Genom bilimi ile kişiselleştirilmiş sağlığa ilerliyoruz

Genom bilimi ile kişiselleştirilmiş sağlığa ilerliyoruz

Sabancı Üniversitesi’nin Akbank ve Eczacıbaşı Holding iş birliği ile kamu ve özel sektör yöneticilerini bilim ve teknoloji ile buluşturmak üzere düzenlenen Teknolojinin Gücüyle Geleceğe” Webinar Serisinin üçüncüsü “Günlük Yaşamda Genom Bilimi” başlığıyla gerçekleşti

 

Teknolojinin Gücüyle Geleceğe” Webinar Serisi’nin ikincisi “Günlük Yaşamda Genom Bilimi” başlığı altında gerçekleşti. Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Ogün Adebali tarafından günümüzde en çok gündemi meşgul eden sağlık alanında genom bilimi ve genom biliminin insanlığa ve tıp bilimine kazandırabilecekleri aktarıldı.   

Genom Analizi ile Hücrelerin Tarihini Okuyoruz 

Webinar’da genomun bir hücrenin genetik materyaline verdiğimiz ismi olduğu, sadece hücrelerde değil, virüslerde de olduğu aktarıldı. Genomu bir tarif kitabı olarak düşündüğümüzde, bu tarif kitabını kullanarak yaşamsal faaliyetlerimizi sağlayan hücreler ve tarihi hakkında bilgi okuyabileceğimiz dile getirildi. Bu kapsamda genom analizi dediğimiz şeyin aslında genomun barındırdığı bilginin biyolojik olarak ne anlam ifade ettiğini öğrenmeye yönelik bir çaba olduğu belirtildi. 

Genom Analizi ile Kişiselleştirilmiş Reçeteler Yazılabilir 

Herkesin kendine özgü genomu olduğu ve her birimizinkinin birbirimizden 4 milyon harf farklı olduğu aktarıldı. Bu farklılıkların ise bizim görünüşümüzü ya da hastalıklara yatkınlığımızı belirlediği paylaşıldı. Bu yüzden genom testi ya da genom analizi ile kişiselleştirilmiş tıpa doğru ilerlediğimiz belirtildi. Kişiselleştirilmiş tıp ile bir ilaç belli kişi için çalışırken, ikinci bir kişi için aynı ilacın çalışması söz konusu olamayabileceği aktarıldı. Genomdaki farklılıkları anlayarak bu kişiselleştirilmiş reçetelere doğru nasıl ulaşabilir, bunun üzerine bilim insanları çalışmalarını sürdürdüğü dile getirildi. 

Genom Dizilimi Maliyetleri Düşüyor

Yeni nesil dizileme teknolojileri ile dna dizileme maliyelerinin çok düştüğünden bahseden Ogün Adebali, 100 milyon Dolar’lık maliyetlerin zamanla bin doların altına düştüğü, yakında herkesin laboratuvarlarda bu testleri yaptırabileceği paylaşıldı. Herkesin genom dizilimi yaptırabilmesinin elimizdeki dizi verisini artırarak risk değerlendirmeleri ile hastalık tespitlerinin artacağı belirtildi. 

Nadir Hastalıkların Tanısında Genom Analizi

Doğum sonrası nadir hastalıkların erken tanısı ya da herhangi sağlıklı bir insanın kansere yatkınlığı, gebelik dönemindeki testler, hatta gebelikten önce nadir hastalıklarda genom dizisi analizi önem arz ediyor. Genom analizi ile anne ve babadan alınan örneklerle olası hastalıkların tahmininin yapılabileceği vurgulandı. 

Genom Bilimi Yok Olmakta Olan Tarım Ürünleri Geri Kazanılabilir 

Webinarda ayrıca genom ile kaybolmaya başlayan bitkilerin geçmişteki genom dizisini elimizde bulundurarak, neyin farklı olduğu belirlenip geri kurtarılabileceği ya da bazı ürünlerin daha etkin yetiştirilmesinin sağlanabileceği de aktarıldı. 

Yayın kaydını aşağıdan izleyebilirsiniz.

Teknolojinin Gücüyle Geleceğe Webinar Serisi ile ilgili tüm gazeteSU haberlerimizi bu linkten okuyabilirsiniz. 

