Ana içeriğe atla

“4+4+4” Sonrasında...

“4+4+4” Sonrasında Okulöncesi Eğitimde Neler Oluyor?



- Eğitim sisteminde “4+4+4 “düzenlemesinin uygulamaya konulduğu yeni eğitim yılına ilişkin ilk veriler; Türkiye’de toplumun okulöncesi eğitime talebinin artarak devam ettiğini ve bütüncül olarak bakıldığında 36-72 ay yaş grubunda okullulaşma oranlarının yükseldiğini gösteriyor.

- Öte yandan, bu yükselişin, yeni düzenlemeyle birlikte zorunlu eğitim kapsamına alınan ve kayıtları ilkokula yapılan çocukları da kapsadığının altını çizmek önemlidir.

- Çocukların daha erken yaşta okula gitmesi, bilimsel çalışmaların önemini ortaya koyduğu ve toplumun esas talebi olan okulöncesi eğitimin ihtiyaç sahiplerince erişilebilir olduğu anlamına gelmiyor. 

- 5 yaş grubunda olan ve gelecek yıl ilkokula başlayacak her 10 çocuktan 4’ünün, gelişimleri için kritik önemi olan okulöncesi eğitimin dışında olduğu görülüyor.

- Bu durum, “4+4+4” düzenlemesinin, MEB’in 60-72 ay yaş grubunda % 100 okullulaşma hedefine ulaşma gayretlerini zorlaştırdığını gösteriyor.

Rapor için tıklayınız

Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) ve Eğitim Reformu Girişimi (ERG), “4+4+4” düzenlemesini takiben, yeni eğitim yılındaki okullulaşma oranlarını da dikkate alarak bir rapor hazırladı. “Erken Çocukluk Eğitimi ve ‘4+4+4’ Düzenlemesi” başlıklı rapor Türkiye’de okulöncesi eğitime ilişkin son durumu ve çözüm önerilerini ortaya koyuyor.

Raporda, “4+4+4” düzenlemesi sonucunda 48-60 ay yaş grubunun da öncelik haline geldiğine ve bu yaş grubunda 2012-2013 eğitim-öğretim yılındaki okullulaşma oranının bir yıl öncekine göre 13,2 yüzde puanlık bir artışla % 35,6’ya yükseldiğine değiniliyor. 2012’deki düzenlemenin katkı yaptığı bu kayda değer artışın, toplumda okulöncesi eğitime olan talebi göstermesi açısından da çok önemli olduğu vurgulanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın % 100 okullulaşma hedefini tutturmak için kamunun daha fazla irade göstermesine ve yatırım yapmasına ihtiyaç olduğu belirtiliyor. 
Rapordaki verilere göre, velilerin isteğine bağlı olarak ilkokula kaydına izin verilen okulöncesi 5 yaş çağ nüfusunun sadece % 14’ü ilkokula başlamış. Bu yaş grubunda okulöncesi eğitime kayıt yapan öğrenci oranı ise % 48. Bu da velilerin bu yaş grubunda çocuklarını ilkokul yerine okulöncesi eğitime yönlendirmeyi tercih ettiklerini gösteriyor.

Ek olarak, bu veriler ışığında, geriye kalan % 38’lik dilimdeki çocukların eğitim sisteminin dışında olduklarına ve önümüzdeki eğitim-öğretim döneminde okulöncesi eğitim almadan ilkokula başlayacaklarına dikkat çekiliyor.
Oysa toplumsal refaha ve ekonomik kalkınmaya orta ve uzun vadedeki katkıları araştırmalarla tereddütsüz biçimde ortaya konmuş olan kaliteli okulöncesi eğitimin yaygınlaşması ve ülkemizdeki her çocuğa sunulması gerekiyor. Okulöncesi eğitim yaşama başlarken eşit bir fırsat sunuyor, risk grubundaki ya da özel gereksinimi olan çocukların gelişimine büyük katkı sağlıyor ve hükümetler tarafından desteklenmesi önem arz ediyor. Buna karşın, raporda Türkiye’nin Avrupa’da okulöncesi eğitimin hem ücretli olduğu hem de aileye bu alanda herhangi desteğin sağlanmadığı tek ülke konumunda olduğu belirtiliyor.

Raporda, eğitime başlama yaşındaki yeni düzenlemelerin ardından yapılan uygulamalardan elde edilen verilerin ışığında okulöncesi eğitim ile ilgili çeşitli önerilere de yer veriliyor. Bunlar arasında en dikkat çekici olan; ilköğretim öncesi (4 ya da 5 yaş) en az bir yıl okulöncesi eğitimin zorunlu olması. Rapor, okulöncesi eğitime erişimle doğrudan ilişkili olan kritik bir sorun alanını ödenebilirlik olarak tanımlıyor. Türkiye’de anaokulu/anasınıfı ücretlerinin kaldırılması (okulöncesi eğitimin ücretsiz olması), yoksul ailelere koşullu destek sağlanması ve çalışan annelerin çocuklarının okulöncesi eğitime erişebilmesi için kupon benzeri modellerin tasarlanması, ödenebilirlik kaynaklı sorunların üstesinden gelinmesi için dikkate alınması gereken politika seçenekleri olarak sunuluyor.

