Ana içeriğe atla

Seçkin enerji dergisi Frontiers in Energy Research'te editörlük

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Malzeme Bilimleri öğretim üyemiz Selmiye Alkan Gürsel, saygın bilim yayınlarından biri olan 'Frontiers in Energy Research' dergisi yayın kurulunda editör olarak görev alacak. Üniversitemizde yakıt pilleri konusunda çalışmalarına devam eden Gürsel ile yeni şapkası 'editörlük' üzerine sohbet ettik.


Frontiers in Energy Research'in akademik kimliği hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

Frontiers in Energy Research dergisi enerji alanındaki seçkin buluş ve yenilikleri konu alan makaleleri yayınlayan oldukça önemli bir dergi. Frontiers in Energy Research dergisi biyoenerji ve biyoyakıtlar, enerji depolama, enerji  sistemleri ve politikaları, yakıt pilleri, süreç ve enerji sistemleri mühendisliği ve güneş enerjisi alanlarını tek bir platformda toplamaktadır. Benim görev alacağım alan olan enerji depolama ise elektrokimyasal enerji depolama sistemlerinin (kapasitörler, çeşitli batarya türleri, hibrit sistemler) tüm bilimsel, teknolojik, mühendislik ve uygulama yönlerine odaklanıyor. Bu kapsamda, malzeme bilimi ve mühendisliği, nanoteknoloji, fizik, kimya, elektrokimya alanlarında yenilikçi, yüksek etkili ve ses getirecek makaleleri yayınlıyor.

Yayın kurulundaki göreviniz ne olacak? Burada yapacağınız çalışmaları açıklayabilir misiniz?

Frontiers in Energy Research-Energy Storage dergisinde 'Review Editor' olarak görev alacağım. Öncelikle dergiye gönderilen makaleler farklı hakemler tarafından değerlendiriliyor. Benim görevim, hakemlerin görüşlerini biraraya getirmek ve bu dergiye gönderilen makaleleri bilimsel içerikleri, doğrulukları ve dergiye uygunlukları açılarından değerlendirip, dergide yayınlanıp yayınlanamayacakları konusunda nihai kararı vermek olacak. 

Üniversitemizden bir ismin böylesi bir yayın kulurunda yer almasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bu derginin yayın kurulunda, farklı ülkelerden; Kore, Çin, Amerika, Japonya, Almanya, İtalya ve Avusturalya gibi farklı profillerde ve enerji alanında uzman profesörler yer alıyor. Yayın kuruluna benden kısa bir süre sonra katılan ODTÜ’den değerli bir hocamız ile birlikte Türkiye’den sadece iki kişiyiz. Sabancı Üniversitesi adına  bu önemli derginin yayın kurulunda yer alıyor olmak benim açından çok gurur verici.

Küresel ölçekte değerini koruyan bir lider: Atatürk

Bugün üniversitemizde Atatürk'ü anma ve anlama etkinliği düzenlendi. Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi'nde sabah saat 08.45'te başlayan törenle Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü andık.

Tören Ata'ya saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından Rektörümüz Nihat Berker ve Öğretim Üyemiz ve İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) Direktörü Fuat Keyman'ın konuşmaları ile devam etti.

Rektörümüz Nihat Berker konuşmasında: "Atarürk'ün dört temel prensibi vardı. Akla güvenmek, kendine güvenmek, gençliğe güvenmek ve başarmak. Ve bizler görüyoruz ki Atatürk imza attığı başarılarda bu prensiplerden hiçbir şekilde ödün vermiyor" dedi.

Öğretim Üyemiz ve İPM Direktörü Fuat Keyman konuşmasında, Atatürk'ün neden sadece ülkemizde değil tüm dünyada, hala küresel bir lider olarak görüldüğü sorusuna yanıt verdi. Keyman: "Atatürk sadece Türkiye'nin lideri değil, küresel ölçekte de dünya lideri olarak değerini korumaktadır." dedi.

Törene öğrenci, öğretim üyesi ve çalışanlardan oluşan kalabalık bir dinleyici topluluğu katıldı.

10 Kasım 2013 - Slayt Gösterisi ve İstiklal Marşı

10 Kasım 2013 - Nihat Berker Anma Konuşması

10 Kasım 2013 - Fuat Keyman Anma Konuşması

Usta oyuncular ile 'Kibarlık Budalası' SGM'de

Tiyatro Kedi 

12 Kasım 2013 - 20:00

Yazan: Moliere 

Uyarlayan: İpek Kadılar

Yöneten: Hakan Altıner 

Oyuncular: Haldun Dormen, Göksel Kortay, Hakan Altıner, Damla Cercişoğlu, Hilmi Özçelik, Deniz Yeğin, Efe Deprem, Bahadır Vatanoğlu, Işık Selin Kuyumcu

Başrolünü Haldun Dormen’in oynadığı Moliere’in ölümsüz eseri Kibarlık Budalası SGM seyircisiyle buluşuyor.

 

17. yüzyıl Fransa’sında, cahil, saf ama çok zengin bir adam olan Mösyö Jourdain’in bir tek amacı vardır: Asilzade olmak.. Bunu gerçekleştirebilmek için her şeyi göze alır, anlamlı-anlamsız, yararlı-yararsız ama mutlaka masraflı her çabayı gösterir. Gülünç duruma düşer, alay konusu olur ama hiç yılmaz. Hedefi bellidir: Soylu sınıfa girebilmek, soylu bir Markiz’i baştan çıkarabilmek için her şeyi yapmak ve biricik kızını  da mutlaka bir “soylu” ile evlendirmek. Oysa kızı bir başka gence aşıktır. Moilere, yarattığı bu olağanüstü tiplemenin etrafını, onu sömürmeye çalışan Kont, ayakları yere basan karısı, sağduyunun ve samimiyetin temsilcileri hizmetçi ve uşak ile bir dantel gibi örer. 

Neredeyse her sözcük komik ve her durum gülünç bu oyunda. 

“Erişilebilirlik” ve “Eğitim" Paneli

Dilek Sabancı: “Umarım yerel seçimlerde engellilerle ilgili politikalar siyasi partilerimizin gündeminde olur”

Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Dilek Sabancı önderliğinde ve Sabancı Üniversitesi yürütücülüğünde, Engelsiz Türkiye’ye geçiş sürecinin neresinde olduğumuzu “eşitlikçi” ve “hak temelli” bir yaklaşımla değerlendirmek ve öneriler getirmek amacıyla geçtiğimiz aylarda “Engelsiz Türkiye İçin: Yolun Neresindeyiz?” başlıklı bir rapor yayınlandı. Aynı çalışma kapsamında 6 Kasım 2013, Çarşamba günü “Erişilebilirlik” ve “Eğitim” başlıklarını taşıyan iki panel düzenlendi.

“Engelsiz yaşamın sağlanmasının bir “hak” olarak ele alınmasını sağlayabilmek amacıyla yola çıktık”
Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Dilek Sabancı’ın mesajını Sabancı Üniversitesi Rektörü Nihat Berker  katılımcılara aktardı. Dilek Sabancı mesajında, “Bildiğiniz üzere bu yılın ilk yarısında Sabancı Üniversitesi’nin yürütücülüğünde, farklı üniversitelerden akademisyenlerin, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin ve uzmanların katılımıyla, “Engelsiz Türkiye İçin: Yolun Neresindeyiz?” başlıklı bir rapor hazırlayarak kamuoyuna duyurduk. Raporda, istihdam, eğitim, siyasal katılım, erişilebilirlik, sağlık hizmetleri ve rehabilitasyon alanlarındaki mevcut durumu saptadık ve öneriler sunduk. Engelsiz yaşamın sağlanmasının bir “hak” olarak ele alınmasını sağlayabilmek amacıyla yola çıktık. Hazırladığımız rapor önemli bir adımdı ancak gidilecek çok yolumuz var” dedi.


Dilek Sabancı, panelin raporda ele alınan konuları bir kez daha irdelemek ve gelişmeleri aktarmak amacıyla düzenlendiğini belirtti. İleride de zaman  zaman düzenlenecek bu tür etkinliklerle engelli hakları konusunu gündeme getireceklerini ve raporun açıklandığı günden bugüne yaşanan gelişmeleri aktaracaklarını söyledi.

