Ana içeriğe atla

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültemizi Dekanımızdan dinleyin

Sabancı Üniversitesi Tanıtım Günleri Kapsamında, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Özgür Kıbrıs'ın konuk olduğu canlı yayını bu linkten izleyebilirsiniz.

Yönetim Bilimleri Fakültemizi Dekan Yardımcımızdan dinleyin

Sabancı Üniversitesi Tanıtım Günleri Kapsamında Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Abdullah Daşçı'nın konuk olduğu canlı yayını bu linkten izleyebilirsiniz.

Tanıtım Günleri Devam Ediyor

Sabancı Üniversitesi tanıtım günleri devam ediyor! 14 Ağustos tarihlerine kadar kampüsümüzde üniversite adaylarımız ve aileleriyle buluşmaya devam ediyoruz.

Tanıtım günleri boyunca kampüsümüzde, rektörümüzün ve dekanlarımızın sunumlarını dinleme şansı bulacaksınız. Akademik kadrolarımızla sohbet edebilir, üniversite yönetim ekiplerinden ve öğrencilerimizden oluşan tanıtım ekipleriyle birebir görüşmeler yapabilirsiniz. Tanıtım günlerimizde ‘Sabancılı Olmak’ deneyimini yaşayabilmeniz için sizlere tüm gün sürecek farklı programlar hazırladık. Sunumlardan sonra kampüs turuna katılabilir; fakülteleri, laboratuvarlar ve sergi alanlarını gezebilirsiniz. Üniversite merkezindeki öğle yemeğinin ardından öğrencilerimizin öğrenim sürecini desteklemek için kurulmuş Bireysel ve Akademik Gelişim Merkezi (BAGEM), Akademik Destek Programı (ADP), Kariyer Ofisi sunumlarına katılarak Sabancılılar’ın akademik hayatta ve iş hayatında nasıl başarılı olduklarına dair ipuçlarını bulacaksınız. Öğrencilerimize sunulan yurtdışı imkanlarıyla ilgili Uluslararası Ofisimiz sunumları ile sizlere bilgi verecek.

Tanıtım Günleri boyunca devam eden Canlı Yayın Programına bu linkten ulaşabilir, Canlı yayın programımızı FacebookInstagram ve Twitter hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Üniversitemizi yakından tanımak için Lisans Adayları sayfamızı ziyaret edin.

  • Tanıtım günleri boyunca her gün 09:00 - 17:00 saatleri arasında öğrenci tanıtım ekibi ile birebir görüşmeler gerçekleştirebilirsiniz. Bu görüşmeler sırasında Sabancı Üniversitesi öğrenim sistemi, burslar, kontenjanlar ve merak ettiğiniz tüm konular hakkında sorularınızı cevaplamaktan memnun olacağız.
  • Program kapsamında BAGEM, ADP, Kariyer Ofisi ve Öğrenci Etkinliklerinin kampüste bulunan stantlarını da ziyaret edebilirsiniz.

Tanıtım Günleri Program Akışı (1 -14 Ağustos)

  • 10.30 - 10.40 Rektör Sunumu
  • 10.40 - 11.00 Dekan Sunumları
  • 11.10 - 11.30 Tanıtım Ekibi Sunumu ve Soru & Cevap
  • 11.30 - 12.00 Fuayede Öğretim Üyeleriyle Sohbet
  • 12.00 - 13.00 Kampüs Turu
  • 13.00 - 13.30 Collaboration Space* Ziyareti
  • 14.15 - 14.35 BAGEM (Bireysel ve Akademik Gelişim Merkezi) / ADP (Akademik Destek Programı) / Kariyer Ofisi / IRO (Uluslararası İlişkiler Ofisi) Bilgilendirme Sunumları**

*Collaboration Space, Sabancı öğrencilerinin yaratıcılık kazanmak ve fikirlerini paylaşmak için kullandıkları, 3D yazıcılar, 3D tarayıcılar, artırılmış gerçeklik araçları sunulan merkezimizdir. Daha fazla bilgi için: http://cospace.sabanciuniv.edu **2 ve 9 Ağustos tarihlerinde Girişimcilik Sunumu gerçekleştirilecektir.

Tanıtım Günlerine Ulaşım

Ücretsiz Servis Hizmeti

Tanıtım Günleri boyunca her sabah Kadıköy, Levent ve Tavşantepe’den kalkacak servisleri ücretsiz olarak kullanabilirsiniz. Kampüsten dönüş için 14:45’te kalkacak ücretsiz servislerimizi kullanabilirsiniz.

Kadıköy - Kampüs 09:00 / Kadıköy Rıhtım Otel yanı Simit Sarayı’nın önünden.

Levent - Kampüs 08:45 / Sapphire AVM Büyükdere Caddesi girişine 150m uzaklıktaki 4. Levent İETT otobüs durağından.

Tavşantepe 09:30 / Tavşantepe Metro Durağı. Pendik-Kaynarca yönü metro girişinin yaklaşık 50m gerisinden hareket etmektedir.

Araç İle Ulaşım

Kampüsümüze özel aracınızla gelmek isterseniz ulaşım sayfasından adres tarifi alabilirsiniz. Kampüsümüzde aracınızı park edebilirsiniz. https://www.sabanciuniv.edu/tr/aracla-ulasim

Detaylı bilgi için Lisans Adayları sayfamızı ziyaret edin.

Dünyanın en yüksek çözünürlüklü “Grafen Tabanlı OLED Ekranı” geliştirildi

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi İsmet İnönü Kaya liderliğindeki  araştırma ekibi "ELMAS Projesi" kapsamında sürdürülen "Grafen Tabanlı OLED Ekran Geliştirilmesi" çalışmalarında, dünyada bugüne kadarki en yüksek piksel çözünürlüğüne sahip grafen tabanlı ekran prototipi geliştirdi.

FOTO: soldan sağa doğru Vahid Sazgari Ardakani, Mohammad Hadi Khaksaran, Sibel Kasap, İsmet İnönü Kaya, Cenk Yanık , Hasan Özkaya, Süleyman Çelik, Abdülkadir Canatar

Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezinde (SUNUM) ASELSAN ve Sabancı Üniversitesi iş birliğiyledevam eden "ELMAS Projesi" araştırmacıları dünya çapında bir başarıya imza attı. Araştırmacıların geliştirdiği "Grafen Tabanlı OLED Ekran Geliştirilmesi" çalışmalarında elde edilen prototipler, dünyada bugüne kadarki en yüksek piksel çözünürlüğüne sahip grafen tabanlı ekranlar olarak literatüre geçti.

Bu teknolojiyle minyatür ve büyük alanlı özgün ekranlarsavunma sanayi için istenen ebatlarda özel olarak tasarlanabilecek, bu ürünler termal görüş ve aviyonik uygulamalarda kullanılabilecek.

Türkiye'de bir süredir askeri kokpit göstergelerinde kullanılan ve ihraç lisansına tabi LCD ekranlara ilişkin sağlamlaştırma altyapısıyla ekran modüllerinin geliştirilmesi ve prototip üretim çalışmaları yürütülüyor.

