Ana içeriğe atla

Türkiye, Avrupa’daki bitki bilimine yön veren Avrupa Bitki Bilimi Birliği’nde Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi tarafından temsil ediliyor

MDBF Öğretim Üyemiz Hikmet Budak Avrupa’nın en büyük bitki bilim konsorsiyumu Avrupa Bitki Bilimi Birliği “The European Plant Science Organization (EPSO)” da Türkiye’yi temsilen Ulusal Koordinatör oldu. Böylelikle Türkiye Hikmet Budak ile EPSO’da ilk kez yer almış oluyor.



Avrupa Birliği çatısı altında yer alan Avrupa Bitki Bilimi Birliği “The European Plant Science Organization (EPSO)”, Avrupa’da bitki bilimi alanında yapılan aratştırmaların, bilimsel çalışmaların toplandığı en üst düzey kuruluş olma özelliğine sahip. Bitki moleküler biliminde ileriye dönük stratejik kararlar veren, AB 7. Çerçeve programlarını da yönlendiren bir karar mekanizması. EPSO’nun yönetiminde Avrupa ülkelerindeki bilim insanları, bürokratlar ve yöneticiler yer alıyor. Birliğe seçilmek için başka kurum ya da kişiler tarafından aday gösterilmek gerekiyor. Sabancı Üniversitesi Hikmet Budak da Türkiye’yi temsilen Ulusal Koordinatör olarak seçilmesi için hem TÜBİTAK ve hem de EPSO Başkanı tarafından aday gösterildi.

Eczacıbaşı ile Sabancı Üniversitesi işbirliği

Eczacıbaşı Topluluğu ile Sabancı Üniversitesi arasında, araştırma işbirliklerine yönelik niyet mektubu imzalandı. Söz konusu niyet mektubu ile tarafların bilimsel araştırma, rekabet öncesi araştırma ve eğitim alanlarında ortak girişimlerde bulunmalarına yön verecek bir yaklaşım geliştirilmesi, zaman içerisinde bu alanlar ile sınırlı olmaksızın genişleyen bir çerçevede güçlü ve uzun dönemli araştırma ve geliştirme işbirliği ilişkisi kurma niyetlerinin kurumsal temellere dönüştürülmesi amaçlanıyor.

Eczacıbaşı Topluluğu ve Sabancı Üniversitesi tarafından 23 Aralık 2011 tarihinde imzalanan niyet mektubu, tarafların aşağıda sıralanan konularda görüş birliğine vardıklarını ortaya koyuyor:

1. Tarafları Kurumsal seviyede temsil edecek yetkin birimler ve kurumsal irtibat noktaları üzerinden iletişim sağlamak,
2. İşbirliği alanlarında somut girişimleri projelendirmek ve yasal dayanağı olan bir zemine oturtarak uygulamaya koymak,
3. Belirli dönemlerde, tercihen yıllık olarak, işbirliği girişimlerinin çıktılarını kurumsal irtibat noktaları aracılığı ile düzenlenecek koordinasyon toplantıları ile takip etmek ve değerlendirmek,
4. Belirledikleri öncelikli alanlar dışında yeni işbirlikleri geliştirmek istedikleri alanları düzenledikleri koordinasyon toplantılarında gündeme getirmek ve değerlendirmek,
5. Ortak işbirliği alanlarında birbirlerinden bağımsız olarak gelişebilecek fırsatları eş güdüm ve koordinasyon içerisinde değerlendirebilmek amacı ile kurumsal irtibat noktaları üzerinden iletişim içerisinde olmak,
6. Tarafların karşılıklı görüşmeleri sırasında paylaşılacak bilgilerin gizliliğine özen göstermek, teknik ve ticari çerçevede detaylı görüşmeler öncesinde yasal zemini olan Gizlilik Sözleşmelerini genel veya münferit amaçlar için düzenlemek,
7. Tarafların rekabet öncesi araştırma işbirliğinde hali hazırda var olan veya her iki tarafca uygun görülen diğer araştırma kurum ve kuruluşlarının yer almalarını değerlendirmek.

Niyet mektubunu, Eczacıbaşı Topluluğu adına Topluluk CEO’su Erdal Karamercan ve Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu Ar-ge Direktörü Hidayet Özdemir, Sabancı Üniversitesi adına da Rektör Prof. Dr. Nihat Berker ile Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Lisansüstü Politikalar Direktörü Prof. Dr. Hasan Mandal imzaladı.