Mesajında yerel seçimlere de değinen Dilek Sabancı “Önümüzde bir yerel seçim var. Umarım yerel seçimlerde engellilerle ilgili politikalar siyasi partilerimizin gündeminde olur. Bu konuda kendilerinin yürekten desteğini bekliyoruz.” dedi.

“Engelli bireyler yoktur, engelli toplumlar vardır”
Toplantının açış konuşmasını Nihat Berker gerçekleştirdi. Nihat Berker konuşmasına engelli bireyler değil, engelli toplumlar olduğunu belirterek başladı. Engelli toplumu bütün bireylerine eşit mutluluk ve çalışma hakkı tanımayan toplum olarak tanımlayan Berker, “Biz engelli bir toplum istemiyoruz” dedi.


Ardından “Erişilebilirlik” başlıklı ilk panele geçildi. Moderatörlüğünü CNN Türk Planlama Editörü Cansel Poyraz’ın üstlendiği panelde Dr. Aslı Sungur Ergenoğlu “Fiziksel Çevre ile İlgili Yasal Düzenlenemelerin Uygulamaya Yansımasının Önündeki Engeller ve Çözüm Önerileri” başlıklı bir konuşma yaptı. Dr. Aslı Sungur Ergenoğlu konuşmasında kapsayıcı ve evrensel tasarımın önemine değindi, engelleri aşmada iki kritik unsurun samimiyet ve bilimsel yaklaşım olduğunu vurguladı.

Ayşegül Domaniç Yelçe ve Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğrencisi Harun Nalbant saha çalışmasından izlenimlerini katılımcılarla paylaştılar. Ayşegül Domaniç Yelçe düzenlemelerin hak temelli yapılması gerektiğinin önemine değinirken, engelli nüfusun ekonomiye katılması gerektiğinin de altını çizdi. Harun Nalbant da projeye not ortalamasını yükseltmek için başladığını ancak çalışmada derinleştikçe bu konuda bilinç sahibi olduğunu örneklerle gösterdi.

Engelli Ayrımcılığını Önleme Platformu Hukuk Danışmanı Avukat Güler Polat, “Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme Dikkate Alındığında Yolun Neresindeyiz?” başlıklı konuşmasında, engelli bireylerin temel insan haklarından eşit oranda faydalanması gerektiğine vurgu yaparken “Her türlü farklılıkta eşitliği içimize sindirmemiz gerek” dedi.


Moderatörlüğünü Haber Türk Gazetesi Eğitim Editörü Pervin Kaplan’ın üstlendiği “Eğitim” başlıklı ikinci panelde Sabancı Üniversitesi klinik psikologlarından Dr. Hatice Güneş “Engelli Bireylerin Eğitim Hizmetlerine Erişebilmelerinin Önündeki Temel Sorunlar” başlıklı bir konuşma yaptı. Dr. Hatice Güneş konuşmasında görünen ve görünmeyen engellere değinirken, görünmeyen engellerin çok erken yaşlarda oluşan önyargılar olduğuna dikkat çekti. Dr. Güneş, konuşmasında farklılıklarla yaşamanın ve farklılığın farkındalığını kazanmanın önemine vurgu yaptı.

Panelde söz alan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğü Yeterlilikler Grup Başkanı Doç. Dr. Ali Yılmaz “Öğretmen Yetiştirmede Son Düzenlemeler” konusunda bilgi verdi. Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Grup Başkanı Dr. Ayşe Hale Bacakoğlu “Bütünleştirici Eğitimin İyileştirilmesi Yönünde Yapılan Son Düzenlemeler” konusuna değindi. Son olarak söz alan Prof. Dr. Gönül Kırcaali İftar “Yolun Neresindeyiz?” başlığıyla bir değerlendirmede bulundu.

Engelsiz Türkiye İçin: Yolun Neresindeyiz Raporu
Bahar aylarında yayımlanan ve erişilebilirlik (fiziksel erişilebilirlik, bilgi ve hizmete erişim), eğitim, istihdam, siyasal katılım ile sağlık ve rehabilitasyon hizmetleri olmak üzere beş başlıktan oluşan raporun son bölümünde de ilk dört başlığa ilişkin ikişer politika önerisinin maliyet analizlerine yer veriliyordu.
 

Rapora erişmek için tıklayınız.

2013-2014 Bahar Dönemi Fen Bilimleri Enstitüsü Lisansüstü Başvuruları

2013-2014 Bahar Dönemi Fen Bilimleri Enstitüsü Lisansüstü Başvuruları
By Student Resources  |  06 November 2013

2013-2014 Akademik Yılı Bahar Dönemi için aşağıda belirtilen alanlarda yüksek lisans ve doktora programlarına öğrenci alınacaktır. 

Temel bilimler de dahil olmak üzere araştırma konuları hakkında detaylı bilgiye  http://fens.sabanciuniv.edu adresinden ulaşılabilir. 

Akademik konulardaki sorular için programlarda belirtilen irtibat isimlerine; başvuru işlemleri ile ilgili sorular için Öğrenci Kaynakları birimine danışılmalıdır. 
Tel: (0216) 483 9093, E-posta: studentinfo@sabanciuniv.edu 

Biyoloji Bilimleri ve Biyomühendislik  
Önemi küresel olarak hızla artan bu alandaki program, en son gelişmeleri ve teknolojik yenilikleri vurgulamaktadır. Yoğunluk alanları arasında moleküler biyoloji ve hücre biyolojisi, biyoenformatik ve bitki biyoteknolojisi yer almaktadır. 

Akademik bilgi için:  Batu Erman, 
Phone: (0216) 483 9530,  
E-mail: batu@sabanciuniv.edu  

Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği 
Program araştırma alanları; doğal dil işleme, örüntü tanıma, biçimsel yöntemler, yazılım mühendisliği, şifreleme ve bilişim güvenliği, ağ güvenliği, bilgisayar mimarileri, dağıtık sistemler, veri tabanı sistemleri, veri madenciliği, bilgisayar grafiği ve sanal gerçeklik, gömülü sistemler, bilgi gösterimi ve akıl yürütmedir. 

Akademik bilgi için: Cemal Yılmaz, 
Phone: (216) 483 9532, 
E-mail: cyilmaz@sabanciuniv.edu 

Elektronik Mühendisliği   
Program araştırma alanları; telsiz iletişim, telsiz ağlar, duyarga ağları, sinyal, konuşma ve görüntü işleme, bilgisayarlı görü, örüntü tanıma, RF, mikrodalga, anten ve yayılım, RF MEMS ve RF devre tasarımı, fotonik ve fiber optik telekomünikasyon, yüksek hızlı elektronik devre elemanları, mikrosensörler ve mikroelektromekanik sistemler,  tıbbi ve endüstriyel ultrasonik görüntüleme, tıbbi cihazlar, analog ve sayısal çok büyük ölçekli tümleşik devre (VLSI) tasarımı, ASIC ve FPGA tasarımı, bilgisayar destekli tasarım ve testtir. 

Akademik bilgi için: Ayhan Bozkurt, 
Phone: (216) 483 9537,
E-mail: abozkurt@sabanciuniv.edu 

  
Endüstri Mühendisliği 
Program araştırma alanları; üretim ve servis sistemleri, bütünleşik imalat, tedarik zinciri yönetimi, lojistik, bütünleşik envanter yönetimi ve fiyatlandırma, ürün geliştirme süreci, imalat süreçleri ve makinalarının modellenmesi ve analizi, imalat ve teknoloji stratejileri, bulanık sistemler, kombinatoryal eniyileme ile yöneylem araştırmasının telekomünikasyon ve enerji sistemleri uygulamaları üzerinde odaklanmaktadır. Endüstri ile ortak çalışmalara önem verilmektedir. 

