Ana içeriğe atla

Prof. Dr. İnci Enginün “Saray ve Edebiyatçılar” başlıklı konferansıyla SSM’de

Sakıp Sabancı Müzesi’nde Sabancı Holding’in desteğiyle devam eden “Şehzade'nin Sıra Dışı Dünyası: Abdülmecid Efendi” sergisi kapsamında gerçekleştirilen etkinlikler, Türk edebiyatı üzerine kapsamlı çalışmaları bulunan Prof. Dr. İnci Enginün’ün “Saray ve Edebiyaçılar” başlıklı bir konferansıyla devam ediyor.

Abdülmecid Sergisi 11

29 Mart Salı günü saat 16.00’da çevrimiçi olarak gerçekleştirilecek konferans; yeni Türk edebiyatı eserleriyle daima ilgilendiği anlaşılan Abdülmecid Efendi’nin, edebiyatçılarla sık sık bir araya gelen ve dostluklar kuran, onları ödüllendirmeye çalışan, derneklerini destekleyen ve bu derneklerde fahri başkanlıklar üstlenen kimliğine odaklanacaktır.

Ücretsiz gerçekleştirilecek konferansa katılım için SSM’in web sitesinden kayıt yaptırmak yeterli olacak.

Sabancı Holding’in desteğiyle 1 Mayıs’a kadar devam edecek Şehzade’nin Sıra Dışı Dünyası: Abdülmecid Efendi sergisi kapsamında her Salı düzenlenen etkinliklere SSM’nin web sayfasından, gerçekleştirilen etkinliklere ise SSM’nin Youtube kanalından erişilebilir.

Abdülmecid Sergisi 12

Fotoğraf: İzzet Kehribar

Prof. Dr. İnci Enginün

1940’ta İstanbul'da doğdu. Orta ve lise öğrenimini TED Ankara Koleji’nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdikten sonra aynı bölümün Yeni Türk Edebiyatı kürsüsünde asistan oldu. Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatında Shakespeare: Tercüme ve Tesirleri adlı teziyle doktor, Halide Edib Adıvar'ın Eserlerinde Doğu ve Batı Meselesi adlı teziyle de doçent unvanını kazandı.1984′te profesör oldu ve aynı yıl yeni kurulan Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde göreve başladı. Öğretim üyeliğinin yanı sıra bölüm başkanlığı, dekan yardımcılığı, Eğitim Fakültesi dekanlığı, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü müdürlüğü gibi idari görevlerde bulundu. Columbia Üniversitesi Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Erciyes Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nde dersler verdi. Türk Dili, Hisar, Türk Kültürü, Millî Kültür, Hareket, Türkiyat Mecmuası, Varlık, Türk Edebiyatı ve Dergâh dergilerinde makale ve denemeleri yayımlandı.

1982'de Devrin Yazarlarının Kalemiyle Millî Mücadele ve Gazi Mustafa Kemal adlı eseriyle Türkiye Milli Kültür Vakfı Ödülü; 1992'de Mukayeseli Edebiyat, 2000 yılında ise Araştırmalar ve Belgeler adlı eserleriyle iki kez Türkiye Yazarlar Birliği yılın yazarı ödülünü aldı.

Başlıca eserleri arasında Yeni Türk Edebiyatı: Tanzimat’tan Cumhuriyet’e, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, Mukayeseli Edebiyat, Türkçede Shakespeare, Halide Edib Adıvar’ın Eserlerinde Doğu ve Batı Meselesi, Abdülhak Hamid, Bir Sığınak Olarak Kitap ve Edebiyat, Orhon Yazıtları’ndan Bugünkü Türk Dünyasına, Mehmet Kaplan Hayatı ve Eserleri yer almaktadır.

Fotoğraf bilgisi:

Abdülmecid Efendi, atölyesinde Abdülhak Hâmid’in portresi üzerinde çalışırken

Milli Saraylar Koleksiyonu

Sürdürülebilir ve Dirençli Bir Gıda Sistemi: Türkiye Analizi

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) “Sürdürülebilir ve Dirençli Bir Gıda Sistemi: Türkiye Analizi” başlıklı bir rapor sunacak.

28 Mart 2022 Pazartesi günü saat 14.00-15:30 arasında gerçekleşecek toplantının açılış konuşmasını Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İPM Direktörü Fuat Keyman, raporun sunumunu Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı Fikret Adaman yapacak. İPM İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin ve Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) Direktörü Fazilet Vardar rapora dair görüşlerini paylaşacak.

İPM_28Mart_Etkinlik

Sürdürülebilir ve Dirençli Bir Gıda Sistemi: Türkiye Analizi

Tarih: 28 Mart 2022, Pazartesi

Saat: 14.00-15:30

Yer: Sabancı Üniversitesi Altunizade Dijital Kampüs

Zoom üzerinden canlı yayınlanacak etkinliğe katılım için aşağıdaki linki tıklayın:

https://us02web.zoom.us/j/87331021923#success

SU Gender'dan “Feminist+ Dayanışma” Buluşması

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender), her yıl olduğu gibi bu yıl da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle tüm aya yayılan etkinlik ve konferanslar gerçekleştiriyor. Bu yıl “#DayanışmaYaşatır” başlığıyla gerçekleştirilen etkinlikler kapsamında 23 Mart 2022 günü çevrimiçi olarak düzenlenen “Feminist+ Dayanışma” çevrimiçi buluşması Ayşe Gül Altınay’ın kolaylaştırıcılığıyla gerçekleşti.