Raporda ayrıca, okulöncesi eğitimin farklı hizmet modelleri üzerinden yaygınlaştırılması, toplum temelli uygulamaların önünün açılması, nitelikli bir okulöncesi eğitim için standartların belirlenmesi ve kurumların teşvik edilmesi gibi önerilere de yer veriliyor. Okulöncesi eğitimin niteliği ile ilişkili bir diğer kritik nokta olarak öğretmen niteliği üzerinde duran rapor, anaokulu/anasınıflarında hizmet veren öğretmenlerin üçte birinin okulöncesi öğretmenliğine zemin oluşturan bir formasyona sahip olmadığına işaret ediyor.

Öğretmenlerin yetkinliği erken dönemde özel eğitimde de hızla ilerleme sağlanması gereken bir alan olarak öne sürülüyor. Bu nedenle anaokulu/anasınıflarında ve erken özel eğitimde öğretmenlere kaliteli hizmetiçi eğitim olanaklarının sağlanmasının önemi vurgulanıyor.

Veda Makamı ödüllüleri topladı

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı 2007 Lisans Mezunumuz İpek Kent'in senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini üstlendiği kısa film Veda Makamı, 24. Ankara Uluslararası Film Festivali’nden "En İyi Film", "En İyi Yönetmen" ve "En İyi Senaryo" dahil altı ödülle döndü.



İpek Kent'in yüksek lisans bitirme projesi olan film Kültür Bakanlığı ve Sinema Genel Müdürlüğü'nden yapım desteği aldı. Filmi ailesinden ve arkadaşlarından oluşan küçük, müthiş ve fedakar bir ekip kurararak çektiklerini, kurguladıklarını ve festival yolculuğuna çıkardıklarını belirten Kent'e, filmin kurgusunda mezunumuz Elif Yalçıner (BAVACD'07) eşlik etti. Film afişini ise mezunumuz Nihan Aydın (BAVACD'07) tasarladı.



Veda Makamı hakkında:

Nuri kendi halinde bir adamdır, tek tutkusu keman çalmaktır, ama onu anımsayacak bir dinleyicisi hiç olmamıştır. Nuri intihar müzisyenidir, intihar edeceklere istedikleri veda parçasını çalar, hayatını böyle kazanır. Bir sürü insanın hayatına girer, mümkün mertebe değmeden çıkar, düzeni böyle süregelmiştir, ta ki Azat'la karşılaşana dek.

Çek 'Kara Tiyatro' SGM'de

Çek sanatının en önemli örneklerinden Kara Tiyatro SGM sahnesinde
Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi dünyanın ilk ve en köklü kara tiyatrosunu ağırlıyor

Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi, 15. Devlet Tiyatroları - Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali kapsamında 18 Nisan 2013, Perşembe akşamı, dünyanın ilk ve en köklü kara tiyatrosu, Çek Cumhuriyeti’nden “Kara Tiyatro Srnec”e evsahipliği yapacak.

Kara Tiyatro Srnec dünyanın ilk kara tiyatrosudur. 1961 yılında kurulan tiyatro, bugün kadar 68 farklı ülkede düzenlenen 77 tiyatro festivalinde gösteri yaptı ve tüm dünyadan 5 milyon tiyatrosever tarafından izlendi. Dünyada Çek sanatının önemli örneklerinden biri olan Kara Tiyatro Srnec, Çek Cumhuriyeti’nin en büyük ödüllerinden Devlet Kültür ve Sanat Madalyası (Credit of the State in the Field of Culture and Arts Medal) ile ödüllendirildi.
Kara tiyatronun ayırt edici özelliği; siyah perde, karanlık sahne ve siyah ışık, florasan renklerde kostümler kullanılarak karmaşık görsel illüzyonlar yaratılmasıdır. Bu teknik, oyuncuların dans, mim ve akrobatik hareketleriyle birleşerek unutulmaz sahneler sergiler.

Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi
Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi, 912 kişilik seyirci kapasitesi ile Anadolu Yakası’nın en büyük sanat merkezi olarak hizmet verirken, Sabancı Üniversitesi öğrencileri ve çalışanlarının yanısıra, İstanbullu sanatseverlere zengin programlar sunuyor.

Sabancı Üniversitesi GösteriMerkezi, faaliyete başladığı Nisan 2005 tarihinden bugüne dek birbirinden önemli yerli ve yabancı grupların sahnelediği dünyaca ünlü seçkin oyunları, konserleri, dans gösterilerini, uygun fiya tpolitikası ile her yaştan ve her kesimden sanatseverle buluşturuyor.

Öğrencilerine tartışmayı öğreten eğitimci

Lanfranco Aceti: “Bir akademisyen olarak kendi adınıza yapacağınız şeyler kısıtlıdır. Çünkü en nihayetinde insan ömrü daha kısadır, ama bir kuruma bir miras bırakırsınız. Öğrencilerimi güçlendirmek, yani onları daha muktedir yapmak gibi bir amacım var.”

