojileri Mükemmeliyet Merkezi’ne yapılan ziyarette, Kordsa’nın kompozit üretim hattı ve Sabancı Üniversitesi laboratuvarları arasında yer alan ve havacılık alanlarında çalışmaların yürütüldüğü Mekanik Test ve Yapısal Sağlık İzleme Laboratuvarı, Eklemeli İmalat Laboratuvarı ve İleri Kompozit Teknolojileri Laboratuvarları ziyaret edildi. Sabancı Üniversitesi akademisyenleri, araştırmacıları, mühendisleri ve lisansüstü öğrencileri bu laboratuvarlarda hava ve uzay araçlarının üretiminde çok kritik öneme sahip kompozit malzemeler ile eklemeli üretim yöntemleriyle üretilen parçaların tasarım, analiz ve ARGE faaliyetlerini gerçekleştiriyor.

Ziyaret esnasında Kartal Projesi’yle ilgili gelinen süreç de aktarıldı. Yerli imkanlarla geliştirilen ilk genel maksat helikopteri Gökbey’e pervane geliştirme projesi olan ‘Kartal’ ile; pervane üretiminde kullanılan malzeme tedariğinde dışa bağımlılığın ortadan kalkması amaçlanıyor.

KTMM’de Sabancı Üniversitesi tarafından yürütülen projelerden, özellikle hava araçlarının uçuş sırasında maruz kaldığı yorulma yükleri sonucunda, yapısal durumlarının gerçek zamanlı olarak, fiber-optik sensörler kullanılarak izlenebildiği proje hakkında bilgi verildi. Bu projenin yeni nesil hava araçlarına uygulanması durumunda, uçakların bakım için yerde kalma süreleri büyük oranda ortadan kaldırılıyor ve yapısal açıdan uçakların ömürleri gerçek verilerle belirlenebiliyor.

Geleneksel yöntemlerle üretilemeyen ve büyük ölçüde dışa bağlı olmamıza sebep olan, özellikle jet motorlarının kompleks ve kritik parçalarının üretilebildiği hibrit eklemeli metal üretim teknolojileri hakkında bilgilendirme yapıldı. Türkiye’de sadece Sabancı Üniversitesi’nin sahip olduğu bu teknoloji ile tüm motor parçalarının prototip çalışmaları gerçekleştirilebiliyor.

İleri Kompozit Teknolojileri Laboratuvarında ise, insan eli değmeden, tamamen otomatik yöntemler kullanılarak savunma ve havacılık sistemlerinin üretilmesini sağlayacak otomatik fiber serme makinesi ve diğer robotik üretim sistemleri hakkında bilgi verildi. Karbon fiber şeritler kullanılarak 6 m uzunluğunda ve 3 m çapında havacılık ve uzay yapılarının üretilmesine imkân sağlayan bu teknoloji de yine ülkemizdeki tek kabiliyet olup, dünyada da sayılı kabiliyetler arasında yer alıyor.

Kordsa ve Sabancı Üniversitesi iş birliğiyle hayata geçen Kompozit Teknolojileri Mükemmeliyet Merkezi, 15 bin metrekarelik kapalı alan üzerine kurulu 3 bin 500 metrekarelik laboratuvar altyapısıyla, otomotiv ve havacılık alanlarında ihtiyaç duyulan kompozit malzeme üretiminde ülkemizin dışa bağımlılığını büyük ölçüde ortadan kaldırmayı hedefliyor. Bir üretim tesisi olmasının yanı sıra dünyanın sayılı test merkezlerinden biri olan Merkez’de halen 15 öğretim üyesi, 92 araştırmacı, mühendis, teknisyen ve 55 doktora öğrencisi çalışıyor.

Sabancı Üniversitesi’ne TÜSEB proje desteği

Sabancı Üniversitesi ve SUNUM’un TÜSEB Sistem Biyolojisi ve Biyoinformatik Stratejik Ar-Ge Proje Çağrısı kapsamında sunmuş olduğu üç adet projesinin tamamı desteklenmeye hak kazandı.

TÜSEB Sistem Biyolojisi ve Biyoinformatik Stratejik Ar-Ge Proje Çağrısı ile literatürde yer alan biyolojik veri setlerinin hesaplamalı analizleri sonucunda, hastalıkların tanı, takip ve tedavisine yönelik yenilikçi yaklaşımların geliştirilmesi planlanmaktadır. 

TÜSEB Sistem Biyolojisi ve Biyoinformatik Stratejik Ar-Ge Proje Çağrısı proje desteği alan projelere ait bilgiler:

Kısaltmalar:

MDBF: Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi

SUNUM: Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi

Future Seminar Serisi'nin yeni konuğu Burcu Saner Okan

The Future Seminar Series, Sabancı Üniversitesi Tümleştirilmiş Üretim Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi Araştırmacısı Burcu Saner Okan'ın “The extraordinary guest of new form of carbon: graphene” konulu semineri ile devam ediyor. 

"The extraordinary guest of new form of carbon: graphene" konulu seminer 19 Şubat 2020, Çarşamba günü saat 13:40'ta Sinema Salonu'nda gerçekleşecek. 

