30/05/2011
Enerji ve iklim değişikliğinin giderek artan büyük stratejik önemi ve dünya enerji denkleminin ağırlık merkezinin doğuya kayması görüşüyle hem karar alıcılar hem de özel sektöre hizmet vermek üzere, Sabancı Üniversitesi’nde kurulu İstanbul Uluslararası İklim ve Enerji Merkezi (IICEC)’nin ilk faaliyeti olan ‘Küresel Enerji Forumu’ yapıldı.
Forumun ev sahipliğini Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Rektör Prof. Dr. Nihat Berker ve Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti ve IICEC Uluslarası Danışma Kurulu Başkanı Dr. Fatih Birol yaptı.
Forumun açış konuşmasını Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı yaptı.
Uluslararası Hükümet Liderleri küresel enerjiyi tartıştı
Güler Sabancı’nın açış konuşmasının ardından, Suudi Arabistan Kral Faisal Araştırma ve İslam Çalışmaları Merkezi Başkanı Prens Turki Al-Faisal, ABD Enerji Bakanlığı Müsteşarı Dr. Carmine Difiglio ve Ermenistan Eski Başbakanı Armen Sarkissian’ın konuşmacı olduğu, oturum başkanlığını Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti ve IICEC Uluslarası Danışma Kurulu Başkanı Dr. Fatih Birol’un yaptığı “Uluslararası Hükümet Liderleri” başlıklı panel gerçekleşti.
“Enerji birinin kazanıp birinin kaybettiği bir senaryo değildir”
Panelin ilk konuşmacısı Prens Turki Al-Faisal, Suudi Arabistan’ın küresel enerji piyasasında kilit bir role sahip olduğunu belirterek sözlerine başladı. Prens Al-Faisal konuşmasında, Suudi Arabistan’ın enerji piyasasındaki rolü ve küresel enerji çeşitliliği hakkında bilgi verdi. Suudi Arabistan’ın uzun zaman dünyaya enerji sağladığını ifaden eden Prens Turki Al-Faisal, ihtiyaçların değiştiğini ve bu nedenle de Suudi Arabistan’ın kendi politikalarını gözden geçirdiğini söyledi. Suudi Arabistan’ın artan petrol ihtiyacını karşılama konusunda kararlı olduğunu söyleyen Prens Al-Faisal, Suudi Arabistan’ın alternatif enerji kaynakları konusunda da önemli bir adım attığını vurguladı. Prens Al-Faisal, Suudi Arabistan’ın petrol ihracatı konusunda olduğu gibi enerji ihracatında da lider olmayı hedeflediğini ifade ederken, hiçbir ülkenin kendini tek bir enerji türüyle kısıtlamaması gerektiğini söyledi.
Uluslararası Enerji Forumu’nun da sadece bilgi paylaşımı için değil, ortak fayda sağlamak olduğunu söyleyen Prens Al-Faisal, eldeki imkanların en iyi şekilde kullanmak için bağlılığın önemini vurguladı. Prens Al-Faisal sözlerine, “Enerji birinin kazanıp birinin kaybettiği bir senaryo değildir. Hep beraber fayda sağlamak için ne yapabileceğimize bakmamız lazım” diyerek son verdi.
“Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümesi için enerji gereklidir”
Prens Faisal’ın ardından söz alan ABD Enerji Bakanlığı Müsteşarı Dr. Carmine Difiglio, gelişmekte olan ülkelerinin ekonomik büyümesi için enerjinin gerekliliğini vurguladı. Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümesi için, güvenilir, düşük maliyetli ve yerel enerji kaynaklarını gerekliliğini vurgularken, birçok gelişmekte olan ülkenin, doğal gaz tesisi kurarken ekonomik verimlilik elde etmek için ithalat kurallarına uyması zorunluluğunun altını çizdi. Kaya gazı teknolojisinin birçok gelişmekte olan ülkeye düşük maliyetli gaz kaynağı sağlayabileceğini de söyleyen Difiglio, sürdürülebilir kaya gazı gelişimi için çevresel faktörlerin ve su kaynaklarının da başarılı bir şekilde yönetilmesi gerekliliğini vurguladı.
“Türkiye doğalgaz konusunda Avrupa ve Rusya arasında arabulucu olabilir”
Panelin son konuşmacısı Ermenistan Eski Başbakanı Armen Sarkissian, gazın altın çağının başladığını ama bunun sonsuza kadar sürmeyeceğıini söyleyerek konuşmasına başladı. Dünyanın küçüldüğünün ve herşeyin birbirine bağımlı olduğunu vurgulayan Armen Sarkissian, kuantum ekonomisi çağına girdiğimizi ve gelişmelerin çok hızlı ilerdiğini, en küçük ülkelerdeki gelişmelerin büyük etkiler yaptığını söyledi. Sarkissian, enerji ile ilgili yapılanmaların güçlenerek, 21. yüzyılda seslerini daha güçlü duyurabileceklerini ifade etti.