İlk kez gençlere yönelik bir sözlü tarih çalışması Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Leyla Neyzi tarafından yapılıyor

Türkiyeli Gençler Anlatıyor: Sözlü Tarihin Geçmişle Yüzleşme, Toplumsal Uzlaşma ve Demokratikleşmeye Katkısı...

Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Leyla Neyzi ve ekibi tarafından yürütülen, Global Dialogue, Heinrich Böll Stiftung Derneği, Açık Toplum Vakfı ve İstanbul Politikalar Merkezi tarafından desteklenen iki yıllık (2011-2012) bu projenin ana konusu Türkiyeli gençler.


Türkiye toplumunun çoğunluğunu oluşturan, seslerini yeterince duyuramayan, yetişkin toplumu ve onun kurumları tarafından kıskaca alınmış ama geleceğimizi yönlendirecek olan kesim. Birçok açıdan mağdur bir grup olarak görülebilecek gençler, aynı zamanda ulusötesi global dünyanın teknolojik olanaklarını en iyi kullanan, yetişkin toplumunu eleştirme ve dönüştürme potansiyeli olan, toplumun en dinamik kitlesidir. Bugün Ortadoğu’da olsun, Asya’da olsun, Avrupa’da olsun, Amerika’da olsun kitlesel protesto hareketlerinde başı çekenlerin de gençler olduğunu görüyoruz. Projenin en önemli amaçlarından biri, Türkiye’de sözlü tarihin kitlelerle buluşmasını sağlamak ve toplumdaki çatışmaların çözümüne katkıda bulunmak şeklinde özetleniyor. Proje yürütücüsü Leyla Neyzi çalışma ile ilgili görüşlerini: “Umudumuz, bu projenin Türkiye’de geçmişle yüzleşme, demokratikleşme ve toplumsal uzlaşmaya katkıda bulunmasıdır” şeklinde ifade ediyor.

Genellikle yaşlılara ve tarihi olaylara ilişkin tanıklıklara odaklanan sözlü tarih, bu projede farklı olarak gençlere yönelik bir araştırmada kullanılmaktadır. Bunun nedeni postbellek (postmemory), yani geçmişe dair önceki kuşaklardan, eğitim kurumlarından, medyadan ve farklı kaynaklardan aktarımın öneminin farkına varılmış olunmasıdır. Örneğin Türkiyeli gençler, tarihi nasıl tanımlıyorlar? Kişisel, ailevi, yerel ve ulusal tarihi nasıl kurguluyor ve anlatıyorlar? Geçmişe dair onlara aktarılanlar ve kendi yaşanmışlıkları, güncel kimliklerini, aidiyetlerini, “öteki” olarak gördükleriyle ilişkilerini ve öznelliklerini nasıl şekillendiriyor? Gençlerin geçmişe dair anlatıları ve geleceğe yönelik kurguları, Türkiye toplumunun günümüzde yaşadığı ekonomik, sosyal ve kültürel çatışmaları ve çözümsüzlükleri anlamamıza, geçmişle yüzleşmeye, toplumsal uzlaşmaya ve sivil toplumun gelişmesine nasıl yardımcı olabilir?

Türkiyeli gençlere yönelik karşılaştırmalı bir bakış açısı için ve özellikle son yıllarda ülke gündemine oturan doğu ve batı arasında yükselen algısal duvar ve çatışma göz önüne alınarak bu proje kapsamında doğudan bir il (Diyarbakır) ve batıdan bir il (Muğla) seçilerek bu iki ildeki çoğunluğu 20li yaşlarında, farklı ekonomik sınıflardan, farklı kimliklerden, kent ve kırsal kesimden kadın ve erkeklerle sözlü tarih görüşmeleri yapılmış. Ek olarak uluslarası bir metropolde de (Berlin) Diyarbakır ve Muğla kökenli gençlerle görüşülmüş. Bu görüşmelerde gençlerin ulusal, yöresel, ailevi ve kişisel geçmişe dair anlatıları ayrıntılı bir şekilde dinlenmiş.

