Ana içeriğe atla

Girişimcilik; ekonomiyi değiştirmenin yoludur

Sabancı Üniversitesi Bilim ve Kültür Cumartesileri’nin ikinci döneminde 2 Mart 2013 Cumartesi günü Ziya Boyacıgiller, Girişimcilik ve Başarı dersini verdi.

Derste, “İnsanı girişimci olması için ne motive eder? Kimler girişimci olur? Ne şartlarda girişimci başarılı olur? Her girişimci başarılı mıdır?” gibi girişimcilik konusunu anlamaya yarayacak bilgileri katılımcılarla paylaştı

Girişimciliğin bir pazarlama, finans vb. gibi bir meslek olduğunu belirten Boyacıgiller, katılımcılardan gelen soruları da yanıtladı.

“Girişimcilik; iş, refah ve zenginlik yaratmanın lokomotifidir”
Ziya Boyacıgiller “Girişimcilik bir meslek. Bu süreçten geçerken hesaplayamadığınız, duygusal olarak ekonomik olarak nasıl çözümler ürettiniz? Girişimci üzülemez mi?” sorusunu şöyle yanıtladı: O kadar çok çalışıyorsunuz ki bilemiyorsunuz. Haftalarca çalıştığımız zamanlar oldu. Masaların altında uyuduğumuz zamanlar oldu.

Boyacıgiller sözlerine girişimciliğin iş, refah ve zenginlik yaratmanın yolu olduğunu söyleyerek devam ederken, ekonomiyi değiştirmenin bir yolu olduğunun altını çizdi.

Katılımcılardan gelen “Dünyadaki en girişimci ülke neresi?” sorusuna ”İlk akla gelen Amerika Almanya ama değil. Verecek iş olmadığı için dünyadaki en az gelişmiş ülke olan Nijerya’da herkes kendi şirketini kuruyor” şeklinde yanıt verdi.

Girişimciliğin geniş yelpazesi olduğuna dikkat çeken Ziya Boyacıgiller, “Bir bakıyorsunuz ki Mark Zuckenberg zengin oldu fakat simit satan adam da girişimci. Bir yandan ihtiyaç nedeniyle girişimci var. Öbürü fırsat nedeniyle iş başlatan girişimci, daha çok üniversiteli orta yaş kesiminden geliyor” dedi.

“Başarılı olmak için zekâ yetmiyor, değişken düşünce yapısına sahip olunması gerek”
Girişimcilikte başarı için zekâ, iştah / arzu, sabır ve şans faktörlerinin etkili olduğunu belirten Boyacıgiller, “Zekâ tek başına yetmiyor. Zekâ, düşünce yapısı katı ve gelişken olmak üzere ikiye ayrılıyor. Katı düşünen insanlar zeki olsalar bile risk almıyorlar, geliştiremeyeceklerini düşünüyor fakat gelişken olan yapamayacağını bilse bile deniyor tecrübe kazanıyor” dedi ve başarılı olmak için zekânın yeterli olmadığını, değişken düşence yapısına sahip olunması gerektiğini ekledi.

Robert Kiyoraki’nin iş hayatı modelini anlattı
Ziya Boyacıgiller, Robert Kiyoraki’nin dört aşamada ele aldığı iş hayatı modelini anlattı. İlk aşamada çalışan olarak başlanıyor ve deneyim kazanılıyor. İkinci aşamada küçük iş sahibi fırsatı çıkıyor, üçüncü aşamlada büyük iş sahibi olunuyor, dördüncü ve son aşamada yatırımcı olunabiliyor.

Ziya Boyacıgiller derse, girişimcinin amacının ihtiyacı en iyi şekilde karşılamak olduğunu ve girişimcinin labirente koyulmuş gibi çıkar yol bulmaya çalıştığını çünkü o yolu bilen olmadığını söyleyerek son verdi.

Liselerarası Matematik Yarışması ilk turu başladı

Bu sene beşincisi düzenlenecek olan Sabancı Üniversitesi Liselerarası Matematik Yarışması, İstanbul’daki lise öğrencilerinin olimpiyat seviyesindeki Matematik bilgilerini ölçmenin yanı sıra, öğrencilere matematiği sevdirerek onları çalışmaya teşvik edecek.


5. Sabancı Üniversitesi Liselerarası Matematik Yarışması’nın ilk turu 15 Mart 2013 Cuma günü 14.00-16.00 arasında, ikinci turu ise 22 Mart 2013 Cuma günü düzenlenecek.

İlk tura katılması beklenen 350-400 lise öğrencisi arasında 2 saat sürecek olan birinci aşama sınavı sonrası yapılacak olan sıralamada en yüksek dereceyi elde eden ilk 20 öğrenci, ikinci aşamaya katılmaya hak kazancak.