Genel sekreterimiz Haluk Bal seninle röportaj yapacağımı öğrenince bir düşüncesini paylaştı: ISEA2011 hazırlıkları sırasında Türkiye’ye, üniversitemize geleli henüz kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen son derece girişken ve pozitif kişiliğinle üniversite içinde ya da dışında bu büyük organizasyon için gerekenleri söke söke aldığını, “hayır” sözünü kabul etmediğini, zorluklarla karşılaşmana rağmen yılmadığını, aksine müthiş güler yüzlü olduğunu ve pozitifliğinden bir şey kaybetmediğini söyledi. 
Üniversitemizin genel sekreterinden bunu duymak benim için çok önemli ve çok güzel. Ve akademisyen olarak çok önemli.  Sabancı Üniversitesi’nin yapmak istediği şeyler var. Kurumların ömürleri, insanların ömürlerinden çok daha uzundur. Kurumlarla birlikte sizin de belli idealleriniz, fikirleriniz vardır, dünyanın nasıl olması gerektiğiyle ilgili hedefleriniz vardır ve konular aracılığıyla onları yaparsınız. Bir akademisyen olarak kendi adınıza yapacağınız şeyler kısıtlıdır. Çünkü en nihayetinde insan ömrü daha kısadır, ama bir kuruma bir miras bırakırsınız. Sabancı Üniversitesi’nin şu anda gençleri, genç öğrencileri desteklemesi onların yurt dışına gidip uluslararası çalışmalar yapmasını sağlaması ve döndüklerinde buraya katkıda bulunmalarını sağlaması gerekmekte. Dolayısıyla benim de öğrencilerimi güçlendirmek, yani onları daha muktedir yapmak gibi bir amacım var. Onları desteklemeyi, öğrencilerimi o şekilde yönlendirmeyi seviyorum. Fakültemizde görsel kültür alanında bir doktora programının açılmasının gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye’de bildiğim kadarıyla böyle bir doktora programı yok. Dolayısıyla uzun süre bizlerle çalışabilecek öğrencilerin de gelebilmesi için böyle bir doktora programının açılması çok faydalı olur.



Neden Sabancı Üniversitesi?
Biraz tesadüf eseri oldu. İngiltere’de Central Saint Martins’de tanıdığım bir Türk arkadaşım vardı. Birbirimizi uzun zamandır tanıyorduk. Türkiye’de böyle bir pozisyon açıldı başvurmak ister misin diye sordu? Ama çok komikti, çünkü önce Türkiye’yle ilgili bir problemin var mı diye sordu. Ben de: “Havası çok güzel, yemekleri güzel, deniz var, ne gibi bir problemim olsun ki Türkiye’yle?” dedim.  Arkadaşım, muhtemelen, biliyorsun işte oralar biraz karışık diyerek , Türkiye’nin İslami geleneğine gönderme yapıyordu, din faktörünü göz önünde bulunduruyordu. Ben de ona cevaben;  “Biz birbirimizi 10 yıldır tanıyoruz, bu kadar yıl boyunca birbirimizle bir problemimiz oldu mu, bir sorun yaşadık mı?” dedim. Hayır dedi. “O zaman niye benim senin ülken ile böyle bir problemim olsun ki?” diye cevap verip başvurmaya karar verdim. Daha sonra bana iş teklifi yapıldığında da tamam deyip buraya yerleştim.



Şu da önemli bir nokta, Türkiye’de bir yerlere gelebilmek için bazı kritik pozisyonlarda eşinin, dostunun, tanıdığının olması gerekiyor derler. Ama ilginç bir şekilde ben burada kimseyi tanımıyordum, kimse babamın oğlu değildi ve hiçbir şekilde böyle bir bağlantı olmadan başvurdum ve işe alındım. İtalya’dan da biliyorum ki işler orada da öyle inanılmaz bir şekilde tanıdık, hısım akraba aracılığı ile ilerliyor. Ancak burada şunu fark ettim, bazen gerçekten çok çalıştığınızda Haluk Bey’in de dediği gibi iş için gerekenleri söke söke alma imkanı tanınıyor ve ben burada içeride hiçbir tanıdığım olmamasına rağmen çok rahat bir şekilde gelip sadece bileğimin hakkıyla işi aldım. İtalya’da bir özdeyiş vardır, “Kalıcı olan terdir” denir. Yani bir işe emek vererek yaparsanız çok şey öğrenirsiniz ve terlerseniz o iş için elde ettiğiniz şey size kalıcı bir zanaat olarak geri döner. Doğru bağlantılarla tanıdık, eş, dost, ahbap usulü de bir yerlere varabilirsiniz ama o sizi çok öteye götürmez. Belli bir noktada durmak zorunda kalırsınız. Ama yaparak öğrendiğinizde, terleyerek öğrendiğinizde sizde kalan tecrübe ve bilgiyi hiç kimse hiçbir zaman elinizden alamaz ve hayatınız boyunca o sizde baki kalır.

Ve ciddi bir kazanım olur.
Ciddi bir kazanım olur evet.