Görüşmeler, gençlerin tarihle bağlarının zayıf olduğunu ve kuşaklararası ilişkilerde kırılmaların öne çıktığını gösteriyor. Geçmişle bağlantılar, daha çok kimlik ve aidiyet kurguları bağlamında bir yeniden keşif veya postbellek biçiminde kendini gösteriyor. Gençlerin anlatılarının ana eksenlerinden biri, Türkiye’nin bugünkü gündeminde birinci sıraya oturan Kürt hareketi. Mekanla bağların fiziksel hareketlilik ve göç dolayısıyla çok güçlü olmamasına rağmen “doğu” ve “batı” arasındaki algısal duvarların buna karşıt bir şekilde yükseldiği gözlemlenmekte. Görüşmelerdeki diğer bir önemli eksen ekonomik ve sosyal eşitsizlik ve gelecek kaygısı. İlginç bulgulardan biri de gençlerin çoğu zaman sanki bir dinleyici beklermişcesine uzun ve bütünlüklü yaşamöyküsü anlatıları sunmaları. Bu belki de, günümüzde yaygın itiraf ve performans kültürü ve kimlik, aidiyet ve öznelliğe yönelik ilgiyle bağlantılı. Sözlü tarihin gücüne ve sıradan insanların deneyimlerini kamusal alanda paylaşma isteğine de işaret ediyor. Gençler medyada “öteki” veya “mağdur” olarak gösteriliyorlarsa da, ağırlıklı olarak kendi kimliklerine ve “insan gibi yaşama” koşullarına sahip olmak için içinde bulundukları şartları zorlamaktalar. Görüşmeler, gençlerin alternatif politik örgütlenme biçimlerine yöneldiklerini ve sivil toplum kuruluşlarında da öne çıktıklarını gösteriyor. Bu, oluşmakta olan yeni bir politik öznellik biçimi olarak da görülebilir.

Sözlü tarih görüşmeleri yapılırken araştırma ekibiyle görüşülen kişiler arasında ilişkiler de mercek altına alınmış, sözlü tarihin “mutfağı” da araştırmanın bir parçası olmuş. Araştırma sürecinde görüşme yapılan gençlerin mümkün olduğunca projeye katılmaları sağlanmış, Şubat 2011’de Sabancı Üniversitesi’nde Dicle Üniversitesi’nden on, Muğla Üniversitesi’nden on gence sözlü tarih eğitimi verilmiş, bazı gençler bizzat sözlü tarih görüşmeleri yapmışlar. Projenin birinci yılında (Ocak-Aralık 2011) 200 cıvarında sözlü tarih görüşmesi yapılmış. Dijital ses, video, fotoğraf çekimleri yapılmış, görüşmelerin transkripsiyonları yapılarak bir arşiv oluşturulmuş. Projenin ikinci yılında (Ocak-Aralık 2012) bu arşiv kullanılarak bir dizi ürün hazırlanacak: projeyi geniş bir kitleye ulaştıracak Türkçe ve İngilizce bir websitesi, Türkiye’nin farklı şehirlerini dolaşacak gezici bir sergi, Türkçe ve İngilizce ve fotoğraf da içeren bir kitap ve bir kısa belgesel film. 2012 yılında projede görüşülen gençlerin katıldığı bir atölye düzenlenerek proje süreci ve ürünleri tartışılacak, bir de uluslararası akademik konferans düzenlenecek.

Sözlü tarih, sıradan insanların geçmişe ve güncel olaylara yönelik anlatılarının profesyonel ve sistematik bir biçimde araştırılıp düzenlenerek müze, sergi mekanı, akademik ve popüler kitap, websitesi gibi çeşitli mecralarda film, video enstalasyonu, ses enstelasyonu, metin tasarımı gibi yollarla geniş bir kitleyle paylaşılmasını sağlıyor. Sözlü tarih, sıradan insanların geçmişe dair algı ve anlatılarının teksesli tarihyazımının monopolisini kırmak için ciddiye alınması gerektiği ve sıradan insanların tarihin öznesi olduğu varsayımından yola çıkıyor. Türkiye’de sözlü tarih henüz yeterince gelişememiş. Sivil toplumun gelişmesi için sözlü tarih çok önemli bir araç. Sözlü tarih görüşmeleri, hem görüşme yapılan kişinin kendi yaşamına ve topluma dair analizlerine farklı bir gözle bakmasını sağlayarak onu güçlendirir ve özgürleştirir, hem de bu görüşmelerin ürünlerinin paylaşıldığı özneler, farklı öznelerle karşılaşarak empati kapasitelerini artırabilirler. Bu proje, Türkiyeli gençlerin geçmişe, güncel olana ve geleceğe dair anlatılarını kendi sesleri, görüntüleri ve metinleri yoluyla bir sergi mekanında, bir websitesinde, ve popüler ve fotoğraflı bir kitapta geniş bir kitleyle paylaşarak toplumumuzda yoğun tartışma ve çatışma konusu olan yakın tarih, kimlik ve aidiyet konularını irdeleyecek ve Türkiye’nin acil çözüm arayan ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarına gençlerin bakış açısını gözler önüne serecek.