Arlene Voski Avakian, Cynthia Enloe, Deniz Kandiyoti ve Shaharzad Akbar’ın katıldığı sohbette Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SU Gender Eski Direktörü Ayşe Gül Altınay, Türkiye’de feminist hareketin çok güzel dayanışma alanları yarattığını belirterek, “Bu yıl SU Gender olarak ana temamızı #DayanışmaYaşatır olarak belirledik ve Mart ayı boyunca çok ilham aldığımız dayanışma buluşmaları gerçekleştirdik. Feminist+ dayanışma derken +’yı bir hatırlatma ve davet olarak görüyoruz: Ucu açıklığa, değişime, çeşitliliğe, meraka, tevazuya ve birlikte dönüşmeye bir davet.” dedi.

“Aslan Kadının Mirası” adıyla Türkçeye çevrilen kitabı gibi feminizm üzerine birçok kitabı bulunan ve Massachusetts Amherst Üniversitesi Kadın, Toplumsal Cinsiyet, Cinsellik Çalışmaları bölümünün kurucusu ve eski başkanı Arlene Voski Avakian, SU Gender’ın çalışmalarını yakından izlediğini ve çok takdir ettiğini belirterek, ABD’deki deneyimlerini paylaştı. Amerika’daki feminist hareketin önemli bir konusunun “beyaz üstünlüğü” ve onun her alana etkisiyle yüzleşmek olduğuna değinen Arlene Avakian, “Feminist dayanışmada en önemli konu eksik bilgi değil, bildiğini anlayabilme ve bunu kabullenebilme cesareti. ABD’de çok az beyaz kadın, siyahi kadınlarla ve diğer renklere mensup kadınlarla dayanışma gösterdi. Kendi üzerimize düşeni yapmadık” dedi. Avakian, aynı zamanda, 2009’da Sabancı Üniversitesi’nin davetlisi olarak Türkiye’ye gelmesinin onun hayatında önemli bir dönüm noktası olduğunu, sonraki yıllarda tanık olduğu ve parçası olduğu dayanışma pratiklerinin kendisi için hem “iyileştirici” hem de “özgürleştirici” olduğunu ifade etti.


Toplumsal cinsiyet ve militarizm üzerine çalışmaları ile Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanlarının dönüşümüne önemli katkıda bulunmuş Clark Üniversitesi Araştırma Profesörü Cynthia Enloe ise dayanışmanın bir “süreç” olduğuna işaret etti. Cynthia Enloe, “Kadın düşmanlığı, ırkçılık, sömürgecilik, militarizm… Bütün bunlara karşı dayanışma kaslarımızı geliştirmemiz gerekiyor.  Dayanışmanın sürdürülebilir olması için de güven oluşturulması gerekir. Güven durup dururken ortaya çıkmaz. Dayanışma ve onun gerektirdiği dayanıklılık adına Türkiyeli feministlerden ve SU Gender’dan çok şey öğrendim,” diye konuştu.

Londra Üniversitesi Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu'nda Kalkınma Çalışmaları Emeritus Profesörü Deniz Kandiyoti ise “Siyasi dayanışma fikrini ve pratiğini geliştirmemiz gerektiği konusunda 2000li yıllarda Afganistan deneyimi benim için dönüştürücü oldu. Bugün yine benzer bir sürece tanıklık ediyoruz, hem Afganistan’da hem başka yerlerde. ‘Feminist dayanışma’ üzerine sohbetlerin ve akademik çalışmaların artıyor olması şaşırtıcı değil. Yeni dayanışma biçimleri yaratılması gerekiyor. Feminizmin köşeye sıkıştırıldığını ve geriye doğru çekilmeye çalışıldığını görüyorum. Dayanışma her zaman çok önemli. Rehavete kapılmamak ve özellikle gençlere açılmak gerekiyor” dedi.

Ağustos 2021’e kadar Afganistan Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu Başkanı olan ve şimdi Chatham House Academy Fellow in Human Rights programıyla Londra’da bulunan Shaharzad Akbar da ülkesinde yaşananlar karşısında yeterince güçlü bir uluslararası ses çıkmamasının Afgan kadınlarını ciddi şekilde üzdüğünü ve hayalkırıklığına uğrattığını belirtti. Dünyanın değişik ülkelerindeki insanların kendileriyle dayanışma gösterme çabası içinde olmasına karşın kadınların ve kız çocuklarının eğitim dahil tüm haklarını ellerinden alan Taliban rejimine karşı güçlü bir uluslararası tepki verilmediğini anlattı. Akbar, “Pakistan gibi ülkelerde de kadınlar için hayat kolay değil ama onlar da bizimle dayanışma içinde olmak adına ellerinden geleni yapıyorlar. Afgan kadınlarının özlemlerini gidermek adına bize omuz vermeye çalışıyor. Dayanışma insanları dönüştürüyor ve birlikte yapabilmenin gücünü artırıyor” dedi.

SU Gender’ın mart ayı etkinlikleri, “Cinsel Taciz, Cinsiyete Dayalı Şiddet ve Ayrımcılık: Araştırma, Eylem, Yazma Deneyimleri XI” kapsamında Amerikalı akademisyen Leigh Gilmore’un katılımıyla düzenlenecek “#MeToo Etkisi: Kolektif İnanılırlık Yoluyla Hesap Verebilirlik Sağlamak” başlıklı webinar ile devam edecek.  30 Mart, Çarşamba günü gerçekleşecek etkinliğe https://bit.ly/SUGender_Webinar11 linkinden kayıt olunabilir.

