Ana içeriğe atla

Cinsiyet eşitliği oyun atölyeleri Kültür Koleji’nde

Sabancı Üniversitesi tarafından Sabancı Vakfı’nın desteği ve Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi’nin ortaklığıyla yürütülen Mor Sertifika Programı kapsamındaki çocuklarla cinsiyet eşitliği oyun atölyeleri Kültür Koleji öğrencileriyle buluştu. Kültür Koleji’ndeki bu buluşmayı sağlayansa geçtiğimiz dönem öğretmen adayı olarak eğitim fakültesinde birlikte çalıştığımız Gizem Eyüboğlu’ydu.


Mor Sertifika kapsamında 2016 yılında Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Merkezi ortaklığıyla eğitim fakültesi öğrencilerine yönelik düzenlenen sertifika programına katılan ve şu an Kültür Koleji’nde rehber öğretmen olarak çalışan Gizem, atölyenin kendi okullarında da uygunlanması için destekte bulundu.

Gizem Eyüboğlu ile sertifika programının kendisine kattıkları hakkında sohbet ettik.

Toplumsal cinsiyet sertifika programına katılmak size neler kattı?
Gizem Eyüboğlu:
Benim için sertifika programına katılmak, toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine üniversitede aldığım derslerle ve yaptığım okumalarla başlayan farkındalık yolculuğunda belki de en verimli katkıyı elde ettiğim yerdi. Geçtiğimiz yıl psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümünden mezun oldum ve mesleğe başlangıç yıllarımda okullarda çalışmak hedeflerimden biriydi. Programda, eğitim materyallerinin toplumsal cinsiyet eşitliği gözüyle incelenmesi, öğretmenlerin ve öğrencilerin toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili bilinçlendirilmesi üzerine yaptığımız çalışmalar, çalışmaya başladığım kurumda gerçekleştirmek için harekete geçtiğim ilk konular oldu. Kısacası program, bireysel olarak kazandıklarımın yanı sıra eğitimde yapabileceklerimiz adına bana cesaret veren, yol gösteren bir deneyim oldu.

Programda öğrendiklerinizi kullanma imkanınız oldu mu? Nasıl kullanıyorsunuz?

Gizem Eyüboğlu: Programda öğrendiklerimi birçok yerde paylaştığımı fark ediyorum. Çalıştığım kurumda toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine projeler oluşturarak öğrendiklerimi aktarmaya çabalıyorum. Ayrıca programda öğrendiklerimi ailemle, arkadaşlarımla olan sohbetlerimizde paylaşma fırsatı da buluyorum. Küçük detayların, anekdotların farkındalığı arttırmak adına etkili olduğunu düşünüyorum.

Kutu oyununu okulunuza getirmeye nasıl karar verdiniz?

Gizem Eyüboğlu: Programla birlikte çalışacağım kurumda toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili çalışmalar yapmayı hedeflemiştim. ÇOÇA’nın çalışmalarını da takip etmeye ve özellikle eğitim materyallerini incelemeye başladım. Çalışmaya başladıktan sonra öncelikle öğrencilerle toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine oturumlar halinde bilgilendirme çalışmaları yaptım. Hem eğlenceli bir hale getirmek hem de öğrencilerin temas edebileceği, uğraş gösterdikleri bir şekilde konuyu ele almak için kutu oyunlarının çok verimli olacağını düşündüm ve iletişime geçtim.

Kutu oyununun öğrencilerinize ne gibi katkıları olduğunu düşünüyorsunuz?

Gizem Eyüboğlu: Öncelikle kutu oyunu öncesinde yaptığımız bilgilendirme çalışmalarını oyun yoluyla pekiştirme fırsatı bulduğumuzu düşünüyorum. Ayrıca grup halinde etkileşim ile haksızlıklara karşı farkındalığı arttıran bir oyun olduğu için grup dinamiğine de olumlu katkıları olduğunu düşünüyorum. Okulumuzda gerçekleştirdiğimiz kutu oyunu etkinliği sonrası öğrencilerle olan sohbetlerimde, öğrenciler kartlarda dikkatlerini çeken haksızlıklar ile günlük hayatlarında karşılaştıkları haksızlıkları bağdaştırdıklarını gördüm. Eleştirel düşünme ve farkındalık açısından önemli bir katkı olduğunu düşünüyorum.

