Ana içeriğe atla

26-27 Eylül 2022 ELAE - Önemli Bilgiler

26 Eylül 2022 ELAE 1. Aşama sınavına girecek öğrencilerimizin dikkatine,

1. AŞAMA SINAVI TARİHİ, SAATİ ve YERİ:

26 Eylül 2022, Pazartesi / 09:30 – 11:00 / MDBF G077 (Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Binası)

1. Aşama sınavına girecek öğrencilerimizin, kimlik kontrollerinin zamanında yapılabilmesi için sınavdan yarım saat önce sınav salonunun önünde hazır bulunmaları, resimli kimlik (nüfus cüzdanı, ehliyet, vb.) ve kurşun kalem, silgi gibi gereçleri yanlarında getirmeleri gerektiği önemle hatırlatılır.

1. Aşama sonuçları, 26 Eylül 2022, Pazartesi günü (sınav günü) saat 21:00’ den itibaren Sabancı Üniversitesi dış web sayfasında yayınlanacaktır.

1. Aşama sınavından başarılı olamayan (UL notu alan) öğrenciler, sınav sonuçlarına göre, Temel Geliştirme Yılı’nda Rota 1, Rota 2 veya Rota 3’e yerleştirileceklerdir. 

1. Aşama sınavına girmeyen (NA alan) öğrenciler Rota 1’e yerleştirileceklerdir.

İngilizce seviyesinin çok yüksek olmadığını düşünen yeni öğrencilerimiz varsa, bu düşüncelerine rağmen 1. Aşama sınavının tümüne mutlaka girmeleri ve doğru olduğunu düşündükleri cevapları vermeleri, İngilizce seviyelerinin en doğru şekilde belirlenebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

2. Aşama Sınavına girecek öğrenci grupları:

  • 1. Aşamada başarı gösteren (SL-yeterli) notu alan yeni girişli öğrenciler öğrenciler

2. AŞAMA SINAVI TARİH, SINAV SAATLERİ VE YERİ:

27 Eylül 2022, Salı /  09:30-15:00 (detaylar aşağıdadır) / MDBF G077 (Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Binası)

9:30 – 11:00 Writing

11:00 – 12:00 Listening

12:00 – 13:15 Yemek arası

13:15 – 15:00 Reading

2. Aşama sınavına girecek öğrencilerimizin, kimlik kontrollerinin zamanında yapılabilmesi için sınavdan yarım saat önce sınav salonunun önünde hazır bulunmaları, resimli kimlik (nüfus cüzdanı, ehliyet, vb.) ve kurşun kalem, silgi gibi gereçleri yanlarında getirmeleri gerektiği önemle hatırlatılır.

2. Aşama sonuçları, 28 Eylül, 2022 Çarşamba günü saat 22:00’den itibaren Sabancı Üniversitesi dış web sayfasında yayınlanacak olan sorgulama ekranı ile duyurulacaktır.

Sınav sonuçları, sözlü yanıtlamalardan doğabilecek olası yanlış anlama veya yanlış bilgilendirmeden kaçınmak ve güvenliği sağlamak amacıyla, telefonda kesinlikle açıklanmamaktadır. 

ELAE sınavları için mazeret sınavları düzenlenmez.  

ELAE sonuçları harf notu olarak açıklanır*

SL – Satisfactory from the ELAE İngilizce Dil Ölçme Sınavında Yeterli,

UL- Unsatisfactory from the ELAE İngilizce Dil Ölçme Sınavında Yetersiz; 

NA: Sınava girmedi / UL gibi işlem görür

Prosedürlerimiz gereği rakamsal not kesinlikle açıklanmaz.

* Sadece ikinci aşama sınavı için SL ve UL harf notları baremlere ayrılır:

SL : Başarılı :  A-SL, B-SL, C-SL,

UL : Başarısız: D-UL, E-UL, F-UL,

NA: Sınava girmeyen/ UL gibi değerlendirilir,

Not baremi aşağıdaki gibidir:

A

SL

90-100

B

SL

80-89

C

SL

70-79

D

UL

60-69

E

UL

50-59

F

UL

0-49

2. Aşama sınavından %70’ in altında başarı gösteren / UL alan öğrenciler, ELAE I. aşama sınav sonuçlarına göre, Temel Geliştirme Yılı’nda Rota 3 veya Rota 4’e yerleştirileceklerdir.

2. Aşama sınavından başarılı olan / SL notu alan öğrenciler, 2022-2023 Akademik Yılı’nda fakültelerine başlamaya hak kazanırlar.

ELAE sınavı ile ilgili detaylı bilgiye ve örnek sınavlara aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. Sınava girecek tüm öğrencilerimizin bu linkte verilen bilgileri kontrol etmelerini öneririz.

Başarılar dileriz,

Diller Okulu Direktörlüğü

Şirin Tekeli Araştırma Ödülü 2022’de Son Başvuru Tarihi 7 Ekim

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) tarafından Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi'nin desteğiyle bu yıl 6.’sı düzenlenecek olan Şirin Tekeli Araştırma Ödülü 2022’de son başvuru tarihi 7 Ekim olacak.  

Türkiye’de toplumsal cinsiyet odaklı araştırmaları desteklemeyi ve teşvik etmeyi amaçlayan ödül programı Şirin Tekeli’nin bıraktığı zengin mirasın yaşatırken, paylaşılması ve çeşitlenmesine katkıda bulunuyor.  

Şirin Tekeli Araştırma Ödülü’ne, doktora öğrencileri ile doktora derecesini tamamlamasının üzerinden en fazla 15 yıl geçmiş tüm araştırmacılar başvurabilir. Gönderilen araştırmalar, üniversiteler arası bir seçici kurul tarafından uluslararası akademik kriterler temel alınarak değerlendiriliyor.

