Ana içeriğe atla

Çiftdillilik Ülkemiz İçin Bir Avantaja Dönüştürülebilir

Çiftdillilik Ülkemiz İçin Bir Avantaja Dönüştürülebilir

Prof. Dr. Tosun Terzioğlu: “Eğitim Reformu Girişimi (ERG) “Herkes için Kaliteli Eğitim”i savunuyor. Kaliteli eğitimi herkese ulaştırmada en önemli darboğaz dildir.”

Prof. Dr. Üstün Ergüder: “Önceliğimiz birinci dili Türkçeden farklı çocuklar için neyin yararlı olduğunu öğrenmek olmalı. Bir yandan kapsamlı araştırma ve hazırlık süreçleri olmaksızın atılacak acele adımlardan kaçınırken, öte yandan farklı dillere saygının güçlendirilmesine ve çocukların günlük okul yaşamlarını iyileştirmeye dönük adımları hızla atmaya başlamalıyız.”

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi bünyesinde çalışmalarını sürdüren Eğitim Reformu Girişimi (ERG), “Türkiye’de Çiftdillilik ve Eğitim: Sürdürülebilir Çözümler için Atılması Gereken Adımlar” başlıklı politika notunu 8 Aralık 2010’da kamuoyuyla paylaştı.

Toplantıda sunulan politika notunun, Dr. Müge Ayan Ceyhan ve Dilara Koçbaş’ın ERG için hazırladığı Çiftdillilik ve Eğitim raporu ve Türkiye’de ve yurt dışında yapılmış çalışmaların yanı sıra Ekim 2009-Kasım 2010 döneminde ERG tarafından düzenlenen ve ağırlıklı olarak akademisyenler ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerini bir araya getiren toplantılardaki tartışmaları dayanak aldığı ifade edildi.

Açış konuşmasında ERG Direktörü Prof. Dr. Üstün Ergüder, Türkiye’de anadilinde eğitim talepleri etrafında gelişen tartışmaların çoğu zaman siyasal kutuplaşmaya dayalı ve ilgili hakların yasal düzeyde tanınmasıyla sınırlı kaldığını ifade etti. Bu tartışmalarda konunun birincil muhatabı olan çocukların gelişimi için neyin yararlı olduğunun gözden kaçtığını belirten Ergüder, önceliğin çocukların eğitime erişimleri, aldıkları eğitimin kalitesi ve çocukların eğitim sürecinde neler yaşadığına verilmesi gerektiğini ekledi.

Prof. Dr. Üstün Ergüder sözlerine şöyle devam etti: “Geçtiğimiz aylarda bu konuda basına yansıyan tartışmalardaki kavram karmaşası dikkatimizi çekti. Bu karmaşa bize böylesi çetrefil bir konuya çözüm ararken öncelikle ihtiyacımız olanın araştırma, öğrenme ve soğukkanlılıkla tartışma olduğunu bir kez daha gösterdi. Örneğin, anadilinde eğitim taleplerini Türkiye’de resmi dilin değişmesi olarak yorumlayanlar olduğunu gördük ki bu hem tamamen farklı bir konu hem de çözümsüzlüğe katkıda bulunuyor. Öte yandan, resmi dilin tartışmalarda yer alması gereken nokta şu: Birinci dili ne olursa olsun tüm Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının resmi dil olan Türkçeyi iyi öğrenmesini sağlamak devletin temel bir görevi. Ancak bunu çocukların birinci dillerini yok saymadan yapmak da mümkün. Özetle, konunun pek çok boyutu var ve kestirme çözümlerden kaçınmamız gerekiyor.”

Politika notunda vurgulanan başlıca noktaları dile getiren ERG Proje Uzmanı Işık Tüzün öncelikle, çalışmada “çiftdillilik ve eğitim” ve bu bağlamda kullanılan “birinci dil” ve “ikinci dil” kavramlarını benimseyerek uluslararası dilbilim, eğitimbilim ve psikoloji yazınıyla uyum sağladıklarını ifade etti. Tüzün böylece “anadili eğitimi/öğretimi” ve “anadilinde eğitim” gibi sınırlı iki modelden daha fazlasını tartışmaya olanak bulduklarını ekledi.

ERG notunda, araştırmaların birinci dili Türkçeden farklı çocukların eğitime erişim, devam ve eğitimde başarı açısından yaşadığı sorunlara işaret ettiğini belirtiyor. Ayrıca çiftdil gelişiminin çocuk açısından yararlarına değiniliyor; doğru pedagojik koşullar altında çocuğun birinci ve ikinci dilinin birbirini destekleyebileceği, bir dili diğerine tercih etmek gerekmediği ifade ediliyor. Çiftdillilik ve Eğitim raporunda yazarların, çiftdilliliğin değil, bu potansiyeli değerlendirecek ve her çocuk için kaliteli bir eğitim ortamı yaratacak politikaların bulunmamasının çocuk açısından engelleyici olduğu sonucuna vardığının altı çiziliyor. Politika notunda ek olarak sürdürülebilir çözümler için atılması gereken adımlar özetleniyor.

ERG Yürütme Kurulu Üyesi ve Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tosun Terzioğlu bu adımlar arasında, toplumda farklı dillerin eşit saygı görmesini sağlayacak çalışmaların da olması gerektiğinin altını çizdi ve çocuğun evinde konuşulan dile toplumda verilen değerin olumlu yönde değişebileceğini belirtti. Bu amaçla kısa dönemde yaşama geçirilebilecek öneriler arasında şunlar sayıldı: Çiftdilliliğe ilişkin yanlış algıları kıracak bilgilendirme çalışmaları yapılması, Türkiye’de konuşulan dillerin üniversitelerde araştırılması ve geliştirilmesi ve Türkiye edebiyatına katkı sunmuş farklı etnik kökenlerden sahip isimlere müfredatta yer verilmesi. Tosun Terzioğlu, ERG’nin “Herkes için Kaliteli Eğitim”i savunduğunu belirterek, kaliteli eğitimi herkese ulaştırmada birçok darboğaz olduğunu, en önemli darboğazın ise dil olduğunu vurguladı.