İkinci aşama ise 2 bölüm halinde toplam 3 saat sürecek olup, yazılı sorulardan oluşan, öğrencilerin seviyelerinin biraz daha farklı alanlarda ölçüleceği bir tur olacak.

2. Aşama’nın sonunda ise yarışmanın ödülleri sahiplerini bulacak.



Şen kahkahaları ile pozitif ve mutlu bir eğitimci: Deniz Kurtoğlu Eken

Deniz Kurtoğlu Eken: “Edindiğin bilgileri, deneyimleri paylaştıkça ve insanlardan enerji anlamında olumlu geri dönüş aldıkça dünyalar sizin oluyor.  Düşünüyorum da zaten başka ne için yaşıyor olabiliriz?" 

“Özür dilemesini bilmek çok önemli ve çok özel bir şey, bir güç kaybı ya da zayıflık değil. Yani ‘Galiba seni kırdım, üzdüm özür dilerim’ diyebilmek çok güzel bir şey. Bu konuda hem kendime hem başkalarına örnek olmaya çalışıyorum.”

2002 -2012 yılları arasında Sabancı Üniversitesi Diller Okulu’nun direktörlüğünü yaptı. Öğretmen olmayı, dil eğitimi alanında uzman olmayı bilinçli olarak tercih etmiş. Her zaman canlı, kendine özel giyim tarzı, çevresi ile sıcak ve pozitif iletişimi, şen kahkahaları ile Çarşamba Sohbetlerinin ikinci konuğu Deniz Kurtoğlu Eken oldu. Deniz Kurtoğlu ile geçmişten, eğitimden, Türkiye’deki ve Sabancı Üniversitesi’ndeki dil okullarının durumuna, çocuk eğitiminden, içinde kalan sahne aşkına kadar çok çeşitli konularda rahat bir sohbet gerçekleştirdik. Bugün birinci bölümü, haftaya da ikinci bölümü okuyacaksınız.

Eğitimci olmayı bilinçli olarak mı tercih ettin yoksa rastlantı sonucu mu oldun?
Üniversitede İngiliz dili ve edebiyatı okudum.  Benden üç yaş büyük ablam Hacettepe’de İngiliz dili ve edebiyatı okuyordu ve çok mutluydu. Benim için o bir rol modeldi. Onunla, ilkokuldan üniversite sonuna kadar gittiğimiz bütün okullar, sonra da meslek, hep aynıdır. Şimdi de hala öyle. Dile olan sevgim zaten ilkokulda, ortaokulda ve lisede çoktu. Ablamın bu meslekte ne kadar mutlu olduğunu görünce, üniversite giriş sınavında ben de dille ilgili bölümleri yazdım. Çok severek okudum edebiyatı, hatta bölümü birincilikle bitirdim. Tam o yıl, 87’de Bilkent Üniversitesi ilk defa dil öğretmeni alımlarına başlamıştı; hazırlık okuluna İngilizce öğretmeni alıyorlardı.  Sonuçta dil olarak zaten seviyorum, niye olmasın dedim ve başvurdum. Mesleğimin kapısından giriş öyle oldu, böylece dil eğitimcisi oldum. Edebiyatı düşünürken dil eğitimi oldu, şimdi dönüp baktığımda hiç pişman değilim. Mesleğimde, öğretmen eğitiminden idareciliğe kadar birçok değişik roller üstlendim.  Araştırma boyutu içeren müfredatta, değerlendirme çalışmalarında birçok çalışmalar yaptım, durduğum yerde durmadım ve bu sayede de büyüdüm. O şekilde oldu eğitime girişim.


Mutlu bir eğitimci misin?
Mutluyum, evet. Bir de, üretmek, paylaşmak, sunmak, yaratmak, paylaşmaktan da korkmamak. Bu açıdan baktığımızda Türkiye’de geldiğimiz yerden çok mutluyum. Yöneticiliğimin ikinci yılında, değişik üniversitelerin hazırlık okulu sistemlerini öğrenelim, tüm okullar bilgilerini birbiriyle paylaşsın diye bütün üniversitelere anket gönderdim. Cevaplar için epey uzun zaman aralığı vermeme ve sonra da bu süreyi uzatmama rağmen toplam  36 veya 37 yerden cevap geldi. Ben bunun az olduğunu düşünüyordum ve mutlu değildim ama  o zamanki Rektörümüz Tosun hoca, “Memnun olmalısın, bu Türkiye koşullarında epey iyi bir sayı” dedi.