Ödül miktarı, ödüle layık görülen toplam araştırma sayısına bağlı olarak seçici kurul tarafından belirlenecek.

Son başvuru tarihi 7 Ekim 2022 olan 2022 Şirin Tekeli Araştırma Ödülü sonuçları Aralık 2022’de düzenlenecek çalıştayda duyurulacak.

Detaylı bilgi için burayı tıklayabilirsiniz.

Mezunumuz Eray Erkoca, State University of New York at Binghamton'daki PhD programına kabul aldı

Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Yüksek Lisans Programından mezun olan Eray Erkoca, State University of New York at Binghamton'daki Comparative Literature bölümünün PhD programına kabul edildi. Eray Erkoca, bu süreçte Türkiye ve Latin Amerika bağlamında siyasal şiddetin siyasal öznellik üzerine etkisini psikanalitik kuram ve travma teorisi ışığında incelemeyi hedefliyor.

Eray Erkoca

Sabancı Üniversitesi’nin disiplinlerarası eğitim anlayışının akademik kariyerine önemli bir katkı sağladığını belirten Eray Erkoca, Kültürel Çalışmalar programının eklektik yapısı sayesinde de birbirinden yaratıcı konularda çalışmalar yapabildiğini söylüyor. Eray Erkoca ile gerçekleştirdiğimiz röportajda kariyerinden hedeflerine kadar birçok konuyu konuştuk.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kariyer yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz?

2019 yılında Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldum. Eğitimime bir yıl ara vererek medyada kültür ve sanat alanında çalıştım, Türkiye’de ve dünyanın farklı yerlerinde üretim yapan pek çok güncel sanatçı, küratör, koleksiyoner ve galerici ile röportajlar gerçekleştirdim. Akademik bir kariyeri her zaman düşlemiş olduğumdan bir yıl sonra Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Lisansüstü Programı’na başvurdum ve kabul aldım. Lisans eğitimim sırasında almış olduğum zorunlu ve seçmeli dersler hâlihazırda farklı alanlara ilgi duymamı sağlamıştı. Yüksek lisansım sırasında ise disiplinler arası bir yaklaşımı benimseyerek psikanaliz, siyasal teori ve edebiyat üzerine araştırmaya başladım. 1980 sonrası Türk darbe romanlarında aile ve siyasal öznellik arasındaki ilişkiyi psikanalitik kuramın ışığında incelediğim yüksek lisans tezimi savunarak Sabancı Üniversitesi’nden mezun oldum.

Lisansüstü döneminiz boyunca aktif olarak yer aldığınız sosyal ve akademik çalışmalardan ve projelerden bahseder misiniz?

Lisansüstü eğitimim boyunca pek çok dersin asistanlığını üstlendim. Geçtiğimiz dönem Society & Humanity (SPS) dersinin asistanlığını yürüterek edindiğim öğretim tecrübesini çok önemli buluyorum. Binghamton Üniversitesi’nde doktora yaparken ilk yılımdan itibaren içeriğini kendim hazırladığım bir ders vereceğim. SPS dersi akademisyenliğe hazırlanmak için çok iyi bir başlangıçtı.

State University of New York at Binghamton'daki Comparative Literature bölümünün PhD programına kabul aldınız. Bize biraz başvuru ve kabul sürecinizi anlatabilir misiniz? Ayrıca bu programda hangi konularda çalışmalar yapacaksınız?

Binghamton Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat bölümüne tam burslu kabul edilen üç kişiden biri olduğum için çok mutluyum. Zorlu ama sonucu elde ettiğim zaman gerçekten tatmin eden bir süreçti. Ben lisansüstü eğitimimin üçüncü döneminde, hem ders almaya devam ederken hem de tezimi yazmaya başlamışken başvuru sürecine başladım. O nedenle hem fiziksel hem de psikolojik olarak yoğun bir dönemdi. Bu süreçte gerek Kültürel Çalışmalar programındaki, gerekse de Akademik İletişim’deki hocalarım bana çok destek oldular, onlara teşekkürlerimi iletiyorum. Doktora sürecimde Türkiye ve Latin Amerika bağlamında siyasal şiddetin siyasal öznellik üzerine etkisini yine psikanalitik kuram ve travma teorisi ışığında incelemeyi hedefliyorum. Bunu yaparken, edebiyat, felsefe, sosyoloji, antropoloji gibi farklı disiplerden yararlanacağım.

Sabancı Üniversitesi mezunu olarak üniversitedeki günlerinize gidecek olursak, almış olduğunuz eğitimden, üniversitedeki sosyal yaşama kadar neler söylersiniz?

Sabancı Üniversitesi, lisans eğitimim sırasında şekillenmeye başlayan akademik ve profesyonel isteklerimin ve hedeflerimin olgunlaştığı bir yerdi. Artık ne yapmak istediğimi, akademik araştırma konularımı çok daha iyi biliyorum. Eğitimim sürecinde yalnızca lisansüstü değil, lisanstan da çok arkadaşım oldu. Aktif olarak katılmış olmasam da, arkadaşlarım sayesinde tanıştığım Sabancı Üniversitesi Dans Kulübü’nün gösterilerini hayranlıkla izledim.

Sabancı Üniversitesi’nin kariyerinize sağladığı katkıları anlatır mısınız?

Sabancı Üniversitesi’nden almış olduğum disiplinlerarası eğitim akademik olarak beni çok besledi. Kültürel Çalışmalar programının eklektik yapısı sayesinde birbirinden yaratıcı konularda çalışmalar yapmak mümkün.