Akademik bilgi için: Güvenç Şahin, 
Telefon: (216) 483 9619, 
E-posta:guvencs@sabanciuniv.edu

Enerji Teknolojileri ve Yönetimi
Enerji güvenliği küresel ekonominin en önemli konularından biridir. Yenilenebilir, sürdürülebilir, güvenli, etkin, akıllı enerji çözümlerinin geliştirilmesi hem ekonomik kalkınma, hem de sosyal refah için kritiktir. Enerji sektörünün dünyada ve ülkemizde günden güne büyümesi, yapılan yatırımların artmasıyla, enerji teknolojileri ve yönetimi alanında uzmanlaşmış, eğitim almış profesyonellere olan talep de artma eğilimindedir. Bu yüksek lisans programı enerji sektörünün ihtiyaçlarına uygun insan kaynağının yetiştirilmesini amaçlamaktadır.

Akademik bilgi için: Umut Ekmekçi, 
Telefon: (216) 483 9597, 
E-posta: umutekmekci@sabanciuniv.edu

Malzeme Bilimi ve Mühendisliği 
Program araştırma alanları; ileri teknoloji uygulamaları için malzemelerin yapıları, temel özellikleri ve üretim süreci bağıntılarına odaklanmıştır. Aktif araştırma alanları yarıiletkenler, sentetik ve biyolojik polimerler, seramikler ve kompositlerdir. Nano-bilim ve nano-teknoloji alanlarında ağırlıklı olarak çalışılmaktadır. 

Akademik bilgi için: Özge Akbulut, 
Telefon: (216) 483 9968, 
E-posta:ozgeakbulut@sabanciuniv.edu 

Mekatronik Mühendisliği 
Program araştırma alanları;  akıllı ürün tasarımı, çok disiplinli tasarım optimizasyonu, topoloji optimizasyonu, metamalzemeler, mikro sistemler, akıllı kontrol sistemleri, robot tasarımı, haptik sistemler, bilgisayarla görme, bilgisayar destekli mühendislik, yenilenebilir enerji sistemleri, ve atanmış bilgisayarlı sistemler. Mikro sistemler, proses kontrolü, küçük su türbinleri, türbin kanadı ve sızdırmazlık sistemleri tasarımı, ısı transferi, MEMS, mikro sistemlerde kaynama dengesizlikleri, kritik ısı akışı, mikro kanallar, kavitasyon, Mikro- ve Nanofluidics, çapraz akış, elektronik soğutma, minyatür ısı atıcılardır. 

Akademik bilgi için: Serhat Yeşilyurt, 
Telefon: (216) 483 9579, 
E-posta: syesilyurt@sabanciuniv.edu 

Matematik 
Pür matematikle disiplinler arası alanlardaki araştırmaları kapsayan uygulamalarının etkileşimine ağırlık veren programın yoğunlaşma alanları cebir ve sayılar teorisi ile kodlama teorisi ve kriptografideki uygulamaları, analiz ve uygulamalarıdır. 

Akademik bilgi için: Alp Bassa, 
Telefon: (216) 483 9595,
E-posta: bassa@sabanciuniv.edu 

Fizik 
Yoğun madde fiziğinde deneysel ve kuramsal yarıiletken fiziği, mezoskopik ve nanoskopik sistemler ile üstün iletkenlik konularında çalışılmaktadır. Yüksek enerji astrofiziğinde ise kompakt cisimler (nötron yıldızları ve kara delikler) ve çevreleri üzerine X ışını, gama ışını gözlemleri ve optik gözlemler yapılmakta, ayrıca kuramsal çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Kuantum enformasyon kuramı ve yüksek enerji fiziği diğer araştırma alanlarıdır. 

Akademik bilgi için: Mehmet Zafer Gedik, 
Telefon: (216) 483 9610, 
E-posta: gedik@sabanciuniv.edu 

 

Kabul Koşulları: 
Fen Bilimleri Enstitüsü lisansüstü programlarına başvuru koşulları ve gerekli belgeler. 

Yüksek lisans programına başvuran adayların lisans eğitimlerini, doktora programlarına başvuran adayların  lisans veya yüksek lisans eğitimlerini en geç 27 Ocak 2014 tarihine kadar tamamlamış olmaları gerekmektedir. 

Mali Destek: 
Öğrencilerin, öğrenim ücretinden muafiyet, aylık nakit burs gibi mali desteklerden yararlanmaları mümkündür. Bu konudaki karar kabul jürisi tarafından belirlenir. 

 

Son Başvuru: 
Başvurular için son tarih 6 Aralık 2013’tür.  Mülakatlar 11-20 Aralık 2013 tarihlerinde gerçekleştirilecektir. Ön değerlendirme sonucunda mülakata davet edilecek adaylara e-posta ile bilgi verilecektir. Adayların e-postalarını sıklıkla kontrol etmeleri tavsiye edilmektedir. 
Başvuruya ilişkin bilgiler için:  www.sabanciuniv.edu 

Elektronik Başvuru İçin:   https://admission.sabanciuniv.edu 

 

Yazılı sınav ve mülakat tarihleri aşağıdaki gibidir:

Biyoloji Bilimleri ve Biyomühendislik (Yüksek Lisans ve Doktora)
Mülakat**: Daha sonra duyurulacaktır.

Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği (Yüksek Lisans ve Doktora)
Mülakat**: Daha sonra duyurulacaktır.

GRE Subject Test: 

Tüm yabancı adaylar için 2013-2014 Bahar Dönemi lisansüstü Başvuruları itibariyle Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Programı “GRE Subject Test in Computer Science” skorunu istemektedir.

2013-2014 Bahar Döneminde lisansüstü başvurusunda bulunan adayların “GRE Subject Test in Computer Science” skorunun olması başvurularının değerlendirilmesinde önemli bir rol oynayacaktır.


Elektronik Mühendisliği (Yüksek Lisans ve Doktora)
Mülakat**: Daha sonra duyurulacaktır.

Endüstri Mühendisliği (Yüksek Lisans ve Doktora)
Mülakat**: Daha sonra duyurulacaktır.

Enerji Teknolojileri ve Yönetimi (Yüksek Lisans)

Mülakat**: Daha sonra duyurulacaktır.

Malzeme Bilimi ve Mühendisliği (Yüksek Lisans ve Doktora)
Mülakat : Daha sonra duyurulacaktır.

Mekatronik Mühendisliği (Yüksek Lisans ve Doktora)
Mülakat**: Daha sonra duyurulacaktır.

Matematik (Yüksek Lisans ve Doktora)
Yazılı Sınav*: Daha sonra duyurulacaktır.
Mülakat**    : Daha sonra duyurulacaktır.

Nanoteknoloji (Yüksek Lisans)

Mülakat**: Daha sonra duyurulacaktır.

Fizik (Doktora)
Yazılı Sınav*: Daha sonra duyurulacaktır.
Mülakat**    : Daha sonra duyurulacaktır.
(Fizik yazılı sınav birinci ve ikinci yıl işlenen giriş fiziği, üçüncü ve dördüncü yıl işlenen klasik mekanik, elektromanyetik teori, istatistiksel mekanik ve kuantum mekaniği konularını kapsamaktadır. “ GRE Physics Subject Test ” sonucu olan adaylar yazılı sınavdan muaf tutulabilirler.)

*Başvuran tüm adaylar yazılı sınavda belirlenen günlerde hazır bulunacaktır.

**Mülakatlar için adaylara e-posta ile davet gönderilecektir.

 

Başvuru:

Başvurular internet üzerinden, http://admission.sabanciuniv.edu/ adresinden yapılacaktır. Başvuru belgeleri (resmi sınav sonuç belgeleri, transkript,, vb.) hem online sistemine yüklenecek hem de Sabancı Üniversitesi Öğrenci Kaynakları Birimi'ne elden teslim edilecek ya da posta ile aşağıdaki adrese gönderilecektir. Başvuru dosyasına tamamlanmış online başvurunun bir çıktısı eklenmelidir. Posta ile gönderilen belgelerin, son başvuru tarihinden önce Üniversitemize ulaşması gerekmektedir. E-posta ile yapılan başvurular değerlendirilememektedir.