Şimdi ise Türkiye’deki tüm yabancı diller yüksek okulları ile çok sıkı iletişim halindeyiz. İnsanlar çok daha paylaşımcı, açık, çalışmalarını ve deneyimlerini aktararak birbirlerine görüşlerini soruyorlar. Anket cevaplandırma sayısı yine düşük çünkü insanlar üşenip doldurmuyor ama artık çok daha fazla paylaşılan şeyler oluyor, bu beni çok mutlu ediyor, iyi örnekler paylaşılıyor. Sabancı Diller Okulu olarak kendimize baktığımda, bilgi paylaşımı açısından çok açık davrandığımızı görüyorum. İnternet sitemize çok doküman koyuyoruz ve “Gelenleri alın, bakın, biz bunu yaptık, işinize yarayacaksa bu dokümanı siz de kullanın” diyoruz. Bu bize hem mutluluk, hem gurur veriyor. “Bir dakika, o bizim materyalimiz ya da kitapçığımız, kullanamazsınız” diyen kurumlar hala var ama, gittikçe azalacaklarını düşünüyorum. Mesleğimizde paylaşımın artması çok hoşuma gidiyor.

Diller Okulu binasına girdiğim zaman, burası bana kampüs içinde ayrı bir dünya gibi geliyor. Öncelikle çok ferah buluyorum, müthiş renkli, okulun tüm çalışanları, hocaları, çalışma odalarının kapıları açık olduğunda bakıyorum insanda güzel duygular uyandırıyor. Bazı odalardan çok güzel müzik sesi işitiyorum. Kadınlar ağırlıkta burada, yanılıyor muyum? Bu okulun direktörlüğünü on yıl boyunca sen yaptın,  senden sonra da bir kadın oldu, halef-selef her ikinizde de renklilik var. Özel hayatını bilemiyorum ama, okuldaki eğitim dışındaki alanlarda, sosyal ortamda da çok renkli, neşeli, canlı bir insansın. Bu renklilik üzerine biraz konuşsak, ne dersin?
O renkler olmasa zaten herhalde yaşayamazdım diye düşünüyorum, yani çeşit anlamında da, değişiklik anlamında da. Kariyerimde işte çok örnekleri var, hiç unutmuyorum, Bilkent’te bir defa müdürün odasına çağrılmıştım; ’91 yılında Amerika dönüşü müdire hanım odasına çağırmış ve taktığım hızmanın ne ifade ettiğini sormuştu, tatlı tatlı uyarmıştı beni. Bir  defa da öğretmen eğitimi mülakatım başarılı geçmesine rağmen  verilen geri bildirimde, kıyafetimle ilgili bir yorum vardı. “Biraz kıyafetine dikkat etsen” diye uyarı almıştım. Ama bana sorarsanız, renkli giyinen, değişik giyinmeyi seven bir insandım. Renklilik bazen insanın başını tatlı belaya da sokabiliyor demek ki ama ben renkliliği hem mecazi hem de kelime anlamı olarak çok seviyorum.
El becerisi gerektiren işlerle uğraşmayı da çok seviyorum. Bu aralar deli gibi tığ işi yapıyorum. O yün senin, bu ip benim, parlak olsun, renkli olsun, battaniye, paspas gibi şeyler örüyorum, boncuk işliyorum, yüzük yapıyorum. Yaptığım objeleri insanlara hediye ediyorum. Bazen tanımadığım insanlara da. Bu beni çok mutlu ediyor. Bunlar değişik ve hayatıma anlam katan şeyler. Hani renklilik derken, renklilik sadece obje, masama koyduğum bir eşya falan değil, insanlarla olan iletişim, mesela geçenlerde hastanede çalışan çok fazla tanımadığım, son derece güler yüzlü, her işim düştüğünde hatır soran kibar bir çalışan hanımın güzel yüzünü görünce o kadar mutlu oluyorum ki orada bir dükkan vardı, gittim ona bir fular aldım, “Güler yüzün hiç solmasın” diyerek hediye ettim, elini tuttum. Tabii ki çok mutlu oldu, ama inanın belki ben ondan daha çok mutlu oldum.  

