Ana içeriğe atla

Geleceğin Kaleleri Mezun Oldu

Sabancı Üniversitesi, EDU ve Kale Grubu işbirliğiyle hayata geçirilen Geleceğin Kaleleri Lider Gelişim Programı ikinci, Dijital Dönüşüm ve İnovasyon Akademisi ilk mezunlarını verdi.

Sabancı Üniversitesi, Tuzla Kampüsü’nde düzenlenen mezuniyete, Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay, Kale Grubu İnsan Kaynakları Başkan Yardımcısı Selda Seçkinler Oba, EDU Direktörü Dr. Cüneyt Evirgen, program yürütücüleri ve Kale Grubu yöneticileri katıldı. Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay şirketleri başarılı bir geleceğe taşımak için insan kaynağının en değerli kaynak olduğuna dikkat çekti.

EDU Direktörü Dr. Cüneyt Evirgen, değişim ve dijitalleşmeyi vurgularken, günümüz dünyasında iz bırakabilmenin, dijital teknolojilere adaptasyon ve söz konusu teknolojilerin gelişiminde rol oynarak olabileceğinin altını çizdi. Kale Grubu’nun bu çerçevede hem kendi sektörü açısından hem de Türkiye açısında çok kıymetli bir örnek teşkil ettiğini belirtti. Konuşmaların sonrasında Geleceğin Kaleleri Lider Gelişim Programı ile Dijital Dönüşüm ve İnovasyon Akademisi’ni tamamlayan, Kale Grubu çalışanlarına “Üstün Başarı ve Başarı Belgeleri” ve hediyeleri takdim edildi.

Mezuniyet töreninin sonunda, Dijital Dönüşüm ve İnovasyon Akademisi’nin ikinci grup katılımcıları; Geleceğin Kaleleri Lider Gelişim Programı üçüncü grup katılımcıları lanse edildi. Kale Grubu için 2020 yılında da öğrenme ve gelişim hız kesmeden uzun soluklu programlarla devam edecek.

İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik için önemli bir tehdittir

Küresel İklim Değişiklikleri ve Anadolu Biyocoğrafyası: Geçmişi Anlamak ve Geleceği Öngörmek” konulu söyleşi, İstanbul Politikalar Merkezi’nin ev sahipliğinde yapıldı

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) Doğa ve İklim Söyleşileri’nin 7’ncisine Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Öğretim Üyesi Hakan Gür konuk oldu. "Küresel İklim Değişiklikleri ve Anadolu Biyocoğrafyası: Geçmişi Anlamak ve Geleceği Öngörmek” başlıklı bir sunum yapan Hakan Gür, iklim değişikliğinin, biyolojik çeşitlilik için önemli bir tehdit olduğuna dikkat çekti

Hakan Gür 

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) doğayı koruma ve iklim değişikliğiyle ilgili mücadele alanlarını bir araya getirmek için başlattığı “Doğa ve İklim Söyleşileri”nin 7’ncisinde Hakan Gür ağırlandı.

Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Öğretim Üyesi Hakan Gür, "Küresel İklim Değişiklikleri ve Anadolu Biyocoğrafyası: Geçmişi Anlamak ve Geleceği Öngörmek" konulu sunumunda, özellikle Anadolu yer sincabı üzerinde yapılan çalışmalar üzerinde durarak, Anadolu biyocoğrafyasına dikkat çekti. Hakan Gür, “Anadolu, sahip olduğu biyoçeşitlilik açısından yeri doldurulamaz, ancak zaten özgün doğal vejetasyonunun çoğunu kaybetmiş, yoğun tehdit altında olan bir bölge” dedi.

Hakan Gür, iklim değişikliğinin biyoçeşitliliğin tüm bileşenlerini etkilediğini belirterek, “İklim değişikliğine türler ya yer değiştirerek ya değişen çevresel koşullara uyum sağlayarak ya da yok olarak cevap verir. Türler, iklim değişikliği nedeniyle dağılımlarını, aktivitelerini, göçlerini, bolluklarını ve tür etkileşimlerini değiştiriyor. İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik için önemli bir tehdittir!” diye konuştu.