Önemli Uyarı! Başvuru belgelerinizin, değerlendirme öncesi veya sonrasında iadesi mümkün olmadığından, başvuru sırasında; ALES/GRE, TOEFL veya eşdeğeri sınav başvuru ya da sonuç belgelerinizin veya gerek gördüğünüz diğer belgelerin orijinallerini muhafaza etmeniz ve başvuruyu bu belgelerin kopyaları ile yapmanız sizin için yararlı olacaktır. Ancak, kabul edilmeniz durumunda, üniversiteye kayıt sırasında orijinallerinin isteneceğini önemle hatırlatırız.

SGM'de Kasım şöleni!

Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi Kasım ayında cazdan rock’a müzik ziyafeti, komediden drama tiyatro şöleni veriyor 

Anadolu Yakası’nın en büyük sanat merkezi olan Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi (SGM), Kasım ayında, müzik ve tiyatro dolu bir programla perdelerini açıyor.

SGM Kasım ayında; Akbank Caz Festivali Kampüste Caz kapsamında Şenay Lambaoğlu konserine, Tiyatro Kedi tarafından sahnelenen ve başrolünde Haldun Dormen'in oynadığı "Kibarlık Budalası" oyununa, Gece Yolcuları'nın konserine, İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen "Son Tango" oyununa, Tiyatro Lir'in "Şokola Prenses" adlı çocuk oyununa, Mabel Matiz'in konserine, Tiyatrokare tarafından sahnelenen ve başrollerine Serpil Tamur ve Özge Özder'in paylaştığı "Müziksiz Evin Konukları" adlı oyuna evsahipliği yapacak.

ŞENAY LAMBAOĞLU

Akbank Caz Festivali Kampüste Caz
7 Kasım 2013 Perşembe, 19:00


23. Akbank Caz Festivali'nin en önemli isimlerinden biri olan Şenay Lambaoğlu Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi'nde dinleyicilerle buluşacak.

Almanya'nın Kiel şehrinde doğan Şenay Lambaoğlu, müziğe öğrenimini sürdürdüğü okul koro ve orkestrasında başladı. Pera Güzel Sanatlar Akademisi'nde müzikal ve drama eğitimini tamamlayan sanatçı, ilerleyen yıllarda Selçuk Sun, Şenova Ülker, Yaz Baltacıgil, Neşet Ruacan, Aydın Esen, Nilüfer Verdi gibi isimlerle çalışma fırsatı buldu.

Türkiye’deki yeni dönem caz vokallerinden biri olan Lambaoğlu, son dönemlerde Burçin Büke, Volkan Hürsever, Deniz Dündar ile çeşitli performanslarda yer alırken, Kürşat Başar dörtlüsü ile birçok projede sahne aldı. İlk solo albümü 'İçimde Aşk Var'ı 2012 yılının Ağustos ayında müzikseverlerin beğenisine sunan sanatçı, çeşitli caz konserlerinin yanı sıra ikinci albümünün hazırlıklarına devam ediyor.

KİBARLIK BUDALASI - Tiyatro Kedi

12 Kasım 2013, Salı 20:00 

Başrolünü Haldun Dormen’in oynadığı ve altı yıldır sahnelenenen Moliere’in ölümsüz eseri "Kibarlık Budalası" SGM seyircisiyle buluşuyor. 

17. yüzyıl Fransa’sında, cahil, saf ama çok zengin bir adam olan Mösyö Jourdain’in bir tek amacı vardır: Asilzade olmak.. Bunu gerçekleştirebilmek için her şeyi göze alır, anlamlı-anlamsız, yararlı-yararsız ama mutlaka masraflı her çabayı gösterir. Gülünç duruma düşer, alay konusu olur ama hiç yılmaz. Hedefi bellidir: Soylu sınıfa girebilmek, soylu bir Markiz’i baştan çıkarabilmek için her şeyi yapmak ve biricik kızını da mutlaka bir “soylu” ile evlendirmek. Oysa kızı bir başka gence aşıktır. Moilere, yarattığı bu olağanüstü tiplemenin etrafını, onu sömürmeye çalışan Kont, ayakları yere basan karısı, sağduyunun ve samimiyetin temsilcileri hizmetçi ve uşak ile bir dantel gibi örer. 

İpek Kadılar tarafından uyarlanan oyunun yönetmenliğini Hakan Altıner yapıyor. Oyunda Haldun Dormen'in yanı sıra, Göksel Kortay, Hakan Altıner, Damla Cercişoğlu, Hilmi Özçelik, Deniz Yeğin, Efe Deprem, Bahadır Vatanoğlu, Işık Selin Kuyumcu rol alıyor.

GECE YOLCULARI Konseri
14 Kasım 2013 Perşembe, 20:00

Türk pop-rock müziğinin, kulvarındaki en önemli gruplarından Gece Yolcuları, uzun bir aradan sonra Şubat 2013’ te yılın en iddialı işlerinden birine imza attı.

‘NEDEN’ adını taşıyan albüm, radyo-TV müzik listelerinde yerini aldı ve müzik severlerce son yılların en başarılı parçalarından biri olarak değerlendirildi. 2004 yılından bu yana, üniversiteler başta olmak üzere Türkiye’nin hemen hemen her yerinde verdikleri konserlerle dinleyicileriyle buluşan, etkileyici konser performansları ve repertuarları ile de çok konuşulan Gece Yolcuları hayranları ile bu kez SGM’de buluşuyor.

 

"SON TANGO" - İstanbul Devlet Tiyatrosu
19 Kasım 2013 Salı, 20:00

Maria, fakir ama idealist Pedro’yu sevmektedir. Bu sevgisine karşılık da bulan Maria’nın trajik hatası,  aşka özgü bir kızgınlıkla Pedro’ya ders vermek ve Jose’yle evlenmek olur. Tutku ve aşk dansı tangonun ruhunun vücut bulduğu Maria ve Pedro’nun hayatlarında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Tüm yaşananlardan sonra sağlam kalan tek şey, birbirlerine duydukları sevgi, yalpalamalarına rağmen kulaklarına “yapacakları bir işin daha var olduğunu” fısıldar.

İstanbul Devlet Tiyatrosu sanatçılarının orkestra eşliğinde sahneleyecekleri bu keyifli oyunun yazarı Özcan Özer, yönetmeni ise Murat Sarı. 

"ŞOKOLA PRENSES" - Tiyatro Lir Çocuk Oyunu
23 Kasım 2013 Cumartesi, 11:00

Çino ile Çilek, Prenses Şokola Abur Cuburları’nı çok seven ve sürekli televizyonda Prenses Şokola’nın video oyununu oynayan iki arkadaştır. Çino’nun annesi sürekli oyun oynayıp abur cubur yemelerine izin vermez. O yüzden onlara meyve getirir ama iki kafadar meyve yiyormuş gibi yapıp gizli gizli abur cuburları mideye indirirler. Bir gün yine oyun oynarlarken Çino’nun annesi odaya girer veeee ...

Minik izleyiciler bu maceranın devamını SGM'de izleyebilir.

MABEL MATİZ Konseri
26 Kasım 2013 Salı, 20:00

Kendi adını taşıyan ilk albümüyle Türk müzikseverlerini 2011 yazında selamlayan yeni neslin yeni sesi “Mabel Matiz” SGM'de dinleyicileriyle özel bir bağ kurduğu canlı performansını gerçekleştirecek.

Mabel Matiz, Mabel adını Kumral Ada Mavi Tuna adlı romandan alıyor. Matiz ise müziğini en iyi tanımladığına inanarak adına eklediği ve "çok sarhoş, düşkün kimse" anlamlarına gelen eski Yunanca kökenli argo bir kelime..

Mabel Matiz albümü piyasaya çıktığı ilk günden bu yana başta müzik eleştirmenleri, köşe yazarları olmak üzere çok geniş müziksever bir kitlenin büyük takdir ve beğenisini topladı. Mabel Matiz albümdeki şarkıları ve canlı performanslarından oluşan video kayıtları sosyal medyada en fazla paylaşılan sanatçıların başında geliyor.

Mabel Matiz, Keremcem, Teoman ve Göksel gibi isimlerin yeni albümlerine verdiği söz ve bestelerle de Türk müzik sahnesinde çok önemli bir besteci ve söz yazarı olarak da yer alacağının sinyalini veriyor. Yaptığı müzik türü hayranları tarafından  “Matizm” olarak değerlendirilen sanatçı, bu konuda yepyeni bir akımın yaratıcısı olarak da dikkat çekiyor. 