The Future Seminar Series'in 2019-2020 bahar dönemi programı aşağıdaki gibidir: 

19 Şubat 2020 - Burcu Saner Okan- The extraordinary guest of new form of carbon: graphene

8 Nisan 2020 - Ozan Biçen - Computational Prototypes and Biomarkers for Mobile Health Sensing

29 Nisan 2020 - Reyyan Yeniterzi - Natural Language Processing with Deep Learning

6 Mayıs 2020 - Güllü Kızıltaş Şendur -Novel Materials: From Art to Parts in 3D 

13 Mayıs 2020 - Andrew Berry - Evolutionary weirdness in Australia: Contagious Cancer in Tasmanian Marsupials

*Bütün seminerler İngilizce yapılmaktadır ve Sabancı Üniversitesi'ndeki bütün lisans ve lisanüstü öğrencilere ve çalışanlara açıktır.  

Nano Open Seminer Serisi'nin yeni konuğu Pınar Mengüç

Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) tarafından düzenlenen Nano Open Seminer Serisi 19 Şubat 2020 Çarşamba günü Özyeğin Üniversitesi Öğretim Görevlisi Pınar Mengüç'ün “Enerji Hasat İlkeleri ve Uygulamaları” konulu semineri ile devam ediyor. 

*Seminere tüm Sabancı Üniversitesi öğrencileri, akademisyenleri ve çalışanları davetlidir.

Nano-burkulma Aygıtı Fizik ve Nanoteknoloji alanlarında büyük ilgi çekti

Tamamen Türkiye’de tasarlanan ve üretilen bir nanoteknoloji aygıtı, dünyanın en prestijli fizik dergilerinden birisi olarak kabul edilen Physical Review Letters’da Editör Önerileri altında yayınladı ve Amerikan Fizik Derneği, phys.org gibi web sayfalarında haber yapıldı.

Sabancı Üniversitesi ilk lisans mezunlarından, Bilkent Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde öğretim görevlisi Dr. Selim Hanay’ın yürütücülüğüyle, prototip aygıt üretimlerinin önemli bir bölümünün Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde (SUNUM) yapıldığı çalışmada; İlk defa nano boyutta silikon çubuğun tamamen nano elektro-mekanik sistem tabanlı elektro-statik mimari ile kontrollü burkulabildiği gösterildi.


Full Electrostatic Control of Nanomechanical Buckling, Phys. Rev. Lett. 124, 046101 (2020)

Çalışmada aygıtların nanofabrikasyon sürecinin önemli bir bölümü yürüten, SUNUM Nanofabrikasyon Takım Lideri Dr. Cenk Yanık; “Dünyada ilk defa konsept tasarım üretimlerinin yapıldığı bu tarz birinci sınıf araştırmalar içinde bulunmanın oldukça heyecanlı ve gurur verici olduğunu belirterek; SUNUM’un temizoda altyapısında bulunan nano ölçekte prototip üretiminde kritik teknolojik öneme sahip Türkiye’de hizmete açık tek 100 kV elektron demeti litografi sistemiyle dünya standartlarında nano ölçekte üretim yapabildiklerini ve SUNUM’un uzman teknik kadrosu ile bu tarz üretim hizmetlerini verebildiklerini ifade etti.”

TEKNOFEST 2020 Teknoloji Yarışmaları

TEKNOFEST Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali kapsamında düzenlenen 2020 Teknoloji Yarışmaları için başvurular başladı. Son başvuru tarihi 28 Şubat 2020.

Teknofest 2020 Teknoloji Yarışması

22-27 Eylül 2020 tarihleri arasında Gaziantep'te düzenlenecek olan TEKNOFEST 2020 Teknoloji Yarışmaları’nda geçen seneden farklı olarak; Biyoteknoloji İnovasyon Yarışması, Tarım Teknolojileri Yarışması, Çevre ve Enerji Teknolojileri Yarışması, Akıllı Ulaşım Yarışması, Eğitim Teknolojileri Yarışması, Helikopter Tasarım Yarışması, Jet Motor Tasarım Yarışması yer alacak.

TEKNOFEST 2020 Teknoloji Yarışmaları ile Türkiye’de gençlerin millî teknoloji üretme ve geliştirme konusunda ilgilerinin arttırılması hedefleniyor. Bu alanda çalışan binlerce gencin projesine destek olmak için ön eleme aşamasını geçen takımlara toplamda 4 Milyon TL'nin üzerinde malzeme desteği sağlanacak.  TEKNOFEST 2020 Gaziantep'te yarışıp dereceye girmeye hak kazanan takımları ise 3 Milyon TL'nin üzerinde ödüller bekliyor.

Sabancı Üniversitesi, öğretim üyelerinin ve araştırmacılarının birbirinden değerli projeleri ve çeşitli bilimsel çalışmaları ile 22-27 Eylül 2020 tarihleri arasında TEKNOFEST’te yer alacak.