İlköğretim çocukları yılın son çocuk oyunu ve Yeni Yıl Partisi’nde eğlenceli anlar yaşadılar

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri (TDP) ve Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi (SGM), 24 Aralık Cumartesi günü, “Arı Maya ile Cızcız’la Bızbız” oyununda 900 minik tiyatroseveri ağırladı. Minikler oyunun ardından düzenlenen partide eğlenceli dakikalar geçirdiler.



TDP ve SGM’nin, 36 farklı çocuk oyununa davet ettiği ilköğretim öğrencilerinin sayısı 7 yılda toplam 32.000’e ulaştı. Bu sayede ilk kez tiyatro ile tanışan öğrencilere, SGM sahnesinden hayatları boyunca keyifle hatırlayacakları anlar armağan ediliyor.

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri (TDP) ve Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi (SGM), 2012’ye girerken 900 minik tiyatroseveri ağırladı. Toplumsal Duyarlılık Projeleri(TDP) kapsamında çalışılan ilköğretim okulları ve çocuk yuvalarından gelen çocuklar, proje liderleri eşliğinde, Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi’nde unutamayacakları bir Yeni Yıl Eğlencesi yaşadılar.



Minikler, Masal Gerçek Tiyatrosu'nun Arı Maya ile CızBız'la Bızbız isimli oyunu izledikten sonra, fuaye alanında kendileri için hazırlanan partiye katıldılar. TDP’de görevli olan proje liderleri de yeni yıl şarkıları eşliğinde çocuklarla eğlendiler. Minikler, tiyatro oyuncuları ile de sohbet etme ve birlikte fotoğraf çektirme fırsatı da yakaladılar.

Proje 2005’ten bu yana devam ediyor
Sultanbeyli, Çayırova, Darıca, Pendik, Tuzla, Gebze, Kartal, Dilovası ilçelerinden henüz hiç tiyatro ile tanışmamış çocukların davet edildiği “Geleceği Biçimlendirmek, Kültürü Şekillendirmek” 2005 yılından beri devam ediyor.

Sabancı Gösteri Merkezi(SGM)’nin 2005 yılında "İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti" programına sunduğu “Çocuklara Tiyatro Projesi”nin kabul edilmesiyle birlikte hayatında hiç tiyatro izlememiş, sahne sanatlarına tanıklık etmemiş, 7-14 yaş ilköğretim öğrencilerini SGM'ye getirerek tiyatro ve müzikle buluşturmak ve çocuklara sosyal faaliyet alışkanlığı kazandırarak küçük yaşta sanat sevgini ve kültürünü aşılama fikri hayata geçirilmiş oldu.

Her ayın bir Cumartesi günü kaliteli ve öğretici bir çocuk oyunu SGM’nin aylık programına dahil ediliyor. Proje başladığından bu yana toplam 36 oyun üniversiteye getirildi. Bunların arasında; Akbank Sanat, Mehtap Ar, Uygur, Tüyap, Mie, Alkış, Masal Gerçek , Lir...vb  çocuk tiyatroları sayılabilir.

Tüm bu oyunlara misafir olarak; Toplumsal Duyarlılık Projeleri kapsamında çalışılan ilköğretim okulları, SHÇEK’e bağlı Çocuk Yuvaları ve Toplum Merkezleri ve ayrıca “Engelli Projeleri”nin yürütüldüğü bazı kurumlardaki 7-12 yaş arası çocuklar davet ediliyor.

Toplumsal Duyarlılık Projeleri kapsamında her hafta çalışılmakta olan bu okullarda tiyatroya gelmeden önce proje elemanları, çocuklara tiyatro hakkında temel bilgiler vererek, tiyatronun ne olduğu, nasıl izlenmesi gerektiği, izlenirken neler yapılmalı ve neler yapılmamalı gibi pek çok bilgiyi çocuklarla paylaşıyorlar.  Proje kapsamında çalışılan okullarda çocukların, ilk aylarda çok da farkında olmadıkları tiyatro sanatını ve dolayısıyla katılmak için çok büyük istek duymadıkları tiyatro oyunlarını büyük bir heyecanla bekledikleri gözleniyor.