Proje kapsamında, Türkiye'de ilk defa OLED ekranlar ve grafen malzeme sentezi teknolojilerinin geliştirilmesine yönelik altyapılar ASELSAN ve Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde (SUNUM) kuruldu.

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi İsmet İnönü Kaya liderlliğinde projede çalışan ana araştırmacılar, proje mühendisleri  Süleyman Çelik, Hasan Özkaya ve Dr. Sibel Kasap ile Sabancı Üniversitesi lisans ve lisansüstü öğrencilerinden; Cenk Yanık (PhD mezun), Hadi Khaksaran (PhD),  Vahid Ardakan (PhD) Abdülkadir Canatar (lisans ve MSc) projenin çeşitli aşamalarında görev aldı. 

ASELSAN ve Sabancı Üniversitesi iş birliğiyle sürdürülen Grafen Tabanlı OLED Ekran Geliştirilmesi çalışmalarında alınan olumlu sonuçlar, Berlin'de düzenlenen Eurodisplay Konferansı'nda Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmet Kaya tarafından sunuldu. Katılımcılar tarafından ilgiyle karşılanan çalışma, program komitesi tarafından "yüksek etki potansiyeline sahip" olarak değerlendirildi.

Çalışma, Journal of the Society for Information Display dergisinde makale olarak yayınlanmak üzere davet aldı.

Gösterilen prototipler dünyada bugüne kadarki en yüksek piksel çözünürlüğüne sahip grafen tabanlı ekranlar olarak literatüre geçti.

Esnek ekranlarda ve giyilebilir teknolojilerde kullanılacak

ELMAS Projesi'nde, OLED ekranlarda standart anot malzemesi olan indiyum kalay oksit (ITO) yerine grafen malzemesi kullanıldı. Grafen malzemesinin, geleceğin bilhassa esnek ekranlarında ve giyilebilen teknoloji uygulamalarında kilit rol oynaması bekleniyor.

Tek atom kalınlığındaki karbon kristali olan grafenin ışık geçirgenliği, yüksek elektriksel iletkenliği, sağlamlığı ve esnekliğiyle pek çok teknolojide uygulama alanı bulması bekleniyor.

Grafen, 2004'te keşfedilirken, araştırmacılarına 2010 yılı Nobel Fizik Ödülü'nü kazandırdı.

Şeffaf, esnek, hafif ve taşınabilir grafen tabanlı ekranların askeri ve sivil alanda büyük oranda mevcut çözümlerin yerini alması öngörülüyor.

Kadın kooperatifleri ve kurumsal şirketler arasında köprü kuruyorum

Girişimci mezunlarımızla sohbetimiz Sevgi Ceyda Şairoğlu Sezginer ile devam ediyor. Sevgi, kadın kooperatifleri tarafından üretilen gıda ve el işi ürünleri, kurumsal firmalara, alternatif kurumsal hediye seti olarak sunan bir sosyal girişimci. Kurumsal hediye kültürünü daha sorumlu bir hale getirmeye çalışan Sevgi, sosyal girişimi “İyimser Abla” sayesinde kadın kooperatifleri ve kurumsal şirketler arasında bir köprü kurduğunu söylüyor.

Röportaj: Mariam Öcal


Sosyal girişimciliğinin yanı sıra, toplumsal cinsiyet alanında faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşunda  Genel Sekreter olarak çalışıyor.

Sevgi ile röportaj için buluşmamız çok ilginç oldu. Daha önce birbirimizi hiç görmemiştik. Aynı mekanda yan yana masalarda oturup birbirimizi bekliyormuşuz. Olay garsonun sipariş almak için geldiğinde ikimizin de “Bir konuğumu bekliyorum” cevabını vermemizle açığa çıktı.

Sevgi ile karşılaştığımda gerçekten büyük bir iş yapan minyon bir kadın gördüm. Aklıma ilk gelen de Anadolu’daki kadın kooperatiflerinin karşılarında bu kadar minyon bir ‘kız çocuğu’ görünce verdikleri tepki oldu. Sohbetimiz sırasında bu konuyu da gündeme getirdik.

Üniversite yıllarından itibaren kadının iş gücüne katılımı üzerine yoğunlaşmış

Sevgi 2012 yılında Sabancı Üniversitesi Ekonomi Programı’ndan mezun olmuş. Ardından Oxford Üniversitesi’nde kalkınma ekonomisi üzerine yüksek lisans yapmış.

Sabancı Üniversitesi’nde okurken, kadının iş gücüne katılımı konusu üzerine yoğunlaşmış.  Özellikle kalkınma ekonomisi dersinde bu konuya odaklanmış ve Independent Study (Bağımsız Çalışma) dersinde, Alpay Filiztekin ile birlikte kadınların işgücüne katılımı konulu bir çalışma yapmış. Toplumsal Duyarlılık Projeleri’nin STK staj programı kapsamında da Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı’nda (KEDV) çalışmış.

Yüksek lisansını tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönmüş ve Ankara’da Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nda (TİSK) uzman yardımcısı olarak çalışmış. Burada da sivil toplum kuruluşları, genç işsizliği, kadın istihdamı konuları üzerine daha araştırma odaklı çalışmalar yürütmüş. TİSK’te çalışırken, yolu Global Compact Türkiye’yle ve Kadının Güçlenmesi Çalışma Grubuyla keşişmiş. Giderek kadın istihdamı konusuna daha fazla girmiş. Buradaki çalışmaları vesilesiyle Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu ile “İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi” kapsamında temasları olmuş.

Evlendikten sonra İstanbul’a taşınarak Ankara sayfasını kapatmış. İstanbul’a taşındıktan sonra bir dönem Sabancı Üniversitesi’nde, Staj ve Kariyer Ofisi’nde çalışma fırsatı olmuş. Sabancı Üniversitesi’nden ayrılmasında STK tarafı ağır basmış. Bir STK’dan kendisine iş teklifi gelince kariyerine bu yolda devam etmeye karar vermiş.

Liderlik programında oluşturduğu iş planı girişimi oldu

Sevgi, yurt dışında başvurduğu uluslararası liderlik konulu programa kabul almış ve iki haftalık programa katılmış. Program dönüşünde bir aksiyon planı varmış. Sevgi “Programın en güzel çıkarımı bu oldu” diyor. Yaklaşık 40 kişinin katıldığı programda katılımcılardan “değiştirmek istedikleri bir konuda, harekete geçmelerini sağlayacak bir plan” oluşturmalarını istemişler. Sevgi, kadınların istihdama katılması ve değerli kadın emeğinin farklı kitlelere ulaştırılması konusu üzerine bir aksiyon planı hazırlayamaya karar vermiş. Türkiye’ye geri döndüğünde bu plan elindeymiş.

Sevgi’nin Türkiye’ye dönüşü Ramazan Bayramı öncesi bir döneme denk gelmiş. Bu dönemde şirketlerin çalışanlarına bayramlarda çikolata, lokum vb. hediyeler vermesi konusuna takılmış. Kurumsal hediye kültürünü sorgulamaya, farklı hediye alternatifleri üzerine düşünmeye başlamış. Bu noktada özellikle kadınların ürettiği ürünler üzerine odaklanmış.