Sizin eklemek istedikleriniz...

Gizem Eyüboğlu: Mesleğimin ilk yıllarında öğrencilerimle toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine böylesine güzel materyallerle çalışmalar yapıyor olmak mesleki yeterlilik ve tatmin açısından beni de çok destekleyen bir durum oldu. Toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili bilinçlendirme çalışmalarını her yaş grubuna uygun olarak yaygınlaştırmayı hedefliyorum. Bu sebeple geliştirilen materyallerin desteği süreci hızlandıran ve kolaylaştıran bir etki sağlıyor. Bu sebeple desteğiniz için çok teşekkür ederim.

SÜMED yeni üyelerini bekliyor

Sabancı Üniversitesi Mezunlar Derneği (SÜMED) mezunlar için kuvvetli bir iletişim ve paylaşım alanı oluştururken, kariyer ve kişisel gelişim gibi bir çok alanda da birbirlerini destekleme imkânı sunuyor. 

Sabancı Üniversitesi Mezunlarını bir arada tutma amacıyla çalışan SÜMED'e üye olarak, siz de SÜMED'in bir parçası,''+1'''i olmak istemez misiniz?

5.000'e yaklaşan üyesi ile SÜMED, mezunlar için kuvvetli bir iletişim ve paylaşım alanı oluştururken kariyer ve kişisel gelişim gibi bir çok alanda da birbirlerini destekleme imkânı sunuyor. 

Sizleri de aramızda görmek için sabırsızlanıyoruz! Hemen üye olmak için lütfen tıklayın

Eğitim fakültesi öğrencilerine ‘Toplumsal Cinsiyet Sertifikası’

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Merkezi’nin (SEÇBİR) işbirliği ve Sabancı Vakfı’nın desteğiyle, toplumsal cinsiyet eşitliğinin güçlendirilmesi amacıyla düzenlenen sertifika programı tamamlandı. 18 Mart - 6 Mayıs 2017 tarihleri arasında gerçekleşen programa katılan 33 eğitim fakültesi öğrencisine sertifikaları Bilgi Üniversitesi'nin santralistanbul Kampüsü’nde düzenlenen törende verildi. 


Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi, Mor Sertifika Programı kapsamında Türkiye genelindeki eğitimlerine devam ediyor. Merkezin, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Merkezi’nin (SEÇBİR) işbirliğiyle düzenlediği ve Sabancı Vakfı’nın desteklediği programa 2017 bahar döneminde İstanbul, Bursa ve Kocaeli’deki üniversitelerin eğitim fakültelerinden 100’ün üzerinde öğrenci başvurdu. Yapılan değerlendirmelerin ardından programa kabul edilen 33 öğretmen adayı, yaklaşık 2.5 ay süren eğitimi tamamlayarak sertifika almaya hak kazandı. 

Eğitim ortamında toplumsal cinsiyet çalışmak

Öğretmen adaylarının katıldığı eğitim programında; sosyoloji, hukuk, sosyal politika, edebiyat, psikoloji ve basın gibi farklı alanlardan uzman ve akademisyenlerin katkı sunduğu program kapsamında ayrımcılıkla mücadele stratejileri, eğitim ortamında toplumsal cinsiyet ve çocuklarla cinsiyet eşitliği çalışmakı gibi başlıklar işlendi. 

Toplumsal cinsiyet ve ötesi

Sertifika programına katılan öğretmen adaylarından Marmara Üniversitesi öğrencisi Sümeyye Yücel sertifika programında: 

