Ana içeriğe atla

Çağlar Genç SUÖB temsilcisi olarak Aksaray Üniversitesi'nde konuştu

Üniversitemiz Öğrenci Birliği Eşbaşkanlarından Çağlar Genç Öğrenci Birliği’ni temsilen Aksaray Üniversitesi Öğrenci Konseyleri Çalıştayı’na katıldı.


Üniversitemiz Öğrenci Birliği Eşbaşkanlarından Çağlar Genç, Aksaray Üniversitesi tarafından 25 – 26 Mart 2015 tarihinde düzenlenen, Öğrenci Konseyleri Çalıştayı’na katıldı.

Türkiye genelinde 20 den fazla Üniversite’nin katıldığı çalıştayda güncel öğrenci problemleri başta olmak üzere bir çok konuda verimli çalışmalar yapıldı. Çalıştay da söz alan Çağlar GENÇ, yaklaşan Avrupa Öğrenci Konseyi Türkiye ziyareti için, diğer üniversitelerden manevi destek talep etti. Avrupa Öğrenci Konseyi üyelik sürecinin bir memleket meselesi olduğunu  bu süreçte son aşamaya gelindiğini ve el birliği ile bu sürecin altından kalkılacağını da belirtti.

Yusuf Menceloğlu ile mezunlar buluşması

Mühendislik Fakültesi Dekanımız Yusuf Menceloğlu, Stanford Üniversitesi'nde 20 Mart cuma günü "AB HORİZON 2020 ÇERÇEVE PROGRAMI" kapsamındaki "Networking Lunch"da mezunlarımızla buluştu.  


IICEC Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol’un onuruna resepsiyon verildi

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası İklim ve Enerji Merkezi (IICEC) Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol, enerji alanında dünyanın önde gelen kuruluşu olan Paris'te yerleşik Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) İcra Direktörlüğüne, üye 29 ülke arasında sağlanan oy birliği ile seçilerek, ajans tarihinde tüm ülkelerin desteğiyle seçilen ilk İcra Direktörü oldu. 


Dr. Fatih Birol’un Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) İcra Direktörü seçilmesi onuruna Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı evsahipliğinde 26 Mart 2015'te bir resepsiyon verildi.

Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’nın Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası İklim ve Enerji Merkezi (IICEC) Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol’un Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) İcra Direktörü seçilmesi onuruna verilen resepsiyondaki konuşması:

Sabancı Üniversitesi adına hepinize hoş geldiniz demek istiyorum. Bugün, Sayın Fatih Birol’un üstlendiği önemli görevi kutlamak için birlikteyiz.  

Dr. Fatih Birol, Uluslararası Enerji Ajansı’nın üyesi 29 ülkenin tamamının desteği ile İcra Direktörü olarak seçildi. 

Bu başarı aynı zamanda bir “ilk” oluyor.

Fatih Bey, ajans tarihinde tüm ülkelerin desteğiyle ve ilk defa kuruluşun içerisinden bir kişi olarak seçilen ilk İcra Direktörü oldu.  

1995 yılından beri Paris’te yerleşik Uluslararası Enerji Ajansı’nda çeşitli görevlerde bulunan Fatih Bey, son dokuz yıldır Ajans’ın Başekonomistliği görevini başarıyla yürütüyor.  

Ben Fatih Bey ile 2005 yılında tanıştım. O dönem, hükümetimizin ve özellikle Sayın 11.’nci Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde, Türkiye’nin heyecanla Avrupa sürecine hazırlandığı yıllardı. 

O yıllar Türk özel sektörünün elektrik üretimindeki payı %17 idi. Bu bugün ise, %50. 

2005 yılında sadece (Kayseri bölgesi elektrik dağıtımını özel sektör tarafından yapılıyordu). Bugün tamamı özel sektör tarafından yapılıyor. 

Son on yılda kurulu güç % 90 arttı ve tamamı özel sektör tarafından yapıldı. 

Toplam 50 milyar $ üstünde (alım ve hazine garantisi olmayan) yerli ve yabancı yatırım gerçekleşti. 

Hükümetin enerji politikalarına güvenin göstergesidir.

Böylece Türkiye’de çok ciddi bir enerji sektörü ortaya çıkmış oldu.

Enerji sektörünün güçlü büyümesini sürdürmesi, daha liberal ve rekabetçi bir yapıya doğru gelişmesi özel sektör olarak en büyük arzumuz. 

Ayrıca son dönemde atılan adımlar ile, Türkiye’nin dinamik enerji piyasası, hem petrolde hem de doğal gazda önemli enerji güzergâhlarının birleşme yeri oluyor.  

Türkiye’nin dünya enerji dengelerindeki rolü büyüyor. 

Bu önemli gelişmeleri, bir enerji yatırımcısı olarak bizler de sürekli yakından takip ediyoruz.

İşte, bu gelişmenin bir parçası olarak Sabancı Üniversitesi’nde enerji sektöründeki önemli oyuncuların desteği ile bir merkez kurma fikrini Sayın Fatih Birol ile birlikte geliştirdik.

Kendisinin bu merkezin Onursal başkanlığını kabul etmesi ve yol göstermesi ile İstanbul Uluslararası İklim ve Enerji Merkezi’ni,  (IICEC)’i Sabancı Üniversitesi bünyesinde, sektörün desteği ile kurduk.