Kültürel Çalışmalar alanına ilgi duyan öğrencilere neler tavsiye edersiniz?

Öncelikle kendilerini sınırlandırmamalarını, araştırma alanlarından farklı alanlarda çalışan hocalardan ders almalarını tavsiye ederim. Ben eğitimim sırasında hem sosyoloji hem felsefe dersleri aldım. Edebiyat çalışmama rağmen hâlâ o derslerde edindiğim bilgileri kullanıyorum. Bir de tabii ki ilgi duyduğunuz konunun peşinden gitmek çok önemli. Akademik kariyer her ne kadar zor bir süreç olsa da size gerçekten heyecan veren bir konu üzerine çalışmak, verdiği tatmin bakımından bütün zorluklara değer dedirtiyor.

Kariyerinizle ilgili olarak gelecekteki hedef ve planlarınız neler?

Ben doktoramı bitirdikten sonra akademisyen olmayı hedefliyorum. Hem araştırmacı olarak bilgi mirasına katkıda bulunmak hem de akademik kariyeriniz sürecinde edindiğiniz bilgileri öğrencilerle paylaşmak çok tatmin edici diye düşünüyorum.

Hüseyin Çağlayan “Souffleur” Sergisiyle SSM’de

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, Hüseyin Çağlayan’ın “Souffleur” başlıklı sergisine ev sahipliği yapıyor. Yeni medya aracılığıyla beden ve modern antropolojiye odaklanan; üç eser serisi ve bir video enstalasyondan oluşan sergi, 16 Eylül Cuma günü ziyarete açıldı.

Hüseyin Çağlayan_SSM_Kapak

Sergide yer alan üç eser serisi; popüler kültürde sıkça rastlanan ve eleştirilen “özenme” kavramından esinlenen Pre-tension (Özenme); günden güne artan “dijital soyutlanmayı” protesto eden Fake Celebrations (Sahte Kutlamalar) ve tarihte Batı tarafından sömürgeleştirilmiş etnik grupların dans ve bedensel hareketlerini konu alan Post-Colonial Body’yi (Sömürgecilik Sonrası Beden) başlıkları altında temsil ediliyor. Sanatçıya göre enstalasyonlarda yer alan her obje, bahsedilen konularda boşlukları doldurarak “suflör” görevi görüyor. Sergide yer alan ve Hüseyin Çağlayan’ın tasarlayıp yönettiği Gravity Fatigue (Yerçekimi Yorgunluğu) adlı performansın filmi ise, sanatçının ilgi alanları olan kimlik, bedensizlik, göç ve metamorfoz gibi bir çok konuyu içeriyor.

Hüseyin Çağlayan_SSM_Sergi

Sadece modada değil, içinde yaratıcı süreçleri barındıran her disiplinde yenilikçi bakış açısıyla özgün bir çağdaş figür olan Hüseyin Çağlayan, mimari, felsefe, bilim, tarih, antropoloji, biyoloji ve teknolojiden esinlenen; çağdaş sanatın ve modanın önde gelen temsilcilerinden. İki yıl üst üste Yılın İngiliz Tasarımcısı ödülünü kazanan Çağlayan, 2006’da Britanya İmparatorluğu Şövalyelik Nişanıyla ödüllendirildi. Londra Tasarım Madalyası sahibi Hüseyin Çağlayan aynı zamanda Royal Society of Arts (RSA- Kraliyet Sanat Birliği) tarafından aldığı Kraliyet Tasarımcısı gibi bir çok ödül ve ünvanların da sahibi... 

Hüseyin Çağlayan bir hikaye anlatıcısı... Moda koleksiyonlarının yanı sıra enstalasyonlar yapıyor, kısa filmler yönetiyor, sahne performansları gerçekleştiriyor ve sahne sanatları için kostümler tasarlıyor. Moda tasarımlarında konsept ve uygulama, felsefe ve giyilebilirlik, teatrallik ve tekniği ustaca kullanılıyor ve eşit olarak dengeleniyor. 

Hüseyin Çağlayan_SSM_Sergi_2

2005 yılında 51. Venedik Bienali’nde Türkiye pavyonunda sergilenen Tilda Swinton'ın da yer aldığı video çalışması “The Absent Presence”, Çağlayan’ın coğrafi çevre ve DNA yapısı arasındaki ilişkiyi irdeleyen bir kısa film çalışması. İlk gençlik yıllarının Kıbrıs ve Birleşik Krallık gibi iki farklı kültür arasında geçmesi nedeniyle kültürel kimlik, ulus-devletler, yer değiştirme, yerinden olma ve bedensizleşme kavramları Hüseyin Çağlayan’ın çalışmalarında sıkça karşımıza çıkıyor...

Sakıp Sabancı Müzesi ile birlikte Pilevneli işbirliğiyle gerçekleşen sergi, 8 Ocak 2023 tarihe kadar Sakıp Sabancı Müzesi’nde galeri -2’de ziyaret edilebilecek.

Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü 2022 İçin Son Başvuru Tarihi 2 Ekim

2009 yılında aramızdan ayrılan Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sosyolog Dicle Koğacıoğlu anısına, Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) tarafından Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi'nin desteğiyle düzenlenen Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü için 2022 başvuruları 2 Ekim’de tamamlanacak.

Türkiye üzerine toplumsal cinsiyet odaklı araştırmaları desteklemeyi ve genç araştırmacıları bu konuda teşvik etmeyi amaçlayan Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü bu yıl 13. kez verilecek.