İlk denemeden olumlu dönüşler almış

İlk denemesini eşinin şirketinde yapmışlar. Sevgi ilk denemelerini şöyle anlatıyor: “Bu fikri ilk olarak eşimle konuşmaya başladık. Eşimin çalıştığı şirketin sosyal sorumluluk ekibi inisiyatif aldı ve ilk defa geçen yıl Ramazan Bayramında çikolata paketi yerine kadın kooperatifleri tarafından üretilen gıda ürünleri verilmesini sağladı.  

Kadın kooperatifi üretimi, doğal, köy pazarı ürünlerinden oluşan yeni hediyenin, çalışanlar tarafından nasıl karşılandığına dair bir araştırma yapmış. Araştırma sonucunda, çalışanların yarısından fazlasının hediyeden çok memnun olduğu ortaya çıkmış. Hatta Kurban Bayramı’nda da benzer şekilde kadın kooperatifi ürünleri hediye olarak hazırlanmış.

Sevgi, bu deneyimden yola çıkarak bayram ve özel günlerde kurumsal hediye veren şirketler üzerine yoğunlaşmış, Türkiye’deki kadın kooperatiflerini ve onların çalışma alanlarını araştırmış.

Kadın kooperatiflerinin iki önemli sorununu tespit etmiş

Sevgi, listesindeki kadın kooperatiflerini tek tek aramış, ürettikleri ürünleri, satış kanallarını sormuş. Onlardan ürün fotoğrafları ve daha sonra da ürün örnekleri istemiş. Yaptığı konuşmalar sonucunda kadınların ürettikleri ürünleri genelde belediyelerin pazarlarında, sokakta belediyenin belirlediği yerlerde ve şanslılarsa belediyelerin kendilerine verdikleri dükkanlarda satış yaptıklarını öğrenmiş. Burada iki önemli sorun dikkatini çekmiş: Birincisi kooperatiflerin faaliyet gösterdiği illerin nüfus açışından kapasitesinin sınırlı olması, ikincisi ise üretilen ürünleri o ildeki herkes tarafında evde zaten üretiliyor olması.

Kooperatiflerle konuştukça onların sıkıntılarını anlamaya başlamış. Kooperatiflerde gördüğü sıkıntılara örnek veren Sevgi “Ürünleri üretiyorlar, ama ya satış kanalları az ya da onu satacak yöntemleri yok” diyor ve “Çok azı sosyal medyada var ve artık günümüzde her şey sosyal medya üzerinde dönüyor. Ürünleriniz çok değerli, ben sizin ürünlerinizin resmini çekeyim ve paylaşayım diyerek işbirliğimiz başladı” diye devam ediyor.

Kurumsal hediye kültürü üzerine anket çalışması

Bu çalışmaları yürütürken diğer taraftan kurumsal hediye kültürü üzerine bir anket hazırlamış. Öncelikle arkadaşlarının çalıştığı kurumsal şirketlere anketi yaymış ve 250’den fazla kişi anketi yanıtlamış. Anket çalışması sonucunda şirketlerin yüzde 70’inin bayram, yılbaşı vb. özel günlerde hediye verdiği, hediye veren şirketlerin yüzde 70’inden fazlasının çikolata hediye ettiği sonucu çıkmış. Ankette “Çikolata yerine hangisini alsanız da mutlu olursunuz?” sorusuna  “Yerel üreticinin ürettiği ürünler” diyenler yüzde 60’ın üzerinde çıkmış.

Anket çalışmasında sorulardan biri de çalışanların kadın kooperatiflerini bilip bilmedikleri olmuş. Sonuç olarak üç kişiden ikisi kadın kooperatiflerini bilmiyormuş. Yani, sadece yüzde 25 – 30’luk bir dilim kadın kooperatiflerini bildiğini söylemiş.

Kooperatif ürünlerini; köy pazarı ürünleri (tarhana, reçel, pekmez vb), ev ürünleri (sabun, mum vb) ve el işi ürünler (peştamal, şal, lavanta kesesi vb) olmak üzere üçe bölmüş. Çalışanların özellikle tercih ettikleri köy pazarı ürünleri grubu olmuş.

Gıda ürünlerinin tercih edilmesinin sebebi olarak alışkanlıkları görüyor. “Bayram döneminde bizim kültürümüzde özellikle tatlı olmak üzere yiyecek almak var” diyerek açıklıyor.

Sevgi, kooperatiflerin ürettiği mevcut ürünlerle kalmıyor, onlarla yeni ürün geliştirme çalışmaları da yapıyor. Bu ürünlerin de doğal yöntemlerle üretilmesine dikkat ediliyor. Yeni ürün geliştirme aşamasında kooperatiflerle birebir görüşüyor hatta ürünleri tadıyor. Kooperatiflerle çalışmanın avantajı olarak, gıda üreten kooperatiflerin Gıda ve Tarım Bakanlığı tarafından denetlenmesini gösteriyor. Sevgi, şirketler ve kooperatifler arasında aracı olduğu için iki tarafında sorumluluğunu taşıdığını ifade ediyor.

Kurumsal hediye kültürünü daha sorumlu bir hale getirmeye çalışıyorum


Sevgi, kurumsal hediyeler için kadın kooperatifleri ile iletişime geçerek stok kontrolü yapıyor ve siparişlerini bu şekilde veriyor. Kurumsal hediye kültüründen yola çıkarak ülkemizde kurumsal sosyal sorumluluk bilincini yaygınlaştırmayı amaçlayan Sevgi, “İyimser Abla sayesinde, özellikle kooperatif çatısı altında kadınların iş gücüne katılımını ve sürdürülebilir bir gelir modeline sahip olmalarını amaçlıyorum” diyor.

İşe ilk başladığı zamanlarda paketler tek kooperatiften çıkıyormuş, şimdi ise farklı kooperatiflerin farklı ürünleri aynı pakette buluşabiliyor. Ürünler, İyimser Abla’nın jüt çuvaldan yapılan paketleri ile gönderiliyor. Sevgi, kooperatiflerle o kadar güzel bir çalışma sistemi kurmuş. İyimser Abla çuvalları, kadın kooperatiflerinin elinde bulunuyor, kooperatifteki kadınlar paketleri hazırlıyor ve etiketliyor. Eğer farklı kooperatiflerin ürünleri bir pakette buluşacaksa, o zaman İyimser Abla tarafından hazırlanıyor. Paketlere, şirket logosu ve mesajları da ekleniyor.

Paketler, kooperatiflerdeki kadınların isimlerini taşıyor

İyimser Abla’nın hediye paketleri, Sevgi’nin kooperatiflerde iletişimde olduğu kadınların isimlerini taşıyor. Örneğin, Zonguldak’ta çalıştığı Devrek Güneşi kooperatifinden aldığı paketin ismi Saniye Hanım, Polatlı Anadolu Bacıları kooperatifinden alınan paketin ismi ise Nilüfer Abla paketi gibi.