  • Çalışmaya katkı sunan her birey önce kendisinin yaşam içinde “nerede” olduğunu, “kim” olduğunu, “kimliğini” belirlerken nelerden etkilendiğini, farkında olmadan kendini nasıl “görmezden geldiğini”, kendini nasıl “eşit gör(e)mediğini” ,
  • Bunların ötesinde ‘kimsenin güzel ya da yakışıklı olmak zorunda olmadığını’ ,
  • Kadınların gerçekte nerede olduğunu/olmadığını,
  • Erkeklerin ‘erkeklik’ adı altında neler yaşa(ma)dığını,
  • Kitapların içinde yazılanların sayfaları dolduran akıcı, sürükleyici, bazen eğlenceli ama tüm bunların yanı sıra okunanın ötesinde farklı bir şeyler daha söylediğini,
  • Medyada yer alan her türlü ifadenin ne denli dikkat ve bilinç gerektirdiğini,
  • Çocuklara giden en güzel ve etkili yolun oyundan geçtiğini, onlarla konuşulunca gerçekten anlaşmanın mümkün olduğunu, güvenin, sağduyunun, saygı duymanın, eşit davranmanın bir çocuğu nasıl topluma ve hayata kazandıracağını,
  • Güçlerin birleştirildiğinde adeta kartopu gibi büyüyerek sorunların çözümüne giden yolun zenginleşeceğini ve çeşitleneceğini, 
  • Eğitimin gücünü, disiplinlerarası çalışmayı, farklı grupların teması için çabalamayı, hukuku işin içine katmadan değişimin eksik kalacağını, dili dönüştürmek gerektiğini, sanatın her dalının eşitliğe giden yolda bir araç olabileceğini ve hikâyeleri görünür kılmayı öğrendiğini belirtti.  

10. yılına doğru Mor Sertifika

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi’nin 2007 yılında hayata geçirdiği Mor Sertifika Programı, eğitim sisteminin farklı kademelerinde toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik çalışmalarına devam ediyor. 2007-2017 yılları arasında düzenlenen eğitim seminerleriyle toplam 3000 öğretmene, ve 66 eğitim fakültesi öğrencisine ulaşan program bu yıl 10. yılını tamamlıyor.

3MT Thesis yarışması gerçekleşiyor

"Three Minute Thesis" yarışması, 17 Mayıs 2017 Çarşamba günü saat 13.00’de Sabancı Üniversitesi Sinema Salonu’nda gerçekleşecek. Avustralya’nın Queensland Üniversitesi tarafından geliştirilen ve dünyada 400'den fazla üniversitede organize edilen bu yarışmayı, Queensland Üniversitesi'nin onayıyla Türkiye'de ilk kez Sabancı Üniversitesi düzenleyecek. 

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi doktora öğrencilerinin tezlerini 3 dakika içinde tek bir slayt eşliğinde anlatacağı yarışmanın birincisi 1.500 TL, ikincisi 1000 TL’lik  para ödülünün sahibi olacak.

Emeritus Lisansüstü Araştırma ve Politikalar Direktörü Cemil Arıkan, Sanat ve Sosyal Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Murat Germen, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Özgür Erçetin, "Popular Science" Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Şahin Ekşioğlu ile Tek Girişim Ltd. Kurucu Genel Müdürü Tijen Mergen’in jüri üyeliği yapacağı yarışmanın kazananları kavrama ve içerik, birleştirme ve aktarma gibi kriterler göz önünde bulundurularak belirlenecek.

Yarışmanın ayrıca izleyiciler tarafından seçilecek bir “izleyici kazananı” olacak. Siz de 17 Mayıs 2017 Çarşamba günü saat 13.00’de Sabancı Üniversitesi Sinema Salonu’nda yer alarak 3MT Thesis yarışmasının izleyici kazananını belirleyebilirsiniz.

Program:

13.00 : Açılış Konuşması

13.00-13.50 İlk grup yarışmacı sunumları

13.50- 14.00 Ara

14.00-14.35 İkinci grup yarışmacı sunumları

14.35-14.50 Jüri ve izleyici kazananlarının belirlenmesi

14.50-15.00 Kazananların açıklanması

15.00 Jüri üyelerine plaket takdimi

Toplumsal Cinsiyet ve Barış Konferansı Düzenlendi

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) tarafından 6 – 7 Mayıs tarihlerinde Karaköy Minerva Palas’ta Toplumsal Cinsiyet ve Barış Konferansı gerçekleştirildi. Konferansta, dünyanın çeşitli ülkelerindeki kadın aktivizmi, toplumsal cinsiyet ve barış mücadelesi ekseninde tartışıldı. Konferansın onur konuğu feminist aktivist ve akademisyen Cynthia Cockburn’dü.


Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi tarafından Minerva Palas’ta iki gün boyunca kapsamlı bir gündemle süren Toplumsal Cinsiyet ve Barış Konferansı düzenlendi.  Kadınların tüm dünyada yürüttüğü barış mücadelesine dair tecrübe, tespit ve fikirlerin paylaşıldığı konferansta, açılış konuşmasını yapan Cynthia Cockburn’ün yanı sıra, Amerika’da Clark Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler, karşılaştırmalı politika, toplumsal cinsiyet, militarizm ve milliyetçilik üzerine çalışmalarını sürdüren feminist akademisyen Cynthia Enloe ve Budapeşte’de Orta Avrupa Üniversitesi’nde cinsiyet ve siyaset, kadın hareketleri ve sözlü tarih üzerine çalışmakta olan Andrea Petö de yer aldı.

Konferansın özellikle ilk günü, konuşmacı kadın aktivist ve akademisyenler, feminist barış aktivizmini dünya çapında büyüten Cockburn ile yollarının nasıl kesiştiğini anlattı, kendi hayatlarından anekdotlarla Cockburn’ün hareketi nasıl güçlendirdiğine dair görüşlerini paylaştı. Açılış konuşmasını yapmak üzere Cockburn’ü takdim eden konuşmasında Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi Direktörü Ayşe Gül Altınay, öğrenciliğinden itibaren Cockburn’ün düşüncelerinin kendisi için rehber olduğunu ifade etti.

“Erillik genlerle belirlenmez, toplumsal olarak şekillenir”


1980’lerin ikinci yarısından itibaren İsrail’de şekillenen ve dünyanın birçok ülkesine yayılan ‘barış için eylemlilik ağı’ Siyahlı Kadınlar (Women in Black) hareketinin önemli isimlerinden Cynthia Cockburn, konuşmasını konferans için özel olarak çektiği videoyla gerçekleştirdi. Telaffuzunun anlamsız veya riskli bulunmasına aldırmadan “ataerki” kavramını yüksek sesle dillendirmeye devam ettiğini belirten Cockburn, ataerkil sistemin ana kaynağı olan erilliğin, bir gen meselesi olmadığını, makro politikalar tarafından toplumsal olarak üretildiğini ifade etti. Cockburn, konuşmasında toplumsal cinsiyet mücadelesinin aldığı mesafeyi ve zorluğu 3 ana temele dayandırdı: Stereotiple çelişen örneklerin artması, daha fazla erkeğin toplumsal cinsiyet aktivisti olması ve cinsiyet suçlarının görünmezleştirilmesinin etkisi.

“Türkiye’de kadın hakları düşünülmeden militarizmin kaynakları anlaşılamaz”


Konferansa “Bu Gibi Zamanlarda Feminist Düşünce Neden Çok Önemli?” başlıklı konuşmasıyla katılan Cynthia Enloe, kadın haklarını korumanın ve geliştirmenin, militarizmin her türüne karşı çıkmakla son derece yakın ilişkili olduğunun altını çizdi. Enloe, kadınların sadece “asker annesi”, “öçleri alınan” ya da “evde oturup destekleyen” olmadığını, eksiksiz vatandaşlar olduğunu feministlerin ileri sürdüğünü ve buna inandığını belirtti. Ataerkinin, kadınlara ancak “sadık eş”, “iyi anne” ve “sadık, itaatkar vatandaş” rollerini yerine getirdikleri sürece ihtiyaç duyduğunu, hatta onurlandırdığını söyleyen Enloe ekledi: “Yetmez.”

1956 Macar Devrimi’nde Kadınlar: “Görünmez, kurban, suçlu”


Konferansın ikinci gün konuşmacılarından biri Orta Avrupa Üniversitesi Profesörü Andrea Petö’ydü. Petö, “İlliberal Hafıza Siyaseti Olarak 1956 Macar Devrimi’nde Kadınları Hatırlamak” başlıklı konuşmasında 1956 Macar Devrimi örneği üzerinden kadınların, militer nitelikli büyük toplumsal değişiklikler sırasında yaşadıklarını anlattı.