Salgın Sürecinde Çalışma Hayatı Ve Ev İçi Şiddet Raporu Açıklandı

Salgın Sürecinde Çalışma Hayatı Ve Ev İçi Şiddet Raporu Açıklandı

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu; TÜSİAD iş birliği, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ve Sabancı Vakfı desteğiyle 2014 yılında başlattığı İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesi kapsamında hazırladığı “Salgın Sürecinde Çalışma Hayatı ve Ev İçi Şiddet” raporu, pandemi sürecinde kadın çalışanların yaşadığı ev içi şiddetin arttığını ortaya koydu.

Rapora göre, kadın çalışanların %62’si son 3 ay içinde şiddetin bir türüne en az bir kez maruz kaldı. Kadın çalışanların en çok maruz kaldığı şiddet türü %58 ile psikolojik şiddet oldu. Sosyal şiddet görenlerin oranı %15, fiziksel şiddet görenlerin oranı %12, cinsel şiddet görenlerin oranı ise% 9 olarak belirlendi.


Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu; TÜSİAD iş birliği, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ve Sabancı Vakfı desteğiyle 2014 yılında başlattığı İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı (Business Against Domestic Violance – BADV) projesi kapsamında hazırladığı “Salgın Sürecinde Çalışma Hayatı ve Ev İçi Şiddet” raporunu düzenlenen çevrimiçi toplantıda kamuoyu ile paylaştı.

Rapora göre, kadın çalışanların %62’si son 3 ay içinde ev içinde veya birlikte oldukları kisiler tarafından şiddetin bir türüne en az bir kez maruz kalırken, şiddete maruz kalan kadınların en çok maruz kaldığı şiddet türü %58 ile psikolojik şiddet oldu. Bunu %15 ile sosyal şiddet, %12 ile fiziksel şiddet ve %9 ile cinsel şiddet takip etti.

BADV Projesi, çalışanların yakın ilişkide maruz kaldıkları şiddete karşı işyerlerinde destek mekanizmaları oluşturulması ve iş dünyasının yönetsel yetkinliklerinin ve örgütsel kaynaklarının kullanılmasıyla ev içi şiddeti azaltıcı en iyi uygulamaların, araç ve yöntemlerin yaygınlaştırılmasını amaçlıyor. 2020 yılı sonunda projeye dahil olan şirket sayısı 73’e, kapsama dahil olan çalışan sayısı 183.215’e ulaştı. Bu raporun konusu olan “Salgın Sürecinde Çalışma Hayatı ve Ev İçi Şiddet” araştırması COVID-19 sürecinde bireylerin ev içinde veya birlikte oldukları kişiler tarafından uğradıkları şiddetin çalışma ortamına ve çalışma hayatına etkisini araştırmak üzere tasarlandı. Araştırma aynı zamanda, toplanan veriler ve analizler ışığında şirketlere evden çalışma uygulamalarından kadınların olumsuz etkilenmesini önleyecek ve iş yerinde toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyecek ek öneriler sunmayı amaçlıyor.

Toplantının açılışında UNFPA Türkiye Temsilcisi Hassan Mohtashami, Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan, TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı Oya Ünlü Kızıl tarafından rapor değerlendirmeleri paylaşıldı.

UNFPA Türkiye Temsilcisi Hassan Mohtashami ise COVID-19 küresel salgını süresince, kadınlar ve kız çocuklarının, aile içi şiddete karşı daha kırılgan bir duruma geldiğini, buna ayrıca, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine kısıtlı erişim ile derinleşen ekonomik ve sosyal stresin de eklendiğini söyledi. Mohtashami, rapora ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı (BADV) projesi, işyerinde toplumsal cinsiyete dayalı şiddet vakalarının önlenmesi ve söz konusu vakalara müdahale edilmesi yönünde gerekli mekanizmaların tesis edilmesi konusunda özel sektörün aktif bir aktör olabileceğini gösteren başarılı bir projedir. Bu raporda da kanıtlandığı gibi, BADV projesi kapsamındaki şirketler, çalışanlarının salgın süresince etkili destek alabilmeleri için daha verimli ve dayanıklı önleme ve müdahale mekanizmaları sunabilmişlerdir. Ancak, yine bu rapor, işimizin henüz tamamlanmadığını da göstermektedir. İşyerindeki kadınların seslerine, deneyimlerine ve ihtiyaçlarına öncelik verebilmek için ev içi şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik çabalarımızı yoğunlaştırmamız ve yaratılmış olan ivmeyi daha da arttırmaya devam etmemiz gereklidir. Artık harekete geçip, tek bir gün değil, her gün şiddete hayır deme zamanıdır.”

Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan konuşmasında pandemi ile birlikte kadınların ev içi ve bakım emeği yükünün, ev içinde maruz kalınan şiddet oranlarının arttığının altını çizerek şöyle devam etti: “Şirketlerin aile içi şiddetle mücadeledeki etkin rollerini artırabilmeleri için; çalışanların mevcut politikalara yönelik farkındalığının artırılması, yöneticilerin şiddet belirtileri hakkında bilgilendirilmeleri gerekiyor. Evden çalışan kadınların ev-iş dengesi kurmasına kurumsal destek sağlamak da bir o kadar mühim. Salgının kadının insan hakları üzerindeki olumsuz etkilerini minimuma indirebilmek için bilimsel araştırmalarla ihtiyaçları tespit etmek ve çalışmalarımızı bu öncelikler ışığında şekillendirmemiz çok önemli. İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesi kapsamında eğitim alan ve politika geliştiren şirketler sadece çalışanlarının eşitliğini sağlamakla kalmayıp toplumsal adalete de önemli ölçüde katkı sunuyor. Tüm iş dünyasını kadına yönelik ev içi şiddetle mücadele politikaları geliştirmeye ve uygulamaya davet ediyor ve bu yayının bu konuda kendilerine rehberlik edeceğini umuyorum.”

TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı Oya Ünlü Kızıl, raporla ilgili değerlendirmesinde İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesinin en önemli katkılarından birinin salgının etkilerine dair düzenli olarak cinsiyete göre ayrıştırılmış veri sağlaması olduğunu belirtti. Oya Ünlü Kızıl, “Kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan tamamen sona ermesi mümkün değil.” vurgusunu yaptığı konuşmasında şu sözlere yer verdi: “Ölçemediğini yönetemezsin kuralına paralel olarak, etkili müdahaleler tasarlayabilmemiz için kadınların karşı karşıya kaldıkları olumsuzlukların görünür olması şart. Yani, salgının etkilerine dair düzenli olarak cinsiyete göre ayrıştırılmış veri ve bilgi toplanması çok önemli. İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesinin en önemli katkılarından birinin de bu alanda düzenli olarak veri sağlaması olduğunu düşünüyorum. Ayrıca şirketlerin toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik izledikleri stratejiler ve yürüttükleri faaliyetlerin güçlenerek devam etmesi de çok önemli. Kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan tamamen sona ermesi mümkün değil. Toplumun kadına ve erkeğe biçtiği roller ve beklentilerin yarattığı bu hiyerarşi, bu alt-üst ilişkisi kadınların, aile yaşamından eğitime, istihdama ve siyasete kadar her alanda ayrımcılığa uğramasına ve/veya şiddet görmesine neden oluyor. WEPs imzacısı olan, İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesinin içinde yer alan ya da herhangi bir şekilde toplumsal cinsiyet eşitliği alanında emek veren şirketlerin sayısının artması gerekiyor. Bu konuda hepimiz çaba sarf etmeliyiz. Her zaman, ama özellikle de kriz dönemlerinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin daha da derinleşmemesi için eşitlikçi ve dönüştürücü müdahaleler planlanması çok önemli ve bu ancak özel sektör, sivil toplum ve kamunun işbirliğiyle mümkün olabilir.”

Toplantıda ayrıca Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü ve Baş Araştırmacısı Melsa Ararat moderatörlüğünde “İş ve Yaşam Mekanlarının Çakışmasının Çalışan Kadınlar Üzerindeki Etkisi: Salgından Dersler” paneli düzenlendi.

