21/05/2018
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), “Çatışma Çözümü ve Arabuluculuk” programı altında yürütülen, “Türkiye’de Kürt Meselesi ve Kutuplaşmada Diyalog ve Sürdürülebilir Çatışma Çözümü” projesi kapsamında çıkan raporları düzenlenen bir basın toplantısıyla açıkladı. Türkiye’de kutuplaşmanın aşılması ve sosyal uyumun artırılması için paydaşlara politika önerilerinin de sunulduğu proje final raporunda, "Terörle mücadele önlemleri sivil alanı daraltmak için kullanılmamalı” uyarısında bulunuldu.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), iklim değişikliğinden çatışma analizi ve çözümüne kadar uzanan, tüm kesimlere temas eden önemli siyasal ve sosyal konularda çalışmalarını küresel düzeyde sürdürmeye devam ediyor. İPM, ana programlarından “Çatışma Çözümü ve Arabuluculuk” bünyesinde yürüttüğü “Türkiye’de Kürt Meselesi ve Kutuplaşmada Diyalog ve Sürdürülebilir Çatışma Çözümü Projesi” kapsamında hazırlanan 5 ayrı raporun toplu sonuçlarını açıkladı.
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İPM Direktörü Fuat Keyman ve İPM Çatışma Çözümü ve Arabuluculuk Programı Proje Yöneticisi Pınar Akpınar tarafından gerçekleştirilen toplantıda, medyanın üzerindeki kısıtlamaların bir an önce kaldırılması gerektiği vurgulanarak, "Terörle mücadele önlemleri sivil alanı daraltmak için kullanılmamalı ve açık, çoğulcu bir sivil toplumun, şiddet içeren aşırılık ve terörle mücadelede çok önemli bir rol oynadığı hatırlanmalıdır" denildi. Toplantıda ayrıca, Türkiye’de kutuplaşmanın aşılması ve sosyal uyumun artırılması için paydaşlara politika önerileri de sunuldu.
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İPM Direktörü Fuat Keyman, “Geçen sene yaptığımız projede, 15 Temmuz ve hendek savaşları sonrasında “Türkiye nasıl daha güçlü, daha dayanıklı hale gelir” sorularına odaklanmıştık. Bu projede ise dikey çatışma alanlarını yatay olarak kesen noktalara odaklanmak istedik. Kadınların çatışma çözümündeki rolleri, spor ve sanatın kutuplaşmayı aşmadaki rolleri, Kürt meselesinin iç-dış boyutları, Türkiye’de sosyal uyum ve devletin çatışma çözümündeki rolü gibi konulara değindik” dedi.
GÜVENLİK VE EKONOMİ ARTIK DAHA ÖNCELİKLİ
İPM Çatışma Çözümü ve Arabuluculuk Programı Proje Yöneticisi Pınar Akpınar, proje kapsamında, İnsani Gelişme Vakfı ile ortak, 26 ilde 18 yaş üstü 1514 kişiyle yüz yüze görüşülerek yapılan anket sonuçlarına göre Türkiye’de sosyal uyumun önündeki en büyük engellerin sivil katılım, sosyal kurallara uyumun ve insanlar arası güvenin eksik olması olduğunu belirtti.
Anket çalışmasına göre, Türkiye’de güvenlik ve ekonominin bütün sorunların önünde görüldüğünü belirten Fuat Keyman, “Bu diğer ülkelerde de benzer durumda. Geleceğe dair güvensizlik var. Eskiden yaşam tarzları daha önemliydi; şimdi ise güvenlik ve ekonomi daha öncelikli. Toplumda aslında birlikte yaşamayla ilgili sorunları çözme kapasitesi var. İPM olarak sosyal uyum alanındaki çalışmaları derinleştirmek adına çalışmalara devam edeceğiz” diye konuştu.
Pınar Akpınar, raporlardan çıkan sonuçları şöyle özetledi:
- Türkiye demokrasisi son yıllarda ciddi meselelerle karşı karşıya kalmıştır. 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sivil alanın daralmasına ve pek çok sorunun güvenlik alanına hapsolmasına neden olmuştur. Sivil alanın daraltılması sürecinde sığınılan terörle mücadele tedbirleri bahanesi aslında sivil toplumun terörle mücadelede oynadığı kritik rolle çelişmektedir.
- Bu arka plandan yola çıkarak, sivil alanın genişletilmesine yönelik tarafsız ve kapsayıcı tartışmaların yapılabileceği platformlar yaratmak yerinde bir arayış olacaktır. Türkiye’de Kürt Meselesi ve Kutuplaşmada Diyalog ve Sürdürülebilir Çatışma Çözümü Projesi bu amaçla yapılmış bir projedir.
- Medya insanların algılarını şekillendirmekte çok önemli bir araç olarak öne çıkmaktadır. Bu yüzden kutuplaşmayı aşmak ve sosyal uyumu arttırmak için sağ görülü bir şekilde kullanılmalıdır. Medyanın sansürlenmesi ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması demokrasinin önündeki en büyük engellerdendir ve bu anlamda medyanın üzerindeki kısıtlamalar bir an önce kaldırılmalıdır.