Hakan Gür, söyleşide gerçekleştirdiği sunumda iklim değişikliğinin biyolojik çeşitliliğin üzerindeki etkilere ilişkin şu noktalara dikkat çekti:

  • Biyolojik bilimlerin penceresinden bakılırsa, iklim değişikliği, organizmadan biyoma kadar biyolojik çeşitliliğin (bir bölgedeki genlerin, türlerin ve ekosistemlerin toplamı) tüm bileşenlerini etkiler ve biyolojik çeşitlilik için önemli bir tehdit.
  • İçinde bulunduğumuz yüzyılda gerçekleşecek iklim değişikliğini daha da önemli kılan, öngörülen iklim değişikliğinin omurgalılar arasında gözlenen iklimsel niş evrim hızından en az 10 bin kat daha hızlı olması.
  • Yakın gelecekteki iklim değişikliğine uyum (iklimsel nişin takip edilmesi hariç), omurgalıların iklimsel nişlerini daha önce görülmemiş bir hızda değiştirmesini gerektirecek.   

Hakan Gür Hakkında

1993-2007 yılları arasında lisans, yüksek lisans ve doktora öğrenimini Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü’nde tamamlamıştır. Yüksek lisans ve doktora çalışmaları, sırasıyla Anadolu yer sincaplarının populasyon biyolojisi ve biyocoğrafyası ile ilgilidir. 2008 yılında Ahi Evran Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü’ne atanmıştır. 2009 yılında “Richardson yer sincaplarının yaşam öyküsü özellikleri ve fenolojisi üzerine iklimsel etkiler” başlıklı çalışması ile Lethbridge Üniversitesi (Alberta, Kanada), Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyolojik Bilimler Bölümü’nün ‘Karasal Ekoloji Doktora Sonrası Araştırma Bursu’nu kazanmıştır. Son yıllarda genel olarak yer sincaplarının ekolojisi ve biyocoğrafyası üzerine yaptığı çalışmalarını, moleküler filocoğrafya ve ekolojik niş modellemesi yaklaşımlarını kullanarak, küresel iklim değişikliklerinin omurgalı türlerinin coğrafi dağılımını ve genetik yapısını nasıl etkilediği/etkileyeceği üzerine yoğunlaştırmıştır.

 

 

Evden çalışma uygulaması

Değerli Sabancı Üniversitesi Çalışanları,

16 Mart 2020 Pazartesi gününden itibaren ikinci bir duyuruya kadar üniversitemizde çalışma (akademik ve idari çalışanlarımız için) evden çalışma ("home office") uygulaması şeklinde yapılacaktır. Bu süre zarfında, mesai saatleri içinde yapılması beklenen çalışmaların tümünün, gerektiğinde üniversite sistemine uzaktan bağlantı ile, evden yapılması ve çalışanların mesai saatleri içinde sürekli olarak e-mail ve telefon ile ulaşılabilir olması beklenmektedir.

İşlerin ve kampüs hayatının devamlılığı için çalışmalarına kampüste (ve üniversitenin diğer lokasyonlarında) devam etmesi gereken kişilerin listesinin birim yöneticileri tarafından bu akşam saat 22:00'ye kadar İnsan Kaynaklarına iletilmesi gerekmektedir. Akademik çalışanlarımızdan çalışmalarını fakülte/merkezlerde devam ettirmek isteyenlerin bu taleplerinin de Dekan/Merkez Direktörleri aracılığıyla toplanarak İnsan Kaynaklarına iletilmesi gerekmektedir. 

16 Mart 2020 Pazartesi gününe mahsus olmak üzere personel servisleri normal şekilde hizmet verecek olup sonrasında, home office uygulaması süresince bu hizmete ara verilecektir.

Saygılarımla,
Yusuf Leblebici  

Öğretim Üyemiz Turgay Bayraktar’a Masatoshi Gündüz İkeda Araştırma Ödülü

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Öğretim Üyesi Turgay Bayraktar, matematik bilimine yapmış olduğu katkılardan dolayı “Masatoshi Gündüz İkeda Araştırma Ödülü”ne layık görüldü. 

Turgay Bayraktar

Türkiye'de matematik alanında araştırmalarını sürdüren seçkin bilim insanlarının araştırmalarını değerlendirmek ve üstün niteliklerini kamuoyuna duyurarak bu tür çalışmaları teşvik etmeyi amaçlayan ödül, Türk matematiğine evrensel düzeyde katkıda bulunan Prof. Dr. Masatoshi Gündüz İkeda'nın anısını yaşatmak için 2002 yılından bu yana genç (45 yaşını aşmamış) araştırmacılara Matematik Vakfı tarafından verilmektedir.