Sabancı Üniversitesi Adanalı öğrencilerle buluştu

Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sondan Durukanoğlu Feyiz ile Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Albert Levi, Akdeniz Koleji, Özel Adana Koleji, Seyhan ÇEAŞ, Adana Fen Lisesi, Adana Anadolu Lisesi ve Özel Çukurova Bilfen Koleji’ni ziyaret ederek, üniversite hakkında bilgi verdiler.



Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sondan Durukanoğlu Feyiz ve Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Albert Levi, 21-23 Aralık tarihleri arasında, Adana’da lise öğrencileri ile buluştular.

Akdeniz Koleji, Özel Adana Koleji, Seyhan ÇEAŞ, Adana Fen Lisesi, Adana Anadolu Lisesi ve Özel Çukurova Bilfen Koleji’ni ziyaret eden Sabancı Üniversitesi yetkilileri, 520 üzerinde lise öğrencisi ile bir araya geldiler. Lise öğrencilerine Sabancı Üniversitesi’nin eğitim sistemi, burs olanakları, kampüs hayatı hakkında bilgi veren Sabancı Üniversitesi yetkilileri, öğrencilerden gelen soruları da yanıtladılar.

Sabancı Üniversitesi en çevreci üniversiteler listesinde

Sabancı Üniversitesi, bu yıl ikincisi yayınlanan, Endonezya Üniversitesi tarafından düzenlenen "UI Green Metric Ranking" 2011’de 106. sırada yer aldı. Listede yer alan bir diğer Türk üniversitesi ise 165. sıradaki Bilkent Üniversitesi oldu.


Tüm dünyadan 178 üniversitenin değerlendirildiği çalışmanın ana kriteri, karbon ayak izlerini azaltmak için çaba harcamak ve böylelikle küresel iklim değişikliğine karşı mücadele etmek olarak belirlendi.

Sıralama ile tüm dünyadaki üniversitelerde yeşil kampüs ve sürdürülebilirlik politikaları ile mevcut durumu sergileyecek bir sonuç ortaya koymak amaçlanıyor.

Üniversite yönetimleri ve sosyal paydaşlarının dikkatini çekmekle, küresel iklim değişikliği ile mücadele, enerji ve su sorunu, atıkların geri dönüşümü ve çevreci ulaşım konularına daha fazla önem verilmesi planlanıyor.

Çevre, ekonomi ve adalet temeline dayanan sıralamanın, tutumlarda değişiklik yaratması ve sürdürülebilirliğe bağlı ekonomik ve sosyal problemler daha fazla dikkat çekmesi hedefleniyor.

Listenin tamamını görmek için tıklayınız

2012 Kapanış Konferansı Konuşmacısı belirlendi

Mezuniyet Etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilecek olan 2011 - 2012 Akademik Yılı Kapanış Konferansı Şafak Pavey tarafından verilecek.

Detaylı bilgi için
tıklayınız.

SGM'den Yılın Son Etkinliği: "Kırmızı" Bu Akşam

“Kırmızı” isimli oyun, 27 Aralık Salı saat 20:00’de SGM'de

Sanatın belli başlı akımları ve felsefenin baştan aşağı sorgulandığı bir dönemin oyunu

İstanbul Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen “Kırmızı” isimli oyun, 27 Aralık Salı saat 20:00’de Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi sahnesinde tiyatroseverlerle buluşacak. Oyunda, 2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’nın sanattaki öncü rolünü ABD’ye kaptırmasıyla birlikte, Amerika’da ürün veren sanatçılar ve yaptıkları eserler 20. Yüzyıl’ın ikinci yarısı tam anlamıyla damga vurması konu ediliyor. Bu öyle bir dönemdir ki, Picasso bile demode sayılmakta, soyut dışavurumculuk ve diğer öncü akımlarla sanat tarihi ve felsefesi baştan aşağı sorgulanıyor. İşte bu dönemin en önemli sanatçılarından Rothko’nun atölyesinde asistanıyla geçen inişli, çıkışlı iki yılının konu olarak seçildiği bu oyun, aynı zamanda 20. Yüzyıl’da sanatın rolü üzerine düşünen herkese hitap ediyor.  John Logan tarafından kaleme alınan, Eray Eserol tarafından tercümesi yapılan oyunun yönetmenliğini İskender Altın üstleniyor. Oyunda, Rohtko’yu Nihat İleri ve asistanı Ken’i Turan Günay canlandırıyor.

Abone ol