Üniversite ve Üzeri için Yarışma Kategorileri

Robotik Yarışması 

Robotaksi – Binek Otonom Araç Yarışması  

İnsanlık Yararına Teknolojiler Yarışması

Çevre ve Enerji Teknolojileri Yarışması 

Uçan Araba Tasarım Yarışması

Eğitim Teknolojileri Yarışması

Akıllı Ulaşım Yarışması

Hack Zeugma

World Drone Cup

İnsansız Sualtı Sistemleri Yarışması

Roket Yarışması

Tarım Teknolojileri Yarışması

Biyoteknoloji İnovasyon Yarışması

Efficiency Challenge Elektrikli Araç Yarışları

İnsansız Hava Aracı Yarışması

Tübitak Üniversite Öğrencileri Proje Yarışması

Model Uydu Yarışması

Jet Motor Tasarım Yarışması

Sürü İHA Simülasyon Yarışması

Helikopter Tasarım Yarışması

Travel Hackathon

Detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Sabancı Üniversitesi Uluslarası İlişkiler ve Diplomasi Kulübü Bahadır Kaleağası’nı ağırladı

Sabancı Üniversitesi Uluslarası İlişkiler ve Diplomasi Kulübü (IRDC), Institut du Bosphore Başkanı ve TÜSİAD eski Genel Sekreteri Dr. Bahadır Kaleağası’nı ağırladı.

 

“Global Trendler ve Türkiye” konulu bir konuşma gerçekleştiren Bahadır Kaleağası sadece öğrenciler değil fakülte üyelerinin de katıldığı bir etkinliğe imza atmış oldu. Sabancı Üniversitesi Genel Sekreteri Rasim Karas, SSBF Dekanı Özgür Kıbrıs, Öğretim üyesi Alpay Filiztekin, Sabancı Üniversitesi-TÜSİAD Rekabet Forumu Direktörü Esra Durceylan Kaygusuz katılımcılar arasında yer aldı. Etkinlik sonrası öğrencilerle ve fakülte çalışanlarıyla yemek yiyen Bahadır Kaleağası, öğrencilerin sorularını cevaplayıp fikirlerini onlarla paylaştı. İngilizce gerçekleşen etkinliğe, uluslararası öğrenciler de ilgi gösterdi. 

Sabancı Üniversitesi Uluslarası İlişkiler ve Diplomasi Kulübü Hakkında

IRDC, gelişen dünyamızda büyük önem taşıyan ekonomik, diplomatik, teknolojik, sosyolojik ve ekolojik alanlarda uzman kişileri öğrenciler ile buluşturmak ve bu doğrultuda öğrencilerinin bireysel gelişiminin yanı sıra toplumsal gelişimine de katkı sağlamak amacıyla 2012 yılında kuruldu. 

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ışığında çalışmalarını sürdüren IRDC, 2019 yılında “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” konusunda farkındalık yaratmayı amacıyla “Women & World” isimli bir proje başlattı.    

IRDC, tüm çalışmalarını İngilizce yürüterek değişim programları ile gelen öğrencilere de sosyalleşme imkanı sağlıyor. Haftalık düzenlenen radyo programları ile Sabancı Üniversitesi’ndeki tek İngilizce yayın yapan topluluktur. 

Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Kulübü’nde aktif rol almak ve etkinliklerimizden haberdar olmak isteyenler irdc@sabanciuniv.edu adresine mail atabilirler.

“Enerji Sistemleri, Siyasi Güç Üretme Kapasitesine Sahiptir”

İPM İklim Kafe Konuşmaları, “Türkiye’nin Enerji Politikalarını Sosyal Bilimler Işığında Okumak” ile devam etti 

“Enerji Sistemleri, Siyasi Güç Üretme Kapasitesine Sahiptir” 

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) iki ayda bir düzenlediği İklim Kafe Konuşmaları’nın Şubat ayı buluşmasına, Boğaziçi Üniversitesi’nden Begüm Özkaynak, konuşmacı olarak katıldı. “Türkiye’nin Enerji Politikalarını Sosyal Bilimler Işığında Okumak” başlıklı toplantıda toplum-çevre ilişkilerinde sosyal bilim temelli araştırmaların önemine değinildi. 


Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) iki ayda bir gerçekleştirdiği İklim Değişikliği alanında çalışan araştırmacı ve akademisyenlerin, bu alandaki çalışmalarını masaya yatıran İklim Kafe Konuşmaları serisinde yılın ilk buluşması yapıldı. 

İklim değişikliğiyle ilgili çeşitli konuları, politikadan atmosfer bilimlerine, ekonomiden psikolojiye kadar disiplinler arası bir ortamda tartışmak üzere bir araya gelinen İklim Kafe Konuşmalarının 10’uncusunda Boğaziçi Üniversitesi’nden Begüm Özkaynak, “Türkiye’nin Enerji Politikalarını Sosyal Bilimler Işığında Okumak” başlıklı bir sunum yaptı. 

