Ana içeriğe atla

Girişim Ekosisteminde Sabancılılar

Sabancı Üniversitesi'nin girişimci mezunları laboratuvar ortamında elmas üretiyor. Sabancı Üniversitesi mezunları tarafından kurulan Appsilon Diamond, Hollanda merkezli yatırım fonu DCP'den 1.5 milyon Avro çekirdek fon desteği aldı.

Appsilon

Türkiye’nin ilk bölümsüz üniversitesi olan Sabancı Üniversitesi, eğitim dünyasına girişimcilik ruhuyla bir yenilik getirdi.  Sabancı Üniversitesi; akademik faaliyetlerinde ve toplumla etkileşiminde girişimcilik konusuna özel bir önem verdi. Ülke ekonomisine katma değer sağlayacak girişimciler yetiştirmek, girişimcilere destek olmayı amaç edindi.

Türkiye’nin ilk teknoloji ticarileştirme/hızlandırma ve çekirdek fon şirketi İnovent ve Sabancı Üniversitesi Teknoloji Tabanlı Girişimleri Hızlandırma Merkezi SUCool gibi girişimcilere destek veren yapıların yanı sıra, girişimci, mentör ve melek yatırımcı mezunları ve öğrencileri ile de Türkiye’nin girişimcilik ekosistemine katkıda bulunuyor.

Sabancı Üniversitesi’nin girişimci mezunları tarafından kurulan başarılı bir girişim örneği de Appsilon Diamond. Henüz birinci yılını tamamlamasına rağmen, Hollanda merkezli yatırım fonu Diffision Capital Partners (DCP) tarafından 1.5 milyon Avro’luk bir çekirdek yatırım aldı. Appsilon’un ilginç diğer bir özelliği ise kuruluş aşamasında da melek yatırım almaları…

Appsilon, laboratuvar ortamında elmas üreten bir girişim. Temelde doğal elmastan ince bir kesit alarak, üzerine karbonları ekerek elmas üretiyorlar. Appsilon bu alanda Türkiye’deki tek şirket, dünyadaki altı şirketten biri. Ürettikleri elmas sadece kuyum sektöründe değil, savunma sanayinden kozmetiğe birçok alanda kullanılıyor.

Kuyum alanında kullanılan laboratuvar elmasları tip 2 olarak tanımlanıyor ve iki önemli pırlanta sertifikasyon kuruluşu olan GIA ve HRD tarafından da sertifika veriliyor. Sertifikada doğal pırlantadan farklı olarak “Lab Grown” olarak belirtiliyor.

'Girişimcilik Ekosistemindeki Sabancı Mafyası'

Appsilon’un kurucu ortakları; Alpcan Erdoğan, Buğra Kuloğlu, Gökay Hamamcı, Melih Türkay Beşikçi ve Taylan Erol. Melih dışında hepsi Sabancı Üniversitesi mezunu. Ayrıca melek yatırımcıların Arısan İnce de Sabancı Üniversitesi mezunu. Bu nedenle kendilerine Sabancı Mafyası diyorlar.

Appsilon kurucu ortakları işleri anlatırken gözlerindeki ışığı görmemek imkansız. Başarılarının sırrının ise yaptıklarını “iş olarak görmemek” olduğunu söylüyorlar. Gerçekleştirdiğimiz sohbette şirketin kurucu ortakları ile buluşsak da sohbetimizde en çok söz alan, heyecanını gizleyemeyen Buğra oldu.

Buğra Sabancı Üniversitesi’nde esas olarak elektronik mühendisliği okumuş ancak aynı anda fizik, malzeme mühendisliği ve enerji programlarını da okumuş. Elektronik mühendisliği ve malzeme mühendisliği çift ana dal ile fizik ve enerji çift yan dal öğrenimi görmüş. Buğra ayrıca burslu olarak öğrenim gördüğünü de sözlerine ekliyor.

Alpcan da Sabancı Üniversitesi elektronik mühendisliği mezunu. Alpcan üniversitenin ilk yılından bu yana sürekli staj yapmış. Appsilon’a da iş problemini getiren Alpcan olmuş. Savunma sanayinde yaptığı staj sırasında ısınma problemini görmüş ve buna bir çözüm üretilmesi gerektiğini belirtmiş. Elmas da dünyanın en iyi ısı ileten malzemesi bu nedenle elmas üzerine çalışmaya karar vermişler. Buğra, Alpcan’ı anlatırken “ekibin vizyoneri” diyor. Buğra, Alpcan ile ilişkisinden söz ederken, gülerek, okul yıllarında Alpcan’dan hoşlanmadığını gülerek anlatıyor.

Gökay’ın ekibe katılması ise ilginç bir hikaye. Gökay, Sabancı Üniversitesi’deki Özgür Proje kapsamında fon alan ilk öğrencilerden biri. Ayrıca, ABD’deki önemli bir hızlandırma programına Türkiye’den kabul alan tek kişi. Gökay ile Appsilon’un ilişkisi ilk aşamada mentorluk olarak başlıyor daha sonra Gökay da kurucu ortaklara dahil oluyor. Gökay girişimin ticarileşmesinde önemli destekler sunuyor.