Sevgi, İyimser Abla aracılığıyla farklı ildeki kadın kooperatifleri arasında da bir köprü görevi üstleniyor. İyimser Abla sayesinde kooperatifler birlikte çalışma ve birbirinden öğrenme fırsatı yakalıyorlar.

Sevgi’nin önümüzdeki dönem projelerinden biri de karton ve plastik ambalaj yerine kadınların diktiği bez keseler içinde ürünleri sunmak.  Bu noktada bez çanta yapan kooperatifler ile çalışıyorlar. Erişte ve tarhana gibi ürünler bu bez keseler içinde sunulacak, daha sağlıklı, uzun ömürlü ve çevreye duyarlı olacak.

Türkiye’deki 80 kadın kooperatifinin ancak yarısı aktif

Anket çalışmasını yaparken, Türkiye’de 80’den fazla kadın kooperatifi olduğunu, bunlardan 20 tanesinin yasal ve yönetimsel sıkıntılar nedeniyle kapanmaya yakın olduğunu ancak 40-50 tanesinin aktif çalıştığını görmüş.  Tüm Türkiye’de 80 kadın kooperatifi olmasına rağmen Sevgi’nin şu ana kadar ulaşabildiği kooperatif sayısı 8.

Sevgi’nin iş planının oluşmasında bu veri de etkili olmuş. Kadın üreticilerle çalışan girişimciler var ancak kadın kooperatifleri ile kurumsal şirketler arasında bağ kuran başka bir girişim yok. Sevgi bu noktada çok önemli bir misyon üstlenerek bir yol açıyor ve farklı sosyal girişimciler için kapıları aralıyor.

40’tan fazla şirkete ulaşıldı

Şu ana kadar 40’tan fazla şirket ile çalışmış. Sevgi’nin TİSK ve Global Compact Türkiye Ankara Koordinatörlüğü görevleri şirketler ile güzel bir ilişki geliştirmesinde yardımcı olmuş. Öncelikle Kadının Güçlenmesi Çalışma Grubu’nun temsilcileri ile irtibata geçmiş. Onların referansları ile de ilerlemiş. Sevgi, girişimine kâr amacı gütmeden, sosyal sorumluluk çerçevesinde başladığını da itiraf ediyor.

Bu işe ilk başladığında kooperatif çalışanlarının kendisine güvenip ürün gönderip göndermeyeceği, iş birliği yapıp yapmayacakları en büyük endişesi olmuş. Ama kooperatiflerin eksik olduğu alana hitap ettiği için çok sıcak bir karşılanma yaşamış. Kadın kooperatiflerimiz bu işe dört elle sarılmış.

Çalıştığı kooperatiflerden bir iki tanesi daha önce kurumsal şirketlerle işbirliği yapmış. Ama Sevgi bu işbirliğini daha büyük bir boyuta taşımış. Sevgi “Kooperatifler toplu siparişlere ve böyle bir iş modeline alışkın değiller, ama bir kez tecrübe edince ve oradan gelen kazançla ekonomik özgürlükleri de daha bir artınca özgüvenleri geliyor. Kooperatifte akşam da kalıp çalışıyorlar eşleri de bir şey demiyor” diye devam ediyor.

Rollerin değiştiğini görmek çarpıcı

Sevgi bu deneyimlerinden güzel bir örneği de aktarıyor. “Beni en çarpan hikayelerden bir tanesi, Manisa Çevre ve Kültür Kooperatifi ve Tarihi Manisa Bezini Yaşatma Kooperatifi, MABEZ Kooperatifindeki Fatma Abla. Fatma Abla, kooperatifin daha çok el işlerini, kanaviçe işlerini yapan kişi. Kooperatifte çalışmaya başlamadan önce kendi evinde salça, tarhana üretiyor, incik-boncuk işi geldiği zaman onları yapıyor. Daha sonra bu kooperatif eğitimler düzenliyor, atölyeler açıyor kadınları alıyor eğitiyor, Fatma Abla’yı da bu şekilde keşfediyorlar. Kooperatife gelen lavanta kesesinin üzerini işleme gibi işleri bizzat Fatma Abla ve takımı yürütüyor. Fatma Abla’nın eşi de çiftçi. Fatma Abla’nın kooperatif vesilesiyle aldığı işler o kadar büyüyor ki evine dikiş makinesi alıyor. Evinde bir mini atölye kurarak gece-gündüz çalışmaya başlıyor. Sonuçta eşi Fatma Abla’ya destek olmak için çiftçiliği bırakıyor. Bir anlamda Fatma Abla’nın çalışanı ve destekçisi oluyor. “Ülkemizdeki alışılagelmiş cinsiyet rollerinin değiştiğini gördüm ve bu gerçekten çok çarpıcı oldu. Fatma Abla o kooperatifteki ve köyündeki diğer kadınlara da örnek oluyor” diyor.

Sohbet sırasında kadın kooperatiflerinin kendisiyle ilk karşılaşma anları üzerine de konuşuyoruz. Kadın kooperatifleri onu ilk gördüklerinde çok şaşırıyorlar. Karşılarında adeta minik bir kız çocuğu görüyorlar. Bu kız çocuğu İstanbul’da piyasayı bildiğini ve onların ürettikleri ürünlerin çok değerli olduğunu söylüyor. Bu da bir şaşkınlık yaratıyor. Sevgi “Biraz küçük görünce ve neden bu işi yaptığımı, tam olarak ne istediğimi, beklediğimi bilemeyince önce şaşırıyorlar, ama daha sonra işe başlayınca samimiyet gelişiyor, güzel bir şekilde ilerliyor” diyor.

Minik minik adımlar ama sonunda büyük bir hedef olsun

Sevgi’nin girişimci olmak isteyenlere en önemli tavsiyesi pes etmemeleri.  “Çok iniş çıkışlı bir yol, kendi iç motivasyonlarını kaybetmesinler, hep o iniş-çıkışlarda ben bunu neden yapıyorum sorusunu sorsunlar ve o sorunun cevabı motive etsin onları” diyor. Girişimcilere bir diğer tavsiyesi ise büyük düşünüp, bebek adımları ile ilerlemeleri. “Bazen büyük düşününce yolda kaybolabiliyoruz ve ilerlemekte zorluk çekilebiliyor. Minik minik adımlar, ama sonunda büyük bir hedef olsun” diyor.

Hedef Türkiye’deki 80 kadın kooperatif ile çalışmak

Sevgi’nin gelecekteki planları da İyimser Abla üzerine. İyimser Abla’yı geliştirmeyi, Türkiye’deki 80 kadın kooperatifi ile çalışmayı hedefliyor. Hatta aktif olmayan kadın kooperatiflerini aktif hale getirmek en büyük hayallerinden biri. Diğer bir büyük hayal ise kadın kooperatiflerinin ürünlerini yurt dışına taşımak. Daha önceden bir yurt dışı firma ile çalışmışlar ve bu çalışmadan iki taraf da çok memnun kalmış.