- Proje kapsamında yapılan anket çalışmasına göre, ordu ve polis Türkiye’de en güvenilen kurumlardır. Bu algı aynı zamanda güvenlik kaygısı ve tehdit algısının ne kadar yüksek olduğunun da bir göstergesidir. Bu anlamda, toplumsal huzurun arttırılmasına ve gerilimin azaltılmasına yönelik politikalar geliştirilmelidir.
SİVİL KATILIMIN TEŞVİK EDİLMESİ HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR
- Sivil alanın genişletilmesi ve sivil katılımın teşvik edilmesi sosyal uyumun arttırılması için hayati önem taşımaktadır.
- Türkiye’de tarihsel olarak devlet sivil alanı daraltmış ve kısıtlı alan içinde çoğunlukla kendi
çizgisinde ve kendi çıkarlarına hizmet eden gruplara öncelik vermiştir. Bu anlamda, otoriteler sivil alanın çoğulcu bir şekilde genişletilmesi adına sivil toplum gruplarına eşit fırsat sağlamalıdır. Bu FETÖ gibi belli başlı grupların öne çıkmasını da engelleyecektir.
- Terörle mücadele önlemleri sivil alanı daraltmak için kullanılmamalı ve açık, çoğulcu bir sivil toplumun şiddet içeren aşırılık ve terörle mücadele çok önemli bir rol oynadığı hatırlanmalıdır.
- AB’ye üyelik sürecinin demokrasinin teşvik edilmesi ve sivil alanın genişletilmesi için önemli bir çapa olduğu hatırlanmalı ve bu sürece ağırlık verilmelidir.
- Kutuplaşmanın körüklenmesinde ideolojiden ziyade duyguların daha büyük bir oynadığı bilinmektedir. Bu anlamda siyasiler sert söylemlerden ve negatif duyguların perçinlendiği seçim kapmanyalarından kaçınmalıdır.
- Yapılan ankette siyasi partilere güven oranı çok düşük çıkmıştır. Siyasi partilere duyulan güven oranını arttırmaya yönelik politikalar izlenmeli ve özellikle yolsuzlukla mücadeleye öncelik verilmelidir.
- Türkiye’de son dönemde siyasetin tabandan koptuğu gözlemlenmektedir. Bu anlamda siyasiler tabanla yeniden bağ kurmalı, tabanın istek ve taleplerine öncelik vermelidir.
- Anket çalışmasına göre Türkiye’de orta düzeyde bir sosyal uyum vardır ki Türkiye’de sosyal uyum oranı OECD ülkeleri arasındaki en düşük orandır. Bu anlamda, Türkiye’de sosyal uyumu arttırmaya yönelik acil önlemler alınmalıdır.
- Kürt meselesi Türkiye’de sosyal uyumun önündeki en büyük engellerden biridir ve bu anlamda çözümüne öncelik verilmelidir.
- Sosyal uyum ve ekonomik refah arasında pozitif bir korelasyon olduğu bilinmektedir. Ancak yapılan çalışmalar ekonomik refahın tek başına mutluluk getirmediğini, toplumsal birlik ve dayanışmayı arttırmaya yönelik kullanıldığı takdirde mutluluk getirdiğini göstermektedir. Bu anlamda, kapsayıcı büyümeye yönelik çalışmalara ağırlık verilmelidir.
- İş sahibi olmayan gençler yasadışı gruplar için önemli bir insan kaynağı oluşturmaktadır. Bu anlamda özellikle doğu bölgelerinde iş sahaları geliştirilmeli ve gençler ekonomiye kazandırılmalıdır.
- Kadınlar, çatışmadan en çok zarar gören gruplar olarak çözümde de çok büyük rol oynayabilirler. Bu anlamda kadınların barış süreçlerindeki rolleri teşvik edilmeli, siyasal ve sosyal süreçlere dahil edilmeleri sağlanmalıdır.
- Araştırmada, Türkiye’de kadın grupları arasında dayanışma eksikliği olduğu tespit edilmiştir. Yapılan çalıştaya katılan temsilciler, çözüm süreci esnasında kadın gruplarının ortak bir söylem geliştirmemiş olmasının kaçırılan bir fırsat olduğunun altını çizmişlerdir.
- İş yaşamında ve siyasette kadınlara erkeklerle eşit fırsatlar tanınmalıdır. Bu tür girişimler tabandan da destek bulacaktır zira yapılan anket alışmasına göre halkın büyük bir çoğunluğu kadınların iş hayatı ve siyasette aktif rol oynamasını desteklemektedir.
- Sanat ve spor alanı siyasi baskılardan arındırılmalıdır. Sanat ve spor kutuplaşmayı aşmada etkin araçlar olarak kullanılmalıdır.
Daha fazla bilgi için:
http://ipc.sabanciuniv.edu
http://twitter.com/ipc_ipm
http://www.facebook.com/IstanbulPolicyCenter