Ekibin Sabancı Üniversitesi mezunu olmayan tek üyesi Melih, Kocaeli Üniversitesi mezunu. Ancak Sabancı Üniversitesi kültürü Melih’e de işlemiş.

Taylan Erol, mekatronik mühendisliği öğrenimi görmesine rağmen alaylı bir malzemeci olarak tanımlanıyor. Sabancı Üniversitesi’ni Iron Man yapma motivasyonu ile tercih eden Taylan, bunun için birçok ders alıyor. Not ortalaması olarak çok başarılı bir öğrenci olmasa da ilk yıldan itibaren laboratuvarda çalışmaya başlıyor. UCLA’ye staja giden Taylan, orada grafen ile tanışmış. Sabancı Üniversitesi’nde birinci sınıfta grafen ile tanışmış. Geri döndüğünde Canan Hoca’nın da yönlendirmesiyle İsmet Hoca’nın laboratuvarında çalışmaya başlamış. Taylan, ASELSAN’da, Türkiye’de, hatta dünyada ilk grafen bazlı OLED ekranın geliştirildiği projede mühendis olarak çalışmış. Tek sorumluluğu grafen sentezi ve karakterizasyonuymuş. Bu nedenle tecrübelerinin Appsilon’a büyük katkıları olmuş. Buğra, yine gülerek, ilk tanığıdında Taylan’ı da hiç sevmediğini söylüyor.

Şirketin ismi Buğra’nın öğrencilik yıllarından bu yana hep hayaliymiş. Bir gün bir şirket kurarsa isminin “Appsilon” olacağını söylermiş. Arkadaşları da onun bu isteğini kırmamış ve şirket ismi olarak Appsilon’u seçmişler. Appsilon basit bir anlatımla sınırları zorlamak anlamına geliyor. Buğra “İnsanların bir limiti olabilir ama bu limiti çok çalışarak zorlayabilirler” diyor.

Appsilon’cular bir girişim kurmak amacıyla yola çıkıyorlar ancak ne yapacaklarını bilmiyorlar. Buğra, Appsilon’un kuruluş hikayesini “tümden gelim” olarak nitelendiriyor. Üniversitenin ilk yıllarından itibaren bir girişim kurmak istediğini ancak ne yapacağı konusunda bir fikri olmadığını da sözlerine ekliyor. Ancak Sabancı Üniversitesi’nde öğrenim gördükleri yıllarda, gerek aldıkları eğitim gerekse laboratuvar çalışmaları sayesinde şirket fikrinin altını doldurduklarını söylüyorlar. Buğra, şu anda malzemeyi ‘single cristal’ olarak sentezlediklerini söylerken, Taylan’ın tecrübesinin büyük katkısı olduğunu sözlerine ekliyor. 

Appsilon’un yolculuğu

Appsilon ilk kurulduğunda malzeme üzerine çalışmaya karar vermişler. Bu aşamada ekip ABD’ye vizyon turuna gitmişler. 15 gün süren turda Boston’dan Miami’ye başarılı Türk akademisyen ve işinsanlarıyla buluşmuşlar. Amaçlarını yaklaşan treni yakalamak olarak tarif ediyorlar. 15 gün süren bu yolculuğun ekip ruhuna çok katkısı olduğunun altını çiziyorlar. Yolculuk sırasında birbirlerinin en kötü hallerini gördüklerini ve dostluklarının pekiştiğini vurguluyorlar. Bu turun sadece bir vizyon turu olmadığını, görüştükleri insanların networklerini oluşturduğunu da sözlerine ekliyorlar.

Ana alan laboratuvar elması üretmek

Appsilon’un şu anda ana alanını laboratuvar elması oluşturuyor. Morgan Stanley, bugün 3 milyon dolar olan laboratuvar pırlantası pazarının, 2021-2022 gibi 2 milyar doların üzerine çıkacağını belirtiyor. Laboratuvar pırlantası pazarı ABD’de çok normalleşmiş halde. ABD’de Leonardo Di Caprio’nun da aralarında bulunduğu 12 milyarderin yatırım yaptığı Diamond Foundery pazarın en önemli oyuncularından biri.

Laboratuvar elması üretmeye başladıklarında ilk hedeflerinin elektrik devresindeki ısı problemini çözmek olduğunu söylüyorlar. Appsilon laboratuvarında üretilen elmas, yüksek güçlü lazerlerde optik lens olarak kullanılabiliyor. Elmas ısıyı çok iyi ileten ve genleşmeyen bir malzeme olması nedeniyle tercih ediliyor.

Buğra şu ana kadar dört ürün denediklerini, beşinci olarak da bir boya projesi üzerinde çalıştıklarını söylüyor. Artık seri üretime geçtiklerini belirtirken, seri üretimin belli zorlukları olduğunu da söylüyorlar. Hem finansal planlamanın yapılması, bilimsel planlamanın yapılması ve her parçada aynı kalitenin tutturulması vs.