Salgın Sürecinde Çalışma Hayatı ve Ev İçi Şiddet Raporu Çıktıları

  • Kadın katılımcıların %76’sının, erkeklerin ise %53.5’inin ev işlerine, pandemi öncesine göre daha fazla zaman ayırdıkları görülmektedir.
  • Anket sonuçları kadının evden çalışması halinde bazı hanelerde erkeklerin pandemi öncesinde üstlendikleri işlerin de bir kısmını eşlerine yükleyebildiklerine işaret etmektedir.
  • Ankete katılan tüm çalışanların %38.8’i pandemi sona erdikten ve sosyal mesafe kuralları kaldırıldıktan sonra işyerinde çalışmaya geri dönmeyi tercih ederken, %41.7’si haftada birkaç gün evden çalışmayı tercih ettiklerini belirtmişlerdir. 
  • Eşi veya nişanlısı ile yaşayan katılımcıların pandemi sonrası çalışma tercihleri cinsiyete ve ev işlerine ayırdıkları zamana göre farklılaşmaktadır. Kadınlar genel olarak erkeklere kıyasla evden çalışmayı daha çok tercih etseler de bu tercihlerinin ev işlerini üstlendikleri oranda azaldığı görülmektedir.
  • Tüm katılımcılara COVID-19 sürecinde şirketlerin aldığı önlemler ve destek mekanizmalarının onlar açısından önemi sorulduğunda, bu soruya yanıt verenler, iş sağlığı ve güvenliğine yönelik önlemleri (%87.8), ücretli hastalık iznini (%84.3) ve ücretli acil bakım iznini (%76.5) en önemli destekler olarak belirtmişlerdir.
  • Sonuçlar kadın çalışanların %62’sinin son 3 ay içinde şiddetin bir türüne en az bir kez maruz kaldığını göstermektedir.
  • Şiddete maruz kalan kadınların en çok maruz kaldığı şiddet türü daha önceki araştırmaların da ortaya koyduğu gibi psikolojik şiddet (%58) olmuştur. Bunu %15 ile sosyal şiddet, %12 ile fiziksel şiddet ve %9 ile cinsel şiddet takip etmektedir.
  • Erkek katılımcıların %5’i, eşlerine şiddet içeren bir davranışta bulunduğunu beyan etti. Bu davranışın nedenleri sorulduğunda ise ekonomik sorunlar ve çocuklarla ilgili sorunlar vakaların yarısında başta gelen sebepler olarak belirtilmiştir.
  • Şiddet gören kadınların yarısına yakını bu durumu kimseyle paylaşmadıklarını belirtirken hiçbir kadının bu durumu işyeri ile paylaşmaması dikkat çekmektedir.
  • BADV şirketlerinde çalışan ve şiddete karşı işyeri politikasının farkında olan kadınların, diğer şirketlerde çalışan ve iş yerlerinde bir politika olmadığını beyan eden kadınlara kıyasla daha az psikolojik zorlanma yaşadıkları anlaşılmaktadır.

 Araştırmanın Yöntemi:

Araştırmada anket yöntemi kullanıldı ve anket 18 Haziran – 31 Ağustos 2020 tarihleri arasında çevrimiçi olarak uygulandı. Doldurulması yaklaşık 10 dakika süren ankete ulaşılmasını sağlayacak bağlantılar 2016-2020 yılları arasında BADV projesine dahil olan 73 şirket ile paylaşıldı ve şirket yöneticileri tarafından elektronik posta yoluyla çalışanlara yönlendirildi. Anket ayrıca, sosyal medya üzerinden paylaşılarak BADV projesine dahil olmayan şirketlerin çalışanlarına da ulaştırıldı. BADV şirketlerinden toplamda 37 şirketin çalışanları ankete katılım sağladı. Ankete 1.261 kişi katılmıştır.

BADV kapsamında gerçekleştirilen tüm çalışmalara https://badv.sabanciuniv.edu/library/research-and-publications linkinden ulaşabilirsiniz.

IICEC Energy Market Newsletter - 19

IICEC Energy Market Newsletter - 19

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC), IICEC Energy Market Newsletter'ının ondokuzuncu sayısını yayınladı. 

IICEC Energy Market Newsletterını okumak için lütfen tıklayın.

"Biz mi Zamanı Yönetiyoruz? Zaman mı Bizi?" webinarı

"Biz mi Zamanı Yönetiyoruz? Zaman mı Bizi?" webinarı

Sabancı Üniversitesi Bireysel ve Akademik Gelişim Merkezi, Aramızda Sohbetler - BAGEM Webinar Serisi devam ediyor. 

Serinin ikinci webinarı Pınar Türker tarafından "Biz mi Zamanı Yönetiyoruz? Zaman mı Bizi?" konusunda gerçekleşecek.

Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin katılımına açık olan etkinliğe bu linkten katılabilirsiniz. 

Meltem Elitaş'tan "Microfabricated Tools for Quantitative Biology" semineri

Meltem Elitaş'tan "Microfabricated Tools for Quantitative Biology" semineri

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) tarafından düzenlenen “Mühendisliğin Biyolojide ve Tıpta Uygulamaları” serisinin ikincisi webinarı 17 Mart 2021 Çarşamba günü MDBF Öğretim Üyesi Meltem Elitaş tarafından "Microfabricated Tools for Quantitative Biology" konusunda gerçekleşecek. 