Sunum beraberinde yaptığı konuşmada Begüm Özkaynak, şu konulara değindi: 

  • Enerji - Sosyal Bilimler İlişkisi
  • Enerji politikalarımıza kim/nasıl karar veriyor?
  • Enerji sistemlerinin siyasi güç üretme kapasitesi
  • Türkiye bağlamı 

Özkaynak, toplum-çevre ilişkilerinde sosyal bilim temelli araştırmaların önemine değinerek, “1970’lerden, 80’lerden miras çevreye teknokrat ve yönetimci yaklaşımlara eleştirel bir yanıt arayarak; kıtlık, güvenlik, verimlilik ve risk gibi kavramlar ve popüler söylemlerle hegemonik gücün nasıl üretildiğini ve sürdürüldüğünü anlamamıza faydalı oluyor. Farklı kesimlerle araştırma yaparak; alternatif veri ve kavramlar üreterek baskın bilgi biçimlerini huzursuz etmemize ve sorunsallaştırmamıza da yarıyor. Sorunların kökenleri hakkında alternatif açıklamaların; bu sorunların ele alınış biçiminin bir eleştirisini ve alternatif çözümlerin tanımlanması sağlıyor” dedi. 

Enerji konusu siyasi güç dengesini değiştiriyor 

Enerji sistemlerinin siyasi güç üretme kapasitesinin önemine de değinen Özkaynak, “Uluslararası güç ilişkileri – jeo-politika, sosyo-politik düzlem - sosyo-teknik düşler/özlemler,

siyaset ve teknolojinin ortaklığı – tekno-politika, ekonomik – politik eşitsizliklerin yeniden üretilmesi ile farklı koalisyonların oluşumu ve kolektif bilinç üretimi konusunda enerji politikalarının etkisi yadsınamaz” dedi. 

Buluşmada, Türkiye bağlamında şu konulara değinildi:

  • 1973 petrol krizi sonrası yaşanan enerji kıtlığının algılara etkisi
  • 1980 sonrası - Özal hükümetinin serbest piyasaya geçiş çabalarında enerji politikalarının merkeziyeti  – baraj, termik santral, nükleer santral yatırımlarına ilişkin sorunlar ve tartışmalar
  • 1990’larda enerji darboğazı söylemi; kalkınma, büyüme, milli güvenlik kaygılarının hız kazanması
  • GAP mega-projesine jeopolitik ilişkiler ve kalkınma bağlamında atfedilen rol; GAP’ın güneydoğuyu şekillendirme çabaları
  • 2001 sonrası –neo-liberalizmin derinleşmesi
  • 1970’lerden süregelen nükleer santral tartışmaları;
  • 1990’larda GAP
  • 2010 sonrası -  yenilebilir (?) enerji politikaları – HES’ler, rüzgar santralleri, jeotermal
  • 2020’ler - enerji kullanımı ve karbon emisyonlarına dair teknoloji ve mühendislik dar kapsamına indirgenen politikalar
  • Akıllı sayaçlar, kişisel karbon hesapları  ve bunların akran baskısı, karşılaştırma, iletişim için kullanımı
  • Neoliberal enerji projelerin yaygınlaşması ve özelleştirmeler ile:
  • Enerji üretim kararların sosyo-ekolojik kaygılardan tümüyle ayrılması
  • Elektrik üretimi ve tüketiminde coğrafi eşitsizlikler
  • Arazi kullanım anlaşmazlıkları
  • Hukukun üstünlüğünün erozyonu
  • Yerel direnişlerin şiddetli baskılanması; insan hakları ihlalleri; yasada yararın gözden geçirilmesine getirilen kısıtlar

Toplantının kapanış konuşmasını yapan IPM İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin, 4 Mart 2020 tarihinde yapılacak Kafe Buluşması’nda Hakan Gür’ü ağırlayacaklarını duyurdu.

Begüm Özkaynak Hakkında

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde öğretim üyesi olan Begüm Özkaynak, lisans ve lisansüstü derecelerini Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden aldı. MPhil derecesini 2000’de Manchester Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde, doktorasını ise 2005’te İspanya’da Autonoma de Barcelona Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü’nde tamamladı. Araştırma alanları sürdürülebilir kalkınma, çevre ekonomisi ve politikaları, ekolojik ekonomi ve politik ekoloji olarak tanımlanabilir. Yayınları, genel itibariyle, çevre korumasının ekonomi politiği, çevrecilik akımları, enerji ve maden ihtilafları üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu konularda çalıştay ve konferanslar düzenleşmiş; ulusal ve uluslararası projelerin (AB 7. Çerçeve programı tarafından desteklenen “Çevresel Adalet Örgütleri, Sorumluluk ve E-Ticaret (EJOLT) ve ISCC tarafından desteklenen “Çevresel Adalet için Akademisyen-Aktivist Ortak Bilgi Üretimi”(ACKNOWL-EJ) gibi) parçası olmuştur. Birleşmiş Milletler’in Küresel Çevre Raporu (GEO) ve Hükümetlerarası Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Platformu (IPBES) kapsamındaki süreçlerde araştırmacı olarak da yer almaktadır. 

İklim Kafe Konuşmaları Hakkında 

İklim Kafe Konuşmaları, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi tarafından 2017-2018 öğretim yılında organize edilmeye başlandı. Bugüne kadar yapılan 5 buluşma boyunca 200 kişiyi ağırlayan etkinlik 2018-2019 öğretim yılı için de 5 buluşma hedefiyle başladı. 