Enerjinin siyasi güvenliğine değinen Armen Sarkissian, bu konuyu, nükleer enerji ve yenilenebilir enerji başlıkları altında değerlendirdi. Nükleer enerjinin nispeten küçük ve genel güvenliğinin aşikar olduğunu söyleyen Sarkissian, asıl önemli konunun nükleer yakıtların yönetimi olduğunu belirtti. Yenilenebilir enerji ile klasik olanı değil de nanoteknoloji vb. tekniklerle geliştirilenleri kasteden Sarkissian, siyasi istikrar ve güvenlik açısından en önemli enerji kaynağının gaz olduğunun altını çizdi. Avrupa açısından gazın gelişiminin boru hatlarıyla bağlantılı olduğunu söylerken, Türkiye’nin boru hatları ile enerjide bir kavşak nokta olduğunu belirtti. Geliştirilecek politikalar doğrultusunda Doğu Hazar’ın da ciddi bir oyuncu olabileceğini söyledi.
Sarkissian gaz piyasasının güvenliği için; pazarların etkin olması, kısa vadeli çalkantıların engellenmesi, uzun vadeli yatırımların güvence altına alınması ve enerji verimliliğinin artırılması gerekliliğini vurguladı. Sarkissian, Rus ve Avrupalı politikacıları iyimserler ve Rusya’ya klişelerden bakanlar olarak ikiye ayırdı. İkinci grubun çözüm üretmek yerine siyasi anlaşmazlıklar üzerine odaklandıklarını söyleyen Sarkissian, siyasilerin ve iş dünyasının güvenin tekrar inşa etmesi gerektiğini söyledi. Sarkissian, Türkiye’nin bu noktada önemli bir rol üstlenebileceğini, Rusya ve Avrupa arasında arabuluculuk yapabileceğini söylerek sözlerine son verdi.
Fatih Birol’dan enerji gündemi değerlendirmesi
Birinci oturumun ardından, Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti ve IICEC Uluslarası Danışma Kurulu Başkanı Dr. Fatih Birol ve Sabancı Üniversitesi Rektörü Nihat Berker’in katıldığı basın toplantısı gerçekleşti.
Basın toplantısında konuşan Fatih Birol, Orta Doğu ve Kuzay Afrika’daki gelişmelerin petrol fiyatlarına etkisi ile Fukushima’daki kazanın enerji piyasalarını etkileyen iki önemli olay olduğunu belirtti.
Arap Baharı’nın sadece üretici olarak Libya’yı etkilediğini söyleyen Birol, önemli olanın kapasite değil de petrolün kalitesi olduğunu belirtti. Libya petrolünün ithal edilmesi bir petrol olduğunu vurgulayan Birol, petrol türünün rafinerilerde işlenmesi için önemli olduğunu söyledi. Birol, üretimin yeterli olmamasından dolayı fiyatların 100 USD’nin üzerinde seyrettiğini belirtti.
Petrol fiyatlarının ABD ekonomisini ciddi olarak etkilediğini, Çin ekonomisinde de bir enflasyon baskısı yaratarak dünya ekonomisi için riskli bir durum söz konusu olabileceğini söyledi.
Fukushima’dan sonra birçok ülkenin nükleer politikalarını tekrar gözden geçirdiğini ifade eden Fatih Birol, bütün ülkelerde daha güvenli tedbirler alınacağından bunların ek maliyet yaratacağını söyledi. Fukushima sonrasında, Çin, Hindistan ve Rusya’daki kapasite artırımında gecikmeler olacağını ve maliyetlerin artacağını söyleyen Birol, birçok OECD ülkesinde de nükleer programlarda yavaşlama ve durma beklediğini ifade etti.
Nükleerin payının azalmasının enerji çeşitliliği açısından iyi bir haber olmadığını vurgulayan Birol, kömür ve doğalgaz tüketiminin karbon emisyonunu artıracağını söyledi.
ABD’nin enerji piyasalarına yaptığı en büyük etkinin kaya gazını hediye etmek olduğunu belirten Birol, kaya gazının hem çok düşük maliyetli hem de tüm dünyada olan bir enerji kaynağı olduğunun altını çizdi.
Fatih Birol, 2010 yılında en çok rüzgar santralinin kurulduğu ülke Çin Halk Cumhuriyeti olduğunu, 20 yıl içinde de en fazla enerji talebi Çin’den geleceğini söylerken, Avrupa rüzgar enerjisinden ciddi bir pay alacağını vurguladı.