Temel bilimler ve mühendisliğin en yenilikçi ve etkili uygulamalarından biyomedikal cihazlar, mikrofabrikasyon araçları, uygun kod çözümleme, sıvı biyopsi, biyokoruma teknolojileri ve beyin hedefleme sistemleri gibi önemli konular ele alınacağı “Mühendisliğin Biyolojide ve Tıpta Uygulamaları” seminerinin 2020-2021 Bahar Dönemi programı aşağıdaki gibidir:  

3 Mart 2021  - Erkin Şeker - Nanoporous Gold: From an Ancient Material to Biomedical Devices

17 Mart 2021 - Meltem Elitaş - Microfabricated Tools for Quantitative Biology

31 Mart 2021 - Canan Dağdeviren- What is Conformable Decoding?

14 Nisan 2021 - Arul Jayaraman - Microbial Tryptophan Metabolites and Gut Health

28 Nisan 2021 - Sunitha Nagrath - Enabling Technologies for Implementing Liquid Biopsy: CTCs to EVs

26 Mayıs 2021 - Rebecca Sandlin - Biopreservation Technologies for Global Health

9 Haziran 2021 - Nur Mustafaoğlu - Brain Targeting Systems

Seminerler bu link üzerinden tüm Sabancı Üniversitesi lisans, lisanüstü öğrencileri ve öğretim üyelerinin katılımına açıktır.  

Mühendisliğin Biyolojide ve Tıpta Uygulamaları” seminer serisi 2020-2021 Güz dönemi seminerlerinin video kayıtlarına buradan ulaşabilirsiniz.

SU-IMC Tematik Seminer Serisi'nin yeni konuğu Amit Bandyopadhyay

SU-IMC Tematik Seminer Serisi'nin yeni konuğu Amit Bandyopadhyay

SU-IMC Tematik Seminer Serisi, Amit Bandyopadhyay'ın "3D Printing of Metals and Ceramics for Structural and Biomedical Applications" konulu semineri ile devam ediyor.


Kayıt olmak için lütfen tıklayınız

Sabancı Üniversitesi Tümleştirilmiş Üretim Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (SU-IMC), yeni nesil bütüncül imalat süreçlerinin en son kurumsal, organizasyonel ve teknik gelişmelerini anlamak ve bunları önceliklendirmek için akademi ve endüstrinin farklı seviyelerinde düzenlediği tematik çevrimiçi bir seminer dizisine devam ediyor. 

SU-IMC Tematik Seminer Serisi Programı aşağıdaki gibidir:


17 Mart 2021- Amit Bandyopadhyay- 3D Printing of Metals and Ceramics for Structural and Biomedical Applications

24 Mart 2021- Tarek Zohdi - Modeling and Simulation Tools for Industrial and Societal Research Applications: Digital Twins and Genome-based Machine-learning

31 Mart 2021 - Brent Stucker - Simulation of Additive Manufacturing: Optimizing Geometry and Process Efficiency

7 Nisan 2021- David Rosen - Multi-scale Design of Fiber-Reinforced Composite Structures for Additive Manufacturing

21 Nisan 2021 - Charlie C. L. Wang - Robot-Assisted Additive Manufacturing: Support-free, Mechanical Strength and Motion Planning

28 Nisan 2021- A. John Hart - The Trajectory of Metal Additive Manufacturing

5 Mayıs 2021- Albert C. To - Modified Inherent Strain Method for Predicting Residual Distortion and Stress in Laser Powder Bed Fusion Parts

12 Mayıs 2021- Ibrahim Karaman - 4-D Printing and Functional Grading via Metal Additive Manufacturing

AB’den Sabancı Üniversitesine Proje Desteği

AB’den Sabancı Üniversitesine Proje Desteği

Sabancı Üniversitesi Türkiye’den en çok destek alan iki kurumdan biri oldu.

Sabancı Üniversitesi’nden üç proje, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Öğretim Üyesi Aslı İkizoğlu Erensü, Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU GENDER)’den Deniz Gündoğan İbrişim ve Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Öğretim Üyesi Nur Mustafaoğlu Varol’un projeleri “AB H2020 Marie Skłodowska Curie Action Individual Fellowships (MSCA-IF) 2020” çağrı programı kapsamında desteklenmeye hak kazandı.

 

H2020 altında 2020 yılı son MSCA IF çağrısına toplam 11.573 rekor sayıda başvuru yapılmış olup Türkiye'den yapılan toplam 117 başvurudan 14'ü desteklenmeye hak kazandı. Sabancı Üniversitesi ise üç proje ile en çok destek alan iki kurumdan biri oldu. Desteklenmeye hak kazanan üç projenin toplam bütçesi 472.065 Euro. 