Ödül programına yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile yüksek lisans derecesini son iki yıl içerisinde almış araştırmacılar başvurabiliyor. Gönderilen makaleler anonim olarak, üniversitelerarası bir seçici kurul tarafından değerlendiriliyor. Ödüller her yılın Aralık ayında düzenlenen bir konferans ve törenle kamuoyuna duyuruluyor.

2022 yılında verilecek olan Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü miktarı birincilik için 6000 TL, ikincilik için 4000 TL, üçüncülük için 3000 TL olmak üzere toplam 13.000 olarak belirlendi.

Ödül programı ve başvuru koşulları ile ilgili detaylı bilgi almak için https://sugender.sabanciuniv.edu/etkinlikler/dicle-kogacioglu-makale-odulu-2022-basvurulari-acildi adresini ziyaret edebilirsiniz.

 

Modern Çay Evini Hayata Geçirdi

İstanbul'un modern çay evi Dem İstanbul'un kurucusu olan, 2009 Yönetim Bilimleri programı mezunumuz Ömer Çağatay girişimcilik hikayesini gazeteSU'ya anlattı. 

Mezunumuz Enis Demirer, Toronto Üniversitesi’ndeki Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları programına kabul edildi

Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Yüksek Lisans Programından mezun olan Enis Demirer, Toronto Üniversitesi'ndeki Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları programına kabul edildi. London School of Economics’te sosyoloji yüksek lisansı yapan ve bu süreçte toplumsal cinsiyet çalışmalarına ilgi duyan Enis Demirer ile kariyer yolculuğundan hedeflerine kadar birçok konuyu GazeteSU’ya anlattı.

Enis Demirer

-Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kariyer yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz?

Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar yüksek lisans programından geçen ay itibarıyla mezun oldum. Tezimi teslim edeli henüz birkaç hafta oluyor. Lisans eğitimime Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümünde başladım, daha sonra Sosyoloji bölümü ile de çift anadal programına devam ettim ve bu iki bölümden 2018 yılında mezun oldum. Lisans öğrenimimden itibaren disiplinlerarası çalışmak bana akademik anlamda en cazip gelen seçenek oldu, okuduğum bölümler de zaten beni buna yöneltmiş oldu bir şekilde. Lisans eğitimimin ardından ilk önce İngiltere’ye gittim ve London School of Economics’te sosyoloji yüksek lisansı yaptım. O süreçte toplumsal cinsiyet çalışmaları ve toplumsal hafıza meselesi ilgilendiğim konular arasında daha fazla öne çıkmaya başladı. LSE’de toplumsal cinsiyet çalışmaları üzerine aldığım bir ders sonrası akademik macerama bu alanda devam etmek istediğime karar verdim. Oradaki yüksek lisansımdan kısa bir süre sonra COVID-19 pandemisi gerçekleşince ve orta vadede önümü görmek çoğu kişi gibi benim için de biraz daha zorlaşınca doktora yapmak için bir süre beklemeye karar verdim. Türlü belirsizliklerle dolu bu süreci olabilecek en iyi şekilde değerlendirmek istiyordum bir taraftan da. Bu düşünceyle Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar programına ikinci bir yüksek lisans yapmak üzere başvurmaya karar verdim.

-Lisansüstü döneminiz boyunca aktif olarak yer aldığınız sosyal ve akademik çalışmalardan ve projelerden bahseder misiniz?

Sabancı Üniversitesi’ni tercih etmemde birçok etken vardı ve bunların en başında burada aldığım eğitim sırasında aynı zamanda akademik gelişimimi farklı şekillerde destekleyecek faaliyetlerin de içinde yer alacağımı baştan biliyor olmam geliyordu. Ayrıca Kültürel Çalışmalar programında toplumsal cinsiyet perspektifiyle akademik çalışmalarını yürüten birçok hoca olduğunu ve üniversitenin bu konuda çalışan birimleri olduğunu biliyordum. Nitekim, yüksek lisansım boyunca bir yandan da Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi’nde (SUGender) asistanlık yaptım.

Bu süreçte özellikle merkezin lise öğretmeni ve öğretmen adaylarına yönelik toplumsal cinsiyet konularında farkındalık kazandırmak amacı taşıyan ve uzun zamandır devam eden Mor Sertifika projesi başta olmak üzere çeşitli faaliyetlerinde görev aldım. SUGender’da çalışmak, toplumsal cinsiyet çalışmaları alanında üretilen eleştirel bilginin ne şekillerde pratiğe dökülebileceği ve akademinin dışına da taşınabileceğini görmemi sağladı. Zaten özellikle toplumsal cinsiyet çalışmaları gibi akademik bir alanın oluşum hikayesinin de akademi ile toplumsal hayat arasındaki sınırların geçirgenleştiği bir sürece denk geldiğini hesaba katacak olursak, bu alışverişin anlamı ve değeri de daha net ortaya çıkıyor diye düşünüyorum.