Macar Devrimi’ni kadınlar açısından üç evrede inceleyen Petö, çatışmaların başlarında kadınların “görünmez” kılındığını; sürecin erken dönemlerinde bu büyük toplumsal değişimdeki yerlerinin inkar edildiğini ifade etti. Kadınların mevcudiyedinin sebebi olarak uluslaşmanın meşrulaşmasında kadınların işin içine katıldığını belirtti. Burada kadınların ulusal proje için ne kadar “yararlı” olduklarına değinildiğini söyledi. Yurtsever dişiselliğin ön plana çıktığını ifade eden Petö, burada mücadelenin bir kadın mücadelesi olarak değil de komünizme karşı bir mücadele olarak ele alındığını vurguladı. Belleğin patlaması sırasında alternatif tarihçeler çıktığını söyleyen Andrea Petö, hızla hakikat çerçevesinin değiştiğine dikkat çekti. Görünmeyen veya “kurban” niteliğindeki kadınların daha aktif olarak, “savaşçı” kimliğiyle yer aldığını söyledi. Petö, Macar Devrimi’nin; ataerkinin kadını “edilgen” ve “kabahatli” tanımlayışının bir başka örneği olduğunu ifade etti.

Sivil toplum, akademi ve aktivizm çevrelerinin yoğun ilgisiyle geçen iki günün sonunda, konferans boyunca masaya yatırılan konular kapanış değerlendirmesinde ele alındı ve kadınların verdiği barış mücadelesinin; topluma farklı tecrübelerin yansıtılmasında ve ön açıcı diyalogların gelişmesinde kritik rol oynadığının altı çizildi.

“Birleşmiş Milletler, üye devletlerin halklarını “erkek” olarak algılıyor”

Andrea Petö’nün kolaylaştırıcılığındaki “BM’yi Barış İnsa Eden Bir Örgüt Olarak Yeniden Tanımlayan Kadınlar: Kadınlar-Barış-Güvenlik Gündeminin Aktivist Bir Gündeme Dönüşmesi” başlıklı konuşmasında Vanessa Farr, Birleşmiş Milletler'in feminist perspektifi içermeyen çalışma sistemini eleştirerek, örgütün hürriyet ilkelerinden oluştuğunu ve haklarını temsil ettiği üye devletlerin halklarını erkeklerden ibaret algıladığını vurguladı. Feministlerin yıllarca dışarıda tutulmayı reddederek bir ışık bıraktıklarını söyleyen Vanessa Farr, "Kendimizi ataerkinin himayesine bırakıyorsak Birleşmiş Milletler gündeminde varız ama siyasi bir gündem varsa Birleşmiş Milletler bizi görmezden geliyor" dedi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1325 no'lu kanununa değinen Farr, burada barışın mimarisi için kadınların liderliğinin ve barış inşası süreçlerine dahil edilmelerinin önemine vurgu yaptı. York Üniversitesi Kadın Çalışmaları Okulu/Enstitüsü’nde akademisyen olan Farr, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın çeşitli toplumsal cinsiyet ve kadın departmanlarındaki danışmanlıklarının yanı sıra, Uluslararası Kadın Barış ve Özgürlük Birliği’nin de aktivistlerinden.










 

 

 

Mezunumuz Burak Günaydın'ın kitabı yayınlandı

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Ekonomi Yüksek Lisans 2013 Mezunumuz Burak Günaydın'ın "Vazgeçmedim Yol Bitti" adlı kitabı yayınlandı.