Stajyerinden girişimci yaratan girişim

Appsilon şirket olarak özellikle küçük kalmaya çalışıyor. Para kazandıkça istihdam sağlamayı hedefliyorlar. Çalışma ortamında hedefleri, herkesin özgürce sorumluluk alarak verimli bir çalışma ortaya koyabilmesi. 

Çalışma hayatında kendi jenerasyonlarının, yani Y kuşağının, iş hayatındaki problemlerini daha net görebildiklerini ifade ediyorlar. Mesela, her çalışanın ayda üç gün “kafa izni” olduğunu söylüyorlar. Kendi motivasyonlarının Y kuşağının özgür ruhunu yansıttığını düşünüyorlar. En önem verdikleri konu ise ekosistemi canlı tutmak.

Şirket kültürünü oluştururken ilk 10 kişiye çok dikkat ettiklerini söyleyen Appsilon ekibi, “Girişimcilik ruhunu o kadar önemsiyoruz ve aşılamak istiyoruz ki iki stajyerimiz oldu ve onların da şimdi kendi start-up’ları var.” diyorlar. Gelen stajyerlere şirket ile alakalı bir iş veriyorlar ve onlara bir şeyler aktarmaya çalışıyorlar. Bir yandan da kendi şirketleri için de mentorluk yapıyorlar. Stajyerlerinden bir tanesi kendi ekmek start-up’ını kuruyor. İngiltere kraliyet ailesine özel ekmek yapan bir şirket ile anlaşmış. Medikal mühendisi olan diğer stajyer ise gece uyurken stresi azaltacak ses sistemleri üzerine çalışıyor.

Appsilon ekibi haftada 80-100 saat çalışıyor. Başarılarının sırrı olarak da kendilerini işe gidiyor olarak görmemelerine bağlıyorlar. Gökay bir toplantı için personel servisleri ile aynı saatte çıkmaları gerektiğinde kendilerini işten çıkıyor gibi görüp kötü hissettiklerini söylüyor.

Appsilon ekibi için Sabancılı olmak

Sabancı Üniversitesi’nin hayatlarında büyük bir rolü olduğunun altını çiziyorlar. Buğra, ekibin Sabancı Üniversitesi mezunlarından oluşmasından dolayı bir işin ne zaman biteceğini kesin olarak bildiklerini ve yatırımcı dahil herkesin Sabancılı olmasından dolayı işlerin çok hızlı ilerlediğini söylüyor.

Buğra, dışarıda bir Sabancı Üniversitesi mezunu ile bir araya geldiklerinde ortak dili yakalayabildiklerini sözlerine ekliyor. Okuldayken fark edilmediğini ancak dışarıda bir Sabancı Üniversitesi mezunu ile denk gelindiğinde bir birliktelik ruhu oluştuğunu ifade ediyor.

Appsilon ekibi, bu işi yapabilmelerinin en önemli sebebinin Sabancı Üniversitesi olduğunu belirtiyor. Buğra, birinci sınıftan beri laboratuvarda çalıştığını söylüyor. Sohbetimiz sırasında özellikle Gözde Hoca’ya teşekkürlerini sunuyor. “Daha birinci sınıftayken, Türkiye’de hatta dünyada kimse lisans öğrencisine sorumluluk vermezken, Sabancı Üniversitesi bu imkanı daha birinci sınıfta veriyor. İlk makalemi ikinci sınıftayken yayınladım. Üçüncü sınıfta ilk konferans konuşmamı verdim. Bu tamamen SUNUM’a yapılan yatırım, hocanın öğrenciye güvenmesi ve Sabancı Üniversitesi’nin, aslında biz çok fark etmiyoruz, ama sınırları kaldıran yapısının ürünüdür. Öyle olunca aşağıdaki insana daha çok güvenebiliyorsunuz. Birinci sınıf öğrencisine de doktora öğrencisi gibi yaklaşabiliyorsunuz” diyerek devam ediyor.

Gökay da Özgür Proje’de edindiği birikimden bahsediyor. “Sabancı Üniversitesi’ne ilk başladığım sene Mehmet Baç bir projede sorumluluğu tamamen bana vermişti. Onun sayesinde birşeyler öğrenip, o cesareti topladım” diyor.

Sabancı Üniversitesi’nin AR-GE’ye çok yatırım yaptığını söyleyen Buğra, “Bu yatırımın sonuçları hep biziz” diyor.  “Biz bir misyonumuz olduğuna inanıyoruz. Biz yaptıysak siz de yapabilirsiniz. Biz de Sabancı Üniversitesi’ndeki öğrencilerle aynı sıralardan geldik. Tek farkımız fazla çalışmak. Biraz fazla çalışmakla her şey olabilir” diye devam ediyor.

Girişimcilik bir hayat görüşü

Appsilon ekibi temel motivasyonlarını şöyle tarif ediyor “Aslında temel motivasyon kaynağı kaç insanın hayatına dokunduğun. Bu işte batsak da iki tane Afrikalı çocuk ölmeyecek. 50 tane pırlanta sattığımızda oradaki maden şartları belki iyileşecek. Sosyal bir hikayesi de var girişimciliğin. Bu nedenle girişimciliğin doğru olarak anlatılması ve insanların da kendi hayatlarında girişimci olabilmeleri çok önemli. Sabancı Üniversitesi aslında bunu öğretiyor.”