"MÜZİKSİZ EVİN KONUKLARI" - Tiyatrokare

28 Kasım 2013 Perşembe, 20:00

Neil Simon tarafından 1990 yılında kaleme alınan Pulitzer ödüllü aile komedisi "Müziksiz Evin Konukları", “Lost In Yonkers” adıyla Broadway ve Londra başta olmak üzere, tüm dünyada sahnelendi. Oyunda, babalarının ekonomik durumunun bozulması nedeniyle, sevgisiz bir babaanne ve engelli bir teyze ile yaşamak zorunda kalan iki çocuğun hikayesi anlatılıyor. Tiyatrokare’nin büyük ilgi gören oyunu "Leyla’nın Evi"nde olduğu gibi kuşak çatışması ve kuşaklar arası sevgi bağı bu oyunda da perçinlenerek, günümüz izleyicisine sıcak ve insancıl mesajlar veriliyor. Oyunda sevgi, acıma, koruma ve sahiplenme duyguları farklı karakterlerin gözünden irdelenerek, yaşam mücadelesi içinde yitirilen sevgi bağları ele alınıyor.

Oyunda başrolü Devlet Tiyatrosu’nun kıdemli oyuncusu Serpil Tamur üstleniyor. Tiyatro çalışmalarının yanısıra, sinema ve televizyon dizileriyle de tanınan Tamur, son olarak "Kurtlar Vadisi"nde oynadı. Rol aldığı televizyon dizisi "Umutsuz Ev Kadınları"ndaki kompozisyonuyla çok sevilen, Şehir Tiyatroları'nın ödüllü oyuncusu Özge Özder de diğer başrolü üstleniyor. Nedim Saban'ın Türkçeleştirerek, yönetmenliğini yaptığı oyunda, Asuman Çakır, Abdül Süsler, Emrah Düzkaya, Abdullah Semercioğlu, Selim Tezin de rol alıyor.

Etkinlik biletleri tüm biletix satış kanallarından veya SGM Bilet Gişesinden temin edilebilir. 

İnsan odaklı çalışmayı seven yönetici

Haluk Bal:Son derece kaliteli bir ortama geldim ve bu ortamı elimden geldiği kadar devam ettirmeye çalıştım. Kişisel tecrübe ve tarzımı yansıtarak yaptığım şey delegasyona önem vermek oldu.


Tuzla Belediye Başkanı kampüse geldiğinde bölgede oturan kişi sayısından söz etti. Espri ile ben de buranın belediye başkanıyım dedim. Gerçekten kampüste yaşayan başta öğrenciler olmak üzere tüm kişilere yeme, içme, ulaşımdan sağlığa idari olarak verdiğimiz hizmetler belediyenin verdiği hizmetlerden daha çok.

Sen göreve başladığında üniversite eğitime başlayalı altı yıl olmuştu. Bir üniversite için çok kısa bir dönem ama yine de inşaat bitmiş, düzen oturmuştu.  


Evet gerçekten üniversitenin kuruluş çalışmaları her yönüyle çok başarılı yapılmış. Ben zaten iyi işleyen, temeli sağlam atılmış bir yapıya geldim. Ama günümüzde herşey çok hızlı değişiyor. Yeni gereksinimler ve buna bağlı yeni hedefler, stratejiler ortaya çıkıyor. Sabancı Üniversitesi de çok dinamik bir yer. Dolayısıyla hep yeni projeler, yeni çalışmalar gündemde. Görev yaptığım dönemde yeni programlar açtık. Uluslararasılaşma  doğrultusunda önemli gelişmeler sağladık. Çok sayıda akademik ve idari yenilik gerçekleştirdik. İstersen daha fazla detaya girmeyelim reklamımı yapıyormuşum gibi olacak. Böyle bir döneme denk geldiğim için, daha önce edindiğim tecrübeleri işime çok yararlı bir şekilde aktarabildiğimi zannediyorum. Hiç aklımda yokken bir üniversitede görev yapıyorum. Bunu kariyerimde şans olarak görüyorum. Uzun yıllar ticari şirket deneyimi yaşadıktan sonra, 50’li yaşlarda, kariyerin bence artık son noktasında, böyle bir görev çok güzel bir şans diye düşünüyorum.

Evet anlıyorum. Hep kariyerinde şanslı olduğunu söylersin. Peki kariyer dışında sosyal yaşamında kendini nasıl hissediyorsun? 

Kariyer dışındaki yaşam deyince aklıma hemen evim ve tabii ki sevgili karım Buket ve oğlum Sinan geliyor. Çok klasik bir söz olacak ama hayattaki en büyük şansım Buket ile tanışıp evlenmiş olmaktır. Çok mutluyum ve sanırım kariyerimdeki olumlu gelişmelerde evdeki mutluluğumun ve Buket’in çok önemli bir payı var. 

Ne kadar güzel, ben de Buket ve Sinan’ı üniversite etkinliklerinde tanıdım. Uyumlu ve mutlu bir aile olduğunuz her halinizden belli oluyor. 50’li yaşlar kariyerinde bence tam bir olgunluk çağı. Edindiğin tecrübeyi işine, birlikte çalıştığın kişilere verimli bir şekilde aktarabildiğin bir olgunluk dönemi. Sen ne düşünüyorsun? 

Katılıyorum. Kendinle barışık oluyorsun, özgüvenin tam. Gençlerle de diyaloğun iyi oluyor. Üniversitede çok güzel bir 8 yıl geçti, sonrasının da aynı olacağına inanıyorum. Önceki işe göre üniversitede çalışmanın artısı duyduğun manevi tatmin. Oğlum Sabancı Üniversitesi öğrencisi, aynı zamanda veliyim.  Darüşşafaka’dan, IBM’den arkadaşlarımın çocukları üniversite çağına geldiler. Ben bir anda buradaki tecrübemle danışılan insan oldum. Üniversite giriş sınavları sonrası bizim ev, çay bahçesi gibi oluyor. Sınava girmiş çocuğu olan ne kadar tanıdık, komşu falan varsa ziyaretimize geliyor, konuşuyoruz. Üniversiteye girecek gençlere, ailelerine destek olmaktan çok keyif alıyorum. Kendi öğrencilerimiz ile de  sık sık görüşüyorum. Kapım her zaman onlara açık. Öğrenciyken görüştüğüm mezunlarımız ile iletişimim sürüyor, arıyorlar, ziyaretime geliyorlar. Burada bana da “Hocam” diyorlar. İşte bu farklı bir tatmin, sen de bunu yaşıyorsun, hepimiz yaşıyoruz. 

Tabii ki, üniversitede çalışmak, gençlerle birlikte olmak ve onların pırıltısını, pozitif enerjisini hissetmek başka bir iş ortamında yaşanamayacak bir durum.

Evet bu çok önemli bir artı. Zaman zaman öğrencilerimiz ile birlikte de çalışıyoruz. Öğrenci kulüplerinin bütçelerini, kulüp etkinliklerini birlikte planlıyoruz. Sponsor bulma, teklif dosyası hazırlama vb. konularda kendi tecrübelerimi aktarıyorum. Öğretmen gibi onlara bazen hayat dersi, bazen operasyonel konularda destek oluyorum. Sıkıntıları olduğunda geliyorlar dertleşiyoruz, bazen yol gösteriyorum. Ve birçok öğrenciye yararlı olduğumu da görüyorum.  Bazen gelip “Hocam ya bize çok emeğin geçti” deyince eriyorum yani. Çok büyük keyif. Onun için bir şirkette çalışmak ile kıyasladığımda en büyük artı fark bu. 

Genel Sekreterlik görevini diğer üniversiteler ile kıyasladığında bizde daha kritik bir pozisyon mu? 