Dr. Fatih Birol üçüncü kez Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı seçildi

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol yeniden IEA Başkanı seçildi. Dr. Fatih Birol'un 3. Dönem IEA Başkanlığı 2023 Eylül ayında başlayacak.

FatihBirolIEA

IEA tarihinde bir ilk olarak, tüm ülkelerin oy birliği ile IEA Başkanlığı görevini 2015 yılından bu yana sürdüren Dr. Fatih Birol’un, oy birliği ile üçüncü kez IEA Başkanlığı'na seçildiği duyuruldu. Uluslararası Enerji Ajansı’ndan (IEA) yapılan açıklamada, 2015'ten beri başkanlık görevini yürüten Birol'un, 23-24 Mart tarihlerinde gerçekleştirilen IEA Bakanlar Toplantısı'nda yeniden seçildiği belirtildi.

Dr. Birol'un başkanlık görevine yeniden seçilmesinin, IEA ve küresel temiz enerji dönüşümü için kritik bir zamanda gerçekleştiği ifade edilen açıklamada, üye ülkelerin Dr. Birol'a güçlü destek verdiği kaydedildi.

Açıklamada görüşlerine yer verilen IEA Bakanlar Toplantısı Başkanı ve ABD Enerji Bakanı Jennifer Granholm, "Birol'un bir dönem daha başkan olarak seçilmesi, onun yeteneklerine ve uzmanlığına olan güvenimizin göstergesi. Temiz enerji dönüşümünü hızlandırarak sıfır emisyon hedeflerimize ilerlerken, IEA ile Birol'un liderliğinde çalışmaya devam etmek için sabırsızlanıyoruz." dedi.

Bu görevi üçüncü kez üstlenmekten onur duyduğunu belirten Dr. Birol, şunları söyledi: "IEA'nın yaklaşık 50 yıllık tarihindeki en önemli Bakanlar Toplantısı olacağına inandığım bu toplantının ardından IEA Üyelerinin, Ajans’ı yeni bir döneme yönlendirmek hususunda bana güvendikleri için onur duyuyorum. Enerji dünyası hızla değişiyor ve daha da hızlı değişmesi gerekiyor. Yeni yetkilerimizle artık yanıt vermeye ve IEA için sadece önümüzdeki iki yıl için değil, gelecek on yıllar için de yeni bir rota çizmeye hazırız. IEA Sekreterliği içindeki seçkin meslektaşlarıma liderlik etme ve üye hükümetlerimize hizmet etme konusundaki enerjim, hevesim ve bağlılığım hiç bu kadar güçlü olmamıştı."

Dr. Fatih Birol Hakkında:

Genç bir analist olarak katıldığı IEA'da Başkan seçilmeden önce 20 yıl boyunca çeşitli görevler üstlenen Dr. Birol, 2015 yılında IEA Başkanı seçildi. Birol, ayrıca uluslararası alanda enerji sektörünün en dinamik iş dünyası gruplarından biri olan IEA Enerji İş Konseyi’nin de kurucusu ve başkanıdır.

2022 yılında, Dr. Fatih Birol, Fransa'nın en üst düzey devlet nişanı olan ''Legion d'Honneur'' ile ödüllendirildi. 2021 yılında TIMES 100 “Dünyanın En Etkili 100 Kişisi” listesinde yer alan tek Türk oldu. Forbes dergisi tarafından dünyanın enerji konusundaki en nüfuzlu kişileri arasında gösterilen Birol, Financial Times Gazetesi tarafından 2017’de “Yılın Enerji Kişisi” seçildi.

Dr. Birol, ayrıca Dünya Ekonomik Forumu’nun (Davos) Enerji İstişare Kurulu’na başkanlık etmektedir ve BM Genel Sekreteri’nin “Herkes için Sürdürülebilir Enerji” Danışma Kurulu’nun da üyesidir.

Çok sayıda devlet nişanının sahibi 

Dr. Fatih Birol, aralarında Japonya İmparatoru Akihito’nun “Yükselen Güneş” ödülü, İsveç Kralı’nın “Kutup Yıldızı Kraliyet Nişanı” ve Avusturya, Almanya ve İtalya’nın en yüksek Cumhurbaşkanlığı nişanları da dâhil olmak üzere, kariyeri boyunca pek çok devlet ve uluslararası kuruluştan ödüller aldı.

Dr. Fatih Birol, 1995 yılında IEA’ya katılmadan önce Viyana’da Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) bünyesinde görev yaptı. Dr. Fatih Birol, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Elektrik Mühendisliği dalında mezun olduktan sonra Viyana Teknik Üniversitesi’nde Enerji Ekonomisi dalında lisansüstü ve doktora çalışmalarını tamamladı.

Dr. Birol’a, 2013 yılında Imperial College London tarafından Fahri Doktora Unvanı “Doctorate of Science honoris causa” verildi. Fatih Birol, 2013 yılından bu yana Galatasaray Spor Kulübü’nün onursal yaşam üyesidir.