       

İnsanın kendi uzmanlık alanı dışındaki konularda okuması da ayrı bir zenginlik sağlıyor. Çünkü ilham başka şeylerden geliyor. Gittiğim her toplantıda, her yaptığım sunumda, yalnızca kendi alanlarında okumamalarını, bambaşka konulara ilgi duymanın insanın ufkunu açtığını meslektaşlarımla paylaşıyorum. Okuduğum kitaplar arasında psikoloji kitapları var, kuantum fiziğini anlamaya çalışıyorum, çok değişik fikirler buluyorum. Düzenli okuduğum popüler psikoloji, sosyoloji, kişisel gelişim kitapları var. İngiliz dili eğitimi konusunda aslında çok az okuyorum diyebilirim. Mesela yöneticilikle ilgili okuyorum, ama daha ziyade insanın kendisini geliştirmesine yönelik kitaplar ilham veriyor ve bundan çok mutlu oluyorum. Ama bu bilgileri paylaşmadan olmuyor, paylaşmazsak kendi içinizde kalıyor, paylaştıkça ve insanlardan enerji anlamında olumlu geri bildirim alınca dünyalar sizin oluyor.  Düşünüyorum da zaten başka ne için yaşıyor olabiliriz? İş, aile ya da arkadaşlık ilişkilerinde küçük kişisel hırslar tamamen yok edilemez ama huzur, refah ve insanın mutlu gelip, mutlu gidebilmesi için kişisel gelişimin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak istiyorum.

İnsanın kendisiyle barışık olmasını kastediyorsun.
Evet ama işte o hemen pat diye olacak bir şey değil.



Mümkün değil elbette, herhalde insan ölene kadar,  çocukluk, gençlik, ergenlik, olgunluk yaşamının tüm evrelerinde kişiliğindeki sivri taraflarını törpüleme çabası içinde oluyor.
Evet kesinlikle öyle. Mesela, özür dilemesini bilmek yani bu o kadar önemli bir şey ki ben bilinçli olarak hep kendimi bu anlamda sorguluyorum. Oğlumdan özür dilemek mesela. Yani bu niye bizi bu kadar zorluyor diye düşünüyorum ve o konuda da hem kendime hem de başkalarına örnek olmaya çalışıyorum. Yani özür dilemek bir güç kaybı ya da bir zayıflık değil. Tam tersi aslında çok özel bir şey. Yani “Galiba seni kırdım, üzdüm özür dilerim” diyebilmek çok güzel bir şey. “Ama o benden özür dilemiyor, onun için ben de özür dilemem” diye düşündüğün anda o kısır döngü dediğimiz başı sonu olmayan çarkın içine düşüyoruz. Bazı davranışları hep başkalarından beklemek doğru değil. Her yıl seminer için okula gelen psikoloğumuzdan, insanın kendisi ile davranışının ayrı olduğunu öğrendik.  Yani benim davranışım ben değil. Sen davranışımı görüyorsun, beni görmüyorsun. Böyle düşünmeye başladığınız zaman, size gelen ters bir şey varsa o kişiden ya da o bireyden dolayı değil, davranıştan dolayı diye düşündüğünüzde olayı biraz daha kişiden ayırabiliyorsunuz.  Yani Deniz’in davranışını beğenmedim demek başka, Deniz’i beğenmiyorum demek başka. Bu  gerçekten çok güçlü bir düşünce tarzı, ben bunu yıllardır arkadaşlarımla paylaşıyorum, insanları bu yönde düşünmeye teşvik ediyorum. Öteki türlü “Yahu sen ne biçim adamsın?”, “O ne biçim insan” demek en kolay yol. İşin kolayına kaçarsan “Boş ver onunla da uğraşılır mı?” diye düşünebilirsin. Uğraşılır elbette. Sen kişiyle uğraşmıyorsun ki, her kişi özel, her kişi kendine özel bir birey. Ama bizim gördüğümüz düşünce tarzları, davranışlar seninkine uyar ya da uymayabilir, genelde biz bu davranışları görüyoruz. Çenem düştü!



Bildiğim ve gördüğüm kadarıyla ayakkabıya düşkünsün. Bu bizim ortak noktamız gibi.
Bu konuyu sormasaydın şaşardım doğrusu.

Kaç çift ayakkabın var?
Bak bu ilginç bir soru, inan fazla yok.



Öyle mi sanki çok varmış gibi algılanıyor.
Senin kaç tane var? Yazlık, kışlık beraber mi sayacağız?

Emin değilim ama sanırım 30-40 tane var.
Benim o kadar yok. Ayakkabılarım göze çarpan renk ve değişik modelde olduğu için dikkat çekiyor. Yazın iki hafta Sabancı dışında hocalara yaptığımız öğretmen eğitimi kursumuz var. 3-4 yıl önce bir yaz kursu sırasında Kadıköy’den pembe bantlı bir ayakkabı almıştım. Çok matah bir şey olmamasına rağmen öyle bir sükse yaptı ki kursa katılan dört öğretmen arkadaş Kadıköy’deki dükkana gitti ve açık kahverengi, yeşil, sarı, pembe tüm renklerden satın aldı. Sonra rengarenk ayakkabılarımızla fotoğraf çektirdik ve çok eğlendik. Böyle bir ayakkabı muhabbeti yaşadık. Herhalde bu da renkliliğin bir parçası olsa gerek. El işini, bir şeyi başka bir şeye uydurmayı seviyorum. Evde de oğlum bir eşyayı getirip “Anne bunun bilmem nesi kopmuş nasıl yapacağız?” dediğinde hemen aklıma bir çözüm geliyor yapıyoruz, onun da benim de çok hoşumuza gidiyor. Oğlum da başka şeylerde, “Anne bak, şunu şuraya taktım, bunu buraya yapıştırdım” diyor.