AB H2020 Marie Skłodowska Curie Uluslararası Burs ve Araştırma Dolaşım Destekleri (MSCA- Individual Fellowships) programı nitelik ve nicelik olarak araştırma ve teknoloji alanındaki insan potansiyelini güçlendirmeyi, araştırmacıların kariyer gelişimini desteklemeyi, uluslararası ve sektörler arası araştırmacı dolaşımını teşvik etmeyi ve böylece Avrupa’yı ve Türkiye’yi araştırmacılar için bir cazibe merkezi haline getirmeyi hedefliyor.  

SSBF Öğretim Üyesi Aslı İkizoğlu Erensü “Aidiyetin Dilini Öğrenmek: Mülteci Eğitiminde İçerilmeye Engeller” başlıklı projesi ile ilgili şunları söyledi: “Kamusal eğitim çocuklara bir toplumun geleceğinde yer açar. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) de bu nedenle ilk sığınma ülkelerindeki mülteci çocukların ulusal eğitim sistemlerine dahil edilmelerini teşvik ediyor. Ancak mülteci çocukların gündelik okul deneyimleri eğitimin toplumsal içerilmeye açılan sihirli bir kapı olmaktan ziyade sürekli bir mücadele alanı olduğunu gösteriyor. Bu proje de en genel ifadeyle kamusal eğitimde toplumsal içerilmeyi engelleyen süreçleri inceleyen literatüre katkıda bulunmayı amaçlıyor.

Türkiye’nin mülteci çocuklara yönelik eğitim politikaları Suriye’den gelen akışlarla beraber BMMYK stratejisiyle uyumlu bir şekilde dönüştü. 2019-2020 Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre okul çağındaki Suriyeli çocukların yaklaşık % 63’ü ulusal eğitim çatısı altına alındı. Bu sırada saptanan en önemli eksikliklerden biri öğrencilere verilen dil desteğinin yetersizliğiydi. Buna karşılık 2019-2020 eğitim öğretim yılında ‘uyum sınıfları’ adı verilen bir uygulama başlatıldı. Buna göre; Türkçe dil becerilerini geliştirme ihtiyacı duyan mülteci öğrenciler kendi akademik seviyelerindeki sınıflara katılmadan önce sadece Türkçe öğrenecekleri özel sınıflara alınacak. 

Ben de MSCA-IF kapsamında uyum sınıflarının mülteci çocukların ve onların bakım-verenlerinin sosyalizasyonlarını nasıl etkilediğini araştıracağım. Araştırmanın ilk yılında ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinden seçilecek birer uyum sınıfında gözlemlerde bulunup öğretmenler ve öğrencilerle mülakatlar yapacağım. Ayrıca Sabancı Üniversitesi Toplumsla Duyarlılık Projeleri ile bu sınıflarda bir Sohbet Kulübü yürüterek üniversite ve mülteci toplulukları arasında bir ortaklık kurma umudundayım. Araştırmanın ikinci yılında ise mülteci öğrencilerin bakım-verenleriyle bir katılımcı eylem araştırması planlıyorum. Bunda da amaç hem bakım-verenlerin eğitimden beklentilerini ve sorunlarla başa çıkma yollarını anlamak hem de kamusal eğitime meşru paydaşlar olarak katılmalarına aracılık etmek.” 

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU GENDER)’den Deniz Gündoğan İbrişim’in verdiği bilgiye göre;Antroposen Çağı’nda İmparatorluk Sonrası Hafıza, Toplumsal Cinsiyet ve Travma: Türkiye’de Yeni Yaklaşımlar” başlıklı projesinde, Antroposen kavramı hem bir çağ hem de bir analitik kategori olarak ele alınıp Osmanlı sonrası Türkiye’sinde ve Avrupa diasporasında nasıl temsil edildiği inceleniyor. Antroposen Çağı’na feminist ve queer odaklı bir bakış geliştirerek Antroposen’in kültürel ve edebi  kurgusunu, aynı zamanda estetiğini tartışmaya açıyor. Antroposen Çağı’nda çevresel ve yavaş şiddet, travma, yas, iklim kederi temsillerini feminist ve queer yaklaşımlar ve metodolojiler aracılığıyla bilhassa Osmanlı sonrası bağlamda Türkçe edebiyatta araştıran bu proje, Avrupa ve Batı merkezci söylemi genişletmeyi ve daha da önemlisi bu söylemi ‘dekolonize’ etmeyi amaçlıyor. 