Duyuru

Akış/Flux: Marina Abramović + MAI sergisi geçici olarak ziyarete kapalıdır. Önceden alınan ve henüz kullanılmayan “Tek Girişli”, Mart ve Nisan için “Aylık Çok Girişli” ve “Sergi Boyunca Çok Girişli” kategorilerindeki biletler, sergi yeniden ziyarete açıldıktan sonra kullanılabilecektir. 

 

Bu süreçte sosyal medya kanallarımız  Instagram, Facebook, Twitter, YouTube, web sitemiz,

digitalSSM ve Google Arts & Culture platformları aracılığıyla yanınızda olacağız.

Mezunumuz Aydın Aysu National Science Foundation CAREER ödülünü kazandı

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Mikroelektronik 2008 Lisans, Elektronik Mühendisliği 2010 Yüksek Lisans Mezunumuz Aydın Aysu, bilim dünyasında büyük saygınlığı olan National Science Foundation (NSF) tarafından genç bilim insanlarına verilen “Faculty Early Career Development – CAREER ödülüne layık görüldü.

Aydın Aysu

North Carolina State Üniversitesi’nde "Tenure-Track Assistant Professor" olarak çalışmalarına devam eden Aydın Aysu, CAREER ödülü ile gelen 438.000 USD’lik fonu 5 sene boyunca makine öğrenmesinin güvenliği üzerindeki çalışmalarını yürütmek için kullanacak. Aydın Aysu bu projede kendisi ile birlikte çalışmak isteyen doktora öğrencilerinin başvurularını bekliyor. 

Mezunumuz Aydın Aysu’nun özgeçmişine bu linkten ulaşabilirsiniz.

“Kendinizi farklılaştırmanız gerekiyor”

#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Erhan Budak oldu.   

Erhan Budak 

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Erhan Budak

“Kendinizi farklılaştırmanız gerekiyor”

CE-ŞŞE-EM: Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birinde eğitim görmek mi daha iyi yoksa yurtdışında eğitim görmek mi?

E.B: Yurtdışı çok büyük, tek bir küreden bahsediyoruz. Türkiye’nin iyisi mi, yurtdışının ortalama bir üniversitesi mi, oranın ortalama üstü bir üniversitesi mi, bunu karşılaştırmak çok zor. Ama şunu diyebilirim; mesela Erasmus programı var. Ben her öğrencinin bundan istifade etmesinin olumlu bir davranış olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu sadece sizin kariyerinizdeki mesleğinizle ilgili olan gelişme değil. Dünyanın gerisinde insanlar nasıl yaşar, yabancı bir üniversitede eğitim nasıl veriliyor öğreniyor, orayla burayı nasıl karşılaştırabiliyorsunuz. Sosyal olarak da Türk toplumu içerisinde yaşıyorsunuz, burada büyüyoruz. Tabi artık eskisi gibi değil; internet dolayısıyla iletişim araçları çok gelişti bundan ötürü dış dünyada neler olduğunu görebiliyoruz. Ama yine de orada fiziksel olarak bulunmak, yaşamak orada belirli bir tatil gibi 3-5 değil de bir dönemi geçirmek size sosyal olarak da, mesleğiniz için de katkı sağlayacaktır.

“Önemli olan öğrenciyken en iyi eğitimi alabilmek”