İtalya’da doğdun, eğitiminin bir kısmını İtalya’da sonra İngiltere’de aldın. Akademik kariyerini İngiltere’de sürdürdün. Şimdi de Türkiye’de devam ediyorsun. Eğitim sistemi, günlük alışkanlıklar açısından baktığında bu üç ülke ile ilgili izlenimlerin nedir?
Üniversiteyi İtalya’da Urbino diye bir şehirde okudum ve orayı çok seviyordum. Bir Orta Çağ kasabası. Çok güzel bir müzesi var, ortasında  tda bir meydanı var. Müze’de Raffaello’nun La Muta adlı  bir eseri vardı.  Sık sık müzeye gider ve uzun uzun ona bakardım. Üniversitenin binaları kasabanın içine dağılmıştı. Kasabanın farklı yerlerinde iki tepe vardı. Bir bina bir tepede, başka bir bina öteki tepedeydi. Dolayısıyla iki ders arasındaki on  dakikalık boşlukta bütün kasabayı boydan boya geçip dersin olduğu diğer binaya koşmanız gerekiyordu. Yani, bir tepeden çıkarak aşağıya inip meydandan geçip tekrar bir tepeye çıkmanız gerekiyordu. Bu şekilde her gün dersten derse koşmaktan ben ve benim gibi bir sürü öğrencinin bacaklarında kas oluşmuştu. Kasabada yapacak hiçbir şeyiniz yoksa o meydanda oturup gelip geçen öğrencileri seyreder ve epey eğlenirdiniz.

İngiltere’deki hayatım İtalya’dakinden çok daha farklıydı. O ülkenin manzarasını çok sevdim. Gri gökyüzünü ve yeşilini. Çok parlak bir yeşili var İngiltere’nin. Yeşilin o tonuna bayılırdım. İngiltere’de beni en çok etkileyen şeylerden biri, kanunlara çok disiplinli bir şekilde uyulması oldu. Orada işleri yapmanın belli bir yöntemi vardı ve ona gerçekten uymanız gerekiyordu. Bundan ötürü, işlerin ne şekilde olacağını baştan bildiğim için kendimi çok rahat hissettim zira İtalya’da her zaman işler öyle yürümüyordu. İngiltere’de de çok sevdiğim yerler var. Örneğin bir botanik bahçesi var. Onun dışında galeriler, bir sürü sanat kurumları ve müzeler var, National Portrait Museum, Tate Modern gibi. Oralara gidip bir sürü sanatsal faaliyette bulunma imkanları var. İngiltere’deki uluslararası boyutta tanınan bu kurumların bazıları ile şu anda Kasa Galeri’deki bazı çalışmalarda işbirliği yapıyoruz. Royal College of Art, Goldsmiths' College gibi kurumlarla iş birliği yaparak Kasa Galeri’yi uluslararası platforma taşıyoruz.

Sabancı Üniversitesi’ndeki öğrencilere gelirsek, bu yıl müzeler ve güncel sanat dersinin öğrencileri yavaş yavaş küratörlüğün ne demek olduğunu öğreniyorlar, küratör olmak için ne kadar çok araştırma yapılması gerektiğini bir serginin içine ne kadar çok araştırma girdiğini vesaire görmeye başlıyorlar yavaş yavaş. Ben öğrencilerimin bunları fark etmesini istiyorum.

İtalya, İngiltere ve Türkiye’ye öğrenci davranışları açısından karşılaştırabilir misin?
Öğrenciler her yerde aşağı yukarı aynı çok büyük farklar yok aralarında. Yani öğrenci her yerde öğrenci. Yalnız derse katılım konusunda farklılıklar olabiliyor, belli ülkelerin gelenekleri biraz daha farklı . Öğrencilerin kendi aralarında tartışmaya girmeleri, hocayla nasıl tartışmaya gireceklerini bilmeleri önemli. Yani benim öğrencilerim şu anda burada nasıl söz hakkı alınacağını, ne zaman müdahale edileceğini, ne zaman nasıl tartışılacağını yavaş yavaş öğreniyorlar. Ama Amerika’da, İngiltere’de, Kanada’da biraz daha farklı yani bazı sınıflar daha sessiz, bazıları daha çok derse katılıyorlar böyle bir farklılıktan söz edebilirim. Özellikle İtalya’dan çok net örnekler verebilirim, zira bu biraz gelenekle ilgili. Biz lisedeyken Klasik Yunanca ve Latince öğrenirdik. Bir öğretmenimiz vardı, hepimizi görebilmek için sınıfta sandalyesi ve masası bir platformun üzerinde olurdu. Bütün öğrenciler ondan aşağıda dururduk, böyle tanrının gözü gibi bize bakar hepimizi görürdü ve masasına çağırıp bir saat boyunca sorgu adı verilen sınavı yapardı. Polis sorgusu olsa bundan çok daha kolay olurdu. Çünkü, Latince ya da Klasik Yunanca bir kitabı açıp çevirinin üzerini kapatıp bunu oku ve çevir derdi. Ya da bunu hangi yazar yazmıştır, bu yazar daha önce başka ne gibi eserler üretmiştir veya bir kelimeyi gösterip buradaki gramer olayı nedir bunun grameriyle ilgili detayları vesaire sorardı. Ve biz ancak ayakta onun yanında olurduk o platformun üzerinde, suratımız anca masanın hizasında olurdu.