Genel Sekretere verilen sorumluluklar, her üniversitede  kurucuların ve yöneticilerin inisiyatifiyle farklı farklı olabiliyor. Sabancı Üniversitesi yönetim felsefesi olarak da diğer üniversitelerden farklı. İsim vermeye gerek yok, birçok üniversitenin genel sekreteriyle iş ilişkimiz oluyor, dostluklarımız oluyor, ama gördüğüm kadarıyla genel sekreterlik fonksiyonlarında en fazla sorumluluk bizim üniversitede. Bence bizde bu konuda doğru bir yapı kurulmuş. Akademisyenlerimiz ve öğrencilerimizin gereksinim duyduğu idari, mali tüm desteği biz veriyoruz. Bir yönetimin altında ve takım halinde bu hizmetleri akademisyenlerimize ve öğrencilerimize veriyor olmanın avantajları var: Sorunlara çok hızlı müdahale edebiliyor, gereksinimlere çok hızlı cevap verebiliyoruz. Yalnızca Genel Sekreterlik açısından değil genel olarak baktığımızda da Sabancı Üniversitesi’nin hiçbir üniversiteyle kıyaslayamayacağımız kadar çok iyi işleyen bir yönetim yapısı var. 

Dinamik, hızlı.

Bu biraz da Mütevelli Heyeti Başkanımız Güler Hanım ve Sabancı Ailesinin üniversiteye verdiği önemden kaynaklanıyor. Güler Hanıma ne zaman istesek erişebiliyoruz, her ay düzenli toplantılarımızı yapıyoruz. Acil bir şeye ihtiyacımız olduğu zaman kendisine veya Mütevelli Heyeti üyelerine çok rahat ulaşabiliyoruz. Tüm üniversite yönetimi olarak hem kendi aramızdaki hem de Mütevelli Heyeti Üyeleri ile ilişkimizin her açıdan çok sağlıklı olduğuna inanıyorum. Bunu çok az sayıda kurumda görebilirsiniz. Ayrıca Rektörümüz Nihat Berker ile çok iyi anlaşıyoruz ve birlikte çok verimli çalışabiliyoruz. Benim için bu çok önemli. O açıdan kendimi çok şanslı hissediyorum. 

Genel sekreterlik belediye başkanlığına benziyor. Dört-beşbin kişinin yaşadığı bir kasabayı yönetmek gibi.  

Belediye başkanlığı iyi bir benzetme. Tuzla Belediye Başkanı kampüse geldiğinde bölgede oturan kişi sayısından söz etti. Espri ile ben de buranın belediye başkanıyım dedim. Gerçekten kampüste yaşayan başta öğrenciler olmak üzere tüm kişilere yeme, içme, ulaşımdan sağlığa idari olarak verdiğimiz hizmetler belediyenin verdiği hizmetlerden daha çok. O anlamda baktığımda sizle rekabet etmeyeceğim ama, böyle bir benzetmeyi yapıyorum dedim. Başkan da bana hak verdi. 

Kişisel planlarından söz eder misin?

Nesrin, birtakım planlarım var ama, burada birkaç sene daha çalışırım diye düşünüyorum. Bazen çalışmaktan ve yoğunluktan şikayetçi olmuyor da değilim. Oğlum iki yıl sonra mezun olacak. O mezun olduktan sonra belki birlikte başka planlarımız olabilir. Şimdilik çok uzun vadeli plan da yapmıyorum doğrusu. 

Özel hobilerinden söz eder misin? Denizi seviyorsun diye biliyorum.

Evet denizi çok seviyorum. Yeni yeni düşünmeye başladım; babam ve ablamı deniz kazasında kaybetmemiz galiba bende ve ağabeyimde psikolojik olarak denize bir çeşit meydan okumaya ve ondan korkmamaya itti. Çocukluğumu hatırlıyorum,  zavallı annem hep sahilde; açılmayın, gitmeyin, diye sürekli bizi gözler, uyarırdı. O travmadan sonra bizim başımıza da bir şey gelecek diye çok korkardı. Denizle ilgili şöyle bir şey hissediyorum: Gözlerimi bağlayıp, okyanusun ortasında bir yere götürsen gece karanlığında denize atsan, ben orada yüzerim ve yaşarım. Hiç korkmam ve yadırgamam. Deniz, dalma, balık tutma, tekne benim favori tatil tercihimdir. Buket zaman zaman kültür gezisi yapmak ister. Ben de isterim tabii güzel yerlere gitmeyi, ama ne yapar eder tatilin bir bölümünü deniz kıyısında bir yerde bitirir ya da başlatırım. 

Denizsiz tatil olur mu zaten?

Olmaz değil mi? Yirmisenedir denize girerken elimde balık tutmak için bir şey olmasa bile deniz maskesi ve şınorkel hep olur. Denizin içini seyrederek yüzerim. Ayrıca, müzikle ilgiliyim. Hatta biliyorsun sana bir konser sözüm var, bunu da inşallah birlikte yapacağız. Yani kendime daha çok zaman ayırabildiğim dönemde, bir numara deniz ve balık, ikinci de müzik ciddi bir uğraşım olacak. Gitar çalıyorum. İyi bir müzik kulağım vardır. Nota bilirim ama geliştirmem lazım. Bilgimi artırarak gitarı daha iyi çalmak istiyorum. Evde kanun da dahil aklına gelen bütün telli aletlerin hepsi var. Bir ara heveslenmiştim, kanun dersi aldım, ama yeterince  zaman ayıramadım. Haftada iki üç gün derse gitmek lazım, evde devamlı pratik yapmak lazım. O nedenle şimdilik kanun çalmayı bıraktım. Daha sonra yoğun olarak ilgilenmek niyetindeyim. Müzik, deniz, doğa, bahçe, çiçek bu tip uğraşlar çok keyif aldığım şeyler. Bunlara daha fazla zaman ayırmak isterim.  

Kampüsteki bitkilerle ilgileniyor musun? Yıllar geçtikçe ağaçlar çok güzel büyüdü ve çok güzel bitkiler var. 

Evet gerçekten müthiş oldular. Burada kurucu rektörümüz Tosun Terzioğlu ve kuruluşumuzdan beri peyzaj işlerimizi yapan Kartepe Peyzaj’dan Nermin Hanımın isimlerini geçirmek isterim. Tosun Bey çok iyi bilir, tabii hepimize anlatmıştır. Burası aslında verimli bir toprak değil, su problemi var. Ona rağmen burada harikalar yaratılmıştır. Tosun Beyin desteği ve ilgisi, Nermin Hanımın özverisi sayesinde. Çok güzel bir katalog yaptılar bitkilerin isimlerinden. Bitkilerin isimlerinin belki hepsini bilmiyorum ama, çok seviyorum yeşilliği, tabiatı. Çok yoğun dönemlerde bunaldığım ya da birilerine, kızdığım zamanlar, Haluk diyorum, hemen kendini dışarı at. Çıkıyorum şöyle yukarıdan merdivenlerden Rektörlüğe kadar bir tur atıp geliyorum. Bu kadar güzel yeşilliğin, çiçeklerin arasında dolaşınca her şeyi unutuyorsun, stresi atıyorsun tekrar odana geliyorsun. 

Son olarak ne söylersin?

Burada çalışırken kendime ve üniversiteye nasıl bir katkıda bulundum diye zaman zaman sorgularım. Üniversite kurulurken sistem çok iyi kurgulanmış, profesyonelce yürütülüyor. Dolayısıyla, burada ben Haluk Bal olarak şunu yaptım, bunu yaptım diyebilecek bir durum yok, ayrıca buna  gerek de yok. Son derece kaliteli bir ortama geldim ve bu ortamı elimden geldiği kadar devam ettirmeye çalıştım. Kişisel tecrübe ve tarzımı yansıtarak yaptığım şey delegasyona önem vermek oldu. Merkezi bir idari yapıda her şeye karar veren, her şeyi çok detaylı kontrol eden bir yönetici olmaktan ziyade insanlara kendi sorumluluk alanlarında risk alabilmeyi, işleriyle ilgili karar verebilmeyi, hata yapabilmelerini ve hatalarından ders alabilmelerini sağlamaya çalıştım. Bu tarzı daha sonra süreçlere ve yönergelere de yansıttım. 