Evet sanırım böyle şeylerle uğraşmak çocuklarda yaratıcı zekayı  geliştiriyor. Giysilerin, ayakkabıların ve takıların ile okulun en renkli kadınlarından birisin. Bir de kampüsteki yılbaşı partilerinde dans figürlerinle de hafızalardasın.
Evet ama dans meselesinde eskiye göre formdan düştüm. Dans etmeyi eskiden beri çok severim. Şimdi biz Ali Hoca’yla yani eşimle evlenmeden önce o da Bilkent’teydi, onunla çok uzun yıllar sınıf  paylaştık. Ankara’da o zamanlar Paradise Disko vardı. Cuma akşamı giderdik kapanış saati olan sabah dörde kadar deliler gibi dans ederdik. Cumartesi günü tekrar giderdik akşam yine orayı biz kapatırdık. DJ Uğur vardı, o paydos edene kadar mekandan çıkmazdık. Hatta bir gün ayakkabımın topuğu kopmuştu, Ali’yi orada bırakıp eve gidip ayakkabımı değiştirip diskoya dönüp dans etmeye devam etmiştim. Yani dans konusunda o kadar çılgındık ve bayılırdım uçarcasına dans etmeye. Hala da seviyorum dans etmeyi ama sanırım biraz duruldum. Dans etmeyi kendimi ifade etmemin bir başka yolu olarak gördüğüm için hoşuma gidiyor. Tiyatroyu da dans gibi kendimi ifade etmemin bir şekli olarak görüyorum. Üniversitede neredeyse her yıl tiyatroda oynadım. Hala rüyalarımda en büyük kabus olarak repliklerimi unuttuğumu görürüm. Uyandığımda bir süre, gerçekten de  oyuna çıkacakmışım, 10 dakika kalmış gibi telaşlanırım. Bu konuda kendime şaşırıyorum çünkü o yıllar çok geride kaldı artık. Tabii bunun psikolojik analizini bir uzman yapsa kimbilir ne söyler.

devam edecek...

Snowİst'te Sabancılı Farkı

Sporcu öğrencimiz Mehmet Ali Ünal, Türkiye Üniversiteler Sporları Federasyonu Snowİst Snowboard yarışlarında İstanbul 2.si oldu.

Her ay bir yönetmen SSM’de!

Sinemaseverler, Atilla Dorsay ve Zeki Demirkubuz’la Mart ayında SSM’de buluşuyor!



Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, usta sinema yazarı Atilla Dorsay’ı yönetmen ve oyuncularla bir araya getiriyor. Her ay gerçekleştirilecek etkinlikte, bir film temel alınacak ve Atilla Dorsay’ın moderatörlüğünde yönetmen ve oyuncuların katılımıyla bir panel gerçekleştirilecek.

İlk etkinlik 27 Mart Çarşamba günü saat 19.00’da düzenlenecek.

Zeki Demirkubuz’un “Yeraltı” filminin ele alınacağı bu etkinlik filmin izlenmesiyle başlayacak, ardından Zeki Demirkubuz’un sinemaseverlerle buluşacağı bir panelle devam edecek. SSM Galeri Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek panele ek olarak, Mart ayı boyunca Zeki Demirkubuz'un Üçüncü Sayfa, Yazgı ve Kader filmleri SSM 'the Seed'de izlenebilecek.

Sinema etkinliği, Nisan ayında Yeşim Ustaoğlu'nun “Araf” filmi ve Mayıs ayında ise Reis Çelik'in “Lal Gece” filminin gösterimi ve filmler üzerine Atilla Dorsay’ın yönetmen ve oyuncular eşliğinde gerçekleştireceği panellerle devam edecek. Ayrıca, Nisan ayında Yeşim Ustaoğlu filmleri, Mayıs ayında ise Reis Çelik filmleri “the Seed” salonunda gösterilecek.

Mart ayı Film Gösterim Programı


Üçüncü Sayfa
   
10 Mart – 14.00

Yazgı
   
17 Mart – 14.00

Kader
   
24 Mart – 14.00


Film gösterimleri ve panel katılımı müze ziyaretçilerine ücretsizdir.