Öğretim Üyemizin yürütücülüğündeki projeye Ulusal Lider Araştırmacılar Programı desteği

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Malzeme Bilimi ve Nano Mühendislik Programı Öğretim Üyesi Özge Akbulut’un yürütücülüğünde gerçekleşecek proje TÜBİTAK 2247-A Ulusal Lider Araştırmacılar Programı kapsamında destek almaya hak kazandı.  

Özge Akbulut

“Endüstri 4.0’a adapte olmak için ileri seramiklerin ekonomik, hızlı ve sürdürülebilir işlenmesi” başlığını taşıyan proje ile seramik sektöründe karşılaşılan problemlerin önüne geçilmesi ve endüstride %90'ın üzerinde enerji tasarrufunun sağlanması hedefleniyor.

36 ay sürmesi planlanan projede, MDBF Endüstri Mühendisliği Lisans Programı ve Üretim Mühendisliği Yüksek Lisans Programı Öğretim Üyesi Taner Tunç da görev alıyor. Özge Akbulut ve Taner Tunç’un yürütücülüğünde devam eden, European Factory Platform destekli Ceramics 4.0 projesinde, tek bir malzeme özelinde Eylül 2021’de başlanan çalışmalar, alınan TÜBİTAK 2247-A desteği ile farklı ileri seramik malzemelere de taşınacak. Ceramics 4.0’da Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Nano mühendislik (MAT) mezunu Aleyna Beste Özhan proje mühendisi olarak görev alıyor. Aynı zamanda MAT doktora öğrencisi Gizem Demir ile MAT lisans öğrencileri Deniz Albayrak, Selin Memikoğlu ve Doğa Koçum da projeye destek veriyor.

Sabancı Üniversitesi'nin patent portfolyosunda bulunan ve seramiklerin sinterlenmiş halde değil de yeşil gövde halindeyken işlenmesini sağlayan teknoloji, çok düşük kuvvetlerle seramiklere son şeklini vermeyi vaat ediyor ve kesici takımların aşınmasını da çok ciddi seviyede azaltıyor. Malzeme yumuşakken gerçekleştirilen talaşlı imalat süreçlerinde, kesme kuvvetleri çok düşük seviyelerde olduğu için düşük enerjili, sürdürülebilir bir imalat süreci tasarlanıyor. Üretim sırasında karşılaşılabilecek hatalarda malzemenin kolaylıkla geri dönüştürülmesine de olanak vererek, seramik endüstrisine %90'ın üzerinde enerji tasarrufu sağlanması planlanıyor. Araştırmacılar, bu proje ile Avrupa Birliği'nin "Yeşil Mütabakatı"nı hayata geçirmek için, yüksek enerji harcayan ve gereksiz kayıplar veren seramik sektöründe, alternatif işleme metotlarına geçişin önemini vurguluyorlar. Hazırladıkları seramik hamurlarının, var olan teknolojilerin ötesinde bir performansı olduğunu ve dolayısıyla Türkiye'nin bu dönüşümde öncü olmasını sağlayacaklarını dile getiren araştırmacılar, sektörel dönüşümü hızlandırmak adına yüksek katma değerli ürünler üzerine çalışan firmaları Sabancı Üniversitesi ile iş birliği yapmaya ve endüstriyel motivasyonlara uygun projeler geliştirmeye davet ediyor. 

Seramik Sektörü Hakkında

Seramikler, insanlık tarihinde şekillendirilen ilk malzeme olarak biliniyor; insanlar, ilk örnekleri kilden yaptıkları saklama kapları olmak üzere, seramikleri yaklaşık 30 bin yıldır işliyorlar. Bununla birlikte, günümüzde, seramiklerin son geometriye yakın işlenmesi, metaller ve polimerlerle karşılaştırıldığında çok daha problemli. Seramikler, nano veya mikron boyutlarındaki parçacıkların kalıplanması ve bu parçacıkların yüksek sıcaklıkta (sinterleme) birbirlerine adeta geçirilerek sertleşmesini sağlayan bir yöntemle şekillendiriliyor. Seramik parçaların, tasarımda istenen geometri ve yüzey kalitesine ulaştırılmaları gerektiğinde ise metallerin üzerinde uygulanması kabul görmüş tornalama ve frezeleme gibi talaşlı imalat yöntemleri seramiklere adapte edilmeye çalışılmakta. Sinterlenmiş seramikler çok sert olduğu için, bu tip talaşlı imalat süreçleri sırasında malzemede %15-35 seviyelerinde kayıplar yaşanırken, kullanılan kesici takımların da çok hızlı aşınmaya uğradıkları ve dolayısıyla ömürlerinin kısa oldukları bilinmekte. Hassas tornalama ya da frezeleme süreçleri sırasında kırılan malzemeleri geri dönüştürmek bir hayli masraflı. Sinterleme sırasında harcanan ve malzemenin ıskartaya çıkmasıyla kaybolan enerji de (tipik sinterleme sıcaklıkları 800 ile 1800 °C arasında değişiyor) çok yüksek. Malzemenin bu tahmin edilemez hali, metaller ve polimerlerin yaşadığı Endüstri 4.0 geçişinin, seramiklere uygulanmasında önemli bir engel olarak karışımıza çıkmakta. İleri seramik malzemelerin market değeri 10 milyar doların üzerinde olsa da sektör ‘seramiklerin dijitalleşmesi’, ‘kişiselleştirilmiş üretim’ gibi anahtar kelimelerle tarandığında, banyo ve mutfak karosu üreten şirketlerin çoğunlukta olduğu görülmekte. Özetle, uzay, medikal ve elektronik uygulamalarında öneme sahip bu malzemelerin potansiyelinden tam anlamıyla yararlanılamamakta.