Bu çerçevede Ahmet Hamdi Tanpınar, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk ve Emine Sevgi Özdamar gibi düşünür ve yazarlarının yaşam öykülerini, ürettiği eserleri ve ortaya koydukları performansları bir arada inceleyen bu proje, Türkiye’de ve Avrupa diasporasında Antroposen travması, iklim kederi, iklim yası olgularının nasıl hatırlandığına ve temsil edildiğine dair karşılaştırmalı ve kesişimsel bir bakış geliştirecek. İncelenen düşünür ve yazarların günümüz neoliberal patriarkal anlayışına ve küresel iklim krizine nasıl seslendiklerine de değinecek. Bu proje Osmanlı sonrasında kültür ve edebiyatta Antroposen tartışmalarına feminist ve queer kuramlar, edebiyat ve çevreci beşeri bilimler gibi alanlar ışığında multidisipliner bir çerçeve sunacak. 

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Öğretim Üyesi Nur Mustafaoğlu Varol’un “Beyin kılcal damarlarındaki çeşitli enflamatuar uyaranlara hücre tipine özgü yanıtları tanımlamak için 3 boyutlu bir in vitro mikroakışkan insan NöroVasküler Ünite modeli” başlıklı projesinde ise; Nörolojik bozukluklar birçok insanın hayatını etkiliyor. Modern dünyadaki ölüm ve hastalık oranlarına hatırı sayılır şekilde katkı sağlayan bu hastalıklar, küresel ölümlerin % 16,5'ini oluşturuyor ve 276 milyon insanın günlük yaşamını etkileyen, engelliliğin önde gelen nedeni olarak görüülüyor. Alzheimer ve Multipl Skleroz dahil olmak üzere bu hastalıkların çoğu beyindeki NöroVasküler Ünite (NVU)’nin de parçası olan kan-beyin bariyeri (KBB)’nin işlevini yapamaması ile ilgili. Ne yazık ki ne hayvan modelleri ne de birincil veya ölümsüzleştirilmiş beyin endotel hücreleri, insan beyninde gözlemlenen bariyer ve taşıyıcı fonksiyonlarını tek başına etkili bir şekilde gerçekleyemiyor. Bu nedenle, sağlık ve hastalık koşullarında in vivo insan fizyolojisini özetlemek ve hastalık koşullarındaki hücresel mekanizmaları ve değişiklikleri anlamak için insan NVU modellerine büyük ihtiyaç var. Bu proje, NVU'daki çeşitli enflamatuar uyaranlara hücre tipine özgü yanıtları tanımlamak için bir 3D NVU modeli geliştirmeyi amaçlıyor. 

Nur Mustafaoğlu Varol’un verdiği bilgiye göre NVU-Chip projesi, ilgili mekanobiyolojik kuvvetleri kullanarak insan NVU'sunu in vitro olarak tamamen yeniden yapılandırmak için benzersiz bir mikroakışkan cihazda böylesine karmaşık bir hücresel ortam sağlayan ilk model olacak. Ek olarak, NVU-Chip, bir KBB modeline ilk kez döngüsel mekanik gerilimi dahil ederek hücrelerin fizyolojiye en yakın mekanobiyolojik kuvvetlerin olduğu bir ortamda olmalarını sağlayacak. Bu proje, tüm beyin hücrelerini farklılaştırmak için en yeni kök hücre teknolojilerini ve mikroakışkan çipleri tasarlamak ve üretmek için gelişmiş mikrofabrikasyon yaklaşımlarını bir araya getirecek ve geliştirecek. İnsan tabanlı NVU-Chip modeli, merkezi sinir sistemi ile ilgili hastalıkların temel enflamatuar faktörlerini belirleyerek, çeşitli enflamatuar uyaranlara hücresel yanıtları incelemek için yeni bir yaklaşım sağlayacak. NVU-Chip projesinin çıktıları, mevcut bilgi ve teknolojileri geliştirerek, yüksek etkili dergi yayınlarının yanı sıra uzun vadede potansiyel ticari ürünler ortaya çıkaracak.

‘‘Türkiye Enerji Görünümü: Enerji Piyasaları, Yatırımlar ve Teknolojiler” webinarı

‘‘Türkiye Enerji Görünümü: Enerji Piyasaları, Yatırımlar ve Teknolojiler” webinarı

İsviçre-Avusturya-Almanya Büyükelçiliklerinin 3-Ülke İş Toplantıları serisi kapsamındaki ‘‘Türkiye Enerji Görünümü: Enerji Piyasaları, Yatırımlar ve Teknolojiler” başlıklı webinarı İsviçre Büyükelçiligi, Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) ve Türkiye'de İsviçre Ticaret Odası Derneği ortaklığında 17 Mart Çarşamba günü saat 15:30’da gerçekleştirilecek.