Müthiş etkileyici bir görüntüymüş. Burada ne dersi veriyorsun, derslerin ismi nedir?
Görsel kültür , yeni medya, müzeler ve güncel sanat dersleri veriyorum. Onun dışında tez danışmanlıkları yapıyorum. 

Bu güzel sohbet için teşekkür ediyorum Lanfranco.

Burs Fonu için koşuyorlar

Spor sorumlusu Zuhal Tümay ve eşi Sami Tümay 20 Nisan 2013 Cumartesi günü İznik Maratonu'nda SÜ Burs Fonu yararına 42 KM dağ maratonu koşacak. Sizler de onlara SÜ Burs Fonu’na bağışlarınızla destek olabilirsiniz!



2012 senesi içinde SU Burs Fonu Yardım Koşuları sayesinde ihtiyaç sahibi Üniversite öğrencilerimize 2.645 TL burs desteği sağlandı. Sizlerin yardımıyla bu destek daha da arttabilir.

Küçük yardımlar büyük katkılar sağlıyor…
Küçük bir adım büyük bir fark yaratıyor!

Bağış yapmak isteyenler…

Kampanyaya katılarak Burs Fonumuzu desteklemek için, Üniversitenin kaynak geliştirme güvenli web sayfasından kredi kartınız ile veya havale/EFT bilgilerini kullanarak bankanız aracılığı ile bağışta bulunabilirsiniz:

http://giving.sabanciuniv.edu/bagis


10. yılında 'EİÖK'

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 2013’ü, 13 Nisan’da Sabancı Üniversitesi yerleşkesinde düzenledi. Konferansta, 1045 başvuru arasından seçilen 110 iyi uygulama ve materyal örneği yaratıcıları tarafından katılımcılarla paylaşıldı. Konferans “Eğitimi Dönüştürmek” temalı konuşmalarla açıldı ve iyi örnek sunuşlarının yanı sıra özel oturumlar ve çeşitli atölyelere ev sahipliği yaptı. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın açılışına Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da katılarak iyi örnekleri paylaşmanın önemli ve itici bir güç olduğunu söyledi.


Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) 2004’ten bu yana düzenlediği Eğitimde İyi Örnekler Konferansları, öğrenme süreçlerinde kilit role sahip eğitimcileri meslektaşlarıyla bir araya getirerek iyi uygulamaların paylaşılmasını ve yaygınlaştırılmasını amaçlıyor. Eğitimciler için alternatif bir öğrenme ortamı sunan konferanslar ve yerel çalıştaylarında bugüne kadar, başta öğretmenler olmak üzere aralarında Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), sivil toplum örgütleri ve özel sektörden temsilciler, akademisyenler, veliler ve öğrencilerin bulunduğu 15.000’i aşkın katılımcı, 1.000’i aşkın iyi uygulama ve materyal örneği etrafında bir araya geldi.

Konferansın 10. yılında katılımcılar, “Öğrenme Süreçlerinde Öğretmen Yaklaşımları”, “Kaynaştırma ve Özel Eğitim”, “Sürdürülebilir Kalkınma için Eğitim”, “Erken Çocukluk Eğitimi”, “Okul Yönetiminde Katılımcılık ve Liderlik” ile “Meslek Eğitimi” ve “Eğitim ve Sanat” alanlarında 110 iyi uygulama ve materyal örneğine ilişkin bilgi edinme şansı buldu. Sabancı Üniversitesi’nin katkılarıyla gerçekleştirilenkonferansa Türkiye’nin dört bir yanından 1.000 dolayında öğretmen, akademisyen, sivil toplum örgütü, kamu kuruluşu ve özel sektör temsilcisi katıldı.

Açış paneli: “Eğitimi Dönüştürmek”
Geçtiğimiz dönemde eğitim politikalarında yaşanan köklü değişikliklerin Türkiye’de tüm çocukların öğrenme deneyimlerine katkı yapabilmesi için tartışılması gereken pek çok konu ve atılması gereken birçok adım bulunuyor. Eğitimin kalitesini güçlendirmek için bürokraside, okulda ve öğretmenler nezdinde anlayış ve yaklaşım dönüşümüne olan güçlü gereksinime işaret eden ERG, eğitimde tüm sınırlılıklara rağmen iyi örnekler aracılığıyla kendini ve eğitimi geliştirmeye gönüllü ve kararlı yüzlerce eğitimcinin bir araya geldiği İÖK’ün bu dönüşümün bütüncül bir açıdan tartışılması için önemli bir fırsat sunduğuna inanıyor. Bu nedenle konferansın odağında “Eğitimi Dönüştürmek” teması yer aldı ve açış oturumunda eğitimin farklı boyutlarına ilişkin uygulama örnekleri bir araya getirildi. Açış konuşmaları, ABD’de yerleşik uluslararası mimarlık firması Cannon Design’dan Trung Le, TED Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Petek Aşkar, İngiltere’deki Creativity, Culture and Education’in kurucusu Paul Collard ve Başka Bir Okul Mümkün Derneği’nden Burak Ülman tarafından gerçekleştirildi. Konuşmacılar ayrıca gün boyu devam eden “Eğitimi Dönüştürmek Özel Oturumları”na katılarak katılımcılar ile birebir tartışma fırsatı buldu.