Mezunumuz Global Mobile Awards'ta Finalde!

Sanayi Liderleri Elektronik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimi Programı 2007 Mezunumuz Ergi Şener'in (BSEL'05 & MSEECS-LFI'07) sorumluluğunda geliştirilen “Turkcell Wallet” ürünü, Global Mobile Awards - Best NFC/Mobile Money kategorisinde finalde yer aldı.

Ergi Şener 25-28 Şubat tarihleri arasında gerçekleşen GSMA Mobile World Congress (Barcelona) kapsamında Mobile World Live TV’de bir röportaj gerçekleştirdi. Röportaj canlı olarak ve sonrasında da pek çok tekrarıyla kongrede, bölgedeki ekranlarda ve otellerde gösterildi.

İzlemek için tıklayınız



Günlük hayatta cüzdan ihtiyacını ortadan kaldırma vizyonu ile geliştirilen Turkcell Cuzdan, tüm telefonlarda çalışabilen, dünyanın en gelişmiş mobil cüzdan çözümü olarak tanımlanıyor. Turkcell Cuzdan aynı zamanda, GSMA, Gemalto ve MasterCard tarafından case study olarak incelenmiştir.

Ergi Şener'İn GSMA Mobile World Congress izlenimleri için tıklayınız.

Mezunumuz Ergi Şener'in Turkcell'deki ürün yöneticiliği sırasında  dünyada ilk olarak yapılan lansmanlar ve kazanılan başarılar şöyle:

Visa & Yapı Kredi Bankası işbirliğiyle iCarte ile iPhone için Avrupa’da ilk temassız ödeme çözümü
MasterCard işbirliğiyle geliştirilen dünyanın ilk birden fazla bankanın ödeme uygulamalarını SIM kart üzerinde destekleyen ticari NFC çözümü
NFC’li akıllı telefon T20 (Dünyadaki ilk standart NFC çözümlü Android işletim sistemli telefonlardan biri)
Ticket Restaurant ile birlikte dünyada ilk temassız yemek çeki pilot uygulaması
Mastercard onaylı Avrupa’nın ilk operatör TSM’i (Güvenli Servis Yönetimi)
Turkcell T11 ile dünyanın ilk NFC bazlı standart otoyol ödeme sistemi
BlackBerry için dünyanın ilk NFC bazlı mobil cüzdan çözümü
Turkcell MaxiPLUS5 ile dünyada bir ilk: NFC Magnet okutularak çalışan Mobil Sipariş uygulaması
Best Mobile Transaction (NFC) Solution Award in SIMagine 2011
Payment System of the Year by Payment Systems Magazine in Stars of the Year Competition
Mezunumuzu tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.

Asif Şabanoviç'in başarısı

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Asif Şabanoviç Bosna Hersek Bilim ve Sanat Akademisi (ANUBIH) üyesi oldu.

Bosna Hersek Bilim ve Sanat Akademisi (ANUBIH) Hakkında:

Bosna Hersek Bilim ve Sanat Akademisi (ANUBIH),1966 yılında Bosna Hersek Bilim Derneği'nin bünyesinde, bölgedeki en yüksek sanat ve bilim kurumu olarak ortaya çıktı. ANUBiH bugün ülkede sanat ve bilimin yükselmesi için faaliyet göstermektedir. Bağımsız ve özerk bir kurum olan Akademi, sadece bilim ilkeleri ve menfaatleri doğrultusunda, üyelerinin özgür iradesi temelinde yönetilmektedir. ANUBIH'in Sosyal Bilimler, Beşeri Bilimler, Tıp, Doğa Bilimleri ve Matematik ile Teknik Bilimler olmak üzere beş bölümü bulunmaktadır.  Bölümler, Akademi'nin bilim ve sanat alanındaki temel faaliyetlerini yürütür.  Akademi'nin üye sayısı yasa gereği 55 ile sınırlandırılmıştır.

ANUBIH üyeleri, çeşitli faaliyet alanlarında uzmanlaşmış, Bosna kökenli ileri gelen bilim insanları ve sanatçılar arasından seçilir.  ANUBiH Genel Kurulu, Akademi üyelerinin aday gösterdiği A. Şabanoviç'i Teknik Bilimler Bölümü'ne oybirliğiyle seçmiştir.  Bölümün halihazırda 9 üyesi bulunmaktadır.

Mezunumuza yarım milyon dolarlık fon

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi 2004 Mezunumuz Emre Salman, National Science Foundation'dan CAREER ödülü aldı.