SUGender’da büyük bir keyif alarak dahil olduğum bir başka proje de Cins Adımlar oldu. 2014 yılından beri yine SUGender bünyesinde devam eden Cins Adımlar projesi bir feminist hafıza yürüyüşü projesi ve İstanbul’u feminist ve toplumsal cinsiyet odaklı bir mercekle adımlamak, böylece şehrin başka türlü belki de göz ardı edilebilecek hikayelerinin peşinden gitmek amacını taşıyor. İstiklal Caddesi üzerindeki MEŞHER’de 2021’in sonlarına doğru açılan “Sanatçı Kadınların Yüzyılı” sergisi ile birlikte Cins Adımlar da “Sanatçı Kadınların İzinde Beyoğlu” isimli bir yürüyüş rotası hazırladı. Ben de bu rotada hikaye anlatıcısı oldum ve Ermeni bir kadın stüdyo fotoğrafçısı olan Maryam Şahinyan hakkında oluşturduğum hikayeyi, stüdyosunun bir zamanlar bulunduğu Galatasaray Meydanı’nda katılımcılarla paylaştım. Bu süreç benim için oldukça keyifliydi. Zira yüksek lisans tezimi de Maryam Şahinyan üzerine yazdım ve bu iki süreç birbirinden karşılıklı olarak beslenmiş oldu. Tezimde genel hatlarıyla Maryam Şahinyan’ın ve stüdyo fotoğraf arşivindeki fotoğrafların günümüzde ne şekillerde dolaşıma girdiği, kimlerce ne şekillerde anlamlandırıldığı ve ne tür hatırlama pratiklerine vesile olduklarına odaklandım. Bu hatırlayış biçimlerinin toplumsal cinsiyet ve kimlik gibi konularla ilişkisini ele aldım.

-Toronto Üniversitesindeki Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları programına kabul aldınız. Bize biraz başvuru ve kabul sürecinizi anlatabilir misiniz? Ayrıca bu programda hangi konularda çalışmalar yapacaksınız?

Sabancı Üniversitesi’ndeki yüksek lisans eğitimimin ilk yılının ardından, doktora için başvurmak istediğim programların da pandeminin ilk zamanlarından sonra yeniden öğrenci kabul etmeye başlamasıyla birlikte bu sürece girmeye karar verdim. Bu başvurular için kafamda belli bir konu ve özellikle başvurmayı düşündüğüm bazı okullar vardı fakat tabii bu süreçte Sabancı Üniversitesi’ndeki hocalarımdan aldığım geri dönüşler ve öneriler de çok değerli ve yol gösterici oldu. Burada özellikle tez danışmanım Hülya Adak’ın ve yine Kültürel Çalışmalar programından Ayşe Gül Altınay’ın isimlerini anmak isterim bu süreçteki yardımları için. Ben Amerika ve Kanada’daki okullara başvurdum ve bu ülkelerdeki okulların başvuru süreçleri genellikle programlarına başlamak istediğiniz zamandan bir sene öncesinden itibaren başladığı için başvuru oldukça uzun bir süreç oluyor. Bu süreçte gitmek istediğim okullarda birlikte çalışabileceğim hocalardan da görüşlerini alarak başvurularımı buna göre şekillendirip son hallerini verdim. Bu senenin Şubat-Mart aylarında okullardan başvurularıma cevaplar gelmeye başladı ve Toronto Üniversitesi’nin Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları bölümü ile New York Üniversitesi’nin Orta Doğu ve İslam Çalışmaları bölümünün Kültürel Çalışmalar programından kabul aldığımı öğrendim. Çalışmak istediğim konu için Toronto Üniversitesi’nin daha doğru bir seçenek olduğuna karar verince, oradan gelen teklifi kabul ettim. Doktora eğitimim sırasında Türkiye’de queer toplulukların ve siyasetin yaratıcılıkla kurduğu ilişkiye, toplumsal ve politik alternatifleri ne şekillerde kurguladıkları ve tasavvur ettiklerine ve özellikle de queer bir mizahın bu süreçlerdeki rolüne odaklanmayı hedefliyorum.

-Sabancı Üniversitesi’ndeki günlerinize gidecek olursak, almış olduğunuz eğitimden, üniversitedeki sosyal yaşama kadar neler söylersiniz?

Ben Sabancı Üniversitesi’ne esasen oldukça talihsiz denebilecek bir dönemde başladım. Fakat geldiğimiz noktada geriye bakınca bu dönemi talihsiz olarak adlandırmakta da zorlanıyorum açıkçası. Bu talihsizlik COVID-19 pandemisi ile ilintili şüphesiz. Ben Sabancı Üniversitesi’ndeki yüksek lisansıma başladığımda tüm eğitim çoktan çevrimiçi ve uzaktan bir şekilde yapılmaya başlanmıştı, dolayısıyla ilk sene kampüsü bir kez bile görmeden geçti benim için. Fakat böylesi bir durumun içinde biz yine de çok güzel bir şekilde kendi dönemimdeki arkadaşlarımla kaynaştık, dayanıştık ve derslerimizden de olabilecek en iyi şekilde faydalandık. Bu konuda hocaların bir anda değişen bu duruma hızlıca adapte olabilmiş olmasının ve bunun da ötesinde bu yeni koşulları anlamlı kılabilecek yeni metodlar da geliştirmiş olmalarının yadsınamaz bir önemi olduğunu düşünüyorum. Adapte olması bazen sancılı tüm bu değişikliklere rağmen çok iyi ve anlamlı arkadaşlıklar da kurmuş oldum Sabancı Üniversitesi’ndeki iki senem boyunca. Kültürel Çalışmalar programını daha başvurmadan önce de benim için cazip kılan önemli sebepler akademik özgürlüklere önem veriliyor oluşu, öğrencilerin çalışmak istedikleri konular ve kullanacakları metodlarla ilgili özgürlüğü, akademik kadrosunun yetkinliği ve alanlarındaki yerel ve sınır ötesi tartışmalara hakim oluşları ve bu alanlara sundukları önemli katkılar gibi bence kilit konulardı. Bu konulardaki beklentilerimin de önemli ölçüde karşılandığını düşünüyorum.

-Sabancı Üniversitesi’nin kariyerinize sağladığı katkıları anlatır mısınız?