Sabancı Üniversitesi bana özgüven ve araştırma becerisi kazandırdı

Sevgi, Sabancı Üniversitesi’nin kendisine kattıklarını şöyle anlatıyor: Birincisi özgüven. Küçük hanımefendi kız gibi görünüyor olsam da kurumsal şirketlerle ya da kooperatiflerle konuşurken kendime olan güvenim beni ciddiye almalarını sağlıyor ve ilişkimizi güçlendiriyor. İkincisi araştırma becerisi diyebilirim. İyimser Abla örneğinde yaptığım anket çalışması ya da kooperatiflerle iletişime geçme, araştırma, onların yaptıklarını derleme gibi konular, hepsi aslında bir araştırma. Yapmak istediğin bir şeyi nasıl yaparsın, nereden başlarsın, nasıl bir araştırma, nasıl bir plan çizersin hepsini Sabancı Üniversitesi’nde kazandım.

İyimser Abla’ya sipariş vermek isteyenler; Facebook, Linkedin, Instagram, Twitter üzerinden veya merhaba@iyimserabla.com ve sevgi@iyimserabla.com mail adreslerinden ulaşabiliyorlar.

İyimser Abla’nın yöresel lezzetlerini tadarken, Anadolu kadınlarına yaptığınız iyiliğin tadını çıkarmanız dileğiyle…

Siteye ulaşmak için: https://www.iyimserabla.com/

İyimser Abla’nın birlikte çalıştığı firmalardan Santa Farma’nın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için hazırladığı bir video çalışması için: https://vimeo.com/259105711

Sabancı Üniversitesi Rektörü Zehra Sayers’e Uluslararası Ödül

Sabancı Üniversitesi Rektörü Zehra Sayers’e 2017 Rammal Ödülü Fransa’da düzenlenen törenle verildi.

 Zehra Sayers

Akdeniz bölgesinde ileri düzeyde bilim yapan bilim insanlarına ya da gruplara verilen Rammal Ödülü’nün 2017 yılındaki sahibi Sabancı Üniversitesi Rektörü Zehra Sayers, 2002-2018 yılları arasında Sesame Bilimsel Danışma Komitesi’nin de Başkanlığını yaptı. 

2017 ve 2018 Rammal Ödülleri, bu yıl 80 ülkeden 4000 den fazla katılımcıyla 9-14 Temmuz tarihleri arasında Fransa’nın Toulouse şehrinde gerçekleşen (EuroScience Open Forum) ESOF kongresinde verildi. Aynı kongrede ESOF Avrupa Genç Bilim insanları ödülleri de dağıtıldı. ESOF, EuroScience organizasyonunun iki yılda bir düzenlediği Avrupa’daki en büyük disiplinler arası konferans.

ESOF ve aynı zamanda Rammal Ödül Jürisi Başkanı Prof. Lauritz Holm-Nielsen, düzenlenen törende Rammal Madalyasını verirken Prof Sayers’in (Avrupa Moleküler Biyoloji Laboratuvarı) EMBL Hamburg laboratuvarındaki öncü çalışmalarını, Sabancı Üniversitesi kuruluşu sırasındaki katkılarını ve yapısal biyoloji alanını Türkiye’ye getirmek üzere yaptığı öncü çalışmaları vurguladı.

Prof. Holm-Nielsen ayrıca, Prof. Sayers’in SESAME Bilim Danışma Kurulu Başkanı sıfatıyla, Orta Doğu ve Akdeniz ülkelerinde evrensel düzeyde araştırmalarda kullanılmak, bu ülkeler arasında bilimsel ve kültürel bağların kuvvetlendirilmesine katkıda bulunmak ve siyasi düzeyde işbirliğinin ötesinde, bölgenin genç ve deneyimli bilim insanlarının kaliteli ve çığır açıcı araştırmalar yürüteceği SESAME projesinde yaptığı özverili çalışmalar için de bilim kadını Zehra Sayers’in ödüllendirilmesinin elzem olduğunu vurguladı.

Prof. Sayers ise yaptığı konuşmada bu ödülü almaktan onur duyduğunu belirterek, yıllar boyunca jürinin ödül verirken kadın araştırmacıları da ön planda tutmak konusunda  gösterdikleri hassasiyete dikkat çekti. Bilimdeki ilerlemelerin yaratıcılık ve çalışkanlık olduğu kadar, kalite, dürüstlük ve paylaşma üzerine inşa edildiğine inandığına değinen Prof. Sayers, kendisinin de farklı alanlardaki çalışmalarıyla bilim dünyası yapısına bir tuğla eklemeye ve  ilerlemelere katkıda bulunmaya çalıştığını söyledi.

Prof. Sayers sözlerini, dünya ve yakın çevresindeki gidişatı endişe verici bulduğu bu dönemde Rammal Ödülü ve aynı törende Avrupa Genç Bilim İnsanları ödüllerini alan meslektaşlarının kendisi için önemli bir motivasyon kaynağı yarattığını vurgulayarak bitirdi.

Rammal Award - Rammal Ödülü

 Rammal Ödülü nedir?

Rammal Ödülü, uluslararası kariyerini ve ömrünü sadece bilimde ilerlemeye değil, özellikle Akdeniz bölgesinde bilgi alışverişiyle olumlu insan ilişkileri geliştirmeye adamış Lübnanlı araştırmacı Rammal Rammal (1951-1991) adına veriliyor. Bu nedenle Jüri bilimsel çalışmaların etik ve manevi yönüne özel önem atfeder ve Akdeniz ülkeleri arasındaki sosyal ve siyasi gerilimlerin hafifletilmesinde bilimin oynayacağı rolü önemser. Rammal Ödülü'nü kazanan bilim insanları, bilimsel topluluklar veya kurumlar, yalnız bilime yaptıkları olağanüstü katkılardan ötürü değil, daha geniş bir sosyal ve eğitsel bağlamda, özellikle Akdeniz ülkeleri ve komşuları arasında işbirliği ve karşılıklı anlayışın geliştirilmesindeki olumlu çabaları nedeniyle de ödüllendirilmiş olurlar.

Ortadoğu’da barış için bilimsel işbirliği

SESAME (Synchrotron light for Experimental Science and Applications in the Middle East) üyeleri Güney Kıbrıs, Ürdün, Mısır, İran, Pakistan, Türkiye, İsrail ve Filistin’den oluşuyor. Üye ülkeler arasında kültürel ve bilimsel bağların güçlendirilmesi amacıyla başlatılan SESAME projesi, bu ülkeler arasında barışçıl işbirliğini artırmayı hedefliyor.

Sekiz ülkenin ortak çalışmasıyla gerçekleştirilen “İlk ışınım laboratuvarı SESAME”

Ürdün’de başkent Amman’a 40 km. uzaklıkta yeni bir uluslararası sinkrotron ışınımı laboratuarı SESAME kapılarını araştırmacılara Mayıs 2017’de açtı. SESAME’nin hedefi Ortadoğu ülkelerindeki farklı kültür ve geleneklerden gelen araştırmacıların farklılıkları bir kenara bırakıp “bilim dilini” kullanarak birbirlerini tanımaları için fırsat yaratmak. Uluslararası bilim çevrelerinin de desteklediği Sesame Projesi’nin amacı bilim aracılığıyla Ortadoğu’nun kaderini değiştirmek. Bölgede bilim yapan gençlere farklı bir gelecek sunmak. Prof. Zehra Sayers’in de belirttiği gibi, bölgeyi terk etmiş genç bilim insanlarının da geri gelmelerini sağlamak.

Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü 2018

Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü, 2009 yılında aramızdan ayrılan meslektaşımız, arkadaşımız, sosyolog Dicle Koğacıoğlu anısına Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi'nin desteğiyle SU Gender tarafından verilen bir makale ödülüdür. 

2010 yılından bu yana verilen ödülün amacı, Türkiye üzerine toplumsal cinsiyet odaklı araştırmaları desteklemek ve genç araştırmacıları teşvik etmektir. Ödül, yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile yüksek lisans derecesini son iki yıl içerisinde almış araştırmacılara açıktır. Gönderilen makaleler anonim olarak, üniversitelerarası bir seçici kurul tarafından değerlendirilir. Ödüller her yılın Aralık ayında düzenlenen bir konferans ve törenle kamuoyuna duyurulur. 2018 yılında verilecek olan Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü miktarı Ağustos ayı itibariyle açıklanacaktır.

 Başvuru Koşulları:

  • Yarışmaya katılacak makaleler daha önce yayımlanmamış, toplumsal cinsiyet odaklı, yeni ve özgün olmalıdır.
  • Makalenin dili Türkçe olmalıdır.
  • Makaleler, başlık, dipnotlar ve referanslar dâhil 6000 kelimeyi aşmamalı, dipnotlar sayfa altına değil makale sonuna eklenmeli, APA alıntı sistemi kullanılmalıdır. 
  • Makaleye ek olarak 500 kelimelik bir özet ve başvuru sahibinin özgeçmişi ayrıca sunulmalıdır.
  • Makale veya özette ad, soyad, kurum belirtilmemeli; anonim dosya olarak gönderilmelidir. 
  • Başvuru sahibinin adı, soyadı, kurumu, yazışma ve e-posta adresiyle diğer iletişim bilgileri açıkça ayrı bir dosyada belirtilmelidir.
  • Makale, özet, özgeçmiş ve iletişim bilgileri ayrı Word dosyaları olarak gönderilmelidir.
  • Başvurular kogaciogluodulu@sabanciuniv.edu adresine iletilmelidir.
  • Son başvuru tarihi 1 Ekim 2018’dir.

Erasmus Treni

Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Programı 2018 Mezunumuz ve Endüstri Mühendisliği Yüksek Lisans Öğrencimiz Duygu Ay, Exchange/Erasmus programı deneyimlerini gazeteSU ile paylaştı. 

Hayatımın en mutlu dönemine girmek üzereyken, içimde tatlımsı bir heyecan, tatlımsı bir mutluluk ekşimsi de bir burukluk vardı. İlk zamanlar ordan oraya belge peşinde koştururken, neler yaşayacağımın farkında bile değildim henüz. Gitmeme bir hafta kala kabul mektubum geldi ve yine vizemi de o hafta içerisinde almıştım tee Ankaralardan. O zaman bir düşünmüştüm acaba hayatım buna değicek mi...? Merak etmeyin değiyor hem de bin beş yüz katıyla değiyor : ) Ne demişler “Mutluluk diyarı sabır ülkesinden hemen sonradır.” Şimdi o zamana geri dönmek için bir kez daha uğraş deseler hiç düşünmezdim uğraşırdım. Ve ben de hiç düşünmeyip uğraşmıştım zaten. Şimdi de Exchange yolculuğunda Singapur için hazırlanıyorum. Bu sefer içimde heyecandan da öte tarifi imkansız bir mutluluk var.

Neyse biz başlayalım Erasmus maceramıza. Exhange maceramızı sonra anlatırız artık. Öncelikle “Neden Slovenya?” sorunuzu duyar gibiyim. Bundan dolayı öncelikle Slovenya’dan ve gittiğim okuldan bahsedip sonra da gezdiğim 11 ülkeden bazı anılarımı paylaşacağım sizlerle.

Neden sLOVEnia?

Slovenya’yı tercih etmemdeki en önemli sebebim ülkenin konumu ve muhteşem doğasıydı. Avrupa’nın ortası ve yemyeşil doğaya sahip küçücük bir ülke Slovenya. Istanbul’dan sonra bana masal diyarı gibi bir yer gelmişti. Özellikle, her sokağı ormana, yemyeşil doğaya açılan Maribor’un o eşsiz güzelliği paha biçilemezdi. Stajerska bölgesi içinde yer alan sıcacık insanları ve sevimli yapısıyla insanın tüm hayatını sıkılmadan geçirebileceği Slovenya'nın 2. en büyük şehri Maribor. Yıllarca İstanbul’da yaşadıktan sonra şehrin her yerine yürüyerek ulaşabilmek kadar güzel bişey yoktu. Sizlere de tavsiyem Erasmus için Slovenya’ya gitmeseniz bile kesinlikle Bucket List’inizin bir köşesini bu ülkeyi eklemelisiniz ve en az yedi gün süre tanıyın bu mükemmel ülkeye.

Bir de bu sorunun cevabını sLOVEnia yerlilerinden dinleyin derim:

https://www.youtube.com/watch?v=UktXYuDQgSs&feature=share

Küçücük 2 milyon nüfusa sahip olan Slovenya’nın saklı kalmış kocamaan doğal güzellikleri var. Ben Slovenya’yı gezmeyi sona bırakmıştım. Ama sanırım erasmusdaki tek pişmanlığım bu diyebilirim. Çünkü sonradan farkettiğim ve görülmesi gereken o kadar muhteşem yerler varmış ki, bir haftada doyamadım oralara. Sonrasında bir daha gelmek için söz verdim bu muhteşem yerlere. Bu ülkede istediğiniz her türlü güzel havayı bulabiliyorsunuz. Her köşesinde farklı bir his, farklı bir heyecan ve farklı bir cennet saklı. Bled’in ve Bohinj’inin akıl almaz maviliği ve masalsı doğası, Ljubljana’nın size sunduğu özgürlük hissi, Piran ve Koper’in sıcacık akdeniz havası ve daha niceleri... 

Erasmus sürem boyunca, Slovenya’nın yanısıra başka ülkeleri de gezmek için vaktim oldu. 11 ülke gezdim ve ne okulum ne de derslerim bunu yapmam için bana engel olmadı. Bu benim ilk yurtdışı deneyimimdi ve olabildiğince çok sayıda ülke görmek, yeni insanlarla tanışmak ve farklı kültürleri tanımak istiyordum. Belki klişe olacak ama, çocukluğumdan beri hayalimdir tüm dünyayı gezmek. Üstelik bu kısa zaman diliminde 11 ülke gezmeme ve tüm bu zamanların en güzel şekilde keyfini çıkarmama rağmen dönemi 4.00 ortalama ile bitirdim. Yani hem gezip gördüğüm, hayallerimi gerçekleştirdiğim hem de akademik anlamda güzel sonuçlar elde ettiğim muhteşem bir deneyimdi Slovenya benim için. Burdan da bir çıkarım yaptım kendi kendime: Üniversite hayatımdaki başarılarımın sebebi, hayallerimi gerçekleştiriyor olmamdı belki de. Çünkü, hayallerimiz farkında olmasak da başarılarımızı getirmiyor muydu zaten..?