Vurgulamak istediğim bir başka konu ise insan odaklı çalışmayı seven bir yönetici olarak iletişime çok önem verdim kapım hep açık oldu. Gerçi bunu son zamanda az yapıyorum, kendimi de eleştiriyorum, eskiden daha çok yapabiliyordum. İnsanlarla, bütün çalışanlarla birebir iletişimde bulunmaya,  onlardan geri bildirimler alarak bunları işime yansıtmaya özen gösterdim.   Yuvarlak masa toplantıları yaptım. İngilizce eğitimden meslekleri ile ilgili çok farklı alanlardaki eğitime kadar geniş bir yelpazede çalışanların sürekli eğitim almaları imkanını yaratmaya çok önem verdim. Hep birlikte, güzel işler yaptık. Ne kadar güzel ki, sistemin zaten iyi olduğu, herşeyin tıkır tıkır çalıştığı bir yerde, ben bunun bir parçası oldum. Artı olarak da benim zamanıma denk gelen dönemde üniversitenin geleceği için önemli birçok idari süreçde yenilik yaptığımı düşünüyorum. Yani, bir şeyler bırakmış olduğumu tahmin ediyorum o yüzden. 

Bir çalışan olarak benim de gözlediğim bir şey var; insanlarla ilişkin gerçekten çok iyi. Her kademede, çalışan herkesle çok rahat diyalog kuruyorsun.  Buna bir örnek vermek isterim. Rektörlükte çalışan eski bir çaycımızdan duymuştum. Servis yaparken çalışanlar kendisine ulaşamadıklarından söz etmişler ve bunu engellemek için seyyar bir telefon alınmasını istemişler.  Konu sana aktarıldığında ise o arkadaşımıza, “herkesin ara sıra kaytarma hakkı var” dediğini mutlulukla anlatmıştı.  

Evet, aynen öyle insanlara bazen nefes alma hakkı vermek lazım, bazı şeyleri görmemek lazım.

Evet, sonuçta insanız çünkü 

Kesinlikle. 

Peki, herhalde bitti. Çok teşekkür ederim. 

Türkiye’nin 'aile, iş ve toplumsal cinsiyet' durumu

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ve Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu tarafından, Uluslararası Sosyal Saha Çalışmaları Programı (International Social Survey Program-ISSP) kapsamında,  hazırlanan, “Türkiye’de Aile, İş ve Toplumsal Cinsiyet” başlıklı rapor açıklandı.

Raporu okumak için tıklayınız.

International Social Survey Programı’nın (ISSP)  2012 yılı saha taramasına dayalı araştırması 59 ilde 1555 denekle yapılan yüz yüze görüşmelerle 2013 yılı Şubat – Nisan ayları zarfında tamamlandı. 

Türkiye’de, Aile yapısı, çiftlerin kaç çocuk istediği, kadının çalışma hayatına katılımı ile ilgili düşünce, aile kurumunun güçlenip güçlenmediğine  ilişkin sorulara cevap vermeyi amaçlayan  “Türkiye’de Aile, İş ve Toplumsal Cinsiyet” başlıklı çalışmadaki bulguların sunumu ve araştırmanın değerlendirmesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu ve Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu tarafından yapıldı.

Toplantıda verilen bilgiye göre: Türkiye İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan itibaren hızlanan bir kentleşme ve sanayileşme süreci içinden geçerken bu dönemde aile kuran üç kuşağın temel yaşam alanı artan ölçüde kent ve çalışma alanı da sanayi ve hizmetler kesimi oldu. Bu ortamda aile tanımı büyük çoğunluk için artık bir anne ve baba ile en az bir çocuktan oluşan bir çekirdek aile normuna sahip oldu. Rapordaki bulgular bu olguyu teyit ediyor. Ayrıca, büyük çoğunluklar artık ailede hem erkek hem kadının bir arada ev dışında kazanç karşılığı çalışmasının gerekliliğini kabul ediyor. Buna rağmen yine büyük kadın ve erkek çoğunlukların gözünde kadının ailedeki temel işlevi çocuk yetiştirmek, ev işleriyle uğraşmak, erkeğin ise ev dışından kazanç temin ederek eve ekonomik olarak destek olmak olarak algılanıyor. Zorunlu olmadıkça kadının ev dışında çalışmasının arzu edilen bir durum olmadığı açıkça görülüyor. 

Bu durumun ortaya çıkarttığı sonuç çalışmak durumunda kalan az sayıdaki kadının hem işyerinde hem de evinde etkili bir biçimde iş yapması keyfiyetidir. Onun için kadınların ancak dörtte biri kadarı iş piyasasına girerken, kadınlar ancak çocukları okul çağına geldiğinde ve evdeki boş zamanı ortaya çıktığında bu tür bir ev dışı kazanç sağlayan işte çalışmayı göze alabiliyor. Bunun getirdiği ilk sonuç çocuk sayısının az sayıda tutulması beklentisi olup en fazla iki çocuk isteyen denek sayısında kendisini gösteriyor. İkinci olarak, bu durumun kadına yüklediği yük de yine erkeklere göre birkaç misli zaman ve enerji tüketen bir içerikte. Dünya’daki ISSP 2002 çalışmasına katılan ülkelerle karşılaştırıldığında bu yükün oldukça hatırı sayılır olduğu gözleniyor. 

Bu durumun evde bakılması gereken yaşlı ve muhtaç yakınlar olduğunda kadınlar için daha da ağırlaştığı görülüyor. Kadın, ister kendi ailesinden ister kocasının ailesinden olan yaşlı ve muhtaçların bakımında öncelikli ve ağır bir yük yükleniyor. Mutat ev işlerinin yapılması ve sürdürülmesinde de ufak tefek tamirat dışında erkeklerin fazla bir rol üstlenmedikleri, bu yükün de büyük kısmının kadınların sırtında olduğu görülüyor.

Bu sonuçlara bakılarak ortaya adil olmayan bir iş yükü paylaşımının çıktığı düşünülebilir. Bu konuda gerek erkek gerek kadınların çoğu, aile içindeki iş bölümünde adil olandan fazlasının kadınlara düştüğünü kabul etmektedir. Ancak, bu hususun değiştirilmesi için pek bir girişimde bulunulmadığı da bir gerçek. Nitekim her şey göz önüne alındığında, memnuniyetin bir hayli yaygın olduğunun ifade edilmesi ve mutlu olan çoğunluklar olgusu bu konuda fazla bir değişim beklentisi olmadığının göstergesidir. 

Bu yükün hafifletilmesi için en fazla umut bağlananın devlet yardımı olduğu görülürken, özel veya kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşlarının yardımcı olabileceklerine dair pek bir düşünce de gözlenmiyor. 

Son olarak dile getirilen ise; Toplanmış olan bu verilerin bir yıl içinde kamusal kullanıma açılacağı, bu veriler üzerinde yapılacak sosyolojik ve sosyal psikolojik istatistik çözümlemelerin raporda sunulan bulguları daha anlamlı kılacağı, ayrıca karşılaştırmalı olarak yapılacak çalışmaların raporda sunulan verilerin daha güçlü gözlemlerle değerlendirilmelerini de sağlayacağının umulduğu şeklinde oldu. 

Unilever Dünya Başkanı Paul Polman’ı ağırladık

Sabancı Üniversitesi Unilever Dünya Başkanı Paul Polman’ı ağırladı
“Daha iyi bir dünya yaratmak için bugünden daha uygun bir zaman yok!”


Her yıl düzenlediği 700’ün üzerindeki konferansla öğrencilerini global iş dünyası ile buluşturan Sabancı Üniversitesi, dünyanın en büyük hızlı tüketim ürünleri şirketlerinden Unilever’in Dünya Başkanı Paul Polman’ı ağırladı. Paul Polman “Creating a Better Future Everyday Made By You” başlıklı bir konuşma yaptı.



Konferansın evsahipliğini, Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Rektör Prof. Dr. Nihat Berker ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Füsun Ülengin yaptı.

1000’e yakın üniversite öğrencisi katıldığı konferansın açılışında konuşan Prof. Dr. Füsun Ülengin, sürdürülebilir büyümeye olan ilginin artışından duyulan mutluluğu dile getirdi. Son yıllarda özel sektörün de sürdürülebilirlik konusunu stratejik olarak ele aldığını belirten Ülengin, Unilever’in de sürdürülebilirlik için yenilikçilik alanında lider olduğunun altını çizdi.