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyeleri Kahve Atıklarını Kullanarak Süperkapasitör Ürettiler

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Malzeme Bilimi ve Nanomühendislik Programı ve Tümleştirilmiş Üretim Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi öğretim üyeleri Burcu Saner Okan ve Emre Erdem ortak çalışmaları kapsamında kahve atıklarını grafene dönüştürüp üstün özelliklere sahip süperkapasitör ürettiler. Sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm çalışmalarına farklı bir boyut kazandıracak projede metan gazı salınımının artmasını tetiklemekte olan kahve atıkları dönüştürülerek insanlığa faydalı bir hale getirilmiş oluyor. 

Burcu Saner Okan ve Emre Erdem

Dünyada her gün 2,5 milyardan fazla fincan kahve içiliyor ve yıllık 23 milyon tondan fazla kahve atığı ortaya çıkıyor. Atık kahveler genel atıklar ile gömülerek metan gazı salınımının artmasını tetikliyor; 100 yıllık bir süre içinde karbondioksitten 25 kat daha güçlü bir sera gazı etkisine sebep oluyor. İyi bir endüstriyel atık bertaraf senaryosu ile bu olumsuz sürecin önüne geçmek ve küresel çevresel etkilerini azaltmak mümkün. 

Bu kapsamda, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Malzeme Bilimi ve Nanomühendislik Programı ve aynı zamanda Tümleştirilmiş Üretim Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi öğretim üyeleri Doç. Dr. Burcu Saner Okan ve Doç. Dr. Emre Erdem ortak çalışmaları kapsamında kahve atıklarını grafene dönüştürüp üstün özelliklere sahip süperkapasitör ürettiler.

Bu çalışmada atık kahve 5 saniyede oksijensiz ortamda flaş ve rotasyonel ısıtma yöntemi ile küresel grafen yapılara dönüştürülmüş olup atık kahveden ölçeklenebilir ve çevre dostu süperkapasitör elektrotların üretimi için güvenilir ve sürdürülebilir bir süreç geliştirildi.

Bu tür atıkların değerlendirilmesinin döngüsel ekonomiye önemli katkı sağlayacağını belirten Burcu Saner Okan “Çok zararsız olarak gözüken kahve atıkları aslında kahve telvesi, çöp sahasına gönderilen diğer gıda atıklarının ayrışmasını hızlandırır, ayrışırken, küresel ısınma kapasitesi karbondioksitin 25 katından fazla olan bir sera gazı olan metan üretirler. Burada yapılan çalışma ile CO2 emisyon değerlerinin azaltılması ve çevreci bir yaklaşım ile insanlığa faydalı çözümler sunmuş oluyoruz” dedi.

Bu projenin mevcut nanomalzeme üretimlerine göre hem hızlı hem çevreci hem de etkin maliyette bir yöntem olduğunu dile getiren Emre Erdem ise “Mevcut grafen üretimlerine bakıldığında asidik çözeltiler ve kuvvetli oksidantlar kullanılmaktadır. Bizim çalışmamızda atık kahve kurutma işleminden sonra 5 saniyede yüksek sıcaklıkta özel tasarım bir fırında grafen malzemesine dönüşmektedir. Ülkemizde bu tür atıkları sistemli bir şekilde toplayabileceğimiz bir alt yapının oluşturulması gerekmektedir. Bu durum sürdürülebilirlik açısından avantaj getirecektir” diye konuştu.

Çalışma “Biomass Conversion and Biorefinery” dergisinde yayınlandı. Bu yayında baş yazar olarak Sabancı Üniversitesi doktora öğrencisi Kuray Dericiler, süperkapasitör tasarım ve analizlerinde Sabancı Üniversitesi doktora öğrencisi Merve Buldu Aktürk ve yaşam döngüsü analiz çalışmalarında Sabancı Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi Atakan Koçanalı yer aldı.

“Upcycling process of transforming waste coffee into spherical graphene by flash pyrolysis for sustainable supercapacitor manufacturing with virgin graphene electrodes and its comparative life cycle assessment” başlıklı makaleye bu linkten erişebilirsiniz.

Öğrencimiz Fatih Serin, Cambridge Üniversitesi’nin doktora programına tam burslu olarak kabul aldı

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Psikoloji Programı Yüksek Lisans Öğrencimiz Fatih Serin, Cambridge Üniversitesi’nin MRC Cognition and Brain Sciences Unit departmanı doktora programına tam burslu olarak kabul edildi.

Fatih Serin

Sabancı Üniversitesi’nde bellek ve dikkat üzerine yürüttüğü çalışmanın ardından, olaysal bellek ve sonrasında da uluslararası bir EEG verisi analiz projesine dahil olduğunu belirten Fatih Serin’in tez çalışması, belleğimizin dış dünyada dikkatimizi nasıl yönlendirdiği üzerine çevrimiçi ve laboratuvar ortamında bilgisayar üzerinden yapılan deneylerden oluşuyor.

Fatih Serin,  hedeflerini ve psikolojiye ilgili duyan öğrencilere önerilerini gazeteSU okurları için anlattı.  

Merhaba, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?  