İşte bu gezdiğim yerlerden kısa kesitler:

Mınnewater Lake, Brugge, Belgıum

A legend tells the story of a young and pretty girl named Minna who was in love with Stromberg, a warrior of a neighboring tribe. Her father did not agree with her love and arranged her to marry a man of his choice. Minna escaped into the forest. When Stromberg finally found her, she died in his arms.

The lake was named after Minna and the bridge by the lake was considered the bridge of love, in her honor, meaning that when you walk over the bridge with your loved one, it will become eternal love.

Bir efsane, komşu bir kabilenin savaşçısı Stromberg'e aşık olan Minna adlı genç ve güzel bir kız hikayesini anlatır. Babası sevgisini kabul etmedi ve kendi seçtiği biriyle evlenmesini istedi. Bunun üzerine Minna kaçtı. Stromberg nihayet onu bulduğunda, kollarında öldü. Göl, Minna'nın adını aldı ve üzerindeki köprü, sevginin köprüsü olarak kabul edildi. Anlamı ise, köprünün üstünden sevdiğinizle birlikte geçtiğinizde sevginiz sonsuz kalacak.

Castel Sant'Angelo Roma, Italy 

"Bugün Roma'ya gelen ve Vatikan'a doğru yola çıkan herkes, yüzyıllar boyu değişen ve artık kendini savunmak zorunda kalmayan bu şaşırtıcı işi hayranlıkla izlemek için gözlerini kaldırmaktan kendilerini alıkoyamazlar. Bu melek, en yüksek terasta güven verici varlığı, rüzgarla hareket eden saçları ve kıyafetleti ile hâlâ şehri seyrediyor ve koruyor."

“Whoever comes to Rome today and makes their way towards the Vatican, can’t help but raise their eyes to admire this astounding work that has changed over the centuries and that no longer needs to defend itself; the reassuring presence of the angel on the highest terrace, with clothes and hair moved by the wind, still watches over and protects the city.”  

Gamla Stan, Stockholm, Sweden

Bana göre, stockholm'un en güzel yeridir kendileri. İnsanı, zaman makinesiyle orta çağa dönmüş gibi hissettiren bölgenin birçok kartpostala konu olmuş ve turistik anlamda stockholm'ün sembolü haline gelmiştir. Gamla stan meydanı, dar sokakları, etrafını çevreleyen deniz, giriş kapısı ve küçük dükkanlarıyla gönlümü fethetmiştir. Bundandır, fotoğrafta çıkan aşırı dozdaki mutluluğum.

I think, it's the most beautiful place in Stockholm. The region, which makes people feel as they have gone into medieval times with a timekeeper, has become the subject of many postcards and has become a symbol of Stockholm in tourist terms. I fell in love Gamla Stan with its narrow streets, the sea surrounding it, the entrance gate and small shops. This photo is a sign of my overdose happiness with Gamla Stan.                                                                                          

Sabancı Üniversitesi’nin bize sunduğu Exhange/ Erasmus programıyla hayatımın en güzel anılarını biriktirdim. Siz de size sunulan bu büyük fırsatı değerlendirin, ve hayatınızın en güzel bölümüne giden treni sakın kaçırmayın. Güzel anılar biriktirmeniz dileğiyle...

 

Duygu Ay

E-mail: duyguay@sabanciuniv.edu                   


Yıl boyunca aktif kampüs

Sabancı Üniversitesi öğrencileri sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerini 50’ye yakın öğrenci kulübünde aktif olarak devam ettirebiliyor. Kulüpler bünyesinde yılda 450'nin üzerinde etkinlik gerçekleştiren öğrenciler, aynı zamanda 38 branştaki 45 spor takımında müsabakalara katılıyor.


Sabancı Üniversitesi Sualtı Sporları Kulübü’nden (SUSS) Ertuğrul Taha Atlıhan bir öğrenci kulübünde aktif olarak rol almayı şöyle açıklıyor: Okula girdiğimden beri SUSS'tayım. SUSS çok yönlü bir kulüp, hem sosyal hem de spor-eğitim kulübü diyebilirim. Sosyal bir kulüpten edinebilecek yararların tümü SUSS'ta fazlasıyla mevcut. Ortak hobimiz olan dalış sayesinde farklı bölümlerden arkadaşlar edindim, bunlar en iyi dostlarım, oda arkadaşım oldu. Hatta kız arkadaşımla bile kulüp sayesinde tanıştım. Hep beraber konferanslar, geziler, eğitim kampları düzenledik. Bu tür organizasyonların nasıl işlediğini öğrendim. Farklı perspektifler kazandım. Sorumluluk almanın ne demek olduğunu anladım.

Hayatımın en heyecan verici anlarını kulüp arkadaşlarımla derinliklerde yaşadım.

Üniversiteye başlamadan önce hakkında hiçbir şey bilmediğim bu spor, zamanla uzmanlaştığım bir hobi ve hayatımın büyük bir parçası haline geldi. Nisan ayında da eğitmenlik sınavlarına girip 1* Dalış Eğitmeni lisansını aldım. Kısacası bu kulübe katılmak ve aktif rol almak aldığım en iyi kararlardı. Üniversite hayatımı tatmin edici ve keyifli geçirmemi sağladı, sağlamaya devam ediyor."


Sabancı Üniversitesi Doğa Sporları Kulübü’nden (SUDOSK) Erkin Alaçamlı ise kulüplerin hayatına kattıklarını şöyle ifade ediyor: “Sabancı Üniversitesi'ne girdiğimde oryantasyonda ilk yaptığım şey ilgimi çeken kulüplere üye olmaktı. Sonrasında okulda geçirdiğim süre boyunca bu kulüplerde aktif rol almaya çalıştım. Bir kulüpte aktif rol aldığınız zaman bir ailenin parçası olmuş oluyorsunuz, yeni kişiler tanıyor, yeni tarzlar öğreniyorsunuz. Aynı zamanda derslerin yanında aksatmadan kulüp işlerinin nasıl yürütülebileceğini öğrenerek zaman kontrolünde kendinizi geliştiriyorsunuz.

Diğer bir etkisi ise yeni hobiler geliştirmeniz. Hiç dinlemediğiniz bir sanatçıyı, hiç yapmadığınız bir sporu, hiç çalmadığınız bir enstrümanı kulüpler sayesinde öğrenip hayatınıza yeni bir şeyler katabiliyorsunuz. En azından benim aktif kulüp yaşantısından kazandığım şeyler bu yönde.”