İklim değişikliği alanında çalışan araştırmacı ve akademisyenler, iki ayda bir bu alandaki çalışmalarını özel bir konu çerçevesinde masaya yatırıyor. İklim Kafe Konuşmaları'nda iklim değişikliğiyle ilgili çeşitli konuları, politikadan atmosfer bilimlerine, ekonomiden psikolojiye kadar disiplinler arası bir ortamda tartışmak üzere bir araya geliniyor.

“Ekonomi okuyan bir öğrenci insan davranışlarının neden ve nasıl olduğunu anlıyor”

#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve BAGEM Direktörü Alpay Filiztekin oldu. 

Alpay FiliztekinSanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve BAGEM Direktörü Alpay Filiztekin

CE-ŞŞE-EM: Ekonomi dediğimizde aklımıza finans ve para piyasaları gibi konular geliyor. Peki ekonomi programı neden Yönetim Bilimleri Fakültesi’nde değil?

A.F: Öncelikle ekonomi ile işletme arasındaki farkı biraz konuşmak gerekiyor. Doğa bilimleriyle karşılaştırma yaparsak ekonomi temel bilim, işletme ise mühendislik. Fizik, kimya ve biyoloji doğa bilimleri için ne ise, ekonomi de işletmenin diğer alanları için temeli oluşturuyor. Bu üniversiteyi kurarken biz zaten Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’ni “sosyal bilimler” yani “temel bilim” olarak düşünmüştük. O yüzden de ekonomi burada kuruldu. Yönetim Bilimleri Fakültesi bu işin mühendislik kısmı olduğu için ayrı bir yerde kaldı. Aradaki en temel fark bu. Temel bilim yaptığımız için buradayız.

CE-ŞŞE-EM: Ekonomi para piyasaları haricinde hangi konuları inceler?

A.F: Ekonomi aslında zaman içerisinde başladığı yerden çok daha farklı yerlere geldi. Biraz emperyalist bir bilim dalı gibi düşünebilirsiniz, hemen hemen her soruyla ilgileniyor. Ekonominin temel sorusu, insanların davranışlarını anlamak üzere kurulu. Para, finans piyasalarında da insanların davranışları söz konusu, emek piyasasında da insanların davranışları söz konusu. Nasıl paranızı bir bankaya yatırıp ondan faiz almayı düşünüyorsanız, aynı şekilde çalışmak yerine okumayı tercih ederek kendinize bir yatırım yapmış oluyorsunuz. Bu da onun bir parçası. Yahut ne kadar süre dinleneceğinize karar verdiğinizde de aslında kendinize bir yatırım yapmış oluyorsunuz. Bu da onun bir parçası. Daha bir sürü böyle örnekler verilebilir. Şirketlerin davranışından tutun da karaciğer nakline kadar. Karaciğer nakli yapılacak iki hasta ve iki tane de donör var. Bu iki hastanın ve iki donörün nasıl eşleşeceği, kimin öncelik taşıyacağı, kimin öncelik taşıması gerektiği, toplumun nasıl bir değer sistemi üzerinden böyle bir yargı yaptığı da ekonominin bir alanıdır. Ben kendi uğraştığım şeylerden söyleyeyim, mesela Türkiye’de ekonomiden değişikliklerden bahsediyoruz ama bu değişikliklerin bir kısmı aslında sosyolojiden geliyor. Türkiye’deki toplumun yapısı değişiyor. Ortalama ya da medyan yaş artıyor, insanlar daha geç evleniyorlar, daha geç çocuk sahibi oluyorlar ve bütün bunlar insanların davranışlarını değiştiriyor. Bu değişen davranışlar ekonomide birtakım hareketleri de değiştiriyor. Tüketim alışkanlıkları değişiyor, tüketim kalıpları değişiyor, yatırım araçları-davranışları değişiyor; aslında bunların hepsi ekonomi kaynaklı ama zaman çizelgesine bakıldığında sosyolojiden çıkıyor. Dolayısıyla ekonomi yaparken sosyoloji de yapmış oluyoruz. Aynı şekilde gençler için belki çok önemli olacak; bazılarınız üniversite sırasında, bazılarınız üniversite bittikten sonra evinizden ayrılıyorsunuz. Kendi ayaklarınızın üzerinde duramadığınız zaman eve dönüyorsunuz.  Bazılarınız hiç ayrılamıyor. Bazıları çok erken ayrılıp hiç geri gelmiyor, bazıları ayrılıp geri geliyor. Bunlar sosyolojik davranışlar. Ama sonuç olarak bunun altında ekonomi de var. Bu davranışlar hem ekonomiyi etkiliyor; ekonomi de bu davranışları etkiliyor. Bu da ekonominin bir sorusu.

“Ekonomi okuyan bir öğrenci insan davranışlarının neden ve nasıl olduğunu anlıyor”

CE-ŞŞE-EM: İşletme bölümü hakkında düşünceleriniz nelerdir? Hangi kişiler bu bölümü tercih etmelidir?