Beş yıllık ve yaklaşık yarım milyon dolarlık bu araştırma fonu, mezunumuzun enerji verimliliği yüksek üç boyutlu entegre devreler alanında yaptığı araştırmaları destekleyecek. Bu araştırmalar, yarı iletken endüstrisi ile sıkı bir ilişki içerisinde olup National Science Foundation ile birlikte Semiconductor Research Corporation tarafından da destekleniyor.

Emre Salman'ın aynı zamanda 2012 Eylül ayında yayımlanan "High Performance Integrated Circuit Design" isimli kitabı bir kaç üniversitede ders kitabı olarak okutuluyor. Yaklaşık 700 sayfa olan kitap McGraw-Hill tarafından basıldı.

Emre Salman Hakkında;

Sabancı Üniversitesi'nden sonra, yüksek lisans ve doktora derecelerini University of Rochester'da tamamladı. Doktora boyunca Synopsys ve Freescale Semiconductor gibi şirketlerde araştırma ve geliştirme mühendisi olarak çalıştı. Bir senelik doktora üstü araştırmacı görevi ardından, 2010'da SUNY Stony Brook Universitesi'nde yardımcı doçent oldu. 2011 yılından bu yana aynı üniversitede "Nanoscale Circuits and Systems (NanoCAS)" isimli araştırma laboratuvarının direktörlüğünü yapıyor.

Borsa’yı 8 Mart’ta kadın direktörler açtı

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu’nun Bağımsız Kadın Direktörler (BKD)veri tabanında yer alan kadınlar 8Mart Dünya Kadınlar Günü’ndeİMKBaçılış gongunu çalarak görev almaya hazırolduklarını İMKB şirketlerine ve kamuoyuna beyan ettiler.



Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu, İsveç Hükümeti’ninfinansal desteği ve Egon Zehnder International işe işbirliği içinde başlattığı Bağımsız Kadın Direktörler Projesi (BKD) veritabanında yer alan kadınlar, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde gongu çalarak işlemleri başlattılar.

Gong çalma törenine BKD veritabanındaki kadın direktörlerin yanı sıra; Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü ve Bağımsız Kadın Direktörler Projesi Direktörü Melsa Ararat, Egon Zehnder International İstanbul Ofisi Yönetici Ortağı Murat Yeşildere, Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Nakiye Boyacıgiller, KAGİDER adına Başkan ve Bağımsız Kadın Direktörler Projesi Danışma Kurulu Eş Başkanı Gülden Türktan, İMKB Yönetim Kurulu Üyesi Cavidan Konuralp,  Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği adına Yönetim Kurulu Üyesi Murat Doğu, Türkiye Yatırımcı İlişkileri Derneği adına Başkan Yardımcısı Özge Bulut Maraşlı, Borsa Uzmanları Derneği adına Ayfer Çor, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı adına Bakanlık Müşaviri Şengül Altan Arslan, Sermaye Piyasaları Kurulu adına Kurumsal Yatırımcılar Daire Başkanı Esra Ada Vural katıldılar.



Törende konuşma yapan Melsa Ararat “Türkiye’nin dinamik ve büyüyen ekonomisi dış finansman kaynaklarına şiddetle ihtiyaç duymakta. Kadınların yönetim kurullarında bağımsız üyeler olarak yer alması hem şirket yönetim kurullarının işlevselliğini arttırarak yatırımcılara güven verecek, hem de Türkiye şirketlerinin karar kalitesinin iyileşmesini sağlayacaktır. Projemize İMKB şirketlerinin gösterdiği ilgi yönetim kurullarının işlevselliğinin artırılması konusunda bağımsız üyelere verilen artan önemin ve kadınlara duyulan güvenin bir göstergesi. 8 Mart’ta İMKB’nin yanı sıra NYSE ve NYSE Euronext’inAmsterdam, Brussels, Lizbon ve Paris  borsaları da kadın liderlerle açılacak ve kapanacak” dedi.

İMKB Yönetim Kurulu Üyesi Cavidan Konuralp konuşmasında “Hepimiz için çok anlamlı olan bugün, çok önemli bir süreci yöneten Bağımsız Kadın Direktörler projesi kapsamında, şirketlerin kadın yönetim kurulu üyesi bulmalarının kolaylaştırılması ve kadınların yönetim kurulu üyeliğinin önündeki engellerin aşılmasını hedefleyen Bağımsız Kadın Direktörler girişimini borsamızda ağırlamanın kıvanç ve mutluluğunu yaşıyoruz. Sürdürülebilir Borsalar İnisiyatifi’nin ilk imzacılarından olan Borsamız, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Borsa işlemlerini başlatacak gongu, Bağımsız Kadın Direktörler veri tabanında yer alan kadınların çalışmasını sağlayarak, kadınların karar mekanizmalarında yer almasının sürdürülebilir finans ve sürdürülebilir kalkınma açısından önemini bir kez daha vurgulamaktadır.Ülkemizin bu konudaki potansiyelini harekete geçirmek adına çok önemli bir görevi ifa eden inisiyatifin yönetici ve gönüllülerine en kalbi şükranlarımı sunuyor, hepinize hayırlı çalışmalar diliyorum” dedi.