Drexel Üniversitesi’ndeki vizyon turundan bahseden Buğra, Banu Onaran’ın onları girişimcilik merkezine götürdüğünü ve hayat boyu girişimci olmayı anlattığını söylüyor. Buğra “Burada aktarılanın, risk alabilme, sosyal tarafınızın olması, sorumlululuk tarafınızın olması. Sabancı Üniversitesi’nin aslında fark ettirmeden bizi girişimci olarak yetiştirdiğini anladık. Bir noktada özgür düşünme, eleştirme, sorumluluk aynı zamanda sosyal tarafından topluma nasıl katkı sağlayabileceği gibi sorgulatan bir yanı vardı. Sabancı Üniversitesi gibi bir modelden çok daha fazla start-up çıkabilir. Sadece ticari bir taraf değil. Bir hayat görüşü” diyor.

Sabancı Üniversitesi’nin Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri olduğunu söyleyen Alpcan, Sabancı Üniversitesi’nde öğrenim görmeye hak kazanan bütün öğrencileri altın tabaka olarak tanımlıyor. Alpcan, “Herkes girişimci olsun demiyoruz ama yüksek teknoloji ile ülkeye katkı sağlayalım” diyor.

Start-up’lar fırsat eşitliğini de getiren bir şey

Şirketler artık AR-GE departmanlarının bütçelerini azaltıp tamamen start-up almak, venture kapital kurmak üzere hareket ettiklerini söyleyen Buğra, “Start-up’ın doğasının güzelliği kurumsal bir şirketten daha yüksek bir değere satılabiliyor. Bunun en büyük sebebi dünyanın size sunduğu girişimcilik yolu. Start-up aslında fırsat eşitliğini de getiren bir şey. Ülkemiz de kalkınacaksa start-up’lar yoluyla olacak” diyor.

“Türkiye’de bizim yaşlarımızda biri elmas yapacak diyelim. Bu insanın en az 4-5 yıllık laboratuvar tecrübesine ihtiyacı var. İşletme bilmesine, kontaklar ve network’e ihtiyacı var. Bu kümeyi topladığınız zaman ne yazık ki Sakarya’dan, Kocaeli’den gelecek kişinin bunlara ulaşma imkanı yok. Başka bir üniversitede öğrenim görseydim laboratuvara giremezdim” diyor ve Sabancı Üniversitesi öğrencilerine birinci sınıftan itibaren laboratuvara girmelerini tavsiye ediyorlar.

Gökay da Sabancı Üniversitesi ile ilgili şöyle bir anısını anlatıyor “Dilek Hoca bir konferansa öğrenci olarak beni çağırmıştı. Masada bir tarafında Şölen’in yönetim kurulu başkanı, bir tarafımda 600 milyar dolarlık bir fonun yöneticisi vardı. Ben onlarla aynı masadaydım. Direkt temas halindeydim. Normalde başka bir üniversitede böyle bir şey yaşanmaz.”

Buğra Alpcan’ın vizyonerliğini öğrencilik dönemlerinden bir hikaye ile anlatıyor. Alpcan Yaşar Hoca’nın dersine geç giriyor. Ancak çok şık giyinmiş bir şekilde sınıfa geliyor. Alpcan arkada yerine geçiyor bir anda bir ses duyuluyor “Rota hesaplanıyor”. Yaşar Hoca “Bu kadar derse gelmezsen sınıfın yerini unutursun” diyor. Buğra sonradan Alpcan’ın, iki senede bir düzenlenen uluslararası bir savunma sanayi fuarına gittiğini öğreniyor. “O anda bende bir ışık oluştu. Alpcan’da hiçbirimizde olmayan bir vizyon vardı. İşte Sabancı Üniversitesi’nin vermek istediği vizyon budur. Öğrenciler daha fazla öğrencilerin işlerin içinde olsunlar, daha farkında olsunlar, açık alanları bulabilsinler” diyor.

Kozmetik üreten ilk elmas şirketi

Sohbetimizde son olarak kozmetik sektörü ile ilgili çalışmalarına değiniyoruz. Taşların kesilmesiyle çıkan tozları nitelikli bir yerde kullanmak istemişler. Bu noktada ilk defa bir elmas şirketi olarak kozmetik üretiyor. “Melek yatırımcımız Arısan İnce’nin çok desteği olduğunu vurguluyorlar. “Arısan İnce’nin bir kozmetik dağıtım firması ve kendi ekibi var. Onun ekibiyle birlikte bir formülasyon hazırladık. Burada da bir teknoloji var. Elmasın şöyle bir özelliği var UV1 ve UV2 ışınlarını absorbe ediyor. Bunlar biraz yüksek büyüklükte elmas tozları. Boyutu küçülttüğünüzde kolajenliği artırıp, yaşlanma karşıtı bir özellik gösteriyor. Test aşamasında ilerliyoruz” diyorlar.