İKSV işbirliği ile Eğitim ve Sanat Özel Oturumu
Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 2013, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) işbirliğinde Eğitim ve Sanat Özel Oturumu’na ev sahipliği yaptı. Özel oturum kapsamında, Eğitim ve Sanat alanından seçilen iyi örnek uygulamalarının yanı sıra çeşitli atölye çalışmaları da düzenlendi.

TÜSİAD işbirliği ile Meslek Eğitimi Özel Oturumu
Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nda üçüncü kez, TÜSİAD işbirliği ile meslek eğitimi ile ilgili bir özel oturum yer aldı. Tüm güne yayılan bu özel oturum kapsamında, MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü’nün de katılımıyla gerçekleştirilen “Mesleki Eğitimde Güncel Gelişmeler ve Beklentiler” Paneli’nin ardından meslek liseleri, sivil toplum örgütleri ve özel sektörün meslek eğitiminde teorik ve uygulamalı iyi uygulama örnekleri paylaşıldı.

Konferans kapsamındaki yan etkinlikler
Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 2013, ana etkinliklere ek olarak birçok seminer ve atölye çalışmasına ev sahipliği yaptı. Edebiyattan görsel sanatlara, ekolojiden oyunlarla matematiğe, toplumsal cinsiyetten eleştirel düşünmeye birbirinden farklı birçok alan ve konunun eğitim ortamlarında ele alınmasına ilişkin gerçekleştirilen atölye çalışmaları da konferansın yan etkinlikleri arasında yer aldı.

Konferansa ilişkin ayrıntılı bilgi için: www.egitimdeiyiornekler.org

I. Sabancı Girişimcilik Zirvesi'nden

“I. Sabancı Girişimcilik Zirvesi”nin ilki Adana’da gerçekleşti

Sabancı Üniversitesi MBA Kulübü, girişimcilik vizyonunu tüm Türkiye’ye yaymak amacıyla “Anadolu’da Girişimcilik Seminerleri”ne başladı. Türkiye’nin en başarılı girişimcilerinden Sakıp Sabancı anısına düzenlenen dizinin ilk etkinliği, Çukurova Üniversitesi Sinerji Kulübü işbirliğiyle 11 Nisan 2013, Perşembe günü, Adana’da gerçekleşti.



Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Türkiye’de ilk kez hazırlanan “Üniversitelerarası Girişimcilik ve Yenilikçilik Endeksi”nde birinci sırada yer alan Sabancı Üniversitesi’nin MBA Kulübü, 11 Nisan 2013 Perşembe günü, Adana’da Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hipokrat Konferans Salonu’nda “I. Sabancı Girişimcilik Zirvesi”ni düzenledi. Sabancı Vakfı’nın desteğiyle düzenlenen zirve, girişimcilik vizyonunu bütün Türkiye’ye yaymayı ve ülke çapında birçok genci girişimciliğe teşvik etmeyi amaçlıyor.

Çukurova Üniversitesi Sinerji Kulübü öğrencileriyle işbirliği içinde gerçekleştirilen etkinlikte; Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Selim Balcısoy “Girişimcinin Yol Haritası”, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Genel Sekreteri Mete Çakmakçı “Girişimciliğin DNA’sı”, Galata Business Angels’tan Serhat Görgün “Yatırımcıların Gözünden Girişimcilik” ve Yemeksepeti.com Kurucusu Melih Ödemiş “2000’den Bugüne Türkiye’de İnternet Girişimciliğinin Hikayesi: Yemeksepeti.com” başlıklı konuşma yaptılar.

“Hergün yeniden başlamaya hazır olun”
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Selim Balcısoy “Girişimcinin Yol Haritası” konuşmasında girişimciliğin para için yapılmayacağını, yapılan işten zevk almanın, fikrin insanların hayatını manalandırmasının önemine vurgu yaptı. Yeni kurulmuş şirketlerde çalışmanın önemine değinen Dr. Balcısoy, oradaki dinamikleri anlamanın çok önemli olduğunun altını çizdi. Gençlere hızlı olmaları konusunda tavsiyede bulunan Dr. Selim Balcısoy; “Kaybetmek bu işin doğasında var, hergün yeniden başlamaya hazır olun” dedi.

Başarılı girişimcilerin özellikleri
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Genel Sekreteri Mete Çakmakçı “Girişimciliğin DNA’sı” başlıklı konuşmasında girişimciliğin kişilik yeteneklerinin gelişmesiyle gelişen bir formasyon olduğunu söyledi. Girişimciden beklenenin, doğru ürünü / hizmeti, doğru yer ve doğru zamanda sunma ve yönetme yetisi olduğunu belirtti. Mete Çakmakçı girişimcinin, ulaşabileceği araç ve olanakları yeni değer yaratmak üzere hareke geçirmek ve yönetmek yetisi ve motivasyonu olan kişiler olduğunu söyledi. Mete Çakmakçı, başarılı girişimcilerin özelliklerini şöyle tanımladı: Öz farkındalık yeteneği, merak, dinleme yetisi, hikaye anlatma yeteneği. Bunlara soru sorma ve organizasyon yeteneklerini de ekledi.