Açılış konuşmalarını İsviçre Büyükelçiliği Ekonomi ve Kültür İşleri Bölüm Başkanı, Müsteşar Ariane Tinner ile Sabancı Üniversitesi IICEC Koordinatörü Dr. Mehmet Doğan Üçok’un yapacakları webinarda, Sabancı Üniversitesi IICEC Direktörü Bora Şekip Güray, IICEC’in Türkiye’de bir ilk ve gelişmekte olan ülkeler arasında alanında örnek olan Türkiye Enerji Görünümü (Turkey Energy Outlook) isimli çalışmasından enerji piyasaları, yatırımlar ve teknolojilere ilişkin değerlendirmeleri  paylaşacak. 

Tarih: 17 Mart 2021, Çarşamba

Saat: 15:30 – 16:30

Kayıt olmak için lütfen tıklayınız.  

Not: Webinar dili İngilizce olup çeviri yapılmayacaktır.

Avrupa’nın ilk üniversitelerarası e-sailing şampiyonasına, Sabancı Üniversitesi Yelken ve Denizcilik Kulübü ev sahipliği yapıyor

Avrupa’nın ilk üniversitelerarası e-sailing şampiyonasına, Sabancı Üniversitesi Yelken ve Denizcilik Kulübü ev sahipliği yapıyor

Sabancı Üniversitesi Yelken ve Denizcilik Kulübü SU-SAIL, pandemi döneminde üniversiteli yelkencilerin rekabet duygusunu canlandırmak ve üniversiteleri bir araya getirmek için Avrupa’nın ilk üniversitelerarası e-sailing şampiyonası olan E-Sailing European Cup’a ev sahipliği yapıyor. 

Sabancı Üniversitesi’nin 20 yıldır faaliyet gösteren öğrenci Yelken ve Denizcilik Kulübü SU-SAIL bir ilke imza atarak, 24-25 Nisan, 1-2 Mayıs 2021 tarihleri arasında Avrupa’nın ilk üniversitelerarası e-sailing şampiyonasına ev sahipliği yapıyor. Kısıtlamaların arttığı pandemi döneminde üniversiteli yelkencilerin rekabet duygusunu canlandırmak ve üniversiteleri bir araya getirme hedefiyle düzenlenen şampiyonaya Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden yaklaşık 20 üniversiteden 80 yarışmacının katılması öngörülüyor. 

Tüm dünyada ilgi gören oyun platformu VR Inhore oyunu üzerinden gerçekleşecek olan turnuvanın yarışları aynı zamanda eSailingTV ve online mecralar üzerinden canlı yayınlanacak. Yarışlar her üniversiteden 4 katılımcı olmak üzere grup usulü gerçekleştirilecek, SailRanks sistemi ile puanlandırılacak. 

Turnuva’nın sponsorları ve destekçileri arasında Sabancı Üniversitesi, Redbull, All of Chrome, E-sailing Club, Reflect Studio, Alize Yatçılık, Sailranks yer alıyor. 

Turnuvaya katılmak isteyen üniversite öğrencileri 21 Mart 2021 tarihine kadar e-sailing.sr@sabanciuniv.edu adresine başvuru ve detaylı bilgi için müracaatta bulunabilecek.

"Günlük Yaşamda Genom Bilimi" webinarı

"Günlük Yaşamda Genom Bilimi" webinarı

Sabancı Üniversitesi’nin Akbank ve Eczacıbaşı Holding işbirliği ile kamu ve özel sektör yöneticilerine yönelik düzenlediği Teknolojinin Gücüyle Geleceğe Webinar Serisi devam ediyor.

Sabancı Üniversitesi’nin araştırma alanları ile bilgi birikiminin kaynağında paylaşılması, kamu ve özel sektör ile olan işbirliği fırsatlarına yenilerinin eklenmesini amaçlayan Teknolojinin Gücüyle Geleceğe Webinar Serisi’nin üçüncü semineri Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ogün Adebali tarafından “Günlük Yaşamda Genom Bilimi” konusunda gerçekleşecek.

“Günlük Yaşamda Genom Bilimi” webinarına kayıt yaptırmak için lütfen tıklayın.

Abone ol