Appsilon, Arısan İnce’nin ilk yatırımı. Arısan İnce de bir Sabancı Üniversitesi mezunu, hem bir aile şirketi hem de kendi girişimi var. Arısan İnce kendi girişiminde domatesin içinde likopen maddesini çıkarıyor.

Arısan İnce ve Appsilon ekibi birbirlerinin Sabancı Üniversitesi mezunu olduklarını ilk aşamada bilmiyorlarmış. Daha sonra aralarındaki sohbet ilerleyince keşfetmişler. Arısan İnce için Sabancı Üniversitesi mezunları tarafından kurulmuş bir girişime destek vermek keyif verici. Arısan İnce Appsilon için “Günümüzün zor koşullarına rağmen gösterdikleri girişimcilik ruhunu, iş disiplinini ve yüksek ahlaki değerlerini son derece takdir ediyorum. Aynı kurumun mezunları olarak elbette aldığımız eğitim ve ortak vizyon bir arada çalışabilmemizi kolaylaştırdığı gibi hızlandırıcı etkisini de göz ardı etmemek gerekir. Kendini sürekli geliştirme, yenileme ve sınırları aşma anlayışını hem bireysel anlamda hem de bir ekip olarak benimsemiş olmamızın bizi yakın gelecekte daha büyük başarılara taşıyacağından hiç şüphem yok” diyor.

Arısan İnce “Appsilon kendi alanında gerçek anlamda dünyadaki öncü firmalardan biridir. Kendi içinde çok gizli tutulan, muazzam derecede gelişmeye açık ve gelecekte sayısız uygulaması. Elmasın mücevherat dışında bilimsel pek çok kullanım alanı üzerine çalışmalarını sürdürmektedir. Bu çalışmalarda beni en çok memnun eden unsurlardan biri de ekibimizin Amerika ve Avrupa'da akademik ve is hayatından pek çok uzman kişi ile üretimden senteze pek çok farklı disiplinde yaptığı çalışmalar ve bu çalışmalar sırasında paylaşıldıkça kalitesi ve içeriği artan bilgidir. Appsilon sadece ürün üretmeyip bilim üreten ve bunu da dünya ile paylaşmanın heyecanını yaşayan ve yaşatan bir firmadır. Bu heyecan ve duyduğumuz gurur bizim her gün işimizi ve hedeflerimizi daha çok sahiplenerek daha ileriye gitmemizin önünü açtığı için takım arkadaşlarımıza ve bizim yetişmemizde emeği olan tüm öğretmenlerimize de teşekkürü borç biliriz” diyerek devam ediyor. Arısan İnce’nin girişimcilik ve yatırımcılık hikayesine önümüzdeki günlerde yer vereceğiz.

Buğra gelecek ile ilgili niyetinin Sabancı Üniversitesi’nden mezun olan ve çok iyi yerlere doktoraya giden öğrenciler için burs fonu oluşturmak olduğunu söyleyerek sözlerine son veriyor.

Röportaj: Mariam Öcal

2018 BAGEP Ödülleri

Bilim Akademisi, Genç Bilim İnsanları Ödül Programı "BAGEP"in 2018 yılı sonuçlarını açıkladı. Bu kapsamda Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Öğretim Üyeleri İnci Gümüş ve Mert Moral ödüle layık görüldü.


SSBF Öğretim Üyeleri İnci Gümüş Ekonomi alanında, Mert Moral ise Siyaset Bilimi alanında Bilim Akademisi 2018 BAGEP Ödülünü alacak.

Bilim Akademisi Genç Bilim İnsanları Ödül Programı’nın (BAGEP) amacı,  en iyi genç akademisyenlerin belirlenmeleri, ödüllendirilmeleri, yeni araştırmalar için desteklenmeleri, gençlerin bilimsel çalışmalar yapmaya teşvik edilmeleri ve iyi örneklerin ödüllendirilmesi olarak belirtiliyor.

Bilim Akademisi tarafından, 40 yaşını doldurmamış bilim insanlarına verilen BAGEP Ödülü kapsamında, ödül kazanan genç akademisyenlere araştırmalarını desteklemek amacıyla iki yıl süreyle yılda 15.000 TL destek veriliyor.

İnci Gümüş ve Mert Moral’a ödülleri, 27 Nisan Cuma günü düzenlenecek bir törenle verilecek.

 

 

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Aktivite Raporu yayınlandı

İPM, Türkiye’de en hızlı büyüyen ve etkili düşünce kuruluşlarından biri haline geldi 

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) 2016-17 Aktivite Raporu kamuoyu ile paylaşıldı. İPM’nin üç araştırma alanındaki program, proje, etkinlik ve yayınların özetine yer verilen raporu değerlendiren İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman, İPM’nin özellikle son yıllarda Türkiye’nin en etkili, saygın ve hızlı büyüyen düşünce kuruluşlarından biri olarak marka haline geldiğini vurguladı.

 

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) 2016-17 Aktivite Raporu yayımlandı. Raporda, Merkez’in üç ana alandaki program, proje, etkinlik ve yayınların özetine yer verildi. 