Sırf X ülkesinde diye, o ülke çok meşhur diye gidip orada çok sıradan bir yerde okumaktansa, burada çok iyi bir üniversitede okumak bence daha doğru. Çünkü siz o ülkenin adını taşımayacaksınız, aldığınız eğitimi taşıyacaksınız. Önemli olan öğrenciyken en iyi eğitimi alabilmek. Ama başka bir Y ülkesinde çok iyi bir üniversitede çok iyi bir fırsat buldunuz ve bu biraz sizin ve ailenizin kişisel kararınıza bağlı. Ben 11 yıl Kanada’da yaşadım. Orada hem akademik çalışma yaptım, doktora yaptım. Sonra da endüstride; uçak motoru fabrikasında çalıştım. Bu benim kişisel görüşüm; insan kendi yaşadığı, geliştiği, büyüdüğü kültürde her bakımdan daha rahat oluyor; sosyal olarak da daha rahat mesleki olarak da. Çünkü şöyle bir fark var; burada sizin doğal bir bağlantınız var. Orada doğal bir bağlantınız yok; sonradan yaratıyorsunuz. Nedir doğal bağlantı; çocukluk arkadaşların, ailen, komşuların. Bunlar sizin geçmişten beri getirdiğiniz bir doğal bağlantıdır. Başka bir yerde tabii ki bunu başlatabilirsiniz, oluşturabilirsiniz, sosyal insansınızdır, bunları yapabilirsiniz ama doğal bağlantı kadar olması zor. Ama ülke içindeki ekonomik ve sosyal nedenlerden ötürü dışarıyı düşünenler var. Üniversiteye giriş sınavı diye hepinizin yaşadığı çok büyük bir şey var. Ondan kaçınmak isteyen olabilir. Bunlar çok detaylı konular. Tek bir cevap vermek çok zor; hatta imkânsız. Nasıl karşılaştırabilirsin ki? Şehir olarak da Ankara’da mı yaşamak istersin, İstanbul’da mı? Ya da Antalya’da mı yaşamak istersin, İzmir’de mi? Bu kişisel sebeplere de bağlı. Kimisi mesela özgür olmayı ister. Bir öğrencim vardı, büyük şehirlerde evim büyük olsun, arabam büyük olsun, havuzu olsun bana yeter diyordu. Ama kimisi de diyebilir ki benim arkadaşım, sosyal ortamım olmalı, gidip bir film seyrettiğim, müzik dinlediğim zaman aynı duyguları hissedebileceğim insanlarla beraber olmak kimisi için önemli. Biraz kişisel yani.

CE-ŞŞE-EM: Akademisyen olmaya nasıl karar verdiniz? Alanınız dışında bir konuda çalışmış olsaydınız, hangi konuda çalışmak isterdiniz?

E.B: Bir konuda uzmanlaşıp o konuda araştırma yapmak ve öğrenmek benim hep ilgimi çekmişti. Teorik çalışmak hoşuma gidiyordu ve bir işin sadece konusuna bakmamak lazım, işin çalışma koşulları da önemli. İnsanlarla iletişim içinde olmak, genç arkadaşlarla beraber olabilmek, yapabilirsem bir şeyler öğretmek ve birilerinin hayatına bir katkım olması benim hoşuma gidiyor.

Viyana Üniversitesi’nde iyi bir profesör arkadaşım var, doktorasını orada yapmış. Ona “Nasıl Viyana’ya gittin? ”diye sormuştum. Bana çok basit bir şey anlatmıştı. Babasının işi dolayısıyla değişik şehirleri dolaşıyordu, ortaokul yaşlarında bir şehre gitmişler, orada bir Almanca hocası varmış. Almanya’dan yeni gelmiş, onlarla çok ilgileniyormuş, o da ilgilenmiş. Almancası çok ilerlemiş, hocası onu desteklemiş ve ondan sonra Viyana’ya gidip orada okumuş. Bir hocanın insan hayatında yaptığı şey. Öyle bir şey yapabildiği zaman insan mutlu oluyor, bunu kendi çocuğun için de yapmak istiyorsun ama daha geniş bir gruba yapabildiğin zaman da etkin oluyor. Tabi olayın biraz daha bencil kısmı da var, mesela meşhur olmak istiyorsun. “Ben bir şeyler yapayım, tüm dünya duysun, bir tek burada belirli bir yerde kalmasın.” Mesela ben endüstride çalışırken benim biraz hoşlanmadığım kısımlarından birisi oydu. İzole hissediyorsun kendini. O şirketin konularıyla ilgileniyorsun, oradaki problemlere yoğunlaşıyorsun, yaptığın şeyler ticari nedenlerden ötürü orada kalıyor. Ben onu yayınlayayım diyorsun, bütün dünyanın duymasını istiyorsun ama olmuyor. Bu konu beni biraz rahatsız ediyordu. İstiyorum ki bütün dünyaya aktarabileyim bu bilgiyi, dediğim gibi “bencil kısmı” da var. Tanınmak istiyorsun, otorite olayım, insanlar beni bilsin, bu konuda çağırsınlar, ben de onlardan bir şeyler öğreneyim. Akademisyen olmaya öyle karar verdim. 