Kitabı incelemek ve satın almak için lütfen tıklayın

Vazgeçmedim Yol Bitti

"Biz, sıradanız; Raskolnikov değiliz, Julien Sorel değiliz. Oblomov hiç değiliz. Biz, kenarda köşede kalmış ölümlüleriz. Karanlığı bir parçamız hâline getirmek ne haddimize!.. Bizi birileri gelip kuyuya atsa üç gün sonra kuyunun yerini bile hatırlamaz. Bu denli bir umarsızlığa maruz kalmanın insandaki etkisi elbette büyüktür. Ama canımız yandı diye kendimize yalanlar söylemeyelim be Cevat! Bizi kuyuya attılar ve gittiler. Geri dönmeyecekler. Bunu biliyoruz. Bu düşünceyi yüksek sesle söyleyince içimizdeki derin sızıyı ötelemek için bahaneler uyduruyoruz; hepsi bu. Ne sen ne de ben, karanlığa hükmedemeyiz. Şimdi evimize gideriz. Ağlayıp zırlarız on beş dakika. Arkasından uyuruz. Sabah da hiçbir şey olmamış gibi kalkıp işe gideriz. Biz buyuz. Anladın mı?” Söylediklerim Cevat’ı yatıştırmış mıydı bilmiyordum. Ancak Cevat, başını önüne eğip gözlerinden geçen hafif beyaz bulutlara yenik düşünce cümlelerimin tesirini görebildim. Aklıma gelenleri aniden söylemiş olmanın verdiği tedirginlikle Cevat’ı hafifçe süzüyordum. Amacım onun moralini bozmak değildi elbette. Ama Cevat, bir romancının yarattığı karakterin acılarını yüceltmek istemesine benzer bir tutum içine girmişti. Bu geceki davranışlarının bana söyledikleri bunlardı."

Sabancı Üniversitesi Lisans Programlarını Facebook canlı yayınında tanıtmaya devam ediyor

Sabancı Üniversitesi Lisans Programları hakkında merak edilen tüm soruları Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Yönetim Bilimleri Fakültesi, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyeleri Facebook canlı yayınında yanıtlıyor.
Facebook canlı yayın serisinde lisans programlarının içerikleri, mezun olanların çalışabilecekleri alanlar gibi lisans adayları tarafından merak edilen tüm sorular cevaplanacak.
Sabancı Üniversitesi Facebook hesabını takip edin, canlı yayınları kaçırmayın.

Facebook Canlı Yayın Programı

15 Mayıs 2017 Pazartesi, saat 14:00'da Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ali Koşar, Mekatronik Mühendisliği konusunda,
15 Mayıs 2017 Pazartesi, saat 16:00'da Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Çağla Aydın, Psikoloji konusunda,

16 Mayıs 2017 Salı, saat 16:00'da Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Onur Yazıcıgil, Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı konusunda,

17 Mayıs 2017 Çarşamba, saat 14:00'da Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Faik Kurtulmuş, Kültürel Çalışmalar konusunda,

17 Mayıs 2017 Çarşamba, saat 16:00'da Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Emre Hatipoğlu, Uluslarası Çalışmalar konusunda,

18 Mayıs 2017 Perşembe, saat 14:00'da Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Hüsnü Yenigün, Bilgisayar Mühendisliği konusunda sorularınızı yanıtlayacak.

Sabancı Üniversitesi ‘Güneş Günü’ etkinliği ile 14 Mayıs Pazar günü, binlerce çocuğu kampüste ağırlıyor

Sabancı Üniversitesi'nin kuruluşundan bu yana sürdürülen Toplumsal Duyarlılık Projeleri, öğrencilerle birlikte, sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı gruplarla yıl boyunca iki ayrı dönemde toplam 60 farklı sosyal sorumluluk projesini hayata geçiyor. 

 

Bu projeler kapsamında her hafta çocuk yetiştirme yurtları, toplum merkezleri ile ilk ve ortaokullardaki çocuklarla, rehabilitasyon merkezlerindeki engellilerle, darülaceze ve huzurevlerinde kalan yaşlılarla çalışılıyor. Her grubun ihtiyacına yönelik farklılaşmakla birlikte; her hafta sürdürülen projelerde sanat ve yaratıcılık, yazma becerileri, eğitsel drama, bilimsel deney, sportif faaliyetler, sözlü tarih ve koro çalışmaları gibi çok geniş bir yelpazeye yayılan etkinlikler uygulanıyor.

Her dönemin sonunda,  bu projeler kapsamında dönem boyu çalışılan 2500 çocukla Sabancı Üniversitesi’nin Tuzla’daki kampüsünde, 500 gönüllü Sabancı Üniversitesi öğrencisiyle birlikte unutulmaz bir kapanış şenliği düzenleniyor.