2016-17 Aktivite Raporu’nu değerlendiren İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman, İPM’nin özellikle son yıllarda Türkiye’nin en etkili, saygın ve hızlı büyüyen düşünce kuruluşlarından biri olarak marka haline geldiğine dikkat çekti. 2016 ve 2017 yıllarının Türkiye ve dünya için birçok yönden zor ve önemli dönemler olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Keyman, “Öncelikle, bu zor zamanlarda İPM’yi daha da güçlendirebildiğimiz için gururluyuz. Son iki yılda başarılı araştırmalardan etkinliklere, yayınlardan toplantılara İPM’nin görünürlüğü ve etkisi artarken, toplumdaki algısı da gelişti” dedi. 

İPM’NİN GÜCÜ, AKADEMİK TİTİZLİK VE TAKIM ÇALIŞMASIYLA BESLENİYOR 

İPM’nin gücünün akademik titizlik, yaratıcılık, gündemi takip etme, takım çalışması ve güler yüzlü ofis ortamından beslendiğini belirten Prof. Dr. Keyman, özellikle üç alandaki faaliyetleri ve başarılı ekibi sayesinde İPM’nin Türkiye’de en hızlı büyüyen ve etkili düşünce kuruluşlarından biri haline geldiğini söyledi. Prof. Dr. Keyman, İPM’nin odaklandığı üç ana başlığa ilişkin şu bilgileri aktardı: 

“İPM’nin ilk araştırma başlığı olan “İPM Sabancı Üniversitesi - Stiftung Mercator Girişimi”, 2011 yılında kuruldu. Girişim, beklentilerimizin ötesine geçerek AB/ Almanya-Türkiye ilişkileri ve İklim Değişikliği alanlarında önemli bir konuma geldi. Bu alanda özellikle AB/Almanya Türkiye ortaklığına yeni bir ivme kazandırmayı hedefliyoruz. İkinci araştırma başlığımız olan “Demokratikleşme ve Kurumsal Reform” ile, Türkiye’nin demokratikleşmesine ve iyi yönetişimine yönelik katkı sunuyoruz. İPM’nin üçüncü araştırma başlığı olan “Çatışma Çözümü ve Arabuluculuk” ise, merkezimizin ulusal ve uluslararası görünürlüğüne önemli katkı sağlıyor.” 

İPM, NELER YAPIYOR, NELERE ODAKLANIYOR? 

  • İPM; 45 araştırmacı ve idari çalışan, üç ana araştırma başlığı, 15 etkin ve güncel araştırma programı sayesinde, yurtiçinde ve yurtdışında 250’den fazla panel, konferans, çalıştay ve kitap tanıtımı gibi çeşitli formatlarda etkinlikler düzenledi.
  • Dünyanın dört bir yanındaki kilit paydaşlarla paylaşılan 150’yi aşkın rapor, politika notu ve köşe yazıları yayımladı.
  • Geçtiğimiz altı yıl süresince Girişim kapsamında İPM, aralarında tecrübeli ve önde gelen araştırmacı, gazeteci ve profesyonellerin bulunduğu 37 araştırmacı ve 12 kıdemli araştırmacıya ev sahipliği yaptı.
  • 30’dan fazla ulusal ve uluslararası kurumla çalıştı, çeşitli platformlarda yüzlerce köşe yazısı ve akademik makale yayımladı.
  • 2015 yılından beri Sabancı Üniversitesi’ni, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Taraflar Konferansı’nda resmi olarak temsil ediyor.
  • 2018 yılında, Türkiye’de yenilenebilir kaynaklar liderliğinde enerji sisteminin dönüşümünü destekleyici enerji tartışmalarına, sürdürülebilir ve saygın bir platform sağlaması için, Agora Energiwende ve Avrupa İklim Vakfı işbirliğiyle SHURA Enerji Dönüşüm Merkezi’ni kurdu.
  • Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının büyük ilgisi ve yüksek katılımıyla, Türkiye’de türünün ilk örneği olan, Denge ve Denetleme Ağı’nı kurdu.
  • Demokratikleşme ve kurumsal reform başlığında, yönetişim ve kent çalışmaları alanlarında çalışıyor.
  • Yönetişim alanı, yerel yönetimler, adem-i merkeziyetçilik ve bölgeselleşme konularında karar alıcılara politika önerileri sunuyor.
  • Kent çalışmaları kapsamında, küreselleşmenin Anadolu’daki önemli kent merkezlerinin ekonomik ve demokratik gelişimine etkisini araştırıyor.
  • Bu konulara ek olarak, program çatısı altında 2016 yılında Asya çalışmaları başlattı. İPM, bu alanda Dışişleri Bakanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajans Başkanlığı (TİKA), insani yardım alanlarında çalışan STK’lar ve çeşitli aktörlerle koordineli çalışmalarını sürdürüyor. Güncel olarak, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası devletin yeniden inşası ve kapsayıcı büyüme başlığında çalışmalar yürüttü. Program, Ortadoğu ve Arap Baharı, barış inşası, göç ve mülteciler, arabuluculuk, Kürt sorunu ve Türkiye’nin demokratikleşmesinde çatışma çözümünün rolü gibi alanlara odaklanıyor.