Bu soruya somut bir örnek ile cevap vermek isterim. Toronto Üniversitesi’nde akademik danışmanım olacak Dina Georgis’in çalışmalarıyla ilk kez Sabancı Üniversitesi’nde Ayşe Gül Altınay’ın Beden Antropolojisi dersinde tanıştım ve Toronto Üniversitesi’nin akademik yolculuğumdaki bir sonraki durak olabileceği fikri de ilk kez bu şekilde oluştu. Dolayısıyla Sabancı Üniversitesi’nde aldığım eğitimin önemli açılardan ufkumu genişlettiğini ve sonrası için aldığım kararlarda da etkili olduğunu söyleyebilirim. Bunun ötesinde daha önce de bahsettiğim, Sabancı Üniversitesi’nde dahil olduğum diğer projeler vesilesiyle, ilgilendiğim alanlarda akademide ya da ötesinde çalışmakta olan bir çok insan ile de tanışma fırsatım oldu. Bu karşılaşmalar beni hem akademik yolculuğum bağlamında besledi, hem de ilgilendiğim ve gelecekte bir parçası olmak istediğim alanlarla ilgili vizyonumu da genişletti.

- Kültürel Çalışmalar alanına ilgi duyan öğrencilere neler tavsiye edersiniz?

Kesinlikle bu ilgiye bir şans vermelerini tavsiye ederim öncelikle. Lisansını sosyoloji ve tarih gibi daha kökleşmiş ve kurumsallaşmış disiplinlerde yapmış birisi olarak, kültürel çalışmalar alanının farklı disiplinleri bir araya getirip birbiriyle konuşturan esnek yapısı benim araştırma gündemim için ihtiyaç duyduğum ve günün sonunda yaptığım araştırmayı da zenginleştiren bir şey oldu. Bu esnekliğin hem bir özgürlük alanı sağladığını hem de ilgi alanı ve çalışma konuları bakımından çok geniş bir ihtimaller bütünü sunduğunu söyleyebilirim. Kültürel Çalışmalar gündelik hayatlarımızın oldukça içinden gelen bir alan. Bu oldukça gündelik ve hepimize yakın olan meselelere eleştirel ve yaratıcı bir bakış sunuyor denebilir. Dinlediğiniz şarkı, izlediğiniz film ya da dizi, karşılaştığınız haber, ziyaret ettiğiniz sergi ve burada sayılamayacak türlü başka konu Kültürel Çalışmalar alanında yapacağınız bir araştırmanın odağı rahatlıkla olabilir.

-Kariyerinizle ilgili olarak gelecekteki hedef ve planlarınız neler?

Doktora uzun soluklu bir süreç ve ben de henüz en başındayım, daha programım resmi olarak başlamış bile değil. Bu yeni yolculuk için de oldukça heyecanlıyım tabii ve hedefim doktora sonrasında da akademik çalışmalarıma devam etmek yönünde en temelinde. Öte yandan daha önce de bahsettiğim gibi akademik dünyanın sınırlarını da olabildiğince muğlaklaştırmak ve akademi ile toplumsal hayatın birbirinden beslenmesi gerektiğine olan inancım da her geçen gün pekişiyor, dolayısıyla çalıştığım konularla ilgili sözü ve bilgiyi bu tür bir düzleme taşımanın yollarını da aramaya devam etmek istiyorum, ki zaten yine bahsettiğim gibi çalıştığım alanların tarihleri bunun ipuçlarıyla dolu diye düşünüyorum.

MDBF Doktora Öğrencimize TEKNOFEST 2022 Çevre ve Enerji Teknolojileri Yarışması Ödülü

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Doktora öğrencisi Shaghayegh Saeidiharzand, "Rüzgar Türbinleri İçin Yenilikçi Buzlanmayı Önleyici Kaplamalar" projesiyle TEKNOFEST 2022 Çevre ve Enerji Teknolojileri Yarışması Ödülü’nün yanı sıra En İyi Sunum Ödülü’ne de layık görüldü.

Çevre ve Enerji Teknolojileri Yarışması, enerji verimli sistemler oluşturmayı amaçlamakta ve yenilenebilir enerji kaynakları için yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesini ve kullanılmasını teşvik etmektedir. 

Sabancı Üniversitesi proje ekibi iki eski lisansüstü öğrencisi Ahmad Reza Motezakker ve Soroush Niazi, MDBF ve SUNUM araştırmacısı Dr. Abdolali Khalili Sadaghiani, SUNUM araştırmacısı Alp Yürüm ve MDBF öğretim üyesi ve SUNUM araştırmacısı Ali Koşar’dan oluşmaktadır. 

Bu çalışma ve ödül EFSUN Mükemmeliyet Merkezi bünyesinde yapılan yüksek nitelikli disiplinlerarası araştırmalara güzel bir örnektir.  

Öğrencimizin projesi TÜBİTAK 2242 Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri yarışmasında Türkiye birinciliği elde etti

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği anadal ve İş Analitiği yandal öğrenci Enes Onuş’un "PolyPharm: İlaç Kullanan Bireylerin Tedavi Süreçlerine Katkı Sağlayacak Akıllı İlaç Takip Cihazının Geliştirilmesi" başlıklı projesi, 24-25 Temmuz tarihlerinde Giresun'da düzenlenen TÜBİTAK 2242 Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri yarışması Sosyal Yenilikçilik ve Girişimcilik kategorisinde Türkiye birinciliği elde etti.

Enes Onuş’a birincilik ödülü 30 Ağustos - 4 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen Teknofest Teknoloji Festivali’nde takdim edildi. Enes Onuş, lisans dönemi çalışmaları ve ödül alan projesini hakkındaki sorularımızı gazeteSU okuyucuları için yanıtladı.