Füsun Ülengin, Sabancı Üniversitesi’nin de benzer vizyonla 2012 yılında Türkiye’de ilk kez Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen ‘Üniversitelerarası Yenilikçilik ve Girişimcilik Endeksi’nde birinci* olduğuna vurgu yaptı Sabancı Üniversitesi’nin sürdürülebilirlik konusunda dünya liderlerini ağırladığına vurgu yapan Ülengin, Sabancı Üniversitesi’nin Birleşmiş Milletlet Global Compact anlaşmasını Türkiye’den imzalayan ilk üniversite olduğunu, MBA ve Executive MBA programlarının FT listelerinde yer aldığını,  Yönetim Bilimleri Fakültesi’nin Sorumlu Yönetim Bilimleri Eğitimi İlkeleri (Principles for Responsible Management Education -PRME) imzacısı olduğunu belirtti. Ülengin ayrıca Yönetim Bilimleri Fakültesi altında faaliyet gösteren Kurumsal Yönetim Forumu’nun CDP’nin (Karbon Saydamlık Projesi) Türkiye faaliyetlerini yürüttüğüne ve Bağımsız Kadın Direktörler Projesi’ni hayata geçirdiğine değindi. Füsun Ülengin Sabancı Üniversitesi olarak hedeflerinin geleceğin oluşturulmasına destek vermek ve gelecek için liderler yetiştirmek olduğunun altını çizerek sözü Paul Polman’a bıraktı

Paul Polman, “Hızla globalleşen dünyada gittikçe daha bağımlı hale gelen finansal yapı, gelişen teknoloji ve ekonomik sistemler yönetimi daha karmaşık bir dünya yarattı. Bizi hızla değişen, kararsız, karmaşık ve anlaşılması güç bir gelecek bekliyor. Dünyanın dengesinin bozulduğu çok açık. Hepimiz sorumluluk alarak, dünyayı değiştirmek için çalışmalıyız” diye konuştu.
Polman hızlı globalleşmenin doğurduğu sonuçlar nedeniyle kapitalizmin daha adaletli ve daha sürdürülebilir bir türüne geçiş yapılması gerektiğini vurguladı ve başarılı büyümenin sırrının burada yattığını kaydetti.

“Karşılaştığımız sosyal ve çevresel meseleler her zamankinden daha zorlu. Nüfus hızla artıyor, iklim artan bir hızla değişiyor, su kaynakları yok oluyor. 1 milyar insan açlık çekiyor, başka 1 milyar insansa bolluk içinde yaşıyor ve her yıl 1 milyardan fazla çocuk bağırsak hastalıkları yüzünden yaşamını kaybediyor” diyerek sözlerine devam eden Polman, gençleri sürdürülebilir yaşamı yaygınlaştırmak için destek vermeye çağırdı:

“Bugünkü durumu daha iyi hale getirmek, ister işletme, ister hükümet, ister sivil toplum örgütü olalım, bugünün liderleri olarak bizim, geleceğin liderleri olarak da sizin sorumluluğunuzda bulunuyor.  Daha iyi bir dünya yaratmak için bugünden daha uygun bir zaman yok! Bu bizim görevimiz. Bizim sorumluluğumuz.”

Sürdürülebilirlik hem karlı olabilecek, hem de doğaya ve insanlığa pozitif geri dönüş sağlayabilecek bir iş modeli…
Unilever olarak, global değişime öncü olmak için ara vermeden çalıştıklarını ifade eden Paul Polman, “Ancak bu değişimi tek başına başarmamız mümkün değil.   Bu nedenle, STK’lar, hükümet, özel sektör, üniversitelerle gerçekleştireceğimiz işbirlikleri bizim için çok önem taşıyor“ diye konuştu.  
Polman sözlerine şöyle devam etti: “Unilever olarak, urumsal hedefimiz işimizi iki kat büyütürken, çevresel ayak izimizi yarı yarıya indirmek ve pozitif sosyal etkimizi artırmak olarak belirledik. Sürdürülebilir Yaşam Planımız sayesinde geride bıraktığımız 4 yılda işimizi %30 oranında büyütürken; atıklarımız ile enerji ve su tüketimimizi azaltmayı başardık.  Sağlık ve hijyen kampanyalarımız ile, çeyrek milyar insanın yaşamlarına dokunduk.  Artık, hammaddelerimizin üçte birinden fazlasını sürdürülebilir kaynaklardan tedarik ediyoruz.  450,000 küçük çiftçinin sürdürülebilir tarım eğitimi almasına destek olduk.  Böylece, sürdürülebilirliğin hem kazandıran, hem de doğaya ve insanlığa çok pozitif geri dönüşler yaptıran bir iş modeli olduğunu kanıtlamış olduk.”

Video:



İsmail Çakmak'a Georg Forster Araştırma Ödülü

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Biyoloji Bilimleri ve Biyomühendislik Programı Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. İsmail Çakmak, Almanya'da Alexander von Humboldt Vakfı tarafından yaşamboyu bilimsel katkılar için verilen Georg Forster Araştırma Ödülü'ne layık görüldü. 


Humboldt Vakfından 60 bin EURO tutarında para ödülü alacak olan İsmail Çakmak'a ayrıca bilimsel araştırmalarına katkıda bulunmak ve  bilimsel konferanslara  yönelik seyahatlerinde kullanmak üzere 25 bin  EURO  tutarında  ek para  desteği de verilecektir.  

Georg Forster Araştırma Ödülü,  konusunda bilime uluslararası düzeyde önemli düzeyde katkılarda bulunmuş olan ve gelişmekte olan ülkelerin sorunlarına araştırmalarıyla çözümler sunan araştırıcılara verilmektedir. Tüm bilimsel araştırma alanlarını kapsayan bu ödül,  her yıl gelişmekte olan ülkelerden en fazla 4 kişiye verilmektedir.  

Prof. İsmail Çakmak, buğdayın besinsel değerinin modern bitki besleme, biyoloji ve genetik yöntemlerle iyileştirilmesi konusunda 12 ülkeden yürüyen ve ana sponsoru “Bill and Melinda Gates” Vakfı olan uluslar arası bir  HarvestPlus programını koordine etmekte ve bu alandaki çalışmaları gelişmekte olan ülkelerde  çok başarılı  uygulamalara temel olmaktadır.

Anılan ödüle Göttingen Üniversitesi tarafından aday gösterildi ve bu Üniversitede 6 ile 12 ay süreyle çalışmalarda bulunacaktır. Prof. Çakmak, bu ödül çerçevesinde ayrıca Bonn Üniversitesi, Berlin Humboldt Üniversitesi, Hannover Üniversitesi, Giessen Üniversitesi,  Kassel Üniversitesi, Stuttgart-Hohenheim Üniversitesi, Bayreuth Üniversitesi, Kiel Üniversitesi ve Halle Üniversitesi'nde de kısa  süreli ziyaretlerde bulunacak ve konferanslar verecektir.

İsmail Çakmak'a ödülü Humboldt Vakfının 2014 yılında 3-5 Haziran tarihlerinde  Berlin'de yapılacak olan yıllık toplantısında verilecek.

İsmail Çakmak:

1988 yılında Stuttgart-Hohenheim Üniversitesi'nde doktorasını tamamlamış olan İsmail Çakmak,  öğretim üyesi olduğu Çukurova Üniversitesi'nden  2000 yılında ayrılıp Sabancı Üniversitesi'ne geçti. 1994 yılında TUBİTAK Teşvik Ödülü, 1999 yılında TÜBİTAK Bilim Ödülü, 2005 yılında Uluslararası  IFA-Bitki Besleme Ödülü ve 2007 yılında Avustralya Teknik Bilimler Akademisi  "Derek Tribe Madalyası"  alan İsmail Çakmak, Avrupa Akademisi ve Türkiye Bilim Akademisi’nin seçilmiş üyesidir.  Bugünde değin hakemli uluslararası dergilerde yayınlanmış olan 140 makalesi bulunan İsmail Çakmak'ın makalelerine  6100 üzerinde atıfta bulunulmuştur (Hirsch Index: 43).

Abone ol