A.F: Başta söylediğim gibi, temel bilimler ile mühendislik arasında fark var. “Yukarıdaki lamba neden yanıyor?” diye merak ediyorsanız temel bilim okumanız; o lambayı yapmak istiyorsanız mühendis olmanız gerekir. Temel bilimin temel sorusu “Ne? Niye? Nasıl oluyor?”, mühendisliğin temel sorusu ise “Ben bunu nasıl dönüştürür, işe yarar hale getirebilirim?”. Dolayısıyla ekonomi okuyan bir öğrenci insan davranışlarının neden, nasıl olduğunu anlıyor; tabii ki kafasında hep o değiştirme fikri de var ama orasıyla pek ilgilenmiyor. Önemli olan neden ve nasıl olduğunu anlamak. İşletme okuyan bir öğrenci, bu işin mühendislik kısmını yapan biri, “Ben bu davranışları nasıl değiştirir, nasıl şekillendiririm ki karlı bir şirket yaratabilirim, daha başarılı bir insan olabilirim, daha iyi bir ortam yaratabilirim?” üzerine kafa yoruyor. Bu işi yaparken de neden ve nasıl olduğunu biraz bilmesi gerekiyor. Onunla da ilgileniyor ama asıl derdi dönüştürmek. Dolayısıyla eğer bir kişi “Neden? Nasıl?” sorularına meraklıysa ekonomi okuması lazım. “Nasıl dönüştürürüm diyorsa” işletme okuması lazım.

CE-ŞŞE-EM: Biri pratik biri teorik kısmı gibi.

A.F: Gibi diyelim. Çünkü teori olmadan pratik olmaz. Pratiği düşünmeden de teori yapmak mümkün değil. O zaman masallara dönüşür iş. Dolayısıyla bu iç içe geçmiş bir iş. Teori ya da pratik diye bir bıçak sırtı ayrımı yok.

“Sabancı içinde ayrıştırmak istiyorsanız mutlaka bir projenin parçası olmalısınız”

CE-ŞŞE-EM: İşletme öğrencileri kendilerini nasıl farklılaştırabilir?

A.F: Bu sadece işletme öğrencilerine özgü bir durum değil, tüm öğrenciler için geçerli olan bir şey. Sabancı Üniversitesi’nin temel felsefesi zaten bu farklılaştırma üzerine kurulu. Bizim, öğrencilerden beklediğimiz ilk şey düşünebilmeyi öğrenmeleri. Bunun için de önce soru sormayı, soru sorduktan sonra da bilgiye nereden ulaşacaklarını öğrenmeleri, sonra o bilgiyi temizlemeleri ve yorumlayabilmeleri ve en sonra olarak o bilgiyi kullanarak bir şeyleri değiştirebilmeleri. Temel felsefemiz bu. Bir Sabancı öğrencisinin bunları yapması lazım. Bu sizi Sabancı Üniversiteli olarak diğer üniversitelerden ayrıştıran bir özellik. Ama onun üzerine siz burada kendinizi Sabancı içinde ayrıştırmak istiyorsanız mutlaka ve mutlaka bir projenin parçası olmanız lazım. Bir şeyler yazıp çizmiş olmanız lazım. Çünkü ister akademik dünyada, ister iş dünyasına girdiğiniz zaman size diyecekler ki “Kağıt üzerinde aynı iki tane insan var, senin farkın ne?”, o farkı “ben bu konuda kafa yordum” demeniz lazım. Ve karşıdan gelecek sorulara doğru cevaplar vermek, bu cevaplarla da karşı tarafın bu konu hakkında “ben düşündüm, soru sordum, bilgiyi öğrendim, temizledim, yorumladım ve dönüştürecek yöntemleri söyledim.” diyebileceğiniz bir dokümanın olması her zaman çok faydalı. Farklılaştırmanın yolu da budur. Bu Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nde okuyan arkadaşlar için bitirme projeleri olabilir. Bizim fakültede okuyanlar için ya da Yönetim Bilimleri Fakültesi’nde okuyanlar için bağımsız çalışma dersi olabilir. PROJ 201’i biraz ciddiye alarak daha güzel şeyler yapılabilir ve PURE projeleri var. Bunlar yapılabilir. Hiçbiri olmuyorsa kendi kendine çalışılabilir.

CE-ŞŞE-EM: Bu aralar okuduğunuz kitaplar nelerdir?

A.F: Bir kaç kitap bir arada okuyorum galiba. Bunların içinde yatmadan evvel yarım saat içinde okuduğum kitaplar var. Bunlar böyle best-seller olan kitaplar. Aksiyon ve dedektiflik romanları gibi şeyler. Benim dedektiflik romanlarına büyük bir düşkünlüğüm, epey bir okumuşluğum var. Öte yandan daha ciddiye alarak okuduğum kitaplar var. Daha non-fiction kitaplar.