“Alanımız güzel işler yapmak ve başarılı olmak isteyenler için büyük rekabet içeren bir alan ve bu rekabette öne geçmek için yapılacak tecrübe alışverişi çok değerli bir avantaj oluyor.”

Merhaba, kısaca kendinizden bahseder misiniz?

E.O: Merhaba ben Mehmet Enes Onuş Sabancı Üniversitesi Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği anadal ve İş Analitiği yandal 3. sınıf öğrencisiyim.

Bilgisayar bilimi ve mühendisliği alanına ilk ne zaman ilgi duydunuz?

E.O: Bu alana ilgi duymam aslında lise yıllarında yaptığımız Arduino odaklı projeler ile başladı diyebilirim. Öğrendiğim bilgileri birer puzzle parçası gibi birleştirerek çalışan bir mekanizma oluşturmak ve o mekanizmanın faydalı bir çıktı sunması beni çok etkilemişti. Sonrasında bu etkinin de sürüklemesiyle birlikte birçok proje ve takımda yer aldım. Yeri geldi 3D modellemeler yaptım ve 3D baskılar ile ilgilendim yeri geldi basit devre kartları tasarladım fakat Computer Science odaklı kısımların benim için daha keyifli olduğunu hissettim ve bu alanda ilerlemek istedim. İçerisinde bir mobil uygulama ve bir cihaz bulunan sistemimizin de bütün endüstriyel tasarım, elektronik devre ve yazılım kısımlarını ben üstlendim ve açıkçası güzel bir iş ortaya koyduğumu düşünüyorum.

Sabancı Üniversitesi’nde okumak size ne tür ayrıcalıklar sunuyor? Bugüne kadar aktif olarak rol aldığınız sosyal ve akademik çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

E.O: Sabancı Üniversitesi’nde okurken benim faydasını en fazla gördüğüm şeylerden biri hocalarımıza olan erişim kolaylığı ve hocalarımızın öğrencilere karşı olan yardımsever tavrı diyebilirim. Kaliteli bir akademik kadromuzun bulunması da yaptığımız projelerde derslerde öğrendiğimiz faydalı bilgileri kullanarak çok daha hızlı bir şekilde geliştirme sürecini atlatmamızı sağlıyor.

Şu anda aktif olarak Sabancı Üniversitesi IEEE kulübünde Proje Koordinatörü olarak görev almaktayım.

TÜBİTAK 2242 Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri yarışmasında Sosyal Yenilikçilik ve Girişimcilik kategorisinde "PolyPharm: İlaç Kullanan Bireylerin Tedavi Süreçlerine Katkı Sağlayacak Akıllı İlaç Takip Cihazının Geliştirilmesi" projenizle Türkiye birinciliği derecesi elde ettiniz. Tekrar tebrik ederiz. Projenizin amacı, proje ekibiniz ve bu süreçte sizlere destek veren öğretim üyelerimiz hakkında ek bilgiler verebilir misiniz?

E.O: Projemiz Polifarmasi bireyler olarak adlandırılan ve 5’ten fazla ilaç alan bireylerin ilaç alımlarının kolaylaştırılması ve tedavilerinin takibinin sağlanması üzerine odaklanmaktadır. Polifarmasi bireylerin sayısı Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 320 milyondan fazladır ve Polifarmasi durumu DSÖ tarafından bir halk sağlığı sorunu olarak tanımlanmıştır. Projemiz hasta, hasta yakını ve doktoru tek bir platformda bir araya getirir. Hastanın doğru ilacı doğru zamanda ve doğru sayıda alması sağlanırken hasta yakını ve doktor da hastanın ilaç alım istatistiklerini mobil uygulama üzerinden görüntüleyebilir ve tedavinin takibini uzaktan sağlayabilir. Böylelikle Polifarmasi bireylerin çok çeşitli alım periyotları olabilen birbirinden farklı ilaçlarını doğru şekilde alınması sağlanırken hasta yakını ve aile hekimlerinin de tedavi takibine harcadıkları vakit ve emek minimuma indirgenir. Tüm bu etkiler sonucunda ilaç israfı engellenir ve nitelikli vakitten tasarruf edilmesi sağlanır.

Projemizi Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Furkan Güneş ile birlikte İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Mühendislik Bilimleri Bölümü Araştırma Görevlisi Kıymetli hocam Ersin Ertürk’ün danışmanlığında gerçekleştirdik. Projemizin geliştirilmesi kısmında hocalarım Gülşen Demiröz’ün ve Artrim Kjamilji’nin derslerinde edindiğim bilgi ve deneyimlerin çok katkısı oldu iki hocama da teşekkürlerimi iletiyorum.

Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?

E.O: İlerleyen süreçlerde yolumuza bir girişim olarak devam edip, projemizi e-nabız ve eczacılık sistemlerine entegre ederek hem daha verimli bir sistem kurmayı hem de hizmet portföyünü genişleterek polifarmasi bireylerin hayatlarını çok daha kolay bir hale getirmeyi planlıyoruz. Şu anda projemizle ön kuluçka programları ve benzeri programlara başvurarak süreci hızlandıracak ve projemizi ilerletecek adımlar atmaya çalışıyoruz.

Bilgisayar bilimi ve mühendisliği alanına ilgi duyan aday öğrencilere ve henüz lisans eğitiminin başındaki öğrencilere neler tavsiye edersiniz?