F. S: 1996 Eskişehir doğumluyum. ODTÜ psikoloji bölümüne başlayana kadar tüm öğrenimimi Eskişehir'de tamamladım. ODTÜ’de psikoloji lisans eğitimimi tamamladıktan sonrasında ise Sabancı Üniversitesi Psikoloji Yüksek Lisans Programı’na Dr. Eren Günseli ile çalışmak için başvurdum.

Psikoloji alanına ilk ne zaman ilgi duydunuz? Üniversitemizde bu programında yüksek lisans yapmaya ne zaman karar verdiniz?

F. S:  Üniversite tercihleri sırasında psikoloji lisans programında okumakta olan bir tanıdığım sayesinde hem psikolojiye hem de direkt olarak bilişsel psikolojiye ve beyin ile ilgili bilimsel araştırmalara ilgim oluştu. ODTÜ'deki bellek çalışmaları ile karşılaşmam, bilişsel psikoloji hedefimi oluşturmamda yardımcı oldu. Araştırmaya karşı gelişen ilgimle beraber akademik kariyer yolunu izleyerek bir bilim insanı olmak istediğime karar verdim. Lisans son sınıfta yeni açılan bu yüksek lisans programını ve dolayısıyla Eren Hoca’yı keşfettim. Başta Eren Hoca’nın hem kendi alanında yetkin biri olması hem de danışmanlık yetilerinde çok önde olması Sabancı'da yüksek lisans yapma kararımda etkileyici oldu. Buna ek olarak geniş ve zengin akademik kadrosu ile sunulan araştırma ağırlıklı program içeriği de çekici bir noktaydı.

Sabancı Üniversitesi’nde okumak size ne tür ayrıcalıklar sundu? Eğitiminiz boyunca aktif olarak rol aldığınız çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

F. S:  Eren Hoca’nın eşşiz danışmanlığı ve oluşturduğu laboratuvardaki harika insanlar benim için hem akademik hem de sosyal olarak çok destekleyici bir ortam oluşturdu. Ayrıca EEG metodu gibi sağlanan ekipmanlar ve fakültenin inter disipliner yapısı da çok ayrıcalıklı bir durum oluşturdu. Burada ilk projem pandemiden dolayı online olarak bellek ve dikkat üzerine yürüttüğüm bir çalışmaydı. Ardından olaysal bellek üzerine bir projeye ve sonra da uluslararası bir EEG verisi analiz projesine dâhil oldum.

Cambridge Üniversitesi’ne kabul aldınız. Hangi programda eğitim alacaksınız?

F. S:  University of Cambridge - Medical Research Council - Cognition and Brain Sciences Unit departmanına doktora öğrencisi olarak tam burs ile kabul aldım. Hem yazılı hem de sözlü zorlayıcı bir mülakat süreci ile karşılaştım ancak çevremdekilerin deneyimleri ve destekleri ile altından kalkabildim.

Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?

F. S:  Amacım yurtdışında bu programda kendimi daha da geliştirmek ve ardından doktora sonrası çalışmalar için yine yurtdışında alanın en öndeki enstitülerinde ve bilim insanları ile gelişimime devam etmek. Sonrasında da Türkiye'ye dönüp iyi bir üniversitede kendi laboratuvarımı kurmayı ve tıpkı bana sağlandığı gibi ben de deneyimlerimi buradaki insanlara aktarmayı planlıyorum.

Psikoloji alanına ilgi duyan aday öğrencilere ve henüz lisans eğitiminin başındaki öğrencilere neler tavsiye edersiniz?

F. S:  Öğrencilere erkenden peşinden gitmek istedikleri alanı bulup ona yoğunlaşmalarını tavsiye ederim. Araştırma metodları ve istatistik gibi konuları göz ardı etmemek çok kritik. Bilişsel psikoloji alanına özel olarak da programlama çok kritikleştiği için en azından lisansta aşinalık kazanmak çok faydalı olacaktır. Ancak her şeyden önce istikrarlı bir şekilde kendini geliştirmeye devam edebilmek için psikolojik sağlığı hep en ön plana koymalarını, destekleyici çevreler edinmeyi ve başkalarının deneyimlerinden faydalanma fırsatlarını kaçırmamalarını tavsiye ediyorum.

Çok teşekkürler, başarılar dileriz.

ARAMA Kürsüsü Projesinin Final Raporu Yayınlandı

Sabancı Üniversitesi ARAMA Kürsüsü Başkanı Oğuz Babüroğlu ve Eylem Araştırması Program Müdürü Pınar Akpınar’ın Clingendael Enstitüsü (Hollanda) ortaklığında yürütmekte olduğu ‘Kuzey Afrika'da Türkiye ve AB Arasında Yeni bir İş Birliği Formülü Arayışı’ başlıklı projenin final raporu yayımlandı. 

Rapora şu linkten ulaşabilirsiniz: https://www.clingendael.org/publication/new-formula-collaboration-turkey-eu-north-africa


Almanya’nın prestijli kurumlarından biri olan Stiftung Wissenschaft und Politik (the German Institute for International and Security Affairs, SWP) ve Almanya Dışişleri Bakanlığı tarafından fonlanan Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi (Centre for Applied Turkey Studies Network – CATS) desteğiyle yürütülen projede, eylem araştırması metodolojisi kullanılarak, Türkiye ve AB'nin Kuzey Afrika, özellikle Fas, Mısır ve Cezayir ile ne ölçüde işbirliği yapabilecekleri araştırıldı ve işbirliği için üçlü bir model geliştirildi.