Mühendislik alanında ben istediğim bir yerdeyim gerçekten. Neden çünkü talaşlı imalat çok multi disipliner bir konu. Bazı konular vardır tek disiplinden ibarettir. Talaşlı imalatın içinde makine, malzeme, mekatronik, software, elektronik, her şey var. Tabi hepsinde uzman olmak mümkün değil ama hepsi ile ilgileniyorsun. Hepsinden bir şeyler öğreniyorsun. Bu da insanı bayağı tatmin ediyor. Belki daha da önemlisi çok hızlı uygulamaya giden bir şey, yani bazı konularda çalışırsın, belki ömrün yetmez, senden sonra uygulamaya konulur. Ama hani talaşlı imalatta böyle yeni bir teknik bulduğunda, yeni bir yöntem bulduğunda, bir problemi çözecek, bir yerde bir ilerleme sağlayacak bir şey bulduğunda, çok hızlı olarak uygulayabiliyorsun. Çünkü bottom line’a etkisi var, ekonomiye faydalı. Bir şeyin üretimini yarım saatten 20 dakikaya düşürüyorsan bu bir şirket için çok önemli. Kalite problemlerini yüzde birden, binde bire indiriyorsan, bu maliyet açısından çok önemli bir şey. Onun için mühendislik alanında düşünmezdim. En zayıf olduğum konuda isterdim, o da tarih. Benim tarih ile başım hep derde girdi. Lise çağlarında da, üniversite çağlarında da ama yaşım ilerledikçe bir baktım ki çok ilgiliyim, öğrenmek de istiyorum. Bugün niye buradasın, bu dünyanın hali niye böyle, bu ülke niye bu şekilde, işte ne bileyim niye insanlar bu şekilde yaşıyor, bunları anlamak insana çok zevk veriyor. 

CE-ŞŞE-EM: Talaşlı imalat için yurtdışı yüksek lisansında hangi ülke ve okulları önerebilirsiniz?

E.B: Talaşlı imalat, diğer mühendislik disiplinleri gibi devrilen, evrilen, gelişen bir konu. Bunun 50 sene önceki imalatta kullanılan tekniklerin ve eğitimin içeriğine ve bugünküne baktığınız zaman çok fark var. Neden? Çünkü bugün çok daha fazla bilgisayar ortamında yapılan işler var. Bugün çok daha fazla mekatronik sistemlerinin içine girildiği bir konu. Endüstri 4 diye büyük bir furya var aslında bu çok uzun zamandır devam eden bir şey. Bunun içinde akıllı imalat sayabilirsiniz, dijitalleşme var. Nedir bu? Gidip bir makine üzerinde işlemi yapmadan önce, hatta makinenin kendisini yapmadan önce bunu bilgisayar ortamında simüle, analiz, optimize etmek gibi konular geliyor gündeme. Çoğu zaman olayın mekanik, malzeme, makine kısmına ek olarak matematik çok önemli. Bunun üzerine bilgisayar programlama ve burada yapacağınız simülasyonlar çok önemli. Sensörler dediğimiz algılayıcılar ve buradan alacağınız veriyi nasıl işleyeceğiniz çok önemli. Yine gündemdeki çok önemli konu; Big Data ya da Data Analytics denilen üretim sistemlerinden de data çıkıyor. Aşağıdaki makinelerin üzerinde biz bir dolu sensörlü veri topluyoruz. Kuvvet, titreşim, sıcaklık verisi topluyoruz. Bu veriyi nasıl analiz edeceğimiz önemli. Bunların hepsini topladığın zaman hangi üniversiteler nerede ortaya çıkıyor? Talaşlı imalatta önde olan ülkeler var, tarihsel olarak; mesela Almanya. Bazı ülkeler var, geçmişte çok ileriydi, mesela İngiltere, Amerika. Bunlar zaman içinde birtakım siyasi, politik kararlardan ötürü biraz yerlerini kaybettiler. İngiltere imalatı kendi ülkesinde yapmak istemediğini söyledi, Çin’de, Hindistan’da yaptırdı. Amerika 90’lı yıllarda bu furyaya katıldı. Şöyle bir sorun ortaya çıkıyor; üretimi başka yerde yaptırıyorsunuz, belki daha ucuza yaptırıyorsunuz fakat istihdamı nasıl sağlayacaksınız? Özellikle Türkiye için bu çok önemli bir konu çünkü genç nüfusu var, alttan geliyor genç insanlar bunlara nasıl iş olanağı sağlayacaksınız? O zaman bir bakıyorsunuz bu sürekli değişiyor.