Bu yıl 14 Mayıs Pazar günü düzenlenecek olan Güneş Günü etkinliğinde gün boyunca 2500 çocuk kendileri için hazırlanan 70 oyun istasyonunda birbirinden eğlenceli oyunları oynayacak ve dönem boyunca birlikte proje yürüttükleri Sabancı Üniversiteli abla-abileriyle eğlenecek. 1,5 saat sürecek oyunlardan sonra hep birlikte yemek yenilecek ve müzikli eğlence ile Güneş Günü 2017 sonlanacak.

Güneş Günü etkinliğinde tüm çocuklara etkinliğin ana sponsoru FASSHANE tarafından verilen tişörtler dağıtılacak, Eti sponsorluğunda kek ve kraker, Tropicana sponsorluğunda meyve suyu ikramı yapılacak.

Sizleri de 14 Mayıs Pazar günü ‘Güneş Günü’ etkinliğimizde aramızda görmekten büyük mutluluk duyacağız.

 

Tarih: 14 Mayıs Pazar 2017

Saat: 11.15 – 15.00

Yer: Sabancı Üniversitesi, Orhanlı, Tuzla

 

14. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 13 Mayıs 2017’de

Eğitimde İyi Örnekler Konferansı, 13 Mayıs Cumartesi günü Sabancı Üniversitesi’nin Tuzla’daki yerleşkesinde düzenlenecek ve 96 iyi örneğe ev sahipliği yapacak. Konferansın açış oturumunun teması “Daima Muhabbet, İnadına Muhabbet” olarak belirlendi. Konferansın açılış konuşmaları da Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Üstün Ergüder ve Sabancı Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Ayşe Kadıoğlu tarafından yapılacak. 

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) tarafından 2004’ten bu yana her yıl düzenlenen ve eğitimciler tarafından heyecanla beklenen 14. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı, 13 Mayıs 2017 tarihinde Sabancı Üniversitesi’nin Tuzla’daki yerleşkesinde düzenlenecek. Sabancı Vakfı ve Sabancı Üniversitesi tarafından desteklenen konferansın açılış konuşmaları Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Üstün Ergüder ve Sabancı Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Ayşe Kadıoğlu tarafından yapılacak.  Ardından gerçekleştirilecek “Daima Muhabbet, İnadına Muhabbet” temalı açış oturumunda ise, Eğitim Reformu Girişimi Yönetim Kurulu Üyesi Ömür Kula Çapan kolaylaştırıcılığında bir sohbet gerçekleşecek. Sohbette, Attila Durak (Fotoğraf sanatçısı), Dr. Feyza Akınerdem (Sosyolog), Prof. Dr. Mehmet Ali Alpar (Bilim Akademisi Başkanı, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi) ve Nebahat Akkoç (KAMER Kurucu Üyesi) aramızdaki duvarlar yerine köprüler inşa etmek üzerine konuşacaklar.

Farklı eğitim kademelerine yönelik sunumların yer aldığı; öğretmen, eğitimci, öğretmen adayları ve okul yöneticilerine yönelik konferansa bu yıl, erken çocukluk eğitimi, eğitimde ayrımcılıkla mücadele, eğitimde sosyal duygusal becerilerin desteklenmesi, köy okullarında eğitim, göçmen ve mülteci çocukların eğitimi, spor eğitimi alanlarında toplam 45 ilden 500 iyi örnek başvurusu yapıldı. Öncelikle uzman hakemler ve ardından seçici kurul tarafından değerlendirilen iyi örnekler arasından 80 sözlü sunum ve 16 poster sunumu konferansta izleyicilerle buluşacak. Bu yıl, Ashoka ve Köy Okulları Değişim Ağı (KODA) işbirliğiyle 2 özel oturum; teknoloji, ayrımcılık, yaratıcı sanat vb. pek çok farklı temada toplam 28 atölye ve yan etkinlik gün boyu devam edecek.

www.egitimreformugirisimi.org

www.egitimdeiyiornekler.org

Abone ol