E.O: Benim özellikle söylemek istediğim şey okulun imkânlarından ve hocalarımızın bilgi birikiminden faydalanmak için ellerinden geleni yapmaları. Ben açıkçası bunun faydasını biraz geç anladım. Alanımız güzel işler yapmak ve başarılı olmak isteyenler için büyük rekabet içeren bir alan ve bu rekabette öne geçmek için yapılacak tecrübe alışverişi çok değerli bir avantaj oluyor.

Eklemek istedikleriniz var mı?

E.O: Lisedeyken de bizlere yol gösterip projelerimizi ve diğer çalışmalarımızı sürekli destekleyen, süreç içerisinde de bize desteklerini esirgemeyen ve her türlü desteği sağlayan sayın hocam Ersin Ertürk’e teşekkür etmek isterim.

Murat Germen’in yeni sergisi “Obscura Lucida”

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Öğretim Üyesi Murat Germen’in "Obscura Lucida’’ isimli kişisel sergisi 07 Eylül 2022’de Ferda Art Platform’da ziyarete açıldı. Sergi 8 Ekim 20222 tarihine kadar ziyaret edilebilecek.

Murat Germen_Obscura1

Sanatçının kent ile doğanın bakir ve sakin anlarını belgelediği, kimi zaman karanlık kimi zamansa alacakaranlıkta uzun pozlama ile çektiği fotoğraflarından oluşan ‘’Obscura Lucida’’ başlığı fotoğraf tarihinin teknik ve felsefi boyutlarına gönderme yapıyor. Karanlık anlamına gelen “obscura” ile aydınlığı ima eden “lucida” kavramlarını, geceyi gündüz haline getirdiği fotoğraflarında insan ve şehir ve doğa ilişkisi üzerinden kurguluyor. Fotoğraflar, gün boyunca insanın tahribatına ve işgaline maruz kalan şehir ile tabiatın, gece vakti kendinilerini yeniden ortaya koydukları anları belgeleyen görsel betimlemelerden oluşuyor.

Murat Germen_Obscura2

Her ne kadar karanlıkta suç işlemek bazılarının daha kolayına gelse de; karanlıktan, geceden korkar birçok insan. Çoğu zaman pervasızca, fütursuzca kötülük üreten bu tuhaf canlı türünün korkak hale gelmesi ise kutlanası, pek güzel bir şeydir aslında. Tahripkâr insan gün boyunca iktidar alanı olarak kullanıp suiistimal ettiği yerleri, kentleri gece vakti bir kenara iter; günlük itiş-kakışın yorgunluğunu atmak üzere dinlenmeye çekilir. Artık sahne şehrindir, karanlık basmıştır ama kent ışık saçmaktadır. Gece vakti dinlendiğin yerde geceleyin göğe bakmayı hatırlarsan yıldızları görürsün. Evrende başka gezegenler, galaksiler, yaşam formları olduğunu idrak edersin; küçülürsün, ve sıklıkla küçülmelidir kibir abidesi insan!!!

Murat Germen_Obscura3

Küratör Necmi Sönmez’in editörlüğünde 2013’de yayınlanan ve sanatçının ilk monografisi olan “Yeni Türkiye” için özel yazdığı metinde, Murathan Mungan bu seri ile ilgili şunları söylüyor: “Germen’in ‘Obscura Lucida’ dizisinde yatay hareket sinemaskop bir duyarlılıkla sonuna dek kullanılıyor. Gökyüzünün varlığını fazlasıyla hissettirdiği, uçsuzluğun ve ıssızlığın egemen olduğu bir tür ‘pastoral hissiyat’ taşıyan manzara fotoğrafları bunlar. İnsan unsurunu eksiltmesiyle konusuzlaştırdığı bu sessiz görüntülerde yalnızlık, ıssızlık, uçsuzluk, kimsesizlik öne çıkıyor. Boş parklar, insansız halı sahalar, yolcusu görünmeyen otobüs, arabaların bile park halinde olduğu kimsesiz sokaklar, inşaat halindeki ortamlar giderek ‘yalnızlığın resmi’ oluyorlar. Kiminde gökyüzünün ezici baskısı, kiminde demir çelik yığınlarının dilsiz egemenliği, kiminde sokakların, parkların kimsesizliği... Hepsi aynı yalnızlığa çalışıyor.” Kent plancısı ve mimar Hande Tombaz ise bir yazısında aynı seri için, ”her ne kadar fotoğraflar belli bir anın temsili olsalar da mekânsal ve zamansal olarak bir mesafe yarattıkları ve bu bağlamda yeni bir gerçeklik tanımladıkları şüphe götürmez.” diyor.

Murat Germen_Obscura4

Bazen zifiri karanlık, bazen de alacakaranlıkta; kâh bulutlu havada kâh ay ışığında uzun pozlama ile üretilen bu belgesel nitelikli zamansız zamane fotoğrafları serisi, günün hangi saatinde üretildikleri bir çırpıda anlaşılmayan görsel betimlemelerden oluşuyor. Aydın bir karanlığı tasvir eden bu muğlak görsellik, insanın faniliğini kentinse bakiliğini deyim yerindeyse “göklere çıkarıyor.” Karanlık anlamına gelen “obscura” ile aydınlığı ima eden “lucida” kavramlarının her ikisi de fotoğraf tarihinin teknik ve felsefi boyutlarına gönderme yapıyorlar. Aydınlık hale getirilen karanlık, gecenin sevimsiz korkutuculuğu konusundaki algıya farklı bir bakış; telaş olmadan sükûnetle tripod ile gerçekleştirilen fotoğraflama eylemi ise bir çeşit arınma, terapi olarak algılanabilir.

Abone ol