Raporun tamamına aşağıdaki bağlantıdan ulaşılabilir:
http://ipc.sabanciuniv.edu/publication/istanbul-politikalar-merkezi-2016-17-aktivite-raporu/

Öğrencilerimiz çalışmaları ile Venedik'te

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Mekatronik Mühendisliği öğrencileri Ege Can Önal ve Enver Ersen, tasarladıkları "Düsük maliyetli, robot yardımlı laparoscope” cihazı çalışması ile 21-22 Haziran 2018 tarihlerinde İtalya Venedik’de düzenlenecek 20. Uluslararası Medikal Mühendisliği konferansına kabul edildi. 

Öğrencilerimiz tarafından geliştirilen "Düsük maliyetli, robot yardımlı laparoscope” çalışmanın detaylarını gazeteSU'da daha önce konuyla ilgili yayınlanan haberden okuyabilirsiniz.

Öğrencilerimizi kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.

Kavalalı Hanedanı’nın İstanbul'daki Mimari İzleri

“Boğaziçi’nde Bir Hanedan: Kavalalı Mehmed Ali Paşa Ailesi” konferans serisi, 28 Nisan Cumartesi, saat 14.00’te Prof. Dr. Baha Tanman ve Dr. Öğr. Üyesi Gözde Çelik tarafından yapılacak “Kavalalı Hanedanı’nın İstanbul'daki Mimari İzleri” başlıklı konuşma ile devam ediyor. 

SSM, 2016-2017'de Boğaziçi’nin sahilleri, dini yapıları, koruları ve ağaçlarından Boğaziçi’nde müzik, edebiyat ve resme kadar birçok konunun ele alındığı ve büyük ilgi gören “Boğaziçi Buluşmaları”nın ardından, şimdi de Müze'nin ana binası Atlı Köşk'ün de ilk sahipleri olan Kavalalı Ailesi'ni konu alan "Boğaziçi'nde Bir Hanedan: Kavalalı Mehmed Ali Paşa Ailesi" başlıklı konferans serisine ev sahipliği yapıyor. Bu sene 25. yılını kutlayan CarrefourSA'nın katkılarıyla gerçekleştirilecek konferans serisinde Kavalalı Ailesi'nin üyeleri ile 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ve Kavalalı Hanedanı konusunda uzman tarihçiler, mimarlık tarihçileri ve sanat tarihçileri yer alıyor.

Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın "19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ve Kavalalı Mehmed Ali Paşa Hanedanı’nın Yükselişi" başlıklı konuşmasıyla başlayan “Boğaziçi’nde Bir Hanedan: Kavalalı Mehmed Ali Paşa Ailesi” konferans serisi, 3 Şubat, Cumartesi, 14.00'te gazeteci, yazar Murat Bardakçı tarafından gerçekleştirlen, "Kavalalı Hanedanı ve Son Hıdiv Abbas Hilmi Paşa" ve 17 Şubat, Cumartesi günü Prens Abbas Hilmi tarafından gerçekleştirilen "Mehmed Ali Paşa ve Osmanlı Aile Hatıraları" başlıklı konuşmayla devam etti. 

Serinin dördüncü konuşması ise, 3 Mart, Cumartesi, 14.00'te Osmanlı tarihçisi, Prof. Dr. Heath Lowry ve Kavala’daki MOHA (Mehmed Ali Paşa Enstitüsü) Başkanı Anna Missirian tarafından yapıldı. 

Konferans serisinin Nisan ayı programı farklı konu ve konuşmacılara ev sahipliği yapmaya devam ediyor.

7 Nisan Cumartesi, saat 14.00’te  araştırmacı ve yazar Sinan Kuneralp “Mustafa Fazıl Paşa, Kızı Prenses Nazlı, Damadı Halil Şerif Paşa: Kavalalılardan Sıra Dışı Bir Aile Portresi” ile araştırmacı ve yazar Derin Türkömer “Kavalalı Sülalesinden Bir Avcı Prenses: Zeynep Halim; 14 Nisan Cumartesi, saat 14.00’te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Baha Tanman “Kavalalı Hanedanı’nın İstanbul’un Sosyal ve Kültürel Hayatındaki Etkileri”; 28 Nisan Cumartesi, saat 14.00’te ise Prof. Dr. Baha Tanman ve Yeditepe Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Öğr. Üyesi Gözde Çelik “ Kavalalı Hanedanı’nın İstanbul'daki Mimari İzleri” başlıklı konuşmaları gerçekleştirecek. 

* Etkinlik müze ziyaretçilerine ücretsizdir.

Ayrıntılı bilgi için; www.sakipsabancimuzesi.org veya 0 (212) 277 22 00 

Sabancı Üniversitesi EDU ve Horoz Lojistik İşbirliği

Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi – EDU ve Horoz Lojistik işbirliği ile gerçekleştirilen Horoz Lojistik Bütünsel İşletme Yönetimi Programı, 6-7 Nisan 2018 tarihlerinde ilk eğitimin verilmesiyle başladı.