Bu aralar BAGEM’deki görevim nedeniyle biraz daha psikolojiye merak sardım. Biraz da hep içimde kalmış bir biyoloji merakı var. İki tane kitap okuyorum. Bir tanesi Robert Sapkowski’nin Behave diye neden insanların agresif oldukları hakkında ama tamamen beynin çalışması üzerine bir kitap, onu okuyorum. İkincisi de Siddhartha Mukherjee’nin “Gen” kitabı. Daha önce bu yazarın “Kanserin Biyografisi” diye bir kitabı vardı onu okumuştum. Çok keyifli. İnsanlığın bir soruna nasıl yaklaştığı, bilimsel yaklaşımların nasıl değiştiği anlamında çok önemli. Farklı yaklaşımlar, çalışmayan yöntemler, onun üzerine yeni yöntemlerin çıkması ve bu süreçler çok enteresan. O yüzden çok heyecanlıydım, şimdi Gen kitabı içinde benzer şekilde, bildiğimizi sandığımız birçok şeyin aslında bilmediğimiz gibi olduğunu gösteriyor.

“Major seçimini yaparken kimlerden etkileniyorlar.

Anne-baba ne kadar etkili oluyor, dışarıdaki faktörler ne kadar etkili oluyor, ne kadar geleceği düşünüyorlar.”

CE-ŞŞE-EM: BAGEM’i nasıl tercih ettiniz, daha önce psikolojiyle ilgileniyor muydunuz?

A.F: Bölüm seçimi, program seçimi çok önemli. Biz burada birçok şey yapıyoruz. Fakat öğrenciler üniversiteye kafalarında şartlanmış bir şekilde geliyor. İşte ben bu olacağım, şu olacağım diye. Biz bunları değiştirmekte çok fazla başarılı mıyız değil miyiz bilemiyorum. Benim asıl merak ettiğim şey, burada yaptığımız uygulamada sistemin ne kadar faydası olduğu öğrencilere ve bu daha fazla iyileştirilebilir mi?

Program seçerken gerçekten bilerek mi seçiyorsunuz, yoksa gelip burada tamam bunlar böyle söylüyorlar ama en başta karar verdiğim programı mı okuyayım diyorsunuz. O en başta seçtiği programı okurken öğrenciler daha mı başarılı oluyorlar, yoksa arayıp seçip okuyan öğrenciler mi daha başarılı oluyor. Mesela bunlar hep benim merak ettiğim sorular. MajorFest’e katılan öğrencilerin program seçimleri değişiyor mu, değişmiyor mu? Bu Major seçimini yaparken kimlerden etkileniyorlar. Anne-baba ne kadar etkili oluyor, dışarıdaki faktörler ne kadar etkili oluyor, ne kadar geleceği düşünüyorlar. Bunların hepsi insan davranışıyla ilgili olduğu için hep benim konularım. BAGEM’in görevlerinden birisi de akademik başarısızlık yaşayan öğrencilere destek olmak. Türkiye’deki genel algı herhangi bir başarısızlık yaşıyorsanız, mutlaka bunun psikolojik bir nedeni olduğu yönünde ancak her zaman öyle değil. Bazen insanlar başarısız olmayı seçebiliyorlar. Hayatın bu döneminde ben başka türlü şeyler yapmak istiyorum diyebiliyorlar. Bunun psikolojik olduğunu söylemek mümkün değil. Bazen küçücük bir dokunuşla farkındalık yaratılabiliyor. Mesela zaman kullanımını bilinmiyor, bu psikolojik bir sorun değil. Bu tam bir sosyal beceri aslında. Bunu insanlara aktarabilirsek eğer o akademik başarısızlık belki hiç olmayacak. Bazen liseden üniversiteye geçiş o kadar kolay olmuyor. Katı kuralların olduğu bir dünyadan tamamen özgür bir dünyaya geliyorsunuz. Bu bir şok değil mi? Öte yandan bugüne kadar yani üniversiteye gelene kadar kararları hep sizin için birileri aldı, şimdi bütün kararları siz veriyorsunuz. Zil çalmıyor, sizi zorla sınıfa sokan müdür yardımcısı yok. Bütün kararları kendiniz veriyorsunuz. Arkadaşlık ilişkilerinize, o gün derse gidip gitmeyeceğinize, kafeler bölgesinde ne yiyeceğinize kadar her şeye siz karar veriyorsunuz. Bu nedenle karar mekanizmalarının iyi ve sağlıklı çalışması çok önemli ve çok basit şeyler var yapılabilecek. Kimse bunları bize öğretmiyor. Bizi atıyorlar suyun içine hadi yüz diyorlar, hadi karar ver diyorlar. Öyle kalıyorsunuz ben ne karar vereceğim diye. BAGEM’in yapabileceklerinin bir tanesi bu karar verme süreçlerinde öğrencilere destek vermek. Eğer doğru kararı verirseniz başarısızlık çok önemli olmayabilir. Gelmeyebilir veya gelse de onu çok iyi karşılayabilirsiniz. Bizim memlekette başarısızlık dünyanın sonu gibi görülüyor. Bütün büyük insanlara bakın, bir sürü başarısızlıktan sonra başarıya ulaşabiliyorlar. Başarısızlıktan öğreniyorlar. Yaşlılardan çok sıkılıyorum, her şeyi biliyorlar ve hep aynı şekilde anlatıyorlar. Çok sıkıcı. Onların gençlerin önlerinde durmalarını engellemek için gençlere başkalarından duyamayacakları şeyleri söylemek için BAGEM’deyim.

CE-ŞŞE-EM: Ne tür müzikler dinlersiniz ve şarkı önerir misiniz?