SPK Başkanı Vahdettin Ertaş ise gönderdiği mesaj ile desteğini gösterdi. Vahdettin Ertaş mesajında “Sermaye Piyasası Kurulu olarak, iyi yönetimin temelinde kadınların varlığını aradığımızı, yayınladığımız Kurumsal Yönetim İlkeleri ile daha önce gündeme getirmiştik. Şirket yönetim kurullarında görevli veya görev almaya hazır, gerekli donanıma sahip kadınların bu kurullarda istihdam edilmesinin önündeki engelleri kaldıracak ve şirketleri bu konuda teşvik edecek olan Bağımsız Kadın Direktörler Projesi’ni bu anlamda Kurulumuzun çalışmalarının devamı saydığımızı ifade etmek istiyorum. Bu vesile ile tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar gününü kutluyor, gelişen ülkemizde iş hayatının her alanında kendini gösteren kadınlarımızın tepe yönetiminde ve üst düzey karar mekanizmalarında da hak ettikleri ağırlığı kazanmalarını diliyorum” dedi.

Konuşmaların ardından gong çalınarak işlem başlatıldı.

BKD veri tabanı Avrupa şirketlerinin yönetim kurulu başkanlarının incelemesine açıldı

BKD projesi kapsamında, SPK Kurumsal Yönetim İlkeleri’nde yer alan her halka açık şirketin yönetim kurullarında görevli veya görev almaya hazır, yeterli donanıma sahip 300’e yakın kadından oluşan bir veri tabanı oluşturdu. Proje ile şirketlerin kadın yönetim kurulu üyesi bulmalarının kolaylaştırılması ve kadınların yönetim kurulu üyeliğinin önündeki engellerin aşılması hedefleniyor. BKD projesi ayrıca Avrupa’nın önde gelen 100üniversitesinin bir araya gelerek başlattığı Küresel Kadın Direktörler (Global Board Ready Women)  girişiminin Türkiye ayağını temsil ediyor. Financial Times ortaklığı ile sürdürülen proje kapsamında oluşturulan ve Türkiye’den kadınları da içeren veri tabanı, 8 Mart tarihinde 2 ay süreyle Avrupa şirketlerinin yönetim kurulu başkanlarının incelemesine açıldı. Aynı gün sadece üyelere açık olan ve tüm dünyada yönetim kurulu üyelerinin bağlantı kurmalarına olanak veren BoardEx, veri tabanını direktör kadınların erişimine açtı.

SSM, koleksiyonları dijitalde!

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin, 10. yıl projeleri kapsamında başlattığı en önemli çalışmalardan biri olan digitalSSM, Haziran 2013 itibarıyla kullanıma açılıyor.

SSM’nin, Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi’yle birlikte gerçekleştirdiği digitalSSM, Türkiye’de bir müzeye ait tüm koleksiyon ve arşivlerin dijital ortama aktarıldığı öncü bir proje olma özelliğini taşıyor. Proje kapsamında, Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu, Resim Koleksiyonu, Abidin Dino Arşivi ve Emirgan Arşivi’ne ait tüm bilgiler, 77.000’den fazla yüksek çözünürlüklü görsel eşliğinde, digitalSSM web sitesinde yer alacak.

Tarama ve arşivleme işlemi uluslararası standartlara göre yapılan, Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan proje için Yale Üniversitesi ve Purdue Üniversitesi gibi dünyanın saygın üniversiteleri ve kurumları tarafından da tercih edilen ‘CONTENTdm’ yazılımı kullanıldı. Dünyanın her yerinden SSM koleksiyon ve arşivlerine erişimi mümkün kılacak projenin yazılımı, araştırma yapmayı kolaylaştırıcı, gelişmiş bir anahtar kelime ile arama sistemini de içeriyor. digitalSSM projesinin, yurtiçi ve yurtdışından akademisyenler, araştırmacılar, müzeciler, Türk ve İslam sanatına ilgi duyanlar, koleksiyonerler ve sanat tarihi öğrencilerinin faydalanabileceği önemli bir kaynak olarak, Türkiye’nin kültürel mirasına büyük katkı sağlaması bekleniyor.

Abone ol