İngiltere’de 15 sene önce (Sheffield Üniversitesi’nin içinde) Advanced Manufacturing Research Centre (AMRC) kuruldu, birden bire büyüdü ve şu anda dünyadaki en büyük merkezlerden bir tanesi. Bana bu soru 20 sene önce sorulsaydı İngiltere’yi katmazdım, ama şimdi derim ki İngiltere iyi bir durumda olmaya başladı. Almanya klasik olarak hem otomotiv, hem makine sektöründeki liderliğinden ötürü Alman Üniversitelerinin birçoğunda iyi düzeyde araştırma yapılıyor, eğitim veriliyor. Bunların başında Aachen var, Hannover Üniversitesi, Dortmund Üniversitesi var. Bunlar üretim alanında ve talaşlı imalatta önde gelenlerdir. Ama Japonya gibi bir ülke hiçbir zaman için imalatı bırakmadı. Japonya ileri bir ekonomiye sahip, araştırmada önde gelen bir ülke, ama imalat sektörünü hiçbir zaman için terk etmedi. Onun için Japonya üniversitelerinin önde gelen Nagoya, Kobe, Tokyo Üniversitesi’nde bu alanda araştırmalar var. Tabii bir de son 20 yıldır, belki de biraz daha fazla bir zamandır büyük bir dev gelişiyor: o da Çin. Çin’in birçok yerinde artık bu tür araştırmalar var. Bazıları daha yeni gelişiyor, bazıları epey yol kat etti çünkü alt yapıya çok yatırım yapabildiler ekonomik güçlerinden dolayı. Amerika da dediğim gibi çok azaldı, yazılımda ya da tasarımda, malzemede, biyoteknolojide, IT sektöründe Amerika’daki birçok üniversite güçlü; ama özellikle “machining” dediğimiz talaşlı imalat alanı çok azaldı. Birkaç tane üniversiteye düştü. Onun da değişeceğini düşünüyorum. Çünkü Amerika da üretiminin bir kısmını geri alıyor, hatta günlük haberlerde falan duyabilirsiniz. Kanada çok gelişti. Hiçbir zaman için üretimi bırakmayan bir ülke. Ekonomisi için önemli olduğuna inanıyorlar.

Bir üretiminiz olduğu zaman, eğer sağlıklı bir yapı kurulmak isteniyorsa desteklemek için üniversiteyle paralel gitmek zorundasınız. Her sektör için bu doğrudur.  Üniversitelerde eleman yetişecek. Sizin gibi genç arkadaşlar modern teknikleri, yöntemleri öğrenecek. Bu üniversiteler araştırma yapacak, sanayiye çözüm üretecek, yeni teknolojiler geliştirecek, bu döngü böyle devam edecek. Yine tek bir cevabı yok bunun. Ama sayabileceğimiz belli başlı ülkeler İngiltere, Almanya, Kanada, Japonya gibi ülkeler. Tabi burada kültürel farklılıklar ortaya giriyor. Alman kültürüne belki biraz daha yakın olabiliriz, uzun zamandır tanıdığımız bir ülke. Japonya biraz daha uzak, biraz daha farklı bir kültür. Bu da bir zenginlik aslında.

Benim genç arkadaşlara dediğim şey “kendinizi farklılaştırmanız gerekiyor artık.” Yani 100 kişilik bir sınıfın içinde sizin bir farkınız olması gerekiyor. Bu bilgi, deneyim, farklı kültürleri tanımak veya dil olabilir. Şu anda Çin’e üretim yapıp bir de Çince bilip Çin’le yakın bağlantıda olduğunuzu düşündüğünüz zaman bu sizi farklı bir yere koyuyor. Bir de talaşlı imalat alanında ne yapmak istiyorsunuz? İyi bir talaşlı imalat mühendisi mi olmak istiyorsunuz? Bu süreçleri bilen gidip aşağıdaki herhangi bir karmaşık makineyi programlayabilen, orada üretim yapabilen, ne tür sorunlar olur onları bilen birisi mi olmak istiyorsunuz yoksa daha derinine gidip, araştırma yapıp ben bu konuda biraz daha ileri seviyede bilgi sahibi olmak istiyorum diyen bir araştırmacı mı olmak istiyorsunuz, ona göre de değişiyor yerler, ülkeler ve üniversiteler.

CE-ŞŞE-EM: Kitap ve film öneriniz var mı?