A.F: Klasik caz. Dinah Washington önerebilirim baştan sona. Ben Webster dinleyin. Açıkçası caza girince şarkı seçmek çok zor. Yüzlerce söyleyebilirim. Ayrıca seçmek çok zor kıyamıyorum.

“Bir öğrenci bir şeyleri öğrenmek istiyorsa, Sabancı Üniversitesi’nde öğrenememesi gibi bir durum söz konusu değil”

CE-ŞŞE-EM: Neden Sabancı Üniversitesi?

A.F: Birçok nedeni var. Bir tanesi benim gördüğüm ve bildiğim kadarıyla akademik özgürlüklerin en çok olduğu ve en çok saygı duyulduğu üniversite. Bu benim için çok önemli. İkincisi, öğrenci açısından bakıldığında çok ciddi bir serbestlik tanıyor. Program seçmekten, ders seçmeye kadar. Üçüncüsü, küçük bir üniversite öğretim üyeleriyle sürekli konuşabilmek, beraber tartışabilmek hatta eğlenebilmek mümkün. Eğer bir öğrenci bir şeyleri öğrenmek istiyorsa, Sabancı Üniversitesi’nde öğrenememesi gibi bir durum söz konusu değil. Mesela yurt dışında bir üniversiteye gittiğinizde orası kalabalıktır, post-doc’lar teaching assistant’lar vardır. Çoğu zaman hocaları göremezsiniz bile. Burada hocalarla berabersiniz ve istediğiniz her soruyu özgürce sorabiliyorsunuz. Bu üçü bence çok önemli.

#AkademisyeneSor nedir?

Öğretim üyelerimizin kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtladığı #AkademisyeneSor Projesi Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 2019 mezunumuz Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 2019 mezunumuz Ecem Dinçdal tarafından hayata geçirildi.

#AkademisyeneSor’un yeni döneminde Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Programı 3.sınıf öğrencisi Cenk Eligüzeloğlu, Endüstri Mühendisliği Programı 2.sınıf öğrencisi Eren Mutlu ve Endüstri Mühendisliği Programı 3.sınıf öğrencisi Şebnem Şevin Eraslan görev alıyor.

Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.  

 

2019-2020 Bahar Dönemi Akademik Destek Programı seminerleri başlıyor

Akademik Destek Programı tarafından organize edilen "The Future Seminar Series" ve "Subject-Based Discussions" başlıyor.

The Future Seminar Series'ın ilk semineri 19 Şubat tarihinde Burcu Saner Okan tarafından “The extraordinary guest of new form of carbon: graphene” konusunda, Subject-Based Discussions'in ilk semineri 3 Mart tarihinde Emirhan Deniz Çelebi tarafından "Bending Gender: Introduction to Gender " konusunda gerçekleşecek. 

Sabancı Üniversitesi öğrencilerinde farkındalık ve küresel dünyaya entegrasyon yaratmayı amaçlayan ADP Seminer Serileri'nde, güncel yerel ve küresel konular inceleniyor ve tartışılıyor. Seminerler öğrencilerin doğrudan FENS, FASS ve SOM’daki farklı programlardan öğretim üyeleriyle tanışabilecekleri; sosyal bilimler, doğa bilimleri ve teknoloji alanlarında üniversitemizde yürütülmekte olan araştırma projeleri hakkında bilgi edinebilecekleri bir platform sağlayarak disiplinlerarası eğitimi destekliyor.

The Future Seminar Series

The FUTURE Seminer Serisi doğa bilimleri (fizik, kimya ve biyoloji) ve teknoloji alanında devam etmekte olan araştırmaları ve son gelişmeleri inceler ve tartışır.

 

Seminer Programı:

19 Şubat 2020 - Burcu Saner Okan- The extraordinary guest of new form of carbon: graphene

8 Nisan 2020 - Ozan Biçen - Computational Prototypes and Biomarkers for Mobile Health Sensing

29 Nisan 2020 - Reyyan Yeniterzi - Natural Language Processing with Deep Learning

6 Mayıs 2020 - Güllü Kızıltaş Şendur -Novel Materials: From Art to Parts in 3D 

13 Mayıs 2020 - Andrew Berry - Evolutionary weirdness in Australia: Contagious Cancer in Tasmanian Marsupials

Subject-Based Discussions 

Subject-Based Discussions güncel yerel ve küresel konuları tartışır ve sosyal bilimler (psikoloji, tarih, siyaset bilimi, iktisat, uluslararası ilişkiler vs.) alanında öğrencilerde farkındalık yaratır.

Seminer Programı:

3 Mart 2020 - Emirhan Deniz Çelebi - Bending Gender: Introduction to Gender

24 Mart 2020 - Olesya Blazhenkova - Can You Imagine This?

2 Nisan 2020 - Emre Erol - When did Anthropocene start? Discussions on the Historical Origins of Global Warming

21 Nisan 2020 - Sinan Erensü - Climate Justice: Theory and Practice

*Bütün seminerler İngilizce yapılmaktadır ve Sabancı Üniversitesi'ndeki bütün lisans ve lisanüstü öğrencilere ve çalışanlara açıktır. 

Abone ol