2010 yılında Enerji ve iklim konularında Fatih Bey’in tabiri ile bir “kutup yıldızı” olarak faaliyet göstermek üzere kurulan IICEC’in amacı; geleceğe yönelik bağımsız araştırma ve politika merkezi olup, bölge ve dünya için enerjide sürdürülebilir çözümlerin geliştirilmesine katkıda bulunmak.

Üniversite, özel sektör ve kamuyu aynı platformda bir araya getirmek ve çözüm önerileri hazırlamak hedefimiz. 

Sayın Fatih Birol’un vizyon ve yön göstermesi ile IICEC ilk raporunu gelecek aylarda tamamlayacak. 

Ve altıncı enerji konferansını Mayıs’ta yapıyor. 

Ayrıca IICEC’in desteği ile Sabancı Üniversitesi’nde “Enerji Teknolojileri ve Yönetimi” konusunda interdisiplinary yüksek lisans programı başlamış bulunuyor. 

Ülkemizde bir ilk olan bu master programına ilgi sevindirici. 

Rektörümüz Nihat Berker ve Dekanımız da, MIT gibi işbirliğimiz olan üniversitelerden gelen misafir öğretim üyelerimiz ile programı sürekli daha da zenginleştiriyorlar. 

Daha iyi enerji geleceği için, tüm dünyada, enerjinin üretiminden tüketimine tüm aşamalarını kapsayan, enerji güvenliğini güçlendirecek, enerji verimliliğini iyileştirecek, etkin, çok yönlü ve sürdürülebilir enerji politikalarına gereksinim var.  

“Güvenilir, ekonomik ve temiz enerji için birlikte çalışmak” mottosu ile faaliyet gösteren Uluslararası Enerji Ajansı’nın bu yöndeki çalışmalarının daha iyi bir enerji geleceği için oldukça kritik olacağını düşünüyorum.    

Fatih Bey’in OPEC’te petrol üretiminden, IEA’de tüketim tarafına uzanan tecrübesi ile Davos’tan Etiyopya’nın köylerine enerji sorunlarının çözmek için yaptığı etkin çalışmalar ile enerji alanında en saygın ve etkin uluslararası kurum olan Uluslararası Enerji Ajansı’nın çalışmalarına çok büyük katkısı olacağı şüphesizdir.  

Ayrıca bu yıl iklim değişikliği ile ilgili Paris’teki toplantılar  ve Kasım ayında G-20 ve B-20 Zirvesi Antalya’da gerçekleştirilecek. Türkiye’nin ev sahipliğinde dünya liderleri Antalya’da  olacak.

Bütün dünya için enerjinin güvenliğinin,  jeopolitik gelişmelerinin ve çok kritik iklim değişikliği konusunun tüm dünyada önemli ve öncelikli gündemde olduğu bu zamanda, 

Sayın Fatih Birol’un ajans tarihinde ilk defa oy birliği ile seçilen İcra Direktörü olmasına ülkemiz için ve dünya için büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Kendisine başarılar diliyorum.

Sayın Enerji Bakanımız Taner Yıldız’a bir kez daha katılımlarıyla bizleri onurlandırdıkları için çok teşekkür ediyorum.

Ayrıca, IICEC’in kuruluşundan itibaren bizleri destekleyen, ilk konferansımızın açılışını yapan, bu gece de bizi onurlandıran Sayın 11.’nci Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’e bir kez daha huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum.  

Sabancı Üniversitesi Genç Girişimciler Kulübü Girişimcilik ve İnovasyon Zirvesi ‘15

Özveri ile seçilmiş isimleri yakından tanımaya, onların tecrübelerine ve “hikâyelerine” tanık olmaya hazır mısınız?

Bu sene Akbank ana sponsorluğunda 5. sini düzenlediğimiz bu etkinlik; siz geleceğin girişimcilerine yol göstermek, destek çıkmak ve sizlerin akademik ve sosyal perspektifinizin ufuklarını açmak için özenle organize edildi.

Başarıları ile milyonları etkileyen firmalar ve kişilerle bire bir tanışma fırsatını kaçırmamak için biletler tükenmeden yerinizi ayırtın, koltuğunuza oturun ve kendi girişimcilik hikâyenize başlamak için ilham alın!

Tarih: 28 Mart Cumartesi

Yer: Point Hotel Barbaros

Saat: 10:00-17:45

Program Akışı:

10:00-10:45 Orhan Sayman (Arçelik AŞ Avrupa & Amerika Direkt Satışlar Direktörü)
10:45-11:00 Cafe Breno ile kahve molası

11:00-11:45 Hasan Aslanoba (Aslanoba Capital&Aslanoba Gıda Kurucusu)
11:45-12:00 Cafe Breno ile kahve molası
12:00-12:45 Bülent Oğuz (Akbank KOBİ Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı)

12:45-13:00 Cafe Breno ile kahve molası
13:00-13:45 Erbakan Malkoç (Dizayn VIP Kurucusu)
13:45-15:00 Öğle yemeği
15:00-15:45  Ali Servet Eyüboğlu (Mekanist.com Kurucu Ortağı)
15:45-16:00 Cafe Breno ile kahve molası
16:00-16:45 Mehmet Aksel (Mutfak Sanatları Akademisi (MSA) Kurucusu)
16:45-17:00 Cafe Breno ile kahve molası
17:00-17:45 Serkan İnci (İnci Sözlük Kurucusu)

Bilet fiyatları:

Sabancı Üniversitesi öğrencisi: 25 TL

Öğrenci: 30 TL

Yetişkin: 35 TL

Bilet satın almak için;

http://www.kweekweek.com/sabanciuniversitesigencgirisimcilerkulubu/girisimcilik-ve-inovasyon-zirvesi-15

*Hafta içi her gün 12:00-14:30 saatleri arasında yemekhanede açılacak standımızda bilet satışı olacaktır.
**Etkinliğimiz Sabancı Üniversitesi dışındakilerin katılımına da açıktır.
**Etkinlik günü 9:00'da Sabancı Üniversitesi kampüsünden otele, 18:15'te de otelden kampüse ücretsiz shuttlelarımız olacaktır.
****Etkinlik sonunda katılımcılara sertifika verilecektir.