E.B: En son okuduğum kitap Homodeus, burada yine tarihin başka bir yönü, biliyorsunuzdur zaten. Meşhur bir kitap ve ondan bir şeyler öğrenebildiğime inanıyorum. Bir de yıllar önce okuduğum ve ben de hala çok etkisi olan bir kitap var, yazarı sanırım Dean Hamer idi. Bir biyolog, aslında genetik araştırmacı kitabın ismi Living with Our Genes. Ben bu kitabı 2-3 kere okudum. Birçok soruya cevap bulabildiğimi gördüm. Neden böylesin, neden böyle davranıyorsun sorularının bir kısmı, hani nurture mı nature mı diye bir soru vardır. Yani insanın karakteri yetişmeden mi olur yoksa genetikten mi gelir? Orada aslında birçok şeyin genlerden geldiğini görüyorsun, özellikle unutamıyorum, ikizler üzerinde araştırma yapıyorlar ama doğuştan ayrılmış ikizler üzerinde. Bir tanesi zengin bir aileye evlatlık verilmiş, diğeri sokaklarda fakir bir ailede bulunmuş. İnanılmaz detaylar var, çok ilginç mesela bakıyorsun, ikisinin de köpeği var, kedisi yok. Çok ilginç bir tanesinde köpeklerinin isimleri aynı, aynı marka sigara içiyor. Eşlerine bakıyorlar hemen hemen birbirinin aynı karakterinde eş seçmişler. Araba modelleri aynı seçiyorlar, tatil zevkleri aynı, öyle yaşıyorlar. O zaman bakıyorsun, hakikaten genler bizim hayatımız da epey bir şeyi kontrol ediyor.  30 yaşından sonra genellikle baskın olmaya başladığını anlatıyor ve bu genlerin senin üzerindeki kontrolü çünkü ondan önce biraz gençsin, annen, baban, öğretmenler var ve onların etkisinde kalarak birazcık da olsa etkileniyorsun onlardan. Ama olgunlaşmaya başladığın zaman artık genler kontrol altına alıyor.

Film olarak son yıllarda açıkçası çok fazla film seyredemediğimi itiraf etmem lazım. Zaman da bulamıyorum ama böyle geriye gidip yıllar içinde baktığım zaman Beautiful Life filmi beni çok etkilemişti. Belki ben onu izlediğim yıllarda benim çocuğum da aşağı yukarı aynı yaşlardaydı, ondan dolayı da olabilir.

Müzik olarak da operaya oldum olası 30 yıldır düşkünüm. Mümkün olduğu kadar dinlemek istiyorum. Çünkü bu beni çok etkiliyor. Çünkü işin içinde tiyatronun da olması, orada böyle bir konunun ele alınıyor olması, uzun olması, film ve müzik arasında bir şey gibi olması beni çok etkiliyor. Diyeceksin ki bu konuda bir eğitimin var mı, hayır yok. Bir miktar okudum. Mümkün olduğu kadar takip etmeye çalışıyorum. Oradaki böyle seslerdeki inişler çıkışlar hareketlerdeki değişik şeyler beni etkiliyor. Opera ile ilgiliyim.

Eren Mutlu, Erhan Budak, Şebnem Şevin Eraslan, Cenk Eligüzeloğlu

Erhan Budak Kimdir? 

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Erhan Budak hakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın.  

#AkademisyeneSor nedir?

Öğretim üyelerimizin kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtladığı #AkademisyeneSor Projesi Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 2019 mezunumuz Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 2019 mezunumuz Ecem Dinçdal tarafından hayata geçirildi.

#AkademisyeneSor’un yeni döneminde Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Programı 3.sınıf öğrencisi Cenk Eligüzeloğlu, Endüstri Mühendisliği Programı 2.sınıf öğrencisi Eren Mutlu ve Endüstri Mühendisliği Programı 3.sınıf öğrencisi Şebnem Şevin Eraslan görev alıyor.

Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.  

 

Mezunumuz Gül Demirtaş’tan OECD Raporu

Doktorasını tamamladığı Yönetim Bilimleri Fakültesi’nde misafir araştırmacı olarak çalışmalarını sürdüren Gül Demirtaş’ın OECD Finansal Piyasalar Genel Müdürlüğü ile hazırladığı “Şirket Tahvilleri Piyasası Eğilimleri, Ortaya Çıkan Riskler ve Para Politikası” (Corporate Bond Market Trends, Emerging Risks and Monetary Policy) başlıklı rapor yayımlandı. Şirket tahvilleri piyasasını uluslararası boyutta ele alan rapor, son 20 yılın karşılaştırmalı verilerini de içeren detaylı bir değerlendirme sunuyor.