Proje hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. 

Sürdürülebilir Tarım Vizyonuyla Gıda Girişimcisi Oldu

2006 yılında Sabancı Üniversitesi Telekomünikasyon Mühendisliği programından mezun olan Deniz Türdü, çok yönlü bir girişimci. İlk şirketini 2015 yılında belediyelere yazılım çözümleri sunmak üzerine kurdu. İkinci şirketinde ise odağı sürdürülebilir tarım oldu. Avella adıyla İsveç merkezli olarak kurduğu şirket, Giresun’dan Avrupa pazarına nihai bir ürün olarak fındık sağlıyor.

“Gıda şirketimiz katma değerli fındık ürünleri sunuyor. 8 dil konuşabilen 2 kişiyle başladık, 1 sene boyunca pazar araştırması yaptıktan sonra faaliyete geçtik. Aracısız olarak farklı pazarlara ürün sunuyoruz. Bu şekilde çalışabilmenin sağladığı finansal avantajı da Türkiye’deki çiftçilere yönlendiriyoruz” diyen Türdü, Sabancılı olmanın girişimcilik hikayesinde yarattığı farkı da şöyle açıklıyor: “Sabancı Üniversitesi sizi kişisel olarak çok geliştiriyor. Önünüzde engel veya korku yerine olasılık görüyorsunuz. İnsana saygı ve sağlıklı planlama çerçevesinde her şeyi yapabileceğinize inanıyorsunuz. Bu kültür tamamen Sabancı’dan geliyor.”

Mezunumuz Deniz Türdü girişimcilik hikayesini gazeteSU’ya anlattı.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Girişimcilik hikayeniz nasıl başladı?
Sabancı Üniversitesi’nde 2006 yılında Telekomünikasyon Mühendisliği programında lisansımı tamamladım. 2010 yılında da elektronik alanında yüksek lisansımı verdim.  Yüksek lisansımın bir bölümünde Belçika’daydım. 2007-2011 yılları arasında Belçika’da çalıştım. İş hayatına Belçika’da Alcatel Lucent firmasında Ar-Ge’de çalışarak başladım. Yaklaşık 5 yıl orada mühendislik yaptım.

12 senedir de İsveç’te yaşıyorum. Mühendislik çalışmalarımın yanı sıra biri gıda diğeri de yazılım üzerine iki tane kendi girişimim var. Merkezleri İsveç’te, Türkiye’de de kardeş şirketleri var.

Girişimlerinizi ne zaman hayata geçirdiniz?
Yazılım şirketini 2015 yılında kurduk. Yazılımda belediyelere trafik alanında çözümler sunuyoruz. Böylece insan gücüyle yapılması gereken kontrol işlemleri, bilişim sistemleri üzerinden gerçekleştirilebiliyor.

Gıda şirketimiz ise 2017 yılında kuruldu ve hızlı bir büyüme sağladı. Giresun’da bir ofisi var.  Fındıkta katma değerli ürün sunuyoruz. Türkiye fındık alanında dünyanın en büyük üreticisi, ancak dünyaya ağırlıklı olarak hammadde satıyor. Katma değerli ürün satamıyor. Paketlemesi bile Türkiye’de yapılmıyor neredeyse. Sadece Almanya, Hollanda ve İtalya’ya toptan satışları yapıyor. Fındık burada paketleniyor veya çikolata yapılarak bütün dünyaya dağıtılıyor. Bunun birçok nedeni var. Bunlardan biri satış konusunda ülke olarak çok başarılı olamamamız. Nitelikli insan sorunumuz çok büyük. Batı pazarlarında güven oluşturmakta zorlanıyoruz.

Gıda şirketimiz katma değerli fındık ürünleri sunuyor. 8 dil konuşabilen 2 kişiyle başladık, 1 sene boyunca pazar araştırması yaptıktan sonra faaliyete geçtik. Aracısız olarak farklı pazarlara ürün sunuyoruz. Bu şekilde çalışabilmenin sağladığı finansal avantajı da Türkiye’deki çiftçilere yönlendiriyoruz.
Ürünlerimizi bugün farklı pazarlara, pazarın yerel diliyle paketlenmiş ve kutulanmış bir şekilde sunabiliyoruz. Böylece doğruca üreticiden rafa ulaşarak aracıları ortadan kaldırmış ve süreci kısaltmış oluyoruz. Avrupa ve İskandinavya pazarlarına ürünlerimizi sunuyoruz.
 
Sabancılı olmanın girişimciliğinize katkısı ne oldu?
Çok büyük bir etkisi var. Sabancı Üniversitesi öncelikle kişisel olarak sizi çok geliştiriyor. Önünüzde engel veya korku görmüyorsunuz. Sadece olasılık görüyorsunuz. İnsana saygı ve sağlıklı planlama çerçevesinde her şeyi yapabileceğinize inanıyorsunuz. Bu kültür tamamen Sabancı’dan geliyor.

Ayrıca eğitimin sadece teori üzerine olmayıp uygulamaya dönük, hayata ilişkin ve sanayiyi de kapsayan bir yapıda olması sizi inanılmaz geliştiriyor. Böylece aldığınız eğitimin sanayide, endüstride neye karşılık geldiğini görebiliyorsunuz. Ülke olarak neyi yapamadığımızı ve neyi daha iyi yapabileceğimizi genel olarak kavrıyorsunuz. Bu da vizyonunuzu çok geliştiriyor.