Eğitimde çiftdilliliğe ilişkin politika geliştirme süreçlerinde Türkçede yetkinlik kazandırma yoluyla eğitime erişimi ve ders başarısını artırmaktan fazlası amaçlanmalıdır. Çocuğun hem resmi dilde hem birinci dilinde yetkinlik kazanması, ileri kademelerde de kaliteli eğitime erişimi ve eğitim yaşamı sonrasında sosyoekonomik hareketliliği göz ardı edilemeyecek amaçlardır. Öte yandan bu amaçların arasında, çocuğun özgüveninin güçlendirilmesi ve ailesiyle iletişiminin korunması, velilerin eğitim süreçlerine etkin katılımı, kültürlerarası saygı ve öğrenmenin desteklenmesi ve Türkiye’de konuşulan tüm dillerin yaşatılması da yer almalıdır.

Kapsamlı araştırma ve planlama süreçleri izlenmeden atılacak adımlardan kaçınılmalıdır. Yasal güvencelere kapsamlı bir araştırma ve hazırlık süreci eşlik etmediği ve eğitim sisteminin dil dışındaki bileşenleri güçlendirilmediği takdirde, uygulanacak her türlü modelin başarısız olma riski olacaktır.

Geliştirilecek politikalar ve modellerin farklı grupların gereksinimlerine yanıt verebilmesini olanaklı kılacak araştırmalar acilen başlatılmalıdır. ERG toplantılarında öne çıkan araştırma soruları şunlardır:
• Türkiye’deki mevcut çiftdilli eğitim deneyimlerinden çıkan dersler nelerdir?
• Türkiye’de hangi diller, kaç kişi tarafından konuşuluyor? Farklı diller kimler tarafından, nerede, ne amaçla kullanılıyor?
• Farklı dil gruplarının demografik özellikleri nelerdir? Bu gruplar açısından eğitime erişim, eğitime devam ve eğitimde başarı istatistikleri nasıldır?
• Türkiye’de konuşulan diller toplumun farklı kesimleri tarafından nasıl algılanıyor? Belirli dillerin özelliklerine ilişkin toplumda yanlış inanışlara yaygın olarak rastlanıyor mu?
• Birinci dilleri Türkçeden farklı çocuklar ve ailelerin birinci dil, ikinci dil ve hatta üçüncü dil edinimine ilişkin tutum ve talepleri nasıldır? Bu taleplerin altında hangi gerekçeler yatıyor?
• Eğitim sürecinde rol oynayan farklı grupların -çocuklar, aileler ve topluluklar, öğretmenler, idareciler ve müfredatı geliştirenler- birinci ve ikinci dil becerilerinin düzeyi nasıldır?
• Eğitim sürecinde rolü olan farklı grupların konuya ilişkin geliştirdiği stratejiler ve etkileri nelerdir?

Araştırmaları, planlama çalışmalarını ve geniş çaplı yasal reformları beklemeden atılabilecek adımlar vardır. Bunlar, birinci dili Türkçeden farklı çocukların gündelik okul yaşamlarında karşılaştıkları olumsuzlukları azaltmak adına vakit kaybetmeden yaşama geçirilmelidir. Bu açıdan kilit roller oynayabilecek öğretmenlerin çocuk yararına desteklenmesi için ilk aşamada öneriler:
• Öğretmenlerin Türkiye’deki farklı dil grupları ve farklı bölgelerdeki kültürel ve sosyoekonomik yapıya ilişkin bilgilendirilmesi
• Öğretmenlerin, çocuğa hak sahibi bir birey olarak yaklaşmasını sağlamak için hizmet-öncesi ve hizmet-içi eğitimlerin güçlendirilmesi
• Belirli bölgelerde ve belirli gruplarla deneyimi olan öğretmenler ile genç öğretmenler arasında paylaşım platformları oluşturulması
• Eğitim fakültelerinde başta Kürtçe olmak üzere Türkiye’de konuşulan farklı dilleri öğrenme olanağı sağlanması
• Öğretmenlere birinci dili Türkçeden farklı olanlara Türkçe öğretme ve bu süreçte çocukların birinci dillerini bir kaynak olarak kullanma konusunda ek beceriler kazandırılması
• Belirli bölgelerde birinci dili kolaylaştırıcı rol oynayabilecek öğretmenlerin daha çok görevlendirilmesi

Ayrıca, yasal bir dayanağı olmasa da bazı okullarda uygulanan Türkçe dışındaki dillerde konuşma yasaklarının önlenmesi konusunda Milli Eğitim Bakanlığı’nın etkin bir rol üstlenmesi gerekiyor.

Sonuç olarak, bir dilin öğrenilmesinin diğer bir dili öğrenirken destek mi engel mi teşkil ettiği, önemli bir bölümü eğitim politikaları tarafından biçimlendirilebilecek birçok farklı etmene bağlıdır. Çiftdilliliğin psikolojik, eğitsel ve toplumsal avantajları göz önünde bulundurulduğunda, birinci ya da ikinci dili eğitimde kullanmayan eğitim modelleri dikkatle değerlendirilmelidir.