Sabancı Üniversitesi Tiyatro Kulübü SUOyuncuları’ndan İdil Erdoğan ise aktif bir öğrenci olarak şunları söyledi: "Geçtiğimiz 3 yıl boyunca Okulumuzun Tiyatro kulübü olan SUOyuncuları ve Offtown Komitesi içerisinde aktif rol aldım. İçinde bulunduğum bu iki topluluk da disiplin, takım çalışması ve emek isteyen topluluklar. Pek tabii bu topluluklardan edindiğimiz disiplin, takım çalışması gibi konuları günlük hayatımıza ve derslerimize de yansıtmaya özen gösteriyoruz. Sabancı Üniversitesinin yoğun ders programı arasında içinde bulunduğumuz bu topluluklar her zaman nefes almamızı sağladı ve aynı zamanda çok farklı insanlarla tanışmamıza vesile oldu. Bunların dışında belki de en önemlisi, SUOyuncuları içerisinde gerek okumalarımızla ya da izlediğimiz oyunlarla gerekse sahneye koyduğumuz oyunlar sayesinde hem kendimizin hem de izleyenlerin bir takım toplumsal durumlara karşı düşünmemizi/düşünmelerini sağlıyoruz. Böyle bir bakış açısı edinmemiz ise tüm hayatımızı ve buna mukabil öğrencilik hayatımızı etkilemekte."


CEO’larla Çay Sohbetleri Kulübünden Fatih Öztoprak ise kulübünü şöyle anlatıyor: CEO’larla Çay Sohbetleri kulübü sunduğu aile ortamıyla üniversite hayatına entegre konusunda çok başarılı. Bunun yanında yurt içi ve yurt dışında farklı sektörlerden liderlerle görüşmenin kariyer yolculuğumuzda etkisi paha biçilemez. Bunun en önemli kanıtı ise mezun olmadan çok çeşitli sektör ve yöneticileri yakından tanıyarak geleceğimizi şekillendirmek ve onların mentorluğuna sahip olmak olacaktır. Geleceğin liderleri olan bizler günümüz liderlerinden ilham alarak vizyonumuzu genişletiyoruz. Kulübümüz bünyesinde bulunan alt gruplar bizleri iş hayatına daha temkinli bir şekilde hazırlıyor ve , liderlik, insan yönetimi, network gibi çeşitli alanlarda doğrudan tecrübe kazanmanıza vesile oluyor. Ben hep inanıyorum ki, o kişiye ve sektörüne ilgi duyalım veya duymayalım görüştüğümüz bir liderden duyacağımız bir şey hayatımızı değiştirebilir ve tırmandığımız dağın zirvesine ulaşmakta bize yardımcı olacak ve onların hatalarından çıkardığımız dersler bizleri geleceğe daha güvende taşıyacak. Eleanor Roosevelt’in bir sözü ne demek istediğimi çok iyi anlatıyor aslında. “Başkalarının hayatından ders alın. İnsan bütün hataları kendisi yapacak kadar uzun yaşamıyor.” Gelin birlikte hata yapalım geleceği ve değişimi yönetenler biz olalım. Tercih döneminde olan adaylara başarılar diliyorum. Sizleri aramızda görmek bizi daha da gururlandıracaktır.”

Lise Yaz Okulu ve İngilizce Yaz Okulu’nun ikinci dönemi tamamlandı

Sabancı Üniversitesi tarafından bu yıl ilki düzenlenen İngilizce Yaz Okulu ve sekizincisi düzenlenen Lise Yaz Okulu’nun ikinci dönemi sona erdi.

Bugüne kadar 14 ülkeden 7 bine yakın öğrencinin katıldığı Sabancı Üniversitesi İngilizce Yaz Okulu ve Lise Yaz Okulu’nun ikinci dönemine bu sene Türkiye’den ve yurtdışından toplam 550 öğrenci katıldı. Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu’nda öğrencilere kendilerini geliştirebilecekleri akademik, kültürel ve uluslararası bir ortam sunuldu.

Sabancı Üniversitesi lise öğrencilerine üniversite deneyimi yaşatmayı hedefleyen Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu’nun sekizincisinin ikinci dönemi tamamlandı.

Sabancı Üniversitesi İngilizce Yaz Okulu ve Lise Yaz Okulu’nun ikinci dönemine; Türkiye’nin dört bir yanından olmak üzere 39 ilden ve yurtdışından toplamda 550 öğrenci katıldı.

İkinci dönemde ise; Moleküler Biyoloji, Gen Mühendisliği ve Nano Tıp; Tıp Bilimlerinde Yüksek Teknoloji: Organ Tasarımı ve Yapımı; Sıvılarda Nanoteknolojik Uygulamalar: Tıp, Enerji ve Sanayi; Kozmoloji ve Evren; Phyton ile Bilgisayar Programlamaya Giriş; Phyton ile İleri Bilgisayar Programlama ve Veri Bilimine Giriş; Cerrahi Robotlar ve Biyomedikal; Malzeme Bilimi ve Nano Mühendislik; Endüstri Mühendisliğine Giriş; Mühendislik Dallarında Eğitim ve Sektörler; Nesnelerin İnterneti: Yeşil Kampüs; İş Hayatında ve Yaşamda Başarılı Yöneticilik; Uluslararası İşletme Yönetimi; İnsanlık Tarihi; Küresel Çevre Sorunları ve İklim Değişikliği; Psikoloji ve Felsefe; Modern Sanatın, 20. Yüzyıl Müziğinin ve Operanın Büyük Eserleri; Görsel İletişim, Tasarım ve Sanat; Bilgisayarda Animasyon ve Sanat Yaratın: Siz de Yapabilirsiniz; Sanatta Klasik Mitoloji; Matematik Tarihi; Temel İngilizce Öğrenimi II ile Üniversite ve Meslekler: Bilgilenmek, Seçmek ve Başarmak dersleri yer aldı.

Sabancı Üniversitesi İngilizce Yaz Okulu’na katılan öğrencilerimiz ise, Diller Okulu öğretim üyeleri tarafından hazırlanan programda 50 saat İngilizce öğrenmenin yanısıra Amerika’dan gelen mentorler eşliğinde kalan zamanlarında çeşitli oyunlar ve konuşma saatinin dışında Co-Space’de uygulamalı eğitim ve Bilgisayar Programlama dersi aldı.

Ders dışı etkinlikler

Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu, gün içerisine yayılmış ders dışı etkinliklerle öğrencilere sportif, kültürel ve sosyal olanaklar sunuyor. Tüm öğrenciler program süresince üniversitenin bilgi merkezi, spor salonu vb. sportif ve kültürel olanaklarından ücretsiz yararlanma hakkına oluyorlar.

Ders dışı spor, sanat, kültür ve eğlence etkinlikleriyle zenginleştirilen Sabancı Üniversitesi Lise Yaz Okulu’nda öğrenciler, unutamayacakları bir yaz okulu deneyimi yaşarken ufuklarını genişletme şansı da yakalıyorlar.

Collaboration Space Atölyesi

İngilizce Yaz Okulumuza katılan öğrenciler, bu yıl ilk defa Sabancı Üniversitesi’nde uygulamaya açılan Collaboration Space’de uygulamalı olarak, drone, roket, maket uçak yapmışlardır.

Abone ol