Programa; Horoz Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Taner Horoz başta olmak üzere, müdür ve direktör seviyesinde katılım oldu. ‘Müşteri ve Rekabet Odaklılık’, ‘Bütünsel Yönetim’, ‘Şirket İçi Girişimcilik ve Yenilikçilik’ gibi konuların yer aldığı eğitim programına 16 kişi katılıyor.

Üç modülden oluşan program 2019 yılında da devam edecek.

Subject-Based Discussions devam ediyor

Subject-Based Discussions,  Sibel Irzık'ın "Psychaanalysis, Culture, and Everyday Life" konulu semineri ile devam ediyor. 

"Psychaanalysis, Culture, and Everyday Life" konulu seminer 26 Nisan Perşembe günü saat 14.40'ta FENS L063'te gerçekleşecek. 

Subject-Based Discussions'ın 2017-2018 bahar dönemi programı aşağıdaki gibidir:

  • 10 Mayıs 2018 - Ayşe Betül Çelik- Understanding the 'Other': An introduction to Conflict Resolution and Peacebuilding

Bütün seminerler İngilizce yapılmaktadır ve Sabancı Üniversitesi'ndeki bütün lisans ve lisanüstü öğrencilere ve çalışanlara açıktır.  

Future Seminar Series devam ediyor

The Future Seminar Series, Stuart James Lucas'ın "Designer Food: How will we feed the World in 50 Years' Timekonulu semineri ile devam ediyor

 "Designer Food: How will we feed the World in 50 Years' Time" konulu seminer 25 Nisan 2018, Çarşamba günü saat 13.40'ta FENS G032'de gerçekleşecek. 

The Future Seminar Series'in 2017-2018 bahar dönemi programı aşağıdaki gibidir: 

  • 25 Nisan 2018 - Stuart James Lucas - "Designer Food: How will we feed the World in 50 Years' Time?"
  • 2 Mayıs 2018 - Erkay Savaş - "Crypto Revolution: Blockchain, Crytocurrencies & more"
  • 16 Mayıs 2018 - Andrew Berry - "Genomics and Your Brain: Mutation and Aging in Nerve Cells"

Bütün seminerler İngilizce yapılmaktadır ve Sabancı Üniversitesi'ndeki bütün lisans ve lisanüstü öğrencilere ve çalışanlara açıktır.  

Teachers are Human'ın yeni konuğu İlke Boran

Sevilerek dinlenen ve birbirinden değerli öğretim üyelerinin konuk olduğu Teachers Are Human'ın 25 Nisan Çarşamba günü gerçekleşecek programına İlke Boran konuk oluyor!

11 Nisan Çarşamba akşamı saat 20.00'de yayınımızı dinleyebilir, hocamıza sorularınız varsa bunları RadyoSU'nun internet sitesindeki "Sesini Duyur" köşesinden sorabilirsiniz.

Sizi nasıl dinleyebilirim?

Bizlere radyosu.sabanciuniv.edu, TuneIn, mySU ve RadyoSU mobil uygulaması üzerinden ulaşabilirsiniz. 

TİYATRO DELUSİO bu akşam SGM'de

TİYATRO DELUSİO (FAMİLY FLÖZ) 24 Nisan Salı günü saat 20.00'de Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezinde.

Etkinliğin biletini Akbank karşısındaki "SGM Gişe"den ya da biletix kanalından temin edebilirsiniz.

Yazan: Anton Cehov

Yöneten: Soso Nemsadze

Dekor Tasarımı: Soso Nemsadze

Işık Tasarımı: Soso Nemsadze

Müzik: Mamuka Megrelishvili

Oyuncular: Gvantsa Kandelaki, Omar Beqauri, Shota Khanjaliashvili,Kakha Beridze, Anna Chogovadze, Zaza Tedeluri, Tekla Marjanishvili, Marie Marghutashvili, Anzor Gvadzabia, Koba Kopadze

Nefes kesici dövüş sahneleri, ölümcül entrikalar ve dünyaca ünlü oyunların yürek parçalalayan aryalarıyla mükemmel bir tiyatro topluluğu. Bir yanda her geçen gece benzeri görülmemiş zaferlere doğru ilerliyorlar. Diğer yanda ise üç sahne teknisyeni, kulis karanlığında çalışıyor. Hep gizli kalan hayatları artık ön plana çıkıyor.

İşte Familie Flöz’ün kurduğu, tiyatroyu evleri olarak gören küçük ailemiz: Yetenekli Bob genç, güçlü ve öngörülemezdir; her zaman yorgun ve hasta olan Bernd herkesten emir alır; aylak, hep aç gezen Ivan gösterilerde kontrolü kaybetmeme konusunda sürekli bir endişe duymaktadır.

Sahnede parlayan yıldızlardan sahne dekoru ile ayrılan bu üç yardımcı, farklı bir evrende kendi mutlulukları için mücadele etmektedir. Fakat mucizevi bir şekilde, göz kamaştıran yalan dünyayla kulisin dünyevi hayatı birleşir ve harmanlanır. Teatro Delusio, tek bir kelime kullanmadan her şeyi söyleyebilme sanatı olarak bir kez daha karşımızdadır.

Abone ol