Güçlü yatırımcıların özellikleri
Galata Business Angels’tan Serhat Görgün “Yatırımcıların Gözünden Girişimcilik” başlıklı konuşmasında girişimcilerin finansmana ve yatırımcılara ulaşma yollarını anlattı. Serhat Görgün, girişimcilerin yatırımcılarla iletişim kurarken dikkat etmesi gereken noktaları da konuşmasında anlattı. Yatırımcıların girişimcileri nasıl değerlendirdiği konusunda bilgi veren Görgün, girişimcilerin de yatırımcıları nasıl değerlendireceği konusunda da bilgiler verdi. Serhat Görgün güçlü yatırımcıların özelliklerini şöyle sıraladı: Trende değil insana yatırım yapar; büyük fikir arayışı ile harekete geçer; başarısızlıktan korkmaz; portfolyo yönetimi ve portfolyo şirketlerine desteği iyi bilir; iyi bir koçtur; diğer yatırımcıların öncü olmasını beklemez.

Yemeksepeti.com’un başarı hikayesi
Yemeksepeti.com Kurucusu Melih Ödemiş “2000’den Bugüne Türkiye’de İnternet Girişimciliğinin Hikayesi: Yemeksepeti.com” başlıklı konuşmasında Yemeksepeti.com’un elde ettiği başarıyı kuruluşundan bugüne edindikleri tecrübeleri gençlerle paylaştı.

Konuşmaların ardından soru- cevap paneline geçildi. Etkinliğin sonunda katılımcılara sertifika verildi.

Eğitimde İyi Örnekler

Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 10. Yılında 13 Nisan’da Sabancı Üniversitesi’nde!

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 2013’ü, 13 Nisan’da Sabancı Üniversitesi yerleşkesinde düzenliyor.

Konferansta, 1045 başvuru arasından seçilen 110 iyi uygulama ve materyal örneği yaratıcıları tarafından katılımcılarla paylaşılacak. Konferans “Eğitimi Dönüştürmek” temalı konuşmalarla açılacak ve iyi örnek sunuşlarının yanı sıra özel oturumlar ve çeşitli atölyelere ev sahipliği yapacak. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın açılışına Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da katılacak.
Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) 2004’ten bu yana düzenlediği Eğitimde İyi Örnekler Konferansları, öğrenme süreçlerinde kilit role sahip eğitimcileri meslektaşlarıyla bir araya getirerek iyi uygulamaların paylaşılmasını ve yaygınlaştırılmasını amaçlıyor. Eğitimciler için alternatif bir öğrenme ortamı sunan konferanslar ve yerel çalıştaylarında bugüne kadar, başta öğretmenler olmak üzere aralarında Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), sivil toplum örgütleri ve özel sektörden temsilciler, akademisyenler, veliler ve öğrencilerin bulunduğu 15.000’i aşkın katılımcı, 1.000’i aşkın iyi uygulama ve materyal örneği etrafında bir araya geldi.

Konferansın 10. yılında katılımcılar, “Öğrenme Süreçlerinde Öğretmen Yaklaşımları”, “Kaynaştırma ve Özel Eğitim”, “Sürdürülebilir Kalkınma için Eğitim”, “Erken Çocukluk Eğitimi”, “Okul Yönetiminde Katılımcılık ve Liderlik” ile “Meslek Eğitimi” ve “Eğitim ve Sanat” alanlarında 110 iyi uygulama ve materyal örneğine ilişkin bilgi edinme şansı bulacak. Sabancı Üniversitesi’nin katkılarıyla gerçekleştirilecek konferansa Türkiye’nin dört bir yanından 1.000 dolayında öğretmen, akademisyen, sivil toplum örgütü, kamu kuruluşu ve özel sektör temsilcisinin katılmasını bekleniyor.

Açış paneli: “Eğitimi Dönüştürmek

Geçtiğimiz dönemde eğitim politikalarında yaşanan köklü değişikliklerin Türkiye’de tüm çocukların öğrenme deneyimlerine katkı yapabilmesi için tartışılması gereken pek çok konu ve atılması gereken birçok adım bulunuyor. Eğitimin kalitesini güçlendirmek için bürokraside, okulda ve öğretmenler nezdinde anlayış ve yaklaşım dönüşümüne olan güçlü gereksinime işaret eden ERG, eğitimde tüm sınırlılıklara rağmen iyi örnekler aracılığıyla kendini ve eğitimi geliştirmeye gönüllü ve kararlı yüzlerce eğitimcinin bir araya geldiği İÖK’ün bu dönüşümün bütüncül bir açıdan tartışılması için önemli bir fırsat sunduğuna inanıyor. Bu nedenle konferansın odağında “Eğitimi Dönüştürmek” teması yer alıyor ve açış oturumunda eğitimin farklı boyutlarına ilişkin uygulama örnekleri bir araya getiriliyor. Açış konuşmaları, ABD’de yerleşik uluslararası mimarlık firması Cannon Design’dan Trung Le, TED Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Petek Aşkar, İngiltere’deki Creativity, Culture and Education’in kurucusu Paul Collard ve Başka Bir Okul Mümkün Derneği’nden Burak Ülman tarafından gerçekleştirilecek. Konuşmacılar ayrıca gün boyu devam edecek “Eğitimi Dönüştürmek Özel Oturumları”na katılarak katılımcılar ile birebir tartışma fırsatı bulacaklar.