Girişimlerinizle ilgili gelecek hedeflerinizi alabilir miyiz?
Avella Türkiye’de 15 kişi çalışıyor. 2022’de 40 kişi olacağız. Önümüzdeki 20 yıl içinde dünyanın en büyük 20 gıda şirketinden biri olmayı hedefliyoruz. Modelimiz de aracısız çiftçiye destek ve katma değeri çiftçiye ve toprağa yatırmak. Üreticiyi bilinçlendirmek istiyoruz.

Giresun’da 2019’un sonunda fabrika yatırımımıza başladık.  Pandeminin başlaması nedeniyle 1 yıl gecikti ama şimdi bitmek üzere. Hedefimiz 30 Nisan gibi üretime başlamak. Tamamen yurtdışı odaklı çalışacağız.

Çiftçiden rafa ürün ortalama beş aracıdan geçiyor ve her aracıya belli bir kar payı kalıyor. Bu paydan toprağa ve çiftçiye geri dönüş olmuyor. Biz bunu ortadan kaldırıp, sürdürülebilir tarımı desteklemeyi istiyoruz. Çiftçilerimiz hem kültürel hem de ekonomik olarak gelişsin ki bizden sonraki nesillerimiz, daha dünya vatandaşı olsun. Daha bilgili olsun.

Yazılımda ise yön değiştiriyoruz. Kendi yazılımımızı yapmak yerine benim yine Sabancı’dan tanıdığım ve kendi şirketlerini kurmuş arkadaşlarım ve tanıdıklarımın şirketlerini İskandinavya pazarına getirme; bir kanal, iş ortağı olma hedefimiz var. Bu senenin başında bu yönde çalışmalarımıza başladık.  Böylece kendi şirketlerini kurmuş Sabancılıların yazılım şirketlerinin Avrupa pazarına açılmasını sağlayacağız.

TAI Genel Müdürü Temel Kotil Sabancı Üniversitesi öğrencileriyle buluştu

Turkish Aerospace Industries (TAI) Genel Müdürü Temel Kotil, Sabancı Üniversitesi öğrencileriyle bir araya geldi. TAI’nin faaliyetleri ile ilgili bir sunum yapan Temel Kotil, Sabancı Üniversitesi öğrencilerine şirketlerinde çalışmaları konusunda çağrıda bulundu.

Temel Kotil-1

18 Mart Cuma günü Sabancı Üniversitesi’nin Tuzla Kampüsü’nde gerçekleşen etkinlikte Sabancı Üniversitesi Rektörü Yusuf Leblebici, Sabancı Üniversitesi Eğitimden Sorumlu Rektör Yardımcısı Cem Güneri, Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Geliştirmeden Sorumlu Rektör Yardımcısı Mehmet Yıldız ve Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Erkay Savaş ve MDBF öğrencileri yer aldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Yusuf Leblebici, pandemi döneminde de eğitimlere devam ettiklerini belirterek, “Sabancı Üniversitesi olarak zor şartlar altında eğitimizi sürdürmeyi başardık. Kalitemizden hiçbir zaman ödün vermedik. Bu dönemde de Türkiye’nin en iyi mühendislerini yetiştirmeye devam ediyoruz. Şimdi artık geleceğe bakıyoruz. Öğrencilerimizin yolunu açacak ve mesleki gelişimlerini sağlayacak imkanları da yaratmaya çalışıyoruz. Bugünkü toplantımızda da bunu amaçlıyoruz. Öğrencilerimiz şimdiden Türkiye’nin en heyecan verici, teknoloji açısından en ileri çalışma alanlarından biri olan havacılık sektöründe yer almanın kapısını aralayabilir” dedi.

Temel Kotil-2

Temel Kotil: Öğrencilere eğitimleri devam ederken çalışma fırsatı sunuyoruz

TAI’nin faaliyetleri, çalışmaları ve genel yapısını öğrencilere anlatan Temel Kotil, şu an şirket bünyesinde yaklaşık 5 bin mühendis çalıştığını ve bu sayıyı daha da arttırmayı hedeflediklerini söyledi. Kotil, “Biz geleceğe yönelik iyi bir zemin kurmayı amaçlıyoruz. Bugün mevcut mühendis sayımızı kısa sürede 2 katına çıkarmak isiyoruz. Sabancı Üniversitesi’nde çok iyi öğrencilerin olduğunu biliyorum. Ben de onlara 3. ve 4. sınıflardan itibaren bize katılmalarını teklif ediyorum. Öğrencilere eğitimleri devam ederken çalışma fırsatı sunuyoruz. Çünkü bizim iyi mühendislere ihtiyacımız var. Sizlerden yararlanmak istiyoruz” diye konuştu.

Temel Kotil-3

Yurt dışında birçok mühendislik ofisleri kurduklarını ifade eden Temel Kotil, “Türkiye, teknoloji açısından devrim yapıyor. Bizde çok proje bulunuyor. Bu nedenle projesi olmayan ülkelere gidip ofisler açıyoruz. Sizler de başarımızın bir parçası olabilir, hatta şirketimizi üst basamaklara taşıyabilirsiniz. Mühendisliğin birçok alanı bize uyuyor. Sabancı Üniversitesi’nin iyi bir mühendislik fakültesi var. Bu nedenle öğrencilerin tesislerimizde yer almasını çok arzu ediyoruz.” şeklinde konuştu.

Abone ol