Gül Demirtaş

2019 yılı başında genişlemeci para politikalarına geri dönülmesiyle birlikte, finansal olmayan şirketlerce ihraç edilen tahvillerin yarattığı küresel borç stokunun yıl sonunda reel bazda 13,5 trilyon ABD dolarına ulaşarak yeni bir rekor kırdığına dikkat çeken rapor, şirket borçlarının kalitesinde de gerileme gözlemlendiğine vurgu yapıyor.

Konuyla ilgili açıklamada bulunan Demirtaş, “Önceki kredi döngüleri ile kıyaslandığında, bugünkü şirket tahvili stokunun kredi kalitesi daha düşük, geri ödeme yükümlülükleri daha yüksek, ortalama vadesi daha uzun ve tahvil yatırımcılarının hakları daha zayıf. Bu durum, olası bir ekonomik durgunluğun finansal olmayan şirketler ve genel ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini arttırabilir” diyor.

Rapora göre, hem gelişmekte olan ülkelerdeki şirketlerin tahvil ihraçlarının hem de BBB ve daha düşük kredi notuna sahip ihraçların 2008’den beri yüksek hacimlere ulaşması sonucunda artık küresel borç stokunun çoğunluğunu düşük kaliteli tahviller oluşturuyor. 2019 yılı itibariyle finansal olmayan şirketlerin küresel tahvil stokunun sadece %30’u gelişmiş ülkelerdeki A veya üstü kredi notuna sahip şirketlerce ihraç edilmiş durumda.

114 ülkeden 2000-2019 yılları arasında ihraç edilen 92 binden fazla şirket tahvili incelenerek hazırlanan rapora Demirtaş’ın yanı sıra OECD Finansal Piyasalar Genel Müdürlüğü’ne bağlı Kurumsal Yönetim ve Kurumsal Finans Birimi Başkanı Mats Isaksson ile Kıdemli Ekonomist Serdar Çelik destek sundu.

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi’nde çalışmalarına devam eden Demirtaş, doktorasını Sabancı Üniversitesi’nde finans üzerine tamamladı. 2009-2015 yılları arası dönemde Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi’nde Araştırma ve Öğretim Asistanı olarak çalışan Demirtaş‘ın, kurumsal finans ve kurumsal yönetim üzerine çalışmaları bulunuyor.

Rapora buradan ulaşabilirsiniz.

Mezunumuz Rabia Yazıcıgil’in çalışmaları Nature Symposium ve 2020 IEEE ISSCC’de yer aldı

Sabancı Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Programı 2009 mezunumuz ve Boston Üniversitesi Öğretim Üyesi Rabia Tuğçe Yazıcıgil’in Massachusetts Institute of Technology (MIT) işbirliğinde gerçekleştirdiği çalışmaları Nature Symposium ve IEEE International Solid-State Circuits Conference - ISSCC 2020’de yer aldı.  

Rabia Yazicigil

Yazıcıgil, Springer ve Nature tarafından 6 Şubat 2020 tarihinde Madrid’te düzenlenen Nature Symposium’unun açılış konuşmasını yaptı.  “Biyomimetik Sensörler: İlaç sektöründe kullanımı ve potensiyeli” konusunda gerçekleşen konferansta Yazıcıgil’in MİT ile gerçekleştirdiği ortak çalışmalar İspanyol basınında (Innovaspain, en24, elcomercio, hoy) yayınlandı.

Rabia Yazıcıgil

Mezunumuz Yazıcıgil’in MIT işbirliğinde gerçekleştirdiği kriptografik “her şeyin etiketi” konulu son çalışma MIT News’ta ve en önemli entegre devreler konferanslarından biri olan IEEE International Solid-State Circuits Conference - ISSCC 2020’de yayınlandı. Yazıcıgil bu çalışmasında MIT araştırmacıları ile birlikte, şirketlere yılda milyarlarca dolara mâl olabilecek tedarik zinciri sahteciliği ile mücadele etmek için hemen hemen her ürüne uyacak ve orijinalliğini doğrulayacak kadar küçük bir şifreleme kimliği etiketi geliştirdi.  

IICEC Energy Market Newsletter - 9

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC), IICEC Energy Market Newsletter'ının dokuzuncu sayısını yayınladı. 

IICEC newsletter

IICEC Energy Market Newsletterını okumak için lütfen tıklayın.

Abone ol