İKSV işbirliği ile Eğitim ve Sanat Özel Oturumu
Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 2013, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) işbirliğinde Eğitim ve Sanat Özel Oturumu’na ev sahipliği yapacak. Özel oturum kapsamında, Eğitim ve Sanat alanından seçilen iyi örnek uygulamalarının yanı sıra çeşitli atölye çalışmaları da düzenleniyor.

TÜSİAD işbirliği ile Meslek Eğitimi Özel Oturumu
Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nda üçüncü kez, TÜSİAD işbirliği ile meslek eğitimi ile ilgili bir özel oturum yer alacak. Tüm güne yayılan bu özel oturum kapsamında, MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü’nün de katılımıyla gerçekleştirilecek “Mesleki Eğitimde Güncel Gelişmeler ve Beklentiler” Paneli’nin ardından meslek liseleri, sivil toplum örgütleri ve özel sektörün meslek eğitiminde teorik ve uygulamalı iyi uygulama örnekleri paylaşılacak.

Konferans kapsamındaki yan etkinlikler
Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 2013, ana etkinliklere ek olarak birçok seminer ve atölye çalışmasına ev sahipliği yapıyor. Edebiyattan görsel sanatlara, ekolojiden oyunlarla matematiğe, toplumsal cinsiyetten eleştirel düşünmeye birbirinden farklı birçok alan ve konunun eğitim ortamlarında ele alınmasına ilişkin gerçekleştirilecek atölye çalışmaları da konferansın yan etkinlikleri arasında yer alıyor.

Tarih: 13 Nisan 2013, Cumartesi
Saat: 09.00-18.15
Yer: Sabancı Üniversitesi Orhanlı - Tuzla
Konferansa ilişkin ayrıntılı bilgi için: www.egitimdeiyiornekler.org

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Hakkında
2003 yılında Sabancı Üniversitesi bünyesinde yaşama geçen ERG, Türkiye’de eğitim politikalarının iyileştirilmesine yönelik araştırma, savunu ve eğitim çalışmalarını “herkes için kaliteli eğitim” vizyonu doğrultusunda sürdürüyor.
ERG, Anne Çocuk Eğitim Vakfı, Aydın Doğan Vakfı, Bahçeşehir Üniversitesi, Borusan Kocabıyık Vakfı, Elginkan Vakfı, Enerji-Su, Enka Vakfı, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, Kadir Has Vakfı, Mehmet Zorlu Vakfı, MV Holding, Nafi Güral Eğitim Vakfı, Sabancı Üniversitesi, The Marmara Hotels and Residences, Tüm Özel Eğitim Kurumları Derneği, Türkiye Vodafone Vakfı, Vehbi Koç Vakfı ve Yapı Merkezi tarafından destekleniyor.

Mor ve Ötesi geliyor!

Mor ve Ötesi, uzun bir aradan sonra bir kez daha Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi (SGM) sahnesinde konser veriyor...



Grup büyük beğeniyle karşılanan albümü "Güneşi Beklerken" özel konserleriyle kampüsümüzü taçlandırıyor, üstelik konuk müzisyenlerin da katılımıyla çalınacak olan albümün tamamının yanı sıra mor ve ötesi’nin klasik repertuarı ve hit şarkılarıyla dopdolu bu konserde siz de olmak istiyorsanız biletlerinizi erkenden almayı unutmayın.

Konser tarihi: 16 Nisan 2013 salı,
Saat: 20:00
Yer: SGM
Biletler: SGM Bilet Satış Gişesi
Bilet Fiyatları: SU Öğrenci 7 TL , Öğrenci 17 TL

Liseli dansçılar yarıştı

Sabancı Üniversitesi Dans Kulübü SUdance liseli dans gruplarını yarıştırdı.

Sabancı Üniversiresi Dans Kulübü SUdance tarafından bu sene ikinci kez düzenlenen, Sabancı Üniversitesi 2.Liselerarası Dans Yarışması 11 Nisan Perşembe Günü saat 16.00'da Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezinde gerçekleşti.

İstanbul'dan çok sayıda lisenin katıldığı yarışmada gerek kostüm gerekse koreografileri ile birbirinden başarılı gösteriler sunan liseli gruplar jüri üyelerini zorladı izleyenlere ise dans şöleni yaşattı.

Yarışmanın sonunda ise kazan gruplar şöyle:

Üçüncülük ödülünü MEF Okulları ve Darüşşafaka Lisesi paylaştı.

İkincilik ödülünü Cağaloğlu Anadolu Lisesi aldı. Aynı grup geçen yıl Sabancı Üniversitesi 1.Liselerarası Dans Yarışmasında birinci olmuştu.

Birinci olan grup ise Florya Anadolu Lisesi oldu.

Florya Anadolu Lisesi önümüzdeki günlerde düzenlenecek üniversitelerarası dans yarışmasında da sahne alacak.

 

Abone ol