Detaylı bilgi için:

www.girisimcilikveinovasyonzirvesi.com

ggk@sabanciuniv.edu

www.facebook.com/events/553981788078195/

Sosyal medya hesaplarımızı takip etmeyi unutmayın!

www.facebook.com/SabanciGGK

www.twitter.com/su_ggk

www.instagram.com/sabanciggk

Hasan Mandal YÖK Üyesi Seçildi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Üniversitelerarası Kurulca yapılan seçim sonucunda Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üyeliğine Rektör Yardımcımız ve Araştırma ve Lisansüstü Politikalar Direktörümüz Hasan Mandal'ın seçilmesini onayladı.


Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Araştırma ve Lisansüstü Politikalar Direktörü Hasan Mandal Kimdir?

1965 yılında Eskişehir'de doğan Hasan Mandal, lisans eğitimini ODTÜ Metalurji Mühendisliği Bölümü’nden tamamladıktan sonra Newcastle Üniversitesi’nden Doktora unvanını aldı.  1994 yılında Anadolu Üniversitesi, Seramik Mühendisliği Bölümünde Yardımcı Doçent olarak göreve başladı. 1996’da Doçent, 2001’de Profesör ünvanını aldı. 

Ulusal ve uluslararası düzeyde birçok kurumda değişik düzeylerde görev yapan ve başta TÜBİTAK Bilim Ödülü olmak üzere 20 ödül sahibi Hasan Mandal’ın 65’i SCI kapsamındaki dergilerde yayınlanmış 100’e yakın eseri, 900’e yakın atıfı ve 6 adet uluslararası patenti bulunmaktadır.   

Hasan Mandal 15 Mart 2011 tarihinden Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Lisansüstü Politikalar Direktörü olarak ve aynı zamanda Ocak 2012’den itibaren Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı olarak da görev yapmaktadır. 

2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 6'ncı maddesinin b/5 bendi gereğince 24 Mart 2015’te Cumhurbaşkanı tarafından YÖK Üyesi seçilen Hasan MANDAL’ın kapsamlı özgeçmişi için lütfen tıklayınız

Uluslararası İnsani Yardım Kurumları ve Sağlık Yardımları Çalıştayı

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), Türkiye’deki STK’ların, insani yardımların dağıtımı, sürdürülebilirliği ve etkileri gibi alanlarda oynadıkları rolü daha iyi çözümleyebilmek için “Uluslararası İnsani Yardım Kurumları ve Sağlık Yardımları” konulu bir çalıştay düzenliyor.  Çalıştayda özellikle Türk dış politikası ve barış inşası çabalarında Türkiye’deki STK’ların insani yardım konusunda artan varlığı ve kapasitesi ele alınacak.


Çalıştaya, Kızılay Genel Direktörü Mehmet Güllüoğlu, İPM Direktörü Fuat Keyman, İPM Çatışma Çözümü Programı Koordinatörü Bülent Aras, Uppsala Üniversitesi'nden Magdalena Bjerneld, Arcadia Üniversitesi'nden Maryam Zarnegar Deloffre, Kadir Has Üniversitesi'nden Catherine Long, Yeryüzü Doktorları'ndan Kerem Kınık, Sınır Tanımayan Doktorlar'dan Aitor Zabalgogeazcoa, Uganda İslam Üniversitesi'nden Fred Kironde, Washington Üniversitesi'nden Stephen Gloyd ve Manitoba Üniversitesi'nden Paul Larson gibi birçok önemli karar alıcı, üst düzey devlet yetkilisi ve akademisyen katılacak.

İnsani yardımlar son yıllarda Türk dış politikasının en önemli yapıtaşı oldu.  Gerek devlet kurumlarının, gerekse sivil toplum kuruluşlarının gerçekleştirdiği insani ve resmi kalkınma yardımları, Türkiye’nin yumuşak gücünün önemli bir parçası haline geldi. Realpolitik yerine insan haysiyetini merkeze alan Türkiye’nin insani diplomasisi, sadece yakın bölgede Türkiye’ye yönelik olumlu kamuoyu algısını artırmakla kalmamış, aynı zamanda Türkiye’ye dair yükselen güç algısını küresel düzeyde pekiştirmiş.

İnsani yardım kurumlarına genel bakış, uluslararası insani “sağlık” kurumları, sağlık yardımlarının sürdürülebilirliği ve ulaşımı, Uluslararası Türk insani yardım kurumları ve sağlık yardımları gibi konuların tartışılacağı çalıştayda sizi de aramızda görmekten mutlu olacağız.

Tarih : 27 Mart 2015, Cuma
Saat  : 09:00 – 17:00
Yer    : Akgün Hotel - Adnan Menderes Bulvarı, Topkapı

Not: Toplantının dili İngilizce olup simultane çeviri sağlanacaktır.

Detaylı programı aşağıda görebilirsiniz.

Program
09.00- 09.10 Açılış ve Hoşgeldin Konuşması: Fuat Keyman, Direktör, İPM

09:10-09:40 Toplantı Açılış Konuşması: Dr. Mehmet Güllüoğlu, Genel Müdür, Kızılay
 
09:50-11:10 Panel 1: İnsanı Yardım Kurumları ve Sağlık Yardımlarına Genel Bakış, Başkan: Bülent Aras (İPM)

Magdalena Bjerneld, (Uppsala Üniversitesi), Uluslararası İnsani Yardım Kurumları: Teorik Bakış
Maryam Zarnegar Deloffre, (Arcadia Üniversitesi), Uluslararası STK'lar ve Devletlerle Etkileşimleri

Catherine Long, (Kadir Has Üniversitesi), Sağlık Temelli Donör Programları, STK Hizmetleri ve Yerel Entegrasyon

Kahve Arası

11.30- 12.50 Panel 2: Uluslararası İnsanı “Sağlık” STK'ları
Başkan: Pınar Akpınar (İPM)

Kerem Kınık, (Yeryüzü Doktorları), Yeryüzü Doktorları'nın Sağlık Yardımları Faaliyetleri

Aitor Zabalgogeazcoa, (Sınır Tanımayan Doktorlar), Sınır Tanımayan Doktorlar'ın Devletler ve Uluslararası Organizasyonlarla İlişkileri

Fred Kironde, (Islamic University in Uganda), Afrika'lı Sağlık Araştırmacılarının Uluslararası İşbirliği Deneyimleri

13.00-14.00 Öğle Yemeği

14.00- 15.00 Panel 3: Sağlık Yardımlarının Sürdürülebilirliği ve Uluşımı
Başkan: Onur Sazak (İPM)

Stephen Gloyd, (Washington Üniversitesi), SağlıkYardımlarının Sürdürülebilirliği (SKYPE)

Paul Larson, (Manitoba Üniversitesi), Sağlık Yardımlarının Lojistiği

Kahve Arası

15.30- 17.00 Panel 4: Türk Sivil Toplum Kuruluşları ve Sağlık Yardımları
Başkan: Fuat Keyman (İPM)

Mehmet Güllüoğlu, (Genel Müdür), Kızılay

Yahyahan Güney, (Genel Sekreter), Doctors Yeryüzü Doktorları

Sadık Danışman, (Yönetim Kurulu Başkanı), Yardımeli Derneği

Akbank ve EDU’dan "Aile Şirketleri Akademisi"

Akbank ve Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi işbirliği ile geliştirilen "Aile Şirketleri Akademisi" ile şirketlerin kurumsallaşmasını ve sürdürülebilir olmasını sağlamak hedefleniyor.


Akbank ve Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU iş birliğiyle hazırlanan "Akbank Aile Şirketleri Akademisi", firmaların rekabet gücünü artırma ve sağlıklı büyümelerini sağlama, sürdürülebilirlik ve kurumsallaşma çalışmalarına destek olmayı hedefliyor.

Program kapsamında stratejik yönetimden iş geliştirme ve inovasyona, kurumsallaşmadan finansa, şirketlerde iyi yönetim uygulamalarından hukuki konulara ve insan kaynağı yönetimine kadar farklı konularda aile şirketi temsilcilerinin ihtiyaç duyacağı başlıklar ele alınacak, dünyadan ve Türkiye'den örneklerle teori ile pratiği birleştiren bilgilere yer verilecek.

Akbank KOBİ Bankacılığı'ndan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Bülent Oğuz, bazı aile şirketlerinin devam edememesinin nedenlerinin başında, nesilden nesile geçiş planının ve tanımlanmış bir sürecin olmamasının geldiğini bildirdi. Aile şirketlerinde şirket içi kuralların yanı sıra duyguların da devreye girdiğine işaret eden Oğuz, "Duyguların yoğun olduğu bu ortamda şirketlerin gelecek nesillere sağlıklı olarak devam etmesi için kurumsallaşması şart. Oysaki dünyada ve Türkiye'de kurulan bu tip firmaların çoğu geleceğe ilişkin planlama yapmayan, günün şartlarına göre gelişen ve zamanla aile üyelerinin daha fazla katıldığı bir yapıda" değerlendirmesinde bulundu.

Oğuz, uzun vadede aile içi anlaşmazlıklar ve profesyonellerin yaşadığı zorluklar nedeniyle büyümenin ve finansal başarının sürdürülemediğini vurguladı. Firma sahiplerinin şirket içi sorunlarla uğraşırken bir yandan da rekabetle başa çıkmak zorunda kaldıklarını belirten Oğuz, şöyle devam etti: "Yıllarca alın teri ile çalışıp büyük bir özveriyle devem ettirilen şirketler, bu ortamda yok olma noktasına gelebiliyor. Aile şirketlerine yönelik yapılan araştırmalara göre, Türkiye'de şirketlerin yüzde 80'i 5. yılına, yüzde 96'sı ise 10. yılına ulaşamıyor. Sisteme kayıtlı şirketlerin yüzde 95'i, KOBİ'lerin ise yüzde 98,8'i aile şirketi. Aile şirketlerinin yüzde 80'i ailevi konularda alınan kararlar, yüzde 20'si ticari konularda alınan kararlar nedeniyle yok oluyor. Biz de bu gerçeklerden hareketle Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU'nun kapısını çaldık. EDU ile uzun çalışmalar sonucunda titizlikle tasarladığımız "Akbank Aile Şirketleri Akademisi"ni hayata geçirdik.

Akademimizin ilk döneminde sertifika almaya hak kazanan 30 aile şirketinin yöneticisi ya da ortağı, günümüzün yoğun rekabet koşullarında nasıl ayakta kalınabileceğini ve şirketlerinin gelecek kuşaklara nasıl aktarılabileceğini uygulamalı olarak gördü. Katılımcılardan son derece olumlu dönüşler aldık. Bu programı çok önemsiyoruz çünkü aile şirketlerinin büyümesinin Türkiye ekonomisinin gelişmesi için kritik olduğuna inanıyoruz."

Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU Direktörü Cüneyt Evirgen de aile şirketlerinin, kurumsallaşma yönünde atacağı adımlarda zorlanmasının ya da yeterince etkin olamamasının, şirketlerin devamlılıkları ve sürdürülebilir büyümeleri için zorluklar ortaya koyduğunu anlattı. Evirgen, şunları kaydetti:
"Türkiye ekonomisinin önemli bir bölümünü oluşturan bu şirketlerin, modern işletme araç ve yöntemlerini etkin kullanmalarını sağlamak ve rekabet güçlerini artırmak, hem şirketlerin sağlıklı bir biçimde sürdürülebilir karlılık ile büyümelerine hem de ülke ekonomisine çok fazla katkı sağlayacaktır. Dolayısıyla, değişimin ve sürdürülebilirliğin gerekliliğinden ziyade nasıl sağlanacağının tartışıldığı şu günlerde, EDU olarak öğrenme ortağımız Akbank'ın bu konuya odaklanan Aile Şirketleri Akademisi projesinde yer alarak katkıda bulunmaktan memnuniyet duyuyoruz."

Geceleri, sokakları ve meydanları terk etmiyoruz

Ayşe Kadıoğlu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısı ile Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu’nun düzenlediği Deniz Kandiyoti konferansı sonrası izlenimlerini yazdı:

Geçen hafta, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısı ile gerek dünyada gerekse de Türkiye’de kadın haklarına ve kadın hareketine dikkat çeken birçok etkinlik düzenlendi. Sabancı Üniversitesi, Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu’nun düzenlediği birçok etkinlikten birisi de özellikle Orta Doğu’daki kadın hakları ve hareketleri konusunda çalışmaları ile bilinen dünyanın en saygın akademisyenlerinden Deniz Kandiyoti’nin verdiği konferanstı. Bu konferans benim için o denli ufuk açıcı oldu ki bir yerde bu yazıyı yazmama da vesile oldu. Bir de “Tercih” başlıklı eski bir yazıda (T24, 13 Kasım 2013) dile getirdiğim vurguyu yeni örnekler ile yeniden ziyaret etmek istedim.

Deniz Kandiyoti

20’li yaşlarımdan bu yana kendisini feminist olarak tanımlayan bir kadınım. Kadınların ancak başka kadınlar ile bir araya gelerek haklarını savunabileceklerini düşünürüm. Feminizm ile tanışmamda Deniz Kandiyoti gibi hocaların yıllardır bıkıp usanmadan yazdıklarının etkisi büyüktür. Kadınların “esaretten kurtulması” ile “özgürleşmesi” arasındaki ince farkı okuduğumda 20’li yaşlarımdaydım. Birden bire ne kadar çok şeyi anladığımı hatırlıyorum bu farkın ayırdına vardığımda… Bu farka 1987’de dikkat çeken Kandiyoti, Cumhuriyet döneminin kadınlara sivil ve siyasal yasal haklar getirdiğini ve bu anlamda kadınları esaretten kurtardığını ancak toplumda egemen olan cinsiyete ilişkin kodların kadınların özgürleşmesinin önünde engel olmaya devam ettiğini söylüyordu. Elbette esaretten kurtulmak ve özgürleşmek birbirini dışlamayan ve tamamlayan süreçlerdi ancak bu ince farkların bilincinde olmak önemliydi. Toplumda cinsiyete ilişkin kodlar ile ne kastettiğimi Hindistan’dan bir örnek ile açayım.

Hindistan’da şiddetin arkasındaki 'koruma/kollama' söylemi

Geçen hafta, BBC, India’s Daughter isimli bir belgesel yayınladı. Bu belgeselde Hindistan’da bir otobüste birçok erkeğin tecavüzüne uğradıktan sonra öldürülen tıp öğrencisi bir kadının yaşadığı şiddet anlatılıyor. Filmin en önemli özelliği tecavüzü gerçekleştiren erkeklere ve onları savunan avukatlara mikrofonun uzatılmış olması. Film Hindistan’da yasaklandı ve hatta BBC’ye Hindistan devletinin gönderdiği resmi bir mektup ile BBC’nin yayını durdurması talep edildi. BBC ise filmi yayınladı elbette… Sonrasında da Youtube’dan filme ulaşım sağladı. Film önemli ve seyretmesi çok zor bir film. Ben yıllardır Avrupa faşizmlerini çalışmış biri olarak her zaman şiddet uygulayanların kafalarının içinin de en az mağdurların başına gelenler kadar çalışılması gerektiğini düşünürüm. Ancak bu belgesel vesilesiyle kötülüğü çalışmanın ve öğrenmenin insanı ne denli sarsacağını ve ümitsizliğe düşüreceğini daha önce yeterince anlamamış olduğumu fark ettim. Nazi dönemine en fazla ışık tutan çalışmalardan birini Hannah Arendt yapmıştı ve Yahudi soykırımının mimarlarından Adolf Eichmann’ın kafasının içini anlamaya ve anlatmaya çalışmıştı. “Kötünün banalliği” ifadesi de bu çalışmadan çıkmıştır. Şiddet uygulayan kocalar, tecavüzcü erkekler konuştukça da insan sürekli “kötünün banalliği” ifadesini düşünüyor. Aslında “kötü” olanın ne kadar da uzakta, canavarlara özgü bir olgu değil de yakınımızda olduğunu ürpererek fark ediyorsunuz. Hindistan’da kelimelerin anlatmaya kifayetsiz kaldığı şiddeti gerçekleştiren erkekler konuştukça nasıl egemen bir söylemin kodları içinde gerçekleştirdikleri şiddeti akla uydurdukları açıkça görülüyor. Bu erkekler hep bir ağızdan kadının kırılgan bir çiçek olduğunu, korunması kollanması gerektiğini söylüyor, gece sokağa çıkmaması gerektiğini, olur ya mecbur kalıp da çıkarsa yanlarında onları koruyacak bir erkek akrabalarının (ama erkek arkadaş değil!) olması gerektiğini fütursuzca söylüyorlar. Fütursuzca, küstahça…2015 yılında… Kadınların maruz kaldığı şiddetin arkasında onları eşit değil, kırılgan, çiçek gibi ve korunmaya, kollanmaya muhtaç gören bu düşünce yatıyor. İnsan dinledikçe ümitsizliğe düşüyor… Kadını korunmaya muhtaç bir emanet olarak gören söylemin yaygınlığı nefes almayı güçleştiren boyutlarda. Toplumda egemen olan kodlar işte bunlar. Bunlar böylesi yaygın oldukça da kadınların onları esaretten kurtaran bütün yasal düzenlemelere karşın özgürleşmeleri mümkün olamıyor. İşte bu yüzden geceleri, sokakları ve meydanları terk etmiyoruz, gece yürüyüşlerine devam ediyoruz… Korunmak kollanmak değil, eşitlik talep ediyoruz.

Feminist söylem içinde kadının farklılığına işaret eden çok sayıda çalışma var ancak unutmamak gerek, bu çalışmalar eşitlik söyleminin sonrasına ait çalışmalar… Yani eşitliğe alternatif değiller. Ancak bir bakıyorsunuz bu farklılık söylemi toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışından zerrece nasibini almamış erkeklerin diline düşmüş.

Ataerkil ağızlarda feminist dil

Feminist söylemin tarihte sık sık kadınların elinden (dilinden) alınıp erkeklerin kendi iktidarlarını akla uydurmaya hizmet ettiğini dehşete düşerek gözlemlemek mümkün. Örneğin, Leila Ahmed’in yıllar önce işaret ettiği gibi İngiliz sömürgecileri, İngiltere’de kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmelerine şiddetle karşı çıkarken, bir yandan da bu mücadeleyi veren kadınların kullandığı dili Mısır’da kullanıyorlardı. Mısır’daki sömürgeci varlıklarını, oradaki kadınların esaretten kurtulmalarını (hatta özgürleşmelerini) sağladıklarını söyleyerek akla uyduruyorlardı. Bu dehşet verici bir şey… Kadınların geliştirdiği özgürlükçü söylem bir bakıyorsunuz erkek sömürgecilerin iktidarını perçinlemeye yarıyor. İktidar böylesi sağa sola eğilip bükülebilen bir olgu…ve asla yok olmuyor; gerekirse düşmanının söylemini kullanıyor ve hegemonyasını o şekilde sürdürüyor. ABD’nin neokonları da Afganistan’da benzer bir dil kullanmışlardı. Sömürgecilerin feminizm söylemini dillerine dolamaları gibi, anti-emperyalist söylemin de “kendim içinse namerdim valla kadınlar için yapıyorum” türü kelamlarını da bol miktarda gözlemlemek mümkün… Feminist dil iktidarını perçinlemek isteyen erkeklerin diline pelesenk olabiliyor…hem de sık sık.

Kör kuyulardan sokaklara

Bütün bunları düşününce, insan ister istemez farklı kadın hareketlerinin kendi içlerinde ve dışlarında kurdukları köprülerden vazgeçmeye ve hendek kazıp içinde oturmaya eğilim gösteriyor. Geçen hafta Kandiyoti’yi dinlerken, ne kadar kadın hareketlerinin kendi içlerine kapanmalarını savunmaya ve ne kadar özcü bir düşünceye savrulmuş olduğumu biraz da irkilerek fark ettim. Erkeklerin kadınlara destek için ve kadına yönelik şiddeti eleştirmek için mini etek ile İstanbul sokaklarında yürüme eylemi yapmasının dahi arkasında bir bit yeniği arıyordum. Erkeklerden hiçbir katkı beklememeye savrulmuştum, gölge etmesinler yeterdi… Korumasınlar, kollamasınlar… Sadece önümüzden çekilsinler istiyordum. Köprüleri atmıştım. Bunu idrak ettiğimde kendimden korktum. Kadına yönelik şiddet haberleri yorgunu bir ülkenin kadını işte böyle oluyordu… Hayatım boyunca kendi iç kimliğine kapanmayı, özcülüğü eleştirmiş, ama işte yenilmiştim…Derken Deniz Kandiyoti konuşmaya ve beni savrulduğum hendekten çıkarmaya başladı…Bu yazı biraz da ona bir teşekkür yazısıdır. Kandiyoti konuşmasında inatla köprülerden söz ediyordu. Başka türlü bir yere varılamayacağını usanmadan hatırlatıyordu. Farklı kadın hareketlerinin birbiri ile konuşmak istemediği bir noktaya savrulmuştuk. Dindar kadınlar ile ateist kadınların neredeyse ortak bir noktaları kalmamıştı. Türkiye’nin tarihinde yaşadığı belki de en belirgin kutuplaşma ortamı her şeyi, dostlukları bile etkilediği gibi kadın hareketlerini de etkiliyordu. Oysa konuşmak zorundaydık. Peki bizi buluşturan ne olabilirdi; asgari müştereklerimiz neler olacaktı? Örneğin, eşcinselliğe hastalık olarak bakan dindar bir kadın ile ortak bir yerde buluşabilecek miydik? İşte tam da bu noktada, “tercih hakkına saygı” diye tanımlayabileceğim bir olgu karşımıza çıkıyor. Dindar bir kadın eşcinselliği kabullenemeyebilir, ancak bunu kendi düşüncesi olarak ortaya koyması başka, bunun en doğru şey olduğunu söyleyip başkalarının da eşcinselliği hastalık olarak görmesi ve hatta eşcinselliğin yasaklanması için faaliyet göstermesi başka… İnsanlar kendilerinin kabullenemediği şeylere yaşam hakkı veriyor mu? İşte buluşma noktası burada. Başörtüsünü sevmiyorum ama yasaklanmasını da istemiyorum diyebilmek… Kürtajı tasvip etmiyorum ama yasaklanmasına da karşıyım diyebilmek. Beden kadınındır, karar kocanın veya devletin değil kadının kararıdır diyebilmek… Kısacası tercih hakkına saygı…kimsenin kendi tercih ettiği yaşam biçimini başkalarına dayatmaması. Şiddeti akla uyduracak hiçbir söyleme (yani tahrik indirimlerine) itibar etmemek, şiddetin kayıtsız şartsız karşısında olmak, boşanmış ve yeni bir hayata başlamış kadınların eski kocalarından gördükleri şiddetin, eşcinsellerin, trans bireylerin maruz kaldığı şiddetin karşısına aynı kararlılıkla dikilebilmek… İşte asgari müşterek bu.

Demek ki sorun kendi yaşam biçimini yasalar ile ya da toplumsal baskı ile mecburiyet haline getirme dürtüsü dizginlenemediği zaman başlıyor. Bu kendini dizginleyememe ve topluma yaşam biçimi dayatma dürtüsü çok ama çok yaygın. Hatta siyasetin başlıca konusu olmuş durumda. Sabah akşam bize nasıl yaşamamız gerektiğini pervasızca, fütursuzca söyleyenlere söylenecek söz şudur: Geceleri, sokakları, meydanları, ve tercih hakkımızı terk etmiyoruz… Hiç kimse bizi kör kuyuların, kazılmış hendeklerin içinde kalmaya zorlamasın. Onlara inat konuşacağız, buluşacağız ve gecelere gündüzlere sahip çıkacağız. Esaretten kurtulmakla yetinmeyip özgür olmaya çalışacağız. Türkiye’yi o kör kuyulardan birbiri ile konuşan kadınlar çıkaracak. Güneşi tutacağız… Görecek, göreceksiniz.

Ayşe Kadıoğlu'nun T24 haber sitesinde yayımlanan makalesi: http://t24.com.tr/yazarlar/ayse-kadioglu-2/geceleri-sokaklari-ve-meydanl...

YBF Dünyanın ve Avrupa’nın En İyileri Arasında

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Executive MBA Programı, dünyanın en prestijli yayınlarından Financial Times tarafından her yıl düzenlenen “Dünyanın En İyi Executive MBA programları ” 2014 Global sıralamasında yer almasının ardından, yine aynı yayın tarafından hazırlanan “Avrupa’nın En İyi Executive MBA programları” sıralamasına bu yıl 44. sıradan girdi. Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi ise aynı sıralamada 73. sırada yerini aldı.


Bu yeni başarısı ile birlikte, Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi, uluslararası alandaki başarılarına bir yenisini daha ekledi.

Financial Times tarafından her yıl, mezunlarının kariyer potansiyeli, performans ve maaş artışı, öğretim üyelerinin uluslararası profili, araştırma performansı, kadın öğrenci oranı, yabancı öğrenci oranı gibi farklı kriterlerde değerlendirilen programlar arasında yerini alan Sabancı Executive MBA programı öğrencilerine her yıl farklı uluslararası başarılarla değer katmaya devam ediyor.


Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Füsun Ülengin konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede “Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi olarak uluslararasılaşma yolunda her yıl yeni başarılara imza atmanın gururunu yaşıyoruz. 2014 yılında Executive MBA programımız ile Financial Times Global listelerine girerek, bir adım daha yükselen başarı grafiğimizi, Financial Times Avrupa listelerinde de yerimizi alarak taçlandırdık. Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi, genç bir fakülte olmasının verdiği dinamizm ile uluslararası başarılarla dolu yoluna aynı hızda devam edecektir. Bu çalışmada emeği geçen tüm arkadaşlarımı yürekten kutluyorum” dedi.


Program hakkında daha detaylı bilgi ve sorular için: https://sbs.sabanciuniv.edu/tr


Yıldızlı Projeler Yarışması ile ''Fikrini Geleceğe Taşı!''

Yıldızlı Projeler Yarışması 2015 kayıtları 2 Mayıs 2015 tarihine kadar devam ediyor.

Bu sene Global IEEE içerisinde 2014 Darrel Chong Student Activity Award kapsamında 1 silver award ve 2 bronz award ödülünü kazanan Yıldız Teknik Üniversitesi IEEE Öğrenci Kulübü’nün “Fikrini Geleceğe Taşı” sloganıyla 7.sini düzenlediği Yıldızlı Projeler Yarışması’nın kayıtları 2 Mayıs 2015 tarihine kadar devam ediyor. 

Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyon kültürünün gelişmesi ve üniversite öğrencilerinin projelerinin hayata geçmesi konusunda onlara destek olmak amacıyla düzenenlenen yarışmada geçtiğimiz 6 senede 83 üniversiteden toplamda 731 proje başvurusu alındı. Yıldızlı Projeler Yarışması 2015 döneminde de pek çok yenilik ile kendi projesini hayata geçirmek isteyen girişimcilik ruhuna sahip üniversite öğrencilerini bekliyor.

Geçtiğimiz senelerde İstanbul Sanayi Odası, Makine Tanıtım Grubu, İstanbul Ticaret Odası ve Elginkan Vakfı’nın ana sponsorluklarında “Fikrini Geleceğe Taşı!” sloganıyla gerçekleştirdiği Yıldızlı Projeler Yarışması'nı bu sene; Yıldız Teknik Üniversitesi, YTÜ Teknopark A.Ş.  ve YTÜ Teknoloji  Transfer  Ofisi’nin destekleriyle gerçekleştirmeye hazırlanıyor.

25 Mayıs 2015 tarihindeki finalde projelerin değerlendirmesini Sanayi ve Bilim Kurulu beraber yapacak. Üniversitelerin gözde akademisyenlerinden oluşan Bilim Kurulu ve başarılı sanayicilerden oluşan Sanayi Kurulu sayesinde üniversite-sanayi işbirliği somutluk kazanacak. Ayrıca Final Günü'nde melek yatırımcıların proje sahiplerini yakından takip edeceği bir ortam olacak.

Yıldızlı Projeler de kategori sistemi ile projeler kendi alanlarındaki projelerle yarışacak ve her kategoride birden fazla proje destek bulabilecektir. Bilişimden makinaya; enerjiden sağlığa; elektrikten kimya ya her alandan projeler alanlarında uzman isimler tarafından objektif bir şekilde değerlendirilecektir. Sektöre, insanlığa hizmet edecek olan en güzel projeler seçilerek hayat bulması için desteklenecektir.

Kategoriler

1. Elektrik, Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Enerji Verimliliği ve Kalitesi 

2. Mekanik, Mekatronik, Robotik ve Otomasyon Uygulamaları

3. Bilişim, Elektronik, Telekomünikasyon ve Yazılım Uygulamaları 

4. Sağlık, Gıda, Biyoteknoloji, Kimya ve Malzeme Uygulamaları

Finalist projelerden seçilecek bir kişi Silikon Vadisi’nde staj yapma hakkı kazanacak.Ön değerlendirmeyi geçen finalist projeler 23-24 Mayıs tarihinde girişimcilik ve sunum teknikleri hakkında 2 günlük bir eğitim alacaklar. Yıldızlı Projeler Yarışması’nın kazananları ise YTÜ Teknopark bünyesinde yer alan Prototip atölyesi ve kuluçka merkezindeki ofisleri kullanma hakkı elde edecekler. Yarışmayı kazanan projeler YTÜ Teknoloji Transfer Ofisi’nin vereceği danışmanlık hizmeti sayesinde KOSGEB,TÜBİTAK ve Sanayi Bakanlığı Teknogirişim Sermayesi gibi teşviklerden yararlanmak için rakiplerinin bir adım önüne geçecek. Sürpriz ödüllerinde olacağı Yıldızlı Projeler Yarışması’nda her sene olduğu gibi bu sene de maddi destek verilecek. İngiltere Warwick Üniversitesi tarafından İnovasyon ve AR-GE eğitimi de verilecek ödüller arasında. Finalde dereceye giren proje ekiplerine ödülleri verilecek ve çeşitli iş birlikleri fırsatları sunulacak.

Yarışmaya T.C. veya K.K.T.C üniversitelerinde öğrenim gören ön lisans, lisans ve yüksek lisans öğrencileri katılabiliyor. Yıldızlı Projeler Yarışması’na başvurmak için yapmanız gereken tek şey http://www.elektrikport.com/proje-basvuru adresindeki başvuru formunu eksiksiz olarak doldurmak.

Yarışma ile ilgili daha detaylı bilgi için http://www.elektrikport/proje  sitesini ziyaret edebilirsiniz. Başvuru için son tarih 2 